‘’MHK'de ‘Ufuk' doğdu‘’
..Ve dün Siyah - Beyazlı camiayı sevindiren bir haber daha geldi. Başkan Yıldırım Demirören ‘gidecek’ demişti. Buna karşın direnen MHK’nın, 3813 nolu yasayla görevine son verildi. Ancak 3813 nolu yasanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanmasından sonra giden MHK’nın başını; Demirören ya da Beşiktaş camiasının feryatları değil, başka şeyler yedi gibi.Nelerdi bunlar...‘Adalet ve cesaret’ diye göreve başlayan Sabri Çelik ve arkadaşlarına ilk tepkiler; FIFA listesi, gruplaşmalar ve hakem hatalarıyla geldi.İşin ilginci; MHK’nın başına şu an hakem kökenli olmayan birinin atanması...Bu yeni yapılanmada Ufuk Özerten isim olarak belki de en hayırlısı... Her ne kadar hakem camiasının veya MHK’nın dışında bir isim olsa da; dürüst, ilkeli, duruşuyla spor için ‘Ufuk’ adamı gibi. Takım arkadaşları da iyi... Yüksel Okçuoğlu, Oğuz Sarvan sembol isimler... Gazanfer Doğu üst düzey eğitimci. Osman Avcı ömrünü hakem camiasına adamış idealist bir kahraman. Turgay Güdü Avrupa Şampiyonaları’nda bayrak sallamış bir usta. Abdurrahman Arıcı hakemlik sevdalısı bir doktor. Ahen Tüzün ile Nihat Güner asırlık tecrübeler...İnanıyorum ki, Ufuk Özerten başkanlığındaki bu kurul, hakemlik camiasında kaybolmaya yüz tutan “VEFA”yı hatırlayacaktır.Her şeyden önce ‘kişiliksiz’, ‘rüzgara göre yön değiştiren’, ‘iktidara yakın olmaya çalışan’ maç maymunlarına hakem olmanın yolunu öğreteceklerdir.Onun içindir ki, liglerimizin en kritik döneminde gelen bu MHK’ya bu sezon için hiç bir yargılama yapılmamalıdır. Çünkü şimdi onlar ellerine düşen bombayı en seri şekilde, Türk Futbolu’na zarar gelmeyecek biçimde imha etmenin planları içindeler.Bunu başaracaklar...
‘’Süper gençler‘’
Demirören danışmanını iyi seçmeliSevgili Yıldırım Demirören kolları erken sıvadı. Rıza Çalımbay ile yakaladıkları çıkışı önümüzdeki sezona taşımak istiyor. Transfer çalışmalarını da ona göre yapıyor. Ancak sevgili Başkan Demirören’in danışmanlarını iyi seçmesi lazım. Kendisi de çok iyi biliyor ki danışmansız bu işler olmaz. Benim kendisinden bir ricam başdanışmanı olarak ‘Cem Papila’yı seçmesi. Çünkü geçen sezon da bu sezon da Türkiye Ligler’inde şampiyonu Papila belirledi. Onun içindir ki Başkan Cem Papila’ya danışmadan tranfer çalışmalarını yapmamalı. Zaten borç aldı başını gidiyor. Boşu boşuna para harcamasın.Şenol Güneş ne güzel söylemişCNN Türk’teki Şenol Güneş’in programını izledim. Bayıldım, bayıldım, bayıldım. Ne güzel söylüyor. Aslında Türk futbolunun bütün özetini program boyunca söylemiş olduğu cümle ile açıklıyor;“Ne olur bu işi masa başında düşünenler futbola çomak sokanlar, bilmeliler ki futbol ayak oyunu değil, ayakla oynanan bir oyundur” Şunu söylemek istiyor Şenol hoca bırakın biz mücadelemizi sahada verelim. Alın terlerimize leke sürmeyelim. Ne güzel demiş değil mi.Ve son sözüm de geçen sezonun ilk yarısı bittikten sonra Lucescu’nun ve taraftarın feryatlarına gülüp geçen medya ve diğer takım yöneticelerine. O günlerde Beşiktaş’a çuvaldız batırmaktan Beşiktaş’ın her tarafı yara bere içinde kaldı hala toparlanamadı. Şimdi iğnenin ucu ‘acuk’ değdi feryat figan. Hep söylerim ya ortalık hergele meydanı herkes konuşuyor. Nerde ‘lütfen’ nerde ‘fairplay’ Onun içindir ki yukarda söylediğim gibi Demirören Başkan’a danışmanlanı iyi seçmeli diyorum iş bilenleri etrafından toplamalı, laf üretenleri değil.
‘’Bir lütfen de geleceğe‘’
İşte burada sevgili Rıza Çalımbay’a çok ama çok iş düşüyor. Bu kulübün dünü bugünü ve yarınını en iyi bilenlerden biri. Şu ana kadar istatistikler ve oynanan müsabakalar da gösterdi ki, Rıza hoca şans... Ama ne olur bu şans şanssızlığa dönmesin. Çünkü ön anlaşma ile yarısı gerçekleşen transfer çalışmaları, şu günkü haliyle sıkıntı, problem, karanlık.İşin en önemli, daha doğrusu en tehlikeli boyutu sporcularla yapılan sözleşmelerin devam etmesi. Bu, şu demek; futbolcuları sahaya teknik adam şişirmese dahi, değil kulübede, tribünde dahi otursa Beşiktaş’ın kasasından yirmi trilyona yakın para çıkacak. Bunu ben değil, Türkiye Futbol Federasyonu’ndaki yasal sözleşmeler söylüyor. Sadece Beşiktaş’ta değil, Galatasaray ve Fenerbahçe’de de gazete sayfalarına ve ekranlara bakılırsa Ronaldo, Figo ve Rooney dahil transfer edilmedik oyuncu kalmadı. Birilerini götürüyor ve getiriyorlar. Bunun altında da hep menacerler yatıyor. Başta transfer komitesi başkanı olmak üzere Beşiktaş’ın geleceğini ipotek altına koymaması için öncelikle şu menacerlerden bir kurtulmalılar. Eğer o menacerlerle işbirliği yapmak istiyorlarsa, mevcut futbolculardan birini satsınlar da göreyim. Satamazlar, çünkü ne kadar hevesi bitmiş, futbola tok, forma aşkı olmayan ve tek düşüncesi para olan insan varsa sadece Beşiktaş’a değil, Galatasaray’a da, Fenerbahçe’ye de doldurmuşlar. Gerçi Fenerbahçe’yi ayrı tutmak lazım. Çünkü başkan Aziz Yıldırım ipi eline almış, kimseyi kıpırdatmıyor. Yıldırım Demirören’in de yapacağı bu... Yanında taşıyacağı arkadaşları iyi seçmeli, Beşiktaş’ın dününü en iyi bilenlerden biri olduğu için ve kendisinin de çok zarar görmemesi açısından transfer sezonunda çok sağlıklı yapılaşmaya gitmeli.Bugün bu yazıyı niye yazdım. Çünkü Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor Şampiyonlar Ligi kavgası içinde... Bu takımlar sezon sonuna kadar uğraş verirken, bu sırada iddiası olmayan Beşiktaş’ın boşken ne yapıp edip transferi şimdiden bitirmesi lazım. Takımlar ‘vize’, yani Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı garantiledikten sonra hesaplarını ona göre yapacak. O zaman ortaya çıkıldığında Beşiktaş ‘nal’ toplayacaktır. Beşiktaş transfer yapamayacaktır. Çünkü o gün şartların tümü Beşiktaş’ın aleyhine olacak. Hem ekonomik olarak, hem gelecek olarak. Bizden de bugünden hatırlatması.
‘’Rize'nin, Rizeli'nin güzelliği‘’
Hangisinden başlayalım. Arhavi Spor Kulübü Başkanı Hüseyin Uzunhasanoğlu ve yönetim kurulu üyesi arkadaşlarının misafirperverliğinden mi, Rize İl Futbol Temsilcisi Sabri Sürücü’den mi yoksa sokaktaki esnaftan mı yada Rize halkının yakınlığından mı? Yıllardır birçok il dolaştık ama ilk defa bir şehir merkezinde dolaşırken bu derece sevgi ve saygı ile karşılandık. Beşiktaş eşofmanları ile sokakta dolaşan yönetici, futbolcu ve taraftarlar hep alkışlandı. Bu ne Rıza hocanın sezon başı Rize’de olması ne Koray’ın Beşiktaş’a gelmesi ne de geçen sezon oynanan son müsabakanın yankıları. Bu tamamen Rize insanının karşısındakine önce insan olarak bakmasından kaynaklandı.Yalnız konuşulan bir iki konu var. Daha doğrusu Rizeli bu konuya çok önem veriyor. Koray duruşuyla, ahlaki yapısıyla Beşiktaş’a ‘cuk’ oturdu. Ancak Netbook mağazasındaki Dilek Hanım dahi herkes “Kürşat’tan bize fayda yok Beşiktaş’a nasıl olsun? Bir maç var üç maç yok” diyor.Yalnız bir konu var ki, o da Rizeli’nin başta Arhavi Başkanı Hüseyin Uzunhasanoğlu’nun ayıbı. Doğru düzgün keyifli bir çay ısmarlamadı, içemedik. Ancak yemediğimiz kalkanın tadı hâlâ damağımızda. Bütün bu güzellikler Rize Atatürk Stadı’na da yansıdı. Gönül hep istiyor bu güzelliklerin bütün statlarımızda yaşanmasını. İşte Rize’deki müsabaka bu duygular içinde başladı. Nasıl mı bitti?Fenerbahçe maçında harika bir gol atan İbrahim Akın’ın o golden daha muhteşem bir vuruşla Zdravkov’u avlayışı ve Beşiktaş’ın aldığı üç puan. İşte sahadaki oyunun en güzel görüntüsü ve anı. Pardon, pardon. Kaleci Murat’ın da hakkını yemeyelim onun da iki tane oyunun kaderini etkileyeek kurtarışı vardı. Bir başka güzellik de müsabakanın hakemi İsmet Arzuman ve arkadaşları. Suya sabuna dokunmadan müsabaka düdüksüz başladı düdüksüz bitti. Ama güzel bitti. Üflemeler kimseyi rahatsız etmedi. Çok özlemişiz spor sahalarımızda böyle başlayıp böyle biten maçları. Son olmaz ve devamı gelir inşallah.
‘’Zayi ilanıyla lig bitti‘’
Beşiktaş sezon başından beri hasta idi. Sağlığına kavuşmak için bir ili stat stat, hastane hastane dolaşıp son uğradığı Şükrü Saracoğlu’nda 4-3 ile teşhis kondu ve de İnönü’de 2-1 ile sezondan turp gibi çıktı.Aslında çaresi kolaydı da, doktorun adresi yanlıştı.Çok puanlar kaçtı. Öyle ki Beşiktaşlı nerdeyse kaçan puanlar kadar az kalsın ‘aklını’ da kaçırıyordu.Çok şükür ki, aklını kaçıranlar pek yoktu ama sezon boyunca gol kaçıran ve de kaçan puanlar hatırı sayılır sayıda idi.İşte bu sıkıntıları tekrar yaşamamak için doktor, konan teşhise tedaviyi sağlıklı ve de hızlı yapmalı. Doktor, yani Rıza Hoca.Önce Beşiktaş hamamına gidip iyi bir ‘kese’ olmalı. Ardından genç taze fidanlara göz kırpmalı. Futbolcu eskilerine değil... Başarıya aç, hedefi olan, Beşiktaş kimliğine sahip, sahada ‘tavuk’ değil hepsi birer gözü pek ‘samuray’ olmalı. Bunun için de iyi bir kese olmalı.Filmleriyle Yeşilçam artistlerini andıran futbolcular ile bir - iki maçı yeni sezonda kurtarabilir ama sezonu değil. Onun için ki, 2005-2006 sezonuna yönelik bugünden başlayacak transfer çalışmalarını Rıza hoca sağlıklı yapmalı. Yapacağına da inanıyorum.Milli oyuncularımızın sayısıMilli takım oyuncuları yani ‘özel yetenekli oyuncular’. Kısacası seçtiğin 11 ya da 20 kişi ülkenin ‘doruk’ oyuncuları. Bu ekibin işleyişi ve de çalıştırıcıları bu düşüncede olmalı.Televizyon kanallarında Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın, “70’in üstünde milli takım oyuncum var” derken seçme ve seçilme hakları ellerinden alınan diğer gençler bu seçilenlere de, seçenlere de hiç iyi gözle bakmıyor. Yani genç milli takım hocalarına...Lafı fazla uzatmadan şunu söylemek istiyorum, futbolculuğu sırık gibi dimdik, hırıltısız - dırıltısız, dümdüz olan Genç Milli Takımlar Sorumlusu Ünal Karaman hak dağıtma konusunda da problemsiz olmalı. “Dışarıda konuşulanlar beni ilgilendirmez” deyip “Ben işime bakarım” derse de yanlış yapar. Tanıdığım Ünal hoca herkese kulak verir. Ve bilhassa seçicilerin kulağını mutlaka çekecektir. Şimdi ortalıkta zaten yeteri kadar ‘hava kirliliği’ var. Bari, Ünal hocamdan ricam, lütfen ‘seçici kirliliği’ yaşamayalım.Bazı hocalar, geldikleri camialara karşı ‘kıymetli adam’ olabilirler. Ancak Türk gencinin geleceği bazı camiaların tekelinde değil. Edirne’den Kars’a kadar bütün gençler, Ünal ve ekibine pek sağlıklı bakmıyor. Bunu mutlaka çözmeli. Tanıdığım Ünal hocanın haksızlığa hiç tahammülü olmadığını bildiğimden bunu da Ünal hoca çözecektir. Çünkü futbolculuk ve hocalık kariyerinde Türkiye hudutları içinde en çok dolaşan hocaların başında geliyor.NOT: Bu yazıyı sadece Beşiktaş’ın gençlerini değil tüm Türkiye’yi düşünerek yazdım. Çünkü onlardan 19 tanesi milli takımda. Yani Ünal hocama lafım şu; iki sene evvelki Trabzon furyası şimdi Galatasaray furyası oldu. Bu altayapıdan kaynaklanmıyor. Bu tamamen adamın, lobin olmasından ve köşe başına oturmaktan kaynaklanıyor.
‘’Bereketli bir gündü‘’
İlk defa Beşiktaş’ın kendi sahasında oynadığı bir müsabakada, hakem konuşulmayacak. Çünkü Zafer Önder İpek dün geçmiş maçlardaki hataların yanında alkışlanacak bir yönetim gösterdi.Dedik ya, herkesin aklı fikri Fenerbahçea maçındaydı. Sahada da öyle abartılacak bir oyun yoktu. Rıza Hoca, eğer kafasındaki sistemi uygulamak istiyorsa, ne yapıp edip bu takımın her iki kanadına da kanat özelliklerine sahip oyuncular yerleştirmeli. Yani şunu söylemek istiyorum; Taşıma suyla değirmen dönmez! Ne İbrahim Toraman’dan, ne Ahmed Hassan’dan, ne de sonra oyuna giren Okan’dan çizgilerde verim alamazsın. Gönül isterdi ki, Rıza Hoca cesaret edip de İbrahim’in yokluğunda kulübedeki Sezer’i sahaya sürsün. Dün İbrahim, orada sudan çıkmış balığa döndü.Carew kendine gelmeye başladı, ama tek başına ne yapsın. Kafaya çıkıyor, sağına soluna indiriyor, ama ne İbrahim Akın’dan ne de Pancu ve Ahmed Hassan’dan ses var.Şimdi diyeceksiniz ki, iki golü de Mısırlı attı. Golleri o attı ama, yaptığı o kadardı. Eee ne diyelim, Beşiktaş 3 puanı aldı. Bundan iyisi de Şam’da kayısı!
‘’Tam zamanı...‘’
Penaltı atılacak...Cordoba ise oyundan atılmış...Ahmed Hassan, Ronaldo ve Pancu’nun elleri havada... Kulübeden işaret bekliyorlar, kaleye geçmek için.İşte bu destanı yaratan en özel, en önemli fotoğraf.Takım ruhu...Kazanma arzusu...Haksızlığa isyan...Formanın ağırlığı...Prestij...Onur mücadelesi... Dile kolay, neler yaşandı neler...Ne engellere karşı mücadele verildi. Bu sezon MHK kanadındaki engellemeler, atamalar, ne yazık ki, bugün Fenerbahçe - Denizlispor maçında Fenerbahçe’yi tutmaya kadar taşıdı.Bugün bütün Beşiktaşlılar, Fenerbahçeli... Fenerbahçe finale kalırsa, Beşiktaş ligde sıralama ne olursa olsun UEFA’ya gidecek.Beşiktaş’ın, 1.5 sezondur içinde bulunduğu ruh halini bir daha yaşamaması, bazılarının kişisel kaprislerinin oyuncağı olmaması için tedbirler şimdiden alınmalı...Nasıl mı?Akaretler ile Levent arası beş dakikalık yol.TBMM’den bugün - yarın yasa çıkıyor. Gerçi bu yasa da ‘topal’ çıkacak ya... Göreceksiniz, bu yasa ile en kısa zamanda yeni bir tartışma gündeme gelecek.Neyse, biz bugüne gelelim. Akaretler ile Levent arası beş dakika dedik. Şimdi Yıldırım Demirören ve Murat Aksu’ya çok ama çok önemli bir iş düşüyor. Beşiktaş’ı bugünkü ortama getiren MHK, yönetime tekrar teslim etmemeli. Kendilerine çalışacak birini asla istemediklerini de biliyorum. Ancak Beşiktaş taraftarı üzgün, ezik ve teslimiyetçilikten bıktı. Artık yüksek sesle konuşuyor.Bugünü milat ilan edip stratejilerini ona göre çizmeliler. Radikal kararlar alıp, en azından Özhan Canaydın’ın Ali Aydın örneğindeki uygulamayı örnek alıp, Beşiktaş’ta da güçlü yöneticiler olduğunu ispatlamalılar.Koltukta oturmak kimseye baki değil. İz bırakmak önemli...Hadi bakalım; ‘oy’ verenlerin ‘elim kırılsın’ dememesi size bağlı.Sadece o değil.Futbol takımı belki biraz başarısız, ancak sizi her konuda alkışlayan el gibi, oy vermeyenler de helal olsun demeyi bekliyor.
‘’Bursalı da kurtaramadı‘’
Rıza Çalımbay, beklendiği gibi önce savunmayı ve Fenerbahçe’nin gol ümitleri Anelka’yı İbrahim Toraman’la, Nobre’yi Mustafa Doğan’la, Alex’i Koray’la, Tuncay’ı da Ali Güneş’le birebir markajda tutarak biraz da oynatmak istemedi. İşte burada Beşiktaş’ın asıl sıkıntısı ortaya çıktı. Markaj altında oyuncuları tutunca, topu kim kullanacaktı. Daha doğrusu defans birinci bölgeden, ikinci bölgeye, ikinci bölgeden de Carew ve Ahmet Dursun’a topu kim aktaracaktı? Müsabakadan önce herkesin birleştiği tek bir isim vardı. O da Tümer... Sahada durduğu ana kadar kendinden beklenenin üstünde bir performans gösterdi. Fenerbahçe’nin en önemli zaafı; defansındaki ağır adamlar ve arkalarına atılan toplarda tabelayı değiştirecek oyuncular. Bu konuda Tümer de, yerine giren İbrahim Akın ve Koray da 4 fotokopi golle maçı alıp Beşiktaş hanesine taşıdı. Aynı zamanda da 1 haftadır Nevzat Demir tesislerinden ayrılmayan Yıldırım Demirören’e de sezonun en güzel hediyesini verdiler.Bu itibardı, bu kaybolan değerlerdi, bu prestijdi. Hepsini tek tek tebrik ediyoruz.









































