Arama

Popüler aramalar

‘’Çimde satranç‘’

Önce Şenol Güneş’e teşekkür ederek başlamak lazım. Hemen her Bursa maçında olduğu gibi... Çalıştırdığı hiçbir takımda oyun açısından negatif bir şey görmek mümkün değil. Bu seneki Bursa için bu daha başka bir seviyede. Fenerbahçe, oyunu hazmederek oynamayı seviyor. Buna uygun bir kadro. Güneş, bunun bilinciyle çok hızlı olan takımının temposunu daha da yüksek tutarak başladı maça. Fenerbahçe’nin ezberini bozmak amacıyla... Öyle ki, ilk 25 dakika temposu El Clasico da dahil hocaların istemeyeceği yıpratıcı bir seviyeye çıktı. Bu sürdürülebilirliği olmayan yüksek bir tempo ve iki takımın da öndeki 3’lülerinin geri-ileri çok kaldıramayacağı bir seviyeydi. Ancak Güneş, erken bir gol ve Fenerbahçe’yi bildiğinin dışında bir oyuna itmek istedi. Ev sahibini konfor alanından çıkardı.

Hamleler çok anlamlıydı

Fenerbahçe’nin sağ tarafında Kuyt ve Gökhan için yaptığı Emre ve Aziz hamlesi de çok anlamlıydı. Fakat Kuyt, maç öncesi sakatlanıp yerini Emenike’ye bırakarak hikayeyi değiştirdi. Eğer Emenike biraz konsantre olsa bu seçimlerden yararlanabilirdi. Ama o dalgın haliyle Gökhan’ı da bozdu. Tempo 25’te bitti, doğal olarak. Ne Volkan ne Fernandao bu gidiş dönüşlere ayak uydurabilirdi, ne de Fenerbahçe’nin Afrikalılar’ı... İsmail Kartal, var olan tüm sorunlara basit bir çözüm buldu ikinci yarının başında... Emenike yerine Hasan Ali girip sol beke, Caner sağ öne... Kulübesinde hücuma dönük orta sahası bile olmayan ev sahibi tek hamleyle oyunu ele aldı böylece. Ve pas duvarı bulabilen Gökhan ve Caner’i çok iyi kullanabildi.

Çok keyifli bir parti

10 dakika boyunca özellikle sağ kanattan çok iyi geldiler 2 net pozisyon buldular. Ama maç boyunca olduğu gibi şut kaliteleri düşüktü. Tıpkı orta ve duran top kaliteleri gibi. Sonra Bursa yeniden dengeledi oyunu. Orta sahaları çok daha diri ve dinamikti. Tempoyu yeniden forse ettiler. Net 3 pozisyon buldular. Ancak golü santrfor buldu. Webo... Hocaların çok iyi oynadığı bir satranç gibiydi oyun. Çok keyifli bir parti. Teşekkürler.

21 Nisan 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hakan ve Yusuf'la‘’

Özer’le gelen gol Trabzonspor’un ilk yarıda organize olarak yaptığı tek hücum denebilir. Yanlış anlaşılmasın, iyi presle top kaptılar, hızla çıktılar ve başka goller de bulabilirlerdi. Eksik kalan hücumda yerleşim ve dublaj oldu. Akınları, dönenleri hiç toplayamadıkları için hep tek atımlıktı. Galatasaray dönenleri topladı ve dirençle karşılaşmadan hızla rakip kaleye gitti. Trabzonspor da geri koştu.

Rakip alanda tuttular

Bu durum aslında Galatasaray hücumları için de aynıydı. Hamit sakatlanıp yerini Emre’ye bıraktıktan sonra bu sorunu biraz olsun giderebildiler. Ceza sahasına girişlerde sorun yaşasalar da Emre oyuna girdikten sonra topu rakip alanda tuttular. Çünkü Umut, Burak’ın yanına gitmişti. Rakip alana yerleşildiğinde Cardozo tek başına bir tehdit oluşturmuyordu. Bu sebeple Hamit’in yerine bir defansif oyuncu almak yerine iki yönlü orta saha sayısını artımak sonuç vermişti. Emre ve Burak’la üst üste direğe takıldıkları pozisyonda beraberliğe çok yaklaştılar. Galatasaray’ın oyunu rakip alana yığma seviyesı 2. yarının başından itibaren gittikçe arttı. Her saniye oyunun merkezi biraz daha Trabzonspor kalesine yaklaştı. Savunmada Bosingwa dışında top yapabilen bir oyuncu yoktu. Orta saha oyundan düştü. Korkunç pas hatalaryla oynadılar. Deniz ofsayt’ı hiç ayarlayamadı. Ve Cardozo geniş alanda kayboldu.

Zaferi getirdiler

İlginç bir şekilde Ersun Yanal bu durumu bir sorun olarak görmedi. Gömüldüler ve hızlı çıkışları sıfırlandı. Sarı- Kırmızılılar net bir akın sürekliliği sağladı. Skoru tutan ise Hakan Arıkan’dı. Yusuf tehdidi 70’de akla geldi. Sadece onun dripling tehdidinin dahi Galatasaray’ın baskısını nasıl kırdığını görmüş olduk böylece. Kuşkusuz Bosingwa’nın onun arkasına sağ beke geçmesi de fark yarattı. Oradan çok rahat ve etkili çıktılar. Yanal’ı, Hakan Arıkan hayatta tuttu demek yanlış olmaz. Çünkü Yusuf oyuna girene kadar iş işten geçmiş olabilirdi. Ama 3 oyuncu da büyük oynadı ve zaferi getirdi.

20 Nisan 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Duran top kazandırır!‘’

Maçın kaderini büyük ölçüde Ersun Yanal’ın seçeceği maç stratejisi belirleyecek. Galatasaray, Hamza Hamzaoğlu yönetiminde neredeyse bir kontratak takımına dönüştü. Baskı kurduğu bölümlerde değil, rakip üzerine gelirken kazanıyor. Bunun zirvesi Kasımpaşa maçıydı. Baskılı oyunda 2-0 geriye düşüp, ikinci yarıda Kasımpaşa baskıyı artırdığı ve maçın tamamen Galatasaray kalesi çevresinde oynandığı bölümde 15 dakikada skoru 3-2’ye getirdiler.

Daha dengeli strateji

Bir de maçın son bölümlerinde yaşanan düşüş var tabii. Eğer Ersun Yanal bir baskı oyunuyla maçı forse ederse, problemli savunma çok açık verecektir. Bu yüzden Yanal’ın daha dengeli bir stratejiyle oynamasını bekliyorum. İlk maçta olduğu gibi duran topların öncelikli olduğu bir oyun olacaktır. İki takım da hızlı hücumu set hücumundan daha iyi yapıyor. Bunu maçın başından itibaren tutturan taraf, maçta istediğini alır.Ligin en kolay gol yiyen ve Bursa’dan sonra en kolay gol atan iki ekibi sahada olacak. Ancak bu durumun farkında olan iki hocanın hamleleriyle kısır bir skor ortaya çıkabilir.

Bir tek Selçuk yetmez

Trabzonspor, Selçuk’u erken pres altına alıp oyun kurulumunu engellemek isteyecektir. Bu durumda Sneijder, Yasin ve Bruma’nın daha fazla inisiyatif alıp, kaptanı oyun kurulumunda rahatlatması zaruri. Bunu yaparlarsa Trabzon’un orta saha baskısını kırıp eksik yakalayabilirler. Bu maçta sadece Selçuk yetmez.

Trabzon’un solu sorunlu

Trabzonspor açısından en büyük zorluk, Erkan Zengin ve Musa Nizam kanadının iki yönlü kullanımı. Erkan’ın standart performansı yetmez. Hem topu tutma hem de savunmaya yardım açısından kendi standardının üzerine çıkmalı. Yoksa burası, Galatasaray açısından çok yararlı bir yol olur.

18 Nisan 2015, Cumartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çözüm değil ama‘’

Bu erteleme kararı futbolcuların protestosuyla gelse manalı olurdu. Çünkü asıl aktör onlar, saldırıya uğrayan, doğal olarak korkan, tehdit altında olan onlar ve onların arkadaşları. Ama hiç sesleri çıkmıyor.

Hani her fırsatta futbolu futboldan gelenler yönetmeli diyorlar ya. Yönetemezler. Hayatları tehdit altındayken dahi yumruklarını masaya vuramayanlar futbolu bırakınca sektörü yönetmeye talip oluyorlar. Açık açık söyleyeyim kimse bu kadar pısırık bir meslek grubuna yönetme hakkı tanımaz. Dün o masada siz yoksanız, yarın da olamazsınız.

Gelelim karara.

Aslında bu tip erteleme kararları olayın hemen ardından yapılırsa manalıdır. Yani erteleme kararının 3 saat sonrasında Beşiktaş-Başakşehir maçı oynanırken karar çok manalı olmayabilir.

Öte yandan buradaki erteleme kararının herkesin biraz sakinleşmesi için iyi bir fırsat olarak da görülebilir. Ancak çözüm olmazsa olmaz. Fenerbahçe maçını tek başına ertelemek dengeleri bozabilirdi. Ve Fenerbahçe dahil kimse de bunu istemezdi. Bu açıdan bakıldığında anlaşılabilir olsa da erteleme çözüm değil. Sadece nefes alma fırsatı getirir. Fail bulunmazsa çözüm olmaz.

07 Nisan 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bundan fazlasını hak etmediler‘’

Beşiktaş’ta hücum problemi sürüyor. Sosa dışında çok büyük bir hareketlenme yoktu. Gökhan ve Olcay’da belirgin bir gerileme var. Ba, zaten... Sosa’nın da pas/şut keskinliği geldiği dönemin oldukça gerisindeydi. Bu yapıda 2 santrfora dönüşün oldukça geç olduğunu düşünmedim değil. 2. yarıya bu şekilde başlamak daha doğru olabilir miydi? Ama belki de Biliç, Başakşehir’in hücumcu orta sahalarının biraz yorulmasını beklemiş olabilir. Etkili olamasalar da kağıt üzerinde büyük tehdit oluşturdukları kesin.

Semih çok iş çıkarırdı

Çünkü orta sahadan eksilmek demek Badji-Mahmut ikilisinin iki yönlü oyunlarıyla, hücumda can sıkıcı olabilecek Doka-Mossoro- Visca üçlüsünün sayısal üstünlüğü sağlaması anlamına geliyordu. Hem de Veli yokken... Beşiktaş’ın ilk yarıda Sosa ve Olcay’la bulduğu iki pozisyon var. Başakşehir ise çoklukla şiddetli yağmur ve Günay etkisiyle uzak şut denedi. Bekleneni ise ilk ayrıda hiç yapmadılar. İkinci yarıda az... Mehmet Batdal’a hızlı 3 hücum arkasını yaklaştırıp onu pivot olarak kullanma ve içeri sızmaları yani. Sivok bunca maç sonra ilk kez sahadayken. Semih Şentürk sakat olmasa buradan çok iş
çıkarabilirdi.

Demba Ba yine beslenemedi

Biliç 69’da 2 santrfora döndükten sonra da özellikle Oğuzhan’ın da yetersiz hücumculara katılmasıyla Ba’yı besleyemedi. Yani kafamdaki soru cevaplanmış oldu. Beşiktaş’ta eğer santrfor arkası 3’lü vasatın altına düşerse hayat zor. 65’te Yalçın’ın kolları açık şekilde topu koluyla karşılamasına hakem ses etmeyince hayat daha da zorlaştı. Halbuki biraz uzun oynamayıp direkt santrforları görmeyi deneyebilirlerdi. Ama yapmadılar. İki takım da oyunlarıyla bundan fazlasını hak etmedi.

07 Nisan 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teşekkürler‘’

Galatasaray’ın Kasımpaşa karşısında maçı 2-0’dan 3-2’ye çevirdiği 45-65. dakikalar arası topun Kasımpaşa ceza sahası çevresinde (Galatasaray 3.’üncü bölgesinde) oynanma yüzdesi %15,5’di. Kendi yarı sahasında savunmaya çekilmiş hızlı çıkan ve bunda başarı ve gol bulan takımdı Galatasaray. Dün de farklı oynamadılar. Yasin’i Karabük’ün en sorunlu bölgesine ara paslarla kaçırıp pozisyon buldular. Golü de kalecinin korkunç hatasından. Alışıldık ön alan presinin sağladığı avantaj, arkada verilen açıklar göz önüne alındığında uygulanamaz bir oyun Sarı-Kırmızılılar için.

Hamzaoğlu’nun kontra öncelikli tercihi bu anlamda anlaşılabilir. Zaten savunmanın öne çıktığı hemen her anda Karabük hızla rakip kaleye indi. Birine Fatih yetişemeyip boş kaleye vuramadı. İkisinde Furkan ve Ahmet İlhan’a Sabri müdahale etti. Galatasaray’ın pozisyonları da aynı.

Galatasaray’ın ön alan baskısına yeltenememesinin temel nedenlerinden biri de Yılmaz Vural’ın oyuncularını sürekli pasla çıkmaya zorlaması. Her seferinde müdahale edip uyararak doğru olana itti.

Oyunu ele alamıyor

Sneijder’in şahane frikiğiyle oyun 2-0’a geldikten sonra Karabük sendeledi. Ancak Galatasaray’ın Bruma ve Yasin’le oyunu tutamayışı maçı küçük çaplı bir kabusa çevirdi. Maç 3-2’ye gelirken Galatasaray’ın oyunu hiç soğutamayışı ciddi bir sorun. Hamzaoğlu’nun hızlı oyuncularla kontra denemesine söyleyecek söz yok. Fakat oyunu bu kadar ele alamayış sorun yaratır. Yol kısa olsa da bir plan üretmek lazım. Normal bir ülkede sadece Sneijder’in, kemik 20 bin seyircisi olur. Hemen her yaptığı ağızları açık bırakacak işlerdi. 2 golü, çalımları, Yasin ve Umut’u ceza sahasına sokuşları. Bu ligin istediğinden fazlasını veriyor. Teşekkürü hak ediyor.

Kaleci farkı

Muslera’nın rakip forvetler üzerinde korkutucu bir etkisi var. Gol vuruşu kas hafızasıyla yapılan bir iş. Çok düşündüğünüz zaman olmaz. Kalede Muslera varsa şut için daha az düşünmeniz daha hızlı olmanız lazım. Ama etkisi tam tersi oluyor. İlk yarının sonunda Erdem’in serbest vuruşunu çıkarışına bakın. Havada uzuyor neredeyse. İşte bu korkutuyor forvetleri. Muslera avantajına rağmen, oyunun 3-2’ye gelişiyse kabul edilemez.

Taraf seçme zamanı

Bu işi çözecek miyiz? Çözmek istiyor muyuz? Eğer istiyorsak basit düşünmemiz lazım. Tarafımızı seçmemiz... Silahtan yana mıyız değil miyiz? Bir takım otobüsüne ateş edilmesine kabul müyüz değil miyiz? ‘Ama’larla hiçbir sorun çözülmez. Eğer karşıysak diğer karşı olanlarla birlikte çıkıp haykırmamız lazım. Bunun ‘ama’sı ‘şu’su ‘bu’su olmaz. Karşımıza çıkan her türlü büyük sorunda yapmamız gereken budur. Burada takım taraftarlığı olmaz. Ateş edilebilir diyenler bir taraf, silah olmaz diyenler diğer taraf. Tarafımızı seçip işi çözelim. Yapabilir miyiz? Yapamazsak yaşayamayız.

Kınayamıyoruz bile

Bir iki açıklamayla geçiyor. Hamza hoca gibi büyük yürekli insaflılar var neyse ki. Ama geneli korkuyor. Futbolcu kardeşlerim siz yazın beraber Çeşme’de voleybol oynamıyor musunuz? Sürekli beraber değil misiniz? Aslında tutmadığınız takımların formasını giyerek milyonlar kazanmıyor musunuz? O zaman neden çıkıp haykırmıyorsunuz? Neden aynı tarafa geçmiyorsunuz? Meslektaşlarınıza ateş edilmesinden daha korkutucu ne var? Mesleğinize sahip çıkın. Bunu Başbakan, Cumhurbaşkanı çözemez. Çözerseniz siz çözersiniz.

Kim yaptı?

Bu yazı yazılırken henüz ateş eden bulunamamıştı. Bu işi yapan, ya bir manyak, ya da bir provakatör. Provakatörse ve iş sadece bir deli işi değilse kötü. Ateş eden bulunsa dahi zaten kökü bulunmaz. Ama sadece bir manyağın işiyse bunun bilinmesini ister. Ve küçük yerde yapanın kim olduğu kulaktan kulağa duyulur hemen. Hemen...

06 Nisan 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sow şov‘’

Fenerbahçe’nin bu kadar merkezden oynayacağını ne Hikmet Karaman, ne de Rizeli oyuncular tahmin etti. Oyun planının büyük bölümünü Caner ve Gökhan’ın üzerinden yapan, onları orta sahanın değil hücumun da bir parçası haline getiren Fenerbahçe uzun zamandır ilk kez bu oyuncuları gerçek birer savunma beki olarak kullandı. Topuz, Alper, Emre ile merkezden Webo’yu pivot olarak kullanarak geldiler ve Sow’u da bu oyunda harika kullandılar. Kuşkusuz Emenike’li oyunla yapılacak karşılaştırmalar anlamlıdır. Çünkü Webo futbolu doktora derecesinde bilirken, Emenike henüz ilkokul seviyesindedir. Dolayısıyla Webo’nun varlığı Sow’u başka bir seviyeye çıkarmaktadır. Şov seviyesine... Ve bu maçı skor açısından kolay hale getiren de bu birlikteliktir. Ancak oyunu farklı kılan merkezden driplingle oynamak oldu. Tüm tedbirleri iki beki kapatmak üzere alan Karaman’ın planı zorlanmadı, yıkıldı... Kartal bu tercihleriyle, övgüyü hatta 10 puanı hak ediyor. Dün Fenerbahçe 3 zorunlu değişiklik yaptı. Volkan, Alves ve Alper sakatlanarak kenara gitti. Mert ve Kadlec otomatik değişiklikler. Teknik direktör tercihi değil. Tercih olan tek değişiklik Alper’in yerine Emenike’nin oyuna girişi. 2 hafta önce formayı çıkarıp derbide maçı terk eden Emenike’yi kazanmak için oyuna aldı Kartal. Çok doğru bir tercihle ilk 18’e aldığı Uygar’ı kazanmayıysa sonraya bıraktı. Caner’in sakatlığı varken, Emre bu konuda hep tehlike arz ederken ve Topuz bunca oynamadığı maçtan sonra fazla kilolarıyla çırpınırken, Emenike’yi aldı. Futbol gerçeği de Uygar diyorken yani...

Teröre teslim olmayalım

40 yıldır Fenerbahçe’yi takip ediyorum. Maçlarına gidiyorum. Kazanmak için bu kadar uğraşılan başka bir oyuncu daha görmedim. Emenike en azından bu yönüyle tarihe geçti. 40 kişiyi viyadükten uçurmaya çalışan birilerinin amacı ne olabilir? Bu canavarlığı mazur gösterecek ne söyleyebilir? Teröre teslim olmayalım. Türkiye’ye geçmiş olsun.

05 Nisan 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ba ve Sosa uçmalı‘’

Başakşehir, Beşiktaş’ın normal şartlarda en çok zorlanabileceği rakiplerin başında geliyor. Kaybedilen Fenerbahçe maçının ardından bu karşılaşmanın geliyor olması bir şans. Konsantrasyonun bundan daha yüksek olacağı bir an yok. Dolayısıyla yüksek dikkat olacaktır. Ancak özellikle hücum oyuncularının performans düşüklüğünün nasıl tamir edileceği bir soru işareti. Sosa, Demba Ba, Töre ve Olcay farklı oranlarda da olsa ilk yarı performansından uzaklar. Beşiktaş’ta bir mevkideki düşüş, bütün takımı etkileyen bir domino etkisi yapıyor.

Aşırı yükleme, sorun yaratıyor

Buna antrenmanlardaki aşırı yüklenme de eklenince kader, ya adele yırtığı ya da formsuzluk oluyor. Bu tabloda hücum bölgesindeki form düşüklüğünün giderilmesi şart. Burayı hallederse ne Başakşehir, ne de başka bir maç Beşiktaş için sorun olur. Zaten sakatlık ve formsuzlukla sorun yaşayan orta alanın ayakta kalması, hücum 4’lüsünün, sezon başı formuna yaklaşmasıyla mümkün. Bunun dışında bir seçenek yok.

Cech, tarihe geçer

Petr Cech’in Beşiktaş’a gelişi, tarihinin en önemli transferi olabilir. Futbolculuğunun büyüklüğü bir yana, şartlardan dolayı. Beşiktaş’a imza atmış bir çok dünya yıldızı oldu. Fakat bu kadar piyasası yüksek bir kaleci eğer Vodafone Arena’ya gelirse bu, transferi daha büyütür. Şu açık: Eğer Courtois, Chelsea’nin tapulu malı olmasa ve geçen seneki akıl dışı performansı göstermese Cech hâlâ Chelsea’nin tartışılmaz kalecisiydi. Onu o yerden edebilecek dünyada iki kaleci var. Courtois ve Neuer.

Muhteşem bir başarı olur

Dolayısıyla Cech, ayrılma olasılığını ortaya koyduğundan bu yana adının anılmadığı kulüp kalmadı. Üstüne İngiltere’de yeni yayın ihalesiyle paranın bollaşması da gelince onu Ada’dan ayırmak maddi manevi çok zor olabilir. 32 yaşındaki bu dev ismi Türkiye’ye getirmek muhteşem bir başarı olur.

02 Nisan 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI