‘’Bizim Sakarya...‘’
Süleyman Seba... Çocukluğumuzun idolü. Bizim oralardan bir gencin Beşiktaş forması giymiş olması, o yıllarda nasıl bir gurur vesilesiydi anlatmak mümkün mü? Ya sonrası! Orhan Aldinç ve Tankut Antikacıoğlu ve Şansal Büyüka... Milliyet’in Spor Müdürü sanki bizlerdik onun şahsında. Sonra Oğuz Çetin, Milli Takım ve Fenerbahçe Kaptanı, öfff ki öf. Ya Hakan Şükür? Türkiye böyle istikrar abidesi gördü mü? Adapazarı depremine eşdeğer ölçüde sallandırılan bu çocuk yine de dimdik ayakta. İSO Meclis Başkanvekili Turan Sarıgülle, futbol değil ama tekstil imparatorudur. ‘Tevazu imparatorluğu’ndan çok daha büyük bir mükemmel kimlik. Fahrettin Curoğlu, Beşiktaş yönetimlerindeki doğru portrelerden biri. Sadettin Tantan? Anlatmak yeter mi? Prof. Alaattin Çelik tıp alanındaki yüz akı, Sakaryalı abi. Engin Kuş, Jandarma teşkilatının unutulmaz paşalarından gururumuz, askerimiz. Aziz Yılmaz, Sarı-Lacivert rengimiz. Ekrem Karaberber, sadece millilerin değil, hocaların da hocası. Davut Dişli, biraz yüklendikse de, milli heyecanını biliriz. Türk İş Başkanı Salih Kılıç, bilmem tarife gerek var mı? Görev nedeniyle katılamadıklarını sandığım Turan Sofuoğlu, Recep Çetin, Engin İpekoğlu, Tuncay Şanlı, Engin Korukır, Aykut Kocaman, Bülent Uygun, Orhan Ak, Semih Saygıner, İpek Şenoğlu, Doğan Şenoğlu, ve daha niceleri. Aramızda bulunduklarından hiç şüphemin olmadığı Ethem Boran, Aykut Yiğit, Şeref Başoğlu, Suat ve Fikret Aldinç, Musa Çetiner, Rıfkı Manavoğlu, Sadettin Tuzlakoğlu’nu ve diğer büyüklerimizi unutmak mümkün mü? Hepsi gecemizi onurlandırdı.Evet Tuna Güneysu, Çoşkun Demirbakan, Recai Çaloğlu, Serdal, M’Bayo gibi Yeşil-Siyahlı futbolcularımız, eskisiyle yenisiyle Sakaryalılık olgusunu çoşkuyla paylaştı.Bizim Sakarya Gazetesi ve tüm diğer yerel medya emekçilerimize, zorlu yollarında büyük başarılar, nice hizmet yılları diliyor, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünde ne denli önemli mihenk taşı olduklarını da biliyorum.Bu arada Galatasaray nasıl olup da, Fenerbahçe tarafından sunulan fırsatlara duyarsız kalır, şaşıyorum! Malatya ve Sivas deplasmanları sonrası elde kalan, kaçırılan değil, tepilen liderlik şansıdır. Hele hele Yiğidolar karşısında kazanmak için Hasan Şaş’ın yırtınması ve Ferhat’ın iş ciddiyetinden başka ne yapıldı? Evet Saidou ve Song da çok uğraştı ama Iliç işlerini temizlemek için!Beyefendi bir hanımefendiye yanaşıyor; ‘Afedersiniz köpeğiniz birşey yapar mı?’ ‘Hayır yapmaz ama şu anda ayağınıza yapıyor!’ Hadi diyelim ki adam kadının güzelliğine kendini kaptırdı, daldı. Ya Gerets? Iliç’in neyine dalıyor? Arkadaş şu anda ayak kısmında, ama ya sonra!
‘’Sivas ellerinde‘’
Süratli başladı oyun. Her iki taraf da kendi alanında topu eveleyip gevelemenin tehlikeli olacağının bilincinde. Gecenin gerçeklerine göre kurgulanan futbol anlayışının yansımasıdır izlenenler. İnce işler ve sanatsal yapıtlar göremiyor, tempodan keyif alıp pozisyon acemiliklerinde de uyuz oluyorsunuz.Gerets, erik hoşafı kıvamından öteye geçemeyen futbol üretiminin yılmaz bekçisi Iliç’ten ne bekler? Anlamak mümkün mü? Henüz oyunun başı, bir pas ileri doğru, top rakibe. Az sonra bir pas daha, bu kez kendi alanına. Yine top rakibe. Kontra olanağının alası. Saidou ve Song, Sasa’nın kulaklarını çınlatmış fakat o anlamamıştır!Belçikalı’nın Ferhat tercihine bakıldığında da şapka çıkarmalı. Galatasaray müessesesi ekolojik ürünü bu çocuk bir harika. Her haliyle. Ali Yavaş yönetimindeki alt yapı sorumlularına da yetiştiren ana ve babasına da helal olsun. Futbol değerlerini zaten izliyorsunuz. İnsani değerlerine de ben şahit oluyorum. Tek kelimeyle maşallah. Hem Ferhat hem diğer yavru Aslanları Rabbim nazardan korusun.Sivasspor duraklama devrini atlatıyor gibi. Diri ve istekli. Yalnız Lorant kafamı karıştırdı. Almanca kursu mu açmış ne? Maçı bırakmış, tribüne konuşuyor. Yaz sezonu gurbetçiler gelince kapalı tribün sakinleri şakır şakır Almanca konuşur olacak. Olacak da Sivasspor acaba ne zaman şakıyacak? 10 maçtır dut yutmuş bülbül.Hiçkimse boşa konuşmasın. Cihan gecenin güzelliklerine lüzümsuz yere limon sıkmış, kırmızıyı görmüştür. Cihan yok, Iliç ve Heinz zaten yok. Ne olacak şimdi? Şükür ve Sabri girdi, maç mı? Başladığı gibi bitti. Galatasaraylılar’ın Fenerbahçe’yi yakalama gibi bir niyetleri yok. Tek şutun Ferhat tarafından atıldığı oyundan belli.
‘’Muhtelif portreler!‘’
Önce düşünmek gerek çünkü, oysa bu gereklilik bırakın sade vatandaşı, sorumlu konumdakilerin dahi başvurduğu bir yöntem değil ülkemizde.Mükerrem Taşçıoğlu: Siyaset sahnesi deneyimiyle kongrelerde esip gürleyen Galatasaraylı. ‘Param var ama vermiyorum, çünkü bu yönetime güvenmiyorum!’ Duayenliği tescilli portreye bakar mısınız! Galatasaray’ın batağa saplanmasının 10. yıl kutlamalarına ramak kalmışken, esip gürlüyor. 1996’dan beri neredeydiniz Sayın Taşçıoğlu? Bunca yıl kulağınızın üzerine yatıp da, şimdi ayaklanmanız ve yenilip yutulmayacak söylemlerin sahibi olmanızın, tek tarifi var; ‘Taşçıoğlu iyi niyetli davranmamakta, şu kritik dönemde taş koymaktan başka işe yaramamakta.’ Mevcut yönetim kabahatli olabilir de, Galatasaray’ın suçu ne?Faruk Süren: Başarıların ardına bakmak nasıl gerekliyse, rezilliklerin ilklerine bakmak da şart. Alp Yalman, Adnan Polat, Yurdaşen Karahasan, Doğan Hasol ve eski yöneticilerin kurduğu sağlam yapı ve futbolcuların özverisiyle kazanılan UEFA şampiyonluğunu sahiplenen portre, eski arkadaşlarının emeğini gözardı etmişti. Sonra Galatasaray mali yapısının da içine etti, bu günlere gelindi. Eğitim, kültür ocağı camianın dahi balık hafızası kriterleriyle durduğu yerde, Süren meydanı yine boş buldu ve ortaya çıktı.Fatih Terim: Başarıları üstlenen ama ‘Başarısızlık varsa benimdir’ dese de, unutan bir başka portre. Ekip bütünlüğü dersleri veren, nedense uygulamayan Terim, Almanya’ya gidemediği için değil, ekibine sahip çıkmadığı için sınıfta kalmıştır. ‘Suçlular arasında adım var mı? Hakedenler de zaten cezasını buldu!’ dediği anda, 2000 sonrası eleştirdiğim yapıyı yine örneklemedi mi? ‘Hepimiz yanlış yaptık, fakat bazı arkadaşlarım ceza aldı. Bunun üzüntüsünü çekiyorum’ dese ne kaybederdi? Canaydın’ın Terim’e güvenmesi ve transfer sorumluluğunu teslim etmesi suç mu? 60 milyon dolarlık faturanın ve büyük zararın, merkezinde neden Terim yok? 2000’den itibaren her girişimi hüsranla biten biri, Yüce Rabbin adaletini hiç bir zaman aklından çıkarmamalı. ‘Ekip’ söylemini dilinden düşürmeyen fakat yöneticisini, futbolcusunu tarumar eden portre son 5 dakikayı değil, son 5 seneyi sorgulamak zorunda.Haluk Ulusoy: Fenerbahçeli Semih’in üç maçlık cezasının hasıraltı edilip, Hasan Şaş ve Orhan Ak’a kendi soyunma odalarında yaptıkları nedeniyle verilen cezaları niçin irdelemez? Semih neden oynadı? Hasan ve Orhan niçin çarpıldı? Galatasaraylı oldukları için mi? Futbolla ilgili haksızlıklarda ilk tepki vermesi gereken portredir Ulusoy. Hele hele Okan Koç meselesi! Tarafsızlığını her platformda örneklemesi gereken TFF Başkanı, kan kaybına erken başladı.Hayri Kozak: Galatasaray’ın doğru portresi. 10 yıl önce bugünü saptayan Kozak, şimdi de bugünden 10 yıl geriye doğru gidecek. Neleri işaret ettiği de pekişecek. Bu sabah 10.30’da mutlaka Lütfi Kırdar’a gidin.
‘’Zayi ilanı!‘’
Zaman zaman Diyarbakırspor daha mı kalabalık oynuyor acaba diye düşündüm. Birkaç kez saydım ve onların da 11 kişi olduğuna emin oldum. Öyleyse sebep ne? Üzerine zeytinyağı dökülmüş teflon tavadan farksız bir zemin olabilir mi? Ama ev sahibi de aynı zeminde. Hımmm... Demek ki Biyediç’in talebeleri daha fazla istiyor galibiyeti. Rakibe alan bırakmadıkları gibi, nefes alma şansı bile vermeden hemen her topa müdahele ettiler. Galatasaray’ın bloklar arası bağlantısı darmadağın oldu. Hiç olmazsa kapalı tribünün arkasındaki blokları görseler ve onların muntazam duruşundan esinlenseler ya! Kimbilir belkide rakip baskısından fark edemediler!Diyarbakırspor oyun düşüncesi ve temposuyla iyi takım görüntüsü verdi. Bir şut direkten, diğeri Aykut’tan döndü. Hem çalım atan hem de topa iyi vuran futbolcuları var ve bu avantajlarını kullandılar, fakat golü bulamadılar. Sedloski, Burhan, Mohammed ve İlyas şanssızdı. Galatasaray’da en olumlu işleri üreten Heinz oldu. Orhan Ak kamikazeden farksız her pozisyonda vardı, ne hücum, ne de defansta asla yılmadı.İkinci yarı Iliç var, Volkan yok. Daha fazla topla buluşup oyunu kontrol etmeyi başardılar. Ama rakibe pozisyon vermemeyi başaramadılar. Savunma yalnızlıklarının, Ergün ve Cihan’ın mükemmel kademe anlayışlarıyla hüzzam şarkıya dönüşmediğini söylemeliyim. Bu arızalarda savunma anlayışından bi haber Iliç’in katkısı olduğu da bir gerçek elbette. Hasan Şaş gitti Sabri geldi.Son 15 dakika Diyarbakırspor kazanma, Galatasaray da beraberliği kurtarma adına kahramanca mücadele ediyor. Bu vaziyetse, ayakta kalmayı başaranın sevineceğini gösteriyor. Aykut, Sedloski’nin kafa vuruşunu muhteşem çıkardı. Ev sahibinin onca kaçanından sonra Galatasaray’ın en iyisi Heinz golünü de attı: 0-1.
‘’Ek Het Jon Leef!‘’
O devirde Afrika’da yaşıyor olsam, onca başarı ve becerisi(!) sebebiyle, Faruk Süren’i çok sever ‘Ek Het Jon Leef Faruk’ dedikten sonra üzerine de kazanda haşlayıp suyuna kereviz ve havuç katıp yemek ister miydim bilmiyorum. Zaten Afrika’da kereviz ve havuç yetişiyor mu onu da bilmiyorum.Bazı ülkelerde, az okuyan, bilginin peşinde koşmayan insanlar ağzı laf yapan portrelere bayılır. Süren de çok güzel, çok etkili konuşan üstelik vizyonu(!) olan şık bir adam. İçindekini boş verip sadece zarfa bakarsanız bayılırsınız. Özhan Canaydın’ın en büyük arızası asık suratı, dolayısıyla zarfın bozuk olması. O halde elbette ters ters bakan adam yerden yere vurulacak, ‘poker face’ modeli omuzlara alınacak.‘Off the record’ programını izlerken, aklıma geldi! Cin gibi zeki Altan şimdi sorar mı ‘Babanız nasıl?’ diye! ‘Fuat Süren ülkenin en önemli holdinglerinden birini kurmuş, büyütmüş, dünya standartlarına taşımış, sonra sizin vizyonik yönetiminize bırakmıştı. Bugün vaziyet ne?’Baba Süren’in 70’li yaşlarda sahip olduğu çocuğuna nasıl sahip çıktığını ve nüfus kağıdına geçirdiğini biliyorum. ‘Adam gibi adamlık’ işte buna derler diye de iddia ediyorum. Ama merak da ediyorum, Oğul Süren Galatasaray’da yaptığı işlerin makbul olanlarına sahip çıkıyor da, bela olanlarına nasıl arkasını dönüyor?Kanadalı Brisbin’in maliyeti nedir? İnsan kulüp işleri için angaje ettiği bir mimara özel işlerini nasıl yaptırır? Şifreli disketlere 12 milyon dolar ödeyen ve elinde bir karton ASY projesi kalan Galatasaraylılar, Faruk Bey’in Brisbin yapımı sinemalarına gitsin ve hiç olmazsa bunlar bitmiş diye sevinsin!Canaydın elbette hata yaptı. Faturası da ortada zaten. Ama dramın arka yüzünde ve özünde Faruk Süren ve ekibi yapımı senaryolar var. Olan biteni 10 senedir anlatıyorum, Hayri Kozak ve İnan Kıraç’ın kongrelerdeki söylemleri bana bile ışık oldu da, Galatasaray’ın seçkin kongre üyelerine nasıl olmadı?Vatan Gazetesi yazarı Yavuz Semerci, pazar günü Galatasaray’ın hali-pür melalini en net ve anlaşılır şekilde yazmış. Kafası daimi birinci vitese takılı, iki-üç-dört ve beşinci vitesten mahrumların dahi anlayabileceği şekilde. Bu yazı çoğaltılıp idrak zorluğu çekenlere dağıtılmalı.Ünal Aysal’ın fedakarlığı dillerde. Peki AIG hisseleri ne kazanıyor? Aysal Hilal-i Ahmer Cemiyeti mi, yoksa tatlı kar payı adına mı aldı? Camiada bulunup da, adamlık ve dürüstlükten dem vuranlar, Canaydın’ın kucağına nasıl bir çocuk bırakıldığını da açıklamak zorunda. Başkan’ın günahlarını empoze edenler, sevaplarını da paylaşsa ya!Aklıma her şey gelirdi de, Fenerbahçeli dostların hakem kıyaklarından böylesine mutazarrır olacakları gelmezdi. Dünya gerçekten değişiyor! Değişiyor da, Galatasaray camiasında tersine değişiyor! ‘Fenerbahçe yol aldı’ diyenlere kızmayın. Onlar her platformda yol alınca, hakem işlerinde de yol alacak elbette! Sizler birbirinizi, dolayısıyla kulübü, Afrika usulü yemeye devam edin. ‘Ek Het Jon Leef Galatasaray’ demeyi de ihmal etmeyin, kazan kaynıyor nasılsa!
‘’Yürek meselesi‘’
Gaziantepspor dengeli başladı. Hüseyin Kalpar, “Önce tartalım sonra bakalım!” demiş. Demiş de Tarık İbrahim M.El Taib, adını söylemekten kolay bir pozisyonu ziyan edip dışarı atınca, konuğun kaderi de değişti. Galatasaray sağ gösterirken sol vurdu. Hasan Şaş kendi kanadından çuvaldız gibi batarken, soldan ortaladı. Ümit Karan’ın neşteri atmasını sağladı. Gaziantep savunması “Acaba tefekküre mi daldı?” diye sorduracak bir dalgınlığa teslim olunca, Karan alışılmış operasyonlarından birini daha yaptı: 1-0. Hemen ardından Ayhan Akman’dan tanksavar mermisi gibi bir top. Karan dokunuyor ve 2-0. Gaziantep aklın almayacağı gol pozisyonlarını kaçırıyor. İstediğin kadar derli toplu oyna. Gerekeni yapamazsan, faturayı ödersin. Tabeladaki durum bu. Veysel, Fenerbahçe standartlarına göre şahane bir gol attı. Eliyle! Ama forma rengi başka olunca ikinci sarıdan erkenden gitti. Aslında Müftüoğlu da bu üçkağıt girişimini yemedi. Futbolcuları, ayak topunun el ile oynanmaması şartını öğrenmeleri için kursa mı göndermeli? Durum gittikçe vahimleşti. Yabancılara (örneğin Anelka, Nobre) daha iyi futbol için tonla döviz veriyoruz. Onlar hentbol girişimine katkı yapıyor!Aydın dururken İliç fuzuli işgal diye düşünüyor, fakat milli hizmet(!) adına Dünya Kupası’na hazırlamamız gereğini de gözardı edemiyorum. Ligimizi temsil edecek ya! Neyse Gerets tek devreyi yeterli gördü ve Aydın girdi. Lazarov kırıta kırıta oynayan Kırita’nın, Kaya da Hasegiç’in yerine... Rumen’in dolaştığı sahada Bulgar bela olmaya başladı, yetmedi. Gaziantep savunması topa müdahale yerine yine eşelendi. Karan da üçledi, Şükür dörtledi, Heinz beşledi ve Necati altıya bağladı.
‘’Hata bende mi?‘’
Mesela Agali... Bu çocuk sabahları bisiklet arada futbol akşamları da kürek çalışacak, gece yarısına doğru da ipe bağlı topa kafa vuracak. Belki seneye olacak! Azıcık güçlü, biraz becerikli, bir kısım da gol vuruşu bilgisi olsa, Erciyesspor’un ilk devreyi 3 golle bitirmesi işten bile değil. Fakat arkadaş ne havada, ne de yerde var. Yani? Fuzuli işgal. Bu arada Niyazi’nin 7. dakikada çizgiden çıkardığı top nedeniyle, atmış kadar olduğunu söylemeliyim.Amentü bilmeyen imam olur mu? Olmaz. Peki savunma aksiyonlarından bihaber futbolcu olur mu? O da olmaz. Ali Akdeniz geldi, gidiyor futbolun amentüsü savunma aksiyonlarından haberi yok. Kayserililer’in sol kanadını Coridon ve Abdurrahim yol geçen hanına çevirdi, Akdeniz istifini bile bozmadı. Mavi-Siyahlı ekibin döğüşken futbolu dumura mı uğramış ne? Sağda İlhan, orta alanda Emre ve hücum bölgelerinde de Cenk’in girişimleri de olmasa tuzsuz, sarımsaksız mantı tadı.Ankaragücü mü? Baliç antika billur kadeh! Dokunmayacaksın. Ya savunma? Her yakalanışları teklike. Sanki ipi kopmuş araları kapatamıyorsun. Sedat kordonu kısa avize misali, hafif arkada duruyor da... Nafile.İkinci yarı Ankaragücü daha etkili başladı ama golü ev sahibi attı. İlhan şahane vurdu 1-0, hemen ardından Umut içeri bıraktı 1-1. Karşılıklı gelgitler ve Niyazi’nin örümcek ağlarını alması 1-2. Atmış kadar olmuştu ya! Şimdide attı. Karaman’ın koyunu, çaktırmadan aldı oyunu.
‘’Organize işler (!)‘’
Kendimize dahi söylemekten çekindiğimiz gerçekler, bir bir su yüzüne çıkmakta artık. Ülkenin her platformdaki olumsuz görüntüsü, sahipsizliği Avrupa standındaki yerimizi en kötü mevkilere taşımıştır zaten. Yani? Oralarda bizlerle ilgili, pozitif kanaat yoktur. Bu nedenle de uluslararası her mahkemenin kesin zanlısı, elbette suçlusu tayin edilmemizde hiç sakınca görmez, kalem kırarken de, asla ellerini titretmezler. Eşi bulunmaz zannedip, seçtiğimiz veya tayin ettiğimiz kimlikler, bizi doğru temsil eder mi? Hayır. Siyasetten bürokrasiye, oradan spora veya diğer birimlere, nereye bakarsanız bakın kokuşmuşluk almış başını gitmiş. Maliye Bakanı kaçak villalarını kurtarma çabasında. Naylon fatura ayıbı kanunla örtbas edilmiş. Başbakan’dan ‘TÜRKÜM DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM’ söylemini duyamadığınız, spordan sorumlu bakanın nelerle uğraştığına şaşırdığınız, deneyimsiz vali ve emniyet müdürleri nedeniyle ortalığın çetelerin hükümranlığına terk edildiği bir ülke. Silahlı kuvvetlerin en güvenilir kurum olduğu, vatandaşlarınca haykırılan ama birilerinin o değeri de yıpratmak için haince planlar silsilesine giriştiği bir ülke. Yetişmiş vali, bürokrat ve polislerin, merkeze çekilerek battal edildiği bir ülke.Bizlerin dahi doğru dürüst sahip çıkamadığı değerlere başkalarının sahip çıkmasını bekliyor, üstelik gerekeni yapmıyorlar diye kızıyoruz. Sanki gereken doğruları örnekledik de! İsviçreliler dolayısıyla FIFA örnekleyecek. Böyle başa, öyle tarak. Bıçakcı’yı yere göğe koyamıyorlar. Ama akıl edipte sormuyorlar ‘Hiçbir yaptırımının olmadığı, yönetimini kurmadığın, bilmediğin, anlamadığın kritik görevde ne işin vardı?’ diye. Türkiye tarihinin en ağır sportif cezasını alıyor. İşin başındaki kişi alkışlanıyor. Böyle garabet olur mu? Kahramanlık kriterleri değişti de haberim mi yok!Bir başka kahraman da Fatih Terim! Yardımcısı, futbolcusu, herşeyden önemlisi ülkesi ceza almış, ‘Ben yokum’ diyor göğsünü gere gere. Zaten sen olmadığın(!) için oldu bu işler. Eğer sadece görevini yapsan, şu yaşananlar yaşanır mıydı? Türkiye’nin aldığı cezanın, taraftarın yaşayacağı mahkumiyetin sorumlusu Şifo Mehmet, Emre, Alpay, Serkan mı sence? Organize işlere(!) giriştiniz, yüzünüze gözünüze bulaştırdınız.Haluk Ulusoy ‘Değiştim’ demişti. Değişmiş(!) Başka söze ne hacet.Yanarım yanarım bırakın Türkiye’yi, Dünya’ya örnek olan Sakaryaspor Başkanı Selahattin Aydın için yanarım. Kulüp başkanlığını, ekmeğini ilkeleri ve dürüstlük adına feda eden adam gibi adam şimdi mutlaka düşünüyordur, ‘Acaba değdi mi?’TFF Başkanı, Fatih Terim meselesinde A dan Z’ye yanlış yaptı. Bu tercihinin faturası mutlaka çıkacak ve kendisini üzecek. Deneyimlerim beni pek yanıltmadı. Yine yanılmayacağımı sadece düşünmüyor, inanıyorum. Benzeri uyarıları Özhan Canaydın’a yapmıştım. Pek değil, hiç kulak asmadı. İki ay önce yediğimiz bir yemekte ‘3 yıldır söylediklerin hep doğru çıktı’ demişti. Şimdi ne oldu? Kurumların başındaki sorumlular, kafasında hiçbir hesap olmayan ve düşündüğünü söyleyenlerden pek hoşlanmaz. Tecrübelerimle sabit. İşler sarpa sarınca da yakın(!) akıl hocaları kaybolur. Canaydın’ın şimdi karşılaştığını Ulusoy yaşamıştı. Korkarım ki, yine yaşayacak.