‘’Fırtına taraftarıyla coşar‘’
Lider Trabzonspor eskiden yapamadığı bir çok şeyi bu sezon yapma başarısı gösteriyor. Parolası mutlak şampiyonluk olan ezeli rakiplerinin puan kayıpları yaşadığı haftaları avantajlara çevirebiliyor. Bu durum değişimin, dönüşümün basit ama hedef yolunda en önemli detay parçası. Gaziantep karşısında da mutlak kazanma odaklı ancak sabırlı bir oyun izleyeceğimizi düşünüyorum. Tam kapasite seyirci serbestliği geldikten sonraki bu ilk iç saha maçında ortalama 40 bin kişilik taraftar katkısı bir başka önemli avantajı olacak Trabzonspor’un. Abdullah Avcı’nın mesajlarından çıkardığımız özet ‘birlikte oynayalım’ şeklinde. Horon vurgusu önemli. Yerel oyunculara ekstra destek talebi, yerel oyunculara ekstra köstek olanları daha bir yıllık çalışma süresinde fark etmiş olmasından.
Erce bayrak yarışçısı
Birçok galibiyette direkt başrol oyuncusu kaptan Uğurcan Çakır bugün yok. Yerine oynayacak Erce’nin maç eksiğinden bahsedebiliriz. Ancak oyuncunun verdiği mesajları takip edenler, Erce’nin bir bayrak yarışçısı olduğunu fark etmişlerdir. Trabzonspor üçlü ya da beşli savunmalara karşı bir kaç maç kendini başarılı şekilde test ettiği için Gaziantep önünde bu formasyona hazırlıklı olacaktır.
Abdülkadir fark yaratır
Tribünler eskiden ‘önce takım oynasın, sonra biz coşalım coşturalım’ ruh halinden, bütünleşme sonrası ‘önce biz başlayalım’ evresine geçti. Bu çok önemli bir detay. Abdülkadir Ömür A Milli Takım’da öz güveni yükseldiğinde neler yapabileceğini göstermişti. Uzunca bir süre onun maçlarını izleyeceğimizi düşünüyorum. Sabır oyununa senkronize taraftar ve anlar, bambaşka bir Trabzonspor izleyeceğimizi düşündürüyor
‘’Asla vazgeçmedik‘’
Karadağ, daha birkaç gün evvel rüştünü Hollanda karşısında ispat etmiş bir takım olarak karşımızdaydı. Son ana kadar işini ciddiyetle yapan bu oyuncu gurubuna karşı mutlak kazanmak zorundaydık. İyi kapanmaları ve geçişlerle de sonuç almaları muhtemeldi. Kapanma konusunda Cebelitarık benzeri diziliş ancak üst düzey, çıkışlarda ise onlara göre mükemmeldiler.
Cebelitarık önünde basit fakat provasını yaptığımız oyundu oynadığımız. Maçın daha başlarında yediğimiz golle geriye düşsek de oyundan asla vazgeçmeyen Milli Takımımız sahadan galibiyetle ayrılmasını bildi.
Gözlerimiz bizim maçta ve aklımız tamamen Hollanda-Norveç maçından gelecek güzel habere odaklıydı. Kuntz’un oyuncu tercihleri, oyun anlayışını zaman içinde sıklıkla konuşacağız. Ancak şunu bu iki maç için rahatlıkla söyleyebiliriz. Görmek isteyenler için “Alman disiplini” emareleri çokça mevcuttu. İsteyen, sürekli zorlayan, asla vazgeçmeyen bir Milli Takım geliyor olabilir. Kimse beni Milli Takım’a çağırmazlar umutsuzluğu içinde olmamalı.
Söylenecek çok şey var. Ama özellikle bu heyecanı, bu şekilde katılmayı seviyoruz turnuvalara. Bize özgülüklerimizin bilimsel izahı yok. Norveç atsa yine bir “bal” hikayesi yazılacaktı kimbilir. her ne olursa olsun, gençleşmek, değişmek, dönüşmek kazanacak. Elbette futbolun gerçeklerine, bir Alman disiplini eşliğinde...
‘’Giriş mükemmel sıra gelişmede‘’
Futbol, doğası gereği kaotik bir oyun... Haliyle en büyük yanılsama 12 haftalık geçmişe bakıp bundan sonrasının da aynı çizgisel gelişmeyi takip edeceğini düşünmek olsa gerek. Edebilir de etmeyebilir de... Bunu aklında tutan, değişkenleri iyi yöneten sezon sonunda başarılı olacak. Küçük dokunuş ve girdiler olumlu olumsuz büyük sonuçlar yaratabilir. Sezon içi kısa geçmişe değil, sezonlar boyu uzun geçmişe bakmak gerekiyor. Milli ara tüm takımlar için yalnızca bedensel sorunların değil psikolojik sorunların da tedavi dönemi. Haliyle herkes yeniden başlamanın derdinde olacak. Aradan sonra bambaşka bir yarışın başlayacağını elbette Trabzonspor yönetimi de, Abdullah Avcı da iyi biliyor... Girişi mükemmel yazılmış bir eserin, gelişme ve sonuç bölümleri nereye bağlanacak birlikte göreceğiz. Herkesin daha 12. haftada yani ‘giriş’ bölümünde Trabzonspor’u şampiyon ilan etmesi risklerin en büyüğü. Önemli iki bölümü daha var oynanacak oyunun.
İki taraf da deneyimli
‘Parçadan bütüne gidiyoruz’ diyor Abdullah Avcı. O, maçları kast ediyorsa da Trabzonspor’da parçaların tribünlerin birleşmesiyle bütüne gittiğini de gözlemlemek mümkün. Kullandığı iletişim dili, her şeyin ciddiyetle yeniden başlayacağı bir ‘gelişme’ dönemi vadediyor. Trabzonspor’un yarışlarda deneyimi var. Abdullah Avcı’nın da bireysel deneyimleri var yarışlarında. Her iki tarafın bu yaşanmışlıklarının benzerliği, ortaya senkronize işler çıkarmaya yetti. Herkes antrenmanlı özetle. Herkes bundan sonrasının zorluğunun bilincinde özetle.
‘’Doğru oyun‘’
Abdullah Avcı’nın planladığını düşündüğümüz oyun ilk yarının sonlarına doğru meyvesini verdi. Kontrollü başlayan, rakibini doğru karşılayan Trabzonspor, bir geçiş anında Abdülkadir Ömür’le golü buldu ve soyunma odasına da bu avantajla gitti. Marek Hamsik’in mükemmel işlere imza attığı karşılaşmada onun futbol aklına Nwakaeme de doğru karşılık verebilseydi durum çok daha farklı olabilirdi. Bakasetas’ın da sakatlar kervanına eklendiği maçta oyuna sonradan dahil olan Siopis takımının orta alanda olmazsa olmaz ismi olduğunu bir kez daha ilan eder gibiydi. Uğurcan Çakır’ın bu kadar etkili ve formda olduğu bir dönemde yiyebileceği gol şekli sanıyorum sadece bu şekilde olabilirdi. Trondsen ve Hüseyin’in birleşik hataları Uğurcan’ı da çaresiz bıraktı.
Kendini tekrar etti
Karşılaşmaya atandığında yükü kaldırabilir mi denilen hakemin tüm, 'Ayağa basmaları' es geçmesi düşündürücüydü. Lider Trabzonspor oyunun sonlarını doğru oynuyordu. Bakıldığında yine kendini tekrar etmiş oldu. Son bölümü iyi kapanan, doğru hamlelerle de golü bulan Trabzonspor İstanbul’dan liderliğini perçinleyerek dönmüş oldu şehrine. Doğru oyun, baskılı oyuna karşı bir kez daha galip gelmiş oldu.
‘’Psikolojik üstünlük maçı‘’
Ezeli rekabet konusu, kadro kalitelerinin yüksekliği ve puan sıralamasındaki konumlanma da eklendiğinde ortaya güzel bir ‘kağıt üzeri’ görüntü çıkıyor. Pekala yanıltabiliyor ancak ben uzunca süre ‘orta sahaların hızlı geçildiği’ bir maç klasiği daha yaşayacağımızı düşünüyorum. Beşiktaş için; Şampiyonlar Ligi yorgunluğu ve moral bozukluğunu atmak için mükemmel bir fırsat maçı bu. Trabzonspor için ise; rakiplerine attığı puan farkını korumak, artırmak, bununla da kalmayıp elindeki psikolojik üstünlüğü perçinleme karşılaşması olacak. Saha ve seyirci avantajı ile muhtemelen karşılaşmaya tempolu başlayacak rakibine karşı Trabzonspor, özellikle ilk 45’te en iyi yaptığı işi yapmaktan vazgeçmeyecektir. Sabır temelli bu oyunun bir tekrarını daha izleyeceğimizi düşünüyorum.
Sonunu doğru oynuyor
Trabzonspor, oynadığı 11 maçın ikinci yarılarında sadece 2 gol yemiş bir takım. Şampiyonlar Ligi dönüşü Beşiktaş’ın enerjisini 90 dakikaya nasıl yayacağı, sonucun belirleyici unsurlarından biri olacaktır. Trabzonspor oyunun sonlarını doğru oynuyor. Hücumda Abdülkadir ve Djaniny, skora direkt etki edebilir.
‘’Avcı'nın şifresi‘’
Geçen yıl bir Galatasaray maçı sonrası oyuncularının ‘kabullenmişliğine’ yaptığı yüksek hararetli serzenişi sonrası bir çok şeyin de değişimi başlamış oldu Trabzonspor’d a... O gün oyuncularına yaptığı eleştiri ile süreç içinde kaybetmeye tahammülsüz bir takım ortaya çıkarmış oldu. O maç kim bilir belki de büyük kırılmanın, büyük yürüyüşün de başlangıcı oldu. Kötü giden, olumsuz gözüken, saha içinde bariz tehdit oluşturan her unsura isyan eden bir ekibi var Avcı’nın. O’nun sıklıkla kullandığı ‘oyunda anları doğru oynamak’ ifadesi, oyuncularından beklediği yüksek konsantrasyon talebinden başka bir şey değil ayrıca.
Ömür ve Uğurcan yıldızlaştı
Ağlayarak çıktığı maç sonrası onu adeta yeniden hayata döndüren hocasına vefasını ürettikleriyle ödemeye başlayan Abdülkadir Ömür takımı adına karşılaşmanın yıldızıydı, tıpkı kalesini kapatan Uğurcan gibi. Bakasetas ve Nwakaeme’nin sahada varlıklarının bile çok şeyi değiştirdiği bir karşılaşmada kötü oyun, güzel sonuç yine değişmedi. Abdullah Avcı’nın anları doğru oynama konusunda verdiği gizli bir şifre olsa gerek. Oyunun her dakikasını özenle oynuyor ama izleyenler anları kaçırıyor olabilir. Anların içine küçük sürprizler sıkıştırıyor. Gözle görülmeyen ama sonuç alan...
‘’Erken gol çözer‘’
Lig lideri ile lig sonuncusu arasında oynanan maça favori atamak işin en kolay tarafı. Ancak detayda gözden kaçmaması gereken çok şey var.... Sakatları, sakatlıktan dönenleri, kağıt üstünde dönüyor gözükse de form anlamında ne kadar döneceği belli olmayan oyuncuları var Trabzonspor’un. Lig sonuncusu ancak bir an evvel oradan kurtulmaya çalışan Rizespor’un haftalardır yükselişe geçen oyununun hakkını da teslim etmek gerekiyor. Kadro kalitesinde düşüş yaşasalar da Hamza Hamzaoğlu ile birlikte takım olabilme kalitesindeki yükselişleri ortada. Haliyle değişmeyen kural var. En zor maç henüz oynanmamış olan. En zor maç önündeki ilk maç.
Rize önde yakalarsa...
Bugünkü maçın ilk düşündürdüğü şey; hızlı başlayan, önde oynayan, golü daha ilk dakikalardan itibaren arayan bir Trabzonspor izleyeceğimiz... Buna saha ve seyirci desteği de eklenecek. Gol bulmanın bazen çok kolay, bazen de çok zor olduğu bir lig yaşıyoruz. Haliyle Trabzonspor aradığı golü bulursa plan daha rahat işler... Bulamaz ve olur da önde yakalanırsa bu kez Rizespor’un geçişleriyle bulacağı gole sürpriz mi diyeceğiz?
Siopis’e yer açılmalı
Elbette bu bir senaryo ve gerçeğe dönüşmesi ihtimaller dahilinde... İşte tam da bu ihtimali düşünürsek, Berat’ın kilit oyuncu olması muhtemel. Siopis şayet oynarsa Trabzonspor bir anda sahada +1 kişi daha fazlalaşıyor. Ona kadroda alan açılabilir ise onun da saha da büyük alanlar kapatacağını düşünüyorum. Cornelius bebeğine hediye edeceği golün hayali içinde gol ve oyun anlamında amacına ulaşabilir. Abdullah Avcı’nın rehabilitasyon yöntemleri ile yükselişe geçen Abdülkadir Ömür yine kilit adam olacaktır.
‘’Şampiyonluk yürüyüşü‘’
Trabzonspor'a dair 'kötü ama saygı duyulması gereken bir oyun' tanımlaması yapmak gerekiyor. Şampiyonluk yolunda bu tip maçlar oynanacaktı, bu da onlardan biri oldu. Alternatiflerin de alternatiflerine ihtiyaç duyulan bir karşılaşma da sezon hikayesinde yerini aldı Trabzonspor tam da buna uygun adımlarla yürümeye devam ediyor.
Ev sahibi takımlar için bir kaç etkili 'maç başlangıç argümanı' var. Göztepe takımı da maça, kazanmak için gereken bu önemli şartları oluşturarak başladı… Müthiş tempo, müthiş bir ön alan baskısı, müthiş de bir taraftar desteğiyle birleşti. Ortaya da rakibine adeta nefes aldırmayan ev sahibi takım performansı çıktı. Oluşturduğunuz baskıyı golle birleştirmediğinizde temponuzun başınıza açacağı işler de üç aşağı beş yukarı belli.
'Siopis dinamizmi yükseltti'
Tempo gol getirmeyince, devreye istatistiki üstünlükle girseniz dahi, enerji kaybınızın bedeli de ağır olabiliyor. Senaryonun değişmez kısmında, özellikle ikinci yarıda Trabzonspor, Siopis'in de oyuna dahil olmasıyla; hem kendi enerji ve dinamizmini yükseltti hem de rakibinin adım adım oyundan kopuşuna, temposunun düşmesine sebep oldu. Dün akşama Trabzonspor'a dair 'kötü ama saygı duyulması gereken bir oyun' tanımlaması yapmak gerekiyor. Şampiyonluk yolunda bu tip maçlar oynanacaktı, bu da onlardan biri oldu. Öngörülerimizde, alternatifleri de güçlü ve kazanmak için yeterli demiştik. Gördük ki, alternatiflerin de alternatiflerine ihtiyaç duyulan bir karşılaşma da sezon hikayesinde yerini aldı.
'Kazanma arzusu ve takımdaşlık gerekiyor'
Abdullah Avcı’nın özellikle yerli oyuncularla ilgili ısrarla istediği desteğin de ne kadar anlamlı olduğu, mecburi değişiklikler sonrası daha da iyi anlaşılmıştır diye düşünüyorum. Trabzonspor kaybetmeden yoluna devam ediyor. Liderliğin sürekliliği için, eksiklere rağmen kazanma arzusu ve takımdaşlık gerekiyor. Trabzonspor tam da buna uygun adımlarla yürümeye devam ediyor.