‘’Kale düştü‘’
Fenerbahçe’nin transfer ayındaki yıldızı Sosa kulübede. Doğru mu, tartışılır. Ligin ortası geliyor, stoper muhabbeti devam ediyor. Tisserand’ın yanında bu defa Sadık var. Bir yıl aradan sonra o da ilk on birde sahada. Ferdi Kadıoğlu, geçen hafta sınıfı geçtiği için bu defa makas yememiş. Ferdi oynayınca Gustavo dönünce, Erol hoca Sosa’ya yer açamamış. Maç başlıyor, rakip şaşırtıyor. Kadıköy’deki oyuna Hamza Hamzaoğlu, takımını 4 forvetle sahaya sürmüş. Fenerbahçe’nin tek forveti (Cisse) var. Önde basan ev sahibi değil, Malatyaspor. Fenerbahçe’nin ne yapmak istediğini anlayamadan rakip, penaltıdan öne geçiyor. Penaltıyı yaptıran Tisserand. Arkası kaleye dönük oyuncuya arkadan vurarak.Sonra Umut Bulut iki stoperin (Tisserand-Sadık) arasından yükselerek kafayla farkı ikiye çıkartıyor. Biz izleyenler ise Fenerbahçe’yi çözmeye çalışıyoruz.
Umut ve Adem’den ders alsınlar
Takımın planı yok. Gökhan sağdan, Caner soldan bindirmeye çalışıyor. Ferdi çırpınıyor. Gustavo, Mert Hakan, Pelkas varla yok arası. Ozan Tufan diğer haftaları aratıyor. Cisse’ye ise hiç top gelmiyor, o da oyuna küsüyor. Erol hocanın devre arasında yaptığı hamleyi bekler gibiydik. Sosa içeri, Sadık dışarı ve riskli oyun. Bu hamle de bir işe yaramıyor. Gustavo da geriye çekilince orta alanda teslim bayrağını çekiyor. Rakip, 3. golü de erken bulunca maç kopup gidiyor. Sahada mücadele etmezsen maç kazanamazsın. Sarı-Lacivertli futbolcular toplam yaşları 70 olan (37+33) Umut Bulut ve Adem Büyük’ten ders alsınlar.
Fatura size çıkar!
Malatya’da Tetteh ve Kubilay Kanatsızkuş, ara transferin gözdeleri olur diyerek son paragrafı yine Erol Bulut’a ayıralım. Takımın ideal on biri yok. Oyun planı hiç yok. Stoperler, evlere şenlik. Santrfor kim? Orta alanda her maç papatya falı açılıyor. Takım, kendi evinde son 2 maçta 7 gol yiyor. Bunların mazereti olmaz ve bu işin faturası size çıkar. Evet, Fenerbahçe dün kendi evinde çok ağır bir darbe aldı. Bu farklı yenilgi aslında kısaca “Kadıköy kalesi düştü” şeklinde yorumlanabilir...
‘’Moral aşısı‘’
Serdar Aziz, Lemos’un yerine formayı kapmışsın, takımın 2 farkla önde, bu acemilik niye? Altay, penaltıyı kurtarmasa 10 kişi kalan Fenerbahçe neredeyse maçın sonunu getiremeyecekti. Finalde Fenerbahçe, 10 kişi kaldığı bir maçı kazanarak Denizli’de moral aşısı oldu.
Erol Bulut’un sahaya sürdüğü on birde bu defa sürprizler yoktu. Serdar da Caner de vardı. Ferdi Kadıoğlu, oyuna kafadan başlamıştı. Tek farklılık sahada 4 yabancı 7 yerli oyuncunun oluşuydu. Moralsiz, Gustavo’suz Fenerbahçe’yi Denizli’de merak etmiyor değildik. Oyun başladığında kısa zamanda gördük ki rakibin hiç direnci, tehtidi yok. Takımda 8 yabancı var, göze çarpan yok. Fenerbahçe, ilk 10 dakika içinde golü bulunca, sahadaki görüntüye de bakıp işin sonunu görür gibi olduk. İlk golü Cisse’ye attıran, enerjisi tükenmeyen Ferdi Kadıoğlu şüphesiz oyunun en flaş ismiydi. Ozan Tufan her ani atağın başrol oyuncusu, Caner Erkin her duran topu mükemmel kullanan vuruş ustasıydı. Caner, takımın kazandığı kornerleri (sağ-sol) atsın yeter. Gökhan Gönül’le alışverişleri mükemmel. İkici golde korner Caner’den, gol Gökhan’dan geliyordu.
İkinci yarıda heyecan geldi!
Fenerbahçe’de Sosa’nın durgunluğu, Mert Hakan ve Pelkas’ın da patlama yapamayışları dikkat çekiyordu. Cisse atıyor, kaçırıyor ama istekli oynuyordu. Devre 2 farkla bitice oyun koptu sandık ama yanıldık. Maçın ikinci yarısına heyecan getiren isim Serdar Aziz oluyordu. Bir hava topuna elleri açık çıkıyor, VAR hakemi uyarıyor, hakem de penaltıyı veriyordu. Penaltı tartışılır. Ama hakem VAR’a giderken sarı kart görmek tartışılmaz. Hakem penaltı kararı verince 2 dakikada 2 sarı gören Serdar oyundan atılıyordu. Lemos’un yerine formayı kapmışsın, takımın 2 farkla önde, bu acemilik niye? Altay, penaltıyı kurtarmasa 10 kişi kalan Fenerbahçe neredeyse maçın sonunu getiremeyecekti.
Bu kadar kolay kart olmaz
Fenerbahçe 10 kişi kalınca ev sahibi cesaretleniyor ve oyunu rakip alana yığıyordu. Ancak Denizli takımında skora katkı yapacak oyuncu var mıydı tartışılır. Rakip yüklenirken, Erol Bulut, skoru koruma adına bir hamle yapıyor, Pelkas’ın yerine Sadık’ı sahaya sürüyordu. Son bölümde rakibin kaleyi bulan şutlarında ise sahneye çıkan Altay, adeta tek başına savunma yapıyor ve maçın kazanılmasındaki başrol oyuncusu oluyordu. Sonuçta Fenerbahçe 10 kişi kaldığı bir maçı kazanarak Denizli’de moral aşısı oldu. Erol Bulut’a bir not düşerek yazımızı noktalayalım. Şampiyonluk hesapları yapan bir takım şartlar ne olursa olsun bu kadar kolay sarı ve kırmızı kart görmez. Haklı da olsalar bugüne kadar hakemin cebinden çıkan kartlar hiç gösterilmeden yerine girmedi.
‘’Kendi düşen ağlamaz‘’
Ankaragücü, Kayserispor ve Yeni Malatyaspor geçtiğimiz sezon Süper Ligi son 3 sırada tamamlayıp küme düşmüşlerdi.
Futbol Federasyonu pandemi yüzünden gerek kulüplerin gerekse Kulüpler Birliği’nin isteği üzerine düşmeyi kaldırmıştı.
Geçen yıl kıl payı kümede kalanlar ile ligin 3 yenisini mercek altına aldık ve bu yılki gidişatlarına bir göz atalım dedik.
Ankaragücü’nü anlamak mümkün değil. Neredeyse 15 günde bir teknik adam değiştiriyor.
Sezona yanlış adımlar atarak başlayan Kayserispor köşeye sıkışınca hemen takımı Samet Aybaba’ya teslim etti.
Gençlerbirliği yönetiminin hedefi nedir bilemiyorum. Sezon başında takımı Süper Lig tecrübesi olmayan Mert Nobre’ye teslim etmeleri inanılır gibi değil. Sonra mı? Gelsin sıradaki teknik adamlar.
Denizlispor’da da durum farklı değil. Geçen sezon mucizevi bir şekilde kümede kalan Ege ekibi 10 haftada yeni teknik adamını göreve getirdi.
Yeni Malatya, Konyaspor ve Rizespor bu takımlara göre bir adım daha önde. Ama onlarda rahat değiller.
Maçlar seyircisiz oynanıyor, Corona belası var ve bu sezon 4 takım küme düşecek.
Yeni Malatya ve Konyaspor’un avantajları ise teknik kadrolarının güçlü oluşu.
Galatasaray’ı şampiyon yapmış Hamza Hamzaoğlu ile Fenerbahçe’nin başında son haftaya kadar zirveyi kovalamış İsmail Kartal tecrübeli isimler.
Ligin yenilerinden şu ana kadar en başarılısı Karagümrük gözüküyor. Başkanı Süleyman Hurma , ligi iyi tanıyor. Transferleri başarılı. Takımın başında genç bir teknik adam var. Yönetim başarılı oldu mu, bu takıma da yansıyor. Bu sezon başları fazlaca ağrımaz sanırım.
Hatayspor’da lige iyi başladı. Ancak Süper Lig tecrübeleri yok.Herşeye rağmen işi sıkı tutmaları lazım.
Yenilerden işi en zor olanı Büyükşehir Belediye Erzurum.
Süper Lige zorlanarak çıkmalarına rağmen, transfer sezonunu iyi değerlendirmemişler.
Onlarda 9 hafta sonunda Mehmet Özdilek işe yollarını ayırdılar.
Yeni gelen teknik adam Trabzon’da çok eleştirilen Hüseyin Çimşir. Hoca hem takımı hemde kendisi için başarılı olmak zorunda.
Bu arada sık sık teknik adam değiştiren ancak başarılı olan bir Kasımpaşa var.
Transferde nokta atışlar yaptıkları ve de güçlü bir yönetimleri olduğu için sanırım baş ağrısı çekmiyorlar.
Görüldüğü gibi birçok Süper Lig takım geçtiğimiz sezonda ders almamışlar.
Bu sezon bu lige veda edecekler kabahati önce yönetimlerinde arayacaklar.
Ne demişler” Kendi düşen ağlamaz”
‘’Yaz boz tahtası!‘’
Erol Bulut ve Fenerbahçe’ye bu maç acı bir ders olmalı. Bu takım ideal 11’ini ve oyun planını bir an önce belirlemeli. Yoksa bu işler yaz boz tahtasına döner.
Maç başlıyor herkes şaşırıyor. Sahada müthiş mücadele eden, topu iyi kullanan, rakibin silahlarına (Perotti, Sosa, Pelkas, Ozan) göz açtırmayan, çabuk hücuma kalkan bir Beşiktaş var. Bu iyi oyun karşılığında ilk yarım saat dolmadan Abaoubakar ’dan beceri dolu 2 gol gelince Fenerbahçe adeta şok yaşıyordu. Yaşaması da normal idi. Orta alan ağır tempoda oynuyor, kanatları kullanamıyor, geri dönüşlerde açıklar veriyordu. İlk yarı duran toptan Cisse’nin golü, ikinci yarı için ümit sinyali oluyordu. Sakatlanan Perotti’nin yerine Caner’in giriyor ve sol kanat hücumcusu oluyordu. İlk yarıda sahada olması gereken Mert Hakan ikinci yarı oyundaydı. İlk yarıda olmayan(!) Sosa’nın yerine. Golü atan Cisse de yerini Ademi’ye bırakmıştı.
İkinci yarının başına Larin’in ucuz yoldan gördüğü kırmızı kart, Fenerbahçe’ye bir başka avantaj daha getirmişti. Fenerbahçe’den gol beklenirken 10 kişilik Beşiktaş Necip’in kafa vuruşuyla 3’ü bulunca, maçın gidişatına sağlıklı yorum yapmak zorlaşıyordu. Sonra oyun planı olmayan Fenerbahçe doldur boşalta başladı. Kadro zengin ya! Erol hoca Ferdi’yi Thiam’ı sahaya sürdü. Çok oyuncu değiştirmek sonucu değiştirmeye yetmiyordu. Sonra da 10 kişilik Beşiktaş bir gol daha atıp ezeli rakibine ders vermiş oldu. Sergen Yalçın ve Beşiktaş’ı yürekten kutlamak lazım. Büyük hoca, büyük maçları kazanır. Erol Bulut ve Fenerbahçe’ye ise bu maç acı bir ders olmalı. Bu takım ideal 11’ini ve oyun planını bir an önce belirlemeli. Yoksa bu işler yaz boz tahtasına döner.
‘’Kupa aşkı kabarmış‘’
Nedendir bilinmez Fenerbahçe son senelerde bu kupaya çok ciddi bakmaz. Kadrolar açıklandığında kalede Altay’ı da görmesem bu yıl için de aynı yorumu yapacaktım. Rakip Sivas Belediye’nin gücü belli. Maçtan önce bir de Kovid darbesi yemişler. İstanbul’a ‘Ya tutarsa’ diye gelmişler.
Erol Bulut, sahaya gençleri ve şans arayanları sürmüş. Defans 3’lü oynuyor - Serdar, Sadık, Caner - Sağ kanat savunma görevi yeni profesyonel Uğur Kaan’a verilmiş. Rakip defansif oynadığından Uğur hep hücumu düşünerek oynuyor. İstikbali parlak.
Orta alanda Mert Hakan ve Ozan zorlamadan oynuyorlar. Takımın en hırslısı Caner. Forma şansı bulan Ömer Faruk ve Samatta kulübe yolcuları gibi. Suskun Thiam’a ise ilaç gibi geldi. Nefis goller attı, güven tazeledi.
Ligle kupayı rahat götürürler
İlk bölümde takımın en iyisi, en hareketlisi, golün de adrese teslim ortasını yapan Ferdi Kadıoğlu’ydu. Genç oyuncu 2. golün asistini de yaptı. Erol hocanın kupaya ciddi baktığını ikinci yarı başında yaptığı hamlelerle bir daha anladık. Caner’in yerine Novak, Ozan’nın yerine Gustavo, Ömer Faruk’un yerine de Pelkas’ı aldı. Bu değişikliklerden sonra maç genellikle rakip alanda oynanmaya başladı. Bunun sonucunda da nefis goller izlemeye başladık. Pelkas’ın, Thiam’ın, Ademi’nin golleri geceye renk kattı.
Ademi’nin hırsı ve isteği, Samatta’nın kulübe şansını da artırır. Dünkü maçtan sonra Fenerbahçe’nin geniş ve kaliteli kadrosunun ligle beraber kupa maratonunu da rahatlıkla götüreceğini gördük. Geçen yıl bu kupada Alanyaspor ile final oynayan Erol Bulut’un bu sene kupayı da istediğinden eminim. Çünkü o bu takıma inanıyor ve güveniyor.
‘’Ustalar sahne aldıkça...‘’
Kadro geniş oldu mu rotasyon yapmak da kolay oluyor. Erol Bulut, milli maç yorgunları Ozan Tufan, Caner Erkin ve formsuz Samatta’yı kulübeye çekmiş, Novak, Sosa, Mert Hakan ve Cisse’yi ilk onbirde sahaya sürmüştü. Lemos ise sağ bek olarak görev almıştı. Oyun başlar başlamaz Gençlerbirliği kendi alanına saklanıp sürekli yan pas geri pas yaparak adeta rakibine, “Ben senden korkuyorum” mesajını veriyordu. Önde baskı yaparak bir an önce sonuca gitmek isteyen Fenerbahçe’de ise orta alan icraat yapamıyor, kanatlar hiç çalışmıyordu. Sosa durgun, Pelkas oynadığı yeri yadırgıyor, Gustavo’nun aklı da defansa takılı kalıyordu. Lemos sağ, Novak ise sol kanattan hiç hücum girişiminde bulunmuyorlardı. Cisse varla yok arasıydı.
Sadece şapka çıkartılır
Mert Hakan istekli, Perotti topla buluştuğunda keyif veriyordu. İlk çeyrek pozisyonsuz geçilirken sahneye Mert Hakan çıkıyordu. Pelkas’la yaptığı verkaçta sol ayağıyla topa öyle ustaca vurdu ki, gole sadece şapka çıkartılırdı. Ev sahibi maça ortak olurlar mı diye düşünürken sahneye Perotti çıktı. Erol hoca ilk yarıyı önde kapatan takımından memnun görünüyordu ki, devre arası hamle yapmadı. İkinci yarının hemen başında ise, ilk bölümün görünmeyen ismi Sosa sahneye çıktı. İki farklı yenilgi sonrası ev sahibi iyice açıldı. Erol hoca, Ozan’ı, Caner’i, Samatta’yı sahaya sürdü. Fenerbahçe’nin iştahı kabardı. Perotti yine ustaca alkışlanacak bir gol daha atınca adeta, ”Ben bu takımda banko oynarım” diyordu. Maçın son 15 dakikası ise idman havasında, kaçan ve atılan gollerle geçti. Ustalar sahne aldıkça, Fenerbahçe’nin oyunu da, skoru da alkışlanır.
‘’Avcı - Aybaba - Yanal‘’
Kulüp yöneticilerinin gelen başarısızlıklar sonrasında ilk yaptıkları icraat teknik direktörü göndermektir.
Süper Ligin ilk 10 haftası dolmadan umduğunu bulamayan bir çok kulüp teknik adamlarıyla yollarını ayırdılar.
Boşta olan ünlü hocalarda bu furyada yeni takımlarıyla tanıştılar.
Şüphesiz en çok merak edilen isim Abdullah Avcı idi.
Beşiktaş’tan anlaşmalı olarak ayrılan Avcı’nın yeni adresi Trabzon oldu.
İstanbul’da istediklerini başaramayan Avcı, Trabzonspor’da başarılı olur mu?
Karadeniz ekibinin önündeki 4 maçı çok önemli. Erzurumspor ve Sivasspor ile içerde, Ankaragücü ve Kayseri ile dışarda oynayacaklar. Bu maçlardan toplam asgari 9-10 puan çıkartırlarsa, zirve hesaplarını yeniden yapmaya başlarlar.
Hoca ile konuştum, ümitli ve iddialı.
Başarılı olacağına inanıyor.
Bende başarılı olacağına inananlardanım.
Gelelim Ersun Yanal’a.
Fenerbahçe’de görev yaptığı ikinci dönemde başarısız olan Yanal’ın yeni adresi Antalya.
Taraftar ve medya baskısı olmadan sıfır stres ile yola çıkacak. Ancak elindeki kadro büyük hedefler kovalaması için yeterli değil. Bu sezonu orta sıralarda bitirip, yeni sezonda yeni hedefler kovalayabilir.
Kayserispor ile anlaşan Samet Aybaba’nın ise işi çok zor.
Takım moral motivasyon olarak dip yapmış durumda. Ancak deneyimli hoca zoru sever.
Samet hoca ligin ilk yarısını az hasarla kapatıp, ara transferde takviye yapmayı planlıyor.
Kayserispor , Samet Aybaba ile toparlanır sanıyorum.
Bu arada neredeyse ayda bir hoca değiştiren takımlar var.
Kasımpaşa, Gençlerbirliği, Ankaragücü gibi. Bunlara 1-2 hafta içinde yenileri de eklenir.
Ben bu takımların teknik direktör seçerken neyi düşündüklerini, neyi planladıklarını anlamış değilim.
Anlayan var mı?
‘’Büyük takımın büyük kalecisi olur‘’
Fenerbahçe şampiyon olduğu yıllarda genelde kalesinde hep büyük ve başarılı kaleciler vardı.
Çok gerilere gitmeden bazı örnekler verelim.
1969-1973 Datcu.
1977-1978 İvançeviç.
1988-1989 Toni Schumacher.
1995-1996 Rüştü Reçber.
Muhabirlik dönemimde uzun yıllar Alman Milli Takımı’nın da kalesini koruyan Toni Schumacher ile bir röportaj yapmıştım.
‘Kaleye 4-5 top gelir’
Büyük kaleci ne demekti?
Toni’nin anlattıklarının bir bölümünü şimdi size aktarayım.
“Fenerbahçe çok büyük bir camia. Futbol takımı da hep başarılı olsun isteniyor. Büyük takımların kalesinde büyük kaleciler olur. Bu şu demek. Büyük takımın kalesine bir maçta gollük en fazla 4-5 top gelir. İşte bu topları kurtarmanız şart. Aksi takdirde siz büyük ve başarılı bir kaleci olamazsınız” demişti Schumacher.
‘Rüştü şampiyonluktan etti’
1995-1996 yılında Trabzonspor’un kendi evinde Fenerbahçe’ye yenilerek şampiyonluğu kaybettiği maç hâlâ konuşulur. O maçtan sonra da Hami Mandıralı bakın bana neler demişti: “Kaçan şampiyonluk için her kafadan farklı yorumlar yapılıyor. İşin aslı şu. Bizi şampiyonluktan eden Rüştü (Reçber) olmuştur. Benim kullandığım çatala, 90’a giden
3 şutu çıkarmasa, o gün kim şampiyondu Türkiye görürdü.”
Muslera örneği ortada
O maçı hem o gün hem de sonrasında defalarca izledim ve Hami’ye kesinlikle hak verdim. Bunları neden yazdım?
Bakın Muslera sakatlandı, Galatasaray’ın nasıl başı ağrıyor.
Beşiktaş genç kaleciler ile yola devam ediyor, büyük sıkıntı yaşıyor. Sergen Yalçın gibi bir futbol ustası, bu konuda neden böyle bir karar aldı, inanmak zor.
Beşiktaş’ın kalesinde bugün en azından, maç kurtaracak bir kaleci olmalı.
Ne dersiniz, haksız mıyım?









































