Arama

Popüler aramalar

‘’Kilit nokta‘’

Trabzonspor sahaya biri kesin belki iki as oyuncusundan yoksun çıkacak. Özellikle ilerde top saklayan ve takımını rakip kaleye taşıyan Yattara ile son vuruşlarda etkili olan Gökhan Ünal’ın olmaması büyük eksiklik. İlk akla gelen düşünce, bu oyuncuların boşluğunu ilerde İasac, orta alanda da Alanzinho ile kapatmak olabilir. Ya da ilerde tek santrafor Umut’a yer verilip, 4-5-1 sistemiyle mücadele edilebilir. Bunun kararını Ahmet Özen verecek. Bu sistemde Serkan’ın yokluğu da eksiklik olarak nitelendirilebilir.
Diğer mevkilerde başka bir değişiklik yaşanması beklenmiyor. Savunmanın merkezinde Tayfun ve Egemen, sağda 3 maçlık performansıyla riskli de olsa Ferhat, solda Cale. Savunma kurgusunda Song yoksa alternatif Tayfun-Giray-Egemen-Cale dörtlüsü ama Özen’in buna pek sıcak bakmadığı biliniyor. Orta alanda Hüseyin, Selçuk ve Colman, iskelet kadronun olmazsa olmazları.
Trabzonspor’un oyun anlayışı, geçmişe oranla pek fazla değişiklik göstermez.
Bu maçta futboldan daha ziyade işin psikolojik boyutu etkili olacak. Hangi takım daha iyi konsantre olursa avantaj elde edecek.
Eskişehirspor’un hafta içi antrenmana çıkmamasını Trabzonspor için şans olarak görenler yanılıyor. Kırmızı siyahlı oyuncular bu hareketleriyle bir tepki çektiler. Ne var ki ayrıca yenilerek ikinci tepkiyi yaşamak istemeyecekler. Puan olarak da çok kötü durumda değiller. Kurtarma şansları çok yüksek ve son hafta telafi şansları var. Kamuoyunun beklentisinin aksine sahada çok dirençli bir Eskişehirspor’a tanık olacağız. Hatta kazanma arzuları normal hazırlıklarının üzerinde olacak. Üstelik karşılarında kendisini şampiyonluk yarışının dışında bırakacak olası beraberlik ve kaybetmekten korkan bir Trabzonspor bulacaklar. Dolayısıyla Rıza Çalımbay’ın işi Ahmet Özen’e göre daha kolay. Rakip Trabzonspor. Ekstra motivasyon sorunu olmayacak, artı oyuncuları daha az stresli.
Trabzonspor ise ister istemez gerginlik yaşayacak. Gerçek gücünü ortaya koymakta zorlanacak.
Bakalım Ahmet Özen, oyuncularına bu zorluğu aşacak taktik zenginlik ve psikolojik rahatlık verebilecek mi?
Maçın kilit noktasını bu sorunun yanıtı oluşturacak.

24 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yakışanı yapmak‘’

Mustafa Denizli’nin, “96. dakika mı, hahhahha! Bari gol olana kadar uzatsaydı” şeklindeki alaylı açıklamasını dinledik. Sercan’ın, aynı maç sonrası, “Allah, emek, hak, hukuk” gibi kelimelerle süslediği yakınmalarıyla birleştirdik. Bizzat tanık olduğumuz durumla ilgili bu söylemleri irdeleyelim.
Önce Mustafa Denizli’ye: Gol atılana kadar uzatıldı maç hocam, istediğiniz gibi oldu yani! Ama kural gereği! Lig Tv talep üzerine saniyeleri tekrar ekrana getirdi. 4 dakikalık uzatmada kronometreler 93.35’i gösterirken verilen bir serbest atış kararını, kırmızı kart, itirazlar, baraj kurma vs gibi nedenlerle 2 değil 12 dakika da uzasa uygulamak zorundasınız. Doğru mu? Uygulandı ve gol oldu. Keşke Denizli, kulaktan dolma bilgilerle o alaycı tavrı takınmasaydı. Kılavuzu karga olanın...
Sercan’a: Bursa’da Erman Toroğlu’nun tabiriyle son dakikada 650 metre ofsayttan gol atıp maç sonrası tribünlere şov yaptıran Sercan’ın o gün unuttuğu, “Allah, emek, hak, hukuk” gibi kavramları, tartışılır bir serbest vuruş kararından sonra anımsaması ilginç. Keşke Bursa’da şunu diyebilseydi: “Üzgünüm rakip olsalar da arkadaşların emeğine yazık oldu.” diyemedi. Hadi geçtik onu, şunu söyleyebilirdi Trabzon’da: “2 dakika önce Alanzinho’ya yapılan hareket de penaltıydı.” O zaman mağduriyetini (!) dikkate alırdık. Futbolda buna tribünlere oynamak denir. Kötü oynayacaksın, hocan bile tahammül edemeyecek, sen maç sonrası şov yapacaksın. Şark kurnazı!
Sercan kendi söyledi, daha 19 yaşındaymış. Gençtir, olur diyelim ama ya Denizli! Ona ne söylemeli? Gözümüzde ülkenin tartışmasız en önemli teknik adamlarından biridir O. Her ne kadar Beşiktaşlı (!) olduğunu, Beşiktaş teknik direktörü olduktan sonra (tıpkı Yusuf gibi!) öğrenmiş olsak da, kendisini biz hala kulüpler üstü görüyoruz. Profesyoneldir, çalıştırdığı kulübün haklarını koruyacak tabi ki ama rakibinin izlemediğin maçıyla ilgili yanlış bilgiyle dalga geçmek falan! Kel alaka!
Hocaya yakışmadı.
Saylan’a: Ömrünü adadığın gençlerin bayramında gittin, ışık içinde yat. Muhatap olduğun son uygulamalar yüz karasıydı. “Evrakta sahtecilik” yapsaydın ya!

20 Mayıs 2009, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tanrının eli!‘’

Ozan 10 dakikada Yattara’nın işini bitirdi! Belli ki planlı bu iki müdahaleyi faulle cezalandıran Hüseyin Göçek, bu oyuncunun Colman’ı da yere indirmesine düdük çaldı ama ilginçtir sarı kartı itirazdan verdi.
Yattara’nın iki darbeyle oyuna devam edemeyecek duruma gelmesi Trabzonspor’da hesapları bozdu. Alanzinho erken sahaya sürüldü. Rakibin diri olduğu dakikalarda bu fizik gücüyle doğal olarak etkili olamadı. Diri Selçuk’un yalnız kaldığı orta alanda kontrolü eline geçiren Bursaspor, oyunu istediği gibi yönlendirmeye başladı. Genel olarak Trabzonspor’u bunaltsa da pozisyon bulamadı. Oysa ki oyunu, bir deplasman takımı gibi yarı alanında kabullenmek zorunda kalan Trabzonspor, iki müthiş Colman pasıyla gole çok yaklaşan taraf oldu. Ama Umut ve Alanziho İvankov’a takıldı.
Ferhat-Giray ya da Colman-Barış değişikliği beklentisinde Ahmet Özen’in önceliği verdiği ikinci seçeneğin katkısı fazla olmadı. Yine de ikinci yarının ilk 20 dakikasında kontrolü elinde bulunduran taraf olan Trabzonspor ilerleyen dakikalarda çok arayacağı 3 net pozisyonu da cömertçe harcadı. Son 8 maçtaki başarısının rastlantı olmadığını bu maçta çok net kanıtlayan Bursaspor, bu tehlikeleri atlattıktan sonra dengeyi sağladı ve son 25 dakika, iki takımında gol atıp 3 puanı almasının asla sürpriz olmayacağı bir konuma girdi.Bu bölümünde teknik adamların oyuna müdahaleleri dikkat çekiciydi. Fark edemediğimiz bir sakatlığı söz konusu değilse Selçuk değişikliği tartışılır. İki açıdan: Selçuk Egemen’den sonra Gökhan’la birlikte takımın en iyisiydi. Takım uzatmalarla kalan 21 dakikayı değişiklik hakkını tamamlamış olarak geçirmek zorunda kaldı.
Ertuğrul Sağlam’ın üçüncü bölgeyle ilgili değişiklikleri doğru çünkü UEFA yarışında var olmak için kazanması gerekiyordu. Beraberlik Trabzonspor’un şampiyonluk şansını sonlandırırdı sadece.
Sözün bittiği yer: “Tanrının eli” Bekir’in vücuduna girdi sanki! Gökhan’ın ilk serbest vuruşunda top günün adamı İvankov’a gidiyordu ki, tam bu sırada o el havaya kalktı. Gökhan’a ve Trabzonspor’a bir şans daha verirken İvankov’u kilitledi adeta. Bursasporluların maç bitiminde ortamı germelerine neden olacak bir durum yoktu. Bize göre temizdi her şey ve çok netti: Tanrı Trabzonspor’un şampiyonluk yarışının içinde olmasını istiyordu.

18 Mayıs 2009, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanal'a Özen!‘’

Beşiktaş ve Sivas’ın puan kayıplarıyla, Bordo-Mavililer’in Kayseri ve Kocaeli galibiyetleri, tam da Ersun Yanal üzerinden Trabzonspor’un, teknik direktörlük boşluğu nedeniyle de, olası adayların isimlerinin yıpranmaya yüz tuttuğu döneme denk düştü.
Gündem yoğunlaştı. Artık sadece Yanal’ın gidişinin farklı çevrelerde, farklı ilişkilere dayalı farklı yorumları yapılmıyor. Tek başına, “kim teknik direktör olacak?” soruları sorulmuyor. Olası başarı ya da başarısızlıkta Yanal ve Ahmet Özen ikilisinin rolleri üzerinde oran çatışması yaşanmıyor. Elde kağıt kalem Şampiyonluk, olmadı Şampiyonlar Ligi, o da olmadı UEFA Kupası hesapları yapılırken, bunların hiçbirinin gerçekleşmeme riski üzerinde de duruluyor.
Bu durumda söz konusu faktörlerden birine yoğunlaşmak, diğerlerine duyarlı olanların ilgisini çekmiyor. Her birini özetleyerek ele alalım:
Bursa maçı, kalan iki maça anlam yükleyecek. O halde Trabzon için sezonun en önemli maçı budur. Kazanılması, iki büyük hedefi son iki haftaya taşır. “Kazanamazsan kaybetme” demek, UEFA’yı garantilemek anlamına gelir.
Teknik direktörlük konusunda Şenol Güneş ismi ağırlık kazanıyor. Ancak “yerlinin yerlisi” sıfatı kredisi için sorunlu. Tribünlerin tahammülüyle Güneş’in buna direnci konusu kaygı verici. İyi hesap edilmeli. “Kritik dönemde “arkasındayız” sözü yeterli olmaz, bedel yükseltir.
Yanal ile ilgili spekülasyonlar ve dış destek, kendisini camiada antipatik kılma boyutuna taşıdı. Oysa ki bunu hak etmiyor. Amacın “üzüm yenmek değil, bağcıyı dövmek” olduğu aşikar.
“Yanal daha önce gitseydi takım daha çok puan toplardı” ya da değiştirelim, “Özen 6 puanın mimarıdır!” yorumları sağlıklı değerlendirme değildir. “Yanal’sız takım gelecek sezon daha başarısız olur” şeklindeki “gazete yedirmeye”, “özür diletmeye” kadar varan öngörüler, yine “üzüm bağcı” özdeyişiyle sınırlıdır.
Son söz: Yanal’a Özen göstermek gerek!

14 Mayıs 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bırakmadılar ki!‘’

Tam da tribünlere övgüye hazırlanıyorduk. Diyecektik ki; budur işte. Renk aşkı dediğin budur. Sayısal olarak deplasman takımı Trabzonspor tribünleri, coşkularıyla nerdeyse küme düşmesi kesinleşmiş Kocaelisporlular kocaman bir alkışı hak ettiler. Fair-Play bakımından ikisi de... Ama “çatı sevdalısı iki deli” ortalığı birbirine kattı. Dedirtmediler. Tribünleri bildik, “futbol tribünlerine” çevirdiler. Olan minik futbol sevdalılarına oldu.
Sonra Trabzonspor için zor gibi gözüken maç, üstelik kötü oynarken Umut ve Gökhan’ın ödeşmeleriyle kolay oldu diyecektik, dedirtmediler. İlk on birindeki 7 yerli oyuncusunun yaş ortalaması 32 olan Kocaelispor karşısında Trabzonspor, bu nedenle avantaj sağlamaları gereken son 20 dakikada kelimenin tam anlamıyla sefilleri oynadılar. İki oyuncu soktu Erhan Altın, Hamza ve Serdar’la tozunu attı Trabzonspor’un. Önlemini alamadı Bordo-Mavililer. Rakip iyice yüklenmeye başladıktan sonra da kontrataklara umut bağladılar o kadar. Gerçi Alanzinho ile bunu başarsalar da, kalelerinde verdikleri pozisyonlardan şans melekleri sayesinde kurtuldular. Alanzinho taşıdı Gökhan’a, Umut’a, Yattara’ya verdi, baktı olmadı. Uzatmalarda kendi vurdu, artistik bir gole imza atarak, bunalan takımını rahatlattı. Her şeye rağmen 3 puandı önemli olan. Zira; bu üç puan ligin çok şeye gebe olduğu kalan 3 haftada şampiyonluk ve Şampiyonlar ligi şansını sürdürmenin olmazsa olmaz koşuluydu.
Maçın ilk yarım saatlik bölümü için oluşan yargımızı değiştiren bir başka faktör de Deniz Çoban oldu. Bırakmadı ki hakem konuşulmayan bir maç izleyelim. İyi başladı, kötü bitirdi. Erken gelen gollerin zorluk derecesini düşürdüğüne inandığımız maçı kendi kendine zora soktu. Tribün endeksli krizi yönetemedi. Sarı kartlı Gökhan’ın rakibe hareketine faul vermişse ikinci sarıyı çıkarmalıydı. Umut’a yapılan hareket penaltıydı.

10 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Teknik direktör seçimi‘’

Son haftadaki maç skorlarının Trabzonspor’da gündemi, teknik direktörün kim olacağı tartışmalarından, takımın ligi kaçıncı bitireceği boyutuna taşıması, yöneticilere, sağlıklı ve kulübün ihtiyacına uygun bir tercihe yönelme doğrultusunda, baskıdan uzak daha fazla düşünme fırsatı yarattı.
Kamuoyunda teknik direktör konusunda her zamanki gibi bir bilgi kirliliği yaşanırken bizce bu kişinin isminden çok, hangi ilke ve prensiple belirleneceği, kulübün geleceği açsından daha büyük önem taşımaktadır. Bir kere Trabzonspor’un futbol formatı bir temele dayandırılmalıdır. Hangi anlayış benimsenecek, bünyeye ve kitleye nasıl bir tarz keyif verecekse, arayışlar o yönde yoğunlaşmalıdır.
...Ve elbette her şeyden önemlisi kim tercih edilirse edilsin arkasında dirayetle ve sözde değil özde durulmalıdır. Hedefler sezon başında iyi tespit edilip öyle koyulmalı, topluma bu mesajlar verilmeli, sonuçsal değişikliklerden bu eğilimler etkilenmemelidir.
Trabzonspor’da teknik adamların kimliğinin, milliyetinin, demografik durumunun fazla önem taşımadığını son şampiyonluğun elde edildiği 25 yıl öncesinden bu yana görmek pekala mümkün. Aynı senaryonun aktörleri sürekli değişmiş ama bu değişimler kulübe mutlu sonu getirmemiştir.
Elbette ortada dolaşan isimlerin her biriyle ilgili olarak bizim de söyleyecek olumlu veya olumsuz sözlerimiz vardır. Bunu da zamanı gelince yaparız, yapacağız da. Ama şu aşamada ilke boyutundan uzaklaşıp, kısır tartışmaların içine girmek sadece umutla bekleyen bir kitleyi dedikodu ortamıyla meşgul etmek anlamı taşır.
Şu anda en mantıklısı dikkati fazla dağıtmadan bu düşünceleri oluştururken, takımın sezonu nerede tamamlayacağına yönelik gereken katkıyı sağlamak, tüm camianın asli görevi olmalıdır.
Aksi halde her şeye yeniden başlamaktansa, biraz yol kat ederek gelecek sezona soyunmak fazlasıyla önemli. Trabzonspor birçok açıdan bunu başarabilirse özlemini giderebilir. Yazbozlardan kurtulmanın zamanı geçti bile...

06 Mayıs 2009, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’3 puana anlam yüklemek...‘’

Kayseri gibi çok iyi top yapan diri bir takım karşısında, üstelik iyi değerlendirilebilseydi rakip için pozisyon doğurabilecek 4 ciddi hatanın ilk 3 dakikaya sığdırıldığı maçta, yedinci dakikada 2 farkla öne geçmek, Trabzonspor için rüyada görülse “Hayırdır” dedirtebilecek bir durumdu. Kaldı ki büyük hedeflerin peşinden koşmayı planladığı teknik direktörüyle yollarını ayırmak zorunda kaldığı günlerin ertesinde.

Ahmet Özen, genç bir teknik adam. Kadroya müdahale etmese, “Korktu ya da ne değişti?” yorumları, kendi kadrosunu yapsa da kaybetse, “ağır bir bedel” bekliyor olacaktı kendisini. Biz çıkardığı kadroyu, “antrenman performansına dayalı” olarak niteledik. İşte bu kadro 2 farkı yakaladıktan sonra Umut’la 3. fırsatı değerlendiremeyip, baskı yemeye başlayınca, tribünlere dokuz doğurtan klasik bir Trabzonspor maçının izleyenleri beklediğini tahmin etmek bir kehaneti gerektirmiyordu. Tolunay Kafkas’ın Turgay’la 3. bölgeye takviye müdahalesine bir yanıt verilmemesi ve bu futbolcunun Cangele’yle birlikte önemli bir fırsat yakalaması bu görüşü pekiştirdi. Nitekim ilk yarının uzatmalarında tartışılır da olsa penaltıyla gelen gol, “malumun ilanı” oldu adeta.

Kafkas’ın, aksayan stoperini de değiştirerek başladığı ikinci yarıda risk düzeyini artıracağı belliydi ama Trabzon cephesi yine izlemedeydi. Oyunu yarı alanlarında kabul edip uzun toplarla çabuk çıkarak gol aramayı düşündüler. Gününde bir Yattara’nın farkı artırmaya katkı sağlayacağı pozisyonlar da bulmadı değil ama burada tartışılacak olan konu rakibe mahkumiyetti. Bu noktada Ahmet Özen 13 dakika arayla iki kez oyuna müdahale etti. İlkinde yorulan Serkan’ın kulübeye çekilmesi doğru ama Yattara Alanzinho’nun birlikte sahada bulunması bu kadar baskı yerken lüks gibi durdu. İkincisinde Giray tercihi doğru, dışarı alınan oyuncu Tayfun yerine yorulan Ferhat olabilirdi. Bunlar birer görüş ancak Alanzinho, adeta Yattara’nın yerine de oynadı, topu sürekli rakip yarı alanda tuttu. Ferhat da toparladı. Böylece Özen’in tercihleri haklılık kazandı. Umut’un ısrarlı top takibinin yaptırdığı penaltıya Colman’ın usta vuruşu, skor rahatlığı yarattı. Uzatmalardaki gol, Kayserispor’un aldığı riski “yok artık” dedirtecek düzeye çıkarmasının ürünü oldu.

Bu 3 puan Trabzonspor için birçok yönden anlamlı. Bugün alınacak skorlar belki de yeniden ilk iki umudunu yaratabilir. Olmasa da 3. lük için büyük avantaj sağlandı. Kalan 4 hafta için genç teknik adamın özgüvenini, moral motivasyonunu artırdı. Tribünler için en önemlisi tabii ki: Avni Aker’de kolbastı özlemini sona erdirdi.

03 Mayıs 2009, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yanal üzerine‘’

Trabzonspor için bilindik ama bir o kadar da çözümden uzak aynı senaryo tekrarlandı yine...
Toplumsal tatminsizliğin had safhaya ulaştığı bu coğrafyanın tek eğlencesi takıma, bir teknik adam daha veda etti. Özetle, büyük umutlarla ve destekle başlayan hikaye sayısız benzerlerinden farksız bir sonla tamamlandı.
Bu serüven elbette Türkiye’deki Yanal gerçeğini yok etmeyecek ama hırpalayacağı kesin ve birilerine göre büyük takım deneyimini başarısızlıkla kapatmış sayılacaktır. Ancak bize göre bu yorum verilen tüm emeklere ve yapılan çalışmalara karşı ciddi bir haksızlık olur ki biz bunu yapamayız.
Yanal’ın, yönetimin tüm riskleri alarak oluşturduğu, neredeyse tamamı yenilemiş bir kadroyla, Trabzonsporlular’a yeniden liderlik keyfini yaşatması, görevi bırakana kadar takımı zirvede yarıştırması, küllenerek umutsuzluğa yüz tutan eski heyecanları depreştirmesi, hiç de azımsanacak bir hizmet değildir.
İnsanoğlunun en ciddi sorunlarından biri olarak gördüğümüz unutkanlık hastalığı Trabzon’da yıllardır etkisini tüm hızıyla sürdürmeye devam ediyor. Çok değil neredeyse bir yıl öncesinde bu kentte nelerin yaşanıp tartışıldığını unutan zihinler, şu günlerde sanki yeni kurbanın kimliği üzerinde fikir jimnastiği yapıyor. Yarın da başkan ve yönetime gelecek sıra.
Yanal bize göre Trabzonspor dokusuyla en iyi uyuşacak teknik direktörlerden biriydi. Bu konudaki fikrimizde herhangi bir değişiklik söz konusu değil.
Şampiyonluğun uzun ve zor bir yoluculuk olduğu yönündeki haklı değerlendirmesinin ardından, zirve mücadelesinin içerisinde yer alan bir takım oluşturacağı, geleceğe yönelik sağlam temeller atacağı yönündeki detay hedeflerini genelde gerçekleştirdi Yanal...
Sınırları biraz tartışılır olsa da oyuncularıyla seviyeli ve anlayışlı bir diyalog geliştirdi,
Yönetimle uyumu bir an olsun elden bırakmadı. Ağır eleştiriler aldığı medyaya genelde kopuk olsa da eşit mesafede durdu. Doğru, spekülatif olmayan, gerçekçi mesajlar verdi.
Yedek kulübesindeki neredeyse tamamı bir şekilde milli olan oyuncuları hazır tutamaması, kadro seçiminde tartışılan tercihleri ve oynanan futbolun çok kaliteli değil, sadece Süper Lig düzeyinde (!) olması dışında, uzun vadede sonuç verecek bu kadar doğrusunu saydığımız bir teknik adam neden mi gitti?
Futbolu evinden her seyredenin yapabileceği kısır yorumlar yüzünden: “O niye oynadı, bu neden oynamadı?”
Tabii bir de: “Neden şampiyon olamadık?” Sanki 25 yıldır olunuyormuş gibi...

30 Nisan 2009, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI