‘’Stop-er‘’
Bir takım düşünün yaklaşık 5 yıldır yan yana banko oynayacak iki stoper bulamıyor. Her sene stoper konusunda sıkıntı yaşıyor ama sorunu çözemiyor. Her gelen teknik hoca yeni stoperler alıyor, aldırıyor ama sonu hep hüsran. 2019 sezonu başlamadan Fenerbahçe’nin gündemine Mathias Zanka geliyor. Bu ismi yakından tanıyan Fenerbahçe’nin eski önemli yöneticilerinden biri kulübe bir mail atıyor. Diyor ki, “Zanka Fenerbahçe’de oynayacak düzeyde değil. Mutlaka almak istiyorsanız, en azından bonsevis ödemeyin”. Bu ‘mail’e rağmen Fenerbahçe Zanka’yı kadrosuna katıyor. Zanka, bir sezonda 76 gol yiyen ve küme düşen Huddersfield’dan 2 milyon Euro karşılığında kadroya katılıyor. Referansı ise Comolli. Sonuç malum, hayal kırıklığı.
Papatya falı açılıyor
Fenerbahçe daha sonra Frankfurt’tan 250 bin Euro’ya Simon Falette’i kiralıyor. Bu defa Comolli bu transferi veto ediyor. Bilindiği gibi onun da Fenerbahçe macerası kısa sürüyor. Fenerbahçe sadece yabancı stoper transferi de yapmıyor. Galatasaray’dan Serdar Aziz’i, Malatyaspor’dan Sadık’ı da almayı ihmal etmiyor. Bu sene başında da işe yine stoper transferi ile başlanıyor. Önce Tisserand, ardından da Lemos alınıyor. Gel gör ki alınanlar ve eldekiler ile sürekli oynayacak 2 stoper takıma monte edilemiyor. 13 haftada yeni stoperlerden Tisserand ve Lemos sadece 4 maç yan yana oynuyorlar. Geri kalan haftalarda Erol Bulut stoperler için hep papatya falı açıyor.
Hücumculara sorarım
Aslında Serdar Aziz bu mevkinin banko isimlerinden biri. Ama o da ya sakatlanıyor ya da sık sık kart görüp cezalı duruma düşüyor. Bir takımın yıllardır stoper bulamaması ilginç. Ben olsam bu konuda eski oyuncularımdan faydalanırım. Ama gidip Lugano’ya sormam. Ona sorsam Lemos der. Kime mi sorarım? Stoperleri en iyi tanıyanlara. Yani önemli hücumculara; Anelka’ya, Hooijdonk’a, Kuyt’a, Alex’e sorarım. Çünkü stoperleri en iyi onlar tanırlar.
Fenerbahçe’de sezonun ilk yarısı bitmeden en çok sıkıntı yeni transferlere rağmen geri dörtlünün ortasında yaşanıyor. Ara transferde Fenerbahçe yine yeni stoperler arayacak gibi. Arayacak çünkü defans her an ‘Stop edecek’ gibi..
‘’Kara Bulut'lar!‘’
Fenerbahçe’nin üzerindeki kara bulutları dağıtma maçıydı. Rakip güçlüydü ve evinde uzun zamandır maç kaybetmiyordu. Erol Bulut’un bu maçtaki ikili stoperleri Serdar Aziz ve Tisserand olmuştu. Takımın bankoları Gökhan Gönül, Caner Erkin ve Sosa kulübeye çekilmişti. Böylece Nazım ve Novak’a da büyük şans doğmuştu. Sumudica, takımı Gaziantep’i sahaya ofansif oyuncular ağırlıklı sürmüştü. Ev sahibinin iştahını Fenerbahçe’nin kalesini ilk defa bir lig maçında koruyacak genç kaleci Oytun kabartmış olabilirdi. Maç başladı ev sahibinin çok istekli olduğu hemen göze çarpıyordu. Kendi alanını kalabalık tutuyor, kazanılan her topta hızlı ve çabuk atağa kalkıyordu. Fenerbahçe ilk 10 dakika içinde ne yapacağını düşünürken, kalesine gelen ilk top gol oldu. Erken gol Fenerbahçe’yi dağıtmadı. Rakibin kontrollü ve garanti oyunu Fenerbahçe’nin işine geldi.
Ferdi, etkisiz kaldı
Gustavo orta alanı toparlamaya çalışıyor, Mert Hakan ve Ozan rakibin açıklarını kovalıyordu. Nazım, sağ kanat bindirmeleri yapıyor; Novak, sol kanadı kullanamıyordu. Ferdi etkisiz, Pelkas hareketli gözüküyordu. Mert Hakan, Nazım, Pelkas organizasyonu golle sonuçlanınca Fenerbahçe derin bir nefes alıyordu. Golden sonra Fenerbahçe maça ortak olur diye düşündük, yine yanıldık. Halbuki biraz mücadele, biraz tempo, biraz istek maça ortak olmaya yeter gözüküyordu. Devre biterken sahneye yine başa dert stoper Tisserand çıkıyordu. Gereksiz yere ceza sahasında topa elle mücadele edince takımını yakıyordu. Penaltı takımın moralini de motivasyonunu da sıfırlıyordu. Devreyi yenik kapatan Fenerbahçe, ikinci yarı tempoyu yükseltince rakibini de kendi alanına hapsetti. Etkisiz Ferdi çıkmış Thiam oyuna girmişti.
Bitirici golcü yok
Gaziantep kendi alanından çıkamıyor, Fenerbahçe sürekli pozisyon üretiyor ama golü bulamıyordu. Erol Bulut’un son hamleleri golü bulmak için oluyor; Cisse ve Nazım’ın yerlerine Ademi ve Caner’i sahaya sürüyordu. Bu hamleler bile Fenerbahçe’nin golü bulmasına yetmedi. Çünkü takımın iş bitirici bir golcüsü yoktu. Düşünün 2. yarıda rakip tek ciddi atağında serbest vuruştan 3. golü buluyordu. Gaziantep’te ilk deplasman yenilgisini alan Fenerbahçe’yi kara bulutlar iyice kapladı. Bu kötü gidişatın elbetteki tek suçlusu Erol Bulut değil. Ama gerçek şu ki fatura ona çıkacak.
‘’Korku gecesi!‘’
Kaleci Altay amatörce kırmızı gördü ve maç da yeniden başladı. İlk yarım saatte ‘Bu maçtan bize ekmek çıkmaz’ diyen Karacabey oyuna ortak oldu. Rakip Kadıköy’de tarihe geçecek bir maçı kaçırdı. Sonuçta da Fenerbahçe korku içinde turu geçti.
Erol Bulut’un sahaya sürdüğü 11’den mesajlar almak mümkündü. Hoca hem kupaya ciddi gözle baktıklarını hem de zorlu Gaziantep maçında değişiklikler yapabileceğini anlatır gibiydi. Malatya hezimetini yaşatan kadrodan Caner, Tisserand, Ozan, Ferdi, Cisse kulübede, Gökhan ise dışarıda kalmıştı. Karacabey mütevazı bir 2. Lig takımı. Kadıköy’e iddialı gelmediklerini ilk 10 dakikada anladık. Bir de kendi kalelerine gol atınca, bu maç 'Çabuk biter' dedik. Ama Fenerbahçe senarist bir takım. Genelde rahatlıktan, rahatsızlık duyuyorlar. Her maça ayrı senaryolar yazılıyor. Maça 3’lü savunma ile başladılar. Nazım , Ömer Faruk ile sağ hücumcu, Novak ve Pelkas sol hücumcuydular. Rakip üzerlerine gelmeyince Serdar Aziz, Gustavo ve Sadık ile defansı idare ettiler.
'Altay ısrarı niye?’
Bu maçta forma şansı bulanları tartıya çıkartmayı hesaplarken, sahneye kaleci Altay çıktı. Uzun topta kalesini boşaltıp müdahale etti. Fenerbahçe kalecisi amatörce topa ceza sahası dışında elle dokununca kırmızıyı da gördü. Erol hocaya sormak lazım; Kupa oyunlarında bütün takımlar ikinci kalecilerine şans verirken, her maça Altay’la çıkma ısrarı niye? Maç mı ? Yeniden başladı. Sahanın en hareketli oyuncusu Ömer Faruk dışarı alındı (Pelkas torpilli), Oytun kaleye geçti. İlk yarım saat ‘Bu maçtan bize ekmek çıkmaz’ diyen Karacabey oyuna ortak oldu. Fenerbahçe korkudan 4’lü savunmaya döndü. Gustavo orta alana geçti. Karacabey pozisyon bulmaya başladı, golü bulamadı.
'Temposuz, etki yok, tepki yok'
Erol Bulut’un devre arası klasik hamlesi geldi, Sosa dışarı alınırken Ozan Tufan sahaya sürüldü. İkinci Fenerbahçe 10 kişi kaldı mı ne yapacağını, nasıl oynayacağını bilemiyor. Takım inanılmaz temposuz, etki yok, tepki yok. Maçta patlama yapan bir oyuncu yok. Mert Hakan idare ediyor, Pelkas ne oynuyor, anlayan yok. Thiam çıkıyor, Cisse giriyor fark edilmiyor. Çünkü kanatlar çalışmıyor. Sahada adam eksiltecek dikine oynayacak Ferdi 87. dakikada oyuna giriyor. Rakibinin adından çekinen, tecrübesiz, turu geçmeye inanmayan Karacabey belki de Kadıköy’de tarihe geçecek bir maçı kaçırıyor. Sonuçta da Fenerbahçe korku içinde turu geçiyor. Dünkü görüntüsü ve kalecisi Altay olmadan bakalım Fenerbahçe, Gaziantep’te nasıl bir senaryoyu sahneye koyacak.
‘’Erol Bulut'u kim kandırdı!‘’
Sezon başı 18 transferi görenler, Fenerbahçe’yi erkenden havaya soktular. Haksız da sayılmazlardı. Geniş kadro avantaj mıydı? Erol Bulut kadroyu yaz boza çevirmeden ideal 11’i bulmak zorundaydı. İlk hafta Rize deplasmanında sürpriz bir takım sahaya çıktı. Yeni transferlere rağmen sahada Tolga Ciğerci vardı. Giden maç son dakikalarda Sosa’nın penaltısıyla kazanıldı. Maçtan sonra klasik demeçlerle, “Yeni takımız yakında her şey yoluna girer” muhabbeti yapılıyordu. İkinci hafta Kadıköy’de 9 kişilik Hatayspor karşısında ‘şok’ beraberlik, bir hafta sonra Türk Telekom Stadı’ndaki Galatasaray beraberliği ile geçiştirildi.
Cisse-Sosa değişikliği
Evinde Karagümrük önünde bocalayan Fenerbahçe’yi ipten kaleci Altay alıyordu. Son dakikada rakibin penaltısını kurtarmasa bomba erken patlayacaktı. İşte Erol Bulut’u ilk kandıran bu maç oluyordu. Akabinde Göztepe ile İzmir’de oynanan 90 dakikada Fenerbahçe kendinden beklenen bir performans ortaya koyup maçı kazanıyordu. Maçın öne geçen isimlerinden biri de Sosa oluyordu. Sonra büyük imtihan geldi çattı. Kadıköy’de Trabzonspor devreyi önde kapatmıştı. Bu maçtan sonra alınan galibiyetten çok Erol Bulut’un devre arası yaptığı hamle konuşuluyordu. Sosa çıkmış, yerine Cisse girmiş, galibiyet gelmiş muhabbetine de inanan çoktu. Erol hoca da buna inanmış olacak ki, ilerleyen haftalarda Sosa’ya hamle oyuncusu gözüyle bakmaya başladı.
Mesajları almadı
Hocayı kandıran bir diğer maç Antalya deplasmanı idi. Devre golsüz biterken rakibin önemli silahı Jahoviç atılmıştı. Fenerbahçe 10 kişi kalan rakibi önünde Perotti’nin ustaca yaptırdığı ve gole çevirdiği bir penaltıyla zar zor kazanıyordu. Sonra içeride Konyaspor darbesi geliyor, bu maça ‘iş kazası’ deniliyordu. Şimdi gelelim Erol hocayı en çok kandıran maça. Ankara’da oynanan Gençlerbirliği maçı farklı kazanıldı. Erol hoca çok mutluydu. Ancak şu gerçekleri görmedi. Karşısında hiç direnç göstermeyen, yaptığı tek atakta golü bulan bir takım vardı. Ayrıca o gün Fenerbahçe’de ustalar sahne almış (Sosa-Perotti) ve rakip kaleyi bulan her top gol olmuştu. Büyük havalarla İstanbul’a dönülüyor ama bir hafta sonra hem de Kadıköy’de 10 kişilik ezeli rakibi Beşiktaş’tan acı bir ders alıyordu. Sonra Erol hocayı kandıran Denizli deplasmanına gidiliyordu. Fenerbahçe ilk yarıyı iki farkla önde kapatmış, kaleci Altay’a ciddi tek top gelmemişti. İkinci bölümde Serdar Aziz’in gördüğü kırmızı kart oyunun gidişatını değiştirmişti. Kaleci Altay penaltı dahil, bir çok gollük pozisyonu önlüyor, Fenerbahçe gibi bir takım ‘dan dun’ oynuyordu. Bu maçta da Fenerbahçe teknik ekibine önemli mesajlar veren bir 90 dakika olmuştu.
Hâlâ en büyük aday
Bu oyunun da dikkate alınmadığını Malatyaspor maçında bir defa daha görmüş olduk. Evet, dediğim gibi bu sene kazanılan bir çok maç hocayı kandırdı. Bunların başında da Genlerbirliği ve Denizlispor deplasman oyunları var. Hoca ‘benim planlarım var’ diyor. Planları nedir bilmiyorum. Benim bildiğim bu takımın acilen ideal 11’ine kavuşması, bu 11’de ısrar edilmesidir. İdeal oyunu ideal 11 oynar. Ortada panik yapacak bir durum yok. Önce Erol Bulut, sonra takım toparlanacak. Puan cetveline ve rakiplerine baktığımda Fenerbahçe yine bu ligin en önemli şampiyonluk adaylarından biridir. Yeter ki hoca kanmasın, kandırılmasın.
‘’Kale düştü‘’
Fenerbahçe’nin transfer ayındaki yıldızı Sosa kulübede. Doğru mu, tartışılır. Ligin ortası geliyor, stoper muhabbeti devam ediyor. Tisserand’ın yanında bu defa Sadık var. Bir yıl aradan sonra o da ilk on birde sahada. Ferdi Kadıoğlu, geçen hafta sınıfı geçtiği için bu defa makas yememiş. Ferdi oynayınca Gustavo dönünce, Erol hoca Sosa’ya yer açamamış. Maç başlıyor, rakip şaşırtıyor. Kadıköy’deki oyuna Hamza Hamzaoğlu, takımını 4 forvetle sahaya sürmüş. Fenerbahçe’nin tek forveti (Cisse) var. Önde basan ev sahibi değil, Malatyaspor. Fenerbahçe’nin ne yapmak istediğini anlayamadan rakip, penaltıdan öne geçiyor. Penaltıyı yaptıran Tisserand. Arkası kaleye dönük oyuncuya arkadan vurarak.Sonra Umut Bulut iki stoperin (Tisserand-Sadık) arasından yükselerek kafayla farkı ikiye çıkartıyor. Biz izleyenler ise Fenerbahçe’yi çözmeye çalışıyoruz.
Umut ve Adem’den ders alsınlar
Takımın planı yok. Gökhan sağdan, Caner soldan bindirmeye çalışıyor. Ferdi çırpınıyor. Gustavo, Mert Hakan, Pelkas varla yok arası. Ozan Tufan diğer haftaları aratıyor. Cisse’ye ise hiç top gelmiyor, o da oyuna küsüyor. Erol hocanın devre arasında yaptığı hamleyi bekler gibiydik. Sosa içeri, Sadık dışarı ve riskli oyun. Bu hamle de bir işe yaramıyor. Gustavo da geriye çekilince orta alanda teslim bayrağını çekiyor. Rakip, 3. golü de erken bulunca maç kopup gidiyor. Sahada mücadele etmezsen maç kazanamazsın. Sarı-Lacivertli futbolcular toplam yaşları 70 olan (37+33) Umut Bulut ve Adem Büyük’ten ders alsınlar.
Fatura size çıkar!
Malatya’da Tetteh ve Kubilay Kanatsızkuş, ara transferin gözdeleri olur diyerek son paragrafı yine Erol Bulut’a ayıralım. Takımın ideal on biri yok. Oyun planı hiç yok. Stoperler, evlere şenlik. Santrfor kim? Orta alanda her maç papatya falı açılıyor. Takım, kendi evinde son 2 maçta 7 gol yiyor. Bunların mazereti olmaz ve bu işin faturası size çıkar. Evet, Fenerbahçe dün kendi evinde çok ağır bir darbe aldı. Bu farklı yenilgi aslında kısaca “Kadıköy kalesi düştü” şeklinde yorumlanabilir...
‘’Moral aşısı‘’
Serdar Aziz, Lemos’un yerine formayı kapmışsın, takımın 2 farkla önde, bu acemilik niye? Altay, penaltıyı kurtarmasa 10 kişi kalan Fenerbahçe neredeyse maçın sonunu getiremeyecekti. Finalde Fenerbahçe, 10 kişi kaldığı bir maçı kazanarak Denizli’de moral aşısı oldu.
Erol Bulut’un sahaya sürdüğü on birde bu defa sürprizler yoktu. Serdar da Caner de vardı. Ferdi Kadıoğlu, oyuna kafadan başlamıştı. Tek farklılık sahada 4 yabancı 7 yerli oyuncunun oluşuydu. Moralsiz, Gustavo’suz Fenerbahçe’yi Denizli’de merak etmiyor değildik. Oyun başladığında kısa zamanda gördük ki rakibin hiç direnci, tehtidi yok. Takımda 8 yabancı var, göze çarpan yok. Fenerbahçe, ilk 10 dakika içinde golü bulunca, sahadaki görüntüye de bakıp işin sonunu görür gibi olduk. İlk golü Cisse’ye attıran, enerjisi tükenmeyen Ferdi Kadıoğlu şüphesiz oyunun en flaş ismiydi. Ozan Tufan her ani atağın başrol oyuncusu, Caner Erkin her duran topu mükemmel kullanan vuruş ustasıydı. Caner, takımın kazandığı kornerleri (sağ-sol) atsın yeter. Gökhan Gönül’le alışverişleri mükemmel. İkici golde korner Caner’den, gol Gökhan’dan geliyordu.
İkinci yarıda heyecan geldi!
Fenerbahçe’de Sosa’nın durgunluğu, Mert Hakan ve Pelkas’ın da patlama yapamayışları dikkat çekiyordu. Cisse atıyor, kaçırıyor ama istekli oynuyordu. Devre 2 farkla bitice oyun koptu sandık ama yanıldık. Maçın ikinci yarısına heyecan getiren isim Serdar Aziz oluyordu. Bir hava topuna elleri açık çıkıyor, VAR hakemi uyarıyor, hakem de penaltıyı veriyordu. Penaltı tartışılır. Ama hakem VAR’a giderken sarı kart görmek tartışılmaz. Hakem penaltı kararı verince 2 dakikada 2 sarı gören Serdar oyundan atılıyordu. Lemos’un yerine formayı kapmışsın, takımın 2 farkla önde, bu acemilik niye? Altay, penaltıyı kurtarmasa 10 kişi kalan Fenerbahçe neredeyse maçın sonunu getiremeyecekti.
Bu kadar kolay kart olmaz
Fenerbahçe 10 kişi kalınca ev sahibi cesaretleniyor ve oyunu rakip alana yığıyordu. Ancak Denizli takımında skora katkı yapacak oyuncu var mıydı tartışılır. Rakip yüklenirken, Erol Bulut, skoru koruma adına bir hamle yapıyor, Pelkas’ın yerine Sadık’ı sahaya sürüyordu. Son bölümde rakibin kaleyi bulan şutlarında ise sahneye çıkan Altay, adeta tek başına savunma yapıyor ve maçın kazanılmasındaki başrol oyuncusu oluyordu. Sonuçta Fenerbahçe 10 kişi kaldığı bir maçı kazanarak Denizli’de moral aşısı oldu. Erol Bulut’a bir not düşerek yazımızı noktalayalım. Şampiyonluk hesapları yapan bir takım şartlar ne olursa olsun bu kadar kolay sarı ve kırmızı kart görmez. Haklı da olsalar bugüne kadar hakemin cebinden çıkan kartlar hiç gösterilmeden yerine girmedi.
‘’Kendi düşen ağlamaz‘’
Ankaragücü, Kayserispor ve Yeni Malatyaspor geçtiğimiz sezon Süper Ligi son 3 sırada tamamlayıp küme düşmüşlerdi.
Futbol Federasyonu pandemi yüzünden gerek kulüplerin gerekse Kulüpler Birliği’nin isteği üzerine düşmeyi kaldırmıştı.
Geçen yıl kıl payı kümede kalanlar ile ligin 3 yenisini mercek altına aldık ve bu yılki gidişatlarına bir göz atalım dedik.
Ankaragücü’nü anlamak mümkün değil. Neredeyse 15 günde bir teknik adam değiştiriyor.
Sezona yanlış adımlar atarak başlayan Kayserispor köşeye sıkışınca hemen takımı Samet Aybaba’ya teslim etti.
Gençlerbirliği yönetiminin hedefi nedir bilemiyorum. Sezon başında takımı Süper Lig tecrübesi olmayan Mert Nobre’ye teslim etmeleri inanılır gibi değil. Sonra mı? Gelsin sıradaki teknik adamlar.
Denizlispor’da da durum farklı değil. Geçen sezon mucizevi bir şekilde kümede kalan Ege ekibi 10 haftada yeni teknik adamını göreve getirdi.
Yeni Malatya, Konyaspor ve Rizespor bu takımlara göre bir adım daha önde. Ama onlarda rahat değiller.
Maçlar seyircisiz oynanıyor, Corona belası var ve bu sezon 4 takım küme düşecek.
Yeni Malatya ve Konyaspor’un avantajları ise teknik kadrolarının güçlü oluşu.
Galatasaray’ı şampiyon yapmış Hamza Hamzaoğlu ile Fenerbahçe’nin başında son haftaya kadar zirveyi kovalamış İsmail Kartal tecrübeli isimler.
Ligin yenilerinden şu ana kadar en başarılısı Karagümrük gözüküyor. Başkanı Süleyman Hurma , ligi iyi tanıyor. Transferleri başarılı. Takımın başında genç bir teknik adam var. Yönetim başarılı oldu mu, bu takıma da yansıyor. Bu sezon başları fazlaca ağrımaz sanırım.
Hatayspor’da lige iyi başladı. Ancak Süper Lig tecrübeleri yok.Herşeye rağmen işi sıkı tutmaları lazım.
Yenilerden işi en zor olanı Büyükşehir Belediye Erzurum.
Süper Lige zorlanarak çıkmalarına rağmen, transfer sezonunu iyi değerlendirmemişler.
Onlarda 9 hafta sonunda Mehmet Özdilek işe yollarını ayırdılar.
Yeni gelen teknik adam Trabzon’da çok eleştirilen Hüseyin Çimşir. Hoca hem takımı hemde kendisi için başarılı olmak zorunda.
Bu arada sık sık teknik adam değiştiren ancak başarılı olan bir Kasımpaşa var.
Transferde nokta atışlar yaptıkları ve de güçlü bir yönetimleri olduğu için sanırım baş ağrısı çekmiyorlar.
Görüldüğü gibi birçok Süper Lig takım geçtiğimiz sezonda ders almamışlar.
Bu sezon bu lige veda edecekler kabahati önce yönetimlerinde arayacaklar.
Ne demişler” Kendi düşen ağlamaz”
‘’Yaz boz tahtası!‘’
Erol Bulut ve Fenerbahçe’ye bu maç acı bir ders olmalı. Bu takım ideal 11’ini ve oyun planını bir an önce belirlemeli. Yoksa bu işler yaz boz tahtasına döner.
Maç başlıyor herkes şaşırıyor. Sahada müthiş mücadele eden, topu iyi kullanan, rakibin silahlarına (Perotti, Sosa, Pelkas, Ozan) göz açtırmayan, çabuk hücuma kalkan bir Beşiktaş var. Bu iyi oyun karşılığında ilk yarım saat dolmadan Abaoubakar ’dan beceri dolu 2 gol gelince Fenerbahçe adeta şok yaşıyordu. Yaşaması da normal idi. Orta alan ağır tempoda oynuyor, kanatları kullanamıyor, geri dönüşlerde açıklar veriyordu. İlk yarı duran toptan Cisse’nin golü, ikinci yarı için ümit sinyali oluyordu. Sakatlanan Perotti’nin yerine Caner’in giriyor ve sol kanat hücumcusu oluyordu. İlk yarıda sahada olması gereken Mert Hakan ikinci yarı oyundaydı. İlk yarıda olmayan(!) Sosa’nın yerine. Golü atan Cisse de yerini Ademi’ye bırakmıştı.
İkinci yarının başına Larin’in ucuz yoldan gördüğü kırmızı kart, Fenerbahçe’ye bir başka avantaj daha getirmişti. Fenerbahçe’den gol beklenirken 10 kişilik Beşiktaş Necip’in kafa vuruşuyla 3’ü bulunca, maçın gidişatına sağlıklı yorum yapmak zorlaşıyordu. Sonra oyun planı olmayan Fenerbahçe doldur boşalta başladı. Kadro zengin ya! Erol hoca Ferdi’yi Thiam’ı sahaya sürdü. Çok oyuncu değiştirmek sonucu değiştirmeye yetmiyordu. Sonra da 10 kişilik Beşiktaş bir gol daha atıp ezeli rakibine ders vermiş oldu. Sergen Yalçın ve Beşiktaş’ı yürekten kutlamak lazım. Büyük hoca, büyük maçları kazanır. Erol Bulut ve Fenerbahçe’ye ise bu maç acı bir ders olmalı. Bu takım ideal 11’ini ve oyun planını bir an önce belirlemeli. Yoksa bu işler yaz boz tahtasına döner.