Arama

Popüler aramalar

‘’Delgado uçurur!‘’

Nobre, Runje, Delgado, Serdar, Baki, Fahri, Burak ve en nihayetinde de Bobo... Ligin transfer şampiyonu Beşiktaş'ta halen eksik bölge var mı?- Unutulmasın ki, Beşiktaş geçen yılın abartılı şişik kadrosundan önemli sayılacak bir boşaltma yaptı. Bu yüzden yeni bir kurulum amacı taşıyan transfer harekâtında şu an için 8'i bulan transferlerin sayısal olarak kabarık gözükmesi doğal bir durum. Ve bu yılki transfer stratejisinin, Demirören Yönetimi'nin geçmiş iki yıldakine benzetilmesi yanlış.Tabii ki, yeni bir takım kurma aşamasında bir çırpıda bütün planı hayata geçirmek zor. Bu yüzden hâlâ eksiği var Siyah-Beyazlılar'ın... Başından beri savunduğum, defansa eklenmesi gereken, kaliteli ve tandemi bilen bir stoper, benim adıma en önemli eksik... Ama Tigana, savunmaya ait bu gerekli takviyeyi nedense pek önemsemiyor. Ayrıca arayışları sürdürülen sol kanat oyuncusu da geri kalan transferin gereklerinden...Sağ düzelir, ama sol asla....* Le Mans, U 19 Milli Takımı ve Shakthar Donetsk maçlarını ölçü alırsak, Beşiktaş'ın oyun sisteminde gördüğünüz artılar ve eksiler neler?- Tigana'nın kafasındaki oyun düzeni yeni değil... Geçen yıl da hiç tanımadığı Beşiktaş kadrosunu kısa bir süre içinde 4-3-1-2 gibi oynattı. Bu yıl da farklı düşünmüyor gibi... Savunma yine 4'lü, hücum da çift forvetli... Sergen ve Tümer'in dönüşümlü paylaştığı forvet arkasını Delgado dolduracak. Onun arkasındaki üçlüde de şu an göbekte Kleberson, sağda Burak, solda İbrahim Üzülmez deneniyor. Bu düzenin sıkıntısı yok mu? Bize göre var...Bu sıkıntı da orta alanın kenarlarındaki üretim zorluğunda. Oturtulmaya çalışılan onbirde Burak ve İbrahim Üzülmez'in çizgiye inip orta kesmesi gerekiyor. Şu an için bu işleyişin sağlıklı olduğunu söylemek çok zor. Kaldı ki, Nobre gibi bir santrfor da transfer edildiğine göre, böylesine bir servis eksikliği, Brezilyalı oyuncuyu vasıfsız bırakır. Burak veya Serdar'ın zamanla olgunlaşıp sağ kanadın hareketlenmesi beklenebilir. Ama soldaki ofansif tercih için transferin kesin şart olduğu kanaatindeyiz.Hem klas hem de hızlı!* Sergen Yalçın, Tümer Metin gibi generallerle yollar ayrıldı. Onların yerine Delgado alındı. Arjantinli, Beşiktaş'ın generali olabilir mi?- Kimse bu yeni oluşumda Sergen veya Tümer tipinde bize özel karizmatik bir lider beklemesin. İlla ki, bu tarz bir oyuncunun varlığı sürekli gündem oluşturacaksa, bize göre oyun yönetmenliğini bu yeni ekipte Kleberson üstlenecek gibi.Delgado'ya gelince... Beşiktaş enteresan bir tercihte bulunmuş. Nobre için nasıl 'Arjantin görünümlü bir Brezilyalı' yakıştırması yaptıysam, Delgado için de 'Brezilya görünümlü bir Arjantinli' benzetmesini rahatlıkla yapabilirim. Çok klas ve çok hızlı düşünen bir futbolcu... İsteyeni her talebinde kaleciyle karşı karşıya bırakabilir. Yalnız biraz narin yapılı ve şu an fiziki olarak hazır değil. Mücadele yönünü güçlendirirse İnönü Stadı'nı 15 günde bir şenlik alanına dönüştürebilir.Gençler, Tigana gibi olun* Tigana, Almanya kampına da toplam 7 genç dahil ediyor. Fransız'ın altyapıya bakışını değerlendirir misiniz?- Tigana'nın belki de en çok sempati toplayan tasarrufu, gençlere verdiği önem... Fransa kampına altyapıdan dahil ettiği oyuncuların sayısal fazlalığı dikkat çekiciydi. Şu sıralar U19 Ulusal ekipte yer alan bir kısım oyunculara rağmen Almanya kampına yine gençlerden kontenjan ayırması, fazla sayıda genç transfere rağmen Beşiktaş'ın altyapı varlığını da ciddi biçimde gözettiğini kanıtlıyor. Aynı hassaslığı Siyah-Beyazlı genç oyuncular da gösterirse kendileri adına kazançlı çıkacakları kesin...

22 Temmuz 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Uğurlar ola emekçi...‘’

Futbolcu kimliğinde iş ahlakı ile forma özverisini üst düzeyde buluşturan istisna oyunculardandı Tayfur. Tabiri yerindeyse, her çıktığı maçın, canını dişine takan oyuncusuydu. Bu yüzdendir ki, çalıştığı onca teknik direktörlerin bütün onbirlerinde yeri hep banko oldu. Kariyeri boyunca, ne kulübü, ne de teknik direktörleri ile sorun yaşamamış ender simalardan biri olarak tarihe yazılması gerekecek. Dileriz, arkasında kendisini örnek alacak bir azınlık bırakmış olsun... Güle güle kaptan... Gerçek sporsever seni unutmayacaktır...Yenilenen BeşiktaşHer şeyden önce taze bir heves, yeni bir heyecan içinde buluşmuş Beşiktaş’ı görmek keyif verici. Bu yıl en azından dinamik ve hırslı bir takım izleyeceğiz. Bütünleştiricilikte takımın yeni patronluğuna Kleberson’un soyunduğunu gördük. Tigana’nın şu an için gençlerden en çok Burak’a prim tanıdığı da açık. Attığı enfes gol bir yana, çalışkanlığı ile de, formanın kalıcı sahibi olma peşinde Burak. En çok merak edilen Delgado, klası adına yeterli mesajı verdi. Ancak fizik olarak henüz çok eksik. En önemli kazanç diye gördüğümüz Nobre ise mevcut düzende organize edilmeye çalışılan hücum şekliyle verimli olmaz. İkinci yarıdaki değişikliklerde Ali Tandoğan ve İbrahim Akın’ın oyuna girmesinin ardından, Nobre’nin ceza alanındaki hareket katsayısının nasıl arttığını bizim gibi Tigana da gördü. Beşiktaş’ın ofansif anlayışta nasıl sonuca gidebileceği, bu kenar ataklarının devreye girmesi sonucunda daha iyi anlaşıldı.Siyah-Beyazlılar’ın arayışlarını sürdürdüğü bir sol kanat oyuncusunun gerekliliği kadar, yenilen 2 golde de görüldüğü gibi transferini hiç düşünmediği bir savunma oyuncusuna da ihtiyacının olduğu çok açık seyretti. Umarız, savunmaya düşünülmeyen bu takviye, ileride son pişmanlık olarak Kartal’ın başını ağrıtmaz.

19 Temmuz 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bobo'yu bırak savunmaya bak‘’

Başından beri süren arayışlarda ne hikmetse savunmaya yönelik bir oyuncu hiç düşünülmedi. Yeni bir takım oluşumu adına bugüne dek doğru gelişen çalışmalarda, bu bir handikap sayılır bizce...Bobo, başından beri takımda kalmasını istediğim bir oyuncu idi. Zira Beşiktaş’ın ‘ümit takımı hüviyetinde’ bir ekip kuracağı eğilimleri yüksekti. Nobre ile Delgado’nun transferleri, bu konumu değiştirdi. Ve Siyah-Beyazlılar’ın yine iddialı ve yarışmacı yönde seyredeceğini işaretlemiş oldu.Kaldı ki, genç Burak da forvete transfer olarak eklendiğine göre, artık Bobo ile yabancı kontenjanını gereksiz olarak kısıtlamak acaba doğru bir düşünce mi olacak?Bobo’nun transferi gerçekleşirse, Gökhan ile Burak’ın önü daha fazla tıkanacak. Bu, bir rekabet düşüncesi ise, doğal olarak yerliler bir adım geridedir her zaman...O zaman Beşiktaş’ın titizlikle ve iddialı bir biçimde bünyesine katarak geliştirmek istediği bu gençlerin ileriye dönüklüğü zedelenmeyecek mi?Nobre, Gökhan, Burak ve hatta İbrahim Akın’la yeterli bir forvet birikimi oluştu bize göre... Hatta gençler için yeterli sayılabilecek rekabet ortamı da...Bu noktada son tercihin, savunmaya dönük bir oyuncudan yana seyretmesi gerçekleşirse, Beşiktaş’ı tüm transfer çalışmalarının büyütecinde ‘doğruya en yakını yaptı’ diye değerlendirebiliriz.Güncel futbolun koşullarına göre özellikle de yeni bir takım kurma aşamasında savunma kurgusu bu işin temeli...Yanlış anlaşılmasın; bunu söylerken bütün hava toplarını alacak, hiç kimseden çalım yemeyecek bir ‘süperman’in gerekliliğinden bahsetmiyorum.Savunma, bir düzen demek... Yeni bir takımın oluşmasında en başta gözetilecek ve en önde örgütlenmesi gereken bölge demek...Siyah-Beyazlılar’ın defans birikiminde oyunculuk değeri yüksek ve takıma uzun süre hizmet edebilecek çapta oyuncular varolabilir. Ancak şu anda en geriyi, bahsettiğim şekilde örgütleyecek bir lider yok.Geçen yıl izlediğimiz ‘Tigana’nın takımı’ ligin geriden oyun kurmada en çok zorlanan ekibi idi. Bu durumu da gözettiğini varsayarak, Fransız teknik adamın, bu yönde hâlâ hiç bir arayışının olmaması, şaşırtıyor bizi...

04 Temmuz 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Üç Latin sentezi‘’

Hepimiz biliyoruz ki futbolda Güney Amerika demek, incelik ve estetik demek. İnce düşünüp, süslü hareket etmek demek. Arjantinli biraz farklı. Düşüncede yine incelik hakim olsa da, eylem de hız ve sertlik var. Brezilyalı oynarken, oya işliyor adeta, onları izlemek biraz da resim sergisi gezmek gibi. Gördüğünüz tablolar birbirinden şaheser ve mest ediyor. Ama sergi gezerken, kimsenin nabzı yükselmez. Oysa futbolun ruhu, heyecandır, adrenalindir. Oynarken sizi izleyenler, en çok maceraperest yönünüzü merak ederek izler. Hızlı ve seri davranmanızı yeğler. Savunma anında sert, hücum anında süratli olduğunuzda ancak o zaman tribünleri de sahanın içine çekebilirsiniz. Herşeyin planlandığı gibi bitmesi (Brezilya gibi) belki güven ve gurur verebilir ancak asla kalp atışlarınızı hızlandırmaz. Oysa sonunu bilmediğiniz ancak iyi kovaladığınız bir oyuna, ne kadar gerçekçi aktör olabiliyorsanız bu oyunun büyüsünü de o ölçüde canlı tutarsınız. Artık önümüzdeki televizyonlardan dünyanın bütün liglerini izleyebiliyoruz. Bir de tribünlere bakın bakalım o maçları izlerken. Arjantin ve İngiltere tribünleri diğerlerinden neden farklı acaba?Tigana yeni bir Beşiktaş kurarken, böyle bir sentez düşündü mü bilemem ama hazır Siyah-Beyazlılar’ın iki yabancı oyuncu kontenjanı açıkken, eşit ağırlıklı Brezilya-Arjantin karmalı bir oluşum belki de bize de bir nebze futbol heyecanı ile istediğini buluşturan deneme anlamında yeni bir tasarım sunabilir.İbrahim Akın’lanırsaBiz şimdiden uyaralım da, sonra ipler kopunca kulüpleri acımazca “vefasız” veya “kıymetini bilemedi” şeklinde yargılamasınlar. Beşiktaş, bünyesinde alışılagelmemiş bir temizliğe imza atarken, dışlanmayı hak ettiği taktirde bir oyuncusuna yeni bir fırsat daha tanıdı, onu sahiplendi. Sözleşmesini uzatmakla doğrusunu yaptı.Geldiği günden bu yana hakkında tek olumlu yazı yazmama fırsat bırakmadığı halde oyunculuk değerini hala saklı tuttuğum bir oyuncu İbrahim Akın. Çünkü, futbolculuk açısından üst düzey özellikleri var. Geldiği günden bu yana kendine ihanet edercesine bu yeteneklerini geriye itti. Artık kafayı değiştirmesi için son fırsatı yoksa tren kaçacak. Hazır Tigana’nın kendisi için ciddi bir sabırla umutları tüketmemesinin şansını da kullanarak Kleberson, Delgado ve Nobreli takıma banko kapağı atarsa hiç umursamadığı yeteneklerini sergilemenin tadına varacak. Ve bu hiç yaşamadığı bir tad olacak. Aksi halde evet aksi halde maalesef Beşiktaş yine vefasızlıkla suçlanacak.

30 Haziran 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş “Lyon” niyetine‘’

O halde şimdiden “bu takım aşırı tecrübesiz” bir profile büründü türünden bakmak doğru değil. Şu ana kadar ciddiye alınması gereken tek nokta, takımda çok sağlıklı bir temizliğin yapıldığıdır. Ancak işlem henüz tamamlanmamıştır. Beşiktaş, gençleştirme hareketi ile yeniden yapılanma boyutunun temel adımlarını atmıştır sadece. Ama işin yarışma tarafının da mutlak bir zorunluluk olduğunu bilincindedir. Bundan sonra yapacağı transferlerde de bu eksiğini giderme adına hareket edecektir. Yine, “geleceğe dönüklük” politikasından vazgeçmeden.İdeal bir futbol takımına kavuşmanın yolu geleceğe dönük bir yapı kurmaktır. Bu noktada Tigana’nın bugünkü mimarisi ile üç yıl önceki Lucescu yapılandırmasını birbirine karıştırmamak lazım. Zira amaçlar farklı. Lucescu o yılın sonunda gelecek bir şampiyonluk için hedeflendirilmişti. Tigana’dan bir “Lyon” kurması isteniyor. Bu sezon olmasa bile önündeki yıllarda sürekli zirveyi kovalayacak, bunun yanısıra, Avrupa platformunda da gelişmeye açık bir ekip modeli. Bir başka boyutunda ise Fatih Terim’e elden geldiğince doğru işlenmiş yeni bir jenerasyon potansiyeli. Bütün bu amaçlar doğrultusunda yıllardan sonra Siyah-Beyazlı camia, ciddi bir başlangıcın arefesinde. Artık kayan yıldızlarının dramı konu edilerek kafası daha fazla meşgul edilmemeli. Hele Zidane’ın Fransa Milli Takımı’nın başında çektiği eziyeti gördükten sonra... Onun yerine, dileyelim ki, Tigana başarılı olsun. Biz de bir yandan Dünya Kupası’nı ağzımız suyu akarak izlerken, diğer yandan da iç çekmeyelim. En azından 2010’a giderken de, bir Arjantin, Hollanda, ya da İspanya elbisesi giyelim.

20 Haziran 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onlar ve biz‘’

Fransa Ulusal Takımı Teknik Direktörü, Anelka’yı kadroya çağırmadığında, bizdeki şaşkınlık neredeyse Fransa’yı bile aşmış gibiydi. Cisse’nin sakatlanması ortaya çıkardı ki, meğer Govou da yokmuş bu kadroda.Kim di Govou?Lyon ile ülkesinde üst üste 4. kez şampiyonluğu yaşayan, aynı anda Şampiyonlar Ligi’nde yarı finale yükselen takımında hayli payı olan bir futbolcu... Ancak Cisse sakatlanınca sıra ona gelmişti. Demek ki, oyuncuların form düzeyleri ve sayısallıkları ne kadar fazla olursa olsun, aynı görev özelliklerini barındıran oyuncuların ailece ulusal takım kadrosunda bulunmaları diye bir zorunluluk yokmuş.Kadrolar da takım mantığı gözetilerek oluşuyormuş.Çok formda ya da yetenekli olsalar da, üst düzey yıldız oyuncular dahi tercih kontenjanına takılıyormuş.Peki, kısa bir süre önce, bizim ulusal takımımız yeni bir kurulumun başlangıcı doğrultusundaki hazırlık maçlarında nasıl çıktı karşımıza?Bırakın total kadroyu, bazı maçların ilk onbirlerinde ben bir ara Tuncay, Necati, Nihat, Gökdeniz, Halil, Fatih Tekke ve Nuri Şahin’i aynı anda oynayabildiği bir düzenin arayışına şahit oldum.Sonra da Fatih Terim’in geleceğe dönük Türk Milli Takımı’na ait mesajlarını dinledim. Vardır bir bildiği herhalde Fatih hocanın diye düşündüm. Kimbilir, iki yıl sonra belki de Dünya Futbolu sürekli gol adamlarının egemenliğinde kurulan takımlardan oluşacaktı. Ve Fatih hoca da şimdiden görmüş olabilirdi!Bir de benim için hâlâ Dünya’nın bir numaralı santrforu Van Basten’in Seedorf’u kadroya çağırmadığı için kendisine yöneltilen eleştirilere verdiği yanıt kafama takıldı: “Beyler, benim için Seedorf büyük futbolcu değil. Artık sadece büyük bir isimdir” diyordu. Aniden Beşiktaş’taki büyük çoğunluğun Tümer ve Sergen gidince nasıl ağıt yaktıklarını düşündüm. Bu iki lider vasıflı yıldız oyuncunun kaybından dolayı Beşiktaş’ın gelecekte işinin çok zor olacağını düşünenler, bu iki oyuncunun varlığında son iki sezonun kaybını nedense hiç umursamamışlardı.

13 Haziran 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yine aynı filmi vizyona koymayın‘’

Ligin üçüncü haftasında Ankara’daki Gençlerbirliği maçında patlak verdi Ailton-Rıza hoca kapışması. Daha önemlisi ise kavganın perde arkası gibi duran ‘Erdil Arpacı öfkesi’ gizlenememişti. Ve Beşiktaş’ın erken kapattığını söylediğimiz geçen sezondaki sonunun başlangıcına, Başkent’teki bu kavga damga vurmuştu.Kleberson ve Ailton, yönetim kanadının transfer kontenjanından seçilenlerdi. Ne yazık ki, Beşiktaş Yönetimi, teknik direktöre danışmadan böyle bir hakkının saklı olduğunu sanıyordu. Sonuçlarını hep beraber izledik. Toplam faturada Çalımbay kadar Erdil Arpacı ile Kıvanç Oktay’ın da yeteri kadar pay sahibi olduğunu anlayanlar anladı.Gelelim bugüne...Beşiktaş’ın son iki yıldaki transferlerini yöneten Kıvanç Oktay geri plana çekildi. Şimdi benzer rolde Murat Aksu’yu izliyoruz. Şu ana kadar yapılan transferlerin ‘Tigana imzalı’ olduğu kesin olsa da bundan sonra hedeflenen yabancılar için geçen yıl izlenen yolun izlenmeyeceği açık değil. Eğer Aksu da kendi bildiğini okuyacak; yani, “Takıma transfer faslı bitti. Şimdi sırada tribüne transferler var” zihniyeti sürecekse, Beşiktaş bu dönemini de geçmiş iki sezonda olduğu gibi yine erken kaybeder. Üstelik bu yıl çok ciddi bir atılım gibi gözüken ‘Gençleştirme Devrimi’ne de gençlere de yazık olur.“Bir santrfor, bir playmaker, bir de sol kanat için yabancı transferlerimiz var” diyor Murat Aksu. Bizim burnumuza da en az iki tanesinin tribünleri ayağa kaldıracak nitelikte arayışlar olduğu kokusu geliyor. Tabii, yine onlara göre.Hemen şu hatırlatmayı yapalım. Serdar Bilgili Yönetimi, Scala ile işbaşı yaparken, Nouma’yı 700 bin Dolar fark yüzünden Hooijdonk’a tercih etmişti. Bu farkın (Sporcu kimliği ve profesyonellik) nasıl seyrettiği Fenerbahçe ve Beşiktaş saflarında yeterince net göründü. Benzer yaklaşımlar Beşiktaş için aynı şekilde çıkmaz sokaktır. Kaldı ki, bahsedilen santrfor, playmaker ve sol kanattan çok önce Beşiktaş’ın savunma göbeğine kaliteli bir stoper gereksinimi vardır ve Tigana’nın defansına bu takviyeye olan ihtiyacını belirtmemiş olması neredeyse imkansızdır.

06 Haziran 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tümer Metin, Fener'e gitse...‘’

Hem önemli bir yıldızımızdan mahrum kalacağız hem de rakibimizin yaptığı misilleme ile Nobre’nin golüne karşılık Tümer eşitliği sağlayacak. Ne yapalım, hazır askerlikle ilgili yönetmelik büyük olasılıkla değişeceğine göre, Tümer’in parasını da artırarak bu yıldızımızı hem elde tutalım hem de en önemli rakibimize koz vermemiş olalım...”İşte hâlâ bu bakış açısı hakimse, o zaman büyük kulüp yöneticisi olup olmadığınız çok sorgulanır.Bizde kimi oyuncular şu veya bu şekilde kendilerini ‘asla vazgeçilemez’ statüsüne eriştirebiliyorlar. ‘Önemli koz’ mertebesini elde ettikten sonra da, transfer dönemlerinde işin ‘fiyat yükseltme faslı’ devreye girer. Bunun yöntemleri de bellidir:‘Git, ezeli rakiplerle temasa geç, kendi yönetimini köşeye sıkıştır. Bu şekilde istediğinin fazlasını alarak amacına ulaş. Bunu başardığında da sadece ‘maddi’ değil ‘fors’ olarak da iki kat fazla kazanımın olsun. Sonrasında ise artık senin burnundan kıl bile alamazlar. Böylelikle de takım içinde iktidarını perçinlersin...’Her şeyden evvel Tümer, ne kadar ciddi bir kozdur, bunu düşünmek lazım. Lucescu’dan, hatta öncesinde Daum’dan Tigana’ya kadar hangi teknik direktörün bankosu olmuştur?Sezonluk performansta devamlılığı nedir? İyi araştırmak lazım.Ayrıca takım içi ilişkileri de önemli tabii. Hatta başa koymak gerekir. Tigana bunları çok yerinde tespit etti ve yönetime, “Tümer’in sözleşmesini maç başı olarak değiştirmeye yanaşması halinde kalmasını onaylarım” dedi.Tigana kendinden başka patron istemiyor ve Beşiktaş’ın geçen 3-4 yılında takımsal kimlikteki zayıflığının nedenlerinde patron-oyuncu fazlalığının çok önemli bir faktör olduğunun da altını çizmiş durumda. Beşiktaş Yönetimi’nin endişeleri çok yersiz. Yeni bir yapılanmayı düşünen zihniyet, bu konuda gerçekten ciddiyse endişeyle değil akılla işbaşı yapmalı.Ezeli rekabete gelince... Bu da elbette çok önemli. Üç büyükleri yaşatan bu, ‘en güçlü iç dinamiklik’ gayet tabii ki korunmalı. Ama dediğimiz gibi yine akılla ve biraz görgüyle.Ben olsam; Tümer’in Galatasaray’ı yokladıktan sonra şimdi de Fener ile söz edilen ciddi flörtünden endişe etmem, yerine umut dolu olurum. Zira, eğer gelecek sene şampiyonluğa oynayacaksam ve bu yarışta da en büyük rakibim Fenerbahçe olacaksa; Alex, Anelka ve Tümer’in banko oynayacağı bu takım, beni ‘kıs kıs’ heyecanlandırır.Üstüne üstlük param da, takım huzurum da cebime kâr kalır.

30 Mayıs 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI