‘’Kabahat kimde?‘’
‘Kabahat kimde?’ dedim. Yöneticileri senelerdir işaret ediyordum zaten. Ya son üç gündeki olumsuzluklar? Bu konuda Galatasaraylı futbolcular her ne kadar haklı gözükseler de, haksızlar. Hakan Şükür, Hasan Şaş gibi duayen statüsüne erişmiş sporcular, bu meselede tavrını koyacak ve eyleme mani olacaklardı. Protestoları sorunu çözdü mü? Hayır. Aksine rezilliğin çapını büyüttü. İnsanların haklı oldukları konumda, nasıl haksız vaziyete geldiğinin belgesidir, şu hal. Sporcuların kazandığı parada gözü olanın gözü çıksın. Ama insanların hangi şartlarda evine ekmek götürdüğü iyi bilinen ülkemizde, milyarların gecikmesi nedeniyle böylesine davranış şekli hiç şık değil. Hatta ayıp.Kulüpler aile yapısının bir farklı versiyonudur değil mi? Peki... Babası eve ekmek getiremediğinde ‘Yeter ulan’ diyen çocuktan ne farkınız kaldı. Üstelik sizinki ekmek değil, pasta! Pastanın paylaşımıyla ilgili sıkıntılarınız, sadece ailenizi değil, milyonlarca Galatasaraylı’yı da bağlar. Bu konuda ne denli fedakarlıkların yapılmaya çalışıldığının herkes farkında da, siz nasıl değilsiniz? ‘Farkındayız’ diyorsanız, nedir bu haliniz? Malumun ilanı operasyonuna çanak tuttuğunuz için (!) tebrik ediyorum. Bunca yılın Galatasaraylı futbolcuları da, olaylara nasıl çanak tuttu, çözemiyorum.Özhan Canaydın, ‘Başkanlığa adayım’ dediğinde, ‘Yapma! Kendini de, Galatasaray’ı da yakarsın’ demiştim. Ardından da ‘Herkesin gönlündeki teknik adam’ davetinde, ‘Cinayete tam teşebbüs’ diye yazmıştım. Buyrun! Gelinen durum ve yaşanan dram. Evet sokağa atılan 60 milyon dolar para... Lukunku, Bratu ve benzeri milyonlarca dolarlık hasar... Sonuç? Öz yapıyı dahi isyan ettiren Titanik hali!Şimdi de Haluk Ulusoy aynı yolda. Fatih Terim’in teknik adam değerlerini tartışmam. Tartışmam da, yanlışlarını tartışırım. Ulusoy’a da ‘Dememiş miydim!’ demek için bu konudaki görüşlerimi yarın paylaşacağım kısmetse... Terim’in “Suçlular cezalandırıldı, ben var mıyım!” ifadesi bile yanlış mantığının çarpıcı görüntüsüdür. Pekiii Türkiye’de mi suçluydu hoca! FIFA’dan en büyük kazığı ülke yedi de!
‘’Leman abla!‘’
Kocacenk’in olduğu yere konuşlanan dedelerimiz, ‘Kocacık Türkleri’ olarak bilinir. 100 yıllarca Rumeli’nde kalan Evlad-ı Fatihan’lar, Türkçe’den başka hiçbir dili konuşmamış. Günümüzde dahi Kocacık ve civarındaki geçerli dil Türkçe ağırlıklı. Sırpça ve benzeri dillere merak salmayıp, öz dilimizi koruma tutkumuz, bazılarınca ‘Kalın kafalılık!’ diye yorumlansa da, bizler değerlerimize bağlılığımızın simgeleri ‘Türkçe’mizi ve inançlarımızı muhafaza imanıdır’ deriz.Balkan Harbi sonrası Adapazarı’na gelen büyük dedem Bayram aga, oğlu İstiklal savaşı gazisi Mehmet aga, kardeşi Babaçko İbrahim, Akif amcam, babam Hakkı, torunu oğlum Hakkı, Rabiye halam, kardeşlerim Yavuz ve hele hele Selçuk ‘Bam!’ diye düşündüğünü söyler, hiçbir lafı sona bırakıp eveleyip gevelemez. Bunca tarih anlattıktan sonra bu fakirin de başka yapıda olacağını söylemek mümkün mü?Malatyaspor maçı sonrası, düşündüklerimi yazdım. TRT’den Mehmet davet etti, kanaatimi paylaştım. Neydi? ‘Mondragon her kritik maçta mutlaka hatalı bir gol yiyor. Bu vaziyet de aklımı karıştırıyor.’ Daha sonra arkadaşlar aradı, Bilgin Gökberk söylediklerimi eleştirmiş, pek anlaşılır bulmamış. Ardından da Fatih Gökşen’e sallamış, beğenmemiş.Yahu Bilgin, orada ‘Bunalımlar-dertler, yumuşaklar-sertler’ programının ‘Leman Abla’sı değilsin ki! Senin TRT’deki işin, her konuşanın yorumunu yorumlamak mı? Yoksa futbol fikirlerini izleyenlerle paylaşmak mı? Galatasaray, Malatyaspor, Mondragon hakkında, aklımdan geçenleri kısaca 3 dakikada anlatıyorum. Daha ne olacak o kadar zamanda? Gökşen de ‘Önümüze bakacağız’ demişmiş! ‘Nereye’ baktığını söylemesi gerekirdi? Güzel iş! O ayazda saatler geçirip, binlerce kilometre yol yapıp, üzerine de 30 yıllık deneyimimizi katıp görüş açıklayalım, Bilgin de sıcak koltuğunda bizlere sallasın. Düşüncelerimizi bize bırak, kendinde ne varsa onu anlatsana kardeşim. Ben Mondragon’u beğenmem, sen beğenirsin, küpündekini anlatırsın. Fikir platformudur, isteyen sana katılır, arzu eden bana. Ama ben ve Gökşen gittikten sonra sallamak doğru mu?‘Abicim televizyonunun, parayı veren düdüğü çalar!’ programı sunucusunun kafasını koparma planlarım arasına, bir de sen dahil olma, kendi işine bak!Evet... Konumuz Mondragon! Kolombiyalı trilyonları öyle hampadan goller yesin diye almıyor. İki sezondur Galatasaray tepeye her yaklaştığında olmadık gollerle takım puan kaybediyorsa, o işin civarındakilere bakarım. Mondi’nin Nobre’ye attırdığı golden sonra, bir de Malatya’daki, tuz biber ekti. Çok kurtarmışmış. Elbette kurtaracak, onun için var. Öyle basit golleri de yemeyecek.Bir ıskası yüzünden hakkında eleştiri tefrikaları yazılan Volkan ve onca ıska sonrası ‘herkes yapabilir’ denilen Mondragon. Bu arkadaşın sinir sistemi böyle kritik maçları kaldırmıyor ve devamlı hata yapıyorsa, Aykut veya Fevzi oynatılır yanlışlarında da çocukluklarına verilir. Gerets belki farketmiyor ama ben söylüyorum: ‘Bu hatalar silsilesiyle şampiyonluk mümkün değil’
‘’Naklov Ulğorikeb!‘’
Hasan Şaş gününde olursa gerçek bir futbol fenomeni. Dün gece de öyleydi. Oyunun henüz başında, sağ çizgi kenarında Volkan Bekiroğlu’na öyle ters bir çalım attı ki!.. O an Malatyasporlu gence adını sorsan kesinlikle ‘Naklov Ulğorikeb’ diyecek! Kaptanın, bir Fevzi’nin kurtardığı, bir de direkten dönen öyle iki şutu var ki, yeme de yanında yat.Solun geleceğinin gençlerde olduğunu, 88 yaş ortalamasındaki faal(!) siyaset büyüklerimiz henüz öğrenemedi ama Gerets öğrendi. 80’ine kadar da beklemedi! Evet sol kanat gençlere emanet edilmiş ve Ferhat-Aydın ikilisi o kesimi ışıl ışıl parlatmıştır. İkisine de maşallah.Galatasaray’da havan topu sistemi terk edilmiş, yerine snipper sistemi seçilmiş. Cim Bom’u son zamanlarda böylesine yoğun ve isabetli pas yaparken hiç izlememiştim. Üstelik de çabuk.Aydın önce Karan’a attıracaktı, olmadı. Sonra yine güzel işler yaptı, dışarı çıkan topa Volkan ustaca vurdu. Direk ve: 0-1. Sonra Galatasaray daha fazlasını bulabileceği pozisyonlar yakaladı. Yakaladı da, Bilal’in mükemmel şutları ve Michalek’in pozisyonları Malatyalıları umutlandırdı.Ziya Doğan ‘Bekleyen derviş muradına erermiş’ değil, ‘Hamle yapan başarıya gidermiş’ felsefesini adeta ezberletmiş. Evet Galatasaray iyi oynuyor, fakat ev sahibi de mücadeleyi hiç bırakmıyor. Özellikle Orhan Ak ve Tomas her yalnız yakalandığında, anaları ağlıyor. Cihan, Volkan ve Ferhat’ın mücadele tutkularına şapka çıkarırım da, Iliç’in hemen her topa ‘Takipsizlik ilamı’ çıkarmasına kızarım. Mondragon’da rahatlık, rahatsızlık yaratıyor! Takım galip. İyi oynuyor. Lider’e yaklaşma olasılığı artıyor ve bu vaziyet galiba Mondi’yi rehavete sokuyor. Toth neredeyse Pötürge’den vurdu, gol oldu: 1-1. Şu kritik 90 dakikada Kolombiyalı’nın dalgınlığını anlayan beri gelsin.Galatasaray’da da yanlışlıklar silsilesi ‘Yarasatalag’ dedirttirecek, uyanan yok!
‘’Özür ve kabahat!‘’
Kulüp sadece Jardel meselesi nedeniyle mi, bu hale geldi. Brezilyalı işin bir parçası. UEFA Kupasını kazanan kadroyu ne hale getirdiniz, kim verecek hesabı? O ruhu iğdiş etmek için yaptığınız operasyonların günahını Allah sormaz mı? Galatasaray’ın bu vaziyete gelmesi için, Fatih Terim de dahil giriştiğiniz rant kavgasının bedeli ödenmektedir şimdi. Başarıyı paylaşamayan, hazmedemeyenlerin giriştiği dövüşün faturası, elbetteki olacaktı. Çıktı!Nerede Tugay? Beş yıldır futbolun beşiğinde. Emre, Okan, Ümit Davala, Arif, Hakan Ünsal, Capone, Fatih Akyel ve Hakan Şükür o günlerde bozuk para niyetine dağıttığınız diğer yıldızlar. Esas sorulması gereken konu, o muhteşem kadronun dağıtılması değil mi? Süren Jardel’in gönderilmesi zararı ‘11 milyon dolar’ diyor. Az mı? Brezilya’lının kendisine ve gönderme uğruna alınan, üç işe yaramaza verilen 6 milyon dolar ne olacak? Koy üzerine 13 milyon dolar karton ASY projesini. Ardından AIG meselesini 20 milyon dolar. Sonra Denizli ve Samsun bombaları, 15 milyon dolar. Başka, ‘Bankalardan borç para alındığında, faiz yükünü yöneticiler öder’ teamülü kimin zamanında kalktı? Süren zamanı!Sonra Canaydın ve Terim dönemi, 60 milyon dolar da yanlış transferlere... Daha bir kamyon dolusu para ziyanı var da, en belirginleri ele aldım. Yekün ne oldu? 125 milyon dolar. Ehhh, banka faizlerini de katın, çıkan rakama bakın! İşte Galatasaray’ın borçları.Evet ‘Peçeli muhasebe’ verilerine değil de, gerçeklere bakan herkesin görebileceği bu cinayeti görmezden gelmek büyük maharet isterdi. Becerdiler. ‘GALATASARAY SON 10 YILDA HEP AYNI FAİLİ BELLİ KİMLİKLER VASITASIYLA VURULMUŞ, FAKAT CİNAYET ALETİ BİR TÜRLÜ BULUNMAK İSTENMEMİŞTİR!’Bu gerçeklere yıllarca göz yuman, ancak sportif başarısızlıklar gelince uyanan muhterem kongre üyelerinin de, gelinen noktada unutulmaz katkıları olduğunu söylemezsem, kendilerine haksızlık yapmış olurum. Gerçekleri çok iyi bildiğini zannettiğim Selahattin Beyazıt ve Alp Yalman’ın, Süren ve Cansun ikilisiyle Galatasaray’ı kurtarmak adına bir araya gelmesi, durumun vehametini artırmakta, aymazlığın had safhada olduğunu da gün ışığına çıkarmaktadır. Beyazıt’ın Riva kongresindeki tutumu, kafasında başka hesaplar olduğu kanaatini uyandırmıştı bende. Gelişmelere bakıyor ve ‘Galiba yanılmadım’ diye düşünüyorum.Sorumlu konumda olup da eli cebine gitmeyenler, bir de Adnan Polat’ın can simidinden farksız girişimini kösteklemenin peşinde. Bunun adı ‘Galatasaray hainliğidir’Konyalı Fenerbahçeliler’e sportmence destekleri nedeniyle ‘Helal olsun’ diyor, ‘Galatasaraylı’yım’ diyenlerin ne zaman uyanacağını da, merakla bekliyorum!
‘’Futbollu geceler‘’
Karadeniz ekibinin güveni, mücadelesi ve futbol düşüncesinin tepedekilerden ne eksiği vardı? Bir tarafta uluslararası kimlik, diğer yanda bölgesel sıkışmışlık. İkinci Lig B Kategorisi temsilcisinin böylesine kimlikli ve doğru futbol örneklemeye kararlı olması güzel haber. Yeşil-Beyazlı çotanaklar da ASY tribünlerine renk kattılar.Gerets ciddiye almış, rakibini. Doğru değerlendirme. Tomas, Orhan Ak ve Cihan artık ‘gedikli çavuş’, Ferhat ise henüz ‘erat’! Erat da önce uzatmalı çavuş, ardından da gediklilere karışıp, kazanın daimisi olacak inşallah. Aydın da evelallah. Aykut, hep güven vermiştir bana. Aynı duyguları Gerets de kazanınca, Fevzi ile ikisi en az 10 yıl Cim Bom’a kaleyi düşündürmez. Volkan’ın oynaması gerekliliğini hep dile getirdim. Bu sabır küpü ‘keloğlan’ haklı çıkarma yolunda beni.Önce Hakan Şükür, Hasan Şaş varyetesi, ardından Ali Küçükbayrak’ın direkten dönen füzesi ve Cihan’ın sağdan mükemmel çıkışı, şahane pası, bir Ümit Karan klasiği... 1-0. Bu arada, Ali Küçükbayrak büyük işler yapıyor, saha sanki bu çocuğa dar geliyor. Dar geliyor da, yeni açıktakilere ne oluyor? Be birader, böylesine iyi niyetli futbola yakın gencecik konuklara reva görülen kar topu değil, alkış olmalı. Büyük camiaların, büyük taraftarı da küçük işlerle uğraşmamalı.Aydın’dan söz ettim söylemeyi unuttum, bir attı, bir de attırdı. Mükemmel bir gösteriydi genç yıldızınki. Şükür de şeytanın bacağını kırdı.Vedat Yüksel ve arkadaşlarının formda olması sevindiriciydi. İyi hakemler, diğer iyilerin hata yapma oranını en aza indirecek, diye düşünüyorum. Futbol adına güzel geceydi, emeği olanlar sağolsun.
‘’Muhtelif kimlikler...‘’
Liseden mezuniyetiyle, kulüp üyeliği arasındaki 40 yıllık boşluk ve sonra coşan sevgi! Kulübü kurtarma adına kolları sıvayan, beyefendiye omuz verenler neden şunu merak etmez: ‘Aysal’ın Galatasaraylılığını anımsaması için, ille de UEFA Kupası mı gerekirdi?’ Evet zengin iş adamının 40 yılında rastlanmayan aşk, nasıl oldu da milenyumda depreşti? Yıllarca kulüp gündeminde olmayan, üstelik kendisi de kulübü gündeme almayan kimlik, ne oldu da yönetenin de ötesinde yönlendiren makamına oturdu!Cevap ortada aslında... Ünal Aysal iş adamı bakışı ve büyük servetiyle Galatasaray’ı kontrolüne almak istiyor. Üstelik tam zamanı. Son 10 yılda dip yapan mali dengeler, parası bol biri için büyük fırsat! Ne yapacak? Mahallelerdeki ‘İhtiyar heyeti’ benzeri bir yönetim ve muhtarlığı, dolayısıyla mührü ele geçirme eylemine benzer bir operasyon yapacak. Olabilir mi peki? Bilemem. Kongre üyeleri bilir! Sahibi ve yönetimi müflis konumuna getirilen bir holding, nasıl kapanın elinde kalırsa, Galatasaray da aynı vaziyetin eşiğinde.‘Kulübün neden bu hale geldiğini açık açık tartışalım ve ortaya koyalım’ dediğimde, cevap şu: ‘Sen geçmişi boşver, geleceğe bak!’ Son 10 yılda yazdıklarımı gözden geçirince, geçmişi boşveren ve günü kurtarıp geleceği kurmaya çalışan(!) zihniyetin verdiği zararın izlerini görmekteyim.Özhan Canaydın’ı eleştiriyoruz. Kimi zaman doğru, kimi zaman acımasızca, hatta belden aşağıya. Son durumda sadece Başkan’ı suçlu ilan etmek, hem sorunları hem de geçmişin günahlarını örtbas etmez. Hatta felakete giden yolu daha da hızlandırır. Çözüm üreten yok. ‘Kulübü ne pahasına olursa olsun ele geçireyim’ diyen çok. Doğru teşhisler ve radikal çözümler üretecek insanlar, şu gün dahi bulunamıyorsa, Galatasaray’ın ölüm ilanını açıklayın, herkes kurtulsun, Galatasaray da!..Geçenlerde Emre Aşık’a telefon ettim: ‘Florya’ya dönmek ister misin?’- Nasıl istemem!- Peki mali problem çıkar mı? Durum malum.- Benim Galatasaray’la para problemim olmadı. Yine olmaz.Ergun Gürsoy’u aradım ‘Emre anlaşılmaz şekilde gönderildi. En önemli başarılarda adı var. Tekrar kazandırılsa!..’ Gürsoy ‘Başkan’la konuşurum’ dedi. Sonra ses yok! Alpay Özalan konusu da aynı şekilde gaibe karışmıştı.Bırakın Beşiktaş ve Galatasaray’ı, Türkiye’nin dahi Emre Aşık ve benzeri konumlardaki sporcuları kaybetmeye; hakkı da yok, tahammülü de. Bu yaşta, böylesine uluslararası deneyim kazanmış ve her an oynamaya hazır futbolcular, kolayca gözden çıkarılamaz. Değerlendirilmeli... Kazanan sadece kulüp değil, ülke futbolu da olur. Şu sıkıntılı dönemde Gerets, Emre Aşık meselesini mutlaka düşünmeli. Demirören de gereken dayanışmayı sağlar diye umuyorum.Fatih Gökşen’in yaşadığı da bir başka üzüntü vesilesidir benim için. Cuma günü telefon görüşmemizde Konya’ya gelmesi için ısrarcı olmuş, mutlaka bulunması gerektiğini söylemiştim. Son anda karar verdi ve geldi. Baktım ki olayları ona fatura etmeye çalışanlar var... Ey akıl, ey izan bu nasıl bir çürümüşlüktür? Anlamak mümkün mü?
‘’Yanlış değerlendirmeler!‘’
Zaman zaman düşünürüm, kurnazlıkla akıllılık arasındaki ince ayrıntıyı farkedebilmek için, milletçe daha nice cezalar ödememiz gerek? Medya, beğenseniz de beğenmeseniz de insanlarımızı uyarıyor, doğru düşünmeye zorluyor. En azından medyanın yanlışlarından, kendi doğrularınıza ulaşmanız yolunu açıyor. Açıyor da okur sayısı, artan nüfusa karşın, bir türlü artmamakta. Hımmm, demek ki, sorun medyada değil, kolaycılık ve beleşçiliği yeğleyen bir kısım insanımızda!Merak ediyorum, devlet bakanı Şahin, TFF seçimlerinde gösterdiği duyarlılığı, neden Unakıtan meselesinde de örneklemez? Suskunluğunun nedenini (elbette diğer bakan arkadaşlarının da) anlamak mümkün mü? Ülke problemlerine ve hak gaspına duyarsız kalmayacağınızı iddia ediyor, üstelik sorumlu konumda bulunuyorsanız, benden olan veya olmayan diye ayırım yapma hakkınız olamaz. Olmamalı. Bu Vatan hepimizin.TFF seçimlerinde delegelere, dolayısıyla Haluk Ulusoy’a reva görülen baskıların yeni versiyonları yavaş yavaş gösterime girmekte. Denizli’nin AKP’li Belediyesi, kulübe yardım amacıyla bastırılan 2 trilyonluk pulu iade etmiş. Ayıp etmiş. Nihat Zeybekçi için önemli ve değerli olan şehrin başarılı temsilcisine, dolayısıyla hemşehrilerine hizmet mi, yoksa partizan düşüncenin reddi halinde köstek mi? Her kent ve her belediye şehrin profesyonel temsilcisine destek olmuş ve olanak sağlamıştır. 40 yıl önce de böyleydi, şimdi de aynı. CHP, MHP, ANAP, DYP, SHP ve daha birçok siyasi yelpazeden belediye başkanı gördüm. Tamamının ne fedakarlıklar yaptığına da şahidim. Adapazarı’nda Rahmetli Behçet Deryaoğlu, Ünal Ozan yine genç başkan Erkal Etçioğlu... Futbol adına nice hizmetleri Sakaryaspor ve hemşehrileri için yapmış, fakat siyaseti asla kulübe baskı unsuru olarak sokmamışlardır. Sakaryaspor’un partinin değil, halkın olduğu gerçeğini bir gün dahi inkar etmemişlerdir. Rab’bim onlardan ve onlar gibi davrananlardan razı olsun. AKP’li Aziz Duran’ı şu günlerde dikkatle izliyorum. Partizanlık mı, Sakaryaspor’un doğruları mı önemli, görecek ve paylaşacağız.Haluk Ulusoy’un ‘Geçmişten ders aldım ve değiştim!’ demesi önemli. Bu konudaki en ciddi takipçilerden biri de ben olacağım. TFF Başkanı daha önceki döneminde yakın çevresinde olan ve kendisini muhtelif kavgalara sokup, bu vaziyetten vazife çıkaran dostlarının işgüzarlıkları nedeniyle çok sıkıntı çekmişti, şahidim. Yeni dönemde bu problemlerin yaşanmamasını umuyorum. Ayrıca Ulusoy’un kavga değil, uzlaşma ve çözümden yana akılcı bir kimliği olduğunu da biliyorum. Zaman kısır çekişmeler ve sen-ben dönemi değil, Türk futbolunun hakettiği standartlara taşınması dönemidir.Kurnazlıkla, akılcılık arasındaki çizgiyi korumak, kriterleri doğru değerlendirmek yeterli olur mu? Olur. Çok kolay gruba düştüğümüzü zannetmek de yanlış. Olası başarısızlığın faturasını grubu geçemeyenlere değil, kendimize kesmek zorunda kalırız sonra. Uluslararası platformda kolay maç olmaz. Geçmişte yaşandı, yine yaşanabilir. Az buz örnek yok ki! Yanlış değerlendirmelerden kaçınmak zorundayız.
‘’Neler oluyor?‘’
Değerli Galatasaraylılar, yıllardır bu sütunlarda yazıyorum. Ama galiba anlatamıyorum. Tribünler her geçen yıl, gerçek taraftar profilinden uzaklaşmakta. Geçmişte ülkenin en düzeyli insanlarının bulunduğu yerlerde, şimdi başkaları var. Hele hele bu sezon. İlk maçtan itibaren başlayan anlamsız protestolar, küfürler, maç sonu sporcu ve yönetici, çıkış kapısında şahit olduğumuz çirkinlikler. Hiç kimsenin umuru değil ve adeta teşvik dahi ediliyor.Vaziyetin bu hale gelmesinde eski ve yeni yöneticilerin parmağı olduğundan hiç kuşkum yok. İki sene önce verilen bedava bilet parasının, kulübe maliyeti tam 1 trilyon 186 milyar eski T.L.’dir. Bu mirasyedi zihniyetinin daha önceki yıllarda da sürdürüldüğünden hiç kuşkunuz olmasın. Geçen sezon Türkiye Kupası Finali için 67 milyar eski T.L. talep ediliyor. Karşılığında gönderilen 33 milyar eski T.L. bir yöneticinin işyerine bırakılıp iade ediliyor ve bildiğiniz gibi tribünler boş kalıyor.Günümüz tribün portreleri, destekleyen ve fedakar kimliklerden değil, tehdit eden, yıldıran ve maalesef yönetimleri de etkisine alan, hatta destek bulan kişilerden oluşmakta. Bunun en çarpıcı örneği Bahri Havadır’ın açıklamalarıdır. Canaydın, fabrikasında kebap yediği gruplarla, son rezillik sonrası acaba nerede yemek yiyecek ve onları itidale davet edecek?Sayın Başkan, Galatasaray’ı başarıya tribün liderlerini bağlayarak değil, doğru yönetim uygulamalarıyla taşıyabileceğini şimdiye kadar öğrenmediyse? Ne zaman öğrenecek! Koskoca Galatasaray Kulübü’nü hangi zihniyet yönetiyormuş, öğrendikçe dehşete düşüyorum. Yıllardır bedava dağıtılan biletlerin karşılığı nedir? Bu para sokaktan toplanmıyor ki. Kulübe, devlete, millete maliyeti var. Hesabını kul sormasa, Allah sorar.UltrAslan ilk kuruluş bildirgesini gazetelerde yayınladığında, bu sütunlarda memnuniyetimi ve desteğimi belirten bir yazı yazmıştım. Çağdaşlık, eğitim, kültür yuvası ve Avrupa’nın kralı Galatasaray tribünlerde ve sosyal yaşamda da aynı kriterleri yakalar, Dünya’ya örnek olur, diye sevinmiştim. Her geçen yıl, düş kırıklıklarına uğrattı beni. Sosyal etkinliklerde gelişme, örnek olma gibi güzellikler, elbette tribün kalitesi umarken, tam tersi olgularla karşılaştım. İsyan, küfür, hakaret, sevgisizlik, tehdit kültürü tamamen yerleşti ve egemenliği ele aldı.Uçakta yaşanan rezalet bir milat olabilir mi? Sanmam. Özhan Canaydın ve parçalanmış yönetiminin pasifliği... UltrAslan yöneticilerinin şu güne kadar devam eden suskunluğu, Galatasaray dertlerine deva olacak reçeteleri üretecek güçleri olmadığının kanıtıdır.500 yıllık camianın sessiz çoğunluğu ne zaman ‘Neler oluyor, yeter!’ diyecek? Merakla bekliyorum.Not: Ömer Çavuşoğlu, Sakaryaspor eski Başkanı Selahattin Aydın’ı eleştirmiş! Çavuşoğlu aksini yapsaydı, şüpheye düşer, Aydın’a katılmayabilirdim. Ömer bey’in geçmişte yaptıkları, bu gününün teminatıdır!