‘’Dikkat hakem!‘’
Kadıköy abat edilirken, Galatasaray ince ince, bazen de kalın kalın testere hakemlerce budanıyor. Samsun-Fizan maçında infaz olmuş. Bu gerçeği tersyüz etmek için ASY mekan seçilmiş. Üstelik ilk kez değil, çok kez. Mecidiyeköy muhtelif kurbanlıkların yaşama iade merkezi mi? İki sezondur Galatasaray’ın hakları kitabına uydurulmak suretiyle gaspedilmektedir. Bu kulübün iç ve dış dertleri zaten başından aşmış. Yeter be. Volkan’a yapılanın adı ne? Önce çekme, sonra normal gibi gözüken müdahale ve sol ayağına çelme. Benim gördüğümü Cem Paprika görmez, ama hakem Papila ve yardımcısı nasıl görmez? Ve daha nice, ince kalın muhtelif işler!Samsunspor ASY’de özellikle mart aylarında kar yağdırır demiştim dün. Neredeyse haklı çıkaracak bir oyun oynadılar. Hatta Tamer’in golüyle öne geçmeyi de başardılar. İlk yarının son anında gelen Necati vuruşu beraberliği sağladı da ikinci yarıda yaşanması olası paniği önledi. Caner, Volkan’ı paketliyor, devam. Tolga, Necati’yi neredeyse çime puntalıyor, sonra da aynı Necati topu ağlara puntalıyor: 2-1. Tolga’nın yaptığı futbol garabeti, Necati’nin ki ise güzelliğidir. Sakatlanan, pardon! Puntalanan Necati’nin yerine rakiplerin pilici, Galatasaray’ın Iliç’i girdi. Hemen vaziyeti üçledi. Evet, Hakan Şükür’ün ortası Samsunspor defansının Ümit Karan korkusuna hatası ve 3-1. Celil zehrinin karşısına Sabri’nin panzehir olarak seçimi doğru karardı. Ayrıca Song-Tomas ve Orhan da iyi oynadılar. Volkan ve Saidou her geçen gün mükemmel ikili olma yolunda. Galatasaray çok çok iyi oynamasa da galibiyeti istiyor ve kazanıyor. Samsunspor tarafına bakarsanız Erdoğan Arıca’nın ekibi kötü oynamıyor. Oynamıyor da acaba bu günün yönetimi geçmiş dönemdekilerin muhtelif günahlarını, vebalini mi çekiyor? Düşünmek lazım!
‘’Ballıbahçe!‘’
Samsunspor deyince aklıma hep Mart ayı gelir. Neden? Yıllar önce yine ASY’da şampiyonluk neredeyse garanti diye düşünülürken Kırmızı-Beyazlılar Celil vasıtasıyla tüm umutlara mart karı yağdırmış ve Galatasaraylılar’ı şoklayıp gelecek sezon için paketlemişti. Daha sonra da Samsun’lu dostlar bu tür şoklama işlemlerini muhtelif kritik dönemlerde yine başarıyla uygulamış ve Cimbom, Karadeniz ekibine kaptırdığı puanlarla birkaç kez daha şampiyonluktan olmuştur.Yani? Bu gece öyle zannedildiği gibi kolay bir gece olmayacak. Hem tribünlerde hem de sahada akıllı, dengeli ve sabırlı olmak şart. Hasan Şaş ve arkadaşlarına elbette başkalarına küfür etmemek de şart.Ballıbahçe dedim yazının başında. Niçin? Her ne kadar kötülense, yerden yere vurulsa, hatta bazılarınca kaçmalı, kurtulmalıyım artık diye yemin billah edilse de futbol öyle ballı bir bahçe ki, hiç kimse dışına çıkamıyor. Pencereden kovulan, bakıyorsunuz bacadan giriyor. Bu konuda 30 yıllık deneyimim ve yaşanmışlıklarım var. Hele hele bazı öyle bahçeler var ki, ballı kere ballı! Sevgili Volkan Ballı sen sakın üzerine alınma. Görevini mükemmel yapıyor ve hizmetlerinle değerini tartışılmaz hale getiriyorsun. Ayrıca İhsan Ayhan, Tuncer Tefe, Selahattin Aydın, Ekrem Karaberber, Yavuz Köprülüoğlu, İsmail Yenice, Salim Karabacak gibi dostların da Türk futboluna aslanlar gibi hizmet edip zamanı gelince kenara çekilmesini bilen başka (!) işlere girişmeyip, etik değerlerini ve kimliklerini koruduklarını söylemezsem onlara ve onlar gibi az tanınan ama gerçekte çok olan futbol emekçilerine haksızlık olur.Evet bir kısım sözde futbol sevdalısı Ballıbahçe’yi kokain tutkunluğuna eşdeğer aşkla sever. Balını da yer! Onların bu hali kafamı karıştırır hatta kızdırır da. Ne yapılsa asla vazgeçmez, her delikten ama öyle ama böyle sözde futbol sevgisi adı altında sızmaya çalışır, hatta sızarlar.Son dönemde kemiksizliklere şahit oluyorum ki, aklınız durur. Aslında iyi de oluyor. Bizlere, sizlerle paylaşacak konular çıktığı gibi portreleri de tanıma şansınız ortaya çıkıyor. Geçen akşam Siyaset Meydanı’nda muhtelif boy ve ebattaki profiller, yine aynı gece İzmir Atatürk Stadı Protokol Tribünü ve Muhtelif otellerin lobileri... Öyle şeylere şahit oldum ki, Ballıbahçe arılarının vızıltıları, birbirlerini sokmaları, çıkar çatışmaları ama herşeye rağmen aşk içinde sarılmaları! Devamını da anlatacaktım ama yerim kalmadı. Bu portreleri beraberce irdeleyecek ve tartışacağız.
‘’Tekeden süt!‘’
Ulusal deneyimi olmayan fakat geleceği olanlarla kariyerini belgelemişler karması gibi birşeydi işte! O birşeyden doğru dürüst futbol beklenemezdi. Öyle de oldu zaten. Aslına bakarsanız, neredeyse 15 yıllık uluslararası tecrübe sahibi Fatih Terim ne düşündü, ne yapmak istedi ve ne buldu? O da pek anlaşılır değildi.Çekler’in ne denli çabuk olduğunu bilmeyen yok. Öyle bir sistem oluşturmuşlar ki, en yavaş olanı bile bizimkilerden hızlı sanki. Peki böyle bir çabukluk karşısında ne yapılmalı? En azından top kontrolü yüksek değerde sporcular seçilmeli. Var mıydı? Buyrun orta sahaya bakın ve cevabı siz verin. Hasan Şaş, Uğur Boral, Tuncay Şanlı, Necati Ateş... Her biri önemli futbolcu kuşkusuz... Ama hangisi top kazanan, üstüne de iyi kullanan, canı nasıl isterse pas yapan ve oyunun yönünü değiştirebilen kimlik? Hiçbiri... İşte bu orta saha ziyan oldu. Topla buluşturulamayan Ersen Martin ve Gökhan Ünal da ileride kayboldu. Ya savunma? Fazlaca kalıplı ve ağır seçimdi. Milan Baros, Jiri Stajner gibi adamlar karşısında Çekler’in orta alanında ekstra işler üretilip, bizimkilerin manevra zaafiyeti ortaya çıkınca, sadece mücadele eden, ayakta kalmaya çalışan bir Türk Milli Takımı izledik. Rakibin kazandığı penaltıda bu eksikler kendini çok net gösterdi ve Çekler’in golü geldi. İkinci yarı Yıldıray Baştürk teknik, Orhan Ak çabukluk, Nuri Şahin gençlik aşısı oldu. Ümit Karan mı? Gecenin rüyası.Çekler yine ders verircesine bir gol daha attı ve 2-0 öne geçti. Ondan sonra da üst üste oyuncu değişiklikleri... Gece neredeyse 0-2’lik sonuçla tamamlanacak derken, Terim’in aklına nasılsa Ümit Karan geldi! Orhan sol kanattan ürettiği etkinliklere mükemmel de bir şut ekledi, Petri Cech’ten dönen şutu Ümit Karan ağlara gönderdi ve son dakikada golcülüğüne en mükemmellerinden birini daha ekledi ve maç bitti. Bu skor hiç kimseyi yanıltmasın. Fatih Terim tekeden süt çıkarmanın değil, doğru seçimlerin ve doğru yerde doğru kimliklerin oynamasını sağlasın.
‘’İnsan hakları!‘’
Eksoz gazı ile soluk almak zorunda kalan Altaylılar’ın çilesi ve benzeri eylemlere sessiz kalanlar, mızrağın çuvala sığamayacağı olayların gelişmesine çanak tuttu. Doğu yöremizdeki en büyük sıkıntı terör değil, bu provokasyonları organize eden ve olayları körükleyenlere bir türlü hakettikleri cezayı veremeyen hukuk kavramı boşluklarıdır. Yöre insanının yanlış tanımı için her türlü girişimi reva gören düşünce, en sonunda sporu da alet etmeyi becerdi.Felat Hevedanlı, Bebe’yi tekmeler, Murat Hacıoğlu’nu kovalarken, sözde onları cezalandırdığını sanıyor ama Diyarbakır’ın spor camiasını yaktığını bilmiyordu. Belediye Başkanı bin kişiye bilet almış. Ekonomik gücü olmayanları sportif etkinlikten mahrum etmeme arzusu güzel. Güzel de bu insanları yanlış yönlendirip, futbol terörüne göz yummak nasıl bir iyi niyet gösterisidir, anlamak mümkün mü? Türkiye’nin her yöresinde ama sportif ama başka platformlarda haksızlığa uğrayan milyonlarca insan var. Herkes sağduyu denilen gerekliliği kaybeder, benzer eylemlere girişirse, sonu ne olur? Sorumlu konumdakiler yangına körükle gitmemeli. Devlete, millete zarar verecek girişimlere de ‘dur’ demeli. İnsanlar haksız oldukları konumda bahane üreterek değil, gerçeklere sahip çıkarak doğruyu bulur. Muhsin Koçyiğit sezon başından beri Diyarbakır’ın düşürülmesine yönelik sistemli eylemler yapıldığını iddia etmiş. Yanılıyor! Yıllardır Diyarbakır’ın önce çıkarılması, ardından da düşmemesine yönelik sistemli eylemler yapılmış ve başarıyla da uygulanmıştır. Bu gerçeği spor kamuoyunda bilmeyen mi var zanneder, sayın milletvekili? Devlet olanakları ve spor yönetiminin en fazla koruduğu ve sahiplendiği kurum Diyarbakırspor’dur. Aksini iddia edenin iki eli yanına gelmez.Tüm bu iyi niyete karşın Diyarbakırlı trilyoner işadamları, zenginler ve şehrini sevdiğini söyleyenler ne yaptı? Ekonomik anlamda sadece tüketim modelinin benimsendiği şehirde kaç fabrika bacası tüter? Türkiye’nin dört yanına yatırım yapan Diyarbakırlı kaç işadamı orada fabrika kurup, ekmek kapısı açtı? Kaç milletvekili parlamenterlik yaşamı sona erince hemşehrileri arasına dönüp, onlar gibi yaşayıp, dertlerini paylaştı?Diyarbakırspor sahiplenmesi gerekenler tarafından sahiplenilmedi. Üstelik güçsüz bırakıldı. Yıllardır ligin dibinde yaşanan sıkıntılar sorumluların uyanmasına da yetmedi. Bölge insanının çilesiyle, Diyarbakırspor’un durumu nasıl da paralel çizgide seyretmektedir, ortada. Kendilerinden başka herkesin suçlandığı da ortada. Bu mantalite zarardan başka bakiye vermez. Sorunların da üzerini örtmez. İnsanları ve kulübü kullanmayınız. Dertlere deva olacak çözümler üretiniz.Diyarbakır sadece sizin değil, hepimizin. Oralar da bu güzel vatanın bir parçası. İnsanları kardeşimiz, alınacak ceza da hepimizin sıkıntısı. Hangi hesapların içinde olduğu belliler yurttaşlarımızı provoke etmesinler yeter! Bu millet sabırlıdır, çilekeşdir, kahramandır. Ve sorunları bitirecek yetenektedir.İnsan hakları bu hakkın gaspedilip, teröre teslim edilmesi örnekleri olamaz. Olmamalı.
‘’Merak ettiklerim!‘’
Evet teknik adamlar bizim düşündüklerimizi tıpa tıp düşünecek değil elbette. Ama uzun süredir yazdıklarımız bizi haklı çıkarıyorsa, onların ısrar nedeni ne?Mesela Iliç ve Heinz meselesi. Geldikleri ilk günden beri medyayı haklı çıkarabilme adına ne gerekirse onu örneklemiyorlar mı? Neden transfer edilir yabancı futbolcu? Takımın kaderini değiştirmesi, sonucu etkilemesi için! Peki bu ikilide böyle bir beceri var mı? Yok. Biri taaaa sezon başından beri, diğeri geldiğinden beri tık yok. Devamlılıklarıyla ilgili tek iyi haber Gerets’in her fırsatta formayı teslim etmesi. Teknik adam kendini riske ediyor, fakat güvendiği ikili kılını dahi kıpırdatmıyor. Hadi yerlilerden sıkılmıyorlar, Tomas, Song, Saidou ve Mondragon’dan sıkılsalar ya! Takım arkadaşları gibi sevinemeyen, onlarla bütünleşmeyen bir acayip ikili. Bu arada Heinz’in hakkını yememeliyim. Diyarbakır’da son anda attığı golle Galatasaray’ın kaderini değiştirdi, Fenerbahçe’ye çattırdı! Mart karını da yağdırmış olacak mı olmayacak mı, görececeğiz!Galatasaray formasıyla tam çıkış yakalamışken, tırpan yiyen Volkan’dan söz etmek isterim. Bu çocuğun doğru ivme yakaladığında yerinde eşsiz olduğunu iddia ettim hep. Adanaspor’da öyle, Kocaelispor’da öyle. Sarı-Kırmızılı takıma gelince bir duraklama yaşadığı doğru. Doğru da, İstanbul lodosu taze balıklara dokunur(!) Zamanla ya alışır, ya karaya vurur ya da bir yuva bulur kurtulurlar. Volkan yuva bulanlar sınıfına girince performansı yükseldi. İliç tercihine kurban edilmemeli. Uzun yıllar Galatasaray’da iş yapacak adamdır. Gerets takım arkadaşları ve formasıyla barışık yıldıza sahip çıkmalıdır.Orhan Ak... Dürüstlüğü nedeniyle kurban gitti. Neymiş? Kapıya vurmuşmuş. Bu kapı değil de, pik kalorifer peteği olsa ne olacaktı? Gözlemciler öküz altında buzağı arayıp, her şeyden vazife çıkarma iş güzarlığından vazgeçmeli. Genç adamlar 120 nabızla sahada adam gibi durmayı becerdikten sonra, bırakın soyunma odalarında deşarj olsun. Taş değiller ki! Hele hele gözlemcilerin mal bulmuş mağribi gibi Galatasaray soyuma odası ve kulübesi civarında dolaşmalarını iyi niyet olarak algılamak mümkün mü?Hasan Şaş’ın ilk dakikada, kendi ceza alanında çıkardığı bir top var. Golü yemeleri işten değildi müdahele etmese. Sözde taraftar, oyun boyunca yaptığı mükemmelikleri görmezden geldiği gibi, üstüne de küfür ediyor. Ayıp kere ayıp. Tribünler ne kendi futbolcularına ne de başka kulüp ve başkanlarına, teknik adamlarına küfür etmemeli. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yok. Herkesin anası ve ailesi değerlidir. Hepimizin de baş tacı olmalıdır. Yapmayınız... Günahtır. Kul affetse, yüce Allah affetmez.Ersun Yanal gerçekten mükemmel bir ekip ortaya çıkarmış. Ama merak ettim! Meduna ne oynadı, nasıl oynadı, gördünüz mü? Milli takımdan aforoz ettiği Hakan Şükür modelinden ne farkı vardı? Ben anlayamadım. Anlayan varsa anlatsın!
‘’Göz görmeyince‘’
Vestel Manisaspor hamur gibi yoğuruyor, Sarı-Kırmızılılar’ı somun ekmek yapacaklar, mayası eksik. Derken o da oldu. Nasıl? Galatasaray’ın zaten zoraki çıktığı hücumlardan birinde, top Manisasporlu defansın eline çarıpıyor, Demiray görmüyor. Rakip alana çabuk gitti konuk ve Mondragon topu havada ararken, kendi ağlarında buldu. Holosko’nun kafa vuruşu değil, dokunuşu ve 1-1. Aynı anda Gerets, Volkan’ı oyuna sokup, İliç’i alma telaşında yan tarafta. Yetişemedi!Galatasaray’ın yiyeceği gol, buram buram kokuyordu zaten. İliç her zamanki gibi yok. Hadi olmazsın, eksik kalan arkadaşların önlem alır. Peki oynayan takım arkadaşına nasıl önlem alacaksın? Böyle bir ihtiyaç hasıl olduğunda yapılması gereken, icad edilmediği daha!Uzun sözün kısası, hakemin gözü Manisalı elini, Gerets’in gözü de İliç’i göremeyince, sadece biz gördük diye, katlanmak mümkün değil elbette bu garabete. İnsanın isyan edesi geliyor.Cim Bom zaten şoktaydı, beraberlik sonrası hakemin 9’a kadar saymasını bekleyen grogi boksöre döndü. Volkan, müthiş bir gol attı; 2-1. Hemen ardından da devre arası yetişti ve nakavt olmaktan kurtuldular. İkinci raund yazacak kaderi şimdi. Biri Sabri de oyunda, ama Vestel etkinlikleri de yayında.Manisaspor, gerçekten güzel oynuyor. Yanal’ın eli değmiş, belli... Ama, Galatasaraylı futbolcular da maçı kazanmak istiyor. O da belli... Vestel’in jokeri Arda’nın mükemmel asisti ve 2-2. Artık Galatasaray’da disiplinin yerine, maçı kazanma azminin egemen olduğunu görüyoruz. Ve Song’un olağanüstü golüne parmak ısırıyoruz; 3-2. Manisa, yine kendini bozmadı, ama Galatasaray da 3 puan inadını bırakmadı ve 4-2. Bu gece yine Ferhat, Saidou ve Song altın harflerle yazılmalı, diğerlerine de ‘helal olsun’ denmeli. 3 puanı istediler ve aldılar.
‘’Cesur yürek‘’
Hele hele “Borç adına atılan imzalar kulüp için atılmıştır. Gelecek yönetimler her şeyden önce bu imzalara sahip çıkmak zorundadır” şeklindeki ifadesi, barış özlemi çeken camianın gerçek gereksinimi değil midir, sizce. Üstelik “Canaydın kulübü iyi yönetmemiş olabilir, ama her zaman için iyi niyetle davrandığından hiç kuşkum yok. Galatasaray Genel Kurulu; hiç bir başkanını, kulübe hizmet etmiş yönetimini ibra etmemeyi düşünemez” sözleri, lokanta köşelerinde çarpık plan ve proje üretimi işiyle meşgullere ibret dersi olamaz mı bir nebze!Alp Yalman kasası dolu, üstelik mükemmel kadrolu bir yapı bırakmış, “Kadir bilmezler güzellikler bizim” derken, geçmişle ilgili bırakın şükran ifadesini, kelam bile etmemiş, elbette ayıp etmişlerdir. Yalman teslim ettiği doğruları “Ben yapmıştım, biz etmiştik” diye iki de bir hiç kimsenin kafasına kakmadı. Galatasaray değerlerini, kişisel egosuna da meze yapmadı. Saygın ve erdemli duruşu ‘Galatasaraylı’yım’ iddiasındaki birilerine de asla ders olmadı.Adaylığını açıklama zarafeti, mesajları ve zamanlaması, 100 yıllık eğitim, kültür ve spor yuvasının, son dönemlerde kararan ruhunu aydınlatacak bir ışık oldu sanki. Bu duruşu özlemişiz. Hayır hasret kalmışız. Son yıllarda izlenen muhalefet çapsızlıklarına ‘dur’ diyebilmenin en güzel en erdemli modelini realiteye geçiren Alp Yalman’a helal olsun. ‘Cesur Yürekler’in var olduğu gerçeğini pekiştirip, akılcı ve doğru yöntemlerle sıkıntıların aşılabileceğini örnekleyecek kimlikler bir araya gelmeli. İcazet peşinde koşan veya kafasında kırk tilki dolandırıp, nerede ne yapacağı belli olmayan tipler değil. Galatasaray Kulübü, en büyük varlığı güven duygusunu ipotek etmiş vaziyettedir. Bu zafiyete çanak tutan, neden olanlar da zaten bellidir. Yapıyı onlardan temizleme zamanı geldi de geçmekte bile.Canaydın ve yönetimine camia sahip çıkmamış, son Riva meselesinde iyiden iyiye batağa itmiştir. Ama yanıldıkları nokta, operasyon yönetime yapılıyor zannedilirken, zararı çeken yine kulüp olmuştur. Fena halde yıpratılmış, erozyona uğratılmıştır Galatasaray değerleri. Sümüğünü silmekten acizler dalga geçerken, bu işe neden olanlar biraz olsun utandı mı, utanmadı mı? Merak ederim. Yalman”ın işaret ettiği gibi Canaydın başarısız olmuştur. Olmuştur da, acaba kulübü ve kasasını ne vaziyette bulmuştur. Kongre üyesi çok sayıda iş adamı ve üst düzey yönetici var. Bu baylar borç yönetiminin ne demek olduğunu bilirler. Bilirler de niçin paylaşmaz, sıkıntının aydınlığa çıkmasına yardımcı olmazlar. Para vermeyecek, sadece Galatasaray doğrularının doğru tespitine katkı yapacaklar. Hepsi o.Alp Yalman etkinliği hem kongre üyeleri, hem de Canaydın yönetimine ışık olmuş, yollarını aydınlatmıştır. Son fırsatlardan biridir. Kaçırmayınız!
‘’Tevfik Fikret (1867-1915)‘’
Bu dizelerin açılımını yapabilmek aslında Radikal’den Hakkı Devrim veya Milliyet’ten Hasan Pulur ağabeylerimin işi ama ben Tevfik Fikret’in ‘Sis’ şiirindeki mısralarından, Galatasaray’a da mesaj var gibi algıladım ve sizlerle paylaştım. Hatta haddimi aşıp bir de kısa cevap yazdım...Ey köhne Bizans, ey koca Fertut-i müsahhir,ey bin kocadan arta kalan bive-i bakir,hüsnünde henüz tazeliğin sihri hüveyda,hala titirer üstüne enzar-ı temaşa.Hariçten, uzaktan açılan gözlere süzgünçeşman-ı kebudunla ne munis görünürsün!Munis, fakat en kirli kadınlar gibi munis,üstünde çoşan giryelerin hepsine bı-his.Te’sis olunurken daha, bir dest-i hıyanetbünyanına katmış gibi zehr-abe-i lanet!Hep levs-i riya dalgalanır zerrelerinde,bir zerre-i safvet bulamazsın içerinde.Milyonla barındırdığın ecsad arasındankaç nasiye vardır çıkacak pak-ü dirahşanYandı kavruldu Mekteb-i Sultani Spor Cemiyeti,Şahit olsa dayanır mıydı acaba Fikret’in kalbi,Bu ne büyük afattır ki herkes kendini deva sanıyor,Devadır deyip davayı sırtından hançerliyor,Terk ettiler kasayı fare-i fünun edebiyatına,Okudular ille de ‘Kurtarayım’ diyen Canaydın’ın canına.Yattı başkan üzüntüyle yankee hastanesine,Gitti sözde dostları kutlamaya S Cafe Pastanesi’ne!O.D.