Arama

Popüler aramalar

‘’Susma... Sustukça!‘’

Bir başka canı yanan başlayacak ‘Kavruldum Rab’bim’ demeye. Kurtulanlar kıs kıs gülecek. Gülecek de aynı infaz bir gün onlar için de gerçekleşecek. Temiz toplumdan söz eden, ‘LÜTFEN’ diyenlerin, ‘Bırakın bir kulüp başkanının itirafını, en ufak bir duyumda dahi gerekeni yapacağız diyenlerin’ sözlerini yerine getirmelerini istiyorum. Levent Bıçakcı ve yönetim kurulu üyelerinden söz ediyorum. Türkiye’deki futbolun namusunu koruma adına, her limana demir atıp da bir türlü yerlerinden kıpırdamayanlara, yani Celal Doğan, Cemal Aydın, İlhan Cavcav ve benzerlerine soruyorum; ‘Ne menem şeydir sizin dürüstlük kavramınız! Kavga edeceğiniz tek yer para - pul işleri, havuz meselesi mi? Fikirdaşınız İsmail Uyanık yalancı mı? Değilse, neden dikkate almaz, ses çıkarmazsınız? Yoksa o işlerinin ucunda, kenarında sizler de mi varsınız? Sakarya’nın başına gelenler sizin başınıza gelemez mi? Nasıl bir vurdumduymazlık, nasıl bir görüleni görmezden gelme insafsızlığıdır bu!’ Federeasyonla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devleti savcılarını, hukuk kavramı denilen erdeme inanan insanlarımızı göreve çağırıyorum. Samsunspor Başkanı açık, net ve asla yenilip yutulamayacak açıklamalar yapmıştır. Dikkate alınız, gerekeni yapınız...Sakarya cenahı, yani Aziz Duran ve Selahattin Aydın neden mi suskun? Çünkü hükümetin yanındalar ve partileri zarar görmesin diye ‘çıt’ çıkarmadan oturmaktalar... Bu arada CHP ve Deniz Baykal’ı kutlarım. Şahsa özel bir kanunun, anayasal olmadığını gördüler ve Anayasa Mahkemesi’ne gittiler. Haluk Ulusoy için çıkarılan yasa, ne demokratik ülkelerde var, ne de eşi emsali... UEFA’da benzeri var mı? Araştırın. Görev kapsamında olmadığı halde, Ersun Yanal’ı bile eleştiren Şenes Erzik, bu hukuk ucubesi zorlama için acaba ne düşünür?Bir de Galatasaray’a... Bülent Tulun, Mondi’nin yediği bir kısım gole ‘İYİ’ baksın, sonra konuşsun! Galatasaray olmadık maçlarda neler yemiş, neye mal olmuş görsün. Üste para alıp zarar vermek Mondi’nin mi, yoksa Tulun’un işi mi? Zaman gösterecek....Susma... Sustukça sıra sana gelecek!

16 Haziran 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gelelim sadede!‘’

Gelelim sadede. İsmail Uyanık’ın söyledikleri ne yenir, ne de yutulur. Önce futbolcusu tehdit ediliyor. Sonra 800 milyar teklif ediliyor. Dağıtılacak! Bu çocuk Trabzonspor maçında, bile bile kendini attırıyor. Uyanık da bu bit yeniğine uyanıyor ve futbolcu da zaten anlatıyor. Sonra? Samsunspor’un namus maçı öncesi mukavelesi fesh ediliyor. Bitmedi! Uyanık’a, Aziz Yıldırım ve Murat Aksu, ‘Şu Diyarbakır maçında, bizimkilere 3 puanı verin’ diyor. Samsunspor Başkanı da bu olan biteni, kelimesi kelimesine Hasan Doğan ve Şefik Mosturoğlu’na anlatıyor. Sonuç? Tısssss. Ama Doğan, Andersen’den masallar anlatıyor. İşini neden doğru, dürüst yapmaz Doğan ve Mosturoğlu? Hani siz en ufak bir şüphede gerekeni yapacaktınız? Bırakın şüpheyi, Uyanık herşeyi anlattı. Ne oldu? Önünüzde ne var? Koskoca Sakarya Vilayeti’nin kaderiyle oynanacak, TFF susacak.Bitmedi... Akçabat Sebatspor - Kayserispor maçı sadece birkaç futbolcunun üzerine yıkacağınız basit bir iddia işi mi? Yoksa buz gibi şike girişimi mi? Allah korkusu olan bu işin doğrusunu açıklar. Çoluk çocuğun üzerine yıkıp bırakmaz. Tek suçu dürüstlük olan Hakan Olgun’un hesabını Yüce Rab’bimiz sormaz mı sanırsınız.Gelelim Manisa Vestel sporcusu Cafer’e... Daha ne diyecekti? Doğruları söyleyen iki futbolcu ve infazları. Mütareke medyasının da kulağının üzerine yatması.Malatyaspor - Sakaryaspor maçının devre arasında ev sahibinin soyunma odasına kim, ne amaçla girdi? Mert Korkmaz niçin büyük tepki gösterdi? Feyyaz söylesin.Milletin boynuna, gecekondu ebadında kartonlar taktınız. Sözde disiplin müthiş. Öyleyse soyunma odaları neden ‘Dingonun Ahırı’ndan farksız? Aykut Kocaman’ın ne yaptığı güvenlik kameralarıyla tespit edildi. Sözleşmesiz teknik adam oraya girebilir mi? Siz Kocaman’ı ceza heyetine sevk edip gerekeni yapacağınıza, Ümit Milli Takım’a davet ettiniz. Bu davet hem Konya camiasına hem de spor ahlakına uygun mu?Öcal Uluç ağabeyim Modragon konusunda yüzde 100 haklı. Bu arkadaş artık gitmeli. Çoook önemsiz maçlarda nasıl önemsiz(!) goller yediğini anımsayın... Ne demek istediğimi anlayın. Galatasaray’a yaptığı hizmetlere teşekkür zamanı gelmiştir. Futbolu, oyununu ve oyuncularını dün izlemeye başlamadım ben!Sadede gelelim sadede!

13 Haziran 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Namusumuzla! Şerefimizle!‘’

Daha önce de yazmıştım. Benim sülalem Karaman kökenli olup 300 sene kadar Manastır’ın Kocacık Köyünde, Osmanlı tarafından Evlad -ı Fatihan olarak iskan edilmiş. Kocacık Türkleri onca yıl orada durup da tek kelime Sırpça konuşmayan insanlar. Kimileri kalın kafalı olduğumuzu, kimileri de tutucu olduğumuzu söyler. Doğru olan tutuculuğumuz, vatan aşkımız ve devletimize bağlılığımızdır. En büyük gurur vesilemiz de Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza Bey’in köylümüz olmasıdır. Neyse! Bizim Kocacıklılar ana dillerinde tutarlı olma uğruna Sırpça hiç bir kelimeyi öğrenmemiş. Bu nedenle de, Sırp’tan çok eziyet çekmiş. Çekmiş de, Sakarya’daki bir kısım kafa hangi tutarlılığın peşinde? Bayraklarda yazılan Türkçe! ‘Namusumuzla! Şerefimizle!’ siteminde anlaşılmayacak ne var? Sakaryaspor, o bayraklar nasıl caddelere asıldıysa, aynı şekilde Süper Lig’e de asıldı. Bu gerçeği, görmezden gelmek için sadece kalın kafalı olmak yetmez. Alçak olmak da gerekir.Sakarya’da bu gün sessiz yürüyüş var. Bu oluşuma emeğini koyan Sakaryalılar’a ve özellikle, Yüksel Ayanoğlu ve Murat Temizel’e şükran ve teşekkür duygularımı gönderiyorum. Yenisakarya Gazetesi de 51 senedir boşuna tarih yazmamış. Nedensiz yere Sakarya’nın en güvenileni olmamış. 51 yıllık basın duayenimiz, büyüğümüz Hasan Uyar ve Genel Yayın Yönetmeni Zeki Aydıntepe ve ekibi sağ olsun. Bu arada Türkiye’nin en şeffaf milletvekillerinin de Sakarya’dan meclise gittiğini söylemeliyim. Maşallah öyle şeffaf, öyle şeffaflar ki... Hiç gözükmüyorlar!İsmail Uyanık konuştu! ‘Aziz Yıldırım ve Murat Aksu bizden Diyarbakırspor’a yenilmemizi istedi!’ Ancak TFF kulağının üzerine yattı. Mütareke Medyası da ayıbı sözde kapattı. Düşününüz, Özhan Canaydın, İlhan Cavcav’a ‘Yahu Başkan sen nasılsa Galatasaraylısın. Şu maçta yatın da, hep beraber sevinelim!’ demiş olsa Ne olurdu biliyor musunuz? Kıyamet kopardı...Bana yanlış akseden bir haberi de düzeltmek zorundayım. İsmail Uyanık cuma akşamı için söz vermiş. Vermiş de parayı pazartesi günü temin edip dağıtabilmiş. Burada kafamı karıştıran Ertuğrul Sağlam’ın, kendini lig bitmeden 15 gün önce sağlama (!) alması ve anlaşıp, yuvasını töhmet altında bırakacak açıklamalara sığınıp kapağı pastırma diyarına atmasıdır. Sarmısağı gelin etmişler, 40 gün sonra kokusu çıkmış. Çemen’in gelin olma şansı bile yok!TFF’nin yapamadığını devletimden, savcılarımdan bekliyorum. Kayserispor-Galatasaray ve Galatasaray-Gençlerbirliği oyunları ve hakem becerileri, yenilip yutulacak şeyler mi? Ligin kaderi değişti ve hem Sakaryaspor hem de Galatasaray yakıldı. Mecliste bu işler için kurulan komisyon da, sadece baktı! ‘Her istediğimi yaparım’ diyeni de dinledi ve kulak arkası etti.Türkiye Cumhuriyeti Devleti sorumlu ve yetkililerinin, bu açık itirafları değerlendirmesini bekliyorum.

11 Haziran 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Karpuz hali!‘’

Bu deplasmanda sadece şu taktik bile başarılı olurdu... Yanal ‘Vurduğunuz her top kaleyi tutsun yeter. Orasına burasına tesadüfen çarpmazsa, mutlaka girer’ diyecek. Bilgisayar çıkışı alınıp dağıtılacak. Bu arada Can Çobanoğlu da başını sallayıp olumlu motivasyon yapacak! Sayısının kaç olduğunu bir türlü tespit edemediğim çokluktaki, Milli Takım sorumluları mı? Sırtları sıvazlayıp uğurlayacak. Öyle oldu zaten. Tuncay’ın vurduğu, kalecinin kazaen çarptığı ve daha sonra çarpamadığı! Hayır... Çarpamadıkları.Bu takımın adı Kazak ama menşei Rus. Fazla Kazak göremedim valla. Kaleci bir alem de, ötekiler ne? Bambaşka alem... Futbolun dışında elbette. Bunlar Sakarya’nın geleneksel ‘Olgunlar Turnuvasına’ katılsa, tutunamaz daha ilk turlarda elenir gider.Peki bu zaferden, iyi haber olmayacak mı? Olacak... Biri iyi biri kötü haber! Futbolda Asya’nın kesinlikle önündeyiz, iyi olanı. Fakat Avrupa’nın da gerisindeyiz, bu da kötü olanı! Zaten coğrafi konumda da aynı vaziyetteyiz. Ayvaz kasap, hep bir hesap.Şu vaziyete bakıyorum ve Fenerbahçe geliyor aklıma. Türkiye’de vınnnnnn.... Avrupada fısssss.... Şu bizim Asya seferi de aynen öyle. Sahi merak ediyorum! Yunanistan gibi, taktik dehası bir futbol tekfurunu beğenmeyenler... Kazakistan mensubu, Rus’ların oynadığı ‘Tepük’ oyununa ne diyecekler? Kazaska mı?Karpuz dedik, hal dedik... Sahi kavun demedik. Mevsimi geliyor ya! Ahhh mis gibi Pamukova Kavunları ah! Futbol mu nerede? Ulusal bir maçta olmayan, benim köşemde nasıl olsun ki?

09 Haziran 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şakşuka!‘’

TFF bitmiştir. Bu kadar kısa zamanda böyle rezil olabilmek her babayiğidin harcı değildi. Becerdiler. Bunlar futbolu bilmediği gibi, tek kişinin arkasına saklanmalarının yetmeyeceğini de bilmiyor. Ersun Yanal’ı ambele edip şaşkına çevirmekten başka ne yaptınız? Her değişiklik için zamanınız vardı. Peki ne oldu? Çaycı, şoför, sekreter, antrenör kim varsa attınız. Evine ekmek götürebilme peşindeki insanların, rızkına el uzatıp, yerlerine ballı paralarla eşinizi dostunuzu koydunuz. Tuna Güneysu, Burhan Satır, Hakan Eseroğlu, Necati Özçağlayan, İlhan Peksan gibi adam kere adamların ve diğerlerinin vebalini Allah size sormaz mı? Ya Bahri Savaş’ın hesabı!Ersun Yanal’a milli takımlar sorumluluğunu babası vermedi ki! Siz verdiniz. ‘Hocamıza güveniyoruz’ diyor, o esnada görüşmedik teknik direktör bırakmıyorsunuz. Bu eseri hazırlayan siyasetçi ve biraderi de sanırım mutludur, becerileri nedeniyle. Ak işler adına apartman yöneticiliklerini bile ele geçirmenin peşindeki Ak çoraplılar, her eylemlerine Yüce Rab’bin adını karıştırmanın günahını nasıl çekecek? Göreceğiz.Hakan Şükür’le konuştum. ‘Ay Yıldız benim yaşam sebebim. Her şartta, Türk insanına yakışan ve olması gereken sorumluluğu aldım. Zaten bu gerçeği, taraflı tarafsız herkes benimle paylaşıyor. Ayakta kalabilme nedenimdir insanlarımızın güven ve sevgisi. Görev alamadığım için elbette üzgün ama seçim hakkına ve tercihlere de saygılıyım. Oralara haketmeden hiçbir futbolcu ulaşamaz. Tüm kalbimle söylüyorum... Arkadaşlarım Almanya yoluna çıktığında, sevinç gözyaşlarım en az onlar kadar olacak. Çocukluğumdan beri milli formanın ve futbolun hizmetindeyim. Bundan sonra da öyle olacak. Onlara güveniyor, beni yıpratma adına sözde iyilik(!) yapanların etkisinde kalmamalarını istiyorum. Başarı dualarım onlar için.Yılmaz Özdil yazmıştı ‘Spor yazarları içinde kamyon şoförü bile var’ diye. Evet 1932’den itibaren yaptığımız, dede mirası iş onurumdur. Biz kamyoncular hayata farklı bakarız. Ömrü masa başında geçen, bu çilekeş mesleğini bilmez, anlayamaz. Onur Belge, Serdar Güzelaydın’ı öyle bir yazmış ki! Tanımasam, futbol ne büyük servet sahibi olmuş, haberimiz olmamış diyeceğim. Şimdi yine kamyonculuktan yola çıkıp anlatayım... Eskiden Magirus, Bussing gibi kamyonlar vardı. Bir de Austinler! Rahmetli Kenan amcamın Bussing’i kalkana kadar, Hamdi dayımın Austin’i gözden kaybolur giderdi. Sonra ilk rampada da şişerdi. Bussing mi? Adana’ya kadar sadece mazot için stop ederdi. Austin zaten kısa mesafe. Onur Bussing gibidir. Zor kalkar ama hep gider. Şu andaki konumu da bu dayanıklılığın belgesidir zaten. Onur’a şunu söylemek isterim... O arkadaş Austin’den farksızdır! Bilmem anlaşıldı mı?Özhan Canaydın, Bülent Tulun meselesinde de, Fatih Gökşen işinde de bir yanlışa daha gidiyor. Bunca senede sadece Galatasaray’a hizmet için uğraşanlarla, ikbal peşinde koşanları ayırabilecek deneyimi kazanmış olmalıydı Galatasaray Başkanı. Kulüp ne okul, ne de imarethane değil.

08 Haziran 2005, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sayın Erdoğan...‘’

Futbol ne güzel bir olgu. Kafa yapısı asla uyuşamayacak insanları dahi, aynı platformda buluşturabiliyor. Yaşam sizi Türkiye’nin en tepe noktalarından birine getirdi. Sevindim mi? Evet dersem yalan olur. Ama bu vatan uğruna en iyisini yapabileceğinizi bekledim mi? Evet. Umduğumu buldum mu? Hayır.Şu sütunlarda geçtiğimiz yıl, AB’nin bırakın bizi içine almayı, kendi içinde bile birliği sağlayamayıp dağılacağını açıkça yazdım. Hem de defalarca... Beklentim 15 yıllık bir süreçti. Görülüyor ki, o kadar dahi sürmeyecek. Baktım, geçenlerde aynı realiteyi sizde kabullenmişsiniz. Oysa benden çok daha önce görmeniz gerekirdi.Sanırım geçtiğimiz ekim ayıydı. Almanya’nın Köln şehrindeyiz. Oradaki toplantıda karşılaştık. Baktım ki gözleriniz boşa bakıyor. ‘Eyvah!’ dedim kendi kendime. Tepe noktalarda olup, bakışlarının çevreden kopup bir başka aleme gittiğini sezdiğim herkes, sonunda mutlaka hata yaptı, pişmanlık yaşadı. 53 yıllık ömrümde öğrendiğim en önemli değerlerden biridir bu sezi ve zamanla yaşanan kanıtları. Bu vaziyetin oluşumunda en büyük etki, yanlış yönlendiren danışmanlar ve karartılan yakın çevre olmalı.Sayın Erdoğan sanırım 3 ay önce TFF’nin durumunu size yine FANATİK’te açıkça anlattım. ‘Başaramayacaklar, çünkü bu işi hiç bilmiyorlar’ dedim. Almanya’da yaşayan milyonlarca vatandaşımızın beklentilerini ve yaşayacakları hüsranı daha o zamandan yansıttım. Siz bu yazılanlardan belki haberdar olmadınız, belki de dikkate almadınız. Şu an icranın başısınız. Olan biteni kendi ölçülerinize göre değerlendirmek de en doğal hakkınız. Eğer ben de ülkeme ve insanlarımıza karşı sorumluluk taşıyor, bu gazete laf ola beri gele diye yazmıyorsam, inandıklarımı yine yansıtacak ve okurumla paylaşacağım. Bu bir vicdan borcudur, vatan borcudur.Türkiye Almanya’ya gidemezse sadece manevi değil, çok büyük maddi kayıplar da yaşanacak. Bu fatura kime çıkacak? Muhtelif kurumların yönetim kurullarına veya başına; eş, dost, partili elbette getirilecek. Atatürk devrinden beri, ülkemin yaşadığı en büyük dramlardan biridir bu olgu. Fakat bazı yerler vardır ki, faturası şirketlerde yaşanan düş kırıklıklarına benzemez. Futbolda bu birimlerden biri. Dünya Kupası yolu kapalı, ligin kafa karıştıran sonu ve Sakaryaspor’un başına gelenler! Rezaletin gün ışığına, resmen en yetkili ağızlar ve kulüp başkanları marifetiyle çıkışı. Bunların sorumlusu kim? Siz bu ülkenin başbakanı olarak ne gibi bir yaptırım uygulamayı düşünürsünüz. Adalet ve hukuk kavramı çalışacak mı?Başbakanlık döneminizin Karadenizliler’in en fazla mağdur olduğu bir kesit olmasını açıkçası hazmedemiyorum.Ayrıca çok büyük bir şansı da doğru değerlendiremediğinizi düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer, Türkiye ve siyaset için bir büyük nimettir. Yanlışa giden yolları da hukuk kavramının gereği neyse o şekilde işaret etmektedir. Gerilim politikaları içinde değil, huzur ve doğruların egemen olduğu bir ortamda yaşamak istiyoruz. Bu arzuda sanırım en doğal hakkımız.Saygılarımla.

06 Haziran 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beraberlik arzusu!‘’

Kendi alanlarında mavnadan farksız olanlar, bizim tarafa geçince hücumbot gibi hareketlendi. Üstelik rota öyle böyle değil, hep hedefe yönelikti.Böyle işlerde ne yapacaksınız? Topu en nekes kimliğe taş çıkartacak yöntemlerle kendinize saklayacaksınız. Becerebildik mi? Hayır.Diş doktorunun en yeteneksizi çeneyi kökünden sökenidir. Yunanlı, Toraman’ın çenesini değil de bileğini söküyor, dişçi herhalde ağızlara bakıyor! Dakikalar geçtikçe olan bitene bakıyor ve bu oyunu yönetenin dentist değil, ortopedist olması gerektiğini düşünüyorum. Bizim Cimşir de, maaşalah şimşir gibi budamaya başladı adamları!Gaza gelipte her tarafı patlayan forvetle doldurdun mu... Obüs namlusu bile dayanamaz geri teper, elinde patlar. Rakibi berhava edeyim derken, kendi kendini telef edersin. Hücumda topu kullanıp, rakibi yıldıracak adamın olmayınca, lav silahının arkasında alık alık bakan acemi er’e benzedi savunma. Üst direk resmen kask vazifesi görmüş, Rüştü de kalkan olmuştur dün gece.Türkiye’nin gelmiş geçmiş en müthiş (!) federasyon kurulu... Sadece futbol değil, tetris, atari, play station, dingo, bingo, v.s. uzmanı teknik direktörü... Ruh bilimcisi menaceri... Futbol istatistiklerini tablet yapıp, tv ekranlarında hamuduyla yutturan ama gerçek futbol adamlarını da kısmi felç yapan doktoru ve işte Yunanistan karşısındaki Türk Futbolu! İyi niyetiyle namusuyla mücadele etmeye çalışan futbolcularımıza ne diyebilirim! Ne diyebilirim! Tuncay’ın şutuna ‘TUH’ diyebilirim... Yine Tuncay, yine kısmetine ‘TUH.’Ve bitti!

05 Haziran 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Haydi MEHMETÇİK...‘’

Çanakkale Zaferimiz’in kutlandığı günlerde, Sevgili Dostum Tevfik Yamantürk, bir e - mail göndermişti. Tan yeni ağarırken, sabah namazına duran Mehmetçiklerimiz ve yukarıdaki dörtlük. O vakur, o inançlı o dünya güzeli askerlerimizin duruşu ve şairin deyişi, hangi vatanseverin yüreğini burmaz? Gözyaşından oluşan sevgi damlacıklarını, sanki o sabahı yaşarmışçasına akıtmaz? Yüce Rabbim hepsinden razı olsun. Evlatların o günkü variyeti, şehadeti, bugünkü varlığımızın nedenidir. Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları nur içinde yatsın. Diliniz her erdiğinde Fatiha dualarınızı esirgemeyiniz.Ne Çanakkale ne de İstiklal Savaşı şehitlerimize layık olamadık. O ruhu, o erdemli yapıyı günümüze taşıyıp daha da güçlü olmayı da başaramadık. Bu konudaki özel (!) çabaları nedeniyle, bir kısım medyaya da lanet etmemek mümkün mü? Başarılı olduklarını zannediyor fakat fena halde yanılıyorlar. Göreceğiz... Görecekler.Vatanına hizmet edenleri, gerçek erdem sahiplerini infaz etmek moda. Hatta asker ve polisime hadsizce bulaşma arzusu daha da moda. Bu işleyiş sporcudan devletin bürokratına, memuruna herkese reva görülmek isteniyor ve kendini bilmez ölü yıkayıcılarına hala ‘DUR’ diyen de olmuyor! Belki de renkleri ve encamları iyiden iyiye ortaya çıksın diye bekleniyor!Hasan Doğan ‘O şahsın görevden alınması için, İçişleri Bakanı’na başvurduk’ demiş. ‘O şahıs’ denilen Ordu Emniyet Müdürü’dür. Ömrünce devletine hizmet edip, bir vilayetin en önemli biriminde görev üstlenen bürokrata ‘O şahıs’ demek, hiç kimsenin haddi olamaz. Hele Hasan Doğan’ın hiç olamaz. Siyasi ahbap çavuş ilişkileriyle bir yerlere gelenler, bir dönem etkili olabilirler ama ya sonra? Bay Doğan şirket ve derneklere olan hizmetlerini tefrika gibi anlatıyor da... Ya devlete? Söylese de, bilsem. Türkiye için hizmet eden ve hakkıyla rütbeye eren herkese destek olmak zorundayız. Bugün sahaya çıkacak ve Ay- Yıldızımız’ın ışıldaması için, her şeyini ortaya koyacak futbolcu evlatlarımız da öyle. Yunanistan maçı asla bir savaş değil. Sadece oyun, sadece yarış. Burada yapılacak mücadele, sportif becerimizin kantara vurulması olacak. Asla, bir başka kimliğin tartışılması platformu olmayacaktır. Bu bilinci mutlaka yakalamalı, konuklara ve kendi evlatlarımıza hoşgörülü olmayı bilmeliyiz. Bu bilinç Türk’ün olmazsa olmazıdır. Milliler biliyorum ki, emindir bugünkü zaferinden. Dürüstçe, mertçe ve ellerinden geldiğince olabilenin en mükemmelini örnekleyecek... Vatanlarına layık Mehmetçikler olduklarını kanıtlayacaklardır. Bu ispatın yolu mutlaka galibiyetten değil, erdemli mücadeleden geçer. O bilinci paylaşmak da, zaten yeter. Gerçek zafer ülke insanının doğru kültürü yakalamasına katkıdır. Tabelada yazan rakamlar değil.Galatasaray’da bazı şeyler düzelme yolunda ya! Şer cephesi hemen harekete geçti. Hangi yüz? Hangi cesaretle? Canaydın’ın suskunluğu şundan veya bundan değil, yanlış imza ve kimlikler yüzünden Galatasaray camiasının yara almaması adınadır. Bunu dahi göremeyecek kadar gözüne perde inenlerin, ya yüzüne soğuk su vuracak... Ya da... Dosyalar açılacak. Canaydın Bülent Tulun meselesinde de, yanlış yapıyor. Ayrı bir yazı konusudur. Nasıl olsa sezon bitti. Paylaşacağız.

04 Haziran 2005, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI