Arama

Popüler aramalar

‘’Haklı galibiyet‘’

Savunma denilen eylem önde başlamaz, stoperler yayın üzerine yerleşmiş, ön liberolar stoperlere yanaşmış şekilde bekler, kazanılan toplarda bu ismi geçenler bir hücum aksiyonu için harekete geçmezse, Fenerbahçe maçın başlarında attığı golün üzerine yatıp, 90 dakikayı bu savunma anlayışıyla tamamlamaya çalışırsa, nitelikli çok sayıda futbolcuya sahip Gaziantepspor gibi takımlar cezayı keser.
Alex, Semih ve Stoch üçlüsünün güzel başlayıp, Stoch’un pasında Alex’in vuruşuyla öne geçmesini sağlayan gol, skor üstünlüğünü sağlasa da oyun üstünlüğünü getirmeye yetmedi. Oyunun iki yönünü de arkadaşlarından daha iyi oynayan Emre’sizlik takımı çok etkiledi. Baroni ve Mehmet Topuz hiçbir ekstra iş üretmeyip hücuma da gitmeyince, topa sahip olan da, pozisyonları zorlayan da ev sahibi Gaziantepspor oldu. Sarı-Lacivertliler açısından maçın kader anı 57’nci dakikada Alex’in geliştirdiği atakta defansa çarpıp Semih’in önünde kalan ve golcü futbolcunun auta attığı top oldu.
Gaziantepspor topa sahip olan, pas yapan bir takım olarak pozisyon bulmaya aday taraftı. Beraberliği de Serdar Kurtuluş’un Fenerbahçe’nin en başarılı futbolcusu olan Volkan’ı mağlup eden mükemmel bir sol ayak plasesiyle yakaladılar. Ardından Olcan’ın attığı çok güzel gol Sarı-Lacivertliler’i mağlup ederken, kaleci Karcemarskars 2 önemli kurtarışıyla takımının 2 puan yitirmesini önleyen adamdı. Dany’yi unutmak da haksızlık olur. Stoch gibi önemli bir kontratak silahının yanına Dia girse de, Dany çabukluğuyla bir çok atağı, top kalelerini tehdit etmeden bitirmeyi başardı.
Fenerbahçe’nin yapmak istediğini, Fenerbahçe’den daha iyi yapan Gaziantepspor, haklı bir galibiyet kazandı.

14 Kasım 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gönüllü bir gece‘’

Bursaspor ve Kayserispor’un puan kaybettiği haftada “puan kaybetme lüksü kalmamış” Fenerbahçe ilk yarıda farklı futbol oynayarak, haklı kazandı. En farklı olan da Mehmet Topuz’du. Kariyerinin en güzel günlerini yaşayan Mehmet sağda başladı ve Gökhan Gönül’le birlikte Eskişehirspor’un sol kanadını hallaç pamuğu gibi attılar. Emre’nin sakalığından sonra ortaya geçti, sürati, driplingleri ve şutları ile tehlikeler yarattı. Gökhan’ı ise abartmamak lazım! O hep öyle. Ondan her takıma lazım. Oynadığı güzel futbolun dışında, Semih’e attırdığı gollerde verdiği paslar da, ilk yarının sonunda çatala gönderdiği top da birbirinden güzeldi. Semih ise nöbetçi golcü değil, gol nöbetçisi! Sezgileri mükemmel. Sırtı dönükken iyi top saklayıp pas yaptı, kanat oyuncuları çizgiye indiğinde de doğru koşular! Gökhan’ın yaptığı ortada gol atarken yaptığı kafa vuruşu da birinci sınıftı.

Bursaspor maçında çok tempolu oynayan Alex de özeldi. Alex, göbekte Emre’nin, solda Caner ve Stoch, sağda Topuz ve Gökhan’ın tempolu oyunlarına ve futbola attığı güzel paslarla anlam kazandırdı. Ta ki sorumsuz Lugano kendisiyle birlikte Sezer’i soyunma odası koridorlarında attırana kadar. Bütün sistem altüst oldu. Bilica girerken, Stoch çıktı, sol kanat savunması da takımın içi de boşaldı sanki.

Bilica ıskasıyla Serdar’a bir gol attırıp tam da yeni bir kriz yaratmışken, Fenerbahçe’nin üç ustası Alex, Gökhan ve Semih, süper başlayıp, sıkıntıya giren maçı noktaladı.

Eskişehirspor’da Doğa ve Bülent Ertuğrul iyi oynarken, Fenerbahçe’de Christian Sezer’i de tutamadı, iyi de oynamadı. Emre ve Selçuk sakatken mecburen oynayacak Christian kendini biraz işine verip, Kazım da takımın bir parçası gibi hareket etse daha güzel olacak. Bakalım Lugano kendini nasıl savunacak!

07 Kasım 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Böyle bitmemeliydi‘’

Beklediğimin çok ötesinde bir futbol oynadı ilk 45’te Bursaspor... Valencia maçıyla yeni bir dünyaya adım atan şampiyonumuz gün be gün Şampiyonlar Ligi’nin atmosferine de temposuna da uyum sağladı. İlk üç müsabakada rakip kalelere yalnızca 5 şut atabilen Bursaspor ideal kadrosuyla sahada olan dünya devi Manchester United karşısında biraz şanslı olsa ilk yarıda öne geçebilir, en azından bir puan kazanabilirdi.

Sercan’ın verdiği o güzel pasta son haftaların formda ismi Turgay ilk anda şutlasa, Türkiye’de bir çok takımın çare bulamadığı duran top organizasyonlarından birisinde Ömer topa dokunabilse, hakem Sercan’a yapılan faule, yıldız futbolcunun kendini geç bırakmasına aldanmayıp penaltı noktasını gösterse, ikinci devrenin başında Ergiç’in şutunda top biraz köşeye gitse, Volkan Şen’in pasında İnsua kariyerine yakışır bir şut atabilse, Vederson’un kornerinde İbrahim topa daha net bir kafa vurabilse maç çok daha başka bir skorla bitebilirdi.

Manchester United gibi bir dev karşısında hangi takım bundan daha fazla pozisyon yakalayabilir ki?
Üstelik iyi oynayan bir Manchester karşısında. Son derece klas, son derece çabuk, son derece soğukkanlı, son derece deneyimli ve güçlü, pozisyon bilgisi yüksek futbolculardan kurulu, sahanın tamamını kullanan büyük bir takıma karşı sergilenen bu performans, her ne kadar iki dakikada 2 gol yiyip fark 3’e çıksa da küçümsenemez!

Elbette üzülüyoruz bu sonuca ama sadece Şampiyonlar Ligi’ndeki skorları hatırlayarak değerlendirme yaparsak gelişimi görmezden geliriz. Önce Türkiye’deki bütün egemenleri alt edip şampiyonluğa ulaşan Bursaspor, şimdi dünya devleriyle başa baş oynamaya başladı. Hafta sonundaki Fenerbahçe maçının Manchester maçı için iyi bir hazırlık olduğunu söylemiştim. Bu Manchester maçının da lig müsabakaları ve büyük rakipler için Bursaspor’a sınıf atlatacak bir deneyim olduğunu düşünüyorum.
Goller ve puanlar önümüzdeki maçlara kaldı. Canları sağolsun...

03 Kasım 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aslan rotaya giriyor‘’

Futbolsuz, coşkusuz günlerden sonra Galatasaray’ın bu denli çabuk toparlanacağını çok insan beklemiyordu. Hagi’nin sisteme yaptığı akıllı dokunuş şampiyonluktaki iki güçlü rakip; Bursaspor ile Fenerbahçe’nin puan kaybettiği haftada Antalyaspor galibiyetiyle güven de getirecek Galatasaray’a... Antalya ayağa pası bu ülkede en iyi yapan takımlardan biri. Boş adamı kolay buluyor ve topu kolay vermiyor.

Galatasaray’da Rijkaard döneminde hayalkırıklığı yaratan transferlerin her geçen gün forma girdiğini görüyoruz. Baros’un pozisyonunda oynayan Pino etkili deparları ve şutlarıyla görevini layığıyla yerine getirdi. Ancak şüphesiz ki, taraftarları heyecanlandıran isim Misimoviç’ti. Boşnak futbolcu topla herşeyi yapabilen, adam eksilten, doğru koşu yapan futbolcuyu ödüllendiren, kaliteli bir oyun kurucu olduğunu dün gösterdi. O takım arkadaşlarını, takım arkadaşları onu tanıyınca seyrine doyum olmayacak. Ayrıca sanılanın aksine dayanıklılığının çok yüksek olduğunu kanıtladı. Lucas Neill ve Servet defansta yine uyumlu gözüktü. Serkan Kurtuluş dörtlünün sağında Sabri kadar iyi oynarken, öne çıkan Sabri ise son pasları feci kullanarak saç-baş yoldurdu.

Antalyaspor’un golünden sonra Özdilek’in öğrencilerinin yaptığı pas organizasyonu görülmeye değerdi. Sarı-Kırmızılılar skor üstünlüğünü ve kalelerini korumayı becerdi. Antalya’da Uğur, Sedat ve Kerem’li orta saha çok etkili, Tita her zamanki gibi tehlikeliydi. Ayhan’ın yokluğu hissedilirken, Mustafa’nın coşkusu alkışa değerdi. Eksik kadroyla ligin saygıdeğer ekiplerinden birine karşı alınan galibiyet küçümsenemez. Eksikler tamamlanıp, takımdaşlık duygusu artarsa Galatasaray 15 gün öncenin aksine şampiyonluğun güçlü adaylarından biri haline gelir.

31 Ekim 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sağlam fark‘’

Bursaspor yenip, puan farkını Fenerbahçe ile 9'a, Galatasaray ve Beşiktaş'la 10 puana çıkartmak isterken, Fenerbahçe ise yenerek zirveyle farkı azaltmak istiyordu. Aykut Kocaman, haftalardır kızakta bekleyen Baroni'yi sahaya sürüp, rakibin beyni Batalla'yı ona teslim edip, 10'a 10 oynamayı ve öyle kazanmayı istedi. Kocaman'ın kendi prensiplerine aykırı bu taktik anlayışı, Batalla sahadayken çok da işe yaradı. Fenerbahçe, kaleci Volkan'ın, Sercan'ın ayağından kurtardığı pozisyon ve yediği duran top organizasyonundaki gol dışında rakibine pek şans tanımazken, maçı kopartabileceği fırsatları da yakaladı.

Sarı-Lacivertliler, bu sezon yapılan en güzel hücum organizasyonlarından birinde Semih'in fırsatçılığıyla öne geçerken, ikinci yarıda Topuz'un kötü vurduğu ve Emre'nin defanstan seken şutunda, İvankov'un kurtardığı pozisyonlarda farkı ikiye taşıyabilirdi. Fenerbahçe açısından oyunun kader anı, dakika 65'ti. Bursaspor'un attığı golün aynısını atacaklardı. Kornerde Yobo, topu aynı Ömer gibi indirdi. Bursaspor'un atağında Ergiç, topu ağlara yuvarlamıştı ama takımını öne geçiren Semih, atamadı. Fenerbahçe'de Emre muhteşem, Yobo, Stoch ve Volkan çok iyi oynadı. Topuz da iyi oynayan bir başka Sarı Kanarya'ydı, ancak gol vuruşlarında şanssızdı. Kocaman'ın, Stoch'u çıkartıp, Santos'u oyuna almasının gerekçesini tribünde kimse anlamadı. Şampiyon ise, Batalla çıkıp İnsua girdikten sonra geniş alanda iyi oynama alışkanlığıyla müthiş fırsatlar yakaladı. 82. dakikada, Bursa'nın dün akşamki en iyi oyuncularının başında gelen Hüseyin'in muhteşem arapasında Sercan, Volkan'ı geçemezken, 90'da yine Sercan, Turgay'la yaptığı 2'ye 1'in ardından yatan Volkan'ı geçemeyerek, maçın beraberlikle bitmesini sağladı. Rakip kaleye böyle su gibi akan bir futbolcu, son vuruşlarda biraz daha dikkatli olsa, zaten bu onu Türkiye'de seyrettiğimiz son sezon olur. Tercihini kendisi yapacak. Bu arada Ertuğrul Sağlam'ı alkışlamazsak ayıp olacak. Bu mütevazı takımı şampiyon yaptığı için değil! Üç büyüklere fark yaptığı için değil! Bursaspor tribünlerinin yarısı, kendisini şampiyon yapan futbolculardan Sercan'ı oyun çıkışında yuhalarken, protestoları engelleyip futbolcusunu alkışlattığı için. Bursaspor'da Volkan Şen dışında görevini yapmayan, Hüseyin dışında ekstra oynayan kimse yoktu. Buna rağmen galibiyeti kaçıranlar da Bursalılar'dı.

30 Ekim 2010, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Galatasaray kazandı!‘’

Sabit fikirli davranan bir teknik adamın takıma ne kadar zarar verdiğinin resmidir dünkü müsabaka. Rijkaard’ın içini boşalttığı takım, Arda ve Baros gibi iki adamın yokluğuna rağmen Hagi’nin aklıyla maçı kazanacaktı.

Galatasaray’a asla sihirli el dokunmadı. Brezilya milli takımının kilit oyuncusu olan Elano nasıl olur da dökülen bu Galatasaray’da oynayamaz? Galatasaray defansta hata yapmazken, orta sahada Ayhan, Mustafa, Cana ile rakibe oynayacak alan ve fırsat bırakmadı. Elano ve Pino’nun ekstra performansı neredeyse maç öncesi yenileceğine emin olduğumuz Galatasaray’a maçı kazandıracaktı. Peşin favori Fenerbahçe, Niang’ın olağanüstü performansının dışında sıradan gözükürken kazanılan puanın altında Yobo ve 3 önemli kurtarış yapan kaleci Volkan’ın imzası vardı. Volkan özellikle 12.dakikada sol alt köşeden çıkarttığı topta harikaydı.

Stoch, Sarı Lacivertliler’in bir diğer etkili adamıydı. Alex’e yaptığı orta mükemmel, driplingleri de etkiliydi. Ancak, Dia’nın iyi savunulması, Alex’in kötü gününde olması, Emre’nin ceza alanına bitirici koşu yapmaması Fenerbahçe’nin etkisiz olmasına neden oldu. Solda Caner, hücuma destek veremediği gibi savunmada çok aksadı. Gökhan Gönül ise hafızalarda maçın başında çizgiden çıkardığı topla kaldı. Galatasaray’da yapılan oyuncu değişiklikleri de çok başarılıydı. Yorulan Misimoviç, Elano ve Cana hep doğru zamanda çıkarıldı. 4 değişiklik hakkı olsaydı şüphesiz Hakan Balta da kenara alınacaktı! Galatasaray açısından bakılırsa kazanç, objektif bir değerlendirmeyle bakılırsa iki dev takım için kayıp, Bursaspor ve Trabzonspor için kazanç maçıydı.

25 Ekim 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Giray'ın kırmızısı‘’


Nefes kesen bir maçtı. Adrenalinin en üst düzeyde salgılandığı, hızlı, tempolu, pozisyonlu, taraftarın da coşkuya ortak olduğu bir müsabaka... Uzatmada bile pozisyon üstüne pozisyon yaşandı. Tabata’nın vuruşunu Ceyhun çizgiden çıkartmasa yorgun ve Schuster’in tercihleriyle bunalan Beşiktaş puan çıkartacak, Colman yanındaki bomboş Burak’a yuvarlasa Trabzon coşkusunu katlayacaktı.

Glovacki’nin sakatlığının ardından Giray’ın kırmızı kartı kötü günler geçiren Trabzonsporlular’ı endişelendirmişti. Kim bilirdi ki Mustafa’nın savunmada mükemmele yakın oynayıp, Beşiktaş’ı deviren o mükemmel golü atacağını. Maçın başında Trabzonspor’un maç boyunca geliştirdiği en güzel atakta topu Hakan’a kaptıran Teofilo, golden hemen sonra topu içeri dürtebilse, ya da Hakan Engin’in vuruşunda kalesinde devleşmese maç 57’de de bitebilirdi. Gol pasını veren Selçuk mükemmel oynarken, Engin takımdaki bir başka çok faydalı adamdı.

Güneş sahada varlığı ile yokluğu belli olmayan Yattara’ya çıkartıp Ceyhun’u orta sahaya alarak hakimiyeti ev sahibinin almasını sağlarken, Schuster’in kriz anında Yusuf’u değil Onur’u alması enteresandı. Alman hoca takımın en formda ve moralli isimlerinden Bobo’yu kulübeye çekip, Beşiktaşlılar’ı Holosko ve Nobre’ye mahkum etmenin bedelini takıma ödetti. Bobo sahada, bu ikiliden biri kulübede olmalıydı.

Hakan, yeteneklerinin yanına mücadeleci karakterini de koyan Guti, çok çalışan Tabata ve her zamanki gibi Ernst, Beşiktaş’ın en etkili futbolcularıydı. Queresma’sız hücum organizasyonu yapmakta sıkıntı çeken Beşiktaş Hibert’in pasında Holosko’nun kaçırdığı, Ceyhun’un çizgiden çıkardığı fırsatlar dışında iki pozisyonu da Tabata’nın duran top organizasyonunda yakaladı.

Hakeden kazandı!

04 Ekim 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Son uyarı!‘’

Dünya çapında hoca gelirse futbolsever hayal kurar: Sınıf atlatacak, takımımız futbol oynayacak, futbolcular Avrupa’da tercih edilecek... Hayal kurulur, çoğunlukla hayaller çalınır! İlk pozisyonunu 61’de Misimovic’le yakalayıp kullanamayan Galatasaray, hangi mazerete sığınabilir. Hakemin penaltı kararına mı, ikinci golden önce çalınan faul düdüğüne mi? Zemine mi sığınacak Galatasaray, yoksa Rijkaard’ın klasik repliğine mi: Oyuncularımın kalitesi yetersiz!

Bakmayın siz, Karabük’ün Misimovic’in toplam maliyetinin daha altında bir rakama kurulmasına. Takımdaki herkes birbirini seviyor. İşine saygı gösteriyor. Çünkü at sahibine kişniyor! Bakmayın Karabükspor’da sakatlık yaşanmadığına... Balta, Arda, Baros ve aklınıza gelenler; hepsi darbe sakatlığı yaşıyor. Galatasaray çok iyi antrenman yapıyor! Futboldan anlamayan medya mensupları yazıyor; “Bu takıma bir santrfor lazım” diye. Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu kazanmış Rijkaard yönetime; “Santrfora ihtiyaç yok. Batdal gelince sorunlar çözülür” diyor. Bu ülkenin devamlılığı en yüksek, acıya en töleranslı futbolcusu, “Ben oynamak istiyorum” dediği için kadro dışı bırakılıyor, Gökhan Zan Neill’le ilk kez bir arada oynarken Amokachi’nin iyisi Emenike ile baş başa bırakılıyor.

Galatasaray, ligin yeni takımı Karabük karşısında hezimet yaşarken, yeni evli Rijkaard’ı stresten kurtulması için bir kaç gün izin, sakatların iyileşmesi için 15 gün ara bekliyor.
Rijkaard Türkiye’de tatil yapıyor, abartırsak hepimizle dalga geçiyor. Yaklaşık 3 milyon Euro’luk tazminat onu bekliyor! Yönetim hala hayal kuruyor. Rijkaard’ın yönetimi de götürmesine birkaç hafta kaldı. Elbette ki Karabükspor’a saygılıyız. Yücel İldiz’e, yardımcılarına, futbolcularına, mesleğe saygıya, rakibe saygıya... Karabükspor belki de Galatasaray’ı kurtaracak bir galibiyet aldı!

02 Ekim 2010, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI