‘’Ah o hata olmasa!‘’
Mourinho’nun basın toplantısında Trabzonspor’la ilgili söylediği övgü dolu sözlerin iltifat değil, gerçek düşünceler olduğunu maç başlayınca gördük. Çünkü dünyaca ünlü teknik adam, 97.5 milyon Euro transfer bütçesi harcadığı takımını Bordo-Mavililer karşısına son derece temkinli bir anlayışla çıkardı. Satrancın yazılı olmayan önemli kuralıdır. Rakibinden iyi olduğunu düşündüğün an kaybedersin. Mou’nun dün geceye özel tuzağı da buydu aslında. Topu bize bıraktı.
Zafiyeti çözmüş
Trabzonspor’un geçiş zafiyetini doğru analiz etmiş. Amacı usta ve hızlı ayaklarla özellikle 2. bölgede kapılan topları doğrudan sonuca taşımaktı. İlk yarı için Abdullah Avcı’yı kutlamak lazım. Bu tuzağa sadece bir kez düştü. Onda da Peres golle burun buruna gelme ihtimali olan rakibini akıllıca düşürüp sarıyla kurtuldu. Trabzonspor’un da beklemeyi seçen Roma’ya karşı özellikle Nwakaeme ile cesur tehditlerini izledik, ancak son vuruşlar istediğimiz gibi bitmedi.
İmkansız değil
Elbette, ‘İşi Roma’ya bırakmak istemiyoruz’ diyen Mourinho’nun ikinci yarıda kazanmaya yönelik hamleleri olması gerekiyordu. Bu da tam Fırtına’nın istediği alanların gelmesi demek. Düşünce buydu tabii ama tanıdığımız Abdullah Avcı savunmasının oturması için zamana ihtiyaç olduğu gerçeğini Zaniolo, Mhikitaryan ve Pellegrini 3’lüsü net şekilde gösterdi. 3 kişiyle gelip bu kadar basit bir şekilde sonuca gitmeleri hayret doğrusu. 54. dakikada Roma gibi kaliteli bir rakibe karşı skor dezavantajını çevirmek kolay olmuyor. Ama Avcı pes etmedi. Cornelius girer girmez siftahı yaptı. Maç boyunca isabetli şut bile attırmadığımız Roma’ya daha özgüvenli gidecektik ki bu kez karambolden yenen gol işi zora soktu. Yine de neden olmasın?
‘’Çok zor oldu‘’
Sonda söyleyeceğimizi, başta yazalım; iki maçta 4 kez öne geçip, skoru koruyamamqnın pek bir izahı yok. Evet, rakip 20. resmi maçına çıkıyor olabilir. Ancak Trabzonspor, kalite olarak da tecrübe olarak da Molde’nin çok önünde. Üstelik de geçtiğimiz sezon en büyük özelliği skoru tutmak, takım savunmasını doğru yapmak olan Bordo-Mavililer’in mevcut durumu, kafa karıştırmıyor değil!. Penaltılarla da olsa tur geçildi, fakat Roma karşısında bundan çok daha fazlasını ortaya koymak gerekiyor.
Yine Bakasetas devrede
Maça dönersek... Trabzonspor yine baskılı ve dominant bir futbolla başladı ama ilk yarıda skoru bulamadı. İkinci devrede imdada Bakasetas yetişti. İlk maçtaki gibi yine korneri çok etkili kullanan Yunan yıldız, Edgar’a golü attırdı: 0-1. Devamında Yusuf Sarı ve Peres ile Trabzonspor ikinci gole çok yaklaşsa da atamadı. 90+7’de ise zincirleme hatalar sonrası Molde karşılaşmayı uzatmaya taşıdı: 1-1. Artık o andan sonra psikolojik üstünlük rakibe geçti.
Forvetsiz bitirdiler
Maçın normal süresinde Gervinho ile Djaniny’yi çıkartan Abdullah Avcı, 104. dakikada Nwakaeme’yi de kenara alınca, Trabzonspor kalan bölümü yardımcı forveti dahi olmadan oynadı. İşin enteresan tarafı, uzatmalarda Yusuf Sarı’nın net pozisyonuna karşılık Molde’nin 2-3 net tehlikesi vardı. Ancak bu kez de onlar atamadı. Maç penaltılara kaldığında ise, işte o psikolojik üstünlük artık Trabzonspor’un lehine geçti. Çünkü tur artık Uğurcan’ın ellerindeydi. Fırtına’nın ‘en değerlisi’, Molde’nin 4. penaltısını kurtarıp rakibin umutlarını bitirdi. 1 senedir futboldan uzak kalan Trondsen, ülkesi Norveç’te fişi çekti.
‘’Norveç'te bu iş biter‘’
Hazırlık dönemini birlikte geçirmenin avantajını yaşayan bir Trabzonspor kadrosu vardı sahada. Özellikle top ayağındayken rakibini hem set oyununda hem de hızlı hücumlarla zorlayan Bordo-Mavililer, maça tek kelimeyle müthiş başladı. Beklenen gol de, kampta çokça kez çalışılan duran top organizasyonuyla geldi. Bakasetas kornerde ön direğe kesti, Nwakaeme 1-0 öne geçirdi. 31’de ise Trabzonspor’un yumuşak karnını Molde çok hızlı aştı, devamında Serkan duraksayınca arkaya kaçan Brynhildsen ağları sarstı: 1-1. Golden sonra ritmi hiç bozulmayan Trabzonspor, ikinci yarıya daha da iştahlı giriş yaptı. 52’de Gervinho, karşı karşıyayı kaçırdı. 55’e kadar Trabzonspor 3 dakika içinde tam 3 net fırsat yakaladı. ‘Geliyorum diye’ bağıran golü 58’de Vitor Hugo attı. Bu kez farklı bir duran top orngazisyonda Hamsik kenara Djaniny’ye çıkardı, onun ortasında Hugo fileleri havalandırdı: 2-1.
Djaniny istedi, attı
Fırtına tam net üstünlüğünü kurmuştu ki, yine basit bir gol yenildi. 64’te Hamsik’in taç çizginde kaptırdığı topun devamında Molde durumu 2-2’ye getirdi. 74’te günün istekli ama son vuruşlarda şanssız ismi Djaniny sahnedeydi. Bakasetas, rakip defansın arkasına çok iyi bir top attı. Yıldız forvet de her zamanki soğukkanlılığı ile yeniden Trabzonspor’u öne taşıdı: 3-2. Ancak Molde bırakmadı. İkramı yapan bu kez Berat’tı. Kendi ceza sahamızda kaptırdığımız topun devamında Hussain cezayı kesti: 3-3.
Çok basit hatalar
90 dakika boyunca oyuna hakim olup, her türlü istatistike rakibini katlayan Trabzonspor’un hakkı galibiyetti. O şans 90 artı 4’te geldi. Yusuf Sarı’nın kazandırdığı penaltıda Bakasetas beyaz noktaya geçti. Ancak sert vuruşunda gole direk izin vermedi. Evet Molde tehlikeli bir rakip, Norveç’te kazanmak kolay değil ancak Trabzonspor dün net bir şey gösterdi; bu takım kritik bölgelerde basit hata yapmazsa kaliteli ayaklarıyla çok rahat turu atlar, Roma’ya da selamı çakar!
‘’Fırtına artık çift kanatlı‘’
25 günlük Riva kampını tamamlayan Trabzonspor, toplamda 4 hazırlık maçı oynadı, 3 galibiyet ve 1 beraberlik aldı. alınan sonuçlar bir kenara, takımın gösterdikleri çok değerliydi. Öncelikle geçtiğimiz sezonlarda en büyük silahı Nwakaeme olan Fırtına’nın artık bir önemli kozu daha var: Gervinho. Fildişili yıldızın bu denli çabuk uyum sağlamasını ve performans göstermesini sanırım hiç kimse beklemiyordu. İdman, maç ayırt etmeksizin sürekli maksimumu vermeye çalışan, topu her ayağına aldığında heyecan yaratan Gervinho ile Trabzonspor artık çift kanatlı bir takım haline büründü.
Defans en sağlam nokta
Vitor Hugo-Edgar ikilisi Trabzonspor’un kamp öncesinde de en sağlam yeriydi, şimdi de öyle. aralarındaki uyum ve iletişim mükemmel. Yeni transfer Bruno Peres’in de bu ikiliyle aynı dili konuşması, ekstra avantaj. Peres, gerek hızlı bindirmeleri, gerek 40-50 metrelik ters topları gerekse de isabetli ortalarıyla tam anlamıyla ideal bir bek. Trondsen ise her ne kadar bu bölgenin oyuncusu olmasa da, orta saha özellikleri nedeniyle topu kullanmada sıkıntı yaşamıyor. Zaten hoca da onu çakılı bek gibi görevlendirip, pek fazla çıkartmıyor. İsmail Köybaşı’nın da geldiği düşünülürse, solda pek sıkıntı yaşanmayacak gibi. Geri dörtlünün alternatifi olan Serkan asan, Hüseyin, Atakan ve Farukcan ise kampta olumlu sinyaller verdi, her an göreve hazır olduklarını gösterdi.
Orta alan kaliteli ama...
Hamsik, Bakasetas, Berat Özdemir, Yunus Mallı, Abdulkadir Parmak, Flavio ve burada kullanılabilecek Trondsen ile Abdülkadir Ömür... Gençleri henüz saymadık bile. Trabzonspor orta sahası kağıt üzerinde çok yeterli ve ürkütücü gözüküyor. Ancak saha içinde aksayan bölge burası gözüktü. Berat, Hamsik ile Bakasetas’ın arkasını tek başına toparlamakta zorlanıyor. Çok özverili ancak Hamsik’in biraz daha ona yardım etmesi şart. Top Trabzonspor’dayken hiç sorun yok. ancak rakibe geçtiğinde, ön alan baskısını veya hızlı geri dönüşleri henüz yapamıyorlar. Herhalde Dorukhan da bu ihtiyacı karşılamak için kadroya katıldı. Onun gelişiyle sorun kalmayacaktır.
Hücum gücü inanılmaz
Gervinho-Nwakaeme ikilisi sahada olduğunda rakibin hangisine önlem alacağı büyük merak konusu. Keza ikisi de çok etkili ve farklı özellikleriyle birbirlerini tamamlıyor. Arkalarında da Abdülkadir Ömür ve Yusuf Sarı gibi her an tehlike yaratabilecek isimler bekliyor. Ön tarafta ise Djaniny ile Koita kampta çok iyi gözüktü. Koita, tam anlamıyla merkez santrfor. Hava hakimiyeti iyi, sırtı dönük oynayabiliyor ve kenarlara iyi servisler yapıyor. Keşke hafif sakatlığı olmasaydı ve Başakşehir ile Kasımpaşa maçlarında izleyebilseydik. Bu ikisine bir golcü daha ekleneceği düşünülürse, Trabzonspor’un hücum hattı durdurulamaz bir seviyeye gelecektir.
‘’Takım Hamsik'i arıyor!‘’
Öncelikle Bandırmaspor her ne kadar bir alt ligin takımı olsa da son hazırlık maçında genel olarak çok iyi bir görüntü çizdi. Savunmayı doğru yapan, top rakipteyken takım halinde arkaya geçen Bandırma, 2-3 tehlike dışında Trabzonspor’a pek hızlı hücum fırsatı da vermedi. Dolayısıyla Bordo- Mavililer, 5-3 kazanılan Ümraniye maçından çok daha farklı bir ekip ve sisteme karşı kendini denedi.
Peres ve Trondsen farklı
Bölge bölge gitmek gerekirse; savunmada taşlar net şekilde yerine oturmuş. Stoper ikilisi Hugo-Edgar, takımın zaten en güçlü noktası. Yeni transfer Bruno Peres, sağ bekte farkını hissettiriyor. Trondsen ise solda her ne kadar çakılı bek gibi oynasa da orta sahadan devşirme bir oyuncu olduğu için pas kalitesi ve tekniğiyle dikkat çekiyor. Nitekim Djaniny’nin attığı golde de savunmanın arkasına çok şık bir ara top gönderdi.
İki değişik santrfor
Hücumda Gervinho’nun katılımı, Trabzonspor’da geçen sezonki Nwakaeme’ye bağımlı atak tipini çeşitlendirmiş gözüküyor. Djaniny attığı golün yanı sıra bildiğimiz o meşhur driplingleriyle rakip savunmaya zor anlar yaşattı. İkinci yarıda yerine giren Koita ise tam anlamıyla merkez santrforun gerekliliklerini sahaya yansıttı. Djaniny ve Koita, farklı tipte forvet olmaları nedeniyle Abdullah Avcı’nın elini güçlendiriyor.
Yunus özgür değil
Gelelim orta sahaya... Bakasetas’ı 10 numaradan ziyade 8 numara gibi gördük. Yunan yıldızın, bu bölgede meziyetlerini sergileyemediği açık. Keza Yunus Mallı da, Bakasetas ile oynayınca istediği özgürlüğe sahip olamıyor. Esas aksayan yer; bu ikilinin arkası. Berat orayı toparlamakta zorlanıyor, savunma ile hücum arasında doğru bağlantıyı ve pas akışkanlığını sağlayamıyor. İşte bu noktada da gözler Hamsik’i arıyor.
Hamsik katılınca...
EURO 2020 sonrası 18 Temmuz’da kampa katılan Slovak yıldızın temposunu yakaladıktan sonra merkezde vereceği katkı çok önemli. Takım mevcut haliyle net şekilde bir lider arıyor ve o lider de Hamsik olacak gibi gözüküyor. Onun sisteme dahil olması, hem Berat’ın yükünü azaltacak hem de Bakasetas’ı rakip ceza sahasına daha yakın tutacaktır.
‘’Aklı, fikri, duygusu şampiyonluk‘’
Sonda diyeceğimizi, başta söyleyelim; son 5 yılda Süper Lig’in en yüksek puan ortalamasına sahip teknik adamı Abdullah Avcı, artık bu sezon şampiyon hoca apoletini takmaya kararlı. Geride kalan 6.5 aylık Trabzonspor kariyerini çok iyi geçiren, her türlü olumsuz istatistiği tersine çevirip, 17. sırada aldığı takımı 4. yapan ve bu periyoda bir de Süper Kupa sıkıştıran Abdullah hoca, “Başakşehir, Beşiktaş ve hatta A Milli Takım’da yaşadığım tecrübeler beni güçlendirdi, şimdi doğru zamanda şampiyonluk için doğru yerdeyim” diyor.
Avrupa’da örneği yok
Riva kampında teknik-taktik bir tarafa, oyuncularıyla çok iyi iletişim kuran Avcı, antrenmanların daima merkezinde. İdmanlarda savunma oyuncularına,“Kaleciyi de kullanın”, orta sahadakilere, “Oyunu sıkıştırmayın”, kanatlara “Çizgiye inin, derinlik yaratın” talimatlarını veriyor, dominant futbol oynayacak bir takım hazırlıyor... Yapılan 4 transferi “Avrupa’da bile bunun örneği neredeyse yok. Ciddi avantajla sezonu açtık. Esas önemli olan, bu motivasyon ve hazırlıkla sezona da çok iyi başlamak” şeklinde yorumlayan Avcı, bir teknik direktör olarak her anlamda en tatmin edici süreci geçiriyor.
‘Gözümün içine bakıyorlar’
“Trabzonspor’un hocası olduğunuzu tesislere girdiğiniz an fark ediyorsunuz. Planlama, uyum, kulüp içi organizasyon üst seviyede. Şehrin, taraftarın hissettirdikleri zaten çok özel. İnsanlar gözünüzün içine bakıyor. Elbette aldığımız başarılı saha sonuçlarının da bunda payı büyük. Güçlenerek ve güven kazanarak ilerledik, öyle devam ediyoruz” diyen Abdullah Avcı, Trabzonspor’un lider bir hocası olduğunu kampta net şekilde gösteriyor.
Yıldızları yüzde 100 inandırmış
Avcı’nın en dikkat çeken özelliklerinden biri de takımın ona duyduğu saygı... Sadece yerli veya genç oyuncular değil, Gervinho, Peres gibi yıldız isimler de ‘mutlak kontrolün’ hocada olduğunun farkında. Avcı da bu durumu şöyle açıklıyor: “Sadece hadi aslanım, hadi koçum demekle olmuyor. Özellikle kariyerli oyuncular, sizin teknik-taktik donanımınıza, bilime yatkınlığınıza ve iletişim becerinize bakıyor. Hepsinin tam olduğu noktada da size yüzde 100 inanıyorlar.”
‘Bu gücü rakipler de hissedecek’
Başakşehir’de Clichy ile saatlerce hayat üzerine sohbet eden Avcı, dünya yıldızı Robinho’yu da bir Sivas maçı sonrasındaki “Çok iyi bir sisteminiz ve takımınız var. Bir gün bu kadroda yer almak isterim” sözlerinden sonra transfer etmişti. Abdullah hoca, Hamsik’in ikna sürecinde de oyuncuyla yaptığı görüntülü konuşmaların ardından işi bitirdi. Fırtına’nın bu sezonki en büyük kozu ise taraftar... “Akyazı’da 25 bin kişinin desteği bizimle olacak. Bu gücü rakipler de hissedecek” diyen hoca, “Aklım, fikrim, duygum tamamen şampiyonluk için. İnşallah birlikte başaracağız” sözleriyle net şekilde iddiasını ortaya koyuyor.
‘’Hesabı doğru yapmak gerek‘’
Geçtiğimiz yılların aksine transfere çok erken başlayan ve akabinde 4 önemli yabancıyı (Hamsik, Gervinho, Peres, Koita) kamp öncesi duyuran Trabzonspor’un ciddi bir avantajla sezonu açtığı gerçek... Ancak son haftalarda yönetim biraz frene bastı. Bunun en önemli nedeni de elbette 8+6 şeklindeki yabancı kuralı... Her ne kadar bu karar geçen yıl ertelense de mevcut sezonda uygulamaya konulması pek beklenmiyordu. En azından TFF tarafından kulüplere söylenen; karşılıklı fikir alış-verişine göre hareket edileceğiydi. Ancak olmadı, apar topar bir açıklamayla son 20 yılda 11. kez kural değişti!
‘Yaptım oldu’ zihniyeti
Bu tip kararlar Avrupa’nın üst düzey liglerinde aylar hatta yıllar öncesinden verilir, kulüpler ona göre hareket eder, planlamasını yapar. Ancak bizde transferin başlamasına 1-2 hafta kala 8+6 açıklandı ve 4 büyük kulübe bakıldığında bundan en ciddi zarar gören de Trabzonspor oldu. Aslında Bordo Mavililer, doğru olanı yapmış, daha sezon bitmeden gelecek yılın çalışmalarına start verip, hamleleri gerçekleştirmişti. Fakat ülke futbolundaki plansızlık daha doğrusu ‘yaptım oldu’ zihniyeti bazı şeyleri alt-üst etti.
Bu karar neden alındı?
O zaman bu karar neden alındı? Altyapılar desek, o konuda bir planlama yok. Kendi çocuklarımızı Avrupa’ya ihraç etmeliyiz desek, 14 yabancılı sistemde bunun zaten onlarca örneği var. Ki devamında A Milli Takım da altın jenerasyonlarından birini yakaladı. Konu sadece, ‘İstiklal Marşımızı sahada çok oyuncumuz okusun’ değildir herhalde! Peki bu kural kime veya neye yaradı? 1- Öncelikle iç piyasadaki mecburi yerli transferi nedeniyle menajerlere yaradı. 2- İşin doğal akışında alt ligde mücadele etmesi gereken yaşlı oyunculara yaradı. 3- Aslında daha çok çalışması şart olan ancak Türk zorunluluğu nedeniyle biraz yetenek kırıntısı sayesinde Süper Lig’e gidecek gençlere yaradı. 4- Yeni kural sonrası elindeki 1 edecek oyuncuya 4-5 isteyen bazı Anadolu kulüplerine yaradı.
İki yol var ama...
Dönelim Trabzonspor’a... 2 yol var. Ya genç ama maliyetli yerliler transfer edilecek ya da boştaki ‘tecrübeli’ isimlere gidilecek. Mücadelenin adı şampiyonluk. Ancak ya olmazsa... Onun da hesabını yapmak şart. Çünkü şampiyonluk gelmediği takdirde yani kasaya ekstra gelirler girmezse, Uğurcan’ları Abdülkadir’leri bu kez borcu azaltmak veya sürdürülebilir ekonomi planını yürütmek için değil, o ‘tecrübeli’ isimlerin maliyetlerini karşılamak için satmak gerekecek. Ve elbette bir yol daha var; o da altyapıya yönelmek. Hep zor zamanlarda forma verilen gençlere, sanki bu kez gerçekten güvenmek gerek.
‘’1 puandan ötesi olmazdı‘’
Trabzonspor 4. sırayı garantilemişken, bazı genç futbolcuları artık sahada görmek herkesin beklentisiydi. Ancak ilk 11 açıklandığında orta sahada Kamil Ahmet, sol bekte 2 maç sonra gidecek olan Marlon’un isimleri yazıyordu. İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor; ‘bu çocuklar bu karşılaşmada bile oynayamayacaksa, ne zaman oynayacak?’ diye...
Maça dönersek... Antalyaspor önünde müthiş bir tempoyla baskı kuran Trabzonspor’un, bu kez karşısında dersini iyi çalışmış bir Konyaspor vardı. Özellikle Bakasetas’ı adam adama markajla durduran İlhan Palut, oyun mesafesini olabildiğince kısalttı, hızlı hücumlarla çıkış aradı. Bu plan, 19. dakikada sonuç verdi... Cikalleshi’nin uzun pasında Sekidika arkaya sarktı, Serkan Asan çok acemice rakibini düşürüp, takımını 10 kişi bıraktı. Aslında maçın kırılma anı da, bu dakikaydı.
Uğurcan maçı tuttu
Bordo-Mavililer, ilk yarı sonuna kadar her ne kadar topu ayağında tutup, daha fazla pas yapan taraf olsa da, hücumda beklenen çeşitliliği gösteremedi. İkinci devrede ise Konyaspor, 1 kişi eksik kalan rakibi önünde tamamen kontrolün sahibiydi. Hatta çok da önemli fırsatlar yakaladı ancak hepsinde Uğurcan’a takıldılar. Trabzonspor ise bulabileceği en iyi dakikada golü attı. Baker, 64’te müthiş bir vuruşla, frikikten ağları havalandırdı: 0-1. Bu gol sonrası kısa süreli sendeleyen Konyaspor, çabuk toparlandı.
Hadziahmetovic öne çıktı
İlk yarıda bir golü geçersiz olan Yeşil-Beyazlılar’ın sırasıyla 73 ve 78’de attığı goller ofsayt ve kaleciye faul nedeniyle sayılmazken, 81. dakikada günün en istekli ismi Hadziahmetovic, Bakasetas’ın hatasını affetmedi: 1-1. 85’te Nwakaeme’nin kafası direkten geri döndü, 87’de ise Hadziahmetovic’in uzaktan füzesinde ağlara giden gol, ofsayt nedeniyle bir kez daha iptal edildi. Açıkçası Trabzonspor, dünkü şartlarda 1 puandan fazlasını alamazdı ve Avcı yönetiminde, 16. deplasmandan da yenilmeden ayrıldı.