‘’Geri dönüş olmaz...‘’
Tigana son iki derbi maçındaki ‘oyuna damga vuruş biçimi’nden az da olsa etkilenmiş olacak ki, aynı anda yönetimin de baskıları sonucu, biraz geri adım atmış ve mukavelesinin şartlı olarak değiştirilmesi halinde, en azından sadece Tümer’in kalmasına rıza göstermiş olabilir.Ama yönetimin, Sergen adına yapılan ‘kalsın’ kampanyalarına karşı hafiften tavır değiştirmesi ile Ahmed Hassan’a ‘dön’ çağrısının anlaşılır tarafı yok. Ahmed Hassan için, Federasyon’un son dakikada devreye soktuğu, “Türk olarak oynama” statüsünden yararlanma fırsatı söz konusu edilse de, bu çağrı asla doğru değil.Beşiktaş Yönetimi, teknik direktörü ile birlikte radikal kararlar alarak, bir bünye değişimine gitmeyi planlamışsa, artık, “Camiaya simge olmuş bir ismi göndermekle acaba yıpranır mıyız?” paradoksundan kesinlikle uzak durmalı, aynı şekilde “Ahmed Hassan’ı Türk olarak oynatabilirsek, iş bitiriciliğinin, bu uzun maratonda faydası dokunur” gibi küçük hesaplara da hiç bulaşmamalı...İbrahim Akın’ın sözleşmesinde değişiklik isteyerek, ‘takımda garanti oynama’ koşulunu dayatması, onun haddini bilmemesi kadar, aslında Beşiktaş Yönetimi’nin de ne denli taviz veren bir kimlikte olduğunun açık belgesidir.Demirören ve ekibi, hiç unutmasın ki, iki yıldır sezonu çok başlarda kapatan futbol takımının bu duruma gelmesindeki en büyük sebep, bu sözde yıldız figürlerinin kendine ve tribüne oynamasının gözardı edilmesidir.Böyle olduğu halde, bu tavizkâr tutumun hâlâ işe yarayacağının umulması, büyük bir aymazlık olur...Tigana bu durumu çok iyi gözlemlemiş ve Beşiktaş’a yeni bir ‘takım profili’ ile ‘yol haritası’ belirlemiştir. Son 7-8 yılın ardından ciddi gibi gözüken bu program, aslında Beşiktaş için heyecan verici olmalıdır. Ancak küçük çaplı bile dönüşler olursa, Kartal yine başa döner. Hatta Tigana’nın keyfinin kaçacağı da büyük olasılıktır. Ve bundan sonra yeni bir kaosun içine düşebilecek Beşiktaş’ın, bu durumu telafi etme şansı da Demirören Yönetimi’ne nasip olmaz.Nobre önemli transferBenim futbol anlayışıma göre; Fenerbahçe’nin son iki yıldaki agresif takım kimliği performansında en kilit rolü oynayanların başında geliyordu Nobre ile Aurelio... Fenerbahçe’de golleri ile birlikte, çağdaş bir forvet oyuncusuna ait yeterli tüm özellikleri sergileyen Nobre, Beşiktaş’ın geleceğe dönük takım kurgusunda isabetli bir seçim olmuştur.Kaldı ki, tarzı Beşiktaş’ın futbol klasiğine çok daha uygun bir yapıdadır. Rakip ceza alanında çok başarılı olarak top saklayabilen, defansı müthiş rahatsız eden, çalışkanlığı kadar gol noktalarına rahat ulaşan yönüyle Nobre bizce Beşiktaş Yönetimi’nin göreve geldiğinden bu yana kısıtlı olarak yaptığı en doğru transferlerin başında yer alıyor.Bundan sonraki mesele ise; kurulan yeni forvet düzeninin nasıl servis alacağına ilişkin yapılacak eklemelerdir...
‘’19 yıl önce 19 yıl sonra‘’
Güçlü olan değil, mazlum taraf kazandı. Diğer bir açıdan; güçlü olanın eksiği, zayıf olanın fazlasına karşı kaybetti de diyebiliriz.Koşullar ve avantaj, Fenerbahçe’den yanaydı. Ancak inanmak konusunda Galatasaray ile boy ölçüşemeyecek oranda cılız kaldı Sarı-Lacivertliler...Daha üç hafta önce şampiyonluktaki rakibine karşı 4 farklı bir hezimete uğradıktan sonra bile umudunu yitirmemek, her babayiğidin harcı değil. Galatasaray, ‘finish’in son adımına kadar mücadelesi ve inancından hiç bir şey kaybetmemenin büyük ödülünü aldı.Tesadüf bu ki, 19 yıl önce Beşiktaş’ın yaşadığı hüsranı bu kez Fenerbahçe tattı. Yoksa 19 yıl önce Beşiktaş, şimdi de Fenerbahçe ‘nasıl olsa şampiyon olduk’ diye erken ‘Horoz’lanmanın cezasını mı çekti?İzmir bereketiTürkiye Kupası’nın ardından lig üçüncülüğünü de İzmir Atatürk Stadı’nda kazandı Beşiktaş...Sezonun büyük kısmında beklentilere cevap verememesine rağmen, son 15 günde hem maddi hem manevi açıdan parsayı topladı Kartal...Kupada Fenerbahçe’nin, ligde de Trabzonspor’un safdışı bırakılması, Jean Tigana ve gençlerine moral ile özgüven açısından önümüzdeki sezon adına önemli katkılar sağlayacaktır.Gelecek sezon Beşiktaş’ı 80’li yılların başındakine benzer bir yapılanma içinde göreceğiz. Sözde ‘yarışma’ özde ‘tribün popülizmi’ adına sürekli tüketmeye yönelik transfer politikaları artık geride kalacak.Son iki yılda 40 milyon dolarlık transfer harcaması ile oluşan görev zararı kısa sürede telafi edilebilecek boyutta olmasa da Beşiktaş Yönetimi’nin yaşadıklarından ders alıp kafayı değiştirmesi yine de önemli bir gelişmedir.
‘’Kartal sezonu kârlı kapattı!‘’
Sakatlanana kadar İbrahim Toraman, özellikle de Koray’ın mükemmel oyunu Beşiktaş’ın sadece en geri bölgede savunma direnciyle ayakta kalmasını sağlıyordu. Tümer’in erken sakatlanışı ile yerini İbrahpim Akın’a bırakması da Beşiktaş’ın bölgelerarası kopukluğunda önemli rol oynadı. Zira İbrahim Akın yine Tigana’nın ona verdiği şansı kötü kullanıyordu. Ancak Serbest atıştan Bobo ile bulduğu golden sonra oyuna motive olma açısından nispeten Beşiktaş canlanır gibi oldu. Ama yine etkili atak girişimlerindeki taraf Trabzonspor’du. Özellikle de sağ kanattan geliştirdikleri hücumlarda Mehmet Sedef’in savunmaya yönelik hiçbir katkısının olmaması nedeniyle bütün yük İbrahim Üzülmez’in omuzlarındaydı. İşte bu ataklardan bir tanesinde de Yattara, Gökdeniz’e golü attırdı. Beraberlikten sonra galibiyeti isteyen taraf yine Trabzonspor olmasına rağmen ikinci yarıda ciddi olarak yakaladığı tek gol pozisyonunu Beşiktaşy gole çevirdi. İbrahim Akın’ın da 70 dakika kaldığı oyunda en büyük yararı bu galibiyet golündeki imzası oldu. Öyle veya böyle Beşiktaş prestijini kurtardı diyebiliriz. Türkiye Kupası’nı aldıktan sonra ligi de üçüncü bitirmesi kötü başladığı sezonda Kartal için yeterli bir tesellidir.
‘’Cordoba mı, Necati mi?‘’
'Cordoba profili' kafaları karıştırıyor sürekli... Geçen yıl 4-3'lük Fenerbahçe maçında kornere yakın yerde sebebiyet verdiği penaltı ve son maçta İliç'e yine benzer şekildeki müdahalesi ile hakeme penaltı çalmaktan başka seçenek bırakmayan kaleci duruşudur, asıl mesele... Bu duruş içinde kesinlikle kasıt olmadığını varsaysak da, hamlık ve bilgisizlik vardır, diye rahatça konuşabiliriz. Hem de tartışılmayacak bilgelikte bir kaleci kimliğine rağmen...Varsayalım, antrenmanda Hasan Kabze, şut çalışmasında... Son golü attığı yerden üst üste 20 tane önüne top yuvarlasın Stumpff, 20 vuruş yapsın, acaba kaç tanesi o şekilde gol olacak?Ya da, nasıl bir mükemmellikte oyuncu topluluğu düşünebiliyorsunuz ki, Galatasaray'ın galibiyetine yol açacak bir pozisyon senaryosunu, aslına uygun olsun diye, oyunun son 15 saniyesi üzerine tasarlayacak...Bir de madalyonun diğer yüzünü çevirelim... Varsayın ki, Necati Ateş, Beşiktaşlı bir oyuncuyu canlandırıyordu... Kaleciyi geçip, boş kaleye atamadığı pozisyon ile kaçırdığı penaltı, Beşiktaş adına kaybedilen şanslar olsaydı... (Beşiktaş'ın bilerek değerlendirmediği önemli fırsatlar da olabilirmiş, değil mi...)Muzurca düşünürsek, bu durumda aslında şaibeli ismin de Necati olduğu ortaya çıkmıyor mu!Varın şimdi siz düşünün; ortalık nasıl bir yangından kurtulmuş...Ancak şunu da asla unutmayın, Hasan Kabze ile gelen son saniye golü, Galatasaray'ın sezon boyu sergilediği olağanüstü mücadele ruhunun belki de son ödülüdür.Tümer yeniden gündemdeBeşiktaş'tan ayrılacağı hemen hemen kesinlik kazanmışken, üst üste iki derbideki yüksek performansının ardından gündemin başına yine Tümer oturdu. Ve 'ne yapıp yapıp, kalmalı' türünden tartışmalar yeniden başladı.Birşeyi kaçırıyoruz; 'yıldız' diye nitelendirdiğimiz oyuncuların yüksek egoları... Bireysel güç üstüne inşaa edilmiş ve bu tekil kudrete bağımlı hale gelmiş takımların, bütün sezon performansları iyi analiz edilirse, takımsal başarıdaki eksikliğin önemli sebebinde, bireye dayalı olmanın izleri, net anlaşılabilir...Tümer tarzı oyuncular, maçlık oyunculardır. Asla sezon aktörleri olamazlar. Önemi yüksek maçlarda hayli öne çıkabilirler... Çünkü ne denli güçlü bir yetenek olduklarını gösterme zamanıdır... Robin Hood duyguları debreşir, artık onları maçın tek kahramanı ilan edilmekten başka hiç bir şey tatmin etmez...Böyle oyuncularla maçları kazanabilirsiniz. Ancak onların patronluğunda takım kuramazsınız. Beşiktaş'ta da artık bireysel güce dayalı takım kurma zamanı geride kalmıştır. Aksi halde aynı sıradanlık sürecektir...
‘’Ulubatlı Hasan!‘’
Cim Bom en azından benim hatırladığım 30 senelik süreçte hiç bu denli umursanmaz, ikinci plana düşen bir konuma düşmemişti bir rakip sahada. Oysa umursanması gereken bir maçtı üstelik. Gönüller Galatasaray’dan yana olsa da gözler Beşiktaş’ın üstündeydi. Cordoba’nın ilk gereksiz boşa çıkmasından sonra dikkatler Beşiktaş kalesine daha çok yöneldi. Sarı-Kırmızılılar’ın skoru lehine çevirebileceği penaltı dahil 3 pozisyon yaşandı ilk yarıda. Üçünün de kaynağında Cordoba vardı. İzdüşümünde ise Necati. İkisi de birbirinden bonkör davrandığini söylersek yanılmayız sanırım.Ahmed Hassan’ın taze kan olarak takviyesi hissedilmiyordu bir türlü. Oysa değişen düzenine rağmen Beşiktaş savunmasının dikkati yerindeydi, takımın sazı da yine Tümer’in elinde... İkinci yarı bağlamanın tellerine dokunmaya başladı 3 gün önce Fener’i bitiren adam. Önce Cihan’ın oyalanmasını affetmedi, sonra Galatasaray’ın ipini çekmesini ise direk önledi. Karşı bir hamlesi gerekiyordu Gerets’in. Tam 12’den vurdu... Kısır oyuncusu Necati’nin yerine Hasan Kabze’yi oyuna sürdü. Galatasaray’ın tek eksiğiydi galiba Cordoba’nın dilinden, pardon zaafından anlayacak biri! Ve o adam oyundaydı. Çok kısa sürede uzağı görmeyen Kolombiyalı’yı birinci denemede avladı. Beraberliğin ardından da Tigana’nın karşı taaruzu devreye girdi. Ali Güneş şutlarında isabetli olsaydı, Sergen’den çok daha fazla hissedilen bir takviye olarak geceye damgasını vurabilirdi.Beraberliği bozma adına yapılan tüm girişimler uzun bir süre eşitliği bozamazken son saniyede tekrar çıktı Hasan. Yine uzaktan avladı Cordoba’yı ve evlerine huzur içinde gitmeye hazırlanan Beşiktaşlılar son saniye şokuyla sarsılırken Hasan da Galatasaraylılar’ın Ulubatlı’sı olarak tribünlere tırmanıyordu.
‘’Bu Fener maçı kandırmaz!‘’
Bu karamsarlığa bizce hiç gerek yok. Çünkü gerçekten de geçen sezonun temelini ‘masalımsı bir Fenerbahçe galibiyeti’ üzerine kuran Beşiktaş, çatının kafasına nasıl çöktüğünün farkına vardı.Her şeyden önce bu sezon ‘futbol şubesi sorumlusu-menacerler ortaklığı’nın teknik direktörü hiçe sayacak planlamalarını görmeyeceğiz. Buna artık en tepeden izin yok.Zira önümüzdeki sezonun ilk yarısı bittiğinde Beşiktaş seçime gidecek. Yıldırım Demirören artık çok iyi biliyor ki, 2007 ocağında liderden 10 puan geride kalmış bir Beşiktaş’ta tekrar başkanlığa seçilmesi hayal...Kupanın kazanılması Tigana’nın elini güçlendirdi. Ancak iyi biliyoruz ki, Fransız teknik adam kararlı ve asla duygusal davranmayacak. Kupayı getiren oyuncuların büyük çoğunluğu ile yollarını ayıracak. Yeni kurulacak Beşiktaş, büyük oranda Tigana imzalı olacak.Bobo-Gökhan fazlalığıKupa maçı öncesindeki yazımda, Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye karşı tek forvetle oynaması gerektiği yönünde görüş belirtmiştim. Gerekçem de, güçlü Fenerbahçe orta alanına karşı Beşiktaş’ın klasik çift forvet düzenli formatı ile orta alanda güçsüz kalacağı idi.120 dakikalık mücadeleyi izledikten sonra, Tigana’nın bir yönünü daha keşfetme şansımız oldu. Tigana maç kazanma yerine güven kazanmayı yeğliyor. Cesur davrandı Fenerbahçe karşısında. Deneyimsiz olmalarına rağmen forvetteki gençleri 120 dakika sahada tuttu. Onlar da güvenini boşa çıkarmadılar. 120 dakikalık mücadelede Gökhan Güleç ile Bobo’nun sayısız toplu-topsuz deparları, alan değiştirmeleri, en önemlisi Aurelio’nun bile orta çizgiyi geçme aşamasındaki oyun kurma girişimlerine set çekmeye varana dek yaptıkları presle, Beşiktaş orta alanının yetersiz kalabileceği mücadeleye de önemli katkı sağladılar. Demek ki, Tigana da bu ilave görevleri de başaracaklarına inandığı için onları beraber oynatmakta sakınca görmedi. Tigana onları, onlar da Tigana’yı kazandılar.Bobo, Beşiktaş’ta kalırsa seneye Türkiye çok önemli bir forvet oyuncusu ile tanışabilir. Bu, inanılmaz çalışkanlığı ve ceza alanı içini bu yaşta dahi yeterince bilen futbol görgüsüne rağmen, bizce hâlâ yüzde 50’siyle oynuyor. Zira sezon başı geçirmeden Beşiktaş’ta işbaşı yaptı ve rutin idmanlarda kısa sürede bu seviyeye geldi. Kuvvetlendiğinde ve buna paralel olarak daha da süratlendiğinde, gelecek sezonki performansı çok daha yüksek seyredecektir.
‘’Beşiktaş prestiji kurtardı‘’
Tigana, adı kupa finali rakip de Fenerbahçe olmasına rağmen takımının son haftalardaki 11’ine ve düzenine hiç dokunmamıştı. Bu düzen ikinci yarıda sakıncalarını gösterdi. En başta ilk yarıdaki skor, ikinci yarıdaki Beşiktaş’ı geriye yaslayınca ilk 45 dakikadaki Siyah-Beyazlı ekipten daha aktif bir Fenerbahçe çıktı sahaya. Appiah ve Anelka gerekli uyarıları almış, ilk yarıdaki miskinliklerini terketmişti. Daum da Mehmet Yozgatlı’yı sağ kenara, Anelka’yı da sol kenara aktararak değiştirmişti formatını. Kenarlardan gelen Fenerbahçe’ye karşı Beşiktaş’ın ikinci bölgedeki hunisi iş göremez oldu. Bobo ve Gökhan Güleç’in Beşiktaş’ın orta alanını da kapsayan hücum presinin de gücü zayıflamıştı. Fenerbahçe’nin kanat etkinliği artınca bir ara Tigana da çaresiz kaldı. Ali Güneş ve Ali Tandoğan arka arkaya, Anelka’ya önlem diye oyuna girdiler. Toraman ile beraber Beşiktaş’ın hemen hemen aynı bölgedeki oyuncu sayısı üçlemişti. Sonra Fransız hoca sakatlanan Toraman ile Sergen’i değiştirip Beşiktaş’ın ofansif gücünü dengelemeyi denedi.Tümer-Sergen ikilisi ile sahanın en çalışkan iki ismi Beşiktaş forveti yeni bir formatla bu bölümden sonrasını kurtarmaya çalışacaktı. Ama Beşiktaş yorulmuştu. İmdadına önce Alex’in sakatlığı, sonra da Aurelio’nun oyundan eksilmesi yetişti. Perdeyi açan Tümer de finale noktayı koyan isim oldu. Ama Fenerbahçe’nin ikinci yarı ile uzatmanın ilk yarısındaki etkili oyunuyla bulduğu gollerde Beşiktaş savunması Koray ve Gökhan’ın olağanüstü direnci ile beraberlikte tutunabildi. 5 gol de skorboard tarafındaki kaleye oldu. Bu da değişik bir açıdan rüzgarı arkasına alanın biraz daha avantajlı konuma geçtiği şeklinde yorumlanabilir.
‘’Beşiktaş tek forvet oynamalı‘’
Bu noktada Beşiktaş’ın karşısına bir anlamda, “Ülkenin bileği bükülmez takımı” kimliği ile çıkacak. Gerçekte de hem oyuncu kalitesi hem de oturmuş kurgusuyla Sarı-Lacivertliler’in gücünü tartışmak yersiz olsa da, bizce yine de Beşiktaş’ın Galatasaray ve Trabzon’a göre takımsal avantajları daha fazla.Yalnız Tigana’nın son haftalarda belli oranda klasikleştirdiği takım düzenine yarın gece bir mola vermesi gerek. Fenerbahçe’nin en güçlü bölgesi, orta alanına önlem almak zorunda Fransız hoca... Bu paralelde her ne kadar Alex’in becerisi tehlike olarak öne çıksa da, durum farklı...Tigana, öncelikle çift forvet düzenini bozmak zorunda. Bobo, hücumda yalnız oynarsa, yeterli olur. Arkasında da Tümer sonra da Sergen, serbest olarak düşünülebilir. Bu şekilde ek bir takviye ile Beşiktaş’ın dörtlü orta alanına; Tuncay, Appiah ve Ümit Özat’ın kulvarlarını tıkayacak şekilde yerleşim sağlanabilir...Beşiktaş’ın kazanabilmesi için defansının aşırı yük taşımaması gerek. Bu noktada Nobre’nin olmayışı, Siyah-Beyazlılar için en önemli avantaj. Orta alanı gerekli savunma desteğini sağlarsa, Beşiktaş kupa için eşit şansa ulaşır.Tigana yorumları için erkenTigana’nın teknik direktörlüğünün şu aşamada tartışılır olmaya başlaması, Beşiktaş’ın içinde bulunduğu ortam ve daha önemlisi, oyuncu kadrosunun geldiği nokta dikkate alındığında, çok haksız ve erken bir değerlendirme...Rıza Çalımbay işbaşı yaptıktan sonra yarım devrede Beşiktaş’ın elde ettiği üstün performans, Rıza hocaya önündeki sezon için önemli ölçüde bir güven ortamı yaratmıştı... Sonrasında büyük bir çoğunluk olarak yanıldığımızı gördük. “Kendi iradesi dışında oluşan toplama bir takımın başına geçtikten sonra, elde ettiği başarı buysa; dizginleri ele aldığında, mutlaka daha iyisi olacaktır” şeklindeki öngörülerimizin tamamen aksi yaşandı.Rıza hocanın bu seyri, başarısızlıkla noktalansa da, futbolun doğru mantığı bir teknik direktörün minimum yüzde 75 oranında takıma hakim olmasını işaret eder. Hele ki, yeniden kurulma aşamasında bir takım ortamı varsa, bu yapılanlar ve oyuncu transferinde teknik direktör tasarrufları daha da ciddi önem kazanır.Bu sezon Beşiktaş kadrosu, tükeniş olarak daha da belirgenleştiğine ve önemli bir çoğunlukla yolların ayrılacağı kesinlik kazandığına göre; Tigana’yı 30 puan kaybetmiş bir teknik direktör gözüyle değerlendirip, gelecek sezona ait yorumlar yapmak son derece yanıltıcı olur. Yeni sezondaki transferler ve takım şekillenip, belli bir zaman geçmeden (ki en erken bu da, önümüzdeki sezonun ilk yarı bitimi demek) Tigana hakkında noktalı cümleler kullanmak, gerçekçi olmaz. Fortis Türkiye Kupası’nı kaybetmek de buna dahil...