Arama

Popüler aramalar

Demirören de gitsin!

Abone OlGoogle News
Haberin Devamı

Son bir aydır Beşiktaşlılar, Demirören Yönetimi’ni topa tutmakta, gitmesi yönünde her platformda konuşmaktalar. Şimdi onlara sesleniyorum...Tribünün bir kısmını dolduran ama Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar... Bağırma özgürlüğü olan, Beşiktaş rozetli ama Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar... Sadece sahadaki takımın derecesine bakıp, kulübün yönetimini şampiyonluklarla ölçüp başka taraflarını göremeyen, Beşiktaşlı olmayan Beşiktaşlılar...Demirören gitsin... Peki de kimi getireceksiniz?Ben ve benim gibiler, 1980’de fiyasko ile sonuçlanan ‘Bir kibrit yak’ projesi dönemini yaşayanlardanız. O sıkıntılı günlerde, şimdiye kadar hiç bir başkanın, yönetim kurulu üyesinin elini cebine atmadığı ortamlarda, ‘Bir kibrit yak’ın bile çare olmadığı zamanlarda, ‘Demirören ailesi’ kulübü kapısına kilit vurulmaktan kurtarmıştır.Sarıyer olmadık çünkü...O günlerde Rıza Kumruoğlu ve Demirören ailesi ellerini ceplerine atmasa, bugün Beşiktaş’ın, İstanbulspor veya Sarıyer’den bir farkı kalmazdı. Çünkü Galatasaray veya Fenerbahçe’deki dayanışma, maalesef Beşiktaş’ta yoktu.Yıldırım Demirören’e seçimde oy vermedim; ancak Atıf Keçeci, yazısında benim için ‘Her dönem başkanlara yakın’ demiş.Doğrudur...Bu benim şahıslara değil, başkanlık makamına saygımdan kaynaklanmaktadır. Seçim biter ve ortak bir menfaat kalır geride: Beşiktaş’ın menfaatleri...Bizler, Beşiktaş için parasını harcayan ender yöneticilerdendik. Üstelik babamızdan dayak da yerdik! Ama hiç bir zaman şikayetçi olmadık. Daha doğrusu, neticeler bizi hiç ilgilendirmiyordu. Camiada yanlış yapanlar, kulübü hatalı yönetenler olursa, bizzat kendilerine söyler, Beşiktaş terbiyesi olarak, ‘Pazar yerlerinde’ dedikodu yapmazdık. Hizmet için olan, zamanını ve parasını harcayan her kişiyi alkışlayalım, destekleyelim. Şevklerini hiç kırmayalım. Bu, Beşiktaş’ın zararına değil, faydasınadır.‘Derya kuzusu’ bunlar!Beşiktaş, lig ve Avrupa yarışından kopmadan önce, sezon ortasında, sporcuların ağzından yönetime yollamalar vardı: “Siyah-Beyaz renkleri sezon sonunda gönlümden ve sırtımdan çıkarıyorum.” Bu düşünceler içinde olmayan Ahmet Yıldırım’ı ise bunun dışında tutuyorum. O gün konuşanlar, ne derece delilik ve çılgınlık içinde olduklarını bugünlerde anlamışlardır!O dönemde menacerler tarafından ‘derya kuzusu’ olarak gösterilen bu oyunculara, ne hikmetse bugünlerde kimseler talip olmuyor.O günlerde kulübün içinden çıkmayan ‘menacer bozuntuları’, bugün neden kendileri için ‘derya kuzuları’ olan futbolcularına bir talip bile bulamıyor?Bakın Nihat nereden geldi ve gitti. Hala para getiriyor. Demek ki, hedef Beşiktaş’ı kemiren asalaklar olmamalı.Gelecek Nihat’ın yolunda... Yani Mehmet Sedef’te, İbrahim Kaş’ta. Rıza’da, Hakan’da, Abdullah’ta. Minik takımdaki Furkan’da, Hasan’da. ‘Derya kuzuları’ bunlar. Demet demet, altyapıda, her yaş kategorisinde mevcutlar.Onun içindir ki, Beşiktaş limanının kıymetini, bu menacerlere ve asalaklara birileri anlatmalı. Ve Akaretler’den, Nevzat Demir’den uzaklaştırmalı. Daha önce de yazmıştım: Denizler ne derece dalgalı olursa olsun, batanlar hep gemilerdir, transatlantiklerdir.Limanlara bir şey olmaz.Tamam mı, Gayya Kuyusu kardeşlerim!Bir de yöneticilere...Yönetici arkadaşlarımızın çoğu, (her dönemde olur bu) “Başkan kulübü iki - üç kişiyle yönetiyor” diye konuşur. Aslında başkan, kulübü bütün yöneticilerle yönetmek istiyor, ancak yönetim kurulu toplantısında, ya da üç - dört kişinin olduğu toplantılarda konuşulan kulübün özelleri, beş dakika sonra medya mensuplarından öğreniliyor! Bugün medya mensuplarına şirin gözükmek uğruna, paylaşılan bu özelleri aktarırsanız, yarın başkan sizi dışlayıp, kararları tek başına ya da yakınlarıyla gündem maddesi olarak konuşursa kimse darılmasın. Çünkü bu ortamı kendileri istiyor. Eğer bu arkadaşlarım ‘yönetilmek’ değil, ‘yönetmek’ istiyorlarsa, kulübün özellerini yönetim kurulu odalarında konuşsunlar. Konuşmuyorlarsa, sonuna kadar sussunlar. Bence başkan, bu tür yöneticilere az bile yapıyor.