‘’Sarıyer'den çıkış yok!‘’
Beyaz Grup’ta namağlup lider Sarıyer, Samsun’a da geçit vermedi. Karadeniz ekibinin 17’de Savaş’la gelen golüne 87’de Alim karşılık verdi. Beyaz Martılar, 13. haftayı da zirvede bitirdi.
Yusuf Ziya Öniş’te iki takım taraftarları da tribünleri yağışlı ve soğuk havaya rağmen doldurdular.
Maça iyi başlayan özellikle sol kanadı çok iyi kullanan Samsun oldu. 17’de konuk ekip yine soldan geldi. Güzel verkaçlar sonunda Canberk ortaladı, Savaş bomboş kafayı vurup golü attı.
İlk yarım saatlik belirgin Samsunspor üstünlüğünün ardından seyircisinin müthiş desteğiyle Sarıyer uyandı ve rakip kalede müthiş bir baskı kurdu. 43’te sağdan yapılan ortada, arka tarafta topu önünde bulan Abdullah’ın bomboş ve yakından şutu yandan auta gitti.
Hakem çıldırttı
İlk yarının sonunda yine Sarıyer atağında, sağ kanattan yapılan ortada top Samsunlu Erhan Kartal’ın eline çarptı, hakem Yiğit Arslan ‘devam’ dedi. Bu karar tribünlerin yoğun tepkisine sebep oldu. Hakem net penaltıyı atladı.
İkinci yarıya iyi başlayan Sarıyer oldu. 50’de kullanılan serbest vuruşta karamolde seken topu kaleci Ahmet Altın müthiş çıkardı. Bu dakikadan sonra ise Beyaz Martı adeta el frenini çekti.
Gereksiz doldur-boşalt’lar, isabetsiz ara pasları Samsunspor’a rahat bir yarım saat geçirtti.
Tartışmalı kırmızı
80’de Sarıyer, Özgür’ün Bahattin’e yaptığı faul sonrası gördüğü kırmızı kartla 10 kişi kaldı. Kaleye çok uzak mesafe olmasına rağmen hakem Yiğit Arslan, birebir mücadeleyi bariz gol şansı olarak değerlendirdi.
87’de Sarıyer istediği golü buldu. Sağ kanattan gelip topu sola çeken Alim Harlak şutunu attı, savunmaya çarpan top şandel gibi kaleye yöneldi ve ağlara gitti.
Tribünler tıklım tıklım
Şampiyonluğa koşan Sarıyer’de atmosfer muhteşemdi. Yusuf Ziya Öniş Stadı sağanak yağmura rağmen doldu.
Samsunlular 250 kişilik bölümde takımlarını destekledi.
‘’Süheyl Batum'un bu özgürlüğü var mı?‘’
Süheyl Batum kimdir? İçinde Atatürk adı geçen bir derneğin başkanı ve bir anayasa hukuku profesörü.
Peki Süheyl Batum, bu titre sahip olmasa, sosyal medyada bu kadar konuşulur muydu? Tabii ki hayır. Kimse 'Süheyl Batum konuştu' diye tartışmadı bu PFDK cezalarını... Herkes Atatürkçü Düşünce Derneği başkanının yorumlarını dinledi, okudu.
Dolayısıyla kendisinin dediği gibi "Ben ADD başkanı sıfatıyla değil, Süheyl Batum olarak konuşuyorum" cümlesi geçersiz kalıyor. Hani var ya "RT ve FAV'lar kurumu bağlamaz" sözü. Yok öyle bir şey. Bağlar.
Siz ADD başkanısınız, siz sokakta yürüyüşünüze, yemek yeme tarzınıza, giydiğiniz kıyafetlere dikkat etmek zorundasınız. Konuştuklarınızı iki kez düşünmelisiniz.
Bunları yapamayacaksanız ve en tabi hakkınızı kullanıp tribünlerde bağırmak istiyorsanız, bu görevinizi bırakmalısınız. Hem o titre sahip olup hem de istediğinizi yapma hakkınız bulunmuyor. Sizin gibi önemli titrlere sahip kimsenin böyle bir hakkı bulunmuyor.
Hatta bugün istifa etseniz, yarın "ADD eski başkanı" olacak ve yine bu titrinize bağlı kalacaksınız. Kalmak zorundasınız.
"Fatih Terim'in aldığı cezalar adil değildir, ağırdır" demenin yolu... "Biz FETÖ'cülerle halı saha yapmadık, tavla oynamadık" demek değildir. "Ben kimseyi kastetmedim" deyip, açık açık, alenen Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu ve Fenerbahçe Kulübünü kastediyorsunuz. 6 sene sonra hala Meireles'ten ve tükürüğünden bahsediyorsunuz.
Atatürk heykellerinin saldırıya uğradığı bu dönemde, garip şekilde siz de taraftarlar arasında Atatürk tartışması başlatıyorsunuz.
Atatürk Düşünce Derneği başkanı olarak bu kadar düşüncesizlik yakışıyor mu?
‘’Tek seçenek neden Ersun Yanal?‘’
*Taraftar istiyor diye transfer yapılır mı?
*Taraftarın kulübün gerçek sahibi olması bu hakkı ona verir mi?
"Ona" diyoruz... Peki taraftar 1 kişi mi? Yönetim atılan binlerce tweet'e göre mi karar verecek? Vermeli mi?
Taraftar dediğimiz kalabalık her şeyin doğrusunu mu bilir?
Yarın yine sosyal medyada "Şu futbolcu oynamasın, gönderilsin" dendiğinde ne olacak?
Tüm bu soruları sorabilirsiniz. Haklı da olursunuz.
Sow, Kuyt, Webo yok ama...
Ersun Yanal'ın Fenerbahçe'yi şampiyon yaptığı dönemde Sow, Kuyt, Webo ve şımarık da olsa Emenike gibi forvetler vardı. Savunma Egemen, Yobo ve Alves'den oluşuyordu. Bugün Beşiktaş'ta olan Türkiye'nin en iyi iki beki de Yanal'daydı. 5 yaş da gençlerdi.
Şu an Hasan Ali, Isla ve Şener gibi çok kısıtlı ve dengesiz katkı veren bekler, ve saatli bomba gibi bir savunma var. Karşı karşıya gol kaçıran Ayew, kullanılamayan bir Slimani, ne olduğu belirsiz Valbuena, futboldan kopan ve Kuzey Afrika dedikodu grubu oluşturan Aatif, yıldız olmayan ama didinen bir Frey var hücumda...
Bu kadroyu Yanal nereye taşıyabilir? Hatta kim ne yapabilir ki bu kadroya?
Ersun Yanal'a bu hak verilmeli
Peki ama...
Bir kişi işe alınırken ne yapılır?
CV'sine bakılır, yani geçmişine...
Yanal'ın CV'sinde de "Nisan ayında Fenerbahçe şampiyonluğu" yazmaktadır. "Son şampiyon" yazmaktadır. 20 ya da 10 sene değil, 5 sene önce...
Aziz Yıldırım'ın Yanal'ı gönderirken sözünü ettiği sebeplerden dolayı hocayla görüşülmüyorsa, hak verilebilir yönetime ama bunun dışında yol bellidir.
Taraftar istiyor diye değil, mantık, matematik ve şans oku Yanal'ı gösterdiği için...
‘’Armayı öpmekle olmuyor Hasan Ali!‘’
Herhangi bir maçı 2-0'dan 2-2'ye getirmek başarıdır. Fenerbahçe kötü goller yedi ama asla kötü oynamadı.
Kazanmayı hak edecek oyun vardı sahada ama...
Öyle bir savunma hattı var ki Fenerbahçe'nin... Skrtel en tecrübelisi, en iyisi ama o bile bazen çok fazla saçmalıyor.
Isla büyük hayal kırıklığı, Şener zaten geldiğinden bu yana belirli seviyenin asla ama asla üzerine çıkamıyor. Neustadter bazen şarapnel bazen saatli bomba takımı için...
Gelelim son haftaların duygusal çocuğu Hasan Ali Kaldırım'a...
Biraz Ümit Özat'ı örnek al!
Yahu, zaten 40 yılda bir ortalamanın üzerine çıkıyorsun Hasan Ali. Her sene zaman istiyorsun ama hala, sol ayağını neredeyse her gün antrenmanda duvara vura vura geliştiren Ümit Özat'ın yanına bile yaklaşamıyorsun.
Arma öpmekle mi oluyor bu işler?
Sağ ayağına çekip güzel bir çalım atıyorsun ama sende sağ ayak yok ki! Kaleye 1 metre uzaklıktasın sağ ayağına güvenemiyorsun. Tekrar sola çekiyorsun ve o vasat Anderlecht savunması izliyor, bakıyor ve sen gol atıyorsun.
Sonra da armayı öpüyorsun. Armayı taraftar öper, kulübün emekçileri ya da efsaneleri öper. Milyon euro kazanan ve katkısı çok sınırlı bir futbolcu öpmez. Öpse de değeri olmaz.
Sen boşver arma öpmeyi, arada bir Slimani'ye orta yap, savunma yap. Bir de zahmet olmazsa kornerleri, frikikleri sen kullanma!
Çünkü senin Beşiktaş maçındaki performansına benzer bir maç çıkartman için herhalde en az 16-17 hafta daha geçecek. Sonra... Bir, 16-17 hafta daha bilindik Hasan Ali...
Ama maaşlar 16-17 hafta beklemiyor. O arma göründüğünden daha büyüktür.
‘’Bundan sonra 'Irkçılığa Hayır' reklamına kim inanacak?‘’
Almanya, Avrupa'nın en büyük ekonomisidir. Almanya'ya bugün 'Git yarın turnuva düzenle' deyin, hemen yapar. Bu güç, bu altyapı var.
Demiryolları bizden iyi olabilir, şehirlerdeki nüfus dağılımı daha düzgün olabilir, ekonomik güç ve Avrupa Birliği etkenleri olabilir AMA...
Sadece ama sadece Mesut Özil olayından dolayı Almanya hak etmiyordu bu turnuvayı... Irkçılık dünyanın en büyük sorunlarından bir tanesidir ve Almanya'da kendisinin Alman olduğunu ısrarla söyleyen bir milli oyuncuya yapılmıştır.
Şampiyonlar Ligi maçlarından önce Ribery, Messi, Ronaldo gibi oyuncuların 'Irkçılığa Hayır' reklamına kim inanacak bu saatten sonra?
Biz hak ettik!
Stat desen var. THY gibi dünyanın her yerine uçan bir havayolu şirketin var.
Otel, konaklama desen Almanya'yı katlarız. 'Geçeriz' demiyorum, katlarız.
Ama... Vermediler, vermek istemediler. 2016'yı da hak etmiştik. Platini'yi geçememiştik. O Platini yok oldu. Bakalım 5 sene sonra kim yok olmuş olacak?
Nusret ve tanıtım videosu...
Neymiş, tanıtım videosunda Nusret varmış. Yani? Sonuç? Nusret var diye mi vermediler turnuvayı bize...
Sen onlarca stat ve tesis yap, milyar dolarlar harca ve videoda 4 saniye Nusret gözüktü diye vermesinler... Vah vah...
Bulamayınca bir şey, bu tür vasatlıklara başvuruyor demek insan...
‘’Senin derdin ne Caner! Ne istiyorsun!‘’
Arda'yla kavga ettin. Bilica'yla birbirinize girdiniz. 'Antrenmandır, olur böyle şeyler, haberi çıkmayan da ne olaylar vardır' dendi.
'Lan' demediğin halde, o gerekçeyle Fırat Aydınus seni Eskişehir'de direkt kırmızı kartla attığında taraflı tarafsız herkes 'Yazık oldu, çocuğun hiçbir suçu yoktu' dedi.
İsmail Kartal'a Bursa'da 'Hadi oradan'ın küfürlüsünü söylediğinde tepki gördün ama daha sonra özür diledin, kendini affettirdin. 'Gençtir, hatasını anladı' dedik.
Ama...
Geçen sezon Başakşehir maçında Vodafone Park'ta Mete Kalkavan'ın 1 metre arkasından annesine, ailesine üstüste 5 -6 kez küfür edince senin için noktayı koymuştuk.
Seni savunanlar çıkmadı mı? 3-5 zavallı, 'Küfür eden tek oyuncu Caner mi?' dedi. Aileye, anneye küfür normalmiş gibi...
Dün yine Caner... Bağırıyor, her şeye itiraz ediyor, susmuyor, eller, kollar durmuyor.
Şenol hoca neler yaşamış, geçen sene ve geçmişte. O sakin. Ali Koç, Fikret Orman sakin... Fırat Aydınus ve diğer oyuncular sakin... Herkes geçen sezonki kupa maçından ders çıkarmış gibi...
Bir tek Caner!
Vida yerde yatıyor, Caner hakeme koşuyor, 'Oyunu neden durdurmadın?' diye... Kendi takım arkadaşların durmadı kontratak şansı bulunca... Onlara tek laf yok.
Maç bitiyor. İkinci sarıdan atılıyor, seyirciyi alkışlıyor, sonra da içeri giriyor.
Milyon eurolar kazanıyorsun. Döviz arttıkça da paranı katlıyorsun. Türkiye'nin en büyük takımlarından birinde oynuyorsun, diğerlerinde de oynadın. Tecrüben var. Yeteneğin var. Ama... Gerilmeye ve germeye devam ediyorsun. Ortamı bozuyorsun. Dün akşam ne vardı Allah aşkına?
Ne istiyorsun, derdin ne?
3 sene sonra futbolu bırakınca, spor kanallarından birinde kısa paça pantolon gömlekle çıkıp futbolculara, taraftarlara sükunet ve fair play sözleri mi söyleyeceksin?
‘’Haydi! Bir tekme de sen vur Volkan Demirel'e!‘’
Türk spor medyası skor yazarlığında artık yepyeni bir seviyeye ulaştı. Fenerbahçe’nin Benfica’ya elenmesinin ve Malatya mağlubiyetinin en büyük sorumlusu, hatta tek sorumlusu Volkan Demirel ilan edildi.
İki Benfica maçında da nasıl oynadı Fenerbahçe? Bunu soran yok. Kadıköy’deki maçta Barış’ın orta-sert şutu ve Alper’in kafa golü dışında kaç tane gol pozisyonu var? Yok. Benfica’nın kaçırdıkları ise tonla… Portekiz’deki maç? İlk yarı iyi mücadele, ikinci yarı ise Çanakkale geçilmez! İlk maçta yenilen golde şutu çektiren Isla ve Dirar’a tek söz yok.
Gelelim Malatya maçına… Meşhur gole… 35 metreden atılan bir pas ve ceza alanı içinde, kaleye 5 metre uzaktan gelişine vuruyor Aleksic ve suçlu Volkan öyle mi? Bu gol yenmezmiş, üstüne geliyormuş… Siz galiba yavaş çekimde izliyorsunuz tüm maçı ya da hayatınızda sahaya çıkıp topa vurmadınız…
Bir de çağımızın hastalığı, şöhret ve sosyal medya budalalığı var. Bir tane çok önemli Twitter gazetecisi yazmış… “Volkan, yüzde 90 kurtarabileceği pozisyonlarda son iki senedir hep gol yedi. Şampiyonluklar kaçtı.”
Bu arkadaş hem Volkan’ın pozisyonları kurtarması gerektiğini söylüyor, aynı zamanda o pozisyonların kurtarılabilme yüzdesini belirliyor (Nasa’da çalışsa daha iyi) hem de son kaçan şampiyonlukların faturasını Volkan’a çıkarıyor. Volkan hatalı gol de yemiştir, yiyecektir ama senelerdir gördüğümüz bu kadar hatalı transfer, kötü takım mühendisliği, aşırı teknik direktör sirkülasyonu ve Skrtel-Neustadter gibi korkunç stoperlerin varken “Her şey Volkan yüzünden” demek…
Skandal, futbol bilmemezlik ve ayıptır.
İşin acı yönü Slimani 1 metreden bomboş kafayı gol yapsaydı kimse Volkan’ı konuşmayacaktı.
‘’Turu kaybetti, belki de şampiyonluğu kazandı‘’
Fenerbahçe'nin iki Benfica maçında da karşılaşmaları kazanacak performansı ortaya koyamadı. Belli ki takım hazır değil. Kondisyon olarak da değil. Benfica hak eden taraftı.
Ama... Bakıyorsunuz, taraftar çökmüş durumda değil. Üzgün ama bitik değil.
Çünkü her şey yeni başlıyor.
Takım iyi mi oynadı? Hayır.
Evet, güzel paslar var, güzel ataklar üretiliyor ama sınırlı...
Skrtel-Neustadter gibi felaket iki savunmacın var. Isla-Hasan Ali bazen var, bazen yoklar...
Topal eskisi gibi değil.
Valbuena 90 dakikayı çıkartamıyor. Giuliano geziniyor.
Ama taraftar maç sonu takımı alkışlıyor.
Çünkü Ali Koç var.
Çünkü Cocu var, Elif var, Barış var.
Çünkü her şey açık konuşuluyor.
Bursa'nın bir sosyal medya ergeni tarafından yazılıp, kulüp tarafından silinen açıklamasından sonra bile ortam yumuşuyor. Fenerbahçe tarafından yumuşatılıyor.
VAR'ın bilerek maçı Fenerbahçe'ye peşkeş çektiği imalarından sonra bile...
Zordur bu. Sinir harbinde seviyeyi düşürmek yerine yukarıda tutmak çelik gibi irade ister.
Ali Koç'ta bu var.
Denizli'den 2010'a,
3 Temmuz'dan 3 Haziran 2018'e kadar hepsini yaşayarak tecrübe etti.
Bu yüzden, belli ki Ali Koç ve Fenerbahçe bu yola baş koymuş...
Tur gitti ama belki de şampiyonluk geldi.
Taraftar da bunu dün akşam gördü gibi...