‘’Gol ve tur "Geliyorum" dedi‘’
Mancini'nin göz bebeği Ceyhun 38'de affetmedi ve takımının golünü atarak camiaya derin bir ohhh çektirdi. Sonra da tek bacakla oynayan Drogba 44'üncü dakikada farkı 2'ye çıkartarak tüm Galatasaraylılar'ı mest etti.
23'üncü dakikaya kadar Galatasaray bir şey oynamadı dersek doğru demiş oluruz. Sonra maça ağırlığını koyan Sarı Kırmızılılar Elazığ kalesini ablukaya aldılar ve mutlu sona ulaştılar. Gözler tabii ki Burak'ı aradı. Çok eleştiriliyor, futbolcu değil, golcü değil, kafa vuramıyor, ayağı tökezliyor falan dense de olduğu zaman rakip defansları dağıtıveriyor. İşte onun farkı bu. Gaziantep maçında Binya, Drogba'yı tamamen durdurmuştu. Elazığ'ın tek eksiği bir Binya'sı olmamasıydı. Antep'te Burak, Drogba'nın yanında olsaydı sonuç beraberlik olmazdı.
Voleyboldaki gibi döne döne
İkinci devreyle beraber sistem arayışı devam etti. Galatasaray sanki voleybol takımı gibi döne döne oynuyor. Salih sağ bek ve açık ile başladı sol bekte bitirdi, arada da orta sahaya baktı. Çok uğraştı ama bu haliyle kupa maçlarında oynar sadece. Dany niye sahada tabii ki anlayan yok, gitti mi kaldı mı bilen yok. Yine de bu kadar genci sahaya Mancini'den başkası süremez. Bu konuda bir futbolsever olarak çok mutluyum. Ancak böyle kalkınırız. Hakkında son günlerde dolu laf edilen Sabri de uzun süre sonra gol atarak moral buldu. Galatasaray puanını 7'ye yükselterek tur için tekrar avantajlı duruma geçti.
Stat neden buraya yapıldı
Çok merak ediyorum bu stadı buraya yapma kararını hangi mimar ve mühendis kadrosu onayladı. İlk ben yazmıştım 2003 yılında Milliyet'te "Bu statta rüzgar nedeniyle maç oynanmaz" diye. Galatasaray ile Bakırköyspor'un temmuz ortasında oynadıkları bir maçı seyretmek için bu stada gitmiş ve öyle kolay kolay üşüyen bir tip olmamama rağmen donmuştum. O gün, bu gün alınan bir önlem yok. Rahmetli Özhan Canaydın Galatasaray maçlarını burada oynarken cebinden milyonlar harcayarak rüzgar paneli yaptırmıştı. İroni bu ya; rüzgar panelleri rüzgarda devrilerek paramparça olmuş, herkes stadın o anda boş olduğuna dua etmişti.
Başkan işini zorlaştırıyor!
Bu iklime maç seçen, deplasmana gitmeyen Başkan Ünal Aysal da geldiğine göre işler karışık. Bülent Tulun'un Almanya'ya sürgüne gönderilmesinden sonra demek ki futbol takımıyla ilgili işlerle Başkan bizzat ilgilenecek. Tabii ki sırf keyfine de gelmiş olabilir ama... Galatasaray'ın başını bu kurumsallaşma hevesi yakacak. Kurumun başına camiayı bilmeyen holdingci insanlar getiriliyor. 533'üncü yılını geride bırakmak için hazırlık yapan belki de Türkiye'nin en kurum olmuş, gelenek, görenek ve ananeleri tam olarak yerine oturmuş bir camianın dinamikleriyle oynamak camianın temellerine dinamit yerleştirmekle eş değerdir.
‘’Kaç Melo daha gerek!‘’
Maçın adamı Galatasaray adına bence Melo'ydu. Hocası onu nereye koyduysa maksimumu verdi. "Takımda 2 Melo daha olsa" diye başlayan çok cümle kurabilir Galatasaraylılar, ama yok.
Gelelim maça; iki takım da kazanmak ve kaybetmemek için her şeyi yapıyorlar. İki takım da gol atabilirdi ama olmadı. Seyredenler de zevkli bir 90 dakikaya şahit oldular. Gaziantepspor Sergen Yalçın'la bir yükseliş yaşıyor. Galatasaray ise mutlaka kazanmak istiyor. Son paslar yerini tutsa iki devrede de Drogba skoru değiştirecek ama olmuyor.
Antep'te neler oluyor!
Galatasaray, ezeli rakiplerinin tersine Anadolu'da gittiği her yerde saygı duyulan bir kulüp. Ama 2 senedir Gaziantep deplasmanında olumsuzluk yaşıyor. Geçen sene polisin biber gazı Sarı Kırmızılı taraftarları yeşil zemine kaçmaya zorlamıştı. Bu sene de Antep taraftarının saldırısına uğradılar. Futbolumuza huzurun gelmesi her sonuçtan önemli.
Korku filmi
İkinci devrede şampiyonluk yarışı için maça daha da asılması beklenen Galatasaray aksine kalesinde öyle pozisyonlar gördü ki; Sarı Kırmızılı taraftarlar neredeyse beraberliğe razı hale geldi. Antep gol için akıllı oynayan taraftı. Birçok da pozisyon buldular ama Muslera ve Semih gole izin vermedi. Bu havada Galatasaraylılar için söylenecek tek şey var; kazanılan 1 puan da puandır.
‘’Düşmanlık yapılıyor‘’
Türk Futbolu bin tane sıkıntı yaşıyor. Göz önünde sakatlanan Bruma’dan dolayı Galatasaray sorun yaşıyor. Zaten sıkıntılı olduğu bir kontenjan problemi yüzünden federasyondan yardım yerine köstek geliyor. TFF’nin ilk görevi kulüplerine yardımcı olmak. Demirören Federasyonu dilimiz varmasa da çifte standarttan da öte resmen Galatasaray düşmanlığı yapıyor.
Etik mi değil mi!
Tabii ki değil. Ama bu ülkenin futbolu neleri gördü. Mete Düren federasyon görevlisi olarak Bruma’nın Gaziantepspor’a kiralanmasına yine yemeden içmeden “Etik değil” diyor. Kulüp yöneticiliği yaparken arkadaşlarıyla birlikte yaptıklarından dolayı koskoca Beşiktaş’ı UEFA bir yıl Avrupa’dan men etti. Acaba o zaman da “UEFA’yı kandırmaya çalışmamız etik değil” diye beyanat vermeyi düşündü mü hiç.
Fenerbahçe Başkanvekili Abdullah Kiğılı da olaya balıklama daldı, “Galatasaray etik dışı işlere alışık”. Bu lafları söylerken insan hiç mi aynaya bakmaz. Tamam şu anda herkes, “Paralel işler futbola da dalmış, 19 değil de 6 maç” gibi düşünüyor ama yüzbinlerce sayfa tapenin bir tanesi bile mi doğru değil. Sayın Yıldırım’ın savunma yaparken en çok başvurduğu argüman, “Ama Galatasaray da yaptı” değil miydi. Bu federasyon göreve sadece “Evet sahaya yansımamış” demesi için getirilmedi mi. Bunlar hep etik miydi? Hadi Türkiyede “Paralel” var, Avrupa mahkemeleri de mi “Paralel”. Tabii ki “Paralel”de bir yamukluk var ama dedik ya bir sayfa bile doğru olsa; en büyük etiksizlik.
En Atatürkçü kim
En merak ettiğim konu da çok hassas. Sayın Aziz Yıldırım bütün bunların başlarına Atatürkçü oldukları için geldiğini iddia ediyor. Galatasaray ve Beşiktaş yeteri kadar Atatürkçü değil midir acaba?
‘’Yeni Popescu‘’
Tokat'ı tebrik etmek gerek, oyunu çirkinleştirmeden kora kor Galatasaray gibi bir dünya deviyle gücünün yettiğince oynadı. Devre arasının yaramadığı tek isim Burak olmuş. İstekli ama hiçbir pozisyona hakim değil. En iyilerden Bruma'nın sakatlanması tabii ki büyük şanssızlık. Geri kalan bildiğimiz gibi hatta bildiğimizden daha iyi. Tek iyi olmayan hakem Koray Gencerler. İlk devrede gözünün önündeki penaltıyı görmedi, faulleri ters verdi. Jübilesini dört gözle bekliyoruz.
Riera ve Amrabat kalıyor
Uzun bir aradan sonra Riera gerçek yerinde; sol açık. İyi de oynadı. Amrabat da oyuna sonradan girdi, golünü attı, armayı öperek Mancini'ye bakış fırlattı. Bu iki oyuncuda bu kadar ısrar edildiğine göre kalacaklar herhalde.
Maça dönersek, her fırsatta PTT 1. Lig takımlarına mağlup olan mahalle arkadaşlarının tersine Galatasaray her rakibine aynı ciddiyetle saldırıyor. İkinci devreyle birlikte maç tek kaleye döndü. Günün adamı Tokat kalecisi Mehmet yaptığı inanılmaz kurtarışlarla devlerin transfer listesine girmiştir. Farkı önleyen isim oldu. En aşağı 8 net pozisyonu kurtardı. Fakat Selçuk'un penaltısına yapabilecek bir şeyi yoktu. Hakem Burak'a yapılan derslerde gösterilecek netlikteki penaltıyı bile yardımcısının zoruyla içi kan ağlayarak verdi. Bu zoraki kararından sonra art niyet aramayan futbolsever kalmamıştır. Yazık verilen emeklere; böyle hakemler oldukça Messi'yle Ronaldo'yu takıma dahil etsen kaç yazar.
Sneijder her geçen gün daha iyi oluyor. Semih 2 gol pozisyonuna girdi. Hakan "Sol bek benden sorulur" dedi. Emre'ye önemli bir görev verilmiş, daha mütevazı olursa geleceği olur. Selçuk uzun süre sonra eski Selçuk gibi takımı yönetti. Aydın ve Amrabat bile sırıtmadı. Aslan iyi yolda; skor aldatmasın 10 gol bile atabilirdi Galatasaray. İkinci devrede Galatasaray'ın en büyük rakipleri bu federasyonun hakemleri ve rezil zemin olacaktır.
‘’Şampiyonluk onun, kupa bunun‘’
Bunun dışında Galatasaray için tüm şartlar olumsuz; seyirci yok, zemin rezalet (bu statta ne oynanıyor da zemin bu halde çok merak ediyorum. Spor Bakanımız bu stadın zemini için de bir twit atar mı acaba!), hava soğuk, rüzgar var, maç yolunda trafik de var ama en önemlisi yok: Hırs. Galatasaray'da formayı kapabilmenin en kolay yolu bu tür maçlarda birkaç iyi hareket ve yararlı koşular yapmak. Mancini as takıma iyi bir aday için atkısını bile verir.
Neyse ki hakem var. Sabri'nin şutuna kapanan İsmail'in eline top çarpıyor. Hakem de penaltıyı çalıveriyor. Tamam aylardır hakemler Galatasaray'ın canını çıkarıyorlar ama Balıkesirspor'un suçu ne! Bu mütevazı takıma karşı ödeşmeyi hiçbir Galatasaraylı kabul etmemeliydi. Sabri penaltı istememeli, Emre bu penaltıyı gole çevirmemeliydi ama neeeerde. Bu dakikadan sonra Balıkesir'in direnci bitti, Galatasaray da gol yollarında Aslan kesildi. Kazanmak için Galatasaray'ın hakem Deniz Ateş Bitnel'e ihtiyacı olmaması lazım. Diğer büyüklerin de öbür hakemlere!
Amrabat ile Bruma'nın toplam bonservisi 21.6 milyon euro. Amrabat futbol oynadığını sanıyor, Bruma ise insanların içinden geçebileceğini en azından topu insanların içinden geçirebileceğini sanıyor. O top kayıplarından sonra istediğin kadar Umut'a asist yap, gol de at neye yarar. İsterseniz paragrafın başındaki parayı bir de rakamla yazayım; 21 600 000 euro. En kibar halimle "OHA" demek istiyorum. Bu iki oyuncuyu aldıran değil 40, 400 yıl hizmet etse Galatasaray'a yine de "O paralar ayağına gelmez Galatasaray'ın".
Neticede Galatasaray, Balıkesirspor'u 4-0 yenerek gruplara kaldı. Bundan sonra işi daha kolay. Galiba çamaşır makinesi TFF, kararını vermiş bu sene. Şampiyonluk onun, Kupa bunun.
‘’Skor aldatmasın!‘’
Galatasaray, Elazığspor karşısında belki de son 1 senedir en rahat ilk 10 dakikasını yaşadı. 1.5 ve 5.5'uncu dakikalarda Selçuk ve Burak'la bulduğu gollerle zayıf rakibi karşısında maça 2-0 galip başladı ama ya sonra!
Bu ligin takımı olmayan rakibi karşısında yaratıcılıktan yoksun bir 45 dakika geçirdi. Her zamankinden farklı bir diziliş ve taktikle, sanki 3-5-2'nin bir türeviyle mücadele eden Sarı Kırmızılılar'ın usta ayakları ilk devreye damgalarını vurdular; 2 usta vuruş o kadar. Chedjou'nun kafası da boş tribünleri heyecanlandıran bir diğer hareketti.
Kendi sahasından çıkamayan Elazığ karşısında yaratıcı bir 10 numaranın eksikliği Galatasaray'ın en büyük handikapıydı. Uzun paslarla gol arayabildi. Bir şekilde Sarı Kırmızılı futbolcular sahayı dolduramıyorlar. Defans ile hücum adamları arasındaki mesafe uzadıkça da bu tablo değişmez. Hem daha fazla yoruluyorlar hem de son pası verecek adamın bir ya da iki rakibini çalımlaması gerekiyor. Ver-kaç, duvar pası olmadan da güzel futbol bir türlü gelmiyor. Juventus böyle bir takıma karşı güle oynaya İtalya'ya geri döner. Umarız Galatasaray İtalyan rakibine karşı daha farklı oynar.
Hakem damgası
İkinci devre hakemin tuhaf kararlarıyla başladı. Çağatay Şahan'ın yönetimi Galatasaray'ı Juventus karşısında iyi niyetli olmayan bir hakeme karşı hazırlaması olarak düşünülebilir. Galatasaraylı futbolcuların bu tür yönetimleri de mağlup etmesi gerekiyor.
Drogba gerçekten Galatasaray'ın en iyisi. Defansta da ofansta da o var. Ama Juventus maçında daha fazla lazım olduğu için yerini 69'da Umut'a bıraktı. Onun çıkışı Galatasaray'ı vasat bir görünüme soktu. Emre geç de olsa 75'te oyuna girdi. Böyle zayıf takımlara karşı kendini gösterebilecek bir isim. Ama şansını yine kullanamadı.
Galatasaraylı futbolcular maçın son bölümünde baskılı ancak etkisiz bir futbolla bu sezonun en önemli maçını oynayacakları Juventus'u beklemeye başladılar. Sneijder'ın da gününde olmasını dileyerek biz de İtalyan ekibini beklemeye başladık. Gerçekten Sarı Kırmızılı renklere gönül vermiş taraftarların artık bir zafere ihtiyaçları var, duyurulur.
‘’Aslan neden çöktü!‘’
Kazanılan şampiyonluğun teri kurumadan sürpriz bir seçimle şampiyonlukların en büyük mimarları; Ali Dürüst, Adnan Öztürk, Refik Arkan, Celal Gürcan ve tabii ki Abdurrahim Albayrak saf dışı edildi. Başkan Ünal Aysal kendi söylediği, “Ben futboldan anlamam ama futboldan anlayandan anlarım” lafını yalanlayarak bu isimlere yeni listesinde yer vermedi.
Pasif yöneticiler
Tabii ki yeni yönetimde de çok değerli isimler var. Ancak futbol dünyasına çok uzaklar. Ali Dürüst belki de Türkiye’nin en tecrübeli yöneticisi. Yeri asla ve asla başka bir isim tarafından doldurulamayacak. Adnan Öztürk gerekli yerlerde gerekli çıkışları yaparak kulübün menfaatlerini bazen kötü adam olmayı da göz önüne alarak savunan isimdi. Refik Arkan mali çalışmaların ve kulüp içi protokolün başıydı. O da gerekli durumlarda kulübün menfaatlerini korumasını biliyordu. Celal Gürcan, Fatih Hoca’ya yakınlığıyla bir katalizör görevi görüyordu. Dernek Divan toplantısına Terim’i getirendi. Abdurrahim Albayrak ise Florya’da futbolcuların en sevdiği isimdi. O gidince Florya yetim kaldı. Şimdi bütün bu görevlerin hepsini başkan yapmaya gayret ediyor ve yöneticilerden sadece Şükrü Ergün faal olarak çalışıyor. Diğerlerinde derin bir sessizlik var. Herhalde kendilerine konuşma yasağı kondu. O zaman doğal olarak insanlar, “Ne işiniz var orada susup oturacaksanız?” diye soru sorma ihtiyacı duyuyorlar. Ekip ruhu rafa kaldırılmış.
Hoca problemi
Çok akıllı, çok başarılı, her Türk’ün yerinde olmak için can attığı 2 isim birbirlerine girdiler. Başkan Ünal Aysal ve teknik direktör Fatih Terim. Birinin atacağı ufak bir adım tüm anlaşmazlıklara son verecekti. Ya da daha az konuşmak! Neticede de ikisinin de ortak sevgilisi Galatasaray kazanacaktı ama yapamadılar, kendi egolarına yenildiler. Kararmaya başlayan havayı da iyice kör karanlığa çevirdiler. Şimdi çarkları dağıtılan saati tekrar monte etmeye çalışıyorlar ama bu arada da rakipler tabii ki boş durmuyor. Atı alanın Üsküdar’ı geçmesine çok az kaldı.
‘’Mancini ne yapsın!‘’
Bu uzun cümlenin türkçesi ise, "Engin, Yekta, Ceyhun, Aydın, Emre bir daha zor forma şansı yakalar" demek. Gerçi Sneijder sakatlanınca Emre yerine girdi. Iyi de oynadı, ama yetmiyor demek ki ilk onbire. Engin ve Ceyhun'a da aynı tavsiyede bulunmaktan başka yapabilecek birşeyimiz yok. İtalyan Hoca'nın kaprise, mazerete tahammülü kapalı. Ya Umut gibi hazır beklersin kulübede ya da güle güle sana güle güle. Sabri ağabeylerinden ders almaları gerek yedeklerin.
Maça gelince
Hani bu hoca defansçıydı. Takımın sol açığı Burak, sağ açık Umut. Drogba en önde. Hemen arkada Mancini ile dirilen Sneijder var. İlk devre tam "Galatasaray adına her şey mükemmel; 2 gol var, 3 katı da kaçtı. Karate maçına çıktıklarını sanan Kayserisporlu futbolcular toparlanamazlarsa puan cetvelindeki kabus gerçek oluverir" diyecektik ki, son 2 dakikada mahalle takımı kıvamında konsantrasyon kaybı yaşayan Sarı Kırmızılı futbolcular biri penaltıdan olmak üzere 2 gol yiyerek, "Bu sene taraftara rahat yok" mesajı verdiler. Ikinci devre şenlik var. Galatasaray'ın işi çok iyi oynamasına rağmen zor.
Usta ayaklar
Galatasaray'ın ayarında değil Kayseri. Hem oyun hem de kadro olarak. Önce Burak sonra Drogba farkı yine ikiye çıkardı.
Böyle dalgalı grafik çizen takımın hocasının yerinde olmak zordur herhalde. Tam bravo diyecekken "Ne yapıyorsunuz beyler" demek zorunda kaldı devre arasında. Hakem, söz konusu Galatasaray olunca ne kadar dünya hakemi olsa da diğerleri gibi bu federasyonun adamı olduğunu belli ediyor.