Arama

Popüler aramalar

‘’Elinde önemli silahlar olunca‘’

Fenerbahçe’de ilk yarıda Sosa ve Ozan oyuna konsantre olamadı. İkinci yarıda ise erken gelen beraberlik golü, Kanarya’yı coşturdu. Valencia’nın golü, Trabzon’un gardını düşürdü. Elinizde bu kadar önemli silah olunca, biri etkili olmazsa diğeri devreye giriyor ve işi de çabucak bitiriyorsun.

Kadro yapıları, son form durumları, moral motivasyonları ile maçtan önce Fenerbahçe’nin bir adım önde olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Ama futbolun bir başka gerçeği ise oynanmadan hiçbir maç kazanılamazdı.

Erol hoca, Gökhan gelince Nazım’ı, Lemos gelince de Serdar’ı kulübeye çekmiş, beklenen onbiri sahaya sürmüştü.Trabzonspor’da ise Nwakaeme’nin yeniden forma giyişi ofansif futbol için önemliydi. Maç başladı, Fenerbahçe baskı kurup yüklenmeye başladı. Valencia çok önemli iki fırsatı kullanamadı.

Baskıyı beceremediler

Fenerbahçe rakibe baskı yapmayı beceremeyince, Trabzon dişlerini göstermeye başladı. Topu kazanıp çabuk atağa kalktılar. Abdülkadir inanılmaz tempolu oynarken, Nwakaeme ve Afobe her an tehlike yaratıyorlardı. Fenerbahçe orta sahası durunca takım da duruyor. Sosa şaşkın ve duygusal, Ozan dağınık olunca Gustavo da aklını ofansa değil, defansa takmıştı. Pelkas, Valencia ve Samatta da ister istemez etkisiz kaldılar. Lemos-Sosa çarpışmasından doğan pozisyondan sonra gelen Afobe beceri golü geldi ve devre bitti. Erol Bulut takımını ikinci yarıya bir forvet daha alarak başlattı.

Hem coşturdu hem koşturdu

Sosa’nın yerine Cisse girdi. Bu yarının başında yine bir duran top sonrasında Tisserand’ın kafası ile eşitlik erken sağlandı. Erken gol Fenerbahçe’yi coşturdu, koşturdu. Valencia’nın şık galibiyet golü de gelince Trabzon’un gardı iyice düştü. Caner’in soldan, Gökhan’ın sağdan bindirmeleri ve kesmeleri de takımın ofansif futboluna inanılmaz katkı yaptı. Son bölümde Pelkas ve Valencia yerlerini Mert Hakan ve Novak’a bıraktılar. Düşünün ki girenler çıkanları aratmıyor. Bu kadar kaliteli, geniş ve de en önemlisi silahı bol, kaç takım var? Silahın çoksa biri patlamasa, diğeri patlıyor. Silahlar patlayınca da işini çabucak bitiriyorsun.

26 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe mi Trabzonspor mu?‘’

Şartlar ne olursa olsun Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında oynanan maçlar hep ilgi çeker. Bunun en büyük sebebi de geçmişe dayanır. 3 büyüklerin şampiyonluk hegemonyasına son veren takımdır Trabzonspor. 1975-76 sezonunda Türkiye Birinci Ligi (Süper Lig) şampiyonluğu ile taçlanan Karadeniz ekibi bir sezon sonra da zirvenin sahibi olmuştu. Trabzonspor şampiyon olduğu sezonlarda da şampiyonluğa oynadığı yıllarda da genelde hep Fenerbahçe ile kapıştı. İşte bu rekabet iki takım arasında oynanan maçları da çok renkli, heyecanlı ve de stresli bir havaya soktu. 1983-84 sezonunu şampiyon olarak kapatan Trabzonspor, daha sonra zirve yarışına pek ortak olamadı. Bordo- Mavililer 1995-96 yılında mutlu sona çok yaklaştı. Şenol Güneş’in teknik patron olduğu sezon rakip yine Fenerbahçe idi. Bitime üç hafta kala iki takım Avni Aker’de karşı karşıya geldi. Ev sahibine beraberlik bile yeterken maçı kazanan Fenerbahçe ipi göğüsleyen takım oluyordu.

Bulut, bu kez hoca

Görüldüğü gibi Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında ister istemez farklı bir rekabet oluştu. 1996 yılında kaybedilen şampiyonluk Trabzon’da büyük travmalar da yarattı. Uzun bir aradan sonra geçtiğimiz sezon şampiyonluğa çok yaklaşan Karadeniz ekibi zirve yarışını yine kaybetti. Bu hafta sonu yine sonucu merakla beklenen Fenerbahçe- Trabzonspor maçı var. 1995-96 sezonundaki şampiyonluk maçında Sarı-Lacivertli formayı giyen ve Aykut Kocaman’ın galibiyeti getiren golünde asiste imza atan Erol Bulut, bu defa Trabzonspor’a karşı takımına hocalık yapacak.

Newton tartışılıyor

Bordo-Mavili takımın başında ise takımda kalıp kalmayacağı erken tartışılan Newton var. Kadro yapısı, moral motivasyonu, form durumlarına bakarsak Fenerbahçe rakibine göre bir adım önde gözüküyor. Ancak hemen bir hatırlatma yapalım bu maçların havası ve motivasyonu farklı olur. Trabzonspor’un hocası bu maça oyuncularını nasıl hazırlar, nasıl motive eder bilemem. Benim bildiğim Fenerbahçe cephesinde bu maçları daha fazlaca yaşamışlar (saha dışı, saha içi) var. Bakalım merakla beklediğimiz 90 dakika sonunda sevinen kim olacak? Bekleyip göreceğiz..

22 Ekim 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Zengin kadro fakir futbol‘’

Göztepe deplasmanı yeni Fenerbahçe için ilk ciddi sınav sayılırdı. Lemos’un yokluğunda stoperde piyango Serdar Aziz’e vurmuştu. Dün bir penaltı yaptıran Serdar attığı kafa golüyle kendini de affettiriyordu. Gökhan’ın yerine de Nazım Sangare formayı kapmıştı. İlk maçında da geçer not aldı. Pelkas’da ilk 11’deydi. Golünü atıp görevini yaptı. Fenerbahçe’nin son yıllarda bu kadar kaliteli ve geniş kadrosu olmadı. Dünkü kulübeye bakıyorsun, dışardaki sakat oyuncuları da koysan o takımda şampiyonluğa oynar. Böyle kaliteli ve silahı çok bir takım olunca da beklentiler artıyor. Dünkü oyunun ilk yarısına bakıyorsun, Fenerbahçe’nin attığı 2 golde duran toptan. Samatta’nın dışında rakip kaleye giden tek şut yok. Takımın yükü Sosa, Gustavo, Ozan ve Caner’in sırtında. Nazım Sangare ilk maçı olmasına rağmen Gökhan Gönül’ü aratmıyor. Duran topları ve sağ kanadı çok iyi kullanan Caner Erkin’in tek kusuru hala sinirlerini kontrol edemeyişi. Oyunun ilk bölümünde genellikle 4-4-2’yi tercih eden Fenerbahçe ikinci bölümde maçın kontrolünü tamamen eline aldı.

Heyecan geldi...

Sosa’nın, Ozan Tufan’nın adrese teslim pasları, Nazım’ın sağdan, Caner’in soldan bindirmeleri, Samatta ve Pelkas’ın gol atma istekleri, pozisyon zenginliğini de beraberinde getirdi. Göztepe’nin genç kalecisi İrfan Can’ın başarılı oyunu takımı adına büyük şans idi. Ozan Tufan’ın adrese teslim ortasında Pelkas’ın kafa vuruşuyla gelen gol, Sarı- Lacivertli ekibi iyice rahatlattı. Nedendir bilinmez rakibini hucum olarak fazla rahatsız etmeyen Göztepe takımının en iyilerinden Halil ve Guilherme’nin gayretleriye bulduğu golle maça biraz heyecan geldi. Erol Bulut’un hamleleri yorgun oyuncuları dışarı alışı oldu. Valencia, Samatta ve Pelkas’ın yerlerine Ferdi, Cisse ve Sinan Gümüş girdiler.

Saç baş yoldurur

Oyuna girdikten sonra Cisse öyle pozisyonlar harcadı ki, saç baş yoldurur. Skor avantajı olmasa, Altay son dakikalarda rakibin kale önünden kafa vuruşunu çelmese, Cisse gündeme oturmuştu. Özetlersek, Fenerbahçe yeni bir takım, uyum sorunu yaşıyor. Ama silahı çok. Bu silahlar kendine avantaj sağlarken rakibin aklını karıştırıyor. Zengin ve geniş kadronun futbolu daha keyif vermeli. Kazanmasına rağmen, zengin kadronun futbolu dün fakir kaldı..

19 Ekim 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Kazanmayı beceremiyoruz‘’

Rusya deplasman beraberliğinden sonra, Sırbistan maçı daha da önem kazanmıştı. Biz mutlaka kazanmak durumunda iken, rakip prestij peşinde idi. Şenol Güneş’in sahaya sürdüğü on birin tek sürprizi Mahmut Tekdemir’in stoper olarak görev almasıydı. Maça istekli başladık. İlk 10 dakika rakip kale önünde gözüktüysek de etkili olamadık. Çok adamla alan savunması yapan Sırbistan, bizim etkisiz görüntümüzden cesaret alarak ani ataklar yapmaya başladı.İlk ciddi atağında ise Ristiç soldan ortaladı, Saviç topa, Hasan Ali’den daha fazla yükseldi, kafayı vurdu, Mert kapattığı köşeye gelen topa müdahale edemeyince rakip öne geçti.

Toparlanırız diye düşündük

Golden sonra Hasan Ali çıktı, Mahmut orta alana, Okay defansa geçti. Geçti de ne oldu? Kocaman bir hiç. İlk yarıda tek etkili atak yapamazken, kaleyi bulan tek şut Hakan Çalhanoğlu’ndan geldi. Büyük ümitler, Burak Yılmaz, Kenan Karaman ilk yarının en silik isimleriydi. Merih Demiral ise takımın en iyisiydi. İkinci yarı Rusya maçında olduğu gibi toparlanırız diye düşündük. Öyle düşündük ama, ikinci yarının başında penaltıdan ikinci golü yedik. “Maç bitti mi” derken sahneye Hakan Çalhanoğlu çıktı ve becerisiyle golünü attı. Golden sonra maça ağırlığımızı koyduk. Cengiz soldan, Hakan ortadan, Kenan ve Zeki sağ kanattan sürekli bindirmeler yapmaya başladık. Bu baskı sonucunda Ozan Tufan’ın golü de gelince daha da umutlandık.

Yusuf ve Abdülkadir tartışılır

Yusuf Yazıcı ve Abdülkadir Ömür’ün son 15 dakika içinde sahaya sürülüşü tartışılırdı. Sonuç mu? Kazanmayı beceremiyoruz. Kazanmayı beceremezsen hedefe de varamazsın. İki notla yazımızı noktalayalım. Burak Yılmaz’ın yerine artık yeni bir golcü bulmalıyız. 35’lik Kolarov 90 dakika sahada kalıyorsa, Caner Erkin neden kadro da yok..

15 Ekim 2020, Perşembe 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe ve sportif direktörlük‘’

Geçtiğimiz hafta bir nikah töreninde Başkan Ali Koç’la karşılaşınca ayak üstü Fenerbahçe sohbeti yaptık.

Başkan yeni transferlerden ve takımdan oldukça umutlu idi.

Şampiyonluğun tek ve vazgeçilmez hedef olduğunu söylüyordu.

Başkan’a Emre Belezoğlu’nu sordum.

“ Neden sportif direktörlüğünü açıklamıyorsunuz” dedim.

“Emre bizim kaptanımız. Erol hoca ile birlikte çok iyi işler yaptılar.Transfer dahil her konuda uyumlu bir çalışma içindeler” diye cevapladı.

Konuyu biraz açayım.

Sportif direktör, teknik direktörü baskı altına alan bir pozisyon değildir. Aksine teknik birikimiyle, teknik direktöre yardımcı olur.

Teknik kadro ve yönetim arasında köprü vazifesi görür.

Futbolcuların özel sorunları dahil, her konuda onlara destek olur, yardım eder.

Tranferlerde söz sahibidir.Takımın ağabeyi diye yorumlanamaz.

Görüldüğü gibi yetkileri bir hayli fazla.

Sportif direktör konum olarak da teknik direktörün üzerinde görülür.

Fenerbahçe geçtiğimiz yıllarda bunun sancılarını yaşadı.

Aykut Kocaman ve Daum’u son örnek olarak gösterebiliriz.

Aykut Kocaman sportif direktörlüğe geldiğinde kamuoyu”Daum gider, Kocaman gelir” şeklinde yorum yaptı.

Yani bizde bu alternatif teknik direktör olarak yorumlanıyor.

Nitekim Daum gitmiş, yerine Aykut Kocaman gelmişti.

İşte bu yüzden Başkan Ali Koç bence Emre Belezoğlu’na ünvan yapıştırmıyor.

Bugün için Teknik Direktör Erol Bulut ile Emre Belezoğlu mükemmel bir uyum içinde çalışıyorlar.

Bu güzel ortamı bozmak ve polemik yaratmakta kimsenin işine gelmez.

Emre Belezoğlu’nu yakından tanıyanlarda onun ünvan peşinde koşacak yapıda olmadığını bilirler.

Başkan Ali Koç’un bildiği gibi..

06 Ekim 2020, Salı 10:43
YAZININ DEVAMI

‘’Fener'in ödü koptu‘’

Erol Bulut, Galatasaray maçının on birinden Deniz’i çıkarmış, yerine Samatta’yı monte ederek takımını sahaya sürmüştü. Fenerbahçe’nin bu sezon oyun planı belli. Önde baskı, çabuk top kapma, çabuk oynama ve topu bir an önce rakip ceza sahasına taşıma. Sarı-Lacivertliler, Karagümrük karşısında ilk yarı baskılı oynadı. Ancak gol yine duran toplardan geldi. Rakibin ilk yarı boyunca sadece defansif futbolu tercih edişi, Fenerbahçe’nin hücum alanında geniş alanlar bulmasını zorlaştırdı. Gökhan, Caner, Gustavo, Sosa ve Samatta geçer not aldı. Altay ise takımını ipten aldı. Karagümrük’ün aklına ofansif futbol 2. yarıda geldi. Rakip açılınca Fenerbahçe geniş alanlar bulmaya başladı. Sonrasında Samatta’nın 2. golü gelince “Maç bitti” dedik. Erol hocanın Sinan Gümüş ve Tolga Ciğerci hamleleri tartışmaya açıktı. Bitime 12 dakika gelen Sabo’nun penaltısı oyuna heyecan getirdi. Ardından Karagümrük bir penaltı daha kazandı. Sabo’nun vuruşunu Altay çıkartmasa, Fenerbahçe’nin dünyası kararacaktı. Sonuçta rahat giden maçı zora sokup kazanan Fenerbahçe’nin ödü koptu.

Gecenin sorusu

Geçen sezonun stoperleri Zanka ve Serdar Aziz dün ne sahada ne de kulübede vardılar. Erol hocanın kararı acaba günlük müydü?

Maçın starı

İlk defa ilk on birde sahaya çıktı. Takıma çabuk uyum sağlamış görüntüsü verdi. Çok koştu, iyi mücadele etti. Attığı gollerde ustalık vardı. Samatta’nın görüntüsü Sarı-Lacivertli taraftarlara umut ve moral verdi. Maçı kurtaran ise gollere rağmen Altay Bayındır oldu

Maçın olayı

Geçen sezon geldiği ligde, sadece 5 yabancı futbolcu oynatabilen Karagümrük dün sahaya 11 yabancı ile çıktı. Kulübede ise 8 Türk oyuncu oynamak için sıra beklediler.

Kısa mesaj

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, teknik kadro kimi istediyse aldı. Artık Erol Bulut ve futbolcuların tek hedefleri bu takımı şampiyon yapmak olacak. Şampiyonluk dışındaki sonucun ne mazereti olur, ne de savunması.

04 Ekim 2020, Pazar 06:58
YAZININ DEVAMI

‘’Seyircili mi seyircisiz mi?‘’

Geçtiğimiz günlerde Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir” Maçlarda seyirci görmek istiyoruz” demişti.

İnanın onun kadar futbolseverler de bunu istiyor.

Corona belası yüzünden maçlar artık sessiz filmlere dönüştü.

Peki stadlara seyirci alınamaz mı?

Sezon başında stad kapasitelerinin yüzde otuzu kadar seyirci alınacaktı.

Ancak daha sonra Federasyonun, Bilim Kurulu ile yaptığı toplantılar sonrası bu karar rafa kaldırıldı.

Maçlar seyircisiz çok renksiz ve sessiz.

Halbuki bu konuda bir küçük adım atılabilir.

Bugün Süper Ligde mücadele eden takımların stadları mükemmel, kapasiteleri yüksek.

İlk etapta önce localar satışa çıkartılır, belli oranda izleme sağlanır. Ardından da stad kapasitelerinin yüzde onu kadar seyirci alınabilir.

Nasıl mı?

Sağlık elbetteki önemli.

Maça gitmek isteyenler, 2 gün önce test yaptırırlar. Sonra HES Kodları İle bilet alırlar.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu geçen gün Hürriyet gazetesindeki köşesinde ortalama maliyetleri sadece 40-50 TL civarında olan hızlı testleri yazdı.

Test için para ödeyen taraftara maç biletleri de makul bir ücretten satılabilir.

Görüldüğü gibi maçlara kontrollü bir şekilde seyirci alınabilr.

Stad kapasitelerinin yüzde onu kadar tribüne girecek seyirciyi mesafeli oturtmakta zor olmasa gerek.

50 bin kişilik stada 5 bin kişi gelirse problem olmaz.

Tribüne gelecek seyirci sayısı az da olsa maçlara renk, ses ve heyecan gelir.

Biz böyle düşünüyoruz ama, elbetteki son sözü yine sağlıkçılar söyler.

01 Ekim 2020, Perşembe 10:55
YAZININ DEVAMI

‘’Beceri olmayınca‘’

Fenerbahçeliler önce sahaya çıkacak 11'i merak ediyorlardı. Maça o gözle yorum getireceklerdi. Kadroya son noktayı koyan Erol Bulut ,Tisserand'a formayı vermiş, Samatta’yı hamle oyuncusu olarak düşünmüştü. Fatih Terim ise aklını ve ayaklarını ofansif futbola çalıştıranlardan bir onbir sahaya sürmüştü. Fenerbahçe maça önde baskı yaparak başladı. Rakibin tehlikeli ayaklarına (Belhanda, Arda,Feghouli, Falcao) yakın markaj uyguladı. Fenerbahçe’de Gustavo ve Sosa oyunun öne çıkan isimleri olurken,Gökhan ve Caner’in hırsı , arzusu göze çarpıyordu.

İkinci yarıda Fenerbahçe daha çok hücumu düşündü. İlk hamleyi bitime 25 dakika kala Erol hoca yaptı ve Samatta’yı oyuna aldı. Ardından Terim’in hamleleri geldi. Son bölümde topa daha çok sahip olan, pozisyon bulan Fenerbaçe etkili ve becerili olamayınca oyun başladığı gibi bitti. Seyirci desteğinden yoksun, yorgun Galatasaray’ı yenemediği için, Fenerbahçe bu deplasman beraberliğine sevinemedi.

Gecenin sorusu

Sarı-Lacivert formayı ilk defa giyecek Tisserand’ın önemli bir ezeli rekabet maçına banko başlaması ne derece doğruydu?

Maçın starı

90 dakika oyundan düşmedi. Rakibin çok kritik ataklarında, çok kritik müdahaleler yaptı. Gustavo 90 dakikanın sahadaki en istikrarlı futbolcusu idi.

Maçın olayı

Ben hatırlamıyorum, arşivlerde bulamadım. İlk defa bir ezeli rekabet maçı seyircisiz oynandı. Galatasaray-Fenerbahçe maçı sessiz film gibiydi.

Kısa mesaj

Görünen o ki gerek geniş kadroları, gerek yıldızları, gerekse tecrübeleri ile bu sezon zirve yarışı Fenerbahçe ve Galatasaray arasında geçer gözüküyor.

28 Eylül 2020, Pazartesi 06:58
YAZININ DEVAMI