Arama

Popüler aramalar

‘’Stresi yönetmek‘’

Sezona Avrupa hedefiyle başlayan, iyi sonuçlarla şampiyonluk umuduna kapılan, ancak son hezimetle hayal kırıklığı yaşayan Trabzonspor’da şimdi gözler yeniden doğan kaos ortamının nasıl yönetileceğine çevrildi.
Aslında bize göre camiada sezon başından beri ortaya çıkan en büyük sorun, dönemsel olarak içerik anlamında farklılıklar gösterse de, gelişen koşullara göre doğal stres ortamının gerektiği gibi yönetilmemesinde yatıyor.
Trabzonspor, işler iyi giderken de, kötü giderken de maalesef stresi yönetemiyor. Küçük bir başarının büyük zaferler getirdiğine inanan, tersi durumda panik yaşatan anlayış, sağlıklı bir sürecin ve devamlılığın yaşatılmasını engelliyor. Bu sezon ayrıca futbolun doyurucu olamadığı dönemde gelen sonuç zenginliğinin gerektiği gibi değerlendiril ememesi de, ortaya çıkan tablonun nedenlerinden biri oldu. Rakiplerin puan kayıplarıyla tanıdığı opsiyonu zirvede kalarak kullanan Trabzonspor, bu süreci sportif gelişim konusunda maalesef olumlu kullanamadı.
Sakat vermeyen takım, kadro istikrarı yakalasa da oyun zenginliği yolunda beklenen adımları atamadı. Bu süreç tersine işlediğinde ise Trabzonspor gerçeklerle yüz yüze kaldı. Anlık kayıpların getirdiği gerilim ortamında, sağlıklı tahliller yapılamadı. Son hezimet de stres yönetimindeki başarısızlığın en çarpıcı örneği oldu.
Belli ki Trabzon kurmayları maçın önemini gerektiği gibi aktaramamışlar. Muhtemelen oyuncular gerilmesin diye yaratılan relax ortam, ipin ucunun kaçmasına yol açmış.
Takımın stresten kurtarılması beklentisini anlayışla karşılasak da, bir tahlil ve strateji hatasının da altını çizmeliyiz. Böylesi bir uzaklaştırma ve rahatlatma sürecinin ezeli rakiplerine karşı yürütülmesini doğal karşılayabiliriz. Ancak saha sonuçlarıyla ilgili başarısını alkışlasak da, Sivas gibi etrafa sürekli hamaset yayan, maça Mehter Marşı’yla çıkan, sorumlularının en az sportif sloganlar kadar ideolojik mesajlara da yer verdiği bir takıma karşı izlenecek yol bu olmamalıydı. Bu maçın kaybedilmesinin ve kazanılmasının aslında ne demek olduğunun, kurumsal taleplerin neler emrettiğinin iyi aktarılabileceği bir isteklendirme yöntemi, hiç değilse Trabzon’un sahada bu kadar etkisizleşmesini engelleyebilirdi. Kim bilir bu yol tercih edilse, futbolcular rakip meslektaşlarınca böylesine ezilmeyecek, hezimet de olmayacaktı. Kısacası ligde iki takımın geleceğini, stresini doğru yönetenle, yönetemeyen arasındaki bu ince ayrım belirledi.
Trabzon şimdi her şeye rağmen aynı hataya düşmemeli ve en azından bari başlangıç hedefine ulaşabilmek için kalan haftalarda stresini doğru yönetmeli. En önemlisi; bu gerçekler, Yanal’ın istifasıyla göz ardı edilmemeli, bir anlamda yeni dönemin rehberi olmalıdır.

29 Nisan 2009, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alkışlar Sivas'a‘’

Skor 2-0 olduğunda Umut’u ısıtmaya başladı Yanal. Kimi alacaktı? Bu iki golün rakip için hazırlayıcısı Hüseyin’i mi, fizik gücü yüksek rakip karşısında “çocuk” kalan Alanzinho’yu mu? Yoksa bir atımlık barutunu geçen hafta harcayan Yattara’yı mı? Devam: Bacak arasından gol yediren Egemen de olabilir, şaşkın Song da! Düşündük Serkan, iki gol kulvarından gelirken yerinde yoktu. Ya “top ezici” Colman’a ne demeli? Her biri oyundan alınabilirdi, “Alanzinho” dendi. Umut girdi, ilk topla buluştuğunda Hüseyin’e imrendi, rakip atağın başlangıcını yaptı.
Böyle bir takım kazanabilir miydi? Soruyla yanıt: Mümkün mü? Eğer 3-0’la yetinmişse Sivas, tarihi farkı yakalayamamışsa kendi beceriksizliği. Oysaki dağılmıştı Trabzon.
Yine de alkışlar Sivas’a. Yürekten hem de. Analarının ak sütü gibi hak ettiler. Bir Mehmet Yıldız, 13’üne bedeldi rakibin sadece. Futbolcuları, bordo mavili futbolcuları ezdi, teknik direktörü de meslektaşını. 3-0’da orta olan oyuncusu çıkarıp forvet koymanın başka izahı yok. Yine de uyaralım Sivas’ı: Bu kadar kolay bir rakibi, kalan 5 maçta sakın ha sakın hayal dahi etmeyin.
Trabzon yarışa havlu attı. İşte fırsat, bu maçın görüntülerini bir kez daha izlesin Yanal. Orada hak etmediği halde bulunanların, kendi takımı gol pozisyonuna girecekken rakibin iki atağının başlangıcını yapan oyuncularının hakkında erken karar versin. Ya da kendi kararını!

26 Nisan 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayaller!‘’

Bir yanda dışarıda kral Trabzon, diğer yanda evinde rakipsiz Sivas’ın mücadelesi, stratejik önemi yanında, iki takımın saha performansları açısından da merakla bekleniyor.
Sivasspor savunması hava toplarında çok başarılı. Ama yerden savunmanın arasına ve arkasına atılan toplarda çok aksıyor. Trabzonspor’un topu yere indirdiğinde sıkıntı yaşama olasılığına karşı, takım savunmasını iyi uyguladığında buna fırsat tanımadığının ve oyunu sıkıştırmada başarılı olduğunun altını özellikle çizelim. Evinde önde basmayı seviyor. Topla rakip arasına girerek oynatmıyor. Ancak, hafta içinde zor bir maç oynaması ciddi sorun. Karşılaşmanın sonlarına doğru yorgunluk baş gösterebilir.
Trabzonspor, Alanzinho, Yattara, Gökhan ve Colman gibi yerden çok etkili oyunculara sahip. Bu dörtlü günündeyse, her takımın başına iş açacak yetenekte. Rakibin önde topa basması, Trabzon’u havadan oynamaya zorlayabilir. Song ve Egemen burada avantaj.
İki sonuç Sivas’a, biri Trabzon’a yarıyor. Kuşkusuz bu da iki takımın oyun anlayışına yansıyacak ama hangi taraf bulursa bulsun olası erken gelen bir gol, bunu daha işin başında tümüyle değiştirecek. Sivas rakibini üzerine çekmeyi seviyor. Trabzon, genelde savunma güvenliğini elden bırakmadan gol arıyor. Bakalım bu özelliklerini koruyacaklar mı? Maçın önemi, bir takım değişiklikler ve yenilikler getirecek mi?
Her şey bir yana, bu tür final maçlarının en büyük özelliği, teknik ve taktik varyasyonlardan daha çok psikolojik hazırlığı gerektirmesi. Kim daha iyi odaklanırsa avantaj elde edecek. Dünyanın en büyük yıldızları, bu unvanlarını maça yoğunlaşmalarına borçludur. Örneğin Pele; Soyunma odasında havlusunu başının altına koyar, uzanır, plajlarda oynadığı futbolu hayal eder, çıkar sahaya döktürürdü. Her futbolcu hayalleri kadar yol alır.

25 Nisan 2009, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sahte ürün, sahte taraftar!‘’

Trabzonspor’dan son günlerde sahte ürünlere karşı ciddi ve yoğun mesajlar gelmeye başladı.
Ligde giderek kızışan büyük yarışın ve camiada Sivas maçının gölgesinde kalan bu mesajları, bir kurumun ekonomik geleceğini direkt ilgilendirdiği için gündeme taşımanın doğruluğuna inanıyoruz.
Ülkemizde alkol dahil hemen her ürünün olduğu gibi kulüplerin lisanslı ürünlerinin de sahtesini üreterek bundan gelir elde etmeye çalışan düzenbazların söz konusu olduğu apaçık ortada. Bu gerçek tüm kulüplerde olduğu gibi Trabzonspor’un da bütçesinde önemli bir gelir kaybına yol açıyor...
Yapılan çalışmayla hedef; bu kaybı en aza indirmek, mümkünse de ortadan kaldırmak.
İzlediğimiz kadarıyla Trabzon’da, konunun hukuksal boyutunda, sahte ürünleri yapan ve yayanlarla ilgili amansız bir mücadele başlatılmış durumda. Sonuna kadar haklı olduğunu düşündüğümüz bu mücadelenin fiili boyutu ne kadar başarılı olur bunu zaman gösterecek, ama bunu sağlayacak en önemli unsurun, Trabzon’u sevenlerin bu mücadeleye vereceği destekte yattığını düşünüyoruz. Taraftarların sahte ürünlere rağbet etmemesi, korsancıları yine piyasa gerçekleri içerisinde saf dışı edecektir. Böylece yaptıkları işten kâr sağlayamayacak ve bu alışkanlıktan zorunlu olarak vazgeçmek durumunda kalacaklardır.
Toplumun her kademesinde ihtiyaç duyulan bilinçli tüketici refleksleri ne kadar üst seviyeye çıkartılabilirse, bu sahtecilikten de o oranda kurtulmak mümkün olabilir. Trabzonspor’un şu anda yapmaya çalıştığı da budur.
Eğer, taraftar sahada sonucun sürekliliğini istiyorsa, kulübün ekonomik girdilerini artıracak kalemlerini de azami oranda desteklemelidir.
O zaman bütün kulüpler için olduğu gibi, Bordo- Mavili Kulüp adına belirlenen sloganların en çarpıcı olanının altını çizelim ve dikkati bu yöne çekelim: “Sahte ürün alma, sahte taraftar olma!”

23 Nisan 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Uygun düşmüyor!‘’

Lig Tv’ye yapmış açıklamayı, demiş ki Sivas Teknik Direktörü: “Trabzon maçı öncesi ortamı germek isteyenler var ama taraftarımızdan onları karanfillerle karşılamalarını istiyoruz. Bizim için akacak 1 damla kan şampiyonluktan önemlidir.” Duruyor duruyor, spor etiğine hiç de “uygun” düşmeyen gariplikler yapıyor arkadaşımız. Futbolculuğundan kalma “Asker Selamı” sempatikti, benimsemiştik. Ama menajerliğini yaptığı teknik adamdan devraldığı bayrağı taşırken, herkes gibi alkışladığımız saha sonuçlarının ağırlığını kaldırma sorunu yaşadığını gözlüyoruz.
Bir sürü örnek var. Trabzon’dan başlayalım: Bir deli sahaya girdi, futbolcusuna saldırmak için, iğrenç hareket. Cezasız kalmamalı tabii. Ama infazı kendi futbolcuları gerçekleştirdi, evire çevire dövdüler onu. Maç tatil oldu, başkanıyla birlikte “4 futbolcumuz yaralı” dediler. Bir fiske almadan yaralanmışlardı yani! Sonuç malum: Trabzon’a 5 maç ceza, Sivas’a kaybettiği maçtan 3 puan.
Turuncu formalı bir deli de Ali Sami Yen’de girdi sahaya, “Futbolumuzun yüz karası” diye nitelendirilen derbide. Fenerbahçe, gerdi mi ortamı masadan puan kapmak için?
Sonra, bir maçın “Kutlu Doğum Haftası’na yakışır şekilde geçmesi temennisi” yaptığı için eleştirilen Hakan’a destek çıktı. “Onu eleştirenleri hiç Cuma’ya (Cuma namazı) giderken görmemiş.” Ne alaka!
Son bomba: “İstanbul’da Laila var, Sivas’ta ise La ilahe İllallah” Soru: Konya’da Mevlana yok mu?
Nereye bu mesajlar?
Şimdi de kan. Ne oluyoruz ya! Savaş mı var? “Bir damla kan şampiyonluktan önemlidir” falan. Hiç “uygun” düşmüyor, hiç.

20 Nisan 2009, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ayağa kurşun sıkmak...!‘’

Artık sonu yaklaşıyor ya, ligin statüsü değişti sanki. Tek maçlı eleminasyon sistemine geçildi gibi bir şey yani. Kaybedeni geçtik, kazanamayanlardan bile alttaki, kabus dolu rüya alemine, yukarıdaki gelecek sezon planlamalarını yapma yoluna gidici neredeyse. Herkes bir acayip tedirgin, alabildiğine temkinli doğal olarak. Böyle bir maçtı dün akşam Avni Aker’deki.
Ankara’daki sürpriz değişikliklere bir fireyle devam etti Yanal. Doğruyu değil, yanlışı tercih etti ama! Giray’ı değil, Umut’u bekliyordu herkes fire olarak. Umut da hocasını değil, beklenti sahiplerini haklı çıkardı ne yazık ki. Çok iyi top yapan, diri Gençlerbirliği karşısında rakip kaleye Yattara’dan sonra gidebilen tek kişi olan Alanzinho’nun alınması, artık topun zor gideceği rakip kalede ikinci bir santrforun lüks olacağı, tribünlerin her şeye karşın bu karara kritik dakikalarda gösterdiği tepki... Üçü de çok olağanüstü ve yadırgatıcı gelişmelerdi. Bir fatura çıkarttırabilirdi üstelik, sözünü ettiğimiz gelecek sezon planlamalarına şimdiden hazırlık gibi.
Şans melekleri Avni Aker’de ve Trabzonspor’un yanındaydı ama. Son dakikalar bir asır gibi geldi tribünlere buna karşın. Gol ararken kurban gittiler, boş kaleye Gökhan vuruşuna. Gençlerbirliği o kötü rüyaları hiç hak etmedi akşam. Futbolun cilvesi bu ama ne yaparsın!
Bir protestoysa eğer, Yanal ya da futbolcularının hareketi, “Ayağa kurşun sıkmak gibi birşey” idi ne yazık ki...

18 Nisan 2009, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçek gündem‘’

Futbolda klasik yaklaşımdır; işler kötü giderken araya bir olumluluk eklenirse hemen “beyaz sayfa” açılır. Ya da bu umutla “beyaz sayfa” açılacağı mesajları verilir. Bazen tutar, bazen de her şey daha kötü olur...
Trabzonspor için geçen hafta elde edilen Hacettepe galibiyetinin ardından özellikle son dönemde kaybedilen puanlar dikkate alındığında, Avni Aker’de yarın yeni bir beyaz sayfa açma fırsatının doğduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu sezon Başkent ekiplerine karşı ezici bir üstünlük sağlayan Bordo-Mavililer yine bir Ankara takımıyla taraftarının önünde galibiyet kovalayarak bunu değerlendirme şansını kullanmaya çalışacak.
Otel, bilet tartışmalarıyla gündemin Sivas maçına kayma eğilimi doğmuşken, yönetim kurulundan bu durumun doğuracağı olumsuzluğa dikkat çeken mesajlar gelmesi ne kadar doğruysa, taraftarların vereceği karşılık da bir o kadar önem taşımaktadır. Zira bu sütunlarda daha önce de vurgu yaptığımız gibi en önemli maç, oynanacak ilk maçtır. Sonrakilerin önemini sıradaki maç belirler. Bunların her biri bir sonrakini önemli kılacak ya da aksi bir durum yaratacaktır. Yapılması gereken tüm mücadelelere aynı dikkat ve özenle hazırlanmak ve gereği kadar yoğunlaşmaktır. Unutulmaması gereken Trabzonsporlular için gerçek gündeminin Gençlerbirliği maçıdır.
Bütün bu uyarılar sadece teknik heyet ve futbolcular için değil, tüm camia için geçerlidir. Eğer sezon sonunda iyi bir derece arzulanıyorsa ve bundan büyük mutluluk duyulacaksa, kalan 7 haftada camianın tüm fertleri ve taraftarlar, yönetim, teknik kadro ve futbolculardan yana varsa ihtiras, beklenti ya da hesaplaşmalarını bir kenara bırakıp, takımına sahip çıkmalıdır.
Elbette dönem bittiğinde tablo masaya yatırılıp, artılar ve eksikler değerlendirilecektir. Ama şimdi hesap görme zamanı değildir.

16 Nisan 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Marka değeri üzerine...‘’

Adnan Polat: “Bu sene 18. şampiyonluğumuzu alıp rakiplerimizi geride bırakmak istiyoruz. Hangi şartlarda o kupaları kaldırdığımızı biliyorsunuz. Galatasaray’da o potansiyel var. Yönetim olarak, takım olarak mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Mayıs ayının sonunda lig bittiğinde kimin nerede olacağını herkes görecek. Kimse de kendini şampiyon ilan etmesin.” (29 Mart 2009)
Adnan Polat: “Tamamıyla çok güzel bir tezgah ortaya konmuş. İki takım da ligden düşürüldü. Yetkilileri tebrik ediyorum. İkinci yarı başladığından beri senaryo gayet güzel uygulandı. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi Türkiye’nin iki önemli takımı devre dışı bırakılmaya çalışılıyor ve başarılı da oluyorlar bana göre.”(12 Nisan 2009)
***
Sivasspor’un Ankara’da Gençlerbirliği’ni yendiği Hüseyin Göçek’in yönettiği karşılaşma sonrası yorumcu Metin Tokat’ın hakem değerlendirmesi: Maçın hemen başında kaleci Petkoviç’in, Dijite’ye yaptığı kontrolsüz hareketin karşılığı olarak penaltı vermeli, sarı kart göstermeliydi. Gençlerbirliği’nden Kerem’in attığı golün ofsayt gerekçesiyle iptali hatalıydı. (23 Aralık 2009)
Hürriyet’ten Sıddık Turgut, 2008-09 Futbol Sezonu’nun ara verilmeden önce oynanan 16 maçındaki hakem hatalarını mercek altına aldı. Buna göre; Trabzonspor’un 16 maçlık periyodu 5 puan farkla lider kapayacağı sonucuna ulaşılan araştırmada, bu hatalardan en karlı çıkan takımların başında Sivasspor’un geldiği saptandı. Zira bu süreci lider tamamlayan Yiğidolar, hakem hatalarından kaynaklanan 4 puanları olmasa 5. olacaklardı.(29 Aralık 2008)
***
Hüseyin Göçek’in yönettiği Antalya maçından sonra Sivasspor Antrenörü Toprak Kırtoğlu, Hakemin takdir haklarını rakipten yana kullandığını, ama rakibe gösterilen ikinci sarının gereksiz olduğunu dile getirdi. 11 Nisan 2009)
Kırtoğlu’nun sözünü ettiği bu kartla Ali Zituni 82. dakikada oyundan atıldı, Antalya 84. dakikada gol yiyerek yenildi.
“Başkan Mecnun Odyakmaz, Beşiktaş maçının hakemi Bülent Yıldırım ile dünkü karşılaşmanın hakemi Hüseyin Göçek’e göndermede bulunarak, “Dün ve bugünkü maçları görünce bizi şampiyon yapmayacaklarını anladım. Bizi şampiyon yapmayacaklar. İnşallah yanılıyorumdur ama ben hislerimde yanıldığımı düşünmüyorum. Biz elimizden geldiği kadar bu yarışın sonuna kadar içinde yer alacağız” dedi.”(12 Nisan 2009)
***
Sonuç: “Türk futbolunun marka değeri yükseliyor”...muş!

14 Nisan 2009, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI