‘’İşleri zor!‘’
Burayı en çok hak eden üç takımdan ikisi finalde. Gönlüm Hırvatlar’dan yana. Ancak Fransa, hem disiplinli savunma hem hücum çeşitliliği açısından rakipten üstün.
Kupadaki tüm maçları izlemiş biri olarak itiraf etmeliyim ki, yoruldum!.. Rusya’da izlediğim çoğu maçın benim sevdiğim oyun ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Haniyse özgün bir hikaye çıkaramayan kupanın sonunda burayı en çok hak eden üç takımdan ikisi finalde. Diğeri malum Belçika.
Fransa, hem disiplinli savunma ve becerili savunmacıları hem hücum çeşitliliği açısından maçın favorisi. Rakibi Hırvatistan ise belki de turnuvanın kendi ölçeğinde tek ‘hikaye yazıcısı.’ Benim gönlüm onlardan ya olsa da Luka Modric’in önderliği, Rakitic’in soğukkanlı becerisi onları buraya getirmiş olsa da işleri zor. Yine de oyunlarıyla süsledikleri turnuvayı kupayı kaldırarak daha anlamlı hale getirirlerse şaşmam.
Öyle ya futbol bir şaşırtma oyunu değil mi? Sadece ülkemizin ilham alması için bile kupanın Hırvatistan’a gitmesi kabul edilebilir bir gerekçe değil midir?
‘’Dünya Kupası'nda finalin adı belli oldu‘’
Nihayet futbol! Bir devre biri, diğerinde öteki milyarlarca insanın izlediğinin bilinciyle futbol oynamaya çalıştı. Hücum hattı daha iyi görünen İngiltere ile orta sahası daha hükmedici Hırvatistan arasında ayrıntıyı belirleyen Zlatko Dalic’in başlangıç tercihi oldu. Rakitic/Modric ikilisini destekleyen hücumcu Kramaric yerine oyunu tutmu konusunda daha iyi görünen Brozovic’i sahada. Ne var ki bu tercih en azından ilk devrede orta sahayı dirençli kılacağına daha geçirgen hale getirdi. Tehdit hissetmeyen İngiltere Dele Alli ve Lingard’la hücumu ele aldı. Duran toptan bulunan golün dışında gol bulamadılarsa bu biraz da ‘isabet sorunu’na takıldıkları içindi. Ancak ikinci devre ‘sıcak Modriç’ ile ‘soğuk Rakitic’ topu da oyunu da ele alınca onlar için eğlence başlamış oldu. Vitesi yükselten Hırvatlar buradan maçı bırakacak gibi görünümüyordu, öyle de oldu. Defansın arkasına sinen Mandzukiç klasik vuruşlarından birini gerçekleştirip arkadaşlarıyla birlikte Fransa’nın karşısına dikildi.
Maçın sorusu
Futbol bu iki takımın oynadığı gibi aramak, bulmaya çalışmak bulamasa bile yine de aramak değil midir? Koca kupada şuna benzer kaç maç izledik sahiden?
Maçın starı
Luka Modriç büyük bir oyuncu. büyük oyuncular sonuç ne olursa olsun girdikleri yükün altından kalkmayı bilen oyunculardır. Rakitiç gibi bir özel yardımcısı da olunca maçın tadına onlardan daha çok varan yoktur sanırım.
Maçın olayı
Ceza sahası önündeki Dele alli’nin sırtında biri olacağını öngörerek yaptığı fren. Modriç’e faul yaptıran o fren, tehlike bölgesinde duran top kazandırıp ingiltere’ye golü getirdi.
Kısa mesaj
Hırvatistan ile karşılaştırınca çoğumuzun bizi daha önde gördüğü muhakkaktır sanırım. ne var ki futbol sanılardan çok gerçeklerle ilgilidir.
‘’Bu maç kaçmaz!‘’
1990’dan sonra ilk kez yarı finale çıkan İngiltere, daha önce 1998’de adını son 4 takım arasına yazdıran Hırvatistan’la kozlarını paylaşacak. Hırvatlar, Luka Modric’e, İngilizler ise golcüsü Harry Kane’e güveniyor.
Ne seyirlik ne de öğretirlik yanı olan Dünya Kupası’nda bütün takımlar bir oynadığını bir kez daha oynayamadı. Bu nedenle sonuçları tahmin etme konusunda şu koca dünyada yanılmayan insan yok gibi. Örneğin ben, İsveç/İngiltere maçı öncesi yaptığım yorumda... İsveç öyle oynadı ki, o zamana kadar böylesini izlememiştim doğrusu. Keza son Rusya maçındaki Hırvatistan takımı da öyle... Bu nedenle bu maçta olacakları da önceden kestirmek güç.
İngilizler öndeki Kane/Sterling/Alli üçgeninde etkin. Güçleri de ağırlıklı olarak bu merkezde. Ancak her ne kadar Lingard katkı verse de yük ağırlıklı olarak Jordan Henderson’un üzerine biniyor ve bu büyük handikap.
Tahmin edemeyecekleri yerdeler
Ve bu bölge başından beri turnuvanın en iyi ikilisi olan Rakitic/Modriç’li Hırvat takımının etkinlik alanı. Bu ikili aynı zamanda Kramaric gibi önemli bir oyuncuyla da korumaya alınıyor. Vida/Lovren hattında da sağlam görünen Hırvatlar’ın sıkıntısı ise önde, Rebiç/Perisiç/Mandzukic ile en azından skorda etkili olamayışları.
İki ülke de turnuva başında tahmin edemeyecekleri bir yerde. O nedenle içimden geçen, iki takımın turnuvayı süsleyecek bir oyun oynamaları ancak biliyorum ki, ‘temkin turnuvası’nda temkinli oynanacak bir maç bizi bekliyor.
Bu istatistiğe dikkat
İki ülke ilk kez Dünya Kupası’nda karşı karşıya gelecek. İki takım toplamda 7 kez karşılaştılar. İngiltere 4, Hırvatistan 2 kez kazanırken, bir mücadelede de beraberlikle sonuçlandı.
Ön plana kim çıkar?
Mandzukiç, takım savunmasına katkı veriyor vermesine de kaleye bu kadar yakınken skorda görünmüyor. Her oyuncunun bir maçı vardır. Hırvat maçları şimdiye kadar Rakitiç/Modriç maçları oldu. Bu maç ‘Mandzukiç maçı’ olabilir.
Kısa mesaj
Raheem Sterling, son hocası Pep’in kulağına fısıldadıklarını hatırlaması durumunda skor yükünü Kane’in sırtından alabilir ve beklenmedik biçimde İngiltere’nin finale çıkmasına yardım edebilir.
‘’İngiltere değil İsveç!‘’
Tek tek oyunculara bakılarak yapılan analizlerde İngiltere’nin üstün görüntüsü aldatıcı olur. Görüldü ki Dünya Kupası, daha düzenli oynayan, yani bizim ülkenin pek sevdiği deyimle ‘Rakibe pozisyon vermeyen’lerin üstünlüğünde geçiyor. Bu açıdan bakılırsa... İtalya’yı geçerek kupaya gelen, ilk maçta Jimmy Durmaz’ın gereksiz hamlesiyle Almanya’ya son dakikada yenilen, düzenli oyunla Meksika’ya üç gol atan, İsviçre karşısında topu verse bile daha çok gol pozisyonu bularak 1-0 da olsa yenmeyi başaran İsveç bence maçın favorisi.
Biliyorum, bu aynı zamanda ‘sıkıcı oyun’ demek ama ne yazık ki böyle. Evet, gençleştirilmiş İngiltere vaatkâr görünüyor ancak son Kolombiya maçı da gösterdi ki, Premier Lig sayesinde ulaştıkları azamete rağmen İngiliz oyuncular özellikle hücumda problem çözücü gibi durmuyorlar. İsveç’in aksine birlikte oynama kültürleri henüz olgunlaşmış görünmüyor.
Ekdal’a dikkat
Guardiola’nın dokunuşu sonrasında topu kullanan oyuncuya dönüşen Raheem Sterling, Kane ile birlikte Adalılar’ın en büyük kozu olacak. Kontrollü oyunuyla buraya kadar güvenle gelen İsveç’te ise ceza sahasına sızma konusunda marifetli görünen Albin Ekdal belirleyici olabilir.
‘’Karambolde İsveç uçtu‘’
Kalitesi düşük ancak kafa kafaya geçmesi muhtemel maçın ilk devresinde hikaye İsveç lehine birkaç kez yazabilirdi. Lakin futbolda ayağına gelen fırsatları bu denli hor kullananlar genellikle sonuca katlanmak zorunda kalıyor! Tıpkı bir gece önceki Japonya gibi! Sağ bek ve stoperinden yoksun İsviçre’nin ceza sahası içinde sıkıntı yaşayacağı tahmin edilebilirdi ancak örneğin Albin Ekdal’in 3 metreden topu içeri atamayacağını ‘futbol guru’ları dahi öngöremezdi. Neticede çarparak ya da çarptırarak İsveç’in bulduğu gol, görev gereği yazmak zorunda kaldığım bu sıkıcı maçın uzamasını engelledi. Dünya Kupası değil de adeta bir hazırlık maçı niteliğindeki bu oyuna rağmen kupanın genelini düşündüğümde İsveç’in yarı final oynayamayacağını iddia edemem.
Maçın olayı
Kavacıklı Mustafa Ayvaz’ın deyimiyle ‘cıvata’ niteliğindeki maçta az sayıdaki şut kaleyi bulmazken, Forsberg’in esasen kalecini üzerine giden topunun Akanji’ye çarparak gol olması!..
Maçın sorusu
Maçın oynandığı Petersburg, İsveç’e en yakın Rusya kenti. Kişi başına düşen onca gelire rağmen maça ilgisizlik beklenti düşüklüğüyle mi açıklanmalı?
Maçın starı
Futbolun geldiği seviye düşünüldüğünde maçta dişe dokunur bir şey olmamasına rağmen bizi uzatma çilesinden kurtaran Emil Forsberg.
Kısa mesaj
Sıkıcı bir 90. dakikaydı ancak aklımızda tutalım ki bu ve benzer oyunlar estetiği kazanmaya yeğleyen endüstriyelliğin kaçınılmaz sonucudur.
‘’Denk güçlerin savaşı‘’
Zor maç. Sonucu belirleyecek parametre de ağırlıklı olarak İsviçre’nin eksikleri olacak. Sağ bek Lichtsteiner ile stoper Schar’ın (kart cezalıları) yokluğu büyük handikap. İsveç’ten sakat Larsson’un eksikliği de kuşkusuz mühim, lakin kupada savunmacıların ağırlığı düşünüldüğünde sıkıntının büyüğünü İsviçre yaşayacak gibi duruyor. Buna rağmen Xhaka/Behrami gibi güçlü orta saha savunmacılarıyla topu tehlike bölgesinin uzağında tutacak donanıma sahipler. Beri yanda Manu’da süre sıkıntısı yaşasa bile Lindelöf gibi bir savunmacı İsveç’in avantajı. Özellikle sol kanadı en arkadaki Augustinsson’dan itibaren doğru kurgulayan İsveç, Forsberg/Toivonen üzerinden skor arayacaktır. Tabii Jimmy Durmaz’ın Almanya maçında yaptığına benzer ‘basit hata’lardan uzak durmaları da şart.
Bu istatistiğe dikkat
İki takım daha önce 27 kez karşı karşıya geldi. Her iki takım da birbirlerine 10’ar maçta üstünlük kurarken, 7 mücadele ise beraberlikle sonuçlandı.
Ön plana kim çıkar?
Güçlü fiziğiyle Shaqiri, belirsiz performansına rağmen topu önde kullanmada turnuvanın geri kalanına damga vurabilir. Bir tür Arjen Robben etkisi yaparsa şaşmam. Forsberg ise ibreyi İsveç’e çevirebilecek önemli isim.
Kısa mesaj
Birbirine denk iki takımdan hangisi kazanır tahmin etmek güç. Uzaktan bakılınca ‘penaltılara kalacak’ gibi görünse de daha az eksiği olan İsveç avantajlı duruyor.
‘’İkisi de oynadı biri kazandı‘’
“Oynamadan da kazanabilirsin! Yeter ki kaleni ve çevresini doğru savun.” Bizim ülke için yabancı olmayan bu teze uygun maçlardan birini son olarak Rusya ile İspanya arasında izledik. Kimisi buna “Anti-futbol” diyor kimi “Olanakların optimum kullanımı”! Neyse ki, Hırvatistan- Danimarka maçı bizi bu sarmala sokmadı. Özellikle Hırvatlar merkezdeki Rakitiç/Modriç ikilisiyle sahanın her bölgesinde markajdan uzak en az bir adam bulup topu ona geçirmeyi becerdi. Doğrusu ya Danimarka da buna aynı biçimde karşılık vermeye uğraştı. Ne var ki, maçın boyu kısaldıkça Danimarka biraz da ‘fiziksel üstünlüğü’ne güvenerek “Uzatmaya götürme oyunu”na geçerek maçı tavsatmaya çalıştı ve bunu da başardı. Yine de kupanın başından bu yana en takdir gören oyunu oynayan Hırvatistan penaltılarla da olsa “Bizi izlemeye devam edin” dedi.
Maçın sorusu
Çok önemli bir çok oyuncu sezon içi seviyelerinin gerisinde. Nedeni, televizyonun gösteri ihtiyacını karşılamak için bütün yıl top peşinde koşturulmaktan yorgun düşmüş olmaları olabilir mi?
Maçın starı
Tartışmasız Kasper Schmechiel ile Danijel Subasiç... Kaleci dediğin başka ne yapar ki? Modriç ile stoperler Lovren/Vida ile Jorgensen/Kjaer’i de atlamayalım.
Maçın olayı
“Avrupa futbolu”nu taklit saçmalığına ikna olan ilk Latin Amerika ülkesi Brezilya, sonuçu ‘futebolarte’ye (futbol sanatı) tercih etmişti. Dün özellikle 80-90 arasında oyunu soğutma yerine gol ararken ‘futebolarte’ye selam çakan Hırvatistan bu oyuna umudumuzu artırdı.
Kısa mesaj
Rusya’nın o vasat altı oyunla çeyrek finale kaldığı kupadan elenen Danimarka, “Futbolun hakikaten insafı yok” dedirtiyor!...
‘’Ter idmanı‘’
Sezon yorgunu seviye oyuncuların çoğu bıkkın görünüyor. İşin içine bir de çapraz eşleşmede güçlüden kaçma problemi girince bazı maçlar iyice yavanlaştı. Tıpkı dün akşam ki gibi. O kadar yol kat edip tribüne gidenler gün içinde turistik etkinliklerde bulunuyor ama ya biz televizyon başındakiler?.. Kim boş yere sağa sola koşuşturan insanların ‘futbol oynuyor gibi yapmaları’nı izlemek ister? Turnuvanın gizli favorisi gösterilen Belçika, ‘genç İngiltere’ karşısında uykuda geçen ilk yarıya Januzaj ile itiraz etti de bir an maça döndük!. Ne var ki kısa süre sonra, ‘cesaret’ ile ‘gösteri arzusu’nun kazanma odaklı ‘güvenlik oyunu’na yenik düştüğü bu Dünya Kupası’nın normallerine dönüldü. Son dakikada Belçikalılar futbolcu olduklarını hatırlamasa pozisyon da göremeyecektik. Sahi, bunca ‘ter idmanı’nın yapıldığı Rusya’da neler oluyor? Turnuva bitince kimin aklında kimin yazdığı hikaye kalacak?
Günün sorusu
Önceden belirlenen çapraz eşleşme orununun bu tür turnuvalarda düzenlenmesi zorunlu görünüyor. İtirazın da başta yayın hakları sahiplerinden gelmesi gerekmiyor mu?
Maçın starı
Bu kadar bilinçli oyuncu bu denli tatsız tutsuz koşuşturmayı nasıl beceriyorlar anlamış değilim. Bu maçın adamı olmaz ya, gecenin süsünü takan Adnan Januzaj’a da haksızlık etmemek gerek...
Maçın olayı
Çağrı Davran bana Senegal-Kolombiya maçı için görev yazmıştı. Lakin, Ali Ece öyle ajite etti ki ortalığı şu maça benzemeyen maçı yazmak da bana kaldı. Hem de oynayanlar Belçika ile İngiltere
iken...
Kısa mesaj
Gerek kıtalar arası uçurum gerek Almanya gibi paslanmış yapılar gerekse “Önce güvenlik” diyen takımların ardından nihayet Dünya Kupası başlıyor!..