Arama

Popüler aramalar

‘’Farkı forvet önledi‘’

Bunda büyük pay Kleberson’undu. Aşırı top kayıpları ile Beşiktaş orta alanı yine verimsizdi, Tümer de son derece isteksiz. Bu durumda yükün fazlası yine her zamanki gibi savunmanın üstüne kalıyordu. Haftalardır Tigana’nın da çok şikayetçi olduğu Beşiktaş defansı bu kez formdaydı. Özellikle de Koray hamle üstünlüğündeki liderliği ile savunmayı toparlayan isimdi. Cordoba da yerinde çıkışları ile önemli tehlikeleri önledi. Beşiktaş savunması ne kadar gününde ise forveti de o kadar kötü ve laubali oynadı. Özellikle de Bobo ve Gökhan’ın gayrı ciddi tutumları çok açık farka gidecek bir maçı önledi. Ersun Yanal’ın ikinci yarı ofansına verdiği ağırlık Beşiktaş’a müthiş boş alanlar bıraktı ve bu alanları çok rahat bir biçimde kullanması gereken Sergen’de tam zamamında oyunda idi. Ne onun final paslarındaki becerisi yeterliydi ne de Bobo ile Gökhan’ın son vuruş kaliteleri. Sonuçta ilk yarıda atılan tek gol bol pozisyonlu maçın skorunu belirledi. İbrahim Toraman yeni yerinde hiç sırıtmadı hatta odldukça başarılı idi. Ama başta da dediğimiz gibi Koray’ın liderliğindeki savunmanın galibiyetteki belirleyiciliği daha fazla öne çıktı.

29 Nisan 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lige bak lige!‘’

Şampiyonluk için en az Fenerbahçe kadar güçlü olduğunu sanan Galatasaray alemi, derbi sonrası dönüp bir vicdan muhasebesi yaptığında; nasıl bir aldanma içinde olduğunu ancak o zaman anlıyor...Ya bir hafta önce Fenerbahçeli’yi aldatan Manisaspor maçı... Bir hafta önceki Diyarbakırspor maçının sonrasında, şaibe ile sarsılmanın ardından, ligin vasat ve çok eksik ekibi şahlanıyor, ülkenin tartışmasız en güçlü kadrosu 5’lik oluyor. Aynı Manisa, bir hafta sonra küme düşmeme mücadelesi veren Ankaraspor’a üç golle boyun eğiyor.Ligin en altı da sözüm ona; bir heyecan fırtınası...Diyarbakırspor, Samsunspor, Malatyaspor; haftalardır tek puan için meteliğe kurşun atarken, müthiş bir tesadüfle, hepsi birden kazanmaya başlıyor.Tümü kaybettiğinde sıralama ne ise, hep birden kazandıklarında da durum değişmiyor; ancak umutlar ve sevinçler tavan yapıyor. Konya’da, Kayseri’de insanlar kendi takımlarını acı acı protesto ediyor.Ülke futbolunun gelmiş-geçmiş bir numaralı kulüp başkanı İlhan Cavcav, Gençlerbirliği-Denizlispor maçı sonrası, tartışmalı hakem kararları topyekün Denizli aleyhine geliştiği halde, hakemi yerden yere vuruyor. Son 5 dakikaya 3-1 önde girmişken, Denizli’den gelen iki gol, tertemiz olduğu halde...Özetle, barbut masalarının bile şaşkın kalabileceği, kimin kimi aldattığı, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan, sözüm ona bir yarışmaya, “Vay be, ne heyecan fırtınası bir ligimiz var” diyoruz... Ve son üç haftada, daha kimbilir ne zarlar atılacak, diye bekliyoruz...Bir tek bu yıl Beşiktaş aldatmıyor galiba...İnönü’deki taraftarına gün yüzü göstermemek için, şartlanmış adeta...Neyse ki, Kupa Finali İnönü’de değil...Hay Allah, bakın biz de şaşırdık sonunda. ‘Temenni eder’ bir hal aldık, Beşiktaş adına...

25 Nisan 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lorant savunması‘’

Lig üçüncülüğü filan Beşiktaş’ın umrunda değil. Bir tek kupa finali onları enterese edecek, onun dışındaki maçları formalite olarak kabullenmişler. Dün akşamki anlayışları bunu iyiden iyiye ortaya çıkardı. Siyah-Beyazlılar’ın çok adamla kapanan ve dar alanda çabukluk kabiliyeti hayli güçlü olan Sivas savunmasını, benimsediği tarzdaki yavaşlığı ve adres gösterir nitelikteki pas kalitesi ile eksiltmesi mümkün değildi. Aynı Sivas duruşu, Sergen’in kısıtlı manevra kabiliyetini de çok çabuk engelleyici güçteydi. Bir tek Ahmed Hassan’ın çabukluğu iş çıkarabilirdi, o da özellikle ilk yarıda kendi başına oynamayı seçince bu kısıtlı avantajı yok saydı.Koraysız bir savunma girişiminde Tigana tandem deniyordu. Ama süratli hücumculara karşı bu düzenin sağlıklı işlemeyeceği görüldü. Okan girdikten sonra Beşiktaş’ın çabukluk katsayısı nispeten yükseldi ancak işin üretim tarafına yansımadı bu durum. Sivas’ın ikili mücadelelerdeki üstünlüğüne ulaşacak gücü yakalayamadı Siyah-Beyazlılar ve konuk ekibin bu üstün tarafı Beşiktaş’ın rakip cezaalanına girme şansını maç boyu engelledi. Alternatif arayışları içerisinde uzak şutlar vardı. 2-3 pozisyonda Kleberson girdi bu arayışlara. Ancak o da gününde değildi. Son ve en ciddi şans, kalecisiz kaleye karşı Gökhan’ın önüne gelendi. Onu da çıkarmayı başardı Sivas savunması... Lorant’ın ana felsefesi Beşiktaş’ın bu tarzına karşı mükemmel işleyen bir çark olarak seyretti ve bu direniş İnönü’den 3 puanı çıkarmaya yetti.

24 Nisan 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Cim Bom rakip bile olamadı!‘’

Daha üçüncü dakikadaki 40 saniye içinde önce Ayhan sonra Necati kaçırdı bu büyük avantajı. 11. dakikada Hakan Şükür’ün son hamle için gücü eksik kalınca Fenerbahçe aldı sazı eline ve golle başladı ilk yarıdaki ezip geçen üstünlüğüne. Appiah ile Nobre her karşılaştığı Galatasaray’lıyı darmadağın ediyordu. Özellikle de Nobre ile başetmek neredeyse imkansızdı tüm Galatasaray takımı adına. Sahi şampiyonluk yolundaki son güzergaha tecrübeli oyuncuları ile gireceğini açık olarak beyan eden Gerets neden bu yolun en kritik virajında yeniden gençlerine dönmüştü acaba? Ve Saidou ile Cihan gibi güvendiği isimleri orta alanı rakibe terkettiren hayalet görüntüleri Belçikalı’nın benzini kim bilir nasıl soldurmuştur. Dayanamadı sonunda bitkin Saidou, havlu attı, takımını da eksik bıraktı. Fenerbahçe için Kadıköy’de bir Galatasaray maçı daha erkenden garantiye alınmıştı. Anelka girer girmez Alex’e sağ ayağının da çok kıymetli olduğunu hatırlattı. Sonra da kendi kalitesini zerafeti ile farkı 4’e çıkartırken Fenerbahçe bu ‘gönüllerin şampiyonu’ esprisi ile artık ülke insanın duyguları ile fazla oynanmamasını çok sert hatırlatıyordu. Galatasaray’ın Fener’le karşılaşana kadar ‘müthiş rakip’ kimliği dünkü karşılaşmadan sonra yerle bir oldu. Aradaki güç farkı hayli fazlaydı ve dün gece yeterince kendini belli etti. Cüneyt Çakır’ın hakemlik şansı neyse ki yaver gitti ve bunda yine Fenerbahçe’nin katkısı büyüktü.

23 Nisan 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ahmed Hassan nereye gidiyor!‘’

Hem tek başına hem de futbolun en bayağı tarafına sarılarak. Hatta kendisini pazarlamaya o kadar kaptırmıştı ki, attığı ofsayt golün farkına varamadan gol sevinciyle sarı kart bile gördü.Mısırlı tüccardan gelelim Beşiktaş’ın en genç umuduna. Mehmet Sedef uzun bir aradan sonra tekrar forma bulunca bir kez daha alıcı gözüyle baktık. Maalesef umutlu konuşmak zor. Top rakipteyken nerede duracağını bilmiyor, top ayağındayken de aynısı. Bu gencin eksiği, keşke sadece heyecan ve tecrübesizlik diyebileceğimiz yaşına özgü yetersizlikler olsa. Maalesef öyle değil. Ancak ikinci yarı oyuna dahil olan Kenan için daha olumlu cümleleri kullanmak mümkün. Beşiktaş’ta bize göre üzerine düşülmesi gereken oyuncuların başında geliyor. Gaziantep formalite amaçlı geldiği İstanbul’da amatör bir mücadele ile sınırlı kaldı. Hatta lig için sakladığı asları sahayı maç öncesi antrenman amaçlı kullandılar. Bobo ve Gökhan’ın pür amatör ama iş disiplinine son derece sadık oyun güzellikleri, Siyah-Beyazlı tarafta en önemli görüntülerdi. Kleberson’un iş ahlakı ile Sergen’in zaman zaman depreşen oyun iştahı da bunlara eklenebilirdi. İki golle yetindi Siyah-Beyazlılar. Geri kalan fazla sayıdaki vuruşları direkler önledi.

20 Nisan 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş, adamın kursağında bırakıyor‘’

Kenarlardan düşündüğünüz hücumlarınızda, ekibinizin temposu yeterli değilse, bir başka deyişle rakip savunma, yerleşimini rahat bir biçimde sağlıyorsa, bu tip kenar ortalarından sonuç almanız da zor olur. Beşiktaş da hem yavaş oynadı hem de fazla driplingçi davrandı. Böyle olunca Bobo ve Gökhan Güleç gereken servisleri alamadı.Ahmed Hassan sol kanatta ofansa dönük görevinden hoşnut değildi, Kleberson da Hassan’ın görev bölgesine ait çabukluktan uzaktı. Üstelik Beşiktaş’ın iki kenar beki gereken destekten yoksundu.Tigana, rakibin en etkili kozlarının Ekrem ve Lazarov olduğunu öğrenmiş olmalıydı. O da titiz değildi. Üstelik son haftalarda formu düşen savunma, yeni bir düzene geçmesine karşın yine kademe becerisinden yoksundu. Siyah-Beyazlı ekibin yediği 2. gol bu yetersizliğin altını yeterince çizdi.Sergen oyuna dahil olup daha sonra Jun ve Ahmet Dursun’u takviye eden Beşiktaş, üçlü forvet düzenine geçse de değişen bir şey olmadı. Çünkü baştan beri Kartal’ın ezberine aldığı ofansif düzen bir türlü alternatif çözüm aramıyordu.Veysel çıktıktan sonra forvete yerleştirdiği Lazarov’la ise Gaziantep tam anlamıyla bir kontratak etkinliğine bürünmüştü. İki pozisyonda Cordoba’nın dışında bir 3. gole engel olacak kimse yoktu aslında, Cordoba meydan vermedi... Maçın böyle biteceği zannedilirken, tecrübesiz Barış’ın paniği takımını yaktı. Bobo bu ölümcül hata sonrasındaki penaltıyı gole çevirirken, geçen hafta Malatyaspor’dan sonra bu kez Gaziantep’in altın değerindeki üç puanı kursağında kalıyordu.Beşiktaş ise lig üçüncülüğündeki yoluna gıdım gıdım devam ediyordu.

17 Nisan 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ne kadar acı...‘’

MİNİ YORUMKartal'ın 'Üç Büyükler' içindeki ayrıcalığını yerle bir etti Başkan...İkisine de aynı mesafedeki duruşuyla tanınırdı Siyah-Beyazlı camia.Fenerbahçe ile giriştiği şampiyonluk yarışlarından az değildi, Galatasaray ile olan zirve kapışmaları... O yüzden sözde 'çalınan' şampiyonluklarında payı, Fenerbahçe'den hiç aşağıda durmuyordu Galatasaray'ın.Beşiktaş'ın şampiyonluklarında ise 'şampiyonluğumuz çalındı' diye haykıran kimse olmadı karşıda. Farkı buydu Beşiktaş'ın.O farkı sildi Başkan...Taraf oldu ve Beşiktaş tarafına büyük hasar verdi. Hem de şampiyonlukta Siyah-Beyazlı ekibin belirleyiciliği çok önem kazanmışken...En acısı da bu sözleri sarfederken, iki yıllık başkanlığının sonunda, Beşiktaş'ın bir 'Temenniler Kulübü' haline dönüştüğünü fark etmiyor olması...Bizim bildiğimiz, Beşiktaş Başkanı Beşiktaş'ın dışında kimsenin şampiyonluğuyla uzaktan yakından ilgilenmez.

15 Nisan 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çağdaş bir kandırmaca!‘’

Enstrüman marifetiyle şarkıcılığa zorlananlar gibi, topa uzun vurma kabiliyeti nedeniyle futbolcu olmaya zorlananlar da var. Ve bu zorlamalar, bugünün genç futbolcularına yaşının işi bitmeden çenesini açtırıyor.Gerçekte Çağdaş’ın cümlelerinde haklılık payı var. Böyle giderse Beşiktaş 10 yıl daha şampiyon olmayabilir. Ama gerekçesi yanlış. Sebep tribünler olmaz. Çağdaş ve benzerlerinin transferiyle ‘Beşiktaş’ın geleceğini kurduk’ diyen hayal tacirleridir asıl sorumlular. Zira taraftarı da inandırmışlardır, bu pahalı alışverişlerle yüksek bir kaliteyi sağladıklarına...İşte bir süredir tribünler bu kandırılmışlığın öfkesini kusuyor. Kendilerini aldatılmış hissediyorlar. Hırslarını da bir bir oyunculardan alıyorlar.Biz hep taraftarın tepkisini konuşuyoruz. Evet, bazen futbolcu için tribün baskısı cehennem azabı gibidir. Ancak tüm sezon oynayıp da tek bir 3 yıldızlık performansa ulaşamayan bir oyuncu da, tribün için aynı çile yüküne eşdeğer değil midir?İşin bir başka yönü daha var. Üç büyükler içinde tartışmasız en çok Beşiktaş taraftarının özlemidir, becerili oyuncu çoğunluğunda bir takım seyretmek. Bu kitleye neredeyse hiç nasip olmamıştır böylesine nezih bir topluluk. O yüzden Beşiktaşlı, formasını temsil edenin mücadele ve forma özverisi kısmına yoğunlaşmıştır. Zahmet edip o da gösterilmezse tahammül de patlar sonunda.İbrahim Üzülmez’in Beşiktaş’taki yaşama sebebini anlatmaya çalıştığım mevzuya sanırım uygun bir örnektir. Darbe alıp yere düştüğünde moraran dizine bakmadan önce saçındaki taçı düzelten oyuncu ile pek elektriği tutmaz Beşiktaşlı’nın...

11 Nisan 2006, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI