MENÜ

Sağ olasın paşam

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

ABD Büyükelçiliği’nden “Bu trajediden bizim sorumlu olduğumuzu iddia etmek saçmalıktır” diyen ve adını açıklamayan kimliğe anlayacağı dilden “Get out!” diyor, gerisini de herkesin içinden söylemesini istiyorum. Ve soruyorum; Irak’taki katliamı kim, niçin başlattı? Evet Tolon Paşa, Türk milletinin sesini dile getirdi. Peki Galatasaray camiasının yüreğindekileri kim seslendirecek? Hükümete paralel bir suskunluk ve tepkisizlik de Canaydın yönetimini sarıp sarmalamış vaziyette. Hükümet AB ve ABD’ye ayıp olmasın diye, temkinli olmanın ötesinde sessiz kalırken, Canaydın kime ayıp etmekten çekiniyor? Böyle şey olur mu! Olayları mantık süzgecinden geçirip, doğru tepki vermek uygarlık gereğidir. Tepkisizlik acaba neyin gereği? Haddini bilmeyene, haddini bildireceksiniz. Gereğini yapacaksınız. Aksi halde kurum kimlik ve kişiliği önce gıdıklanır, sonra çıtırdatılır, en sonunda da çatır çatır çatlatılır. Biz sade vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Galatasaray yönetiminden çıtırtıdan, çatırtıya dönüşen zorbalık, tehdit ve düzeysizliklere son vermesini bekliyoruz. Yetti artık! Dünyanın en etkili güçlerinden Türkiye Cumhuriyeti ve Galatasaray Spor Kulübü’nün izlenen son hali, soğukkanlı duruş düzeyinden başka durumlara doğru yönlenmenin resmidir ve maalesef resmi bir tavır haline de gelmektedir. Katlanamayız. Sarı-Kırmızılı camiayı yaralayan darbelere takım içindeki sıkıntılar da eklenmekte. Hagi’nin, Saidou ve Ümit Karan’la ilgili söylemleri temelden yanlıştır, yanlıdır. Teknik direktör ya da teknik olmayan direktör. Yani sorumlu yöneticinin her kararında dayanak ve tutarlılık olmalı. Civa gibi oynamamalı. O zaman doğru tespit yapamaz, yanlışa koşar. Hagi’nin görevi tüm futbolcularından üst düzey performans alabilmek değil mi? Özellikle medyanın önüne attığı Karan’dan başarılı sağlayabildi mi? Hayır! Üstelik Arif Erdem, Saidou, Petre, İbrahim Yavuz ve Suat Usta da battal oldu. Şöyle bir düşününüz. Denizli’de taktik düşüncede ve oyun kurgusundaki güzelliklerde kim öndeydi? Gheorghe Hagi mi, Giray Bulak mı? Zaten bir şey söyleyeyim mi... Elalemin başka takım oyuncularına bile yetişip, takviye ettiği yerde sen kendi çocuklarına erişemiyorsan, yüz değil, iki yüz sene geçse, ne yazar! Futbolumuzda, ‘Soros’un açık toplum vakfı benzeri uygulamalar var! Var ama... Gören var mı! O zaman biz neyi tartışıyor, ne konuşuyoruz?

YORUM YAZ