Arama

Popüler aramalar

‘’Savunmanın iflası‘’

Adı hazırlık maçı olunca teknik adamlar, çok şans vermedikleri ama ileride kullanacakları oyuncuları görmek için sahaya sürerler. Şenol hoca , dün gece Hırvatistan maçına bu gözle bakmıştı. Bankolar kulübede, merak ettikleri Uğurcan, Nazım, Mert Çetin, Orkun, Cenk, Caner ve Deniz sahadaydılar. Rakip de bizden farklı değildi, flaş oyuncularını (Kalinic, Perisiç, Modriç, Kovaçeviç) saklamışlardı. Maça arzulu başladık. Milli forma şansı bulanlar, kendilerini bir an önce göstermek istiyorlardı. Hırvat kaptan Vida’nın , Beşiktaş’tan bildiğimiz ceza sahasında rakibin ayağına basması bize penaltı kazandırdı. Cenk Tosun’a yapılan faul sonrası kazanılan penaltıyı, aynı oyuncu gole çevirdi. Rakibimiz pozisyon yokken, Mert Çetin’in hatasıyla eşitliği sağladı. Mert hata yaptı ama, VAR olsa Budumir’in gol öncesi topu eliyle düzeltiğini herkes görecekti.

Devre biterken Caner’in defans arkasına attığı topla buluşan Deniz Türüç akıl dolu bir vuruşla bizi yine öne geçirdi.

İkinci yarıda iki takımın da savunmalarının 'Evlere şenlik' hallerini izlemeye başladık. İki defansında gardı düşmüş, hücumculara gün doğmuştu. Yediğimiz gollerdeki görüntüler ise savunmanın iflası gibiydi.

Maçtan önce Şenol Güneş bu maçta şans bulacak oyunculara seslenmiş, ”Önünüze çıkan duvarı aşın,kimse sizi atlatmaz” demişti. Dünkü 90 dakikadan sonra forma şansı bulup duvarı aşan Milli futbolcu sayısı parmakla gösterilecek kadar azdı.

12 Kasım 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe'ye erken uyarı‘’

Bulut’un, ilk on birde her hafta sürprizi oluyor. Dünkü sürpriz de Thiam idi. Antalya maçını döndüren Perotti ise yedek soyunmuştu. İlk 45 dakika Valencia sağ kanadı, Thiam sol kanadı hiç kullanamadılar. Samatta da etkisiz kalınca, iş yine Gökhan ve Caner’in ortalarına kalmıştı. Eski takımını iyi tanıyan İsmail Kartal ilk yarıda takımını haddini bilerek oynattı. Bu yarıda Pelkas’ın nefis şutu ile ağlara giden top, Valencia’nın ellerine kurban gitti. Oyun golsüz giderken, Miloseviç, topu Altay’a kaptırmasa Konya maça daha farklı bakacaktı. İkinci yarıda Konyaspor kendi alanına kamp kurunca maç Fenerbahçe’nin eline geçti. Pozisyon zenginliği var, gol yoktu. Bulut bir hamle daha yapıp Pelkas’ın yerine Cisse’yi ikinci santrafor olarak sahaya sürdü. Fenerbahçe yüklenirken, defans tedbirlerini rafa kaldırdı. Rakipte iki defa geldi, nefis goller buldu. Dün maça favori olarak başlayan Fenerbahçe ağır bir darbe aldı. Bunu erken uyarı diye gündeme alırlarsa ne ala...

Gecenin sorusu

Sosa sakat olduğu için dün kadroda yoktu. Sakat olmasa, maça sahada mı, kulübede mi başlardı?

Maçın starı

İyi mücadele etti. Ama yarım vole ile attığı gol bile maçın starı olmasına yeter. Alkışlar Jevtoviç’e.

Maçın olayı

Fenerbahçe teknik direktörü iken, yönetiminden forvet transferi isteyen İsmail Kartal’a “hayır” denmişti. Kısıtlı kadroyla Fenerbahçe’yi son haftaya kadar (2014/15 sezonu) yarışın içinde tutan Kartal, dün eski takımının bırakın sahadakileri, kulübede yer alan oyuncularını görünce kimbilir neler hissetmiştir?

Kısa mesaj

Oynanmadan hiçbir maç kazanılmaz. Futbolun peşinden milyarların koşması da bu yüzdendir.

08 Kasım 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe'yi kanatları uçurdu‘’

Maç başladı, Fenerbahçe rakip alanda kamp kurdu. Gökhan, Valencia sağ kanattan, Caner, Pelkas sol kanattan yükleniyordu. Ozan Tufan ve Sosa ortadan bindiriyorlardı. Beraberlik sürprizi olur mu derken Perotti çıktı sahneye, ilk maçında penaltı kazandırıp atışı da gole çevirdi. Fenerbahçe’yi dün gece tek kelimeyle kanatları uçurdu.

Geçen sezon Fenerbahçe’nin ilk onbiri için papatya falı açılıyordu. Bu sezon ise geniş kadroya rağmen takımın ideal onbiri netlik kazanıyor. Erol hoca sanırım stoperler arasında biraz kararsız. Dün Lemos’un yerine Serdar Aziz’i tercih etmişti. Kendi evinde oynamasına rağmen Antalyaspor’un dezavantajları vardı. Seyirci, teknik direktör, moral yoktu, sakat ve cezalı oyuncusu çoktu. Favori açık ara Fenerbahçe'ydi. Maç başladı, Fenerbahçe rakip alanda kamp kurdu. Gökhan, Valencia sağ kanattan, Caner, Pelkas sol kanattan yükleniyordu. Ozan Tufan va Sosa ortadan bindiriyorlardı. Kornerlere iki stoper de geliyordu. Kale önünde cirit atan Fenerbahçe bu yarıda topu bir türlü üç direk arasından geçiremedi. Sadece savunmada kalarak bir puan hedefleyen Antalyaspor’a bir ihanet de takım içinden geliyordu. Devre biterken Jahovic’in rakibi Serdar’a yaptığı sert hareketi VAR atlamayınca ev sahibi 10 kişi kalıyordu. Rakip eksilince Erol Bulut ikinci yarıya aynı onbiri sürerken hamleye gerek yok diyordu. Bu yarının başında Sosa- Valencia -Ozan organizasyonu golle sonuçlanınca maç noktalanır dedik. Biz böyle düşünürken usta Podolski sahneye çıkıp ustaca bir gol atınca maça renk geldi.

Direkler geçit vermedi

Yediği gole rağmen Fenerbahçe aynı tempoda maçı sürdürdü. Pozisyon üstüne pozisyon buldu. Pelkas’ın, Gustavo’nun ve Cisse’nin toplarına direkler geçit vermedi. Gol gecikince Erol Bulut hamlelere başladı. Sosa ve Pelkas’ı dışarı alıp, Perotti ve Cisse’yi sahaya gönderdi. Son bölümde oyun tek kale maça döndü. Fenerbahçe yüklendikçe yükleniyor ama golü bulamıyordu. Maç süpriz bir beraberlikle biter mi derken, usta Perotti sahneye çıktı, penaltı kazandırdı, atışı da yaptı ve ilk maçında takımı galip getirdi.

Dün gece çok koşan, çok pozisyon bulan Fenerbahçe kale önünde becerikli ve şanslı olsa maçı çok büyük farkla kazanırdı. Maçın özeti ise Fenerbahçe’yi dün gece tek kelimeyle kanatları uçurdu. Takımın yeni gözdesi de şüphesiz Perotti olur.

03 Kasım 2020, Salı 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Caner-Gökhan A.Ş.‘’

2016 yılında Fenerbahçe’den ayrılışları da 4 yıl sonra geri dönüşleri de sürpriz olarak yorumlanmıştı.

Hatta bu sezon başı Fenerbahçe’ye dönüşlerine tepki koyanlar bile vardı.

Gökhan Gönül’ün 35, Caner Erkin’nin 32 yaşında oluşları onları yaşlı futbolcu sınıfına sokmuştu.

Halbuki geçen sezon futbol hayatını noktalayan Emre Belözoğlu 40’ına merdiven dayamıştı.

4 yıl önceki gidişleri için de farklı senaryolar üretilmişti.

Kimilerine göre onları dönemin başkanı Aziz Yıldırım göndermişti.

Kimilerine göre de Fenerbahçe’yi onlar terk etmişti.

Bir gün konuşurlarsa gerçeği öğreniriz diyerek bugünlere gelelim.

Caner’in kornerleri...

Erol Bulut ve Emre Belözoğlu ikilisi transfere iki usta ve tecrübeli ismi kadroya katarak başladılar.

Erol hoca oyunu 2 yönde de oynayan Gökhan ve Caner’i alarak defansın temellerini attı.

Fenerbahçe’nin bugüne kadar Süper Lig’de gösterdiği başarılı performansın başrollerinde şüphesiz Gökhan-Caner A. Ş. var.

Savunmada olduğu kadar, ofansif oyuna da inanılmaz katkı sağlıyorlar.

Mustafa hocanın (Denizli) Altay’da oynarken kullandığı kornerlere ‘yarı penaltı’ derlerdi. Bugün Caner Erkin’in kullandığı kornerler sonucu Fenerbahçe birçok oyunu çözdü.

Milli Takım’a dönebilirler

Taç atışı deyip geçmeyin. Gökhan Gönül taçları bile serbest vuruş gibi kullanıyor.

Sonuç olarak Gökhan Gönül ve Caner Erkin, Fenerbahçe’nin şu ana kadar en istikrarlı oyuncuları olarak göze çarpıyor.

Gökhan-Caner A.Ş. bu futbollarını sürdürürlerse belki de yeniden Milli Takım kapılarını da açarlar.

Tabi ki bu benim görüşüm.

Milli Takım için son kararı elbetteki Şenol hocamız verecektir...

28 Ekim 2020, Çarşamba 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Elinde önemli silahlar olunca‘’

Fenerbahçe’de ilk yarıda Sosa ve Ozan oyuna konsantre olamadı. İkinci yarıda ise erken gelen beraberlik golü, Kanarya’yı coşturdu. Valencia’nın golü, Trabzon’un gardını düşürdü. Elinizde bu kadar önemli silah olunca, biri etkili olmazsa diğeri devreye giriyor ve işi de çabucak bitiriyorsun.

Kadro yapıları, son form durumları, moral motivasyonları ile maçtan önce Fenerbahçe’nin bir adım önde olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Ama futbolun bir başka gerçeği ise oynanmadan hiçbir maç kazanılamazdı.

Erol hoca, Gökhan gelince Nazım’ı, Lemos gelince de Serdar’ı kulübeye çekmiş, beklenen onbiri sahaya sürmüştü.Trabzonspor’da ise Nwakaeme’nin yeniden forma giyişi ofansif futbol için önemliydi. Maç başladı, Fenerbahçe baskı kurup yüklenmeye başladı. Valencia çok önemli iki fırsatı kullanamadı.

Baskıyı beceremediler

Fenerbahçe rakibe baskı yapmayı beceremeyince, Trabzon dişlerini göstermeye başladı. Topu kazanıp çabuk atağa kalktılar. Abdülkadir inanılmaz tempolu oynarken, Nwakaeme ve Afobe her an tehlike yaratıyorlardı. Fenerbahçe orta sahası durunca takım da duruyor. Sosa şaşkın ve duygusal, Ozan dağınık olunca Gustavo da aklını ofansa değil, defansa takmıştı. Pelkas, Valencia ve Samatta da ister istemez etkisiz kaldılar. Lemos-Sosa çarpışmasından doğan pozisyondan sonra gelen Afobe beceri golü geldi ve devre bitti. Erol Bulut takımını ikinci yarıya bir forvet daha alarak başlattı.

Hem coşturdu hem koşturdu

Sosa’nın yerine Cisse girdi. Bu yarının başında yine bir duran top sonrasında Tisserand’ın kafası ile eşitlik erken sağlandı. Erken gol Fenerbahçe’yi coşturdu, koşturdu. Valencia’nın şık galibiyet golü de gelince Trabzon’un gardı iyice düştü. Caner’in soldan, Gökhan’ın sağdan bindirmeleri ve kesmeleri de takımın ofansif futboluna inanılmaz katkı yaptı. Son bölümde Pelkas ve Valencia yerlerini Mert Hakan ve Novak’a bıraktılar. Düşünün ki girenler çıkanları aratmıyor. Bu kadar kaliteli, geniş ve de en önemlisi silahı bol, kaç takım var? Silahın çoksa biri patlamasa, diğeri patlıyor. Silahlar patlayınca da işini çabucak bitiriyorsun.

26 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe mi Trabzonspor mu?‘’

Şartlar ne olursa olsun Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında oynanan maçlar hep ilgi çeker. Bunun en büyük sebebi de geçmişe dayanır. 3 büyüklerin şampiyonluk hegemonyasına son veren takımdır Trabzonspor. 1975-76 sezonunda Türkiye Birinci Ligi (Süper Lig) şampiyonluğu ile taçlanan Karadeniz ekibi bir sezon sonra da zirvenin sahibi olmuştu. Trabzonspor şampiyon olduğu sezonlarda da şampiyonluğa oynadığı yıllarda da genelde hep Fenerbahçe ile kapıştı. İşte bu rekabet iki takım arasında oynanan maçları da çok renkli, heyecanlı ve de stresli bir havaya soktu. 1983-84 sezonunu şampiyon olarak kapatan Trabzonspor, daha sonra zirve yarışına pek ortak olamadı. Bordo- Mavililer 1995-96 yılında mutlu sona çok yaklaştı. Şenol Güneş’in teknik patron olduğu sezon rakip yine Fenerbahçe idi. Bitime üç hafta kala iki takım Avni Aker’de karşı karşıya geldi. Ev sahibine beraberlik bile yeterken maçı kazanan Fenerbahçe ipi göğüsleyen takım oluyordu.

Bulut, bu kez hoca

Görüldüğü gibi Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında ister istemez farklı bir rekabet oluştu. 1996 yılında kaybedilen şampiyonluk Trabzon’da büyük travmalar da yarattı. Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz sezon şampiyonluğa çok yaklaşan Karadeniz ekibi zirve yarışını yine kaybetti. Bu hafta sonu yine sonucu merakla beklenen Fenerbahçe- Trabzonspor maçı var. 1995-96 sezonundaki şampiyonluk maçında Sarı-Lacivertli formayı giyen ve Aykut Kocaman’ın galibiyeti getiren golünde asiste imza atan Erol Bulut, bu defa Trabzonspor’a karşı takımına hocalık yapacak.

Newton tartışılıyor

Bordo-Mavili takımın başında ise takımda kalıp kalmayacağı erken tartışılan Newton var. Kadro yapısı, moral motivasyonu, form durumlarına bakarsak Fenerbahçe rakibine göre bir adım önde gözüküyor. Ancak hemen bir hatırlatma yapalım bu maçların havası ve motivasyonu farklı olur. Trabzonspor’un hocası bu maça oyuncularını nasıl hazırlar, nasıl motive eder bilemem. Benim bildiğim Fenerbahçe cephesinde bu maçları daha fazlaca yaşamışlar (saha dışı, saha içi) var. Bakalım merakla beklediğimiz 90 dakika sonunda sevinen kim olacak? Bekleyip göreceğiz..

22 Ekim 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Zengin kadro fakir futbol‘’

Göztepe deplasmanı yeni Fenerbahçe için ilk ciddi sınav sayılırdı. Lemos’un yokluğunda stoperde piyango Serdar Aziz’e vurmuştu. Dün bir penaltı yaptıran Serdar attığı kafa golüyle kendini de affettiriyordu. Gökhan’ın yerine de Nazım Sangare formayı kapmıştı. İlk maçında da geçer not aldı. Pelkas’da ilk 11’deydi. Golünü atıp görevini yaptı. Fenerbahçe’nin son yıllarda bu kadar kaliteli ve geniş kadrosu olmadı. Dünkü kulübeye bakıyorsun, dışardaki sakat oyuncuları da koysan o takımda şampiyonluğa oynar. Böyle kaliteli ve silahı çok bir takım olunca da beklentiler artıyor. Dünkü oyunun ilk yarısına bakıyorsun, Fenerbahçe’nin attığı 2 golde duran toptan. Samatta’nın dışında rakip kaleye giden tek şut yok. Takımın yükü Sosa, Gustavo, Ozan ve Caner’in sırtında. Nazım Sangare ilk maçı olmasına rağmen Gökhan Gönül’ü aratmıyor. Duran topları ve sağ kanadı çok iyi kullanan Caner Erkin’in tek kusuru hala sinirlerini kontrol edemeyişi. Oyunun ilk bölümünde genellikle 4-4-2’yi tercih eden Fenerbahçe ikinci bölümde maçın kontrolünü tamamen eline aldı.

Heyecan geldi...

Sosa’nın, Ozan Tufan’nın adrese teslim pasları, Nazım’ın sağdan, Caner’in soldan bindirmeleri, Samatta ve Pelkas’ın gol atma istekleri, pozisyon zenginliğini de beraberinde getirdi. Göztepe’nin genç kalecisi İrfan Can’ın başarılı oyunu takımı adına büyük şans idi. Ozan Tufan’ın adrese teslim ortasında Pelkas’ın kafa vuruşuyla gelen gol, Sarı- Lacivertli ekibi iyice rahatlattı. Nedendir bilinmez rakibini hucum olarak fazla rahatsız etmeyen Göztepe takımının en iyilerinden Halil ve Guilherme’nin gayretleriye bulduğu golle maça biraz heyecan geldi. Erol Bulut’un hamleleri yorgun oyuncuları dışarı alışı oldu. Valencia, Samatta ve Pelkas’ın yerlerine Ferdi, Cisse ve Sinan Gümüş girdiler.

Saç baş yoldurur

Oyuna girdikten sonra Cisse öyle pozisyonlar harcadı ki, saç baş yoldurur. Skor avantajı olmasa, Altay son dakikalarda rakibin kale önünden kafa vuruşunu çelmese, Cisse gündeme oturmuştu. Özetlersek, Fenerbahçe yeni bir takım, uyum sorunu yaşıyor. Ama silahı çok. Bu silahlar kendine avantaj sağlarken rakibin aklını karıştırıyor. Zengin ve geniş kadronun futbolu daha keyif vermeli. Kazanmasına rağmen, zengin kadronun futbolu dün fakir kaldı..

19 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanmayı beceremiyoruz‘’

Rusya deplasman beraberliğinden sonra, Sırbistan maçı daha da önem kazanmıştı. Biz mutlaka kazanmak durumunda iken, rakip prestij peşinde idi. Şenol Güneş’in sahaya sürdüğü on birin tek sürprizi Mahmut Tekdemir’in stoper olarak görev almasıydı. Maça istekli başladık. İlk 10 dakika rakip kale önünde gözüktüysek de etkili olamadık. Çok adamla alan savunması yapan Sırbistan, bizim etkisiz görüntümüzden cesaret alarak ani ataklar yapmaya başladı.İlk ciddi atağında ise Ristiç soldan ortaladı, Saviç topa, Hasan Ali’den daha fazla yükseldi, kafayı vurdu, Mert kapattığı köşeye gelen topa müdahale edemeyince rakip öne geçti.

Toparlanırız diye düşündük

Golden sonra Hasan Ali çıktı, Mahmut orta alana, Okay defansa geçti. Geçti de ne oldu? Kocaman bir hiç. İlk yarıda tek etkili atak yapamazken, kaleyi bulan tek şut Hakan Çalhanoğlu’ndan geldi. Büyük ümitler, Burak Yılmaz, Kenan Karaman ilk yarının en silik isimleriydi. Merih Demiral ise takımın en iyisiydi. İkinci yarı Rusya maçında olduğu gibi toparlanırız diye düşündük. Öyle düşündük ama, ikinci yarının başında penaltıdan ikinci golü yedik. “Maç bitti mi” derken sahneye Hakan Çalhanoğlu çıktı ve becerisiyle golünü attı. Golden sonra maça ağırlığımızı koyduk. Cengiz soldan, Hakan ortadan, Kenan ve Zeki sağ kanattan sürekli bindirmeler yapmaya başladık. Bu baskı sonucunda Ozan Tufan’ın golü de gelince daha da umutlandık.

Yusuf ve Abdülkadir tartışılır

Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Ömür’ün son 15 dakika içinde sahaya sürülüşü tartışılırdı. Sonuç mu? Kazanmayı beceremiyoruz. Kazanmayı beceremezsen hedefe de varamazsın. İki notla yazımızı noktalayalım. Burak Yılmaz’ın yerine artık yeni bir golcü bulmalıyız. 35’lik Kolarov 90 dakika sahada kalıyorsa, Caner Erkin neden kadro da yok..

15 Ekim 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI