MENÜ

Cordoba mı, Necati mi?

Abone Ol Google News
Haberin Devamı

'Cordoba profili' kafaları karıştırıyor sürekli... Geçen yıl 4-3'lük Fenerbahçe maçında kornere yakın yerde sebebiyet verdiği penaltı ve son maçta İliç'e yine benzer şekildeki müdahalesi ile hakeme penaltı çalmaktan başka seçenek bırakmayan kaleci duruşudur, asıl mesele... Bu duruş içinde kesinlikle kasıt olmadığını varsaysak da, hamlık ve bilgisizlik vardır, diye rahatça konuşabiliriz. Hem de tartışılmayacak bilgelikte bir kaleci kimliğine rağmen... Varsayalım, antrenmanda Hasan Kabze, şut çalışmasında... Son golü attığı yerden üst üste 20 tane önüne top yuvarlasın Stumpff, 20 vuruş yapsın, acaba kaç tanesi o şekilde gol olacak? Ya da, nasıl bir mükemmellikte oyuncu topluluğu düşünebiliyorsunuz ki, Galatasaray'ın galibiyetine yol açacak bir pozisyon senaryosunu, aslına uygun olsun diye, oyunun son 15 saniyesi üzerine tasarlayacak... Bir de madalyonun diğer yüzünü çevirelim... Varsayın ki, Necati Ateş, Beşiktaşlı bir oyuncuyu canlandırıyordu... Kaleciyi geçip, boş kaleye atamadığı pozisyon ile kaçırdığı penaltı, Beşiktaş adına kaybedilen şanslar olsaydı... (Beşiktaş'ın bilerek değerlendirmediği önemli fırsatlar da olabilirmiş, değil mi...) Muzurca düşünürsek, bu durumda aslında şaibeli ismin de Necati olduğu ortaya çıkmıyor mu! Varın şimdi siz düşünün; ortalık nasıl bir yangından kurtulmuş... Ancak şunu da asla unutmayın, Hasan Kabze ile gelen son saniye golü, Galatasaray'ın sezon boyu sergilediği olağanüstü mücadele ruhunun belki de son ödülüdür. Tümer yeniden gündemde Beşiktaş'tan ayrılacağı hemen hemen kesinlik kazanmışken, üst üste iki derbideki yüksek performansının ardından gündemin başına yine Tümer oturdu. Ve 'ne yapıp yapıp, kalmalı' türünden tartışmalar yeniden başladı. Birşeyi kaçırıyoruz; 'yıldız' diye nitelendirdiğimiz oyuncuların yüksek egoları... Bireysel güç üstüne inşaa edilmiş ve bu tekil kudrete bağımlı hale gelmiş takımların, bütün sezon performansları iyi analiz edilirse, takımsal başarıdaki eksikliğin önemli sebebinde, bireye dayalı olmanın izleri, net anlaşılabilir... Tümer tarzı oyuncular, maçlık oyunculardır. Asla sezon aktörleri olamazlar. Önemi yüksek maçlarda hayli öne çıkabilirler... Çünkü ne denli güçlü bir yetenek olduklarını gösterme zamanıdır... Robin Hood duyguları debreşir, artık onları maçın tek kahramanı ilan edilmekten başka hiç bir şey tatmin etmez... Böyle oyuncularla maçları kazanabilirsiniz. Ancak onların patronluğunda takım kuramazsınız. Beşiktaş'ta da artık bireysel güce dayalı takım kurma zamanı geride kalmıştır. Aksi halde aynı sıradanlık sürecektir...

YORUM YAZ