‘’Zor Sayın Cavcav zor‘’
İnsan bindiği dalı ancak böyle keser. Ne yani; her TFF Olağan Genel Kurulu, bir önerge ile ortalığı karıştırma moduna girerse, ne olur sonra Türk Futbolu ve kulüplerin hali.Eski hakemler, eski federasyon başkanları vesaire, vesaire... Biraraya gelip canları sıkıldıkça önerge verirlerse, bunun zararını Türk Futbolu ve Türk sporseveri çeker.Bu durum şunu gösterdi: TFF’nin yapısı tekrar gözden geçirilmeli.Zaten değil mi her sene... Ne her senesi! Yıllarca... İlhan Cavcav, Cemal Aydın, Celal Doğan ve İsmail Uyanık yıllarca Türk Futbolu’nun mihenk taşı olan Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’u sömürdüler. Yıllarca milyon dolarlar aldılar.Önce onların hesaplarını versinler. Sonra da havuzdan gelecek 1 milyon dolar fazla paranın keyfini sürsünler.Özhan Canaydın’a, Aziz Yıldırım’a, Atay Aktuğ’a ve sevgili Yıldırım Demirören’e seslenmiyorum. Yalvarıyorum. Sadece bu sene ve önümüzdeki sene, Kulüpler Birliği adı altında sizleri sömürmek isteyen bu kulüp başkanlarından tek bir futbolcu bile almayın.Ortak açıklama yapmışlar, ‘liglere katılmayız’ diyorlar. Katılmayın, sanki yalvaran var size. Dört büyük başkana sesleniyorum. Kendi aranızda 4 değil, 24 maç yapsanız, onlar da kendi aralarında liglerini kurduklarında oynayacakları maçlarda gelecek seyirci ve hasılatla şapkalarını önlerine koyup bir düşünürler...Öyle attığın zaman mangalda kül bırakmak yok. Konuşmak için de konuşmayacaksın. Tek kemiyle, oynayacaksın... Meydan o kadar boş değil. 14 kulüpsüz lig her zaman olur. Amatör takımlardan toplasan bile olur. Ama Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’suz lig olmaz.Fulya Dinlenme Tesisleri15 gündür Beşiktaş altyapısında düşünülen bir revizyon var. Aslında düşünülen isimler boş değil. Kulağa da hoş geliyor. Rıza hocayı bu düşüncesinden dolayı kutlarım. Necdet, Fikret, Recep, Adem, Kenan, Metin düşünülmesi gereken isimler. Onlara kimse ‘hayır’ demez, diyemez. Altyapıya renk ve heyecan getirirler.Ancak bir sıkıntı var ki, asıl konu da bu. 10 tane yeni hoca var. 14 tane de mevcut. Bir de Haluk Özgerçek kardeşimiz, idari menacer olarak düşünülüyor. Yani 30 kişilik altyapı teknik ve idari kadrosu mevcut oldu. Teker teker baktığımızda, bu isimlerin hiçbirine ‘hayır’ diyemiyoruz. Ama dönüp öbür taraftan kulübün mali portresini gözönünde bulundurduğumuzda, çok sıkıntı yaşanacaktır.Örnek Necmi Mutlu, Mete Bozkurt, Hakan Yurtvermez ve dün de eski kaleci Adem İbrahimoğlu... Toplam 10 tane kaleci var, 4 tane de hoca. İşte burada şikayetimiz var. Yani bana göre yılda 300 milyar Lira kulübe yeni bir yük. Fulya’daki Şan Ökten Tesisleri’nin yanındaki binanın maliyeti, artı Fulya’daki normal çimin suni çime dönüştürülmesi 250-300 milyar civarında. Bu işler için para aranırken böyle bir operasyon ne derece sağlıklı olur, onu da size bırakıyorum.Çözüm mü? Ortak bir menfaat var. O da Beşiktaş altyapısının daha sağlıklı bir hale gelmesi. Rıza hocayı tebrik ediyoruz. Yeni hocalara hiç kimse bir şey demiyor. Ancak arada seçimini yapmalı. En az 10-12 tane hocanın sözleşmesini feshetmeli. Çünkü başka türlü bu işler düzelmez. Yoksa ne olur biliyor musunuz?Yukarıda söylediğim gibi; Beşiktaş, Fulya, Şan Ökten Dinlenme Tesisleri olur. İnşallah hayırlı olur.
‘’Demirören de gitsin!‘’
Son bir aydır Beşiktaşlılar, Demirören Yönetimi’ni topa tutmakta, gitmesi yönünde her platformda konuşmaktalar. Şimdi onlara sesleniyorum...Tribünün bir kısmını dolduran ama Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar... Bağırma özgürlüğü olan, Beşiktaş rozetli ama Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar... Sadece sahadaki takımın derecesine bakıp, kulübün yönetimini şampiyonluklarla ölçüp başka taraflarını göremeyen, Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar...Demirören gitsin... Peki de kimi getireceksiniz?Ben ve benim gibiler, 1980’de fiyasko ile sonuçlanan ‘Bir kibrit yak’ projesi dönemini yaşayanlardanız. O sıkıntılı günlerde, şimdiye kadar hiç bir başkanın, yönetim kurulu üyesinin elini cebine atmadığı ortamlarda, ‘Bir kibrit yak’ın bile çare olmadığı zamanlarda, ‘Demirören ailesi’ kulübü kapısına kilit vurulmaktan kurtarmıştır.Sarıyer olmadık çünkü...O günlerde Rıza Kumruoğlu ve Demirören ailesi ellerini ceplerine atmasa, bugün Beşiktaş’ın, İstanbulspor veya Sarıyer’den bir farkı kalmazdı. Çünkü Galatasaray veya Fenerbahçe’deki dayanışma, maalesef Beşiktaş’ta yoktu.Yıldırım Demirören’e seçimde oy vermedim; ancak Atıf Keçeci, yazısında benim için ‘Her dönem başkanlara yakın’ demiş.Doğrudur...Bu benim şahıslara değil, başkanlık makamına saygımdan kaynaklanmaktadır. Seçim biter ve ortak bir menfaat kalır geride: Beşiktaş’ın menfaatleri...Bizler, Beşiktaş için parasını harcayan ender yöneticilerdendik. Üstelik babamızdan dayak da yerdik! Ama hiç bir zaman şikayetçi olmadık. Daha doğrusu, neticeler bizi hiç ilgilendirmiyordu. Camiada yanlış yapanlar, kulübü hatalı yönetenler olursa, bizzat kendilerine söyler, Beşiktaş terbiyesi olarak, ‘Pazar yerlerinde’ dedikodu yapmazdık. Hizmet için olan, zamanını ve parasını harcayan her kişiyi alkışlayalım, destekleyelim. Şevklerini hiç kırmayalım. Bu, Beşiktaş’ın zararına değil, faydasınadır.‘Derya kuzusu’ bunlar!Beşiktaş, lig ve Avrupa yarışından kopmadan önce, sezon ortasında, sporcuların ağzından yönetime yollamalar vardı: “Siyah-Beyaz renkleri sezon sonunda gönlümden ve sırtımdan çıkarıyorum.” Bu düşünceler içinde olmayan Ahmet Yıldırım’ı ise bunun dışında tutuyorum. O gün konuşanlar, ne derece delilik ve çılgınlık içinde olduklarını bugünlerde anlamışlardır!O dönemde menacerler tarafından ‘derya kuzusu’ olarak gösterilen bu oyunculara, ne hikmetse bugünlerde kimseler talip olmuyor.O günlerde kulübün içinden çıkmayan ‘menacer bozuntuları’, bugün neden kendileri için ‘derya kuzuları’ olan futbolcularına bir talip bile bulamıyor?Bakın Nihat nereden geldi ve gitti. Hala para getiriyor. Demek ki, hedef Beşiktaş’ı kemiren asalaklar olmamalı.Gelecek Nihat’ın yolunda... Yani Mehmet Sedef’te, İbrahim Kaş’ta. Rıza’da, Hakan’da, Abdullah’ta. Minik takımdaki Furkan’da, Hasan’da. ‘Derya kuzuları’ bunlar. Demet demet, altyapıda, her yaş kategorisinde mevcutlar.Onun içindir ki, Beşiktaş limanının kıymetini, bu menacerlere ve asalaklara birileri anlatmalı. Ve Akaretler’den, Nevzat Demir’den uzaklaştırmalı. Daha önce de yazmıştım: Denizler ne derece dalgalı olursa olsun, batanlar hep gemilerdir, transatlantiklerdir.Limanlara bir şey olmaz.Tamam mı, Gayya Kuyusu kardeşlerim!Bir de yöneticilere...Yönetici arkadaşlarımızın çoğu, (her dönemde olur bu) “Başkan kulübü iki - üç kişiyle yönetiyor” diye konuşur. Aslında başkan, kulübü bütün yöneticilerle yönetmek istiyor, ancak yönetim kurulu toplantısında, ya da üç - dört kişinin olduğu toplantılarda konuşulan kulübün özelleri, beş dakika sonra medya mensuplarından öğreniliyor! Bugün medya mensuplarına şirin gözükmek uğruna, paylaşılan bu özelleri aktarırsanız, yarın başkan sizi dışlayıp, kararları tek başına ya da yakınlarıyla gündem maddesi olarak konuşursa kimse darılmasın. Çünkü bu ortamı kendileri istiyor. Eğer bu arkadaşlarım ‘yönetilmek’ değil, ‘yönetmek’ istiyorlarsa, kulübün özellerini yönetim kurulu odalarında konuşsunlar. Konuşmuyorlarsa, sonuna kadar sussunlar. Bence başkan, bu tür yöneticilere az bile yapıyor.
‘’Yetti! Artık Sergen ol...‘’
Gordon Milne, Christoph Daum, Rasim Kara ile başlayan Beşiktaş serüvenini Saffet Susiç ile İstanbulspor’da sürdürdün. Galatasaray’da ve Trabzonspor’da da hep aynı terane.Teknik adamlar seninle baş edemedi. Jetpa aldı, seni yine herkes seviyordu. Ancak tıpkı bugün olduğu gibi insanlar yüksek sesle konuşuyor; “Sevginin de bir sabrı var” diyorlar, tükendiğini belirtiyorlar.Futbola bakış tavrın niçin hiç değişmedi? İdman şeklin, vücut halin, eforun... Maçların önemine göre kaldırmaz şekilde. Durumun aynı.Fenerbahçe’de Zeman ve Turan Sofuoğlu’nun, “50 idmanın 40’ında yok. 10 idmanda da bizim dediğimize göre değil, kendi keyfine göre çalıştı” diye tarif ettiği sen; Fatih Terimli Galatasaray’da da aynı tavrı sürdürdün.Sergen kardeşim... Tanrı futbolla ilgili ne kadar meziyet varsa onların tümünü vücudunun içine topyekün sokuvermiş.Ancak ne acıdır ki, Tanrı bu yetenekleri cömertçe vücuduna sokarken, beynine bu mesleğin profesyonel disiplin ve o disiplinin gereklerini hiç sokamamış.Beşiktaş, İstanbulspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor... Tüm teknik patronlar senin futbolda adam akıllı olman için gayret sarfettiler. Maalesef bu gayretleri her seferinde sen boşa çıkardın.Lig TV’de Ömer Güvenç ile günün konuğunda seni izledim. Seninle ilgili her haberi, yorumu tekrar tekrar okuyarak bir şeyler alıp almadığını hep merak ediyorum. Hep de üzülüyorum. Sevgili Güvenç’in sorularına önce boş gözlerle bakıyorsun, sonra kendine göre cevap vermeye çalışıyorsun.Evet Sergen, şimdi kaybettiklerinin farkında bile değilsin. Üstünden zaman geçsin, kaçan balığın ne kadar kocaman olduğunu görecek ve o zaman yaptığına binlerce kez pişman olacaksın.O zaman yanında şimdi sana yalakalık yapanlar olmayacak. Yanında olacak kimler biliyor musun? Başta İsmail Er olmak üzere senin hep iyi, en iyi olmanı isteyen bizler, bir kaç kişi olacağız.Ne olur Sergen; artık Sergen ol. Her şeyinle... Son pişmanlık fayda etmez. Bil ki, düşenin dostu olmaz. Ve bugünü hayatının geride kalan ilk günü olarak düşün, ona göre yaşa, ona göre çalış, ona göre sevenlerini üzme.
‘’Sıkıntı bitti mi?‘’
‘Sıkıntı bitti mi?’ dedim. Bunu neden söyledim? Nereden nereye? Ogün, Orhan Kaynak, Selahattin ve parasını alamadığı için oynamayan Ali Eren... Beşiktaşlı futbolcuların, bu arkadaşlara bakıp, nereden nereye geldiklerini görmeleri, bundan sonra Beşiktaş adına yapacaklarına da ona göre karar vermeleri gerek.Üzüldüm futbola, üzüldüm Beşiktaş’ın puanlamadaki yerine, üzüldüm müsabakadan sonra Rıza hocanın ‘Önümüzdeki maçlara bakacağız’ demesine. Bunu da şunun için yazıyorum. Düşünülenlerle yapılanlar arasındaki sıkıntının bitmediğini görüyorum. Aksine daha da artacak gibi.Düşenin dostu olmuyor. Bunu en güzel, maçtan önce Güvenç Kurtar söyledi. Her ne kadar başlarına gelmedik bela kalmamasına rağmen, ligde kötü neticeler de alsalar, son haftaların pozisyonu en zengin, en pozitif futbol oynayan takımı. Ama düştüler. Şimdi çil yavrusu gibi dağılacaklar. Kimi tatile çıkacak, kimi futbolu bırakacak, kimi de kendine kulüp arayacak.Sevindim... Hem de çok sevindim. Mehmet Sedef, İbrahim Kaş, Sezer ve Adem’in kadroda olmasına. En çok da neye sevindim biliyor musunuz? Mehmet Sedef’in sıfır hatayla oynamasına. Beşiktaş’ta en başarılı oyunculardan biriydi Mehmet Sedef. Bir tane fuzuli iş yapmadı. Golde Tümer’e attığı pas, onun da Veysel’e attırdığı top, kaçırdığı gol, Osman’ın son anda köşeden çıkardığı şutu... Onun nasıl saçının telinden ayak tırnağına kadar, fiziki görüntüsüyle de bir futbolcu olduğunun belgesi. Ve hepsinden önemlisi de, bana göre Rıza’nın en önemli transferi olacak.Sorarım şimdi: İbrahim Üzülmez’in olmadığı yerde Juanfran’a mı sıcak bakarsınız, Mehmet Sedef’e mi?Bin defa Mehmet Sedef... Ah be Rıza hocam, işte bizim istediğimiz buydu. Bu çocukları dün değil, Ankaraspor maçından sonra devamlı sahaya sürmeliydin. Yanlış yaptın. Her şey netice değil.Gel de şimdi ‘sevin’ sevinebilirsen!
‘’İşte Beşiktaş ruhu‘’
Mehmet Ekşi, Haluk Turanoğlu, Sami Şenol, Şahin, Murat, Bülent, Erhan, Kaan, Oğulcan, Cebrail, Samet, Necip, Rıdvan, Batuhan, Gani, Fuat... Bunlar kim? Fenerbahçe ve Galatasaray’ı geride bırakan, Güngören’i 5-1 yenerek İstanbul Şampiyonu olan Yıldız Takım Oyuncuları. Onlar İnönü’nün top toplayıcıları... Gelecekte yerlerini alacakları ağabeylerini seyrediyorlar, onlardan bir şeyler alabilmek istiyorlar. Tabii ki alabildiyseler!Faruk Şahin, Mehmet Bulduk, Furkan, Ahmet, Çağatay, Emir, Hasan, Doğukan, Savaş, Fuat... Onlar kim? Onlar da dün Fulya’da Galatasaray’ı 4-1 yenerek şampiyon olan minik takımı... Onlar da tribündeydi.Ben de tribündeydim. Ne için? Beşiktaş’ın geleceğini seyretmek için.Onlar keyif aldı mı bilmem, ama ben hiç keyif almadım.Beşiktaş’ın geleceği için medyada ismi geçen futbolcuları transfer etmek isteyen düşünceyi hoş bulmadım, bulmuyorum. Beşiktaş’a fayda değil, zarar getireceğini düşünüyorum. Onun için Kayseri maçının kritiği yerine Beşiktaş ruhunu taşıyan gençleri bu sütuna taşıdım.
‘’Beşiktaş farkı‘’
Ne bunlar?Cenevre fatihleri50. Yıl kutlamaları çerçevesinde Cenevre’de 1988-1989 doğumlu B Gençler Turnuvası vardı. Türkiye’den Beşiktaş davet edildi. Neuchatel Xamax’ı 2-0, Zürih’i 4-0, Olympique Lyon’u 4-0 yenen, Nantes’la 0-0 berabere kalarak finale yükselen Siyah - Beyazlılar, İsviçre’nin Sion takımını 1-0 mağlup ederek namağlup şampiyon oldu. Yiğit 5 golle ‘Kral’, Metin ‘en teknik oyuncu’, Erdem Köse de ‘geleceğe dönük en yetenekli kaleci’ seçildi. Ancak bu başarı, medyada pek yer almadı.Ne yer aldı? U 17 takımı Avrupa Şampiyonu oldu. Beşiktaş’tan neden kimse yok? Aslında vardı. Kuşadası’nda hak kazanıp İtalya’daki finallere giderken kadroda üç kişi vardı: Soner, Adem ve Yüksel... Onlar Kuşadası’ndaki mücadelede kadrodaydılar. Şimdi Avrupa Şampiyonu oldu diye kimse ses çıkartmıyor. Çünkü Türkiye’de her şey neticelere endeksli. Ama ben hala aynı düşüncedeyim. Şampiyonaya gitmeden bir hafta önce yazdığım yazıdaki düşüncelerim değişmedi. Çünkü mesele; lobi meselesi, camiaya şirin gözükme meselesi. Kulübede oturtma pahasına dahi olsa Beşiktaşlı üç genç ‘out’, hoşgörülen camia ‘in.’ Maç biter bitmez hem Ünal Karaman’ı hem de Abdullah hocayı ilk tebrik edenlerdenim. Ama düşüncelerimin değişmediğini de söylemeliyim.Hayırsever BeşiktaşDünkü FANATİK’te ‘Beşiktaş farkı’ diye lösemili çocukların Siyah - Beyaz formalı bir resmi vardı. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi ve lösemili çocuklara destek için üç büyük kulübe yazı yazıldı, forma ve oyuncak istendi. Tek cevap ve destek, Beşiktaş’tan geldi. Avukat Özgür Mert Balcı ve arkadaşlarının desteğiyle, Beşiktaş Altyapı Sorumlusu Sinan Vardar’ın katkılarıyla yapılan bu yardımın maddi kısmını bir kenara bırakın; manevi açısını anlatmaya bu satırlar yetmez. Destek olan herkesi alkışlarız. İşte bu da bir Beşiktaş farkı.Piyasa canlandıHer gün sayfalarda okuyorsunuz. Beşiktaş sürekli futbolcu peşinde. Mevcut kadro; kiralıklarla beraber 40’a yakın. Transfer edileceklerle, yani yazılanlar alınırsa 100’ü bulacak! Ancak gündemde olan ve hemen her gün gazetelerde ismi yazılı olan 2-3 topçu var ki; eğer onların transferleri gerçekleşirse, birileri Beşiktaş’ı kullanıyor, Beşiktaş’ın sırtından para kazanıyor, Beşiktaş’ı uçuruma götürüyor diye düşüneceğim.Eğer bu transferler gerçekleşirse, 1 numaralı sandıkta oy kullanan bir kongre üyesi olan ben, mali kongrede ‘ibra’ etmeyeceğim.Kim mi bu futbolcular?Youla... Gereksiz bir oyuncu.Ali Tandoğan... Gençler’de ne oynadı ki, Beşiktaş’ta oynayacak.Kürşat... Rize’de yaşadıklarımı daha önce aktarmıştım. Rize halkı bile isyan ediyor, ‘Rize’ye faydası yok, Beşiktaş’a nasıl olsun’Ve Ersen Martin... Beşiktaş’tayken Nartallo gibi bir iz bırakıp gitmişti. Hala etrafındaki menacerlerin oyuncağı mı olacak Beşiktaş yöneticileri.Son sözüm Rıza hocaya... Dün destektik, bugün de öyle. Yarın da destek olacağız. Beşiktaş’ta günlük değilsin, yıllarca kalmaman için de bir neden yok. Ancak hocam, lütfen kendin gibi hırsı olan, Beşiktaş’ta günü değil geleceği kurtaracak oyunculara kapılarını aç.
‘’Seyredebilecek insanı bulmak...‘’
Nasıl mı olmalı?Bunun yanıtını; rahmetli üstat Sevgili İslam Çupi’nin 15 Ağustos 1982’de Ömer Güvenç’e yazdığı yazısıyla noktasına virgülüne dokunmadan aktarmak istiyorum. Aktarırken de Beşiktaş’a gelmesi gereken oyuncuların kimliğini açıklamak istiyorum...***İstanbul, bazı sporcuların gidişinde ‘dut yemiş bülbül’e döner. Hoş, İstanbul’da dut ağacı da kalmadı ya... Şimdi bülbül kapitalistleri, sevgili bülbülleri için şöyle bir perhiz reçetesi uygulayabilirler:“Ne yersen ye lan...!”32 yaşındaki Ömer Güvenç bugün futbolu bırakıyor. Ömer Güvenç üç büyüklerin klanindan olmayıp, Vefalı olduğundan futbolun Maksim’i olan Mithatpaşa’da değil, bir kenar mahalle düğün sarayı olan Vefa Stadı’nda bırakıyor.Ömer Güvenç, Türkiye’de hiç kimsenin 12 saniye vefalı kalmadığı bir dönemde 12 yıl Vefalı kalmış. Terbiyeli, olaysız, sigarasız, rakısız, karısız (2005 itibariyle de bekar) 12 yıl burnunun dikine bir futbolculuk... Bu kadar uzun bir enayiliğe, profesyonel futbolculuk değil, dense dense profesyonel dangalaklık denir.Neyse...Tekme ye, çelme ye, hakemden sarı, kırmızı kart ye, şike uzmanlarından para ye, üçüncü sınıf şarkıcıyı ye, oradan kalk bir poker masasında 20 binlik rest ye... Arkadaşını, antrenörünü ye... Milli formayı ye...Yemedi Ömer Güvenç...Bu pisler sofrasından dolu dolu bir mideyle değil, futbolculuk onuruyla kalktı. Bu adamın son gününe geliniz.Mide mehtabı meraklıları sadece cerrahlardır... Güzel olan, önemli olan, seyredebilecek insanı bulmaktır.(15 Ağustos 1982)***Evet Beşiktaşlılar... Başta Rıza Çalımbay ve teknik arkadaşları, sonra yöneticiler ve en nihayetinde de menacerler; lütfen Beşiktaş’ın geleceğiyle oynamayın.Seyredebilecek insanı bulun. Ne kadar ararsanız arayın, Ömer Güvenç gibi, Tayfur Havutçu gibilerini bulmak biraz zor olacak. Öyle sık dokuyup araştırın ki, sonra başınız ağrımasın.Beşiktaş’ın, Beşiktaşlı’nın artık macera aramaya niyeti yok.Hele futbolcu eskilerinin ‘dününe’ verecek parası hiç yok.Son iki sezondur bunun diyeti çok ağır ödendi.
‘’Hagi kadar olamadın!‘’
Çok uğraşıldı... Herkesin ortak bir düşüncesi vardı; o da eğer altyapıya bu derece önem veren bir kulüpsen, bu çocukları İnönü Stadı’nda vitrine çıkarmak zorundasınız. Dün bu gerçekleşti.Samsun maçının 18 kişilik kadrosunda Sezer Sezin vardı. Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’ndeki idmanda ise Mehmet, Adem, İbrahim, Rıza ve Ergun... Çok yakında bu çocuklardan biri ya da ikisi mutlaka sahada olacaktır. Rıza Hoca cesaretli olursa. Dün geceki gibi değil... 5 bine yakın kişinin izlediği PAF maçından sonra, Adem’i bütün tribünler çağırıyorsa, Rıza Hoca da bir gün onu yanına çağırıp, formayı verecek mi?Rıza Hoca için önemli olabilir, ama dünkü müsabaka benim için o kadar önemli değildi. Cordoba’nın mükemmel kurtarışları, Carew’in harika kafası, Tayfur’un kaptanlığı ve arkadaşlarına iyi örnek olması tabii ki güzel. Ancak dedim ya, gönlüm Sezer’i sahada görmeyi istiyordu. Diğerlerini de Rıza Çalımbay’ın yanında. Rıza Hoca, skor 2-0’ken bile cesaret edip, Sezer’i sahaya süremedi. Bu sadece beni değil herkesi çok üzdü. Madem bu derece herkesin ortak birleştiği bir nokta var. Niçin bu cesareti gösteremedin!Hagi, şampiyonluk yolundayken bile gençlere her platformda formayı verdi. Rıza Hocam, kafam çok karıştı. Bizim tanıdığımız Rıza Çalımbay sen misin? Lütfen, diğerleri gibi, günü kurtarma. Beşiktaş’ın geleceği sende. Bu çocuklar da senin gözüne bakıyor. Gençlerin şevkini kırma.Ha salı günkü Sivas maçında mı? Hiç umrumda değil. İster oynat, ister oynatma...









































