Arama

Popüler aramalar

‘’Kim avantajlı!‘’

Yönetim, teknik ekip ve futbolcu kadrolarının tavrına bakılırsa Trabzonspor, Konya yenilgisinin negatif atmosferini 2 günde üzerinden attı ve yeniden dev buluşmaya konsantre oldu. Amaç; elbette son iki iç saha yenilgisinin telafisi.
Böylesi zor maçları teknik taktik değerlendirmelerden önce daha çok psikolojik faktörlerin etkilediği bir gerçek. Bu anlamda Hamburg karşısında elde edilen sonucun Galatasaray’a artı avantaj getirdiği de ortada. Ancak Trabzonsporlu oyuncuların bilinen mücadeleci kimliklerini pazar akşamı sahaya yansıtmaları için birden çok sebepleri var.
Öncelikle lig yarışındaki iddianın matematiksel açıdan olmasa da karakteristik anlamda bu maça bağlı olduğu kuşkusuz. Hele de rakipler arasındaki puan dengesi bu seviyelere kadar gelmişken. Özellikle 5 takımın birbirinin ensesinde puanlarla yarıştığı bir ortamda hata yapanın bunu telafi etmesi haftalar ilerledikçe daha da zorlaşacaktır. Eğer Trabzonspor kendi lehine olan bir fikstür avantajından bahsetmek istiyorsa, deplasmandaki kazanma kararlılığına kendi evini de eklemek zorunda.
Bunun yolu ise inançlı, kararlı, sağduyulu ve sabırlı olmaktan geçiyor. Bu 4 unsur sadece oyuncular üzerinde değil, teknik heyet, yönetim ve daha da önemlisi tribündekilerce de benimsenip ona göre bir duruş sergilenmesi Galatasaray engelinin aşılmasının baş faktörleri arasında yer alacaktır.
Teknik açıdan Galatasaray’ın önündeki en büyük engel eksikler... Bir de Almanya’da eklenen Lincoln vakasının ne tür bir yolla berteraf edileceği takımın iç dinamiklerini etkilemesi açısından büyük önem taşıyor. Eğer bu iç krizin, teknik heyet ve yönetim arasındaki ortaklaşa bir tavırla disiplini sarsıcı bir şekilde üstü örtülmeye çalışılırsa o zaman Trabzonspor’un ekmeğine yağ sürülmüş olur.

14 Mart 2009, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’'Yanal İstifa' üzerine‘’

Bu camia nasıl yalan haber karşısında çevresinde kenetlenmişse Ersun Yanal’ın, zaman zaman icraatlarına yönelik eleştiriler de yapacaktır. Bu eleştirilerin dozunu artırıp, seviyeyi düşürenler de olacak, bazıları olayı çarpıtıp, farklı noktalara da çekecektir kuşkusuz. İşte bu noktada doğru olan, Ersun Yanal’ın küsmek ya da moralini bozmak değil, sakin biçimde gelişmeleri izleyip, varsa gerekli dersi çıkararak, bundan sonra görevini en iyi şekilde sürdürmesidir. Zira camiası, kendisine güvenerek, tarihinin en büyük yatırımını yapmıştır.
Konya maçı sonrası önüne gelen herkese olduğu gibi, Yanal ve futbolcularına da dozu zaman zaman çirkinliğe varan tepkileri verenleri, camianın gerçek sahibiymiş gibi algılama yanlışlığına düşmemesi gerekir Yanal’ın. İyi bir taraftar Dr. Şeyda Kayhan, Günebakış’taki yazısında durumu net özetlemiş:
“90 dakika sesi çıkmayan, destekten çok köstek olmak için orada bulunan taraftar diyemeyeceğim bazı kişiler; geçen hafta ‘Ersun Yanal istifa etti’ gibi bir yalan haberin gazına gelip teknik adamına; en çok ihtiyacı olan bu anda ‘Yanal istifa’ çığlıkları attı, en iyi yaptıkları işi yapıp, oyuncularını yuhaladı. Yetmedi bekledi, yıkılmış teknik adamını bir kez daha görmek, bir kez daha yıkmak için! Bu nasıl bir zihniyettir, nasıl taraftarlıktır?
Bir takımın taraftarı, kendi dışında herkesi her şeyi eleştiriyor ama kendini eleştirmiyorsa, o taraftar başarıyı da hak etmiyordur! Ama bu demek değildir ki Ersun Yanal hatasız, yaptığı her işi doğru yapıyor, doğru kararlar veriyor. Eleştirilmeyi belki hak etti ama yuhalanmayı asla”
Sözü de şöyle bağlamış, çok önemli: Bize her yer Trabzon. Ama Trabzon değil.

11 Mart 2009, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tercih hataları‘’

İlk yarıda koca 45 dakikaya sığan iki pozisyon vardı, “Aaa! Burada futbol oynanıyormuş” dedirten ama gariptir; ikisi de futbolu olumsuz yönleriyle anımsatan. Tayfun topu yerden kestiğinde, kaleye ve kaleciye bir metre mesafedeki Gökhan, bundan sonra 100 kez denesin o topu o kadar havaya asla dikemez. Aytekin Durmaz, bundan sonra yönettiği maçlarda Tayfun’un elle kestiği topu başka oyuncular 100 kez yapsa, eminiz 100’üne de penaltı verir, çünkü kural böyle diyor.
Yaş olarak lig ortalamasının üzerinde bir takım olan Konyaspor’un, “atlanan penaltıyla” olası öne geçme şansını kullanamamış olması, onlar için büyük dezavantaj. Zira ikinci yarıda gücünü ekonomik kullanmak, ev sahibi ekibi yarı alanında kabul etmek durumunda kalabilirdi, nitekim öyle oldu. Ancak Gökhan, futbol ile ilgili fizik kurallarını bir kez daha zorlayarak, topu bir metreden teslim ettiği Oğuzhan’a özgüvenini kazandırdı. Maç 10 dakika süreyle Trabzonspor forveti ve Oğuzhan arasında oynandı. Sağdan, soldan, ortadan 3 pozisyonda 3 mutlak gole engel oldu. Sonra tempo düştü ve taktik değişiklikler başladı. Giray Bulak savunmaya önlem, Ersun Yanal risk almayı tercih etti. Risk tamam da, tercihlerde hata vardı: Alanzinho şu performansıyla kurtarıcı olamaz, onunla risk alınacak düzeyde değil. Gerçek stoperi alıp, çakma stoper yaparsanız, duran toptan gol yersiniz. Hüseyin’i geri çekeceksen, Giray’ı almak hata, orta alanda tek top yapan Colman’ı da. Sadece 2. yarıda 6-7 net pozisyonu harcayıp da, pozisyon vermeden, bir takım ancak böyle yenilir. Fıkra gibi!
Aytekin Durmaz, sarı kartlı Ayman’ın Selçuk’a hareketini de, belli ki ilk yarı sonundaki hatasını dengelemek için sadece faulle geçiştirdi. Bu pozisyon da 100 kere tekrarlansa 100 sarı kartı hak ederdi. Dakika 55’ti üstelik.

08 Mart 2009, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her yönüyle özel bir maç‘’

Yazarımız Ergun Ata ile Konya maçını masaya yatırdık...
Milli Takım hocası Fatih?Terim maçta olacak, Trabzonspor Denizli hezimetini unutturmaya çalışacak. Eksikler sebebiyle şans bulacaklar Yanal’a, diğerleri Terim’e göz kırpacak.


- Maça Fatih Terim geliyor. Taraftarın ve yönetimin tepkisi nasıl olacaktır, olmalıdır? Milli takım hocasını Avni Aker’de ilk kez görecek oyuncular heyecanlanır mı?
Yönetim tahminlerin aksine Terim’in gelmesine çok önem veriyor. Öğrendiğimiz kadarıyla Başkan Sadri Şener, özel ve önemli işleri aksatma uğruna programını değiştirdi ve maça gelmeye karar verdi. Tribünler artık çok bilinçli. Bugüne kadar Trabzonsporlu futbolculara yeterince şans verilmediğini düşünseler de, tıpkı yönetim gibi, gelinen noktadan yararlanmanın daha önemli olduğunun farkındalar. Dolayısıyla tepki değil, alkış daha büyük beklenti. Futbolculara gelince; yerlilerin tamamı milli formayı giymeye aday ve talip. Dolayısıyla bu fırsatı değerlendirmek isteyeceklerdir. Etki pozitif olur kanaatindeyim.

- Savunma kurgusu yine değişiyor. İki mevkideki farklılık sorun yaratır mı?
Ersun Yanal büyük olasılıkla savunmanın merkezinde Song’a Giray’ı partner yapacak. Egemen’i de sola çekecek. Bu uygulamayı daha önce de yapmış ve olumlu sonuç almıştı. Tek kaygı Giray’ın uzun süreli yedekliğinin futbolunu negatif yönde etkilemiş olacağıdır. Türk futbolcusunun maalesef böyle bir zaafı var. Yine de Giray’ın, önce takımında banko oynayabilecek sonra da kendisini Milli Takım’a taşıyacak olan bu en kısa yolu değerlendirmesi, görevi olduğu kadar profesyonelliğinin gereğidir.

- Ersun Yanal daha önce Van hatırlatması yapmıştı ama Denizli maçında bu durum tekrarlandı. Konya maçı için ne gibi beklentiler var?
Artık her maç Van maçını anımsatır duruma geldi. Ankaragücü ile yapılan mücadele bunun sinyalini vermiş, zor kazanılmıştı, Denizli ise kaybedildi. Konya mücadelesi de benzer riski taşımıyor değil. Bu durum futbolcuları strese soktuğu takdirde maç zor geçer. Oysa ki Trabzonlular için bu durum, bir motivasyon unsuru olmalı. Futbolcular, böyle bir tehlikeye hazır halde sahaya çıkmalı, teknik kadro bunun önlemini daha baştan almalı.

- Yattara çok iyiydi son maçta ve kazanıldı. Gineli’de bu kadar ısrar varken Alanzinho’da neden olmadı? O nasıl kazanılacak?
Yattara tehlikeli bir oyuncu, oynasa da dert, oynamasa da görüşü çok sağlıklı değil. Son maç bunu gösterdi. Olağanüstü kötü değilse Yattara sahada tutulmalı. Her an bir şey yapıp maçı koparabilir. O alındıktan sonra rakip, savunmasıyla hücuma rahat çıkıyor. İrdelersek Yattara’nın çıkmasından sonra Trabzonspor’un yediği gol sayısının hayli fazla olduğu görülecektir. Tekniği hayli yüksek olan Alanzinho, sezon başı yüklemesi yapılmadığı için çok güçsüz. Bu haliyle oynatılması, kötü bir performans sergilemesine neden oldu, bu da hakkında soru işaretleri doğurdu. Zamanla iyi işler yapacağına dair beklenti, her şeye karşın fazla.

07 Mart 2009, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük güvence‘’

Şampiyonluk mücadelesinin giderek daha kızıştığı şu dönemde yarışın içinde yer alan kulüpleri yıpratmaya, ya da idari, teknik ve futbolcu kadrolarının kafalarını karıştırmaya yönelik asılsız haberler, ülkemizde maalesef sürecin bir parçası haline geldi. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi büyük şehir takımlarının bu durumdan etkilenmeleri söz konusu değil ama Sivasspor ve Trabzonspor için durum çok farklı. Küçük şehirlerin takımlarıdırlar ve her türlü söylenti ile abartılan kısmen doğru ya da yanlış haberlerden direkt etkilenirler. Ancak Trabzonspor’un mağduriyeti, medyatik olması dolayısıyla daha fazladır.

Örneğin Süper Lig’de 13 kulübün teknik adamıyla sözleşmesi sezon sonu bitiyor, Trabzonspor’un teknik direktörüyle sözleşmesi gündeme geliyor. Öyle ki, teknik direktörün yerine isim bile bulunuyor. Yetmiyor, son olarak dünkü gibi asılsız bir haberle istifa da ettiriliyor.

Yattara’nın, zorlu Ankaraspor maçının oynandığı gün “satıldığı” haberi bir gazetenin manşetinde yer alıyor. Olmadı, bir gün Holosko ile takas ediliyor, ertesi gün Aziz Yıldırım, kendisini Fenerbahçe’ye alıyor. Kaleci Sylva ise Galatasaray ile anlaşmış bile!

Trabzonspor Asbaşkanı Hayrettin Hacısaihoğlu imzasıyla resmi internet sitesinde, “Ersun Yanal’ın dünkü istifasından!” sonra yapılan açıklamada, “Takımımızın zirve mücadelesi nde gücünü iyice hissettirdiği dönemde karşımıza çıkarılmaya çalışılacak engellerden birini daha yaşıyoruz. Sergilediği bütünlük havasıyla bu güne kadar gelen ve ligin en iddialı takımı konumuna yükselen Trabzonspor’un geriye düşürülmesi için en önemli unsurun yönetim, teknik heyet, futbolcu üçgenindeki huzur ve güven ortamını bozmak olduğunu bilen çevreler, bu yöndeki hamleyi başlatarak yeni bir oyunu sahnelemektedir” deniliyor, olay budur.

Kurumu yöneten idari ve teknik heyetin bu noktada olması zirve mücadelesi yapan bir takımın camiası için en büyük güvencedir. Önemli olan “kervanın yürümesidir” zira!

05 Mart 2009, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bugün siyaset yapmayın‘’

“Seçimde 3 oy alabilmek için bizi kırıyorlar. Bordo-Mavi atkıyı vuruyorlar sırtlarına çıkıyorlar kürsüye. Trabzonspor’u herkes görsel olarak seviyor. Maddi olarak sevmiyor. Önce kendi menfaatleri, sonra Trabzonspor, ‘bana dokunmayacaksınız ama Trabzonspor’u çok seviyorum’ cümle bu değil mi? Çimento fabrikasına dokunmayacaksınız ama ben Trabzonspor’u çok seviyorum! Bakkallara dokunmayacaksınız ama ben Trabzonspor’u çok seviyorum!”
Bu isyan Sadri Şener’in ve nedeni de şu: Trabzon Belediyesi, şehir merkezinde sahil yolu bitişiğindeki atıl durumda bulunan fuar alanını Trabzonspor’a devredecek. Avni Aker Stadyumu yanındaki atış poligonunun yıkılarak katlı otopark yapılması için de imar değişikliği yapılacak. Bunları olanaklı kılacak kararlar Belediye Meclisi’nden çıkacak ancak, Meclis, toplantı için Pazartesi günü çoğunluk sağlayamadı. Bugün bir şans daha var. Eğer çoğunluk sağlanmazsa bakın ne olacak:

“Bu kararları yeni meclis versin” diyerek grup kararı alıp, toplantının gerçekleşmesini engelleyen iktidar partisinin, muhalefetin elindeki belediye ile siyasi hesaplaşmasının bedelini Trabzonspor ödeyecek, ne olacak!

Nasıl mı ödeyecek?
Eğer bugün meclis yine küçük siyasi çıkarlar uğruna toplanamazsa, yeni meclis bu kararı almak için en azından Mayıs’ı bekleyecek. Bu sürede Trabzonspor’un bu alanı kiralama süreci zorlaşacak. Kayıp en azından 1.5 milyon Dolar.
Eğer bugün meclis yine küçük siyası çıkarlar uğruna toplanamazsa, yeni meclis Avni Aker çevresindeki imar değişikliğini ancak Mayıs’ta onaylayacak. Katlı otopark gecikecek, eğer Trabzonspor Şampiyonla Ligi’ne katılırsa sırf bu yüzden belki de maçlarını Trabzon’da oynayamayacak.

Şimdi seçim zamanı, her gün bir ilde miting var. “Liderinlerin” boğazlarındaki kaşkolların rengi de, ilden ile her gün değişiyor.

Belediye Başkan Adayı oldukları ilin takımının üyesi olmayı unutuyorlar da, fotoğrafçılar önünde kaşkol asmayı, asla. Sonra apar topar üyelik.

Sadece seçim zamanı boynunuza astığınız kaşkolların hatırına; lütfen meclis üyelerinizi bugün toplantıya gönderiniz. Trabzonspor için değil, yarın olası Şampiyonlar ligi maçlarında bir rezalet yaşatmamak için, Trabzon için, Türkiye için. Bugün siyaset yapmayın. Bedeli ağır olur.

04 Mart 2009, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Büyük ikramiye‘’

Onların da “kötü oynama hakları var” diye savunmuştuk Trabzonsporlu futbolcuları. Oysa ki dün, kötü oyunlarını değil, sorumsuzluklarını, vurdumduymazlıklarını yadırgadık. “Buna hakları yok işte” diye düşünürken, kötülerin içinden çıkan Yattara ve Umut, şampiyonluk yolunda “büyük ikramiye” olarak nitelendirilebilecek 3 puana taşıdılar Trabzonspor’u. Gol sonrası Bordo-Mavililer’i izlerken daha sakin olduklarını gördük. Gole kadarki takım gitmiş, ne yaptığını bilen futbolculardan kurulu bir başkası gelmiş gibiydi sanki. O zaman vurdumduymazlık-sorumsuzluk gibi düşüncelerimiz için kendimizi yargıladık. Sakın bu durum strese bağlı olmasın? Öyleyse takımı yönetenler bunu sorgulasın!

Önümüzde puan cetveli olmasa, bu takımlardan birinin şampiyonluk, diğerinin de kümede kalmak için mücadele ettiklerinden şüphe edecektik neredeyse. Sanki ligde herhangi bir iddiaları kalmamış, orta sıra takımları gibiydi iki taraf da. Ruh yok, mücadele yok, kazanma azmi yok. Bu konumdaki iki takımın mücadelesinin kıran kırana geçmesini beklemek, doğru olanı değil miydi?

Her şeye karşın özellikle Bordo-Mavililer açısından pozisyon zenginliği fazla olan bir karşılaşma izledik. Eğer Gökhan-Umut ikilisi biraz dikkatli olabilseler, skor rahatlığı daha ilk yarıda sağlanacak. Biri Colman’ın direkten dönen vuruşu olmak üzere 4 net pozisyonu harcayan Trabzonspor, ilk yarı biterken yenik duruma düşmekten Tita’nın penaltı atışını kötü kullanmasıyla kurtuldu. 2. yarıda Tati’nın kaçırdığı penaltıdan daha kolay pozisyonları da harcadı Gökhan ve özellikle Umut. Ama ne yaptıysa Yattara’nın ortasında topu auta atmayı beceremedi! İşin şakası bu tabii ki ama Gökhan ve Umut’un bu durumlarını direkt strese bağlayamayacağız kusura bakmasınlar. Yattara’nın form düşüklüğünü de. Biz özeleştirimizi yaptık, sıra onlarda...

02 Mart 2009, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Travmanın faturası!‘’

Trabzonspor’un Denizli’ye kaybı ilginç bir haftaya denk düştü. Fenerbahçe Gençlerbirliği’ne, Galatasaray, Kocaeli’ye yenildi. Beşiktaş Gaziantep’te kazandı. Ama boş kaleye gol kaçıran Beto’nun ayrıca ceza alanında düşürülmesine hakem seyirci kalmasa, maçın skorunun böyle gerçekleşeceğini kim iddia edebilir? Süper Lig’de hakem hatalarından rastlantı eseri her daim kazançlı çıkan Sivas’ın Eskişehir’e kesin üstünlük sağlayacağını, Faruk’un ceza alanında topu saniyelerce elle kontrol etmesini hakemler görmezden gelmese kim söyleyebilir? Evlerinde B.Münih Köln’e, Barcelona Espanyol’a kaybetti, Liverpool, M. City’e takıldı.

Bunlar futbolu çekici kılan sık sık karşılaşılmasa da, doğal kabul edilmesi gereken şeyler. Kaybedilen bir maç, hedefleri büyük olan camiaları demoralize etmemeli. Ama iki maçın ardından takımını şampiyon gören Trabzonsporlular, bir yenilgiyle inanılmaz travma geçirdi. Daha önceden “tarihe not düşülen” her türlü olasılığa hazır değerlendirmelerden güne uygun olanını piyasaya süren “ben demiştimcilerin” oluşturdukları tablonun etkisinde kaldılar. Kalan haftalarda telafisi mümkünken, yarışta kendi takımlarına sekte vuracak karamsarlığa girdiler. Devamında bu durumdan, futbolcular ve teknik kadro olumsuz etkilenecektir.

Futbolcuların moral motivasyonunu sağlamakla da görevli teknik kadronun, uygulamalarda da dikkatli davranıp, kendilerine olan güveni pekiştirmeleri gerekmektedir. Bu noktada bardağın dolu tarafını görmek belki de işin doğru olanı. Ancak bardağın boş tarafı da var. Bu boşluğun nedenini iyi yorumlamak, sağlıklı analizde önemli rol oynar.
Bir kere takımın kazanırkenki görüntüsüyle, kaybederken karşılaştığı durumun değerlendirmesini yapmak için görünen farklılıkları irdelemek gereklidir. En belirgin olanı da, kadrodaki bir bölümü zorunlu, bir bölümü tercihe dayalı değişikliklerdir. Hele de kadrosu şimdilik 14 15 oyuncu etrafında dönen bir ekip için eksikler önemini katladı. İlk sorun bu eksikler varken yapılan tercihlerin veriminde yaşandı. Yanı sıra takım, hem oyuncularından hem de alışılagelen sisteminden yoksun bırakıldı. Bu yöndeki başlangıç stratejisini maçın ilerleyen bölümünde gözden geçirmek daha doğru bir yaklaşım tarzı olacaktı. Ama maalesef Ersun Yanal bu yolu tercih etmedi. Faturası yüksek bir ders oldu.

26 Şubat 2009, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI