‘’Galatasaray Liseliler‘’
Gelelim futbol gazilerine! Anlaşıldı ki, Gerets’in şampiyon olmaya niyeti yok. Galatasaray ilk dakikada atacaktı, olmadı, çizgiden döndü. Ardından Cenk’in vuruşu, Song’un çizgide tutuşu. Yani 1-1 devam edeceğine, 0-0 devam etti. ‘Ayvaz Kasap, hep bir hesap’ işini Orhan Ak bozmak istedi. İyi de vurdu ama Fadel uzadı, çıkardı. Sonra Cenk’in bomboş kalıp, atamaması var.Galatasaray baskı kurdum zannediyor, zannederken de ne kontralar yiyor, neler... Sürprizler oyunu futbolda davul dengi dengine vururken, bu azizimin azizliği vakitsiz zurna peşrevi gibiydi. Sektirdi ve Ayhan Akman’ın şık golü: 1-0.TFF kapıları sonuna kadar açacakmış yabancılara. Açsınlar. Hatta onlar için Malatya’daki gibi sevgi şefkat villaları da yaptırsınlar. Türkiye yabancı uyrukları acemileri yetiştirme yurdu. Örnek mi? Agali ve ev sahibinin pilici. Daha da niceleri...Kuş gribinden yırtmak için dünyanın, piliç sevgisinden kurtulmak için de Gerets’in aşı olması gerek! Iliç yine göremediğim harikalar yaratıyor (!), yaratıyor ki, Galatasaray takımında oynuyor.Erciyes savunması bir daha göbeğini kaçırdı, Necati oklava gibi düzeltti: 2-0. Sonra Cim Bom tek pasla evlere şenlik bir gol yedi: 2-1. Hakkını yemeyelim, Cenk topu iğne deliğinden geçirdi. İkinci yarı bir de banttan usta bilardocu gibi attı: 2-2.İki taraf da çok pozisyon veriyor. Muhtelif boy ve ebatta savunma komedileri izleniyor. Gerets, Hakan Şükür’ü neden kafasına taktı ve iyi oynarken dahi hep son dakikalara bıraktı? Cevap mı; 3-2. Golü atan kim ki? Sonra dördüncü de geldi, yine Şükür’ün asisti ve Hasan Kabze: 4-2.
‘’Naylon harekatı!‘’
Kulüp iyi niyetli olmayanlarca madden göçertildi ve günümüz vaziyetine erişildi. 500 yıllık kültür ve eğitim ocağının bağrından çıkmış spor kulübünün haline bakınız. Bu vaziyeti haketti mi Galatasaray? Asla... Fakat kontrolsüzlüğü sezen vizyon(!) sahipleri sportif başarıların da ardına sığınmış ve yapıyı maddi-manevi boşaltmıştır.Hüseyin Perviz Pür ve Cengiz Ergani isimli bağımsız murakıpların raporuna göre Galatasaray’ın 30.09.2001 tarihindeki borç alacak farkı 116 milyon dolardır. Daha sonra kısa müddet Cansun yönetimi... O dönemde Özhan Canaydın’a ‘Sakın göreve talip olma, yanarsın!’ diye FANATİK’te yazmış, benim bildiklerimden dahi habersiz olduğunu, peçeli muhasebe kayıtlarını dilimin döndüğünce anlatmıştım. Dinlemedi. Yandı! Geçen perşembe günü Vatan Gazetesi Genel Yayın Müdürü Yavuz Semerci, köşesinde şu andaki dramın nedenlerini bir kez daha anlattı.En büyük medya desteği şu anda Yiğit Şardan’a. Asık suratlı Canaydın modeli sonrası, sempatik gelebilecek bir yüz. Ama Şardan’ı bekleyen son Canaydın’dan asla farklı olmayacak. Neden? Çevresini ve gerçekleri doğru analiz edememiş belli. Cüneyt Karakaya röportajı ve cin gibi soruları, Şardan’ın eksik donanımlı olduğunun adeta fotoğrafı. İşte birkaç cevap; ‘Gelir-gideri şu an söyleyemem. Kaç branş var hemen söyleyemem. Kaç lisanslı sporcumuz var, bilmiyorum. Kaç şirket olduğunu bilmiyorum.’ Dört yıllık hazırlık süreci ve ‘Bilmiyorum’ merkezli cevaplar. Başka? ‘Riva’yı ve onun dışındaki tüm gayrimenkulleri en doğru şekilde değerlendireceksin. Stadını yapıp Futbol AŞ’yi yapılandıracaksın. Ve dışarı çıkan hisselerini tekrar kulübe kazandıracaksın. Bankalarla olan borç ilişkini de düzene koyacaksın’ Yani? Galatasaray camiasının 10 yıldır dinlediği söylemlerin tekrarı. Ya formül? Gizli!Peki... Kimlerle yapacak bu işi Şardan? Süren Futbol AŞ’nin başına gelecek. Başka? Mehmet Cansun başkan yardımcısı olacak. Ayaklı şakadan farksız biri de futbol şubesinin başına getirilir ve işlem tamamlanır! Bu yapılanmanın sonu hüsrandır. Galatasaray’ı bu hale getirenler kimler? Anımsayın ve iddiamın ne denli geçerli olduğunu saptayın. Alp Yalman’ın tertemiz teslim ettiği muhasebenin ne hale, hangi modellerce getirildiğini bilmeyen mi var? Varmış. Varmış ki, aynı kimlikler reçeteye ilaç diye yazılıp yola çıkılıyor.Semih Haznedaroğlu vazgeçti gibi... Niçin? Ünal Aysal ‘Dur!’ dediği için. Sonra Aysal farklı bir stratejiye geçti ve galiba Şardan’ın izinde ‘Devam’ dedi. Camiada güven sembolü olmuş, böylesi bir kimliğin yönlendiriliyor gibi gözükmesi şık değil.Özhan Canaydın’ın en büyük sıkıntısı kendisini anlatamaması. Paylaşımcı olmaması. Yanlış adreslerde dolanıp, ayak oyunlarına gelmesi... Bazı TV’lerde senelerdir yuttuğu dolmalara doyamaması da cabası... Dramın en belirgin anlatımı 72 milyon dolar verdiği halde, yerin dibine batırılıp bırakılıyor. 23 milyon dolarlık kapı gibi hisse alan, yani garantide olan kahraman oluyor. Kulübü batıranlar da kurtarıcı muamelesi görüyor. Tüm bu olaylar kültür, eğitim, bilgi ve spor ocağı denilen mekanda oluyor. Vah, vah!
‘’Ya Türkler!‘’
Sakarya Vadisi, Toroslar, Orta Anadolu, Ege, Karadeniz ve Trakya’daki mezradan farksız köyleri görmezden gelenler, doğu fakirliğini rant kapısı yapmış, sömürmekte. Sanki fakirlik sadece o tarafta, diğer yöreler güllük gülistanlık! Kim bilir belki de suskunlukla, her yamukluk düzelir diye umuyoruz. ‘Sabrın sonu selamet’ derler ya, inandık bekliyoruz! Aslında bu lafı kim çıkarmışsa, gözlerinden öpesim geliyor ama sahibini bulamıyor, yine de arıyorum.UEFA Kupası’nı kazanan, Dünya Üçüncüsü olan futbolcularımız vardı. Şimdi çok azı kaldı. Şöylesi daha doğru; ‘Çok azı bırakıldı.’ Evet Galatasaray’ın o müthiş kadrosunu tarumar edip, sağa sola saçanlar, hiç utanmadan kurtarıcı rolüne soyunmuş, yine ortalarda. Kendilerinden medet uman ‘Dev’ yazar ve TV programcıları var. Hiçbiri sormuyor; ‘Kardeşim sen bu kadroyu hangi akla hizmet dağıttın, kulübü milyonlarca dolar içeri attın?’ Aynı realite ulusal futbol takımı için de geçerli. Ay-Yıldız’a Dünya zirvesini tattıran, trilyonlarla sağlanamayacak tanıtımı yapan Türk çocukları da aynı mantalitenin kurbanı olmuş, benden başka ‘Yahu siz ne yapıyorsunuz?’ diyen olmamış. Muhterem yurttaşlarımız da her olumsuz olaydaki gibi, sabırla(!) bakmıştır.Memlekette ‘sabırlı’ çok yetişiyor da, futbolcu pek yetişmiyor. Bu nedenle hiç olmazsa onları koruyalım. Seneler önce Fatih Terim’e çağrı yapmıştım, ‘Hocam Türk çocuklarına sahip çık. Kelle alma. 70 milyonluk Türkiye’de topu topu 300-500 üst düzey futbolcu var. Bu sayıda eşşek kalsa, sivil toplum örgütleri ve hayvansever dernekleri hareketlenir, koruma programları hazırlanır’ diye. Hoca tınmadı. Tamas, Pinto, Lukunku ve daha nicelerini doldurdu. Milyon dolarlar mı? Dışarıya uçtu!Geçmişte Terim’e Türkçe anlatamadığımı, Belçikalı’ya nasıl anlatacağım! Sezon başından beri yazıyor, söylüyorum; ‘İliç ve Heinz Galatasaray’a maç kazandıracak nitelikte değil.’ Yabancı futbolcu onların ülkesine ihracat girdisi sağlamak için alınmaz ki. Bu ikili yan gelmiş, yatıyor, parasını alıyor ve Dünya Kupası’na hazırlanıyor. Onları Almanya’ya dinlenmiş, sapasağlam, bakımlı ve dingin gönderecek, liglerinde turşusu çıkmışlar karşısında izledikçe, ‘Vay be... Ne biçim beslemişiz’ diye sevineceğiz!Erik Gerets kalan dönemi doğru değerlendirmek zorunda. Yeter artık. Bizden başka herkese sahip çıkılan yerde soruyorum; ‘Ya Türkler!’ Hadi içimizdeki bazıları, ‘Tohumuna para mı verdik!’ felsefesini biliyor ve güdüyor. Ya Gerets ve yandaşları nereden biliyor?
‘’Ulu Önder‘’
Tribünler bu anlamlı çağrıya coşku ile katıldı. Helal olsun Karadenizliler’e. Büyükanıt Paşa ve şahsında askerimize yapılan yamukluktan sonra şu güzel ulusal birlik havası müsekkin gibi geldi vallahi... Galatasaray nasıl tarif edilmeli. Ufak tefek alışveriş peşindeki mahalle bakkalı gibi. Olana bereket zihniyeti.Sarı-Kırmızılılar, tribünler boş görünen bir pas hareketliliği içinde. Top kontrolü ayaklarında al gülüm ver gülüm gidiyorlar. Nereye kadar? Rakip ceza alanı civarına. Sonra? Trabzon savunması kazanıyor ve güm diye rakip tarafa atıyor. Hımm... Belli... Bordo-Mavililer stok yapıp toptan vurgun peşinde. Yani? Bir taraf topu kullanıp üretim çıkartabilir miyim diye uğraşırken diğerleri pas-mas yapıp vakit geçirmektense büyük iş peşinde. Sonuca gitmesi beklenen Fatih Tekke. Tekke’nin de Song ile Tomas hep ensesinde. Markajdan kaçıp orta alana giriyor ve boş alana çıkan Gökdeniz iş kovalıyor. Szymkowiak mı? O hakem ile uğraşıyor. Futbolcu milletini severim. Sallamaya da pek kıyamam. Ama şu İliç kafamı karıştırıyor doğrusu. Bazen acaba kafayı mı taktım diye düşünmüyorum desem yalan olur. Fakat bu arkadaş mücadele eder mi hayır, çalım atar takımı hücuma yönlendirir mi hayır... Savunma yapar, kafa vurur, top kazanır mı, ona da hayır. Peki ne yapar. Benim göremediğimi Eric Gerets görüyor. Başka? İliç’i Galatasaray’a getiren kimse o şahıs ve bir de Metin Tükenmez. Gerets ile lisanen anlaşma umudum yok. Demek ki Tükenmez’e kurs almaya gitmeli!Bu arada Gökdeniz ve Trabzonspor’un golü geldi. Perakende ile uğraşmadılar. Ivır zıvırsız, tek kalemde büyük avantaj sağladılar. 1-0... Sonra Hakan Şükür ile Aydın girdi. Doğru. Hasan Şaş ve Ümit Karan gitti. Yanlış. İliç kaldı. Daha büyük yanlış. Hayret Eric Gerets Marek Heinz’i kenarda unuttu derken, daha sonra o da girdi!Bu arada Necati çorbaya kaşık attı ve 1-1. Kalan dar vakitte kepçe sallayacak biri arandı, bulunamadı.
‘’Renk seçimi!‘’
Demek yüzer gezer vaziyette olsa 66 kişi olacaktı aday mevcudu. Neyse başkanlığa talip olanlar tamam da, 100 den fazla yönetim kurulu üyesi bulmak kolay mı? Bekleyelim, görelim.Renk seçimi dedim. İnsanların renk tercihleri doğal, hatta yaşamın bir güzel parçası. Ama sorumlu konumda olanlar, bu insancıl tercihlerini yanlış kullanıp, istismar etmeyecek, dürüst davranacak. Bu uyarıya sadece başkan adayları değil, gazete ve TV’lerde spor kamuoyunu bilgilendirmek üzere sorumluluk üstlenenler de dahildir. Özellikle de Sarı-Lacivert gönüllüleri.Alex de Souza nizami olmayan bir gol attı. Sıradan insanların kuralları bilmemesi bir nebze hoş görülebilir. Fakat toplumu yönlendirecek etkinliklerde görev alan, hatta kendini uzman ilan eden ve bu işten para kazananların, böyle bir hakkı olamaz. “Buz gibi gol verilmedi” diyenlere bakınız! Dahi Daum, Rıdvan Dilmen, Ziya Şengül, Selçuk Yula, Can Bartu, duayen ağabeyim Necati Bilgiç ve daha niceleri...Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp... Ya bilmediğini, bilirmiş gibi yazıp sade ve bakir vatandaşı kandırmak ne? Olacak iş mi? Yukarıdaki arkadaşların yanlış yönlendirmelerine Fenerbahçe TV ve Kanarya’nın sesi gazetesinde dahi prim verileceğini, hoşgörü gösterileceğini sanmam. İnsanlar doğruları duymak istiyor artık. Hayal üretim tacirlerinin ürünleri, Edirne’den çıkar çıkmaz “Defolu” damgasıyla iade ediliyor çünkü.Galatasaray 25. dakikadaki Ümit Karan atağında olmayan ofsaytla durduruldu. Aynı dakikanın içinde de golü yedi. Sarı-Lacivert gönüllülerden tık yok. Hayret, benden başka olmayan ofsaytlı suç unsurunu dile getiren de yok. Fenerbahçe’ye angaje kimlikleri anladım da, Galatasaray yorumcularına ne oldu?Tomas... Para meselesinde kapik kaçırmayan Hırvat futbolcu, kupa gecesinde neler kaçırdı neler! Hele hele, topa vurmak varken rakibe vurması, üstelikte mahalin hemen ceza sahası önü olması! Erman Toroğlu doğru söyledi; “Üst üste aynı fahiş hatayı böyle bir maçta yapanı bir daha oynatmazlar.” Menaceri buram buram Fenerbahçe kokan birini de, bırakın kulübü, Kadıköy’e bile sokmazlar. Anlayana!Mondragon’un yediklerini unutup (!) Aykut’u yerden yere vuran, hatta gözünü karartıp “Galatasaray maça kalecisiz çıkıyor vah vah” diye üzülenler(!) Kuldan utanmasa da, Allah’tan korksa ya biraz... Genç kaleci mükemmel oynamış ve maç eksiğine rağmen yüreğini sahaya koymayı bilmiştir. Kolombiyalı sonrası Aykut ve Fevzi’yle Galatasaray kalesi emin ellerde olacaktır.Fenerbahçe medyası en çok kimi hırpalar? Hakan Şükür, başka Hasan Şaş, başka Arif Erdem, Hagi... Neden? Canlarını çok yakmış, acı acı ağlatmışlardır da ondan. Kadıköy tarafı Galatasaray’dan kimi çok beğeniyor ve kolluyorsa uzaklaştıracak, kimilerine de aklına nasıl gelirse öyle sallıyor, hatta infaza kalkışıyorsa koruyacak Sarı-Kırmızılılar... Felsefe basit, rakibimin sarmaş dolaş olduğu, benden değildir.
‘’Boks maçı!‘’
Ama hiçbir şey yapmadığını zannettiğimiz yabancı sporcu az ama öz, puan alıcı yumruklarla malı götürür, maçı alırdı. Sonra boksörümüz ve bizler haksızlığa isyan eder, tepki verirdik. Oysa eksikleri ve olması gerekenlerin yapılmadığını görmeliydik.Fenerbahçe-Galatasaray maçı eskinin boks maçlarından farksızdır. Sarı-Kırmızılılar’ın olağanüstü gayreti, sahada paldır küldür koşuşması fakat en etkili olmaları gereken yerde fıslaması!.. Binbir zahmetle kazanılıp rakip alana taşınan topu böylesine kötü seçim ve pas arızalarına kurban etmemek lazım. Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe ceza sahası içi ve civarındaki hiçbir doğru aksiyona adını yazdıramadı.Daum, Servet ve Deniz ikilisiyle puan alıcı yumruk peşinde olduğunu peşinen belli etmiş, doğru da etmişti.Dün gece de yine Ümit Karan’a ofsayt olmadan kalkan bir bayrak, devam eden oyun ve Luciano’nun muhteşem vuruşu... 1-0 öndedir evsahibi. Sonra Galatasaraylılar tarafından yine boşa sallanan yumruklar. Yani rakibin can alıcı vuruşuyla biten ilk yarı. Galatasaray, ikinci devrede ne yapmalı? Enerjisini ve pas alışverişini doğru kullansa yeter. Bir kez becerebildiler bunu. Hasan Şaş, Şükür’e mükemmel bir top atıyor, o Ümit Karan’la en doğru yerde buluşturuyor. Karaoğlan’ın vuruşu ve 1-1.Gücünü doğru ve isabetli kullananın yol alıp, avantaj sağlayacağı bir heyecanlı serüven izlenecek beraberlik sonrası... Cüneyt Çakır’ı kutluyorum. Aykut ve Alex’in pozisyonuna ‘gol’ diyen Fenerbahçeliler’i de önce insafa, sonra kural kitabını okumaya davet ediyorum.Tomas olmaması gereken yerde faul yaptı, Aykutsa yanlış hesapla terse adım attı. Dönemedi! Alex’in serbest vuruşu ve 2-1.Galatasaray’ın üstün gözüküp, topu daha fazla kullandığı, iyi mücadele ettiği ilk 90 dakika sonrası ikinci raunt adına ASY her sonuca gebe. Boks maçı tempo ve heyecanı devam edecek yani. İşi, puan alıcı vuruşu beceren götürür, hepsi o...
‘’Hep köstek tam köstek!‘’
Sonuç ne mi olur? Bana 50 senedir söyleneni ben de size söyleyeceğim. Üç büyüklerin 90 dakika sonu neticeleri baştan hiç belli olmaz. Kimin kime pabucunu ters giydireceği de belli olmaz. Hele böyle iki ayaklı maçlarda 180 dakikanın sonunu beklemek, en iyisi ve en geçerlisi. Elbette en doğrusu.Ama yine de bir takım sportif kriterleri gözönüne almakta yarar var. Sezon başından beri maddi-manevi yerden yere vurulan Galatasaray, bir bütün olarak yoluna devam ediyor. Burada teknik kadronun rolü ve futbolcuların dayanışması kadar, çok zor şartlarda kulübü ayakta tutmaya çalışan Özhan Canaydın ve ekibinin de hakkını teslim etmek zorundayız. Hiçbir şey kendi kendine yol almaz. Bu bilinmeli. Gecikme de olsa, öyle de böyle de olsa, bir takım gereklilikler yönetimce sağlanmakta, yapı ayakta durmaktadır. “Parasız pulsuz yürüyorlar” edebiyatına asla katılmadığımı söylemek isterim. Galatasaray camiasında şu anda en fazla dikkat edilmesi gereken ayrıntı bünyede görev üstlenen profesyonel ve amatörlerin özveriyle çalışıp, kulübü, sportif yarışın zirvesinde tutabilme becerileridir. Üstelik hakem hatalarını doğru irdeleyecek gözler, başarının ne denli üst düzey olduğunu görecektir. Ezeli rakip lehine gündeme giren defolar, puan sayısını artırmış, kupada da bugünlere gelmesini sağlamıştır. Aksi halde Sarı-Lacivertliler hiç beğenilmeyen Beşiktaş’ın dahi altında bir yerlerde olacaktı. Bu bir iddia değil, net verilerle elde edilen istatistiki sonuçtur.Ligin zirvesindeki iki ekip erken final diye tanımlanabilecek 180 dakikanın ilk karşılaşmasında Şükrü Saracoğlu’nda... Fenerbahçe’nin son maçlardaki durgunluğu ve kaybettiği puanlar, hiç kimseyi yanıltmamalı. Neresinden bakarsanız bakınız, sonuçta rakibin adı Fenerbahçe’dir, kalitesi de bellidir. Özellikle son haftalarda yaşanan üzüntüler ve ligdeki durumlarının kritikleşmesi, Aziz Yıldırım’ı devreye sokacak ve bu realite de artı motivasyon olarak sahaya yansıyacaktır. Bu nedenle Galatasaray’ın zor bir gece geçireceğini iddia etmek, asla kehanet olmaz.Gerets başarılı. Fakat ‘başarılı’ tanımlaması, hata yapmadığı anlamına da gelmemeli. Sezon başından beri adeta sakız ettiğimiz konu şu; Sarı-Kırmızılılar orta alanda doğru yapılanamıyor ve bu sıkıntı yenilen gollerle sırıtıyor. Bu sezonun birbirinin kopyası gollerini anımsayacak, Samsunspor karşısındaki Tamer gollerine bir kez daha bakacak olursak, Mondragon’un kalesindeki goller adeta fotokopi makinası üretimi. Bu klasta ve iddiadaki bir takımın böyle goller yemesi ve aynı hataların tekrarı, bizleri düşündürmekte ve devamlı aynı uyarıyı yapmak zorunda bırakmaktadır.Aslına bakarsanız, Mondragon da başlı başına yazı konusu. Sezonun şu günlerinde Kolombiyalı, formunun zirvesinde olmalıydı. Oysa hiç de öyle değil. Yenebilecek ya da yenmeyecek tüm topları ağlarda görmek sürpriz değil. Bu alan Galatasaray’ın yumuşak karnıdır, üstelik Aykut ve Fevzi gibi son derece değerli ve formda iki alternatife karşın... Belçikalı teknik adam Uğur, Aydın ve Ferhat konusunda örneklediği yürekliliği kalede de göstermeli. Samsunspor karşısında sağ arkada değerlendirilen Sabri seçimi son derece doğru, üstelik de yararlı oldu.Hakan Şükür’ün polemik konusu edilmesine üzülüyor, ‘Kral’ın son maçta atılan gollerdeki etkinliğinin görmezden gelinmesi çabasına da hayretler içinde bakıyorum. Bir tarafın ‘hep destek tam destek’ felsefesinin uyguladığı yerde, Galatasaray’ın uygulaması ‘hep köstek tam köstek’se şu anda bulundukları konum, mükemmel değil de ne!
‘’Uyanmak gerek!‘’
Evet, Samsunspor deplasman maçlarında, Trabzonspor’dan bile fazla gol atmayı beceren, fakat futbolu ve kalitesi bulunduğu yerle ters orantılı bir firma. Yani, yenilen iki gol normal mi demeli?.. Hiç katılmıyorum. Orta alan dengesizlikleri ve yine o hatta bulunanların sakat savunma anlayışları, ligin en kaliteli defansını çaresiz bırakmakta...Dikkate bile gerek yok. Şöyle bakınız yeter: Galatasaray’a iki gol atan ve maçın yıldızı olan Tamer, nerede oynar? Samsunspor’un sağdış kulvarında, üstelik arkada! Demek ki, bu genci kontrol etmekle görevli önde biri olmalı; konuk ekibin hücum aksiyonlarında rakibi mutlaka kovalayacak ve savunmasını asla dengesiz yakalatmayacak.Orta alanda doğru ve yeterli kademe anlayışı yoksa, arkadakiler ne denli çırpınsa nafile! Samsunlular’ın sol kanattaki Celil’ini izleyen anlayış, Tamer için devreye girmedi. Oysa rakibin hücum düzeni belli. Forvetler devamlı hareket edip, çapraz koşularla alan boşaltıyor ve oralara, ama Adnan ama Celil ya da Tamer girip iş üretiyor.Sarı-Kırmızılı takımın en çok yediği goller o tür üretim anlayışının sonucudur. Song ve Tomas rakip forvetleri bunaltıyor fakat yetmiyor. Çünkü rakipten gelen sürpriz ataklarda çıkan orta alan sporcularına dur diyen yok. Eh bu denli boşa kaçırırsanız, cezasını da çekersiniz. Bu konuda Galatasaray orta alanının iki kenarı yeterli performans ve dikkati örneklemek zorunda. Olmuyorsa, Gerets bu anlayışa zorlayacak gereklilikleri sahneye koymak zorunda. Onca emek heba olabilir sonra!Gelelim hakem meselesine... Bu sezon da yine bir kısım arkadaşa maşallah. Öylesine usturuplu iş bitiriyorlar ki, çözebilene aşkolsun. Papila ne puan aldı bilemem. Bilemem de sahada olan biteni bilirim. Böyle şey olmaz. Hele hele Necati’ye yapılan faul... Resmen kasıt! Sarı kart lütfen gösterildi. Daha bir sürü suç unsuru girişim ve hakemin devam demesi. Olacak iş mi! Mesela Ümit Karan’ın en az bir metre arkadan çıkması ve bayrağın kalkması. O pozisyonu süzemeyen arkadaşa ne demeli bilmiyorum. Devir ‘Kazıklı Voyvoda’ devri olsa, çocuğun işi sopayı kaldırdığı anda bitmişti! Devir o devir değil, şükretsin.Mustafa Çulcu ve ekibinin deneyimine, dürüstlüğüne inanıyorum. Bilgi konusundaki donanımlarını da biliyorum. Öyleyse, kafasında 40 tilki dolaştıranlarla, işini dürüstçe yapmaya çalışanları ayırdetmeyi de bilecekler. Kritik günlere doğru gidilirken, fitili tutuşturup, herkesi yakmaya meyilli arkadaşlara dikkat etsinler. Kurunun yanında yaş yanıyor sonra...