‘’Bir tutam bal!‘’
Beşiktaş ve Sivasspor ardı sıra kazanınca, matematiksel olmasa da “artık düştü” kararı verilen rahat Hacettepe karşısında Trabzonspor, “stres” kurbanı olma olasılığını yaşamadı değil. Ancak, Hacettepe’deki rahatlığın dozunun yüksekliği Trabzonspor’u rahatlattı. İlginçtir 10 kişilik rakip ve 3-0’lık skor avantajıyla “rahatlığın battığı” Trabzonspor’un düştüğü durum, Alanzinho-Ceyhun değişikliği komedisini doğurdu.
Kısa özeti bu olan ve Trabzonspor’un kriz döneminde moral motivasyonuna küçük bir katkı olarak değerlendirilebilecek maçın onbirinde bu sezon ilk kez yer almayan Song ve Gökhan’ın yokluğunu, bir “fatura kesme” olarak görmedik. Bunu ve bu sezon tek santrafor, arkasında ya da sağında-solunda iki kanat elemanı uygulamasının sonucunu değerlendirme açısından bir yargıya ulaştıracak düzeyde bir maç olmadığını özellikle belirtelim. Ayrıca, Alanzinho ile ilgili iki önemli notun da altını çizelim: Alanzinho dün sahada kaldığı sürece iyi oynadı, doğru ama işin artistik yönüne gereksiz ve çok başvurdu. Ufak tefek olması da kendisini “uygun durumda kıstıranlar” için kolay lokma olmasına neden oldu, adeta dövüldü, buna biraz da göz yumuldu.
“Bu maçtaki oyun, yarışın kalan bölümü için ölçü olur mu?” sorusunun yanıtını vermek zor. Zira “olur” denirse, bu yanıt, “Demek ki lige havlu atıldı!” yorumunu gerektirir ki, şimdiden tahammülünü bırakın telaffuzu bile camia için çok zor. Skoruna gelince; “bir tutam baldı” o kadar.
‘’'Böyle bir sevgi işte'‘’
Fenerbahçe ve Galatasaray son hafta üstelik zor kazandı, puanları 47, camiaların havası: “Şampiyonluk şansımızı artırdık, sonuna kadar kovalayacağız.”
Trabzon 7 net pozisyon harcadı, berabere kaldı, puanı 47, camianın havası: “Bitti bu iş.”
Çelişkinin nedeni, Kayıhan Gedikli’nin Yanal’a mesajında gizli:
“Ersun hocam kızmayacaksın, darılmayacaksın, gücenmeyeceksin. Futbolun sadece futbol olmadığı yerdesin. Burada insanlar, takımı başka tutarlar, ne bileyim kaşığın sapını tutmak gibi değil burada takım tutmak. Güneşin İstanbul’dan önce doğduğu, suların Bordo-Mavi aktığı yerdesin. Burada herkes aynı sevgilinin peşinden koşuyor hocam. O sevgili ki paylaşılamıyor. Kimse kimseden eksik kalmıyor. Şiirler ona, şarkılar ona, alıp verilen nefes ona. Cebindeki son kuruş ona. Zafer şarkıları ona, ağıtlar ona, övgüler ona, sitemler yakınmalar ona.
Burada herkes Trabzonspor’u günde bir defa düşünür hocam. O da 24 saatini alır insanların. Burada geçim sıkıntısı, işsizlik, kriz, küresel ısınma yok. Herkesin derdinin Trabzonspor olduğu yerdesin. Burada kepenkler açılmadan gazetelerin son sayfaları okunur, Dolar’ın, Euro’nun kurundan önce puan durumuna göz atılır. Genel yerel seçimler değil, Trabzonspor kongresi pür-dikkat izlenir. Trabzonspor Başkanı konuşursa ‘Ulusa Sesleniş’ odur. Takımı için fanatizm kurbanı olup adam bıçaklayanlar, öldürenler vardır başka yerlerde. Ama hocam burada, her takım taraftarının vazgeçilmez olan, “senin için ölürüm” sloganını gerçekleştirircesine, kaçan şampiyonluktaki ayak oyunlarına tahammül edemeyip canına son veren Mehmet’in mezarı vardır.
Sandığın gibi başarıya aç bir yerde değilsin. Aksine başarının doğduğu, tanımının yapıldığı yerdesin. Bir devrimin ateşinin yakıldığı yerdesin. Başarı odaklı olmadı sevdamız hiçbir zaman. Şampiyonluk 25 değil, 100 sene de gelmese bile aynı heyecanla severiz biz hocam. Ama sırtındaki formanın hakkını vermeyince kızarız hocam. Sokağa çıktığında, karşına çıkan herkesi ilgilendiriyorsun. Gözümüzün bebeğindesin. Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın. Bu yüzden hocam; kızmayacaksın, darılmayacaksın, gücenmeyeceksin.” Böyle bir sevgi işte...
‘’Tartışılır...‘’
Bundan sonraki maçları artık, şampiyonluk stresi ya da baskısı hissetmeyeceği için “önemsiz” ya da “daha az önemli” kategorisine sokan dünkü Belediye maçıyla, ilk yarıda aynı rakiple oynanan iki maçı kıyaslayarak başlayalım söze: Rakibi 5 net pozisyon kaçırmış, pozisyonsuz Trabzon öne geçtikten sonra 4 fark yapmıştı. Dün 6 net pozisyon, gol yok!
Bu paragrafın açılımı şudur: İlk yarıda şans melekleri Trabzon’dan yanaydı, 2. yarıda değil. Kötü oyuna karşın bunca kaçan pozisyondan sonra alınan bir puana neredeyse sevinilecek durumda olmanın başka bir izahı yoktur. Konya ve Denizli maçlarını anımsayın!
Yanal, dün 1 kez topla buluşan, hiç top çalmayan, kaleyi bulan 1 şutu bile olmayan Umut’u ısrarla oyunda tutmak dışında “Ersun istifa” sloganlarını gerektirecek hata yapmadı. Tayfun’u, 1-2 hatasından sonra tepkiler nedeniyle oyundan düştüğü için alıp Hüseyin’i orta alana, Serkan’ı sağbeke çekti. Selçuk, vasatın üzerinde oynarken sakatlandığı için Alanzinho’ya yerini bıraktı. Bunlar normal. Teknik-taktik açıdan sorun yok. Eğer Alanzinho girdikten sonra, iktidar partisinin bakan ve milletvekilleriyle sezon başı çektirdiği imza fotoğrafındaki havası giderek sönen Gökhan başta olmak üzere, forvet yakalanan onca fırsatı değerlendiremezse yapacak şey yok.
Peki, “Ersun istifa” sloganının gerektirecek durum yok mu? Var tabi ki: 1-Türk futbolunun geleceği olabilecek 2 kaleciden birini bir teknik kadro nasıl olur da hazır tutamaz? Maskeli kaleci daha maçın başında kolay bir topu kaçırdı, Egemen çizgiden çıkardı. 2-Süper Lig’in transfer rekortmeni bir takımda nasıl alternatif oyuncu bulunmaz? Isaac, Barış, Ceyhun, Giray, Faty Paty, hepsi birlikte nasıl köreltilir? Umudunu kesmişler, ısınmıyorlardı bile! 3-Bir takımın artık ezberlenen ve rakipler için çocuk oyuncağı haline gelen sisteminin de mi bir alternatifi olmaz?
Nedenleri bunlar olsaydı tamam “Ersun istifa” tezahüratının. Dünkü anlık tepkiydi, artık kaybedilen umutlara isyan gibi bir şey. En azından şimdilik çözüm değil, tartışılır.
‘’En önemli karşılaşma!‘’
Süper Lig’de şampiyonluk mücadelesi yapan ve kümede kalmak için çırpınan takımların idari ve teknik sözcüleri, maçlarının önemine vurgu yaparlar: “Kalan şu kadar maçımız çok önemli.” Aslolan ilk maçın önemidir. Zira bu maçtır kalanların önem ve önemsizliğini belirleyecek faktör.
Durumu Trabzon özeline indirgersek, Belediye maçının sadece “çok önemli” olduğu ifadesi yetersiz. Zira bu maç; şampiyonluğun olmazsa olmazıdır.
Şok yaratan 5 maçlık periyodun 15 puanından sadece 4’ünün kazanılmasının yarışa vurduğu sekte bir yana, yarattığı tahribatın küçük gibi gözükmesi, aynı amaçlı rakiplerin bu süreçteki başarısızlığıyla direkt ilişkilidir. Ancak devranın bundan sonra da benzer biçimde döneceği beklentisi, “erken bir dramatik son” olasılığını gündeme getirir ki; bu ciddi bir fatura gerektirebilir.
Bu maç öncesi Trabzonspor için yadsınamayacak derecede iki avantaj söz konusu oldu. İlkinde; sözü edilen süreçteki başarısızlığın yarattığı travmanın atlatılma şansı doğdu. İkincisi; İspanya maçları ve yerel seçim fırtınasının gölgesinde bu maça kamuoyu baskısından uzak çalışma fırsatı yakalandı. Eğer Ersun Yanal ve ekibi bu durumdan gerektiği gibi yararlanabilmiş, takım moral motivasyon açısından arzulanan düzeye getirilmişse “5 hafta sonra yeniden Trabzonspor” dedirtebilecek ilk adım bugün atılabilir. Rakibin puan cetvelindeki konumunun yaratacağı küçük bir rehavetin, bu adımın atılmasını engelleyecek en büyük faktör olduğunu Trabzonspor’un teknik kadrosu ve futbolcuları, bu maçın öneminin “çok özel” olduğunu ve desteği ona göre vermeleri gerektiğini de taraftarı kavrayacak bilince sahipse tabi ki...
‘’Volkan alıyordu...‘’
“Yakaladığın fırsatları değerlendirip atamazsan, eloğlu affetmiyor. Oyunun kuralı bu... Tersine işledi bu kez. Ofsayt koksa da motivasyonunu bozmazsan dün akşamki Tuncay gibi, Semih gibi, 55 yılın ilkini yaşarsın böyle... Kolay gol yemiyorsun, yani atarsan, 30 maç üzerine yenilgiyi tattırırsın rakibine. Yetmez, tehlikeye düşürdüğün finallere gitme rüyasını gerçeğe dönüştürür gibi olursun” diyecektik.
Bir de ekleyecektik: Volkan aldı bu maçı! Bırakmadı ki Volkan. O alıyordu nerdeyse, o verdi. O kötü köşe vuruşuna öyle mi çıkılır, o kadar kolay mı kaçırılırdı o top. Sonrası İbrahim’in smacı, Xabi’nin eşitlik golü.
Oysa ki maç, Barnebau’dakinin tersine başlamıştı. Orada biz dövmüştük onları ilk yarı, golü onlar bulmuştu 60’ta. Burada onlar bizi sıkıştırdı biraz. Önce Riera, sonra Torres yokladı. Ama takımımızı Semih’in golü canlandırdı. İlk yarı bitene kadar daha sıkıntı yaşamadık, iyi organize olduk, top yaptırmadık son Avrupa Şampiyonu’na, tıpkı ilk maçın ilk yarısındaki gibi.
İnat Del Bosque, oynamadı kadroyla. Sabırla bekledi. Yıldızları beceremezse, Türkiye bir şeyler yapardı, biliyordu sanki. Yaptık.
Sonra taktik değişiklikler, iki kalede de tehlikeler, Volkan ve Casillas’tan klas hareketler. Son 10 dakika insanüstü bir mücadele takımımızdan ama gol, sanki Türkiye’de eksiği varmış gibi üretilen “çakma stoper” Hakan’ın 5 metre gerisinden gelen Süper Lig’in suskun golcüsü Güiza ve Riera işbirliğinden.
Grup birinciliği İspanya’da gitmişti, en iyi ikincilik de artık hayal. İkincilerden Play-Off için 9 Eylül’ün olmazsa olmazı Bosna’da kazanmak artık. Ama belki de yetmeyecek bile.
‘’Takipçisi olun‘’
Trabzon Belediye Başkanlığı el değiştirdi. “Trabzonlu’nun sevgilisi” Volkan Abi, bir önceki seçime oranla oylarını ikiye katlasa da kaybetti. Politikanın cilvesi bu! Güle güle Volkan Abi.
Hoş geldin Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu.
Burası politika değil, spor sütunu. Dolayısıyla biz işin sportif yönüyle ilgileniyoruz. 61 proje sundu Gümrükçüoğlu propaganda sürecinde. Bunlardan 4 tanesi sportif. Birini içimize sindiremedik. Pozitif ayrımcılık söz konusu zira, 34. Sayfada, “Bayanların rahat bir ortamda spor ihtiyaçlarını karşılayacak, yalnızca bayanların yararlanacağı spor kompleksleri kurulacaktır.” Deniliyor.
Bunu normal gördü demek ki 60 bine yakın seçmen, görsün!
52. sayfada Avrupa Gençlik Olimpiyatları var: Olimpiyatların başarıyla gerçekleştirilmesi için tanıtım, rehberlik, konaklama ve bunlar için insan kaynağının ve gönüllü organizasyonların oluşturulmasına belediye olarak öncülük edilecek ve bu sayede büyük bir turizm seferberliği başlatılacaktır.
53. sayfada, spora ve sporcuya destek vaadi yeraldı: Futbol ve diğer tüm spor dallarında amatör spor kulüplerine destek olunacaktır. Trabzon’a buz pateni salonu kazandırılacaktır. Amatör kulüplerine şehir dışı müsabakaları için araç tahsisi yapılacaktır. Sahil boyunca spor yapan vatandaşlarımıza sağlık kontrolünde spor yapabilmeleri, soyunma ve duş imkanı sağlanacaktır. Mahallelerde salon sporlarına yönelik düzenlemeler ve spor salonları yapılacaktır.
Öve 61. Sayfa: Akyazı Futbol ve tüm spor dallarının merkezi olan Trabzon, bu projeye kavuşturulacak ve kentin çehresini değiştirecek bu büyük adıma Trabzonsporumuz’un da katılımının önü açılarak futbol kulübümüze büyük maddi katkı sağlanmış olacaktır.
Dikkatinize sunarız: AKP’nin ikinci kez seçim kozu oldu Akyazı, takipçisi olun.
‘’Atamazsan...‘’
Puan cetvelindeki avantajının sağladığı ukalalık düzeyindeki rahatlıkla bu maça çıkan İspanyollar karşısında, top daha Dünya Yıldızı Torres’in, Xavi’nin, Villa’nın vs. ayağına değmeden 2 pozisyon bulduk. 6. dakikada öne geçmek mümkündü. Semih’inki neyse de, Nihat o pozisyonu gol yapabilse, bir televizyon programında söylediği gibi, İspanyol meslektaşlarını “öldürürdü!”
“Kanının son damlasına kadar savaşma” gibi ucuz popülizm saçmalığı yerine, “terini son damlasına kadar akıtmak” gayretindeki Ulusal Takım, ilk yarı boyunca Torres’in tek şutunu saymazsak, rakibi topla daha fazla oynuyor gözükse de, çok ve net pozisyonlar bulan taraftı. Torres’in o vuruşu da, Arda’nın klasına yakışmayan top tutma beceriksizliği nedeniyle kaçırdığı fırsatın ardından geldi. Yani Arda o topu iyi tutabilse, Torres yine sahada geziniyor olacaktı.
2. yarının temposu da benzer şekilde giderken, üçüncü bölgede adam eksiltip 4-5-1’e dönerek önlem alan taraf olmak, en az kaçırılan fırsatlar kadar affedilmezdi. Pozisyon bile bulamadan, Torres’in yarattığı basit bir ölü top organizasyonuyla affetmediler de nitekim.
Oynadığın takım son Avrupa şampiyonu. Bir zamanların Yunanistan’ı gibi tesadüfen değil, futbolun hakkını vererek bu unvanı elde etmiş takım. O takımı bu haliyle yakalamışsan, hele net de fırsatlar bulmuşsan sayısal üstünlüğü de kuracaksın. Vermezler bu şansı her zaman insana. Elin oğlu koşar adım geldi arkadan ayrıca.
‘’Sözün özü‘’
Arkadaşlarımızın dün 4 sorusuna verdiğimiz 4 yanıttan ortaya çıkan, “Sorun Yanal değil” başlığı, “Sorun tek başına Yanal değil” şeklinde olabilirdi. Bu şu açıdan önemli: Birkaç gündür oyuncu seçimi nedeniyle dile getirdiğimiz eleştirilerle bu başlık çelişebilir. Kaldı ki e-postalarıyla konuya değinen dikkatli okurlar, bu çelişkinin hakkını vermekte gecikmediler!
Dememiz şudur: Lige verilen aradan sonra oynanan Fenerbahçe ve Ankaraspor maçlarının ardından camiada oluşan havayı kim ya da kimler sağlamışsa, bugüne gelinen noktadaki rol sahibi kişiler de onlardır. Yani yönetimdir, teknik kadrodur, futbolcudur. Tek başına bir tarafa başarıyı mal etmek ne kadar yanlışsa, başarısızlığı da bir tarafa yüklemek o kadar haksızlıktır, bir. Karne ile ilgili dünkü ilk sorunun yanıtının son paragrafındaki, “Sorun direkt Ersun Yanal’la sınırlı kalarak çözülemez ve sonuç bu şekilde alınamaz” cümlesi o anlamı içermemektedir, iki. Bu nedenle “Sorun Yanal değil” başlığı yerine oturmamıştır.
O zaman sorun nedir? Açalım: Trabzonspor,1996’da şampiyonluğu sadece, Ali Şen’in yıllar sonra kullandığını itiraf ettiği malum “taş” yüzünden kaybetmemiştir. Koşullar uygun olduğu halde, kadro zafiyeti çok net belirgin olmasına karşın bir oyun kurucunun, üstelik ismi de belli olan Kingladze’nin alınamamasının bunda rolü büyüktür. Bu yönetimsel bir hatadır. İster teknik direktör talep etsin, ister teknik direktörün hiç bilgisi olmasın, ara transfer boyunca ismi gündemde tutulan Yusuf’un son dakika çalımıyla çocukluğundan beri taraftarı olduğu (!) takıma gitmesinin ardından, onun fiziki yapısı ve oyun özellikleriyle tamamen çelişik Alanzinho’nun alınması, yetmedi, henüz hazır olmadığı halde ısrarla oynatılması, dengeleri bozmuştur. Bu durum hem yönetimsel, hem de teknik bir hata doğurmuştur ki, gelinen noktadaki etkisi asla yadsınamaz.
Bir başka sorun, defalarca üzerinde durduğumuz üzere; futbolcu tercihi ve değişikliklerdeki tercih ve zamanlamalardan çok yedeklerin mental ve form olarak hazır halde tutulamamasıdır. 12 kişiyle bu büyük mücadeleyi sürdürmek zordur, nitekim bu zorlanmanın en önemli nedenlerinden biri de budur.
Bu noktada son sözümüz şudur: Amaçları “üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek” olanlara inat, Trabzonspor’un bu yarışta sonuna kadar var olmasının olmazsa olmaz koşulu, düne, daha doğrusu bu yanlışlara takılıp kalmaktan çok, halen var olan şansın kullanılması adına moral motivasyon desteği sağlamaktır.