‘’Cornelius üzerinden zirveye!‘’
Sürekli maç oynama-izleme halinin futbol hayatımıza çok ciddi etkileri var. Zaman zaten sınırlı ve bir sonraki maç hemen geliyor. Haliyle geçmişe takılan kaybedecek. Sonrakine odaklanılması gerekiyor... Sakatlıklar, sahada eksik kalmalar, erken atılan-yenilen goller, kaleciye geri pas hatalarının ayyuka çıkması yoğun dönemin akılda kalan konuları. Trabzonspor da odaklandığı hedefinde tıpkı rakipleri gibi benzer saha içi sorunlar yaşayarak bu haftaya geldi. Geride kalan Konyaspor maçında bardağın dolu tarafına odaklanıp, benzer hatalara izin vermeden Alanyaspor maçına çalışıldığını düşünüyorum.
Çok zor geçecek
Koca bir maçın neredeyse tamamını 10 kişi oynayıp, üstüne üstlük ikinci yarısında da müthiş tempo üretip kazanabilecek pozisyonu bile yakalayabilmek bu anlamda önemliydi. ‘Asla bırakmayan takım’ görüntüsü üzerine bina edileceği çok fazla hikâyesi olacak Trabzonspor’un. Bülent Korkmaz’la birlikte müthiş bir çıkış yakalamış Alanyaspor’a karşı maçın zorluk derecesini kestirmek zor değil. Fantastik bir hücum gücü var Trabzonspor’un. Alternatifleri de var o bölgede. Üstelik bir kaç haftadır koşulların da zorlamasıyla defansif pratikleri de tazelenmiş, güncellenmiş durumda.
Taraftar faktörü önemli
Sert, dinamik, taktik disipline sadık bir Bülent Korkmaz takımına karşı; sabırlı oyun maçın anahtarı olacak. Özellikle tribünlerdeki izleyicilerin destek-köstek noktasında tercihlerini koşulsuz destek yönünde daha maça gitmeden planlamış olmaları gerekiyor. Trabzonspor’un hücum hattında ortak akıl ve organizasyon kabiliyetine, Alanyaspor oyun öngörümüzü eklediğimizde; Cornelius’un problem çözmede öne çıkacağını düşünüyorum. Onun üzerinden gitmek, hücumda çeşitlilik sağlar ve Danimarkalı forvet fark yaratabilir.
‘’Dersler almaya devam‘’
Erken atılan gol ve erken atılan Vitor Hugo karşılaşmaya dair tüm öngörüleri "işte futbol bu yüzden çok seviliyor" cümlesinin esrarengizliğine terk etti denilebilir.
Daha maçın başında zorlu Konya deplasmanında öne geçen ve artık farkı açması beklenen Trabzonspor bir anda 10 kişi kalınca senaryo tamamen değişiverdi.
Beklenti Abdullah Hoca’nın kenardan hamle yapacağı şeklindeydi. Öyle olmadı.
'Sorun tedaviden büyük'
Berat'ı arka tarafa çekip ilk yarıyı adeta Konyaspor forvetleri ile Uğurcan'ın becerileri arasında geçebilecek bir riskli oyuna terk etti Avcı.
Özellikle Abdülkadir Ömür’ü kazanma adına verdiği savaşa saygı duymakla birlikte, Ömür’ü daha ilk yarıda oyundan almamasını "Yine yeniden sorun üretmemek" şeklinde değerlendirdik izlerken. Ancak üretilen sorun, tedavi edilmeye çalışılandan büyük oldu. Öyle ki, Djaniny hamlesinin oyuna Trabzonspor adına kattığı dinamizm bile ilk yarıdaki hamlesizlik yanlışlığının net ispatı gibiydi.
'Uğurcan'dan bir demet resital'
Büyük bir mücadeleye sahne olan karşılaşmada Uğurcan Çakır adeta bir demet sunduğu resitaliyle takımının kaybetmemesinde en önemli aktör oldu.
Trabzonspor, zengin ve çeşitli kadrosuyla bu ligin ortalama üstü takımlarından.
O nedenle soru şu; 10 kişi ile yaptığı tempo ve kazanma arzusu ile bir puan mı kazanıldı yoksa 2 puan mı kaybedildi?
Lig uzun, sorular sormaya, dersler almaya devam.
‘’Fırtına'nın zirve maçı‘’
Sezonun flaş takımlarından Konyaspor’a karşı rakipleri çok iyi organize olmazsa sıkıntı yaşıyor. Sabırlı oyun Trabzonspor’un deplasmanda en güçlü silahı olacaktır. Galibiyet halinde Trabzon’a lider dönme psikolojisi, sahaya olumlu mu, olumsuz mu yansıyacak göreceğiz...
Geride kalan 5 haftalık bölümün fotoğrafını çektiğimizde, Trabzonspor’un yüzü gülüyor. Kaygılar düşük, umutlar yüksek, hedef odaklı, kazanma odaklı bir takım izliyoruz. Kazanılmış olsa da görsellik adına ‘kötü oyun’ kategorisine koyduğumuz karşılaşmaların detaylarında, teknik doğrular olduğunu hafta hafta görmeye başladık. Kasımpaşa maçı öncesi mini bir seri beklentimin olduğundan bahsetmiştim. Bu iddiamın temel dayanağı; Abdullah Avcı’nın oyun anlayışı. Sezon başladığında geçen yıla göre ön tarafta daha iyi, arka tarafta geçen sezonu aratan Trabzonspor olduğunu sıklıkla söylemiştik. Kasımpaşa maçında bir çok konunun çözümüne dair emareler gördük. Takım savunması olgusu yeniden Trabzonspor’un en güçlü silahı olacak gibi.
Konyaspor gibi kadro ve teknik direktör istikrarının ne kadar önemli olduğunun kanıtı bir takımla, zor bir sınav verilecek şimdi. Takımdaşlık yüksek. Oyun enerjileri çok yüksek. Beraber oynama alışkanlıkları var. Konyaspor’a karşı rakipleri çok iyi organize olamazsa sıkıntı yaşıyor.
Usta ayakları yeter
Haliyle organize takım görüntüsü Trabzonspor’un en büyük avantajlarından biri olacak yine. Ve usta ayakları... Nwakaeme sezonu demiştik, Hamsik, Bakasetas şimdi de Gervinho ve Djaniny geliyor. Sabırlı oyun deplasmanda Trabzonspor’un en güçlü silahı olacaktır. Tek soru, Trabzon’a lider dönme psikolojisi sahaya olumlu mu olumsuz mu yansıyacak? Bu sorunun olumlu yanıtı ligin seyrinde çok önemli sonuçlar üretir.
‘’Değişim golü getirdi‘’
Özellikle ilk yarıda oyunun sürekli durması sonrası ne oynayanlar ne de izleyenler oyuna konsantre olamadı. Oyunun bu kadar durması tempo yapması beklenen Trabzonspor’un daha da zorlanmasına sebep oldu. Önlem alması, kapanması ve sonuç almak için de hızlı çıkması beklenen Kasımpaşa için ilk yarı bu anlamda istedikleri gibi geçti. Uzun oynama mecburiyeti sonrası Cornelius’un aldığı her topta yanında yöresinde kimseyi bulamaması Trabzonspor’un etkinliğini daha da azalttı. Nwakaeme’nin arkasında iyi bir sol bekle henüz oynayamıyor olmasının da sıkıntıları gözle görülür şekilde ortaya çıkan bir başka durumdu. Takım performansının bu denli düşüşüne bireysel düşüşler yaşayan oyuncular da eklenince ortaya kazanma haricinde olumlu düşünce üretmeyen bir Trabzonspor çıkmış oldu. Avcı’nın Abdülkadir Parmak hamlesi ve bu oyuncunun daha ilk topla buluşmasında sakatlanması ile gelen saha içi dizilim sonrası değişimle birlikte gol de geldi.
Gecenin sorusu
Denswil ilginç bir oyuncu ancak yerli-yabancı denkleminde tercihler daha da önemli artık. Oyuncunun Nwakaeme’ye katkısı çok az. Erken de bir sarı kartı olunca ilk hamlede Köybaşı, Siopis daha uygun düşmez miydi?
Maçın starı
Nwakaeme yine oyunun hiçbir şey ifade etmediği bir anda sahneye çıktı ve asistiyle Bakasetas’a mükemmel bir gol attırarak kötü maçın parlayan yıldızı oldu.
Maçın olayı
Abdülkadir Ömür geçen haftanın en çok konuşulan oyuncusu idi. Abdullah Avcı yaşananların hemen ertesinde, ilk 11’inde oyuncusuna forma vererek ve uzunca bir süre de etkili olmamasına rağmen oyucusunu kazanma yoluna gitti. Bu hamlesiyle protestoculara başta olmak üzere oyuncusuna da mesaj vermiş oldu.
Kısa mesaj
Çok klasik bir ifadedir. Büyük takımlar uzun maratonda böyle çok fazla maç oynarlar ve oynayacaklar... Kötü oynarken de kazanmak büyüklüğün gereği. “Her şeye rağmen kazanmak” önemliydi deyip derslerle maçtan çıkmak önemliydi.
‘’Mazeret yok kazanmak şart‘’
Milli aralardan dönüşler hep soru işaretidir. Avrupa maçlarının olduğu haftaların sonları da aynı şekilde. Öngörülerimize bu tip yorgunluk, sakatlık ve konsantrasyon kaybına sebep olabilecek durumları ekleyip, sonuçlara da etkisinin olabileceğinden dem vururuz. Ancak Trabzonspor için mazeret hanesinde bu hafta sonundan itibaren milli araya kadar çok bir konu yok. Çünkü tek kulvarda ilerliyorlar. Üstelik sakatları da bir bir dönüyor. Mutlak kazanmak, seri yakalamak ve hedefine adım adım ilerlemek zorunluluğu söz konusu.
Nwakaeme’nin sezonu...
Ön alan oyuncularının kalitesinin artması ile büyük maçlar haricinde pozisyon ve gol atma sorunu yaşamasını beklemediğim Trabzonspor’un Kasımpaşa önünde de benzer görüntülerle galip geleceğini düşünüyorum. Nwakaeme’nin sezonu adeta... Üstelik arkasında istikrarlı bir sol beki de olmamasına rağmen. Yeni transferlere nazire yaparcasına yine büyük oyunu sezona damga vuracak gibi. Hedef oyuncu olması nedeniyle Kasımpaşa maçında da maruz kalacağı ekstra baskıya karşı, kendi becerileri kadar arkadaşlarının da yardımları şart. Bu detay ön alanda baskı unsuru kadar, top kaybı durumunda kendi kalende pozisyon anlamı taşıyabilir. Durum kelebek etkisi gibi düşünülmeli.
Hamsik yine öne çıkar
Elde kalem kağıt önce yerli-yabancı kombinasyonu yapılan şu devirde Abdullah Avcı’nın yerli tercihlerine, ilk kurgusuna saygı duyulmak zorunda. İlk yarıda oyuncu değiştirmeyi değişilen de değişen de gurur etmemeli bu nedenle. Topun her iki ceza sahası içinde sıklıkla gözükeceği bir karşılaşmada çok gol göreceğimizi düşünüyorum. Hamsik yine istatistikleri alt üst eder, maçın da adamı olur kanaatimce. Rakip Kasımpaşa, iyi, dengeli, kompakt, oyuncuları baskı hissetmeyen rahat bir takım. Sezon başı rahatlığı da eklendiğinde, bu durum oyunlarına yansıyacaktır.
‘’4'te 4 yapmak mümkün‘’
Büyük maçlarda geri dönüşler önemlidir. Galatasaray maçının moral anlamında ‘kazanmış’ kadar katkısı oldu. Trabzonspor’un kadrosu, ligimiz için üst seviyede. Sakatları da iyileşiyor. Bordo-Mavililer, milli araya kadar mini bir seri yapacak görüntü veriyor.
Hamleler maçı çevirdi
SORU 1: Galatasaray beraberliği sonrası Kasımpaşa karşısında Trabzonspor’dan nasıl bir reaksiyon ve oyun bekliyorsunuz? Ekim’deki milli araya kadar 4’te 4 yapmak mümkün mü?
Galatasaray karşısında önce zorlanan, sonrasında ise kimilerinin ‘oyuncu koruma amaçlı’ eleştirilerine rağmen hiç uzatmadan daha ilk yarıda hamle seçeneğini kullanan ve oyunu lehine çeviren bir Trabzonspor izledik. Trabzonspor elinden giden oyunu, maç içi kısıtlı zaman içinde adeta avuçlarına almasını bilmişti. Büyük maçlarda geri dönüşler önemlidir. Moral anlamında da ‘maçı kazanmış kadar’ katkısı olur sonrasına...
Ligimiz için Trabzonspor’un kadrosu, yerli yabancı denklemine kurban gidebileceği durumlar haricinde üst seviyede... Sakatları da iyileşiyor. Hâl böyle olunca; Trabzonspor milli araya kadar mini bir seri yapacak görüntüyü rakiplerine hissettirdi.
Denswil ‘idare’ ediyor
SORU 2: Sol bek en problemli bölge gibi gözüküyor. Trondsen de sakat. Kasımpaşa maçında savunmanın solunda kim oynamalı, nasıl bir 11 bekliyorsunuz?
Elbette karar verici Abdullah Avcı. Ancak sosyal medyada yapılan ‘Bruno solda, sağda ise Serkan oynamalı’ şeklinde yorumlara katılmadığımı baştan ifade etmeliyim. Bırakalım Bruno kendi mevkisinde oynasın. Yabancı-yerli matematiği de uygunsa Galatasaray maçında sol kenarda Denswil’in orayı ‘idare’ edebileceğini görmüştük. Özellikle Yusuf Erdoğan’ın o kanadı nasıl etkili kullandığını biliyoruz. Haliyle, ligimizde kalem kağıt elde olmadan kadro kurmanın zorlukları da düşünülerek Abdullah Avcı’nın vereceği karara saygı duyulması gerekiyor. Öyle ki İsmail Köybaşı tercihini görsek dahi şaşırmam.
Abdülkadir fark etmeli
SORU 3: Abdülkadir Ömür konusuna bakışınız nedir? Islıklanması, kulübede döktüğü gözyaşları ve sonrasında taraftar liderleriyle yemekte buluşması... Abdülkadir sizce toparlanır mı? Hocanın yaklaşımı nasıl olmalı?
Sondan başlayalım. Abdullah Avcı, belki de Abdülkadir’in kendi ailesinden bile fazla ilgi gösteriyor oyuncusuna. Evladı gibi adeta. Sorun biraz da burada aranabilir. Çalıştığı tüm teknik adamlar ona öyle davrandı. O da artık diğerleri gibi, ‘aktör’ olduğunu fark etmeli belki. Üzerine koyarsa fark yaratabileceğini idrak etmesi gerekiyor. Abdullah Avcı aslında ilk hamleyi bilerek ya da bilmeyerek, isteyerek ya da istemeyerek Galatasaray maçında yapmış oldu. Abdülkadir Ömür artık ‘herkes gibi’ olduğunu fark etmiştir diye düşünüyorum. Geçiş dönemi yaşayacak. Geçişte de hocası ve kendisi olacak. Liderlerle yenilen yemek geçiş sürecinde araya taraftarı almamak adına önemli bir hamle gibi duruyor. Elbette ıslıklanması üzücü, ağlaması daha da üzücü durumlardı. Ancak futbolda maalesef ki kazanılan şan, şöhret, para gibi kıymetlerle doğru orantılı büyüyen ‘alkışlama’ olduğu gibi, tasvip etmesek de tersi durum da var.
Siopis’e alan açılmalı
SORU 4: Sezon başından beri sergilenen performansa bakarsak, Trabzonspor’un artıları ve eksileri neler? Şampiyonluk için hocanın ve takımın neleri değiştirmesi gerekiyor?
Trabzonspor’un geçen yıldan ya da Abdullah Avcı ile alışılagelen oyunundan farklı ve çeşitlilikte hücum zenginliği söz konusu. Kadro kalitesi de geçen yıla göre hayli arttı. Ön tarafta yüksek iştahlı oyuncularının olması bu kez de takım savunması olgusunu sekteye uğratmış gibi duruyor. Ön tarafta yaşanan zenginlik arka tarafta işleri hayli bozmuş gözüküyor. Oyunun her iki yönünü de eşit doğrularla oynayabilme adına çalıştıklarına eminim ancak henüz bu konuda sıkıntılar devam ediyor. Zamana ihtiyacı olan konular bunlar. Abdullah Avcı’nın tam da bu noktada Siopis’e alan açması gerekiyor. Sakatlıklar ve yerli-yabancı dayatmaları haricinde bireysel performans düşüklüklerine bağlı bocalamalar dışında başka da problemi gözükmüyor Trabzonspor’un. Tabii bunları rakipleri ile kıyaslayarak söylüyorum. Lig yeni yeni başlıyor çünkü...
‘’Kendi verdi, kendi aldı‘’
Oyun başladıktan çok kısa bir süre sonra Trabzonsporlu defans oyuncularının birkaç kez rakip hücum oyuncularına kayarak ve topa isabetli hamleleri oldu. Oyunun daha başında oluşan bu limit üstü görüntü maçın seyrinin de ilk işaretleri gibiydi. Hızlı başlayan oyunda, ilk dakikalarda önde basan Galatasaray, rakibini geriye oynamaya da zorlayınca hatalar ardı ardına geldi. Basit hatalarıyla 2-0 geri düşen Trabzonspor, kendi bozduğu moralini, adeta kendi düzeltip böylesi güçlü bir rakibe karşı geri dönmesini bildi.
Bardağın dolu tarafı...
Oyunda kurduğunuz 11'in işlemediğini fark ettiğinizde, rakibin hamlelerinin daha baskın olduğunu fark ettiğiniz de ya da oyuncunuzun bu maç için yetersiz olduğunu fark ettiğiniz anda dakikanın hiçbir öneminin olmadığının kanıtı gibiydi Abdullah Avcı’nın hamleleri. Kendi elleriyle vermek üzere olduğu oyunu, hamlelerle elinde tutan Trabzonspor için bardağın dolu tarafına odaklanmak 4. hafta için en doğru yaklaşım olacaktır.
Uilenberg izah etmeli!
Bir büyük maç. Milli aradan dönüş. Üstelik oyunun son bölümünde düşen tempoya rağmen kazanabilecek kadar da organizasyon becerisi vardı ev sahibinin. Öte yandan VAR’a dair tüm eğitimlerde açık kol, topun da o açık ele-kola çarpması penaltı ve müdahale edilmesi gereken bir durumken müdahale gelmedi. Bu keyfi uygulamayı Uilenberg izah etmeli. Sana göre bana göre kime göre penaltı değildi dün geceki?
‘’Hani söz vermiştin‘’
Arkadaşlar sözleşme şöyle bir şey... Hani transfer dönemi bitti ya... Heyecanla sabahlara kadar beklediniz ya... Rakamlara fazla takılmadınız ve “ya n’olacak” dediniz ya... Hah işte o sevindiğiniz anlarda bir imza atılıyor karşılıklı. Orada ‘fesih halinde...’ ne olacağı da yazılıyor! Hepsi bu. Yani her iki tarafın da rızasıyla, kabulüyle, sevinciyle, coşkusuyla ve ‘karşılıklı’ oluyor bu iş. 8 Eylül gecesi de 23:59’a kadar yine yarınlara dair her şey sözleşmelerle kayıt altına alındı. Yarınlarımız yazıldı, bugünümüzün dünden yazılması gibi. Oynadığı süre ve alacağı rakamdan çok daha fazlasını oynamayacağı süre ve aldığından çok daha fazlasını alacağı tazminatlarla ‘karşılıklı’ karşılacağız yine. Hepsi bu.
Herkes mutlu...
Somurtarak atılan herhangi bir imzaya sizler denk geldiniz mi? Ben hatırlamıyorum. Eski ifadeyle ‘alan memnun, satan memnun’ görüntüler değil miydi? Karşılıklı herkes mutluydu. Eskiden nasıl olduysa yine yeniden aynısı oldu. Büyükler, küçükler hiç fark etmeksizin. Üst ya da alt ligler, altta kalmaksızın. Herkes ama herkes fotoğraflarda gülüyordu yanlış mıyım? Dün gibi, bugün gibi olacak yarınımız da... Yarın ‘paragöz’ diyeceğimiz bir çok isim ‘dünümüzdeki fotoğraflarda’ yerini aldı bile.
Keşke KAP’ta görsek
Ah keşke KAP bildirimlerinde anlaşma rakamları yanı sıra bozma (gönderme-kovma-fesih) bedelllerini de görüyor olabilsek. Ne güzel olurdu değil mi? Futbolda transfer dönemleri maalesef ‘geleceğe dair mükemmel iyimserlik’ yüklüyor taraftarlara.. Sözleşmelerin de taraflarına... Eskiler parayla şaka olmaz derlerdi. Şakası yok o sözleşmelerin. Bugün çiçeklerle karşılananların büyük bölümüyle, belki de armayı en iyi öpeniyle yarın tazminatlık olacağımızı iyi biliyoruz değil mi? Bu arada ben de bazılarına ‘paragöz’ dedim gençliğimde yalan yok. Hata ettim. Siz etmeyin! Zaman kaybetmeyin arkadaşlar.