‘’Ne hakla!‘’
Hadi başkanlık özlemi gözlerini karartmış... Ya diğerleri? Birkaç yıl daha bekleselerdi ya, hiç olmazsa kasa yine Alp Yalman zamanı gibi dolar, borçlar temizlenir... Onlar da gelir, yeniden batırırlardı. Sonra yine bir Alp Yalman veya Özhan Canaydın kimliği, Kemal Onar, Hayri Kozak gibi sembollerin emeği ve camianın temizlenen pisliği.Faruk Süren günleri, Galatasaray tarihinin en karanlık dönemi. Transferi, muhasebesi, geleni, gideni, iş bitireni, bitiremeyeniyle!..Yurdaşen Karahasan’ın bulup transfer ettiği genç yıldızlar, Yalman ve Polat’ın akılcı, tutarlı yönetimi ve oluşan sağlam temel. Sonra? Sonrası tam bir facia. Süren iş başı yapıyor ve camia sportif anlamda en başarılı dönemini zaten kurulmuş alt yapısıyla yaşarken, batma yolunda da çoook sağlam adımlar atılıyor. Bunu becermek büyük işti. Becerdiler. Günümüz karanlığı ve sıkıntılarının baş mimarıdır Süren.Neyi hatırlatmaya, nereden başlamam gerektiğini belirlemekte bile zorluk çekiyorum. Dünya kadar yanlış. Bilerek, bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek ama daima yanlış, hep yanlış. Osmanlı İmparatorluğu’nun Lale Devri’ne taş çıkaracak çapta sefahat ve günümüzdeki faturası. Galatasaray’ın saha içi başarısızlıkları elbette üzüntü vermeli fakat geçmiş zaman becerileri(!) de kahretmeli. Süren saltanatının tarifi budur.Hangi akıl, hangi yötemdir ki, UEFA Kupası’nı kazanan kadroyu tarumar etti. Bu işe Mehmet Cansun’un tuttuğu çanağı da anımsamalıyız elbette. Denizlispor, Samsunspor ve muhtelif Avrupa kulüplerine dolar yağdırılıyor... Galatasaray mı? O müthiş yapısını, üzerine para verip berhava ediyor. Hangi UEFA yıldızının yerine, kimler kondu ve ne oldu? Hele hele Süren’in sinemalarını yapan Kanadalı Brisbin! Bu adam Galatasaray’ın da yuvasını(!) hayır, maketini yapıyor ve bu işe yaramaz karton parçasını 12 milyon dolara kulübe çakıyor. Bir de kapalı çarşıdaki antika saatçi dükkanında ‘Ah... Şu Hakan Şükür satılsa da param kurtarılsa’ diyebilme cesaretini gösterebiliyor. Anlayın durumun rezilliğini. O paranın günümüzdeki maliyetini de Refik Arkan açıklasın. Ya Jardel? Böyle bir kazık! Olacak şey mi?Aklın almayacağı yanlışlara adını yazdıranlar, şimdi yine akıl almaz şekilde hazırlık yapmaktalar. Camianın olan biteni ve yaşananları unuttuğunu mu zannederler acaba!Özhan Canaydın Galatasaray Kulübü Başkanlığı’na talip olduğu zaman ‘Sakın böyle bir hata yapma!’ diye yazan tek adamım. Geç kaldığını, kulüp ekonomisinin berhava olduğunu anlatmaya çalıştım. Bildiğini yaptı. Hayatı karardı.Okyanusun dibindeki ‘TİTANİK’ gemisini çıkarmak kadar zor olan bir işi başarmak üzere olan Canaydın ve yönetimine şükran duyguları ve teşekkür yerine, koltuk hevesiyle münafıklık yapanlar, oturduğu yerde otursun. İnsan içine çıkmalarına dahi izin verilmeyecek eylemleri yapanlar, bu işe tekrar nasıl soyunurlar? Ne hakla 35’e bakla. Hangi beklentiyle koltuk için bu kadar takla!
‘’Sakaryalı bayrakları as!‘’
AK Parti, belediyeler marifetiyle neredeyse tüm kulüpleri kontrolüne alıyor ve her türlü dolap dönüyor. Daima gülen Bakan Gül, Kayserililer’in yüzünü güldürmüş, yine gülümseyen hakem aracılığıyla tek maçta Galatasaray ve Sakaryalılar’ı ağlatmıştır. İki biletin kesildiği oyundur Arzuman’ın Kayseri’deki yönetimi... Bu işleri böyle temiz becerenlere helal; yok siyasi ikbali, yok bilmem ne tepe projesi için susanlara da yazıklar olsun.Oğuz üç puan aldı, kadim dostu Aykut da Sakaryaspor’dan üç puan kaptı ve Diyarbakırspor kümede kaldı. Dayanışmaları sonucu mutlu olan iki Sakaryalı ve kahrolan bir şehir.Kocaman’a soruyorum: Hiç bir resmi bağlantısı ve sorumluluğu olmadığı halde İstanbulspor’u, Sakaryaspor maçına hangi sıfatla hazırladı? Yetmedi; tilki gibi bir kenardan gidişatı gizli gizli izledi. Devre arasında taktiği verdi. İşi (!) bitince de kimselere görünmeden gitti.Kocaman’a sormaz mıyım, senin o soyunma odasında ne işin vardı diye! Yaptığın doğru muydu? Madem doğruydu neden saklandın? Niçin erdemli insanlara yakışan biçimde ortaya çıkmadın?İsmail Uyanık namus maçı öncesi, futbolcularına cuma akşamı ‘tüm paralarınızı ödeyeceğim’ diyor, ama ödemiyor. Sonra asabı bozulan futbolcular da uykusuz bir gece geçiriyor. Böylesine kritik bir oyun öncesi bütün sezon ödemediği paraların sözünü veren bir başkan portresi ve Samsunspor’un ayıplı hali. Taraftar teknik kadro ve sporculara değil, doğru adrese bakmalı.Samet Aybaba istenileni yaptı. Orada sahneye konan komedinin daniskasıdır. Koca bir ayıptır. İşini doğru yapmayan, eyyama batanlar, ‘ben Başiktaş’a neden gidemedim’ diye ağlamayacaklar.Sakaryalı; şehri Yeşil - Siyah bayraklarla donat. Futbolcuna, yönetimine sahip çık, bütünleş. Mide bulandıran pisliklerin daniskasının örneklendiği yerde, siz erdemin, namusun, helal alın terinin en güzelini örneklediniz. Küme düşmek büyük üzüntü nedeni. Nedeni de; başkaları gibi ligde kalmak ve onlar gibi olmak da bir klasman uğruna değer mi? Takım küme düşmüş ama Sakaryalı duruşu ve elbette dürüstlük kazanmıştır.Bayraklarınızı asın. Onurlanın. Sahada kaybettiniz ama insani değerlerde örnek oldunuz. Sporun asıl amacı da bu erdem değil mi zaten...
‘’Yazık oldu‘’
Etkinlik önemli oldu. Hele hele müzik, dans, tiyatro türü etkinlikler. Futbolda da etkinlik önemli elbette ama sonuç alacak aksiyonları örneklemek zorundasın. Aksi halde ne yaparsan yap, sonuç alamazsın. Sakaryaspor’unki dün müzik, dans, tiyatro kıvamındaydı. Realiteye geçemediler bir türlü. Baskılı gibi gözüktüler hepsi o. Malatya ilk çıktığında Bilal ile çok kolay bir gol buldu. Daha sonra Serkan Özsoy kendi kalesine attı: 1-1. Sakaryaspor’da azıcık canlanır gibi oluyor ama hepsi o. Konuk ekip 45. dakikada Fatih marifetiyle eksik kaldı, ondan sonra da dağıldı. İlk devredeki gibi erken bir gol, yine Bilal ve 2-1. Tamamken bile eksikmiş gibi oynayan Yeşil - Siyahlılar iyice ortadan kayboldular ve kötü kaderlerine razı oldular.Hani sinek vızıldar durur da bir türlü görünmez, aranırsınız... İşte öyleydi Malatya’daki Sakaryaspor. Vızıldadı, korner falan attı, Malatyaspor ise gol attı. Bu tür maçlarda zor durumda olanlardan mucize ve büyük güç gösterisi içeren aksiyonlar bekleyemezsiniz. Beyinlerde zaten var olan gülle iyiden iyiye büyür, bütün bedeni sarar ve insanı kıpırdayamaz hale getirir. Yeşil - Siyahlılar’ın dünkü tarifi budur.Malatyaspor futbolcusu, yönetimi ve taraftarıyla her zamanki gibi örnek ev sahipliği nasıl olur, bir kez daha yinelemiş, ne tribünlerde ne de saha içinde hiçbir çirkinlik görülmemiştir. Bu intizamı sağlayan Emniyet Müdürü Orhan Savaş’a, başkan Hikmet Tanrıverdi’ye ve tüm görevlilere şükranlarımı sunmak isterim. Türkiye’nin özlediği tabloyu oluşturmuşlar, işlerini en namuslu, en erdemli şekilde yapmış Sakaryalılar’ın haklı üzüntüsüne de ortak olmuşlardır.Bülent Demirlek ve ekibini kutluyorum. Fırat Aydınus da 4. hakemlik nasıl olurmuş gösterdi. Artık Sakaryaspor üzülmeyecek, daha fazla bütünleşip gelecek sezon hak ederse eski yerine gelecek. Mesele bundan ibarettir.
‘’Ahhh de vefa!‘’
Türkiye’ye şu şaheser olayı yaşatan Başbakan’dan, Belediye Başkanı’na hatta zabıt katibine, herkese sonsuz teşekkürler. Şenes Erzik’in konumu, durumu ve katkıları da hem şükran hem de onur vesilesidir elbette. Hele hele Onur Belge nasıl da güzel anlatmış Şenes Erzik ve Rahmetli Sinan Erdem’i. Pekiii birilerini daha unutmuş mu? Unutmuş. Oysa anımsaması gerekir miydi? Evet. Mesela Togay Bayatlı. Olimpiyat Stadı’nın yapımı ve son halindeki emeklerini kim inkar edebilir ki? Başka? Başkaları da var!Şenes Erzik... Katkılarını inkar edenin iki yakası bir araya gelmez. Dürüst, namuslu, karizmatik ve saygın bir kimlik. Sonra? Sonrası şu... Şenes Ağabey’i oralara taşıyan birileri yok mu acaba? Koltuğunu sağlamlaştırma adına kulisler yapan. İkili ilişkilerle gücüne güç katan birileri!Kemal Zorlu... Dürüstlük ve erdem denildiğinde aklıma hemen gelen Tevfik Yamantürk ve benzeri birkaç adam gibi adamdan biri. Sanırım on sene geçti. Ankarada’yız. Mekan Etap Altınel Otel. Ertesi sabah TFF seçimleri var. Kemal’in odasından kovduğu üç delege var. Neden sepetlemişti beyleri? Oylarını çıkar karşılığı satmaya kalktıkları için. Sonra? Kemal iki oy farkla seçimi katbetmişti. Kemal Zorlu Federasyon Başkanlığı’nı ucuz pazarlıklara satmadı. Kazanamadı ama kılı bile kıpırdamadı. Bu arada Türk futbolunun bir türlü kurtulamadığı, dönme dolapların da baş rollerde oynadıklarını ve bir o yana bir bu yana kıvırıp değme dansözlere taş çıkarttıklarını da söylemeliyim. O gün bu gün Kemal Zorlu, yaşadıklarını yüreğine gömmüş ve susmuştur. Ben de sustum. Niçin? Türkiye’nin kurumlarını korumak, zamanla çakallardan temizlemek zorundayız da onun için. Suskunluk, asla yılgınlık değil, ülke çıkarları için çok önemli bir erdemdir. Günü gelince konuşur, gerekirse ümükleri de sıkarız... Evelallah!O günlerde Erzik’e seçim kazandıran, sonra UEFA platformundaki konumuna destek olan biri daha vardı. Aksi halde ne olurdu Şenes ağabey söylesin. Mesela Ankara’da 29 oy alır kalır, Ufuk masaya bırakın kendi kendine yapışmayı, Japon mucizesiyle tutturulsa gider, Federasyon Başkanlığı ve futbol Erzik için tatlı birer anı olarak kalırdı. Pekiii... Kimdi delege sayısını koruyan, kendi gurubunu pekiştiren ve iki oyla da olsa koltuğu kurtaran kişi. Haluk Ulusoy hani şu adı pek anılmak istenmeyen Ulusoy...Bu işi TFF’nin mevcutları yapabilir. Üstelik onlara yakışır. Encamı budur zaten hepsinin. İnsanlar bir yere yetenekleri değil, siyaseten gelmişse... Bu yerde amcaoğlu, ağabey, dayı, yeğen, kuzen veya ahbap ilişkileri sayesinde işgaldeyse, davranış biçimleri de normal karşılanacak. Başka ne beklenebilir ki? Ama ya Şenes Erzik? Türk futbolunun bunca yıldır içinde olan bir kimlik, bilmez mi şu eserdeki eski TFF yönetim kurulu üyelerinin emeğini? Neden susar öyleyse? Haluk Ulusoy davet ediliyor, ama çorbada tuzu olan diğerleri unutuluyor! Haluk Ulusoy da adammış ki, arkadaşlarının davet edilmediği yere gitmedi. O arkadaşlarını satsa, zaten TFF’nin Başkanıydı. O gün koltuğum yerinde kalsın diye arkadaşlarını satma teklifine, başını bile çevirip bakmayan, bu gün finale gelir mi? Vefa ‘Ahhh!’ diyor, diyor da şu mevcutların haline de gülüyor.
‘’Haddini bilmek!‘’
Dikkatle gözlediğim Hagi, kendisine sunulan büyük nimetleri bir bir ziyan ediyor ve teknik adam kimliğinden, tribünde oturacak bir futbol emeklisi sıfatına doğru uygun adım gidiyor. İşin daha da kötüsü, Hagi haddini bilmemekte çok fazla ısrar ediyor. Futbolculuğu dönemi kaprislerine katlananlar, aynı hoşgörüyü bu konumda gösteremez. Zaten böyle bir olasılık da beklenemez.Rumen teknik adam neden gidecek? Çenesini tutmayı beceremediği için. Artık olgunlaşıp en basit olaylarda dahi soğukkanlı olmayı başaramadığı için. En ufak bir sinirlilik halinde dahi, kendini frenleyemediği, akıl almaz tepki gösterilerine giriştiği için. Hangi kulübün, hangi camianın temsilcisi olduğunu kavrayamadığı için. Geleneksel, ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ felsefesine bir türlü uyum sağlayamadığı için.Futbolcu akıllı, hatta çok akıllı ve zeki insandır. Pekii bu müthiş avantaj, faal futbol yaşamı sona erer ermez hemen tükenir mi? Tükenmemeli! Ama başka bazı futbolcularda da maalesef şahit olduğum gibi bir acayiplik oluşuyor ve ‘stop’ lambası yanıveriyor. Yazık. Hagi, Galatasaray Kulübü’nün kendisine sağladığı büyük, çok büyük şansı maalesef heba etmiştir. O müthiş saha hünerlerinin büyük futbolcusu ısrarla benzeri yanlışları nasıl sergiledi? Sanırım hatırlarsınız, gelmesinin planlandığı günlerde yazmıştım; “Hagi’nin her şeyine evet ama iyi bildiğim ikinci ruhu ortaya çıktığında, yönetim ne yapacak?” Evet aylar öncesinin sorusu bugün acı bir gerçek olarak realiteye geçmiştir. Faturası da çok pahalıdır üstelik. İkinci ruh herşeyi mahvetti. Kariyeri asla tartışılamayacak bir futbol dehasının, Avrupa kültürü almış bir insanın böylesine eksiklerle donanımlı olması, akıl alacak gibi değil. Steaua Bükreş’e gitmeden önce, terapiste gidecek bir portre belki başarılı olabilir. Aksi halde aynı sorunların tekrarlanacağı bilinmelidir.Hagi evine dönüyorsa başarısızlığı değil, her platformdaki uyumsuzluk ve huysuzlukları, üstelik ağzından çıkanı kulağının duymaması sorunu olduğu için dönecektir.Galatasaray gibi sabır ve tutarlılık sembolü bir camianın dahi sabrını tükettiren Hagi’ye bravo...
‘’Ayaklı şaka!‘’
Fenerbahçe henüz 5 gollü acıyı buram buram hissediyor. Bu nedenle de görüyorum ki, yoğurdu bile üfleyip yiyiyor. Zaten haklı. Beraberlik bile şampiyonluğu getirecek. Öyleyse tedbirli oyunu seçecek. Bunu da mükemmel uyguladılar.Galatasaray’ın kötü oynadığını söylemiyorum. Hatta daha etkin olduğunu da iddia ediyorum. Fakat teknik direktörünüz geçmiş yanlışlarının farklı versiyonlarında ısrar ederse, değiştirilmesi gereken adamları da göremeyip, olması gerekeni ertelerse, dokuz kişinin gayreti Fenerbahçe Stadı’nda yetmezdi, yetmedi. Rumen teknik adam, Türkiye’deki teknik adam deneyimini sanırım aymazlıktaki tutarlığı nedeniyle bitirdi!Necati akıl almaz bir golü kaçırıyor, ardından da Fenerbahçe’nin golü geliyor. Orhan Ak o ortayı yaptırmamalı, Song da hafifçe dokundu diye Nobre’ye teslim olmamalıydı. Ya Mondi? Topun içeri daha kolay gitmesine yardım etti!Hoca adam değiştiriyor. Fakat akşam ezanını yatsıda okuyan şaşkın imamı sanki taklit ediyor. Bu saatten sonra neye yarar!Yerden yere vurulan Daum, ikinci şampiyonluğunu alırken, kendisini, ekibini ve Sarı - Lacivertli camiayı kutlar, Fenerbahçe camiasına Şampiyonlar Ligi’nde sonsuz başarılar dilerim.Onlar artık Türkiye’nin temsilcisidir. Desteklenmelidir.
‘’Neden olmaz biliyor musunuz?‘’
Arzuman bu sezon gül gibi maçlar yönetti. Mesela Galatasaray’ın pastırma diyarında kaybettiği ve sonra ligde tepe taklak gittiği 94 dakikalık yönetimi anımsayın. Güleryüzüyle Cim Bom’un iki böbreğini birden almış, o geceden sonra sapasağlam takım, yaşamı diyaliz makinasına bağlı hastadan farksız hale gelmişti!Ne garip rastlantıdır bu! Operasyon Galatasaray’ı yatalak ederken, Sakaryaspor’un da nefesini kesip oksijen çadırına girmesi nedeni olmuştu. Bu kesim - biçim işi, kime yaramıştır acaba? Söylemem! Yok canım, olmadı galiba! Zaten bilmece yazmıyorum ki ben... Üstelik bildirmece yazıyorum. Öyleyse açıklayayım... Fenerbahçe ve Kayserispor’a! Tesadüf olur da, böylesi olur mu be birader? Üstelik bu işlerde hakem olarak kim var? İsmet Arzuman. Vay... Vay... Vayyyyy. İşte ‘Öyleyken böyle olmak dedikleri’ bu olsa gerek. Arzuman gülüyor, gülümsüyor ama bu arada hayati organları da götürüyor. Ne beceri, ne beceri... Helal olsun vallahi...Güleryüz dediğimde, aklıma Abdullah Gül gelmezse, olmaz! Dünyanın en güler yüzlü, en sıcak, en becerili siyasetçilerinden biri olan Gül, şimdi daha bir güzel gülüyordur mutlaka. Eeee, kolay mı hemşehrileri her platformda mutlu görmek. Kayserili ‘Elleriiiim böyle boooş, boş mu kalacaktıııı... Güvendiğim dağlara kar mı yağacaktıııı’ dizelerini mırıldanırken... İki eli birden doldu. Güvendiği dağlara da kar değil, bereket yağdı. Hayırlı olsun.Nereden, nereye geldik yahu... Oysa Payitaht’ta başlamıştık... Evet! Dönelim sadede...Fenerbahçe takımına sadece bulunduğu değil, bulunmadığı mekanlardan da istemeden de olsa, yararı dokunan İsmet, şimdi yine hemen burnunda. Fenerbahçe burnunda. Yani Rüştü Saracoğlu Stadı’nda... Pardon Şükrü Saracoğlu olacaktı. Nedense Rüştü ve Şükrü’yü birbirine karıştırırım hep. Düşünebiliyor musunuz... Ya Arzuman’ın ismi de Şükrü veya Rüştü olsaydı! Kimbilir ne hale gelirdi yazı.Hagi sezon başından beri bence en doğru tahmini ‘Birinci sıra meşgul’ dediğinde yapmış. Başka hiç biri tutmadı. O tuttu. Adam bizlerin kırk yılda çözemediğini, birkaç senede çözmüş. Pekiiii, nasıl becermiş? Var mı bir bilen? Kimbilir belki de bakıyor, doğru pencereden... Yani! Rumenpen’den. Lucescu da görmüş ve söylemişti de... ‘Tü kaka’ olmuştu. Adamın tayinini Sibirya’ya çıkardılar. Sonra affa girdi. Şimdi Ukrayna’da. Hani bize Kadıköy’de üç atan Ulusal Takım’ın vatanında. Ukrayna deyince aklıma Ersun Yanal geldi. Yok canım anrenörlüğü değil... Yorumculuğu! Şu maçta da yapsa ya... Fatih Terim, taze taze o işinde dersini verdi! Bu kez yüzüne gözüne bulaştırmaz belki. Aslında hep söylerim ‘Futbol işi, tetris, play station ve benzeri bilgisayar oyunlarına benzemez diye’ Anlayan kim?Yine fazla uzattım... Yer kalmadı belki de, ama şunu söylemezsem olmaz. Bir kere bu maç dört sonuçlu 1-0, 2-0, 3-0, 4-0’ olmaz. Fenerbahçe kazanır, belki Galatasaray. Kimbilir? Belki de birisi gülümsemeyle karışık işi beraberliğe bağlar. Sonra? Ne şiş yanar ne kebap!Oldu mu!
‘’Az olmuş!‘’
TFF herşeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Böylesine bir garabeti yaratmaya hiç kimsenin hayal gücü yetmezdi. Başardılar! Hasan Doğan suskun, üstelik kelle fotoğraflarıyla sayfalarda yoksa, anlayınız ki işler sarpa sarmış! Neresinden baksanız kokuşmuşluk. Bu işi en doğru, en dürüst ve en mükemmel şekilde yapacağız diye talip olup, hükümet desteğini yedekleyen ve ortaya çıkanların haline bakın. Eyvah ki eyvah.Türkiye’nin en büyük derdi, iş bilmeyenlerin ortaya çıkıp ‘İlle de ben yaparım’ demesi. Birileri aracılığıyla da yerleştirilmesi. Ayak topu federasyonu ve mevcut organları(!) futbol değerlerini katlediyor. Üstelik göz göre göre. Galatasaray camiasının emekleri iç edilirken dahi, kimseden ses çıkmıyorsa, camiaya da şöyle bir bakmalı ve seslenmeli; Hak ediyorsunuz!Galatasaray’ı Galatasaray yapan en önemli olgulardan biri, emeğini gasp ettirmeme faktörüdür sanırdım. Görüyorum ki, uzun süredir izinli bu olgu. Kararlılık faktörü vardı! Bakıyorum... Kulüp sessiz kalma hakkını saklı tutma kararında kararlı. Şimdi dahi ‘Sus’ işaretine sımsıkı itaat ediyorsanız, ne zaman sesinizi çıkaracaksınız? Bu vaziyette ‘Yıldırım’ların(!) her türlüsü üzerinize yağacak, çakacak ve sizler de çarpılacaksınız.Gençlerbirliği oyunu hakemine bu puan veriliyor... TFF de ‘Beyefendi ne yapıyorsunuz? LÜTFEN’ demiyor. Diyemiyor. Sıkıysa desinler! Onları da ‘Yıldırım’ çarpar. İnsanlar hak etmeyip, üstelik beceremedikleri işler için, fuzuli işgal tutkusundan hayır egosundan vazgeçemedikçe, bu ülkede daha çok kurum; kimliğini, etkinliğini, gücünü kaybeder. Yönetici olduğunuzu zannettiğiniz koltukta sadece şekerleme yapar, ara sıra gazetecilere poz verir ama birileri tarafından yönetilirsiniz. Tepedeki bir kısım futbol mevkilisinin durumu budur. Davul kucağında... Tokmak mı? Başkasında.Canaydın ve ekibi Lig Şampiyonluğunu unutup, Şampiyonlar Ligi’ne kalabilmek için dua etmek zorunda. Başka çare yok. Bu günler iyi günler. Siz gelecek sezonlara bakın! Daha neler olacak neler...Dememişti demeyin!