Arama

Popüler aramalar

‘’İtalyan ruleti!‘’

Stoper arayışında Navarro, Boumsong, Kroldrup, Hangeland, Graavgard ve Ruben ile ilgilenen Beşiktaş, Nicola Legrottaglie’deyi gündemine aldı... Daha önce ilgilenilen isimlerdeki gibi İtalyan oyuncunun transferinde de sona çok yaklaşıldı ama ani bir manevrayla beklemeye alındı. Belki de bu transferin olmaması Kara Kartal için daha hayırlı olacak. Teknik direktör Ertuğrul Sağlam’ın İtalyan savunmacıyı kendisine teklif edildiği ilk anda istememesi oyuncunun profiline bakıldığı zaman çok mantıklı gözükmektedir.İdeal bir savunmacı ama...Bir kere her şeyden önce şunu belirtmekte fayda var: Alınacak oyuncunun eldekilerden fazlası olması gerekir. İtalyan savunmacı, her ne kadar Türkiye standartlarının üzerinde gözüken bir isim olsa da son yıllardaki düşüşü kafalarda soru işareti bırakıyor. Legrottaglie düzgün fiziği ve etkileyici stiliyle aslında ideal bir defans oyuncusu. Agresif hatta bu agresifliğin dozunu bazen fazla kaçırması başına çoğu kez dert açıyor. Saha içi disiplin sorunları yaşayan deneyimli savunmacının istikrarsızlığı da önemli bir dezavantaj olarak göze çarpıyor. Ayrıca gereksiz yerlerde kart görüp takımı yakabilir de...Chievo’da patladı...Legrottaglie özellikle 2002-2003 sezonunda o dönemin flaş takımı Chievo forması altında patlama yaptı. Ancak bir daha aynı başarılı grafiği yakalayamadı. Juventus’a geçtiğinde ondan beklentiler büyüktü. Ama ilk sezonun iyi sayılabilecek düzeyde olmasına karşın devamını getiremedi. Milli Takım’a kadar yükselip, Gök Mavili formayı bile giydi. İlk milli maçını Emre’nin mükemmel bir gol attığı karşılaşmada Türkiye’ye karşı oynamıştı. Capello’nun gözüne giremeyen Legrottaglie, Bologna ve Siena’da kiralık olarak top koşturdu. Gerçi burada Thuram, Cannavaro gibi süper defans oyuncularının arasında kalmasının da şans bulamamasında büyük etkisi vardı.Sadece 685 dakika!Tecrübeli çalıştırıcı, R.Madrid’e gittikten sonra tekrar Juve’ye dönen Legrottaglie geçen sezon Serie B’de 10 lig maçında oynayabildi. Görev aldığı süre ise toplam 685 dakika ile sınırlı kaldı. İstatistikler incelendiği zaman Legrottaglie’nin son üç sezonda oynadığı toplam maç sayısının sadece 47 olduğunu görüyoruz.İtalya’da her sezon beklentiyi karşılayamayan ve hayal kırıklığı yaşatan oyunculara verilen ‘Bidone de Oro’ (Altın Bidon) ödülünü layık göründü. RAI 2 radyosunun dinleyicilere seçtirdiği unvan her yıl İtalya’da en kötü isimlere veriliyor. Bidone de Oro’ya 2003’te Rivaldo, 2005’te Vieri, 2006’da ise Adriano’ya verilmişti. Kariyeri iniş-çıkışlarla dolu olan zaman zaman saman alevi gibi parlayan Legrottaglie’ye Beşiktaş’ın ne kadar ihtiyacı olduğu tartışılır.

27 Temmuz 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Dunga devrimi‘’

Carlos Caetano Bledorn Verri... Bilinen adıyla Dunga. 1998 Dünya Kupası’nda takım arkadaşı Bebeto’ya saha ortasında attığı fırça zaten onun futbol karakteristiğini ortaya koyuyordu. Savaşçı, her zaman kazanmak isteyen, çok koşan, sert ve disiplinliydi meşin yuvarlağın peşinden koşarken... Yani bir Brezilyalı’dan çok İtalyan’a benziyordu stili... Zaten milli takımda kaptanlığa kadar yükselmesine rağmen hiçbir zaman ön planda olmamıştı. Hatta ve hatta samba diyarında çok da sevilmiyordu, kendi futbol ekolünün geleneksel özelliklerini üzerinde taşımaması dolayısıyla...Yeşil sahalara veda ettikten sonra çok önemli bir göreve geldi. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu ve türlü entrikanın döndüğü bir milli takımın başına geçmek kolay değildi. İlk profesyonel deneyimini böylesine zor bir görevde yaşamak zorunda kalan nam-ı diğer ‘Uykucu’ boyundan büyük bir işe imza atıyor. Brezilya futbolu onunla kimlik değiştiriyor. Sambacılar artık futbolu onun takıma yansıttığı kişilikle Avrupalı gibi oynuyor. Yarım takımla geldiği Copa America’da bu turnuvayı kazanmayı çok isteyen ve finale kadar yenilgisiz gelip sadece 3 gol yiyen eksiksiz Arjantin’i perişan etti. Herkesin favorisi Riquelme, Tevez, Messi gibi ustalara sahip Arjantin sahada nefes alamadı. Brezilya onunla 2006 Dünya Kupası’nın getirdiği hayal kırıklığı üzerinden atmak üzere... Ronaldinho, Kaka ve Adriano yoktu ama Elano, Josue, Mineiro gibi isimsiz kahramanlarla büyük bir zafere ulaştı. ‘Samba Sirki’ni, ordu takımına çevirme yolunda adım adım ilerleyen Dunga, bir futbol devrimi gerçekleştiriyor.

17 Temmuz 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kanada'da kimse var mı?‘’

Ertuğrul Sağlam geçen sezon savunmanın performansından çok etkilenmiş (!) olacak ki, ‘yabancı stoper isterim’ diye tutturdu. Kaptanlardan İbrahim Toraman ise hocasını tekzip edercesine yabancı uyruklu defans oyuncularına meydan okudu: Hiçbiri bizden iyi değil... Kara Kartal’ın geçen sezon artık iddiasının kalmadığı Bursaspor ile Kayseri maçlarını bir kenara koyarsanız, Siyah-Beyazlılar açık ara ligin en az gol yiyen takımı... O haliyle bile şampiyon Fener’den sadece 1 fazla yemiş. Kaçan şampiyonlukta acaba tüm hata defansta mıydı, yoksa keramet sezon başında infaz edilen daha sonra yere göğe sığdırılamayan Runje’de mi?Son olarak yönetimin ismi ön plana çıkan Kolot-Berk ikilisi ülke ülke geziyor ama bu yabancı transferini bir türlü bitiremiyor. Navarro, Boumsong, Yepes ve son olarak da Kroldrup... Geçen sezon 34 maçta sadece 43 gol (Maç başına ortalama Beşiktaş’ın 1.26, Fenerbahçe’nin 1.91, Galatasaray’ın 1.70, Trabzon’un ise 1.58) atabilen bir takımın gerçek İhtiyacı yabancı bir savunmacı mı o da tartışılır. Kaldı ki, orta saha kurgusunun pek değiştiği söylenemez. Giden Jose Kleberson’un yerine ön libero mevkiine Eduardo Cisse takviyesi yapıldı. Kolot-Berk ikilisi Avrupa’da diyar diyar dolaşıyor. Çok merak ettiğim bir konu var. Acaba kulüpten kimse Kanada’da düzenlenen 20 Yaşaltı Dünya Gençler şampiyonası’nı çıplak gözle seyrediyor mu? Öyle oyuncular var ki ve öylesine çekişmeli maçlar oynanıyor ki, insan mest oluyor. En aklı selim yatırımı yapıp, geleceği kurtarma adına herhalde bundan daha iyi uygun bir turnuva bulunamaz. Her zaman popüler transfer politikasıyla sonuca gidilmez. Zaten Beşiktaş bunun acısını 3 sezondur yeterince çekti.

14 Temmuz 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kapıdaki tehlike!‘’

Sezonu rakiplerinden daha geç açan ve federasyonun yabancı kararındaki belirsizlik nedeniyle transferi netleştiremeyen Kanarya, tedbir almazsa Şampiyonlar Ligi’nde yine hüsran yaşayabilir.100. yılını şampiyonlukla taçlandıran Fenerbahçe, 2007-2008 sezonu öncesi işlerini yoluna koyabilmiş değil. Geçen sene Denizli sendromunun ardından Başkan Aziz Yıldırım görevi bırakmıştı. Dönüp dönmeyeceği tartışmaları sürerken teknik direktör konusunda geç kalınmış, Arthur Zico, gelmesi gereken tarihten daha sonra takımın başına geçmişti. 4 yeni yabancı Edu, Lugano, Kezman ve Deivid ön elemede forma giyemedi. Yabancı transferi de sürüncemede kalınca, Dinamo Kiev karşısına oturaklı ve hazır bir kadroyla çıkılmamanın faturası, Şampiyonlar Ligi gibi hem maddi hem manevi getirisi büyük bir organizasyonun dışında kalarak ödenmişti. Sarı-Lacivertliler için şimdi de benzer şartlar söz konusu. Gerçi bu sefer özellikle kadroyu şekillendirmede geç kalmalarında kendi kabahatleri yok denecek kadar az. Futbol Federasyonu’nun yabancı konusundaki kesin kararını bir türlü verememesi, Fenerbahçe yönetiminin de elini kolunu bağlıyor. Ancak her büyük kulübün bir ‘B planı’ bulunması gerekiyor. Oluşabilecek negatif durumlara karşı tedbir alınmalı.5 gitti, 4 geldi!Sarı-Lacivertli ekip, ligde kendisine rakip olabilecek Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor gözönüne alındığında, hepsinden neredeyse 1 hafta kadar daha geç sezonu açıyor. Teknik direktör Zico, geçen sezon başını hatırlatıp, kampa kadar transferlerin bitmesini istiyordu. Brezilyalı çalıştırıcı her seferinde üstüne basa basa, “Kadromuz daha geniş olmalı. Çünkü 3 kulvarda da zirveye oynamak amacındayız” diyor. Ancak Fenerbahçe’ye bakıldığında takımın iki kaptanı Tuncay ile Ümit Özat’ı, çok beğenilmese de Rüştü gibi dünyaca tanınan bir kaleciyi, Mehmet Yozgatlı gibi her zaman hazır bir yedeği ve de Serkan gibi bir jokeri kaybetti. Gelen 4 oyuncuyla kadro geçen sezona göre hala 1 eksik!Alex, Appiah, Lugano sorunAyrıca takımın beyni Alex’in bir sakatlığı olduğu kesin. Her ne kadar yönetim bu yöndeki haberleri yalanlasa da, biraz hafızamızı zorlarsak, Sambacı süperstarın geçen sezon birçok maçta kasık sakatlıkları nedeniyle sahada acı içinde kıvrandığını hatırlayabiliriz. Türkiye macerasına artık nokta koymayı isteyen Stephen Appiah bilmecesi sürüyor. Ganalı oyuncunun, kafasında bu işi bitirdiği söyleniyor. Böyle bir futbolcudan ne kadar verim alınabilir, o da tartışılır. Defansın belkemiği Lugano, doğru dürüst tatil yapamadan Copa America için Uruguay Milli Takımı kampına gitti. En iyi ihtimalle yorgun ve bıkkın bir şekilde, 5 Temmuz’da dönebilecek. Tabi turu geçerlerse gelişi uzayacak.Bu sefer işi daha zorLig uzun bir maraton. Kötü başlansa bile işler zamanla yoluna konulabilir. Ancak Avrupa macerası için, aynı şeyleri söyleyemeyiz. Geçen yıl Dinamo Kiev maçlarında yaşanan tablo ortada. Kaldı ki, 3. ön elemede seribaşı olmayan Fenerbahçe’nin, Ukrayna temsilcisinden çok daha güçlü (Arsenal, Valencia, Liverpool, Ajax, W.Bremen) bir rakiple eşleşme olasılığı da yüksek. Sarı-Lacivertli taraftarlar, takımlarını Şampiyonlar Ligi’nin gruplarında görmek istiyor. Bu taleplerinde hiç de haksız değiller. Ayrıca maddi getiri de düşünüldüğünde, Fenerbahçe açısından 14-15/28-29 Ağustos tarihlerindeki iki karşılaşmanın büyük önem taşıdığı inkar edilemez. Kadrosuna Roberto Carlos gibi bir dünya starını katan Kanarya, Devler Ligi’ne giriş vizesi alamazsa, gerçekten yazık olur.

02 Temmuz 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan'ı uyandırır‘’

Cassio de Souza Soares... Nam-ı diğer Lincoln... O artık Galatasaray’ın başarısı için ter dökecek. Devre arasında Hamit Altıntop’u çok isteyen ama gurbetçi yıldızı alamayan Sarı-Kırmızılı yönetim belki de daha kıran kırana geçen pazarlıklar sonunda ondan büyük bir ismi takıma kazandırdı. Gerçi Aslan’ın 10 numara için ilk adayı Lyon’lu Juninho’ydu. Ancak bu transfer gerçekleşmeyince Lincoln ile anlaşıldı. 28 yaşındaki oyuncu her ne kadar Juninho kadar popüler değilse de daha genç ve dinamik olması, ayrıca Galatasaray’dan sonra da başka bir takıma satılıp, para kazandırma ihtimali bulunması nedeniyle yerinde bir seçenek olarak göze çarpıyor.Tek sorun agresifliğiAtletico Mineiro takımından 3.5 milyon euro yada dolar gibi hatırı sayılır bir ücret karşılığında 2001 yılında Kaiserslautern’e geçen sambacı yıldız, her iki ayağını da çok iyi kullanıyor. Ama birçok 10 numaranın aksine sağ ayağı daha etkili. Kırmızı-Beyazlı ekiple 2002-2003’te müthiş bir sezon geçiren Lincoln, 2004’te sakatlığını bahane ederek, ülkesine döndü. Ardından Almanya’ya dönerek Schalke ile anlaştı. 2004-2005 sezonunda Schalke’nin en iyisi seçildi. Hocası Slomka ile bu sezon sorunlar yaşayan tecrübeli oyuncu aynı zamanda çok hırçın bir karaktere sahip. Saha içinde özgür olmak isteyen Brezilyalı yıldız sıkıntıya gelemiyor. Üzerine oynandığı zaman çok rahatsız olan Lincoln zaman zaman sahada kendini kaybediyor. Bu sezon Leverkusen maçında Schneider’e attığı yumrukla 5 karşılaşma ceza aldı. Schalke yönetimi ve taraftarlar bu tokadın getirdiği cezanın kulübün tarihindeki ilk Bundesliga şampiyonluğuna malolduğu görüşünde birleşiyor. Bir önceki yıl da Stuttgart’lı Hitzlsperger’e yaptığı kasti sertlik çok tartışılmıştı.Milli takımda şansı yok, çünkü...Galatasaray yönetimi, ezeli rakibi Fenerbahçe’nin Roberto Carlos ile yarattığı rüzgarı Lincoln ile dindirmeye çalışıyor. Lincoln belki Carlos kadar büyük bir isim değil ama ortaya koyacağı performansla vatandaşını gölgede bırakabilir. Lincoln’ün en büyük eksikliği ise milli takımda fazla şans bulamaması. Tabi bunda da en büyük etken oynadığı bölgede Ronaldinho, Kaka gibi oyuncuların forma giymesi. 2005 yılında Almanya Milli Takımı için oynamak istediğini belirten Lincoln, o zamanki teknik direktör Klinsmann tarafından geri çevrilmişti. Dunga, onu yedek ağırlıklı Brezilya ile Copa America’ya götürecekti. Ancak Lincoln dinlenip, sezona zinde girme gerekçesiyle kadrodan çıkartıldı.Saracoğlu’nda şov yapmıştıDuran toplardaki ustalığıyla göz dolduran Lincoln’ün bu konuda Alex’ten aşağı kalır tarafı bulunmuyor. Şampiyonlar Ligi’nde iki sezon önce şükrü Saracoğlu’nda Fenerbahçe’ye attığı goller ve yaptığı süper hareketlerle Sarı-Lacivertli taraftarların kabusu olan Lincoln, aynı performansı Süper Lig’de de sergilerse Cim Bom şampiyonluk yarışına ortak olur.

23 Haziran 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Frikikleri çok özel‘’

Beşiktaş yabancı transferinde hergün bir ismi gündemine alıyor ama bir türlü sonuca varamıyor. Siyah-Beyazlılar’ın şiddetle ihtiyaç duyduğu artık modern futbolda takımın en stratejik noktası olan ön libero için Makelele, Barusso ve Diamoutene derken şimdi de Assunçao gündeme geldi... Brezilyalı oyuncu bu adaylar arasında Makelele kadar olmasa bile yerinin en iyilerinden ve çok özel bir futbolcu. Son yıllarda arka planda kalmasının nedeni forma giydiği Real Betis’in beklenmeyen düşüşünden kaynaklanıyor. Zaten bu sezon da kaliteli kadrolarına rağmen düşmekten ligin son haftasında kurtuldular.Ülkesinin iki popüler takımı Santos ve Flamengo’da forma giydikten sonra buradaki başarılı performansıyla göz dolduran sambacı yıldız, İtalya Ligi ekiplerinden Roma’nın dikkatini çekmişti. Assunçao’nun kaderini de birçok ünlü oyuncunun olduğu gibi Capello değiştirdi. Kurt hocanın yönetiminde, Serie A’da şampiyonluğa ulaşan Sarı-Kırmızılı ekibin kilit isimlerinden olan 30 yaşındaki oyuncu da en büyük çıkışı yapanların başında geliyordu.Dinamik ve topu olumlu kullanan bir oyuncu olan Assunçao’nun en büyük özelliği sıradışı frikikleri... Birçok oyuncu serbest atıştan gole ulaşıyor, ancak sambacının vuruşları çok farklı. Klasik vuruşların dışında biraz da Lyon’lu Juninho’yu anımsatan frikiklerinde top olası rotasından anlık ve beklenmeyen sapmalar yapabiliyor. Tabi bu durumda olan rakip kaleciye oluyor. İspanya Ligi’nde 109 maçta kaydettiği 22 golün büyük bölümünü frikikten atması bu konuda ne kadar ‘usta’ olduğunu gösteriyor. Assunçao her frikik atışından önce meşin yuvarlağı formasıyla özene bezene temizliyor. Öyle ki bu işlem uzunluğu sebebiyle rakibin isyanına da neden olabiliyor. Brezilyalı her atışından önce bu işlemi titizlikle bıkmadan usanmadan tekrarlıyor ve de emeğinin karşılığını alıyor. Galatasaray’ın 2002-2003 sezonunda Roma ile İstanbul’da oynadığı Şampiyonlar Ligi maçından bir gün önceydi. İtalyan ekibinin antrenmanını seyredip, gazeteye haber vermek için Ali Sami Yen Stadı’ndaydık. Capello, Brezilyalı oyuncuya yaklaşık 30 tane frikik attırdı. Yanımda bulunan iki arkadaşım “Ya bu adam topa nasıl vuruyor öyle? Hiç böylesini görmedik” diyerek şaşkınlıklarını ortaya koymuşlardı. Assunçao, kısmet olur da Beşiktaş formasını giyerse, -böylesine acemi bir transfer politikasıyla çok zor- Türk futbolseverler de onun frikik gollerinde hayretler içinde kalacaklardır.

22 Haziran 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük gürültü koparacak‘’

Yeni sezona büyük hedeflerle hazırlanan Beşiktaş eğer Claude Makelele’ye Siyah-Beyazlı formayı giydirirse müthiş bir transfere imza atmış olacak. Kongo asıllı Fransız yıldızın 34 yaşında olması hakkında bazı soru işaretleri oluşturabilir. Ancak Makelele geçmiş görünen yaşına karşın dünya futbolunun son dönemde yetiştirdiği en disiplinli yıldızlardan biridir. ‘Futbolun hamalı’ diye niteleyebileceğimiz başarılı oyuncunun kulüp kariyerinde neredeyse kazanmadık kupa yoktur. Takımı için sahada varını yoğunu ortaya koyan Makelele, bitmez tükenmek bilmeyen enerjisi ve dinanizmiyle de bitiş düdüğüne kadar mücadele eder. Fransız futbol akademilerinde başarılı bir altyapı eğitimi alan Makelele’nin futbol fundementali de üst düzeydedir. Dünyanın sayılı ön liberolarından biri olarak kabul edilen Makelele ‘defansif orta saha’ denilince akla gelen ilk isimler arasında başında geliyor. Öyle ki, Fransız oyuncunun Real Madrid’den gidişi olay olmuş, hatta başkan ile bazı oyuncuları karşı karşıya getirmişti. Takımın en çok çalışıp, didineni ama en az ücret alanı olan Makelele maaşına zam isteyince bu isteği geri çevrildi. O da profesyonelliğin gereğini yerine getirip, Chelsea ile anlaştı. Dahiyane (!) ‘Los Galacticos’ politikasıyla kulübü sportif açıdan uçurumun eşiğine getiren kibirli Başkan Perez de “Onun yokluğunu hiç hissetmeyeceğiz. Sıradan bir tekniği var, topu hep yana ve geriye oynuyor. 3 metreye bile pas atamaz, genç oyuncular onun boşluğunu doldurur” demişti. Ama işte Allah’ın sopası yok... Makelele ayrıldıktan sonra Real’in düzeni alt üst oldu. Eflatun-Beyazlılar’a ondan sonra tek bir kupa kaldırmak bile nasip olmadı. Zaten Zidane da Makelele’nin gidip, Beckham’ın gelişiyle “Neden Bentley marka arabanın motoru bozulduğunda kaportasına bir kat daha altın sürersiniz?” diyerek, Başkanı Perez’i ağır bir dille eleştirmişti. Makelele’nin tek eksik yönü gole uzak bir oyuncu olmasıdır. Milli takım ve kulüp takımlarıyla çıktığı 692 maçta sadece 19 gol atabildi. Chelsea’ye imza attığında teknik direktör Raineri, ona “Takımın enerji kaynağı” yakıştırmasını yaptı. İngiliz ekibindeki ikinci hocası Mourinho da Drogba, Lampard, Terry gibi isimlerin üzerine yoğunlaşan basının aksine “Yılın oyuncusu” unvanına Makelele’yi layık görüp, ona hakettiği değeri vermişti. Chelsea önünde beklenmedik bir zafere imza atan Fulham’ın hocası da böylesine önemli bir rakibi devirmenin formülünü “Makelele’yi durdur, Chelsea’yi bitir” sözleriyle açıklamıştı.Türkiye’de Roberto Carlos rüzgarı esiyor. Sarı-Lacivertliler bu transferle önemli bir ismi Türk futboluna kazandırdı. Şimdi bir ünlü yıldız da Beşiktaş için geliyor. Kongo asıllı yıldızın ismi Afrika’da kullanılan yerel bir dil olan Swahili dilinde “Gürültü, patırtı” anlamına geliyor. Eğer Makelele imza atarsa hem kadroyu tamamlayıcı hem de duran orta alana direnç ve işlerlik kazandırmak adına takıma önemli bir katkı sağlayacaktır. Popülarite açısından da büyük ‘gürültü” koparacağından şüpheniz olmasın.

13 Haziran 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Transfer nasıl yapılmalı...‘’

Malum, yeşil sahalardaki mücadele noktalandı. Kazananlar mutlu, kaybedenler gelecek sezona nasıl daha kuvvetli bir kadroyla girerizin hesaplarını yapıyor. İyi transfer yapmak başarılı bir takım oluşturmanın ana kurallarından biridir. Takıma adapte edilecek isimler, yeteneklerinin yanı sıra kişisel özellikleri, insan ilişkileri ve iş disiplinine ne kadar sadık kalacakları açısından da iyice incelenmelidir. Bu kriterlerin hepsine uygun futbolcuları bulmak kolay değildir. Ancak en azından bunun için çalışılmalıdır. Milan, Arsenal, Juventus gibi devler transfer yaparken, gelecek oyuncuların sadece yetenekleri değil, karakterleriyle de kulüp formasının ağırlığını ne kadar taşıyıp, taşıyamayacaklarını sorgulamaktadırlar. Zaten onlar bu nedenle büyüktürler. Kapıdan geçen her ismi içeri davet etmemektedirler, seçicilerdir. Real Madrid Kulübü, Başkan Florentino Perez döneminde “Galacticos” politikasıyla popüler isimlere yöneldi. Figolar, Zidanelar, Ronaldolar, Owenlar, Beckhamlar havada uçuştu. Belki çok forma sattılar, merchandising gelirleri katlandı ama sportif açıdan geldikleri nokta ortada... 2003 yılından sonra kupa kazanamadılar. Yeni Başkan Roman Calderon ise “Galacticos” politikasını sona erdirip, ihtiyaca göre transfer yaptı, takıma daha karakterli oyuncular kazandırdı. Kadroyu Capello gibi bir kurda teslim etti. Sonuç yine ortada. Eflatun-Beyazlılar büyük bir aksilik olmazsa 30. şampiyonluğuna ulaşacak önümüzdeki hafta sonu. Bu aynı zamanda Real Madrid’in 4 yıl sonra havaya kaldıracağı ilk kupa olacak.Beşiktaş kimi zaman rakiplerini zayıflatmak amacıyla kimi zaman ucuz politikalar peşinde koşarak, popülist bir yaklaşımla hem teknik direktör hem oyuncu transferi konusunda büyük fiyaskolar yaşadı. Şimdi iyi düşünmek ve planlı hareket etmek lazım. Siyah-Beyazlı ekip sol tarafına Tello ile takviye gerçekleştirdi. Yaptığımız araştırmalara göre Şilili oyuncu geçen sezon büyük sıkıntı yaşanan bu bölgeyi tekrar kendine getirebilecek yeterlilikte... İbrahim Üzülmez’in de desteğiyle sol kulvar tekrar aktif hale gelebilecektir. Yeter ki adaptasyon dönemini çabuk ve problemsiz atlatsın. Beşiktaş’ın bir diğer sorunlu bölgesi olan sağ kulvara iki isim alınmalı. Hem savunmaya hem orta sahanın sağ dış diye tabir edilen yerine... Bu isimlerin böyle çok cafcaflı, popüler oyuncular olmasına gerek de yok. Görevlerini yapsınlar yeter. Siyah-Beyazlılar özellikle geçen sezon neredeyse kanatları hiç kullanamadı. Günümüz futbolunda da kanatlardan verim alamayınca başarılı olmak çok zor. Belki de Beşiktaş’ın ligi ikinci bitirmesine rağmen gol atma konusunda sadece 11 takımı geçebilmesinin nedeni budur...

11 Haziran 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI