‘’Sabrın sonu‘’
Genç Çakır’ı şöyle tariflemeli; en kalitelisinden, koyun peyniri ama henüz taze. Taze de nice kaşara taş çıkartacak kadar da sert. Ehhhh... Bir de kıvama erip lezzetini tam bulacağı günleri düşünün. Diyeceğim... gerek yok, bu durumda bile harika. Oyunu kontrol altına aldı ve şahane yönetti.Sahadakiler, sıkıntılı ağır havada sakince duran deniz ve sahilde her an patlamasını bekleyenler gibiydi tribündekiler. Fırtına öncesi sessizlikte ilk işaret aslında büyük futbolcu olan ama bu sıfatı Bilbao’da yaşadığı bir anlık kadersizliğe feda edilen Burak’la başladı. Şahane pasını Ali Cansun ince sanatkarlık örneğiyle Ragıp’a gönderiyor, onu güzel Bora’nın mükemmel kurtarışı alkışlanıyor. Gol olmamış fakat buram buram futbol soluklanmıştır bu gösterimde.Sonra yine bir tuhaf durgunluk, iki taraftan da olmamaması gereken pas yanlışları ve devre.ikinci yarı fatihlerin ŞEN olmayanı Sakaryalılar’ı şenlendirdi! Dakika 47: 1-0. Biraz sonra sıra Fatih Şen’de. O da şenlendirdi. Mkalele kırmızıdan dışarı, penaltı vuruşu içeri: 2-0.Sakaryaspor, soğukkanlı olup oyunu soğutmak, hatta mümkünse dondurmak zorunda diye düşünürken... Serdal ders alınması seminerlerde hem hakem hem de futbolculara gösterilmesi kart yanlışı nedeniyle ikinci sarıdan çok doğru kırmızıyı gördü. O da dışarı.Az sonra da Bilal şapka çıkarttırdı herkese. Çok güzel vuruştu. Gol yemek bir kaleciye yakışır mı? Recep’e yakıştı: 2-1. Şimdi fırtına iyice kopmuş, denizin çalkantılı hali gibi futbol da hareketlenmişti. Abdülkadir öyle bir frikik attı ki, sanki özenle ampul taktı. Şak - şak - şak: 3-1. Genç Malatya direncini ve kontrolünü iyice kaybederken, Fatih bir kez daha atıp kendisini ikinciye, takımını da dördüncüye taşıyordu.Yeşil - Siyahlılar bekleneni değil, beklenmeyeni örneklemiş, Türk Futbolu’nda doğru uygulamaları ve sabrın ne olursa olsun başarı trendine yansıyacağını ispatlamıştır. Ayrıca tribünlerde bir tek çirkin tezahürata dahi yer vermeyen ilk andan son ana özellikle de kritik zamanlarda takımını aslanlar gibi yürekten destekleyen Tatangalar’ı, bu ülkenin her taraftar topluluğuna örnek olmasını diliyor, onlarla gurur duyuyorum. Cefalar Tatangalar’ın, alkışlar da Sakaryasporlu futbolcuların. Üstelik iyi günde de, kötü günde de. İşte vefa, işte Sakarya.
‘’Cindoruk'un makoseni mi!‘’
Topu sadece istemiyor, kazanmayı da mükemmel beceriyor Horozlar. Müthiş bir ritim, uyum, tempo ve çabukluk. Çok iyi çalıştırılıp, hazırlanmış yetenekli gençlerin gösterisidir, Denizlispor penceresinden izlenen.Galatasaray’ın nasıl bir rakiple karşı karşıya olduğunu algılama sıkıntısı çektiğini düşünüyorum. Şaşırdılar, bunaldılar, organize olamadıkları gibi, çok da pozisyon yediler. Gol yemedilerse, tek neden kaledeki muhteşem Mondi’dir. ‘Olmalıydı’lar olsa, Denizlispor 3-1 öndedir ilk yarı. Galatasaraylılar düşünme fırsatı dahi bulamadıkları baskıyı yerken, olmayacak işlere imza atmaktan da geri kalmadılar. Mesela Cihan... Acaba, Hüsamettin Cindoruk’un makosenlerini emanet alıp, onlarla mı sahaya çıkmıştı! Bu düzeyde futbolcunun, üst üste bu denli ayağı kayar mı? Hem de en kritik yerlerde. Hasan Şaş’ı çözmek, Sabri’nin topu niçin kırmak istediğini anlamak mümkün değil. Denizlili Güven’in biberonu eksik. Ama çocuğa saha dar geldi. Hücumda var, savunmada var, 34. dakikada öyle vurdu ki, gol olmadı ama Mondi kahraman oldu. Ersen Martin, fizik gücüne, teknik üstünlükler eklemiş. Onun civarını da hocası Timuçin ve Ömer Rıza gibi çabuk, üst düzey meziyetlerle bezeli iki adamla süslemiş. Bu etkinliklere Serhat, Mustafa ve Güven’in katkıları, kenarda da Hagi’nin kulübe bunalımları! Denizlispor gibi aklını, enerjisini ve yeteneklerini sınırsız kullanan rakipleri, çok akılcı araştırmalar, usta ayaklarla geçebilirsiniz. İşi içeriden biri çözecekti, Korkmaz, Ergün, Ayhan girdi, ama çözülemedi.
‘’Kıymeti kalmaz‘’
Peki yanlış seçimler ve düzelmesi gerekenler yok mu? Olmaz mı? Elbette var. Mesela son otuz dakikalık periyotlar felaket tamtamlarını dinlemekten farksız. Oysa Galatsaraylı huzurlu ve sakin yaşamak ister o son anları. Panik içinde değil. Üç puan çok önemli.Çok önemli artık. Oyunun elden gittiğini gören rakip, tam kafası koparılmamış tavuk gibi çırpınmakta. Ya işi 2-0, 3-0 yapacak, kelleyi tam alacak ya da doğru önlemler uygulayacaksın. Rakip arka bahçeyi mevlaya teslim etmiş. Kimi var, kimi yok senin alanında. Böyle durumlarda zaten harman yerine dönmüş kendi sahana savunmacı sokmasana... Al Arif Erdem’i sal karşıya, keklik gibi avlasın. Deneyim var, çabukluk var, kalite var, çalım var. Eeee, daha ne arıyor, ne istiyorsun? Altmış - Yetmiş dakika anası ağlamış Cihan, Song, Tomas ve Orhan Ak’ın nefes alma, soluklanma hakkı yok mu?Petre’nin futbolculuğundan yana kuşkum yok. Ama böylesine kritik oyunlarda maç eksiğinden yana korkum var. Bir anlık boşluk, sonra yandı gitti keten helva. Rakibin kontrolu kaybettiği zaman birimlerini ancak ustaların becerisiyle geçebilirsin. Bunu da en iyi bilenlerden birisi değil misin Hagi?Gelelim Ümit Karan meselesine. Bu çocuk kontrol altına alınmalı ve mutlaka da kullanılmalı. Önümüzde kış var, çamur var. Bir sürü de zorlu saha şartları var. Böyle puslu ortamlarda ‘Karan’lıktan çıkaracak meziyetler Karan da var. Onu boşvermeye yönelik her davranış Ümit’e pusulayı iyice şaşırtacak. Sonuçta milyon doları boşu boşuna ödeyecek Galatasaray da zararlı çıkacak. Yazık değil mi?Gheorghe Hagi, Ümit Karan ve Saidou ile ilgili bakış açısını bir daha gözden geçirmeli. İkisi de gerektiğinde olmazsa olmaz adamlar. Kimsede böyle bir lüks olmaz, olmamalı.Gözü sırf Galatasaraylı futbolcu ve teknik adama bakan, o nedenle de sağa sola çarpanlara far ayarı şart. Bizim Tükenmez hoca da her tarafa baktığı halde bir tek Hagi’ye takılıyor. Daum’un geçmişte Sadi Tekelioğlu’na, şimdi de Galatasaray teknik kodrosuna yaptığına ‘nezaketsizlik’ denmez de, ne denir, centilmenlik mi?
‘’İlahi tecelli!‘’
Aziz Yıldırım’ın mutluluğundan sorumlu futbol yazan ve konuşanlarına göre başkan demiş ki; “Fenerbahçe Stadı’nda küfür yoksa, benim sayemdedir.” Şimdi şu raporda yazılanlara ilahi tecelli denmez de ne denir?Fenerbahçe vakanüvistlerince yanlışı dahi doğru diye kaleme alınan Yıldırım aynı gün aynı sayfalarda kendisiyle bile çelişkiye düşürülmekte. Futbol hatalar oyunudur, olur böyle şeyler diyemeyiz! Çıkar yolları tıkananların kendi evinde başkanına bile küfredildiği yerde Aziz Bey ne yapacak? Emniyet güçlerine başvuracak, önlem aldıracak, başka çaresi yok.Fenerbahçe Başkanı’nın “Bu terör artık bitmez. Bundan sonra ben de tribünleri serbest bırakıyorum” demesi, yenilginin neden olduğu bunalımın şanssız yansıması olarak kabul edilmeli. Yıldırım, devlet gücünü gölgeleyecek anlam içeren söylemlerden kaçınmalı. Sorumlu konumda bulunanlar, kafa karıştıracak her türlü açıklamadan kaçınmak mecburiyetindedir. Bu tür yaklaşımlar, kimi popülist kimlik ve yalakaların hoşuna gitse de aklı başında vatandaşın kabul edebileceği söylemler olamaz. Türkiye’de devletin gücünden büyük sadece Allah var. Tarihler hep böyle yazdı. Bundan sonra da aynısını yazacak.Galatasaray Kulübü, merdiven boşlukları ile ilgili önlemi almadığı için suçludur. Süslü püslü güvenlikler ne işe yarar acaba? Özhan Canaydın’ın dört tarafına fedai gibi dikilip gazeteci gözlemekten başka!Her yanında yalan, riya ve çıkar rüzgarlarının estiği futbol dünyasında Galatasaray’ın derbi galibiyeti konuşulmuyor. Aynen Beşiktaş-Fenerbahçe maçı sonrası gibi. Çünkü o günde son, Kanarya medyasının beklemediği şekilde gelmiş, gönüllerin sultanı yenilmişti.Haftanın kısa maç özeti şudur; Fenerbahçe bir sonraki turda avantajı yakalama adına sahaya yenilmek için çıkan Manchester United’ı yendi. Üç gün sonra yenmek için sahaya çıkan Galatasaraylılar’a da yenildi. Fenerbahçe camiasının görmesi gereken gerçek budur.
‘’Canım feda olsun sana‘’
Galatasaray maça başlayamıyor. Çünkü merdivenler dolu... Hakemin sahaya çıktığı son dakikaya kadar görevlilerin gözü nereye bakıyordu! Gecikme Fenerbahçe’nin kazancı, ev sahibinin zararıdır.... Hayır ASY’de 15 dakika fazla yanacak spotlardan söz etmiyorum. Buz kesen, motivasyonu törpülenen Galatasaraylı futbolcuların halini anlatmak istiyorum. Konuk zaten vaziyeti idare edip saat doldurmaya gelmiş. Cemaat mi? Rakibin arzusuna çanak tutuyor.Çok Fenerbahçe izledim ama dün geceki gibi görmedim. Böylesine basit görüntü ‘Manchester’ Fatihi’ne hiç de yakışmadı. Tamam Galatasaray mükemmel oynadı, takım halinde hiç aksamadı. Çok da baskı yaptı. Size bu baskıyı nasıl anlatabilirim? Şöyle... Zaman zaman çok o kalabalıkta bile Rüştü dahil tüm Fenerbahçeli futbolcular, “Heeeeyy, kimse yok mu?” diye bağırmak durumunda kaldılar.Cem Papila’nın en büyük artısı hatasına inatla sahip çıkıp soğuk kanlığını koruması. Başkaları gibi paniklemiyor. Luciano’nun Şükür’ü bohçaladığı anda oyunu devam ettirmesi ve Necati ile golün gelmesi bir hakemlik dersidir, bravo.Takım olmanın tüm özellik ve güzelliklerinin Galatasaraylı futbolcularca örneklendiği gece Kanarya titredi, Aslan kükredi, Necati de ateşledi: 1-0.
‘’Tatlı tatlı!‘’
Geçen sezon Sakaryaspor’a can verip Süper Lig’e taşıyan ekipten Sadi Tekelioğlu ve Şaban Yıldırım’ı, kader ligde buluşturmuştu bu kez. Beklenen her türlü doğru aksiyon ve etkinlik sahneye kondu. Sahadakiler mi? Çok iyi niyetli ve becerili. Üstelik kötü zemine karşı.Afişteki isimlere bakarsanız, Akçaabat Sebat havalı. Futbol üretimindeki değerlerde göz gezdirdiğinizde de Sakaryaspor farklı. Disiplinli, tempolu ve haddini bilen işler Yeşil-Siyahlılar’ca örneklenirken; Ogün serbest, hatta gereğinden fazla serbest oynuyor, Erman Özgür ise özgün futbol yeteneklerini özgürce sergiliyordu. Ama bu ikilide oyun disiplini pek görülemiyordu. İsmet ve Semavi, ev sahibinin gerçek anlamda iş üreteni, direneni olurken; Bakadal dümeni bozulmuş ağır tonajlı gemi! Hasar verip durdu. Ama iki tarafa da! Dümeni bozuk dedim ya, bir türlü rotasında gidemiyor, boşuna tonlarca mazot yakıp dolanıyordu.İkinci yarı solda Ekrem, sağda Semavi ve Akçaabat freni boşalmış kamyon gibi; ya kendi parçalanacak, ya da ezip geçecek. Kontrol montrol hak getire! Sakaryaspor önce şaşırdı, sonra biraz bunaldı ve neredeyse oyunun sonunda iki kez çok akıllı çıktı. İlkinde Burak düşürüldü ve penaltı, Serdal’ın vuruşu Miloşevski’ye takıldı. İkinci çıkışta ise Serdal’ın asisti ve Emre Toraman’ın füzesi: 0-1.Heyecanlı, çekişmeli, centilmenlik ve dürüstlükle bezeli, konuk ekibin sevindiği şık bir mücadeleydi. Anlaşılan o ki; Şaban Yıldırım, “Bu şarkı da, ümitler de bitmez” dedi.
‘’Ümit Karan‘’
Fenerbahçe savunmasının Luciano ve Servet gibi çabukluk sorunu yaşayan, bu açıyı fizik - güç gösterileriyle kapatmaya çalışan ikilisini çaresiz bırakacak hünerlerin adamıdır Karan. Hagi, Rooney tarzı bir araba gol atmış olan, aynen onun gibi disiplin sorunları da bulunan Ümit’i bu maçta yeniden Türk futboluna hediye edebilir. Karan’ın oynaması değil, değerlendirilememesi sürpriz olur.Galatasaray çabukluk, hücum - pres ilkesine sımsıkı sarılıp asla bırakmamalı. Bu maçın kaderini her iki taraf adına değiştirebilecek en önemli etken savunma dalgınlıkları, kademe hataları, çabukluk sorunları ve son dakikalarda yaşanacak yorgunluk alametleri olacak kuşkusuz. Savunma dengesi ve kalitesinde Galatasaray’ın ağır bastığı görülürken, orta alan işlerinde müthiş bir çalışkanlık ve tempo ise Fenerbahçe lehine gözükmekte.Sarı - Kırmızılı muavin hattı yüzde yüz kapasite ile oynamalı. Conceiçao’nun Conceiçao olduğunu gösterme günü gelmiştir artık. Daha çalışkan, araştırıcı ve alanın tamamında etkili olacak performansı örneklemesi şart.Song ve Tomas ikilisinin önünde deneyim, hırs ve rakibi caydırıcılık gösterilerinin kitabını yazmış Bülent Korkmaz etkinliği nasıl olur? Alex ve Tuncay araştırmalarına ‘dur’ diyecek önemli bir silah değil midir Korkmaz? Kanarya’nın can yakan kontratak ve duran top ustalıklarını yok edecek Bermuda Şeytan Üçgeni Song, Tomas ve Korkmaz etkinlikleri olabilir.Orhan Ak ve Cihan kıyı emniyetinin aksiyon adamlarıdır artık. Rakip kenarından kim gelirse rahat bırakmayacak, ters kademeye koşacak, üstelik hücuma katkı da yapacak güç ve dirilik var ikisinde de.Derbileri, aynen satranç gibi beklemeyen hamleler ve yürekli gösterilerle bezeli doğru seçilmiş akıl oyunları yönlendirir. Bu yöntem zaferi de getirir. Hagi, şansını doğru kullanmak, mutlaka da başarmak zorunda. Fenerbahçe’yi gerilim gösterileri değil, doğru yönlendirilen ve ne yapacağını zaten iyi bilenleri şaşkına çevirmeyecek huzurlu bir kulübe modeli geçebilir!Cem Papila şimdi gazete okumaz! Okuyacak olanlar ona söylesin. Sakın ola lüzumsuz disiplin gösterileri ve misafiri koruyup, hoşnut etme içgüdüsü gibi işlere yönelmesin. Sadece görevini ve gerekeni yapsın, yeter. Sahadaki futbolcuların tamamı Papila’yı ‘papara’ etmeyecek deneyim ve dürüstlüğe fazlasıyla sahip. Hakem bu avantajını iyi kullanmalı. Maçtan sonra hiç kimseyi bağırtmamalı.
‘’Aras kargo...‘’
Evet sevgili dostlar... Galatasaray basketbol takımının sıkıntılarına kahrolur, neden koskoca camiadan bir ‘Aras Kargo’ örneği çıkmaz diye üzülürken diğer taraftan sporun erdemi adına, Sarı-Lacivertli basketbolcuları bağrına basanlara saygı duyuyor, açıkçası Aydın Örs, Ömer ve arkadaşları başarılı oldukça da seviniyorum. İnşallah Galatasaraylı olduğunu iddia eden firmalar ortaya çıkar da, basketbolcuların 10 senedir üzüntüyle izlediğim çileleri sona erer.Pazartesi günü erken saatlerde Coşkun Özarı, İsmet Tongo ve ben Galatasaray’ı gözlemlemek üzere Florya’ya gittik. Yok canım futbol değerlerini değil. O kolay iş. Biz farklı pencerelerden bakalım dedik. Sonuç mu? Koskocaman bir ayıp. “Galatasaray terbiyesi, etiği ve duayenleri adına yapamayacağım hiç bir şey olamaz” diyen Özhan Canaydın önce kulüp bünyesindeki işçi, memur ve benzeri statüdeki maaşlı adamlarına Galatasaray terbiyesi ve gelenekleri nedir, öğretecek. Teknik adam, şampiyonluklar, kupalar, maçlar kazanımında büyük katkılar yapmış olabilir. Yapacak da olabilir. Fakat, Galatasaray’ı Galatasaray yapan değerler sadece bunlar değil ki! Öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken çoook şey var daha. Fair Play ödüllerinden her fırsatta söz ettiğimiz Başkan portresi, mahiyetindeki sorumluya da bir şeyler öğretmeliydi. Hiç olmazsa nezaketi, centilmenliği! Coşkun Özarı okulda, takımda, milli formada yıllarca Galatasaray adına mücadele etti... Sonra, hocaların hocası ünvanı... Burada yazmama gerek yok. Tarih zaten yazmış. Gheorge Hagi’yi de tarih yazacak... Yazacak da, adamlık kantarında ne yazacak?Galatasaray’ın makus talihi! Teknik adamdaki ikinci kimliğin, hani o bastırılmış duyguların devreye girmesi günleri yine geldi.Geldi de... Hiç de hoş gelmedi!