‘’Mutlu son yaklaştı‘’
İlk devre heyecan verici, kayda değer bir şey yok, karşılıklı yarımşar pozisyon. Galatasaray’da Drogba yine en olumlu, Sneijder’da da kımıldanma var. Gökhan Zan’a tebrik, Melo’ya da bu yolda devam denilebilir. Geri kalanlar evet ama yetmez.
İkinci devre ise Sneijder bir adım daha önde. 52’de 2 çilek sahneye çıktı, Drogba çaldı, Sneijder oynadı; ustaca aldığı topa ustaca vurdu ve Aslan’ı 1-0 öne geçirdi. Bu gol aynı zamanda şampiyonluğun da habercisi gibiydi. Takım değişik oynamaya başladı. İlk yarıdaki Galatasaray gitti, yerine Real maçının ikinci devresindeki takım geldi. Oyun tamamen Karabük ceza alanında oynanırken goller de kaçmaya başladı. Burak şunu düşünmeli; nasıl ki Drogba her topta onu arıyorsa o da Fildişili yıldızı düşünmek zorunda. Gol atarak Kral olunuyor ama büyük futbolcu Drogba gibi düşündüğün zaman olunuyor.
Finalde sıkıntılı dakikalar, kemirilmeyen tırnak kalmıyor. Ama tecrübe böyle bir şey, Muslera “Karnım tok, yemem bunları” derken Karabüklü futbolculardan da insanüstü bir çaba. Aslan da kaçırıyor, maç gidiyor geliyor derken son düdük. Tüm Sarı Kırmızılı camiadan derin bir “Ohh” sesi yükseliyor.
Galatasaray taraftarı yine alkışı hak ederken başta da dedik ya “Şampiyonluğun habercisi gol” diye. Aslan kalan 5 maçının 4’ünü kazanırsa rakipleri ne yaparsa yapsın şampiyonluğa uzanacak. Kolay maç yok, kolay 3 puan yok. Tam konsantrasyonla Galatasaray mutlu sona çok yaklaştı. Bu saatten sonra kaza yapmak ise çok acı olur.
‘’Belli ki bir gün olacak‘’
Maça kötü de başlamadı ama rakip bir dev; yakaladığı ilk pozisyonda golü buldu. Sarı Kırmızılılar’ın direnci doğal olarak kırıldı. İlk devre öylece eriyiverdi. kinci yarı Amrabat, Hamit’in yerine oyuna girdi, bir hareketlenme başladı. Faslı genç böyle oynasın biz de onu eleştirmekten vazgeçelim. Baskı 50’nci dakikadan itibaren başladı. Buna rağmen Ronaldo öyle bir pozisyon kaçırdı ki İspanyol olsaydık tüm saçlarımızı yolardık. Ama Eboue 2 dakika sonra skoru eşitledi. Ondan2dakika sonra ise Galatasaraylılar’a saç yolma sırası geldi, Sneijder kaçırdı ama tribünlere bir hareket de getirdi. Sonra kaçırmadı: 2-1. 3 dakika sonra Drogba spektaküler bir golle durumu 3-1’e getirdi. İşte bu andan sonra kıyamet koptu. Desibel ölçülse 2 katıyla rekorlar parçalanırdı. Tribünler coştu ve o anda herkesin kafasında şu soru belirdi: Eeeee böyle oynayabiliyorsan bundan önceki neydi? Ahlar vahlar arasında Ronaldo 90’da maçı bitirdi: 3-2.
‘Alkışladılar, alkışlandılar’
O andan sonra futbolculara verilen desteği göz yaşı dökmeden seyredene Galatasaraylı denmez, en azından ben demem. Neredeyse bütün takım tribünleri dolaştı, alkışlandı, en değerli gerdanlıktan daha değerli atkılar sahaya yağdı. Futbolcular da bir tanesini bile yerde bırakmadılar, gururla boyunlarına geçirdiler. Alkışladılar, alkışlandılar. Bir dünya devini devirmenin gururunu yaşadılar ama bu taraftarı teselli ikramiyesi kesmez. Şimdi önce ligde şampiyonluk sonra da gelecek ezon kendi liginde bir basamak yukarısı. İç kavgalar, acemilikler sayfaları bu galibiyetle bitsin, en üst seviyede kenetlenme ile en üst seviye için terler aksın.
‘’Galatasaray sınıf atlıyor‘’
Başkan Ünal Aysal ve arkadaşları “Avrupa’da ilk 10’u zorlayacağız” söylemini dillerinden düşürmediler. Hedefe ulaşıldı, Galatasaray ilk 8’de. Madrid’i eler mi elemez mi konuşuluyorsa bu Galatasaray’ın tüm birimlerinin başarısıdır. Uyum başarıyı, başarı da daha uyumlu çalışmayı tetikliyor. Türk Sporu’nun öncüsü, lokomotifi olmuş Galatasaray çizgisini birkaç yıl daha sürdürebilirse yerel rakipleriyle açtığı ara, “Açık ara” haline gelir. Bu yolda bilinmesi gereken tek gerçek; bu büyük ayağa kalkışta Galatasaray’ın rakibi ezeli olanlar değil, Galatasaray’ın tam da kendisidir, dikkat!
Bilet yok II
Galatasaray-Schalke maçlarında yaşanan bilet sıkıntısını düşünün. Real Madrid maçları için yaşanan sıkıntı öbürünün en aşağı 4 katı. 4 bin bilete 20 bin talep var. Almanya sarı kırmızıyı gördü, şimdi sıra İspanya’da. Gerçi İspanyollar sarı kırmızıya alışıklar, bayraklarında var o renkler ama sarı ve kırmızının Galatasaraylı olanını bir kez daha görecekler. Şimdiden bilet bulabilmek için herkes kuyrukta. 2. Başkan Ali Dürüst en zor günlerini yaşıyor. Herkes önüne tası uzatmış bekliyor ama kazanda çok çorba yok.
Sarı Kırmızılı camia çok uzun yıllardır maddi problemler yaşıyor. Kredi alabilmek bile başarı olarak gösterildi yıllarca. Aysal Yönetimi’nin ilk icraatı hisse senetlerinin satış iznini genel kuruldan almak oldu. Hisseler satıldı, sermaye artışı yapıldı. Ortada “Teknik iflas”, “Mecburuz” lafları dolaştı. Sonra SPK Galatasaray’ın ikinci sermaye artırımına izin vermedi. “Rehin verilecek, teminat gösterilecek” denilen hisseler bayağı bayağı satıldı. Büyük bir gelir kapıları açılmasına rağmen bu kulüp hala kredi alıyor. Üyeler ise bu durumu anlayamıyorlar. Bu pazar Mali Genel Kurul var. Geçen haftaki Divan Kurulu toplantısında Başkan Ünal Aysal, “Hesabı santim santim vereceğiz” dedi. 1 Nisan sabahı soru işaretleri silinir mi? Kendi adıma sanmıyorum.
‘’Aslan gaza bastı‘’
Sonra Burak, sonra Drogba mutlak gol pozisyonundan yararlanamadı, bir de Burak’ın yerini bulmayan pası var 4’e 2, Galatasaray rakip ceza alanına girerken. Bunlar ilk devrenin değil, ilk 8 dakikanın pozisyonları.
Sarı Kırmızılılar sevinse mi, yoksa kaçanlara üzülse mi, bilemediler. Ancak ciğer yemiş kedi gibi maçı seyrettikleri kesin. Kayseri gibi zorlu bir deplasmanda 8 dakika dolmadan 4-0 öne geçme şansı yakaladı İstanbul’un Sarı Kırmızılılar’ı, Jose Mourinho cuma günkü kadar neşeli değildir bu Galatasaray’ı gördükten sonra.
Takır takır futbol
Sonra aktif dinlenme, ev sahibi, “Ben de Kayserispor’um, benimle şaka olmaz” derken, 20’li dakikaların başında sanki 20’li yaşlarının başında gibi oynayan Drogba, bu sefer Burak’ı gördü. Hakan Şükür’ün veliahtı durdu, döndü, vurdu: 2-0. Bunu da yaz Mourinho! Önüne gelen Drogba’ya laf ediyor, yok yaşlıymış, yok defansa gelmezmiş, yok ayağına top beklermiş; cart da curt. Fildişi’nin inci dişlisi öyle bir futbol sergiledi ki o lafları edenlerin dilleri, o hakaretleri yazanların da kalemleri kurudu. Zavallı bir grup var, Türkiye’nin başına iyi bir şey geldiği anda uğursuza bağlıyorlar, bunları yok saymak gerek ki, yok olsunlar. Daha ağır laf etmek gerek böylelerine ama “FANATİK” adı geçen yerde bu kadar yeterli, seviyemizi böyleleri için bozmayalım. Bu tür konuşan felaket tellallarının, Çin’de cezası idam diyerek bu konuyu kapatalım.
Bu kez ileri Melo çıktı. Burak ile verkaça giren hırçın Brezilyalı, bu kez hırçınlığını Burak’a gol attırmak için kullandı. Takır takır futbol oynuyor Galatasaray, devreyi attığının 2 katı daha gol atarak tamamlayamadıysa, biraz da rahatlığındandır. Kayserispor’un golcüsü Bobo ise öyle saçma bir hareket yaptı ki; hakkı kesin kırmızı. İşte böyle görülen kartlara deli oluyorum. Maçın 3’te 2’sini bir kişi eksik oynamak zorunda kaldı İç Anadolu ekibi. Emeklere, akıtılan paralara yazık. Tüm kulüplerin artık bu tür saçmalıklar yapan futbolculara karşı önlem alması gerek. Kulüpler Birliği toplantılarında kim bilir neler konuşuyorlar, çok merak ediyorum. Bu sorunu çözseler ya birbirleriyle didişeceklerine.
Mourinho faktörü!
İkinci devrede de değişen bir şey yok. Drogba resital yaparken, Sneijder da matematik öğretiyor. Diğerleri de şahane aksayan yok. Melo, Selçuk, Burak; daha fazlasını oynayamazlar bence. Defans zımba gibi; Eboue, Semih, Riera ve özellikle Gökhan. Affedilmek yaramış, aklı başına gelmiş sanki. Muslera’ya pek iş düşmedi. Düştüğünde de buz gibiydi. Hamit şanssız, Sabri çalışkan, Amrabat tutuk, Umut aceleciydi. Herkes mükemmele yakın oynadı. İnsanın aklına “Keşke her maçı Jose Mourinho seyretse” demek geliyor. Bakalım haftaya Portekizli çalıştırıcı Belediye maçına gelecek mi! Gelmese bile mutlaka seyredecektir; Galatasaraylı futbolcuların dikkatine! Bu oyuna devam.
Konsantrasyon kaybı çok kötü bir şey. Ne gol atabiliyorsunuz ne de yemeden durabiliyorsunuz, buna da dikkat. Ev sahibinin golü böyle bir dakikada Biseswar’ın ayağından geldi. Kayserispor’da genç Engin’e dikkat, önümüzdeki sezonun transfer kavgalarının içinde olacaktır.
Hakemin büyük şansı Galatasaraylı futbolcuların ağır bir sakatlık geçirmemesiydi. Kayserispor’un sert
futboluna göz yuman Mete Kalkavan’ı da “Gençtir” diyerek fazla hırpalamayalım. Bundan sonra daha dikkatli olmasını tavsiye edebiliriz ancak.
‘’Gol gol gol‘’
Ama ne eklemek bir tarih anca böyle yazılır, ilk devrede sahayı rakibine dar eden Sarı Kırmızılılar şok bir golle heyecan yarattıysa da önce Hamit direklerde dolaşmanın büyüsünü yendi, sonra da Burak rekorlarını parçalayarak galibiyet sayısını getirdi. Maçı seyreden Türkiye de coşkuyu yaşamaya başladı.
İkinci devre şokla başladı. Sahada sadece Schalke vardı. Sağdan, soldan, ortadan geldiler de geldiler. Olmadı, olmadı ama sonunda oldu. Tüm Türkiye nefesini tuttu maçın sonuna kadar nabız 140, dakikaları saydı. Kah Muslera, kah Semih, kah bütün takım direndi Alman panzerine. Korkmadık değil ama umudumuzu hiç yitirmedik. Maç gitti, gitti ama sonunda bize geldi. Hem de muhteşem bir galibiyetle. İşte Galatasaray'la mücadele etmenin sonucu. Bir gün tüm Avrupa'nın önde gelen takımları Galatasaray'la oynamanın acısını yaşayacak. Bu takım tarihinden aldığı güçle en kötü zamanında bile en zorlu rakiplerini darmadağın etmenin yolunu buluyor. Bir örneğini de Almanya'da yaşattı gönül verenlerine.
Tarih yazarı Aslan
Kim iyi oynadı, kim kötü oynadı bu maç için böyle şeyler yazılmaz. Sadece bu turu geçmenin sevinci yaşanır. Drogba'sıyla, Sneijder'i ile yerlisiyle, yabancısıyla gerçek bir tarih yazdı Galatasaray. Yıllar sonra çeyrek finali getirdi camiaya. Bu başarıda emeği geçen tüm birimlere teşekkürler. Böyle bir takımı kuran yönetime, bu takımı böyle galibiyetlere hazırlayan teknik yönetime, zorlandığı anlarda bile maçı bırakmayan futbolcularına ve özellikle tüm yaşanan olumsuzluklara rağmen takımını karşılıksız destekleyen taraftarına gerçekten teşekkürler.
Bundan sonra ne olur!
Ne olursa olsun, kim gelirse gelsin karşısına, kime ne. Galatasaray, dün geceki gibi oynarsa ve ilahi adalet de yanında olduğu sürece karşısına çıkan her takımı sahaya gömer. Yeter ki gerçek görevini unutmasın; Avrupa Fatihi kim, tarih yazarı kim, Türkiye'yi en sıkıntılı anlarında sokağa döken kim! Tabii ki Galatasaray... Bu kadarla bu millet yetinmeyecektir, yeni zaferleri bekliyoruz seslerimiz kısılmış.
Anladın sen onu!
‘’Ölüyü diriltir‘’
Rakip ise sinmiş, "Aman gol yemeyeyim ama savunma da yapmayayım, koşmayayım da" şeklinde bir futbol oynuyordu. Dünya yıldızları monte edilmiş geçen yılın şampiyonu karşısında bir şey yapmayan bir takım vardı. Ta ki ikinci devrenin başlama düdüğüne kadar. Devre arasında herhalde kendi kendilerine, "2 gram koşsak yeriz bu kuzuları" dediler ve sahaya çıktılar. Başa baş mücadele ettiler ve 60. dakikada da golü buldular. Vleminckx, Eboue'nin uykusu geldiği bir sırada sert bir kafa şutuyla az önce mutlak bir golü önleyen Muslera'nın kalesini düşürdü.
Yeni Ali Sami Yen'de büyük şok
Bu şokla herkes Galatasaray'ın silkinip Gençlerbirliği'ni gole boğacağını düşünürken hiç de öyle bir şey olmadı. Hatta 85'te neredeyse hakemin yarattığı penaltıyı Drogba kaçırdı, zemin o kadar bozuk ve oynak ki topu çekiverdi dünya yıldızı ona vurmadan önce. Maç da saçmalıklar içinde 0-1 bitiverdi. En büyük saçmalık da Gökhan Zan'ınki idi. Yoklukta formayı ele geçirmişsin yaptığına bak, rüyalarda bulursun artık o formayı. Tabii sırf Gökhan değil, Emre ve Yekta'ya da iyi rüyalar, Amrabat bu takımın oyuncusu değil. Tüm takım geçen seneye göre 2-3 adım geride, sebep ne acaba, bir problem olduğu kesin. Biz buluruz problemi bulmasına da sonra "Zorunlu açıklama" yeriz resmi siteden. Şanssızlık hiçbir Galatasaraylı'nın arkasına sığınacağı bahane olamaz, sakın ha! Schalke maçı silkinmek için son şans. Ancak ruhsuzluk bu seviyede olursa ağır şenlik var Almanya'da.
‘’Muslera ve direkler‘’
Tamam, hocaları locada, bir şekilde cezalandırılmış. ancak hayatta olduğu gibi futbolda da dün yok. Bugünü kazanmak önemli. Değişik bir kurguyla çıktı Galatasaray sahaya, ama neticede 11 kişi çıktı. Uzatmalar da dahil 95 dakikada taraftarın ayağa kalktığı tek atak, daha doğrusu şut Drogba'nın 90+3'te kullandığı serbest atış. Bu futbol oynandığı sürece Galatasaray'ın başına her türlü sürpriz gelebilir, dikkat.
Tek puana sevinmek gerek
Son oynanan 3 maça bakalım. Sneijder'lı, Drogba'lı Galatasaray. Akhisar'a karşı şok galibiyet; Drogba'nın ilk maçı, galibiyeti getiren Drogba. Geçen hafta oynanan Ordu maçı; 2-0 mağlup duruma düşen Sarı Kırmızılılar belki de Fatih Terim'in hakem tarafından tribüne gönderilmesiyle coştu. Stadının müthiş atmosferiyle 20 dakikada 4 gol atarak günü kurtarmıştı. Bu hafta da zorlu Eskişehir deplasmanı; tek atak yok. Muslera en azından 3 net golü önlüyor. 2 şutta 3 direk var Eskişehirspor adına. Maçtan önce razı olunmayan 1 puan ilaç gibi geldi Sarı Kırmızılı ekibe. Eskişehir soyunma odasında da dev Galatasaray'dan alınan 1 puan büyük üzüntü yaşatmıştır.
Böyle büyük hedefleri olan bir takımın böyle futbol oynamaya hakkı yok.
Defans ilk defa 4 yerli; en iyi değil en kötü kim diye sorgulamak gerek. Defansın hemen önünde Melo var. 72 dakika bu oyuncuya sabreden kimse onu tebrik ediyorum. Bir tane pası olumlu kullanamadığı gibi rakibe en aşağı 4 asisti var, ama gol olmayan asist. Yanına da umursamaz havası Galatasaraylılar'ın çileden çıkmalarına yetti. Amrabat bu takımın oyuncusu değil, Selçuk maziyi aratıyor, Burak yalnız ve etkisiz, Sneijder hayallerdeki gibi değil, Drogba ise her maçı kurtarmak zorunda değil.
Suçlu içeride aranmalı
Dan dun, bir tek atağın yok. Her dönen top rakip futbolcularda. Galatasaray yönetimi şampiyonluk yolundaki engelleri dışarıda arayacağına içeride aramalı. "Bu müthiş kadro neden oynayamıyor?" diye futbolculardan başlayarak futbolla ilgili kim varsa ciddi ciddi soruşturması gerek.
Hakem klasik bir yönetim gösterdi, vasatı aşamadı, verdiği ve vermediği kararları tartışılır. Tek şansı skoru etkileyecek bir kararı olmamasıydı.
‘’Galatasaray dikkat!‘’
Başkan Ünal Aysal’ın tek hedefi “Dünya’da ilk 10 arasına girmek”. Yani Galatasaray almış başını gidiyor, ülke seviyesinin en azından bir karış yukarısında yeri ve hedefleri.
Bu yolda tabii ki çelme takmak isteyenler olacaktır. Buna sızlanmak en zayıf tepki olur, tüm dünyada kural bu; “Yükseleni aşağı çekeceksin ki aşağıda kaldığın belli olmasın”. Kimi zaman rakip camialar, kimi zaman ülkede futbolu yönetenler, kimi zaman da siyasi güç karşına çıkacak.
Yapılması gereken
Bir kere kimseye koz vermeyeceksin, tutacaksın kendini. Hakemi, federasyonu da yeneceksin elindeki müthiş kadroyla. Kim çıkarsa çıksın karşına değer verip yüzüne bile bakmayacaksın. O bildiğini okusun, sen de bildiğini oynayacaksın, devireceksin sakat, vıcık vıcık düşünceleri. Muhatap almadan bakmayarak anlatacaksın büyüklüğünü. Yakaladıkları her fırsatta sana çelme takmak isteyenlere değil sitem etmek, selam bile vermeyeceksin.
Ceza alma eşiğine gelmeyeceksin, bu zevki yaşatmayacaksın sana karşı olanlara.
Yönetim susma
Yapılan haksızlıklara karşı susarak oturan yönetime bence bu tepki. Sahada savaşanlar almayacak yarayı. Evinde, tribünde maç seyredenler alacaklar. Galatasaray’ın hakkı aranacaksa başta Başkan arayacak, 2. Başkan arayacak, Başkan Yardımcıları arayacak, yöneticisi arayacak, bu işler için icat edilen kurumsallaşmanın dev maaşlı oldukları kadar futbola uzak profesyonelleri savaşacak.
Yapılan laflı sataşmalara kimse cevap vermiyor. Beşiktaş Başkanı Fikret Orman yapılacak yeni stadı anlatırken bile Galatasaray’a sataşıyor. Neden bu kulüpten biri çıkıp da “Ver o zaman İnönü Stadı’nın arsasını bana, Kilyos Yolu’nda bedava stat yapayım sana” demiyor, diyemiyor ya da en acısı diyeceklere mani olmak için çağ dışı kalmış bir sansür uyguluyor.
İşte ben bunu bir türlü anlayamıyorum. Umarım hata bendedir.