Arama

Popüler aramalar

‘’Başkan'ın işi yeniden başlıyor‘’

Seçimi istemeyenler, “Gücünü kaybetti, yarısına bile ulaşamadı (2998’e 1404). Artık muktedir değil. Ali Dürüst, Refik Arkan ve Adnan Öztürk’ü çok arayacak” yorumu yapıyorlar. Seçim olmasında sakınca görmeyenler ise, “Taksim’de olaylar, okullar kapandı, hava sıcak mı sıcak, başka aday yok. Bu kadar oy yeter de artar bile, rakip olsaydı yine bu rakamın 2 katı kadar oy alırdı” diyorlar. Kim ne derse desin; Aysal istediğini aldı.

Az başarı başarı değildir!

Başladığı projelere devam edecek, kurumsallaşmayı ilerletecek, tüm branşlarda şampiyonluk için çıkış yolları arayacak, kulübün para kazanabilmesi için borsa, SPK, stat gelirlerini artırmak gibi işlerle uğraşacak. Kısaca iş asla kolay değil. Geçen senelerdeki başarıların altında kalıp şampiyon olmak bile artık camiayı kesmez. Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkamamak büyük başarısızlık olarak kabul edilecektir. Ligdeki ikincilikte tribünler “Yönetim istifa” sesleriyle çınlayacaktır. Basketboldaki kupanın yanına voleyboldan da kupa gelmezse salon seyircisi tam anlamıyla tatmin olmamış sayacaktır kendini. Tamam çıtayı Ünal Aysal başkanlığında yükseltti Galatasaray ama kurmayları tamamen farklı şimdi.

Başkan kaçar gider mi!

Hayır, Şu ana kadar hep sordum, şimdi cevaplayalım. Aysal seçimde istediği desteği alarak güçlü olduğunu kanıtladı. Para kazanmak konusunda bence Galatasaray Camiası’nda Aysal’dan daha başarılı bir isim yok. Galatasaray’ın mali durumunu da bir şekilde düzeltecektir. Ama şu ana kadar yaptığı gibi bir cepten alıp diğer cebe koymakla olmayacak kadar zor mali durum. Taraftar daha Nani bekliyor Drogba ile Sneijder’ın yanına. Top çizgiyi geçmezse ise tüm yazdıklarımızı atın çöpe gitsin. İstersen kasandan para fışkırsın o koltukta oturabilmek imkansız. Cabası da, “Ali ile Abdül yapmış takımı şampiyon” olacaktır. Bir de Fatih Terim yönetimi var ki benzemez holdinglerdeki profesyonelleri yönetmeye. Onun ceketi hep bir omuzunda durur, ikincisine aldığı anda ise sıkıntı büyük olur.

Kurum kurum kurulmuşlar


Şu anda Galatasaray’ın içi Galatasaray’ı hiç ama hiç bilmeyen profesyonel ordusuyla dolduruluyor. Bunlar kimi zaman yurt dışı gezilerde Galatasaray’ın adını yerlerin dibine batırırken kimi zaman da üyeleri telefonla arayarak tehdit etme boyutuna kadar geliyor. Hayatında göremeyeceği maaşı aldığında kendisini Bolu Bey’i sananları öyle bir teper ki bu insanlar eşekten düşmüşten beter olurlar. Selobantla yapıştırılmış oklavaya benzer başka dünyaların harika çocukları burada. Tam bir işin üzerindeyken çaaaat diye kırılıverir yapıştığı yerden ki toparlamak imkansızdır tekrar. Odasından sabahtan akşama kadar çıkmaya cesareti olmayanları başa getirmeye kalkarsanız ilk fırsatta sizin kellenizi almak için uğraşacaklardır. Dengeler bir kez bozuldu mu toparlamak için Amerikan eğitimi almış çocukları değil Amerikan Donanması’nı çağırsanız da sizi kurtaramaz.

Ada, SPK ve borsa


Yıl 2011, Ünal Aysal üyeleri toplar ve belirli bir oranda kulübün hisse senetlerini satmak, teminat göstermek için yetki ister. Camia da o sıcak yaz gününde verir tüm yetkiyi. Sonra inanılmaz oranda hisse senedi satılır. Hatta söz de verilmiştir, “Teminat olarak vereceğiz, satmak gibi bir düşüncemiz yok” diye. Ama hisseler bir çırpıda satılmıştır. Daha sonra çok da sık görülmemiş bir hisse senedi düzenlemesi yapar Galatasaray. Neyse ki burada her şey kanunidir. Herkes Galatasaray’ın ne kadar çok para kazanacağını dillendirir. Kimsenin itibardan bahsettiği yoktur. Bir de Ada konusu var; önce adı “Buz” oldu camia buz kesti, sonra adı “Su” oldu camianın ensesinden buz gibi sular aktı. Bir türlü geri gelmiyor başına “Galatasaray” ismi. İşletmeci yıllardır direniyor, kulüp de yıllardır her türlü çanağı açıyor. Yıllık kirasını söylesem hepiniz “Buz” gibi “Su”ya düşmüş gibi olursunuz. İlk başta yapılan yatırımlar hariç yıllık 400 bin dolar. Çoğu yerde “İlk başta yapılan yatırımlar” diye bir cümle kurdurmazlar bile kiracıya. Bakalım bu Ada filminin sonu nasıl bitecek.

24 Haziran 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Garip bir seçim‘’

Sayın Başkan tekrar seçilecek ama 3 bin oy alma olasılığı yok. Bin 500’ü bulursa süper, bin idare eder, daha altı ise mağlubiyet olur. Başkan tabii ki her durumda başkandır, muktedirdir. Ama en ufak bir ters gidişte, “Zaten 500 oyla seçilmişti” cümlesi peşini bırakmayacaktır ve bu lafı duyunca da kimseye kızmaya hakkı yoktur. Çünkü mecbur kalsa da erken seçim kendi kararıdır. Galatasaray’ın kazandığı bu ivme seçimden sonra darbe alırsa büyük sıkıntı yaşar Sayın Aysal. Eleştiriyi hiç sevmiyor ama bence daha hiç eleştiri görmedi. Faruk Süren, Özhan Canaydın ve Adnan Polat’ın yaşadıkları dün gibi aklımızda.
Bir de ilk defa yemekli seçim olacak. Üyeler sinirli, “Bir yemekle oyunu veren Galatasaraylı değildir, bugün oruç tutacağız” diyorlar.

22 Haziran 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Duraklama Dönemi!‘’

Kimse dillendirmiyor ama Fenerbahçe’ye kaptırılan Alper Potuk bile bu seçim sürecinin zaafı. Potuk transferiyle ilgilenen Abdürrahim Albayrak ve futbol işlerine bakan yöneticiler yeni kurulacak yönetimde yer almayınca ipin ucu biraz gevşek bırakıldı ve Eskişehirspor ile Potuk da fırsat yakalayınca daha iyi paraya Fenerbahçe’ye uçtu.

Transferde geç kalınıyor

Bu aşamada yeni transfer edilecek futbolcular da fazla muhatap bulamayınca transfer işleri aksadı. Yenilerden ziyade eskilerle ilişki kesilme durumu da neredeyse durma noktasına geldi. Şu anda yeni transferler gibi takımdan ayrılması gereken futbolcular da kendileriyle ilgilenecek yönetici bulamıyorlar. İçeride kalan sportif koordinatör Bülent Tulun’un her yere yetişmesi bekleniyor. Ama koskoca bir kulübün tüm işleri de bir kişiye yüklenemez. Söylenen laf hep, ‘’Daha Eylül’e kadar transfer için vakit var’’ şeklinde. Galatasaray gibi üst seviye bir takım için bu durumun sakıncaları inanılmaz derecede vahim olur. Avrupa’daki denk takımlar şu ana kadar neredeyse tüm transferlerini bitirdiler. Galatasaray ise hala solbek problemini çözebilmiş değil. Sebebi de yabancı kontenjanının bir türlü boşaltılamaması. Federasyon zaten Allahlık, yabancı kontenjanını düşürerek Milli Takım’ın başarılı olacağını düşünüyor ki ilkokul seviyesindeki düşüncede bile buna yer yok. İspanya, İtalya ve İngiltere, özellikle de Almanya bu işi altyapı ile çözdüler. Hiçbir şey bilmiyorsan tecrübe edilmiş modelleri uygula. Tüm gençleri Milli Takım’a monte ederek başarı sağlayamazsınız. Milli Takım’a genç yetiştirerek başarıyı yakalayabilirsiniz.

Profesyoneller iş başına!

Konumuza dönersek; rakipler eksik bölgelere peynir ekmek gibi transfer yaparken Galatasaray’ın henüz mecburiyetten de olsa tıkı yok. Anlaşıldı denilen futbolculara bile imza attırılamıyor. Herkesin dilinde, ‘’Seçimden sonra gaza basılacak’’ düşüncesi var ama geç kalınan her gün Galatasaray’ın yakaladığı yüksek grafiği geriye götürecektir. Başkan Ünal Aysal biran önce duruma müdahale edip en azından futbol takımından gönderileceklerin ve yerlerine alınacakların işlerini halledecek ekibi kurmalı. Moda kurumsallaşmaysa, seçilen dahi profesyonellerin Fatih Terim’e yardımcı olmalarının vakti geldi de geçiyor. Elimizden düşüncelerimizi yazmaktan başka bir şey bu aşamada gelmiyor.

Seçimdeki tehlike

Galatasaray Başkanı Ünal Aysal büyük bir riske girerek sürpriz olmayan ancak zamansız bir seçim sürecine camiayı soktu. En büyük tehlike binin altında bir oyla tekrar başkan seçilmesi. 2 adayla yarışırken toplamlarının neredeyse 2.5 katı oyla başkanlık koltuğuna oturmasını bilen Aysal’ın karşısındaki en büyük rakip şu anda sadece yaz mevsimi. Genel kurul profili olarak yaz aylarını İstanbul dışında geçirmeyi seven bir seçmen kitlesine sahip Sarı Kırmızılılar. Zaten tek aday var, camianın şu aşamada seçim umurunda değil, umurunda olanların da hedefi ‘’Beyaz Liste’’. Tahminen bin 200 üye tatillerini yarıda bırakarak sandık başına gelecekler. Muhalefet yok gibi görünse de yapabilecekleri en büyük direniş listeyi delmek olacak. Bunu başarmak için de bilinen tüm muhalif kesim beyaz liste için organize olacak. Bu aşamada şu ana kadar muktedir bir başkan olan Ünal Aysal aynı muktedirliğini korumak için ekstra gayret harcayacak. Ama üyelerin ilgisiz kalacağını ön görerek bir B planı hazırlamasında büyük fayda var. Camiada sözü sessizce dinlenen Hayri Kozak’ın önerisi en mantıklısı olarak görülüyor; seçimi önümüzdeki bahara ötelemek.

Tarihi fırsat

Galatasaray kendi iç işleriyle uğraşa dursun rakiplerinin de başı ise beladan kurtulmuyor. Kimse aksini iddia edemez; Galatasaray’ın yurt içinde en kuvvetli rakipleri Fenerbahçe ve Beşiktaş. UEFA bu iki takımımıza da ağır yaptırımlar uygulamak için yola çıktı. Avrupa Kupaları’ndan belirli bir süre men edilmek bile bu takımların gelecekleri için sıkıntı demek. En az böyle bir cezanın geleceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. Başkan Ünal Aysal bu durumun Türk Futbolu’nun dengesini bozacağını düşünerek, ‘’Ben Fenerbahçe ve Beşiktaşsız bir ligde tribünlerimi dolduramam’’ endişesi taşısa da Galatasaray bu durumu lehine çevirebilir. Türkiye’de zirve yarışında yalnız kalmak gibi bir durumla karşı karşıya Sarı Kırmızılılar. 2-3 sene Şampiyonlar Ligi’ne kolayca dahil olmak maddi olarak Galatasaray’ı feraha çıkartabilir. Mantalite olarak da sağlanacak pozitif motivasyon Başkan Ünal Aysal’ın. ‘’Avrupa’da ilk 10’’ düşüncesini hayata geçirebilir. Bu süreci yerli rakiplerini de incitmeden geçirmek Galatasaray’ı önümüzdeki 10 yılın lokomotif kulübü olarak belirler. Kazanılan ünvanlar da hemen kaybedilemeyeceğine göre uygulanacak akıllı yönetim tarzı zaten bir basamak yukarıda olan Galatasaray’ı merdivenin en üst basamağına taşıyacaktır. Aysal vizyonu olan bir başkan ve kurmaylarıyla ayağına kadar gelen böyle bir şansı ıskalamaya hakkı yok.

Serdar Dinçbaylı

16 Haziran 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gezi Parkı'na pilavlı destek‘’

Sokaklardaki savaş görüntüsü yerini huzura bıraktı ancak o çocuklar bol bol biber gazı ve sopa yediklerini unutmuşçasına şenlik yerine çevirdiler Gezi Parkı’nı.Umarım devlet büyüklerimiz halkın sesini dinlerler de kışla, cami, AKMdiye tutturmazlar. Aksi halde başlayan bu direnişin biteceği yok. Kışla yapacak, cami yapacak başka yer mi yok. Birçok şeyi kabullenen gençlik, birçok şeyi Gezi Parkı’ndaki ağaçları korumakla özdeşleştiriyorlar.

Barış ortamı bozulmasın Dönelim konumuza; Galatasaray Camiası da ilk günden bu yana münferit olarak verdiği desteği yarın toplu bir desteğe çeviriyor. Kazanlarda fazladan pilav pişecek, kaplara konarak saat 14.00’te Lise’nin önünden yola çıkılacak. İstikamet Gezi Parkı; burada direnişlerini sürdürenlere ikram edilecek. Galatasaray Pilavı bu haliyle ilk defa halka da açılacak. Çok güzel bir gün olacağına şimdiden garanti verebilirim. Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı herkes Galatasaray Pilavı’ndan tadacak. Bu olaylarla başlayan barış sürecinde bir olan kafalara mideler de eşlik edecek.

Fırsatçı yöneticilere dur!

Bu vesileyle başlayan dostluğu ne olur kimse bozmasın. Tümkulüplerin yöneticileri bir adım öne geçmek adına dostluğu bozacak açıklamalar yapmamalı, yapanı artık sokaktaki taraftar kaale bile almayacaktır.Ama tabanda oluşan dostluk havasının tavanda da aynı şekilde sürmesi en büyük isteğimiz. Mesela Beşiktaş Başkan adaylarından Serdal Adalı’nın yaptığı, “Beşiktaş bu sezon ilk devre maçlarını Fenerbahçe’nin, ikinci devre de Galatasaray’ın statlarında oynayacak” açıklaması tamamen pimi çekilmiş el bombasıdır. İktidar hırsıyla yeniden inşa edilen dostluğu bozmak için talihsizce yapılmış bir açıklamadır. Adalı’nın sözleri kendi camiasında bile tepki topladı. Sokaktaki taraftar kendi arasında zaten anlaşmıştı. Fenerbahçeli ve Galatasaraylı taraftarlar Beşiktaşlılar’a, “Gelin bizim statta oynayın maçlarınızı” çağrısı yapıyorlar. Bu saatten sonra kimse böyle şövenist açıklamalar yapan yöneticilerin suratına dönüp bakmayacaklardır. Sayın Adalı seçimi o açıklamasılma o anda kaybetmiştir.Umarım tüm yöneticilere ders olur.

Neden seçim var!
Galatasaray durduk yerde seçim sürecine giriverdi. Hem de herşey çok iyi giderken. Başkan Ünal Aysal, “Alınan kararları uygulamakta ağır kalıyorduk” diyerek yönetimini değiştirdi. Tek başına da seçime gidiyor. Aysal yeni yöneticilerini tanıtırken, “Bu adamlar mı her şeye itaat edecekler” diye basın mensuplarını sordu. Ben cevap vereyim “Evet”. Kabul, hepsi kendi alanlarında çok başarılı kişiler ama hepsi de daha önce kulüp yönetiminde bulunmamış kişiler. Örnek vermek gerekirse, geçen dönem de yönetici olan Adnan Nas son derece kariyerli bir isim. Genel Kurullar’da ve Divan’da yaptığı konuşmalardaki üslubu büyük tepki çekti. Başkan’ın da Drogba’yı alırken Adnan Nas’a danıştığını hiç sanmıyorum. Yeni yönetimde bir sürü Adnan Nas gibi isim var. Kendi alanlarında süperler ama bir Ali Dürüst değiller, bir Adnan Öztürk değiller. Kulüpler Birliği toplantılarına kim gidecek, Lutfi Arıboğan mı. İşte Galatasaray’ın tüm dengeleriyle oynayan bir sürecin başlangıcı. Sezgilerim maalesef iyi değil, umarım yanılırım.

Bu sürecin bir tek sonucu olacak. Artık Başkan Ünal Aysal’ın aldığı her karar anında uygulanacak. Kimse karşı çıkmayacak, kimse yapmamak için direnmeyecek. Profesyonellerin bir görevi de patronun söylediklerini kayıtsız şartsız yerine getirmektir. Seçilmişlerden de bu mantıkta bir itiraz gelmeyeceğine göre tek adam Ünal Aysal emrindeki maaşlı elemanlarıyla kulübü yönetecek demektir. İşler iyi gittiği sürece fazla ses çıkmaz ama ilk sallantıda bombardıman başlar, benden uyarması.

Az öz transfer


Şu anda Galatasaray’ın tüm transferlerini Sportif Koordinatör ve Başkan Ünal Aysal’ın danışmanı Bülent Tulun yapıyor. Bana göre çok doğal, eski yönetimdeki futboldan anlayan isimler kulüpten uzaklaştırıldı. Yeni yönetimde bu transferleri gerçekleştirecek,bağlantıları kuracak isim henüz yok. Bülent Tulun ve Sinan Kalpakçıoğlu birbirlerinin sağlaması olarak tüm transfer harekatını yönetiyorlar.

Tulun’un transferler için tek söylediği laf, “Fazla adam almayacağız, önceliğimiz elimizdeki fazlalıklardan kurtulmak. Yabancı transferinde çok dikkatli olacağız. Kadro zaten yeterince dolu, sol bek mutlaka alınacak” şeklinde. Chedjou ve Carlinhos bitti gibi. Defans sağlama alındı, çileksever Başkan’ın bu sezon da takıma bir yıldız monte edeceğine eminim. Ancak isim konusunda hiçbir fikrim yok. Bence en ucuz dünya yıldızı sıradaki çilek olacaktır

08 Haziran 2013, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray'da neler oluyor!‘’

Kurmaylar kazan kaldırdı!

Aysal’ın seçim kararı almasının en büyük nedeni 2.Başkanı Ali Dürüst’ün, Başkan Yardımcıları Refik Arkan ve Adnan Öztürk’ün kulübün içinde gördükleri olumsuzlukların asla düzelemeyeceğini düşünerek kazan kaldırmaları. Kurumsallaşma adına Galatasaray dinamiklerini hiç bilmeyen profesyonellerin anlaşılan şirket tarafından kulübün kilit noktalarına yerleştirilmeleri. Bu profesyonellerin işlerini yaparken davranış şekillleri, seçilmişleri umursamaz tavırları kazan kaldırmanın baş nedeni. Geçtiğimiz aylarda Ukrayna’ya yapılan resmi bir gezide patlak veren skandala karışan profesyonelin üstleri tarafından kollanması ve hala göreve devam etmesi bardağı taşıran son damla oldu. Başkan danışmanlarının da yöneticilerden bağımsız çalışmalar yapmaları tabii ki yönetim içindeki huzursuzluğun bir diğer nedeni.

Sürpriz olmadı

Aslında Ünal Aysal başkan seçildikten bir süre sonra yakın çevresine, “Bu kadar hantal bir yönetim kurulu istemiyorum. Tüzük değişikliği yapıp en fazla 7 yöneticiyle yola devam edeceğim bir seçime her an gidebilirim” diye projelerini anlattığı bir sır değil. Ancak Aysal çok istediği bu tüzük değişikliğini gündem yoğunluğundan ve camiadan gelen baskılar nedeniyle bir türlü hayata geçiremedi. Kurmaylarının kazan kaldırmasıyla da seçim kararını almak zorunda kaldı. Eğer yöneticilerinin istifalarını isteseydi ileride daha büyük sıkıntılar yaşayacağını biliyordu. Hayri Kozak ve Taner Aşkın’dan ibaret muhaliflerin eleştirileri bile zaman zaman Aysal’ı çileden çıkartmaya yetiyordu. Camianın ağır toplarından Dürüst, Öztürk ve Arkan’ın yönetimden ayrılarak destekçileri ile birlikte “Muhalif” duruma düşmeleri Aysal’ın en son isteyeceği durumdu.

Aysal istifa etti

Geçtiğimiz salı günkü yönetim kurulu toplantısında alınan seçim kararı aslında bir başka deyişle Aysal’ın istifasıydı. İstifa detayını heyecandan o toplantıda unutan yönetim 3 gün sonra genel istek üzerine tekrar toplandı ve Başkan Ünal Aysal istifa etti. Tabii ki bu prosedürün işleyebilmesi için yapılan bir hareketti. Sert tartışmaların yaşandığı cuma akşamki toplantı da bir şekilde geride kaldıktan sonra kulübün dinamikleri tekrar işlemeye başladı; herkes adamını yeni kurulacak yönetime sokmak istiyordu. En azından kurulan yeni yönetimin çatısına sahip olmak içeride ve dışarıda kalanların iştahını kabartıyordu. Galatasaray’da değil yöneticilik, getir götür işlerine bile bakamayacak kapasitede insanların bile yönetici adayı olarak isimlerinin geçmesine Başkan’ın cevabı netti: “Yönetimi ben belirleyeceğim ve kaliteli isimlerden kuracağım”.

Bunaltan baskı

Cuma akşamı ettiği istifadan sonra camianın ileri gelenleri tarafından her türlü baskıya maruz kalan Aysal zaten camianın baskısıyla geldiği başkanlık koltuğundan soğumaya başladığı yakın çevresinden sızan haberler arasında. Hem yeni yönetime adam sokmaya çalışanların hem de istifa kararından geri döndürmeye çalışanların telefonları Aysal’ın da sabrının sınırlarını zorlamaya başladı. Cuma gecesinin ilk saatlerinden itibaren Ünal Aysal, Galatasaray’dan çekilmeyi ciddi ciddi düşünmeye başladığı haberlerini alan duayenler bu kez başka bir baskıya, “Bize zamansız bir ayrılık yaşatma” diyerek başladılar. 2 sene üst üste şampiyonluk, Avrupa’da büyük bir başarı, tereyağından kıl çeker gibi kolay transfer edilen yıldızlar ve İmparator Fatih Terim’e sahip olan Aysal’ın ayrılma ihtimali zayıf görünüyor. Seçime girerse rakipsiz tekrar başkan olur. Ama ya girmezse!

Öztürk’e izin verirler mi!

Yıllardır camianın altın tepside sunduğu başkanlık koltuğunu hep elinin tersiyle iten Ali Dürüst her ortamda, “Ben yöneticilik hayatımı tamamladım. 22 Haziran’a kadar Galatasaray’a hizmet etmeye devam edeceğim, başkanlığa da ne olursa olsun adaylığımı koymayacağım” diyerek açılan kapıları sonuna kadar kapadı. Sonraki isim ise son dönemlerde yönetimde bizzat Başkan tarafından pasifize edilen Adnan Öztürk. Sert tavırları nedeniyle kendisine “™ahin yönetici” yakıştırması yapılan Öztürk’ün stili Ali Tanrıyar döneminden bu yana süre gelen “Gelenekselci Galatasaray”a pek uymuyor. Başkan olduğu zaman kulüpte taşları oynatacağı aşikar olan Öztürk, Adnan Polat’a kaybettiği seçimde 2 bin 290 oy alarak gücünü göstermişti. Muhalefet yerine iktidarın içinde olmasına daha sıcak bakılan Öztürk’ün başkanlık yolu da sarı kırmızı güllerle kaplı değil.

Dürüst ve Terim

Kuşkusuz ki Ünal Aysal, Galatasaray’da “El verme usulü” seçilen başkanların son temsilcisi. Tabii ki bu camianın da adetlerinin hepsi pozitif değil, “Kol kırılır yen içinde kalır” mantığının yararları kadar zararları da var. Eski sistemin sürmesi için gayret ediliyor. Önümüzdeki süreç Galatasaray’ın gelecek 25 ile 50 yılını belirleyecek bir süreç ve herkesin çok dikkatli olması gerek. Bir diğer konu da Ali Dürüst ile Fatih Terim’in uyumu. Galatasaray her ne kadar kurumsallaşsa, borç ödese (ki öyle bir şey yok), profesyonel yöneticiler tarafından yönetilse de Florya’dan başarı çıkmazsa maddi ve manevi olarak bir adım öne gidemez. Zaten sezon içinde sık sık Başkan Aysal’la sıkıntı yaşayan Fatih Terim gelişmeler karşısında köşesine çekildi bekliyor, durum belirsiz. Ali Dürüst ve Celal Gürcan’ın yokluğunda Terim’in de “Ben de yokum” demesi de sürpriz olmaz.

26 Mayıs 2013, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yükseliş dönemi‘’

Tabii ki bu başarı da tesadüf değil; Galatasaray’ın tüm başarılarında olduğu gibi. Umarım herkes tesadüflerin ne kadar zor olduğunu, hiçbir başarının tesadüflere bağlı olmadığını, alın terinin önemini anlamıştır. Bu şampiyonluk kupası da alın terinin karşılığı olarak 19. kez Galatasaray Müzesi’ndeki yerini almıştır. Başkanından taraftarına, teknik heyetinden malzemecisine kadar herkes 19. şampiyonluk için ter dökmüştür. Sezon başı kurulan rüya takıma devre arasında 2 dev; Drogba ve Sneijder dahil edilmiş, gelecek sezonların da çatısı kurulmuştur. Ne yaptığını bilmeyen federasyon, kişilik savaşlarını Galatasaray’a karşı vermeye çalışan hakemlere rağmen bu şampiyonluk geldi. Artık Fatih Terim ve öğrencilerinin düşünecekleri tek şey gelecek sezon da Türkiye ve Avrupa’da bu sezon elde ettiklerinin üzerine çıkmaktır. Arada ezeli rakipleri Fenerbahçe’yi de sahasında mağlup edebilirse kaymaklı ekmek kadayıfı olur. Dünkü maça gelmeye hiç gerek yok. Sarı-Kırmızılılar’ın tek hedefi galibiyetti. Kolayca da aldı. Taraftarın telefonlarıyla zaten ışıl ışıl olan Yeni Ali Sami Yen’i daha da aydınlatması geçen sezon karanlıkta ulaşılan şampiyonluğa göndermeydi. Neticede saha içinde kazanılan bu şampiyonluk Galatasaray’ın tekrar yükseliş dönemine girdiğinin müjdecisi oldu. Bu taraftara da her şey layık. İyi günde kötü günde sonuna kadar “Sadece Galatasaray” demekten başka bir şey yapmadılar. Örnek alınmaları gerek. Son cümle ise... Şampiyon (yine) Galatasaray.

06 Mayıs 2013, Pazartesi 20:00
YAZININ DEVAMI

‘’Şampiyonluk geliyor‘’

Maç üzerine fazla bir şey söylemek gereksiz. Muslera, Semih ve Emre Çolak; Gaziantep’in gol atmasını engelleyen isimler. Bir de direk var. Ama benim gönlümü kazanan Riera; ihtiyaç duyulduğu an sahaya çıkıp elinden geleni yapıyor. Sakatlığının arkasına sığınmıyor, aldığı paranın karşılığını veriyor. Seneye kalır mı kalmaz mı bilemem ama taraftarın gönlünde şimdiden kalıcı olarak yerini aldı.

Saha içinde!


Aykut Kocaman, “Galatasaray artık saha içinde ve saha dışında şampiyonluğu kaybetmeyecek bir takım” laflarına en iyi cevabı Gaziantepsporlu futbolcular verdi. Yıldızlar topluluğunu ellerinden kaçırdılar. Demek ki Galatasaray adına her şey saha içinde oluyormuş, oyundan bizim anladığımız bu, kim neyi neye göre anlıyor pek umurumuzda değil. Herkes kendi işine bakmasını, saygı duymasını öğrenecek.

Biber gazı!

Bu maçlara gidenler insan, hepimizin eşi, dostu, babası, çocuğu, özellikle çocuğu. “Maçlara kadın ve çocukların daha fazla gelmesi gerek” diyerek icatlar yapıyor futbolu yönetenler. Maç öncesi biber gazı faciasını yaşayan o çocukları bir daha maça gitmeye nasıl ikna edeceksiniz. Ya da ana-babalarını! Lütfen maçlarda görev alan emniyet güçlerinin elinden biber gazlarını alın. Taşkınlık yapanları da alın istediğinizi yapın. Sırf bu işler için çıktı 6222 sayılı kanun.

29 Nisan 2013, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kaldı 3 galibiyet‘’

Tamam bütün takım iyi ya da Dany hariç bütün takım diyelim. Ya da Elazığspor çok kötü diyelim. Fark etmez, Galatasaray şampiyonluk için yola çıkmış. Engelleri birer birer aşıyor, dün akşam da Elazığ engelini tahminlerin üzerinde o kadar kolay aştı ki maçı seyreden tüm Galatasaraylılar ciğer yemiş kedi gibi mutluydular.

Maç 1-0 başladı

İlk dakikalarda tüm endişeleri Melo’nun uzaktan şutunu iyi takip eden Burak dağıttı. Sonra Drogba, coşku tavan yaptı. Dany’nin Elazığspor’un golünde geç kalması yürekleri tekrar pırpır ettirse de Fildişili çilek, Sarı-Mırmızılı renklere gönül verenleri tekrar şampiyonluk havasına soktu. Sonra aktif dinlenme evresi ve devre de 3-1 sona erdi. Herkes memnun, stadın iç tarafındaki büfelerin önlerinde dillerdeki tek cümle, “Geliyor ağabey şampiyonluk, vallahi geliyor”. Herkes kilitlenmiş mutlu sona. Yeni Ali Sami Yen Stadı mutluluk dolu, Yeni Ali Sami Yen Stadı şampiyonluk şarkıları söyleyen Galatasaraylılar’la dolu. Umut, gurura karışmış yüzler gülüyor.

Maça dönersek

Yekta, sakat Sneijder’a nazire yapıyor, Melo en iyi performansına yakın, diğerleri formda, Riera ise maçın gizli kahramanı. Sol ona emanet, hücum hattı ise Drogba’nın kontrolünde. Saha içindeki teknik direktör. Fiziğini kullanmakta usta. Tribünlerin sevgilisi ikinci devrede oyundan çıkarken tüm Yeni Ali Sami Yen ayakta alkışlıyor. Bu taraftara her şey layık. Gerçekten takımı ileri iten büyük güç, ceza gibi gelen cuma maçlarını şölene çevirip galibiyeti alan 12’nci adam.

Artık Galatasaray’ın önünde 4 maç var. 3 galibiyet şampiyonluğun kaşesi olur. Bu kadar kaliteli bir kadro bu saatten sonra 3 galibiyeti alıp camiayı çıldırtır, aksini hiçbir Galatasaraylı aklına bile getirmiyor. “Gelecek sezon Şampiyonlar Ligi’nde nereye kadar gideriz?” diye soran mutlu insanlar Yeni Ali Sami Yen Stadı’nı terk ederken bir sonraki maçta yeni bir zaferde buluşmak üzere söz veriyorlardı. Hakem Bülent Yıldırım ise Galatasaray’ın bir penaltısını vermeyerek son haftalardaki geleneği bozmadı.

20 Nisan 2013, Cumartesi 20:00
YAZININ DEVAMI