‘’İşte rakibin şifresi‘’
Beşiktaş yarın akşam Porto ile belki de sezonun en önemli maçına çıkacak. Bu kritik karşılaşma öncesi Portekiz temsilcisi kağıt üzerinde Siyah-Beyazlılar’dan çok daha iyi durumda gözüküyor. Ligde oynadıkları altı maçı da kayıpsız geçtiler. Grubun favorisi Liverpool karşısında 1-1’lik beraberlikle moral buldular. Ancak Portekiz basınından aldığım bilgilere göre, sadece 1 gol yemelerine rağmen Mavi-Beyazlılar da iyi futbol oynamıyorlar. Ezeli rakibi Benfica’nın 8 puan önünde yer almalarına karşın sergiledikleri performans, ülke medyasını da tatmin etmiyor.
Savunmada sıkıntı var
Porto, defans oyuncusu Pepe’nin Real Madrid’e gidişinden sonra büyük yara aldı. Buna bir de Pedro Emanuel’in sakatlığı eklenince savunmada büyük sıkıntı doğdu. Teknik direktör Jesualdo Ferreira, geçen hafta ligde ilk kez görev verdiği Trabzonspor’un eski oyuncusu Stepanov’a Bruno Alves ile savunmanın göbeğinde forma şansı tanıyacak. Sakatlığını tamamen atlatan kaleci Helton, Beşiktaş’a karşı oynayacak. Ferreira, takımına içeride veya dışarıda rakip gözetmeksizin 4-3-3 sistemini uygulatıyor. İstanbul’a en kötü beraberlik ihtimaliyle gelen ve 1 puanı yeterli gören Porto kontratak oynamayı becerebilen bir ekip değil. Hızlı çıkamıyorlar. Ancak gollerin çoğunu ceza sahası dışından attıkları sert ve etkili şutlarla buluyorlar. Ertuğrul Sağlam’ın buna kesinlikle önlem alması gerekiyor. Savunmanın sağında Bosingwa ve sağ ayaklı olmasına rağmen tıpkı Ümit Özat gibi solda Uruguaylı Fucile görev alıyor. İki bek de bulundukları kulvarı boydan boya kullanıyor, defansın yanı sıra hücumu da destekliyorlar.
Takımın beyni Lucho
Orta üçlüden Assunçao defansif katkı sağlıyor. Takımın beyni Lucho Gonzales. Tam bir duran top uzmanı olan Arjantinli yıldız etkisiz hale getirildiğinde Porto da duruyor. Forvetin sağında Tarik Sektioui, ortada Lisandro Lopez, solda ise Quaresma var. Bermuda Şeytan Üçgeni’ni andıran bu üçlüden Quaresma’yı sanırım anlatmaya gerek yok. En az Cristiano Ronaldo kadar yetenekli, ama yaşadığı şanssızlıklar nedeniyle Porto’ya dönmek zorunda kaldı. Beşiktaş’ın sağ tarafını çok yıpratacaktır. Faslı Tarik kondisyon açısından eksik. Gücünü 90 dakikaya yayamadığı için eleştiriliyor.
Lisandro Lopez’e dikkat!
Siyah-Beyazlılar’ın en çok dikkat etmesi gereken isim ise şüphesiz Lisandro Lopez. Bu oyuncu, Serdar Özkan’ın Beşiktaş’ta yaptığı çıkışın bir benzerini gerçekleştirdi. Geçen sezon kanatta oynayan Lisandro, Adriano’nun sakatlığı nedeniyle santrfor olarak görev almaya başladı. 1.75’lik boyunun verdiği avantajı çabukluk ve dripling özelliğiyle birleştiren Lisandro forma giydiği 5 lig maçında 6 gol atıp, Portekiz Ligi’nin bu sezon en flaş ismi haline geldi. Porto, Liverpool karşısında her topa 2 kişi basan, yüksek pas yüzdesiyle ayağa oynayan bir görüntü verdi. Beşiktaş yarınki mücadelede bu sezonki genel görüntüsü olan vurdumduymazlığını devam ettirmemek zorunda. Kartal, rakibinden daha agresif ve arzulu bir futbol sergileyip, özellikle de rakibin yumuşak karnı olan kanatlara oyunu yıkamazsa sonuç felaket olur...
‘’İnter'in ardından‘’
Fenerbahçe’nin, Futbol Federasyonu ile yaşadığı yabancı polemiği hala akıllarda. İki tarafın da kendine göre haklı olduğu taraflar var. Yabancı sınırının kalkmasından yana olan Sarı-Lacivertliler, bu hakkını sonuna kadar kullanan bir rakibi çarşamba gecesi tabir-i caizse eze eze yendi. Inter sahaya 11 yabancıyla çıktı. İtalya’yı temsil eden Mavi-Siyahlı ekipte sonradan oyuna giren üç futbolcu da İtalyan değildi. Zico’nun öğrencileri, yabancılar karmasını andıran bir rakibi hem de dünyanın sayılı futbol ekollerinden gelen bir rakibi sürklase ettiler. Buradan şu sonucu tabi ki çıkarmıyoruz: Çok yabancılı oynamak, Avrupa Kupaları’nda işe yaramıyor. Ancak Inter gibi sırf yabancı olsun diye yabancı alan ve özellikle de başkanı Moratti’nin kulübü iş bilmez şekilde başına buyruk yönetmesi nedeniyle, çoğu zaman Milan, Juventus, hatta Roma ile zaman zaman da Lazio’nun gerisinde kalan bir ekipte böylesine bir uygulamadan yarar değil zarar görürsünüz. Yabancı tartışmasında Inter iyi bir örnek olabilir. Türkiye’deki kulüpler acaba hem yönetim hem maddi olanaklar açısından sınırsız yabancı uygulamasından ne kadar verim alabilirler? Yoksa Türkiye Süper Ligi bir yabancı çöplüğüne mi döner?
Fenerbahçe tarihinde oyun üstünlüğünün skorla pekiştiği ve böylesine önemli bir Avrupa takımına karşı elde edilmiş zafer sayılıdır. Inter her ne kadar eksik gelmiş olsa ve Avrupa’da bir Juventus, bir Milan değilse de, galibiyeti tarihi bir zafer olarak kabul etmek ve alkışlamak gerekir. Fenerbahçeli futbolcular, konsantrasyon sağlayıp, motive olunca, neler yapabileceklerini gösterdiler. Ancak dünya üzerinde Fener’in Inter’e karşı oynadığı tempoda ve etkinlikte arka arkaya 5 maç çıkarabilecek takım sayısının bir elin parmaklarını geçmeyeceği kanısındayım. Ve şimdi Fenerbahçe’nin bir sonraki lig maçında Rize önündeki gibi mi, yoksa Inter karşısındaki gibi mi oynayacağını merak ediyorum...
‘’Değişim olmazsa gelecek karanlık‘’
Veledrome Stadı dönem dönem, Avrupa’nın en zor deplasmanlarından biri olmuştur. Ancak dün gece adeta ‘şeker’ kıvamındaydı ve Beşiktaş böylesine uygun şartlar altında en az bir puan çıkarabileceği bu maçtan eli boş dönüyor. Kara Kartal sezona başlarken, Tigana’nın takımına göre daha iyi gibi gözüküyordu. Ama şöyle bir hafızamızı yoklayalım. Kasımpaşa önünde ite-kaka gelen galibiyet, Antep’te Batuhan mucizesi, Kayseri önünde hakedilmiş bir beraberlik (!) ve Ankara’da sonuç adil ama hakem değil... Düşünün Beşiktaş son üç lig maçında tek gol bulabiliyor. Marsilya karşısında ilk etkili şutu 38. dakikada Ricardinho atıyor. Siyah-Beyazlılar’ı gole yaklaştıran pozisyon ise 86’da Serdar Özkan’dan geliyor. Ne gerek var canım, saldırıp agresif oynamaya daha 4 dakika var maçın bitimine... Avrupa Kupaları’nda mücadele eden herhangi bir takım bile böylesine vasat bir rakip önünde daha iyisini yapabilir. Sonuç üzerinde konuşmuyoruz ama oynanan futbol en ufak bir parıltı vermiyor.
Beşiktaş kenar yönetiminin artık Delgado’yu ikinci bir forvet gibi kullanma ısrarından vazgeçmesi gerekir. Çünkü bu oyuncu sırtı dönük bir şekilde hiçbir fayda sağlayamıyor. Arjantinli’nin istikrarsız seyreden verimi bu pozisyonda neredeyse sıfıra düşüyor. Marsilya; Niang, Cisse, Nasri ve özellikle de dün geceki süper performansıyla Ziani gibi bireysel yeteneği üst düzeyde olan oyunculardan kurulu bir takım ama onların da organizasyon yeteneği çok düşük.
Şampiyonlar Ligi, Beşiktaş için bir vitrindir. Zaten böylesine devler arenasında çok ileri gitmesi beklenmiyor. Henüz birşey kaybedilmedi, felaket tellallığı yapmamak lazım şeklinde düşünülebilir.
Ancak teknik direktör Ertuğrul Sağlam rakip kim olursa olsun her maçta takımını geriye yaslayıp, ‘önce beraberlik’ parolasıyla hareket ettirirmeyi sürdürürse, Siyah-Beyazlılar gelecekte çok şey yitirebilir.
‘’Rakip Porto‘’
Liverpool birincilik için en büyük aday. Marsilya sezona kötü girdi. Kartal’ın Portekiz şampiyonu ile oynayacağı iki karşılaşma grubun kaderini belirler
Konuya klasik bir söylemle girelim: “Artık bu safhaya gelmiştakımlar için kolay rakip, zor rakip ayrımı olamaz.” Beşiktaş’ın, diğer gruplara bakıldığında orta zorlukta bir grupta yer aldığını ifade edebiliriz. Siyah-Beyazlılar’la eşleşen üç takımın da ortak özelliği son 15 yıl içinde birer kez Şampiyonlar Ligi’ni kazanmaları... Marsilya 1993, Porto 2004 ve Liverpool da 2005 yıllarında bu başarıya ulaştı.
Liverpool gücüne güç kattı
Grubun kağıt üzerinde en güçlü takımı olan Liverpool son üç yılda iki kez final oynayan kadrosuna Torres, Voronin, Benayoun, Babel ve Leiva’yı katarak, iyice güçlendirdi. Hatta belki de Avrupa’nın en efektif takımlarından birini oluşturdu. Teknik direktör Rafael Benitez, rotasyonu seven bir çalıştırıcı. Kadrosundaki her oyuncuya maçın önemine göre şans tanımaya çalışıyor. Gerrard gibi dünyanın sayılı orta saha elemanlarından birini kadrosunda barındıran ‘Kırmızılar’ Avrupa’da şampiyonluk kovalayacak iki takım çıkarabilecek kapasiteye sahip.
Ribery gitti, böyle oldu...
Marsilya grubun istikrar konusunda en zayıf takımı. Bir türlü 90’lı yılların başında Boli, Desailly, Papin, Allofs, Abedi Pele, Deschamps ve Völler’li kadrosuyla yaşadığı o müthişbaşarılara ulaşamıyor. Zaten Fransa’da son dönemde Lyon hegamonyasını yıkacak bir babayiğit henüz ortaya çıkamadı. Geçen sezon da Ribery’nin olağanüstü performansı ve gayretiyle Devler Ligi vizesi aldı. Bayern Münih’e kaptırdıkları süper yıldızın eksikliğini bu sezon fazlasıyla hissediyorlar. Fransa Ligi’nin ilk 6 haftasında sadece 1 galibiyet alabilmeleri durumlarını ortaya koyuyor. Djibril Cisse etkili bir forvet, her zaman dikkat etmek gerekir. En önemli oyuncuları ‘yeni Zidane’ olarak gösterilen Samir Nasri orta alanda tam bir maestro...
Porto’da Mourinho etkisi
Portekiz futbolunun önde gelen temsilcisi Porto üzerinde hala Mourinho’nun oluşturduğu sağlam futbol anlayışının esintilerini taşıyor. Cristiano Ronaldo kadar olması bile Quaresmo çok etkili bir oyuncu. Real Madrid’e kaptırdıkları Pepe savunma için çok önemli bir isimdi. Trabzonspor’dan aldıkları Stepanov onun yerini doldurabilir mi, tartışılır. Arjantinli Lucho, Mavi-Beyazlılar’ın organizatörü konumunda.
Liverpool favori olduğu grubu büyük ihtimalle ilk sırada bitirecektir. Marsilya şu anki form durumuyla yumuşak karınlı ve içeride yenilebilecek, dışarıda da puan alınabilecek bir takım görüntüsünde. Beşiktaş’ın gruptaki konumunu Porto ile oynayacağı maçlar belirleyecektir. Portekiz temsilcisinden alınacak 4 puan Siyah-Beyazlılar’ı üst tura taşıyabilir. Bu arada Beşiktaş, Liverpool ve Marsilya seyircileri düşünüldüğünde tribün açısından çok iyi maçlar olacağı söylenebilir.
‘’Kırılma noktası‘’
100. yılında gelen şampiyonluğun ardından üst üste kayıp sezonlar geçiren Beşiktaş geçen sezon ligi ikinci bitirip, Devler Ligi vizesini aldı. Her ne kadar ‘ikincilik’ bir kesim tarafından başarı olarak görülse de sıkıntılar devam ediyordu. Siyah-Beyazlılar işte bu noktada çok önemli bir fırsat yakaladı. Ön elemelerde de Sheriff’ten sonra Zürih gibi gayet ‘yumuşak’ kabul edilebilecek bir rakiple eşleşti. ilk maçtaki skor, uzatmanın uzatmasında yenilen gole rağmen her takımın elde etmek isteyeceği bir avantaj. Ancak Kara Kartal kesinlikle skoru korumaya oynamamalı, beklenenin aksine agresif olmalı. Çünkü özellikle son iki sezondaki maçlar incelendiğinde Beşiktaş’ın bu düşünceyle sahaya çıktığı karşılaşmalarda bir türlü sonunu getiremediğini görüyoruz. Çarpıcı bir örnek... Zürih son iki maçında İsviçre Ligi kıstas alınsın ya da alınmasın 10 gol atma başarısını gösterdi. Beşiktaş da bu sezon defansif kurgusuyla ‘Sağlam’ ve yenilmesi güç bir takım görüntüsü sergiliyor. Rakiplerine çok pozisyon vermeyen Kara Kartal belki çok farklı galibiyetler alıp, şov yapan bir ekip olamayacak ama kendinden daha güçlü takımlar da onun bileğini kolay kolay bükemeyecek. Bugünkü karşılaşma hücum ile savunma gücünün ilginç bir mücadelesi olacak. Delgado’yu tutmak gerek
Siyah-Beyazlılar’ın maddi manevi geleceği ve prestiji bugünkü 90 dakikaya bağlı. Artık ‘ben büyüğüm’ diyen her takım için şampiyonlar Ligi olmazsa olmaz bir kaide halini aldı. Galatasaray geçen sezon grubu sonuncu bitirmesine karşın 14 milyon Euro’yu kasasına koydu. UEFA Kupası’nda daha ileri turlara giden ve ilk 16’ya kalan Fenerbahçe sadece 300 bin Euro kazanabildi. Daha fazla maç oynayıp, UEFA’yı alan Sevilla 6 milyon 250 bin Euro, Atina’da Devler Ligi Kupası’nı kaldıran Milan ise 40 milyon Euro para ödülü kazandı. 100 milyon Euro’ya yakın transfer harcaması yapan Bayern Münih imkanı olsaydı herhalde şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale yükselmeyi bu sezon mücadele edeceği ve en büyük favorisi olduğu UEFA Kupası’nı kaldırmaya tercih ederdi.
Fenerbahçe’de Roberto Carlos, Galatasaray’da Lincoln ilk üç hafta sonunda süper yıldız olduklarını ispatladı. Beşiktaş’ta ise ne Ricardinho ne de Delgado bir sezonu aşkın zaman geçmesine karşın hala benzer bir patlama yapamadı. iki Güney Amerikalı yıldız da birçok maçta saman alevi gibi anlık performanslarıyla alkış aldılar. Ancak aynı karşılaşmalarda Delgado’nun sayısız pas hataları ve Rico’nun düşük temposu, bu göz dolduran oyunlarını gölgede bıraktı. Özellikle Ricardinho, takımın oyun kurgusunu bozuyor ve yavaşlatıyor. Sağlam’ın oyuncu değiştirirken tercihini hep Delgado’dan yana kullanmasını futbolun doğruları içerisinde açıklamak çok zor. Israr devam ederse Beşiktaş bu uygulamadan zarar görebilir.
‘’Bu skor tura yeter‘’
‘Zürih maçları, Sheriff ile oynanan karşılaşmalardan daha kolay geçer’ şeklindeki öngörüyü doğrularcasına henüz 3. dakikada geldi Kara Kartal’ın golü... Siyah-Beyazlılar’ın ‘istikrarsız’ yıldızı Delgado, bir dönem hüküm sürdüğü toprakları görünce coşmuş olacakki, Kara Kartal’a turun müjdecisi olan vuruşu yaptı. İsviçre futbolunun karakteristik özelliklerini taşıyan Zürih’in çok koşup savaşması beklenmiyordu. Öyle de oldu zaten. Sheriff’e göre daha yumuşak ama daha teknik bir ekip olan Zürih kısa paslar ve oyuncularının bireysel becerileriyle Beşiktaş’ı zorlamaya çalıştı.Delgado golü attıktan sonra zaman zaman saman alevi gibi parladı. Ancak Arjantinli’nin çok iyi olduğu söylenemezdi. Onun yaptığı top kayıpları nedeniyle savunma çok güç ve ters pozisyonlarda yakalandı.Tam Zürih’in İstanbul’a ‘turistik gezi’ için geleceği düşünülürken, ev sahibi aradığı golü suyunun suyu misali uzatmanın uzatmasında buldu. Kaleci Hakan yediği gole rağmen sahanın iyilerindendi. Rakibin birçok vuruşunu bir an bile eksilmeyen konsantrasyonu ve yerinde refleksleriyle kurtaran Hakan’ın gol pozisyonunda dönen topu çıkarması için insanüstü özelliklere sahip olması gerekirdi. Beşiktaş için gruplara kalmak çok büyük önem taşıyor. Siyah-Beyazlılar’ın maddi manevi geleceği ve prestiji Zürih’in safdışı bırakılmasına bağlı. Artık büyüğüm diyen kulüpler için Şampiyonlar Ligi’nde mücadele etmek olmazsa olmaz bir unsur haline geldi. Zürih sahasında oynadığı karşılaşmada limitlerini zorlayarak anca bu kadarını yapabildi. Kırılgan yapıya sahip bu rakip karşısında ortaya konacak agresif ve baskılı futbol Kartal’a turu getirecektir. Son saniyede yenilen golün moral bozukluğuna rağmen Beşiktaş gibi Avrupa tecrübesi Zürih’ten daha fazla bir takım normal şartlarda altında tur biletini İnönü’de almalıdır. Maçtan önce sorulsaydı herhalde her Beşiktaşlı ‘1-1’e ‘evet’ derdi.
‘’Ne kolay ne zor...‘’
Gerçi maçlar sahada kazanılır ama Sarı-Lacivertliler’in sadece Levski Sofya-Tampere United maçından gelecek rakiple eşleşmesi durumunda işinin çok kolay olacağını söyleyebilirdik. Anderlecht; Liverpool, Valencia, Lazio, Arsenal, Sevilla gibi takımlar dikkate alındığında Fenerbahçe için ideal bir rakip olacaktır. Geçen sezon Dinamo Kiev karşısında akılalmaz hatalarla ve transfer politikasının zamanlama yanlışlığı nedeniyle turu adeta kendi eliyle veren Fenerbahçe bu kez çok daha dikkatli olmak zorunda. Çünkü artık Şampiyonlar Ligi’ne girmek ‘Ben büyüğüm’ diyen kulüplerin olmazsa olmazı haline gelmiş durumda... Kanarya bir kez daha Devler Ligi’nin kapısından dönerse bunun açacağı maddi ve manevi yaralar büyük olacaktır. Aziz Yıldırım ve kurmayları bunun bilinciyle transferde noktayı koymalı... Anderlecht köklü bir geçmişe sahip, Belçika’nın en büyük kulübü. Nürnberg’den aldığı Çek orta saha oyuncusu Jan Polak, Belçika ekibinin gücüne güç kattı. Defansta Van Damme, orta alanda deneyimli Goor takımın kilit isimleri. İleri uçta geçen sezon toplam 29 gol atan Tchite (14), Frutos (15) ikilisi en tehlikeli iki isim. Ancak Arjantinli Frutos’un sakatlığı nedeniyle iki maçta da görev alamayacak olması Fenerbahçe açısından büyük bir şans. Bu oyuncunun yerine forma giymesi beklenen Mpenza da tecrübesini konuşturacaktır. Sarı-Lacivertliler bu kadrosuna iyi bir santrfor takviyesi yaparsa eşleşmede bir adım öne geçecektir.
‘’Bu takıma fazla‘’
Ali Sami Yen’i tıka basa dolduracak nicelikte bir seyirci topluluğu onu görmek için Olimpiyat Stadı’na akın etmişti serin bir temmuz akşamında. Daha ısınmak için sahaya çıktığında tribünler yıkılıyordu ‘Lincoooln Lincoooln’ diye... Zaten onun transferinin getirdiği rüzgarla rakip İstanbulspor, stad kendi evi olmasa bile Hagi’den sonra ‘10’na susamış Sarı-Kırmızılı taraftarlar geçen sezon herhangi bir lig maçından daha fazlaydılar tribünde... Sistem adamı olan Kalli, makinenin en önemli dişlisini sahaya sürerek taraftara kötü bir sürpriz yapmadı. Sambacı, maça biraz ürkek başladı ancak tedirginliği çabuk üzerinden attı. Birazda maçın hazırlık, rakibin de ikinci ligden olması dolayısıyla motivasyon sorunu yaşadı sanırım. Zaten büyük oyuncularda, büyük maçlarda farkını ortaya koyarlar. Zaman zaman klas hareketleriyle geceye renk kattı. İlk maçında golle tanışma hevesi direğe takılan penaltı vuruşuyla kursağında kaldı. Attığı paslarla ‘Bu sezon çok takımın canını yakarım’ mesajını verdi. Birçok hareketi ve pası arkadaşlarının, kendi futbol bilgisini gerisinde kalmasıyla heba oldu. Takım mı çok kötüydü yoksa Lincoln mü çok zekiydi, çözemedim... Galatasaray’ın bu haliyle Sambacı yıldız bu takıma fazla... Brezilyalı beklenen şovu tam anlamıyla sergileyemedi. Bunu ilk sınavın getirdiği heyecana bağlamak gerek.