Arama

Popüler aramalar

‘’Vay ‘vergi' yüzsüzleri!‘’

‘Şimdi vergi daha önemli.’‘Vergi= Eğitim + sağlık + altyapı + güvenlik.’‘Toplanan vergilerle devlet yapar yatırım, çok vergi ödeyerek yarışa katılalım.’‘Verelim vergimizi bu bizim görevimiz, verilen vergilerle yücelsin Türkiyemiz’ (Beşiktaş gibi)‘Hiç tereddüt etme vergini verirken; sen vergini ver ki, kalkınsın ülken’ (Beşiktaş gibi)‘Her zaman almalısın satış fişini, tam ve doğru yapmalısın işini.’ (Galatasaray ve Trabzonspor gibi!)‘Vergi toplumda barış ve güvenliğin temelidir.’‘Vergi ödemek çağdaş uygarlığın gereğidir’ (Beşiktaş gibi)‘Vergi geleceğimizin teminatıdır’.‘Bu milleti kurtaran eller vergi verenlerindir’ (Beşiktaş gibi)‘Bir satış fişi, ülkemize kaynak, bizlere hizmet.’‘Kalkınmaksa ilk hedefimiz, ödenmeli vergilerimiz’ (Galatasaray ve Trabzonspor gibi!)‘Vergi demek ödev demek’ (Galatasaray ve Trabzonspor gibi!)‘Vergi demek hizmet demek’ (Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi)‘Vergi umuttur.’‘Kayıtdışı ekonomi ile hep birlikte mücadele edelim, alışverişlerimizde belgelerimizi düzgün verelim’ (Galatasaray ve Trabzonspor gibi)‘Ödediğim vergiyi kendim denetliyorum’ (Galatasaray ve Trabzonspor gibi)‘Vergimizi verelim, yarınlarımızı görelim’ (Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi)‘Her çeşit vergi, bir damla yoldur’‘Vergi yarınlarımızdır, sahip çıkalım’ (Beşiktaş ve Fenerbahçe gibi)‘Ülkemi seviyorum, vergimi ödüyorum’ (Beşiktaş gibi)‘Vergi yarınlarımızdır, sahip çıkalım’ (Beşiktaş gibi)Bunları neden yazdım?Levent’te kuaförümüz var, Atıf ağabey ile benim: Asil Kuaför. Orada Galatasaraylı bir kardeşimiz var; Mustafa... Dün traş olmaya gittiğimizde, kapıda bizi FANATİK ve Hürriyet Gazetesi’nin manşetiyle karşıladı: “Utanıyorum Galatasaraylılığımdan” dedi. “Devlet bizim milyonlarca Dolar vergi borcumuzu silmişti. Neden yine böyle bir yola gittiler? Ben yıllardır vergimi kuruşuna kadar öderken, 3-5 tane futbolcu milyon Dolarları alıp vergilerini vermiyor, sonra diyetini biz ödüyoruz. Sakın ola ki, o ‘Vergi ödeyin, vergi kutsaldır’ pankartı ile sahaya çıkmasınlar. Ceza yiyeceğimi bile bile sahaya inip o sporcuların yüzüne ben tüküreceğim. Ama suç onlarda değil. Balık baştan kokar, yönetimi de kınıyorum, federasyona gönderdikleri futbolcu sözleşme bedellerinden dolayı...”Evet... Ben de diyorum ki; Beşiktaş yıllarca (Hüsnü Güreli’den bu yana) vergisini düzenli öderken, İkinci ve Üçüncü Lig kulüplerinde zorla yönetici olarak bulunurken, vergi borçlarından dolayı yurtdışı yasağı bile yiyenlerin, memurun, işçinin eşyaları haciz olurken, bu insanlar böylesine bir yüzsüzlüğü tekrar niye yaptılar? Maliye Bakanımız ve İstanbul Defterdarlığı’na suç duyurusunda bulunuyorum. Lütfen, sadece Galatasaray ve Trabzonspor’un değil, bütün profesyonel kulüplerin sözleşmelerini didik didik incelesinler.Beşiktaş Kongre Üyesi olarak göğsümü gere gere sokakta yürüyorum. Neticeler hiç önemli değil, onlar çabuk gelip geçer. Bakın, 100. yıl şampiyonluğu ne çabuk unutuldu. Önemli olan; onur, itibar, ülkenin geleceği...Teşekkürler Yıldırım Demirören ve arkadaşları... Beşiktaşlı kardeşlerimize bu onuru yaşattığınız için.Bırakın, vergi yüzsüzleri utansın!

18 Ağustos 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başarı nerede?‘’

Denizli müsabakasının 90 dakikasında beni iki konu önemli derecede etkiledi. Birincisi Okan Buruk’a bir özürüm var. Acaba keramet kaptanlık pazubandında mı? Yoksa formanın sırttan çıkma korkusu mu? Hangisi olursa olsun Okan’a bravo. Okan yere basınca hem kendi, hem de Beşiktaş kazanıyor. Çünkü daha önceleri yerden kalkmıyordu.İkincisi, Ahmet Dursun’un durumunu bilmem. Ama Adem Dursun kesinlikle sol tarafta Beşiktaş formasıyla durmalı. Öncelikle topun sibobunu aramıyor. Tek top... Siyah’ı görünce topu siyaha atıyor. İşte sol kanatta en önemli eksik de kapandı. İnşallah bundan sonra Adem Dursun kalemimize takılmaz.Ve finalde diyeceğim şu; dün gecenin başarısı kulübede mi yoksa tribünde mi? Nereden çıktı bu? İbrahim Üzülmez, İbrahim Akın, Ümit Aydın, Çağdaş, Güven, Ramazan, Kürşat, Mehmet Sedef tribünde. Murat Şahin, Pancu, Tayfur, Mustafa Doğan, Sergen, Tümer, Veysel kulübede. İşte hem sahadaki oyunda, hem de skorda Beşiktaş’ın bu sene en önemli kazancı. Formanın kıymetini herkes bilecek. Kıymeti bilen bir topluluk daha var ki bana göre başarıdaki en büyük faktör taraftar. Hele sloganı ne kadar mükemmel; ‘Biz seni sevinmek için sevmedik.”’ Ne doğru bir söz değil mi?Ve Cordoba... Takımın en teknik, en üretken, topu oyuna en çabuk sokan kalecisi değil, oyuncusu... İki sezondur boşu boşuna bu çocuğun kafasını karıştırmışız. Orta saha ve defansta dengeler sağlanınca Cordoba faktörü Beşiktaş adına çok daha net ortaya çıkıyor.

15 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alınacak ders çok‘’

Öncelikle istikrar şart. Bu istikrar da kadroda devamlılığı getirmeli. Ama hazırlık dönemini Rıza hoca sağlıklı ve tam kadro yapamadığından Erciyes maçından başlamak üzere Vaduz ve ardından bu haftaki Denizli maçı bile Ailton ve Kleberson’un katılımıyla yine bir hazırlık müsabakası görünümünde olacak. Alınacak dersler çok... Öncelikle defanstan başlamak istiyorum... Eğer Rıza Çalımbay üçlü defansı, yani 3-5-2’yi düşünüyorsa Ali Tandoğan ile defansın önündeki beşlide aşı tutmaz. Fransız patentli Gohouri, Ali Tandoğan’ın arkasına atılan her topta Cordoba ile yüzyüze. Bu her zaman aynı olacak değil. Cordoba günündeydi, kurtardı. Sol tarafta Adem Dursun en azından dengeli, dağınık değil. Topu oyuna da iyi sokuyor. Onun içindir ki, orada bir sıkıntı yaşanmayacağı dün görüldü. Asıl problem orta sahada. Isıran, ikili mücadelelere giren, top kapan, rakibin pas hatalarında yakalanan topları oyuna sokan oyuncular yönünde bile Beşiktaş’ın sıkıntısı var. Okan’ın dışında ne yaptığını bilen yok. Pancu hâlâ hayal aleminde. Bir de kaptanlık pazubandını takmış, miras yiyor. Gördüğü kırmızı kart Ali Tandoğan’ı tribüne oynamaya yönlendirmiş. Yani o ayıbını örtmek için olmayacak yerlerde risk alıyor. Halbuki, basiti yapması lazım. Yapmayınca bu sefer de Rıza Çalımbay’dan kementi yedi. Alınacak çok ders var... Aslında Beşiktaş’ın da dünkü maç itibariyle alacağı çok ders var. Eğer Rıza hoca bu oyuncu kadrosu içinde üçlü defansla ligi götürmeyi düşünüyorsa çok yanılır, çok da başı ağrır. Ama diyorum ya; şu dönem olmaması gerektiği halde Beşiktaş’ın hâlâ hazırlık maçları dönemi. Bu takıma Ailton girsin, Kleberson girsin, Tümer girsin, işte o zaman sağlıklı yorumlar yapacağız. Tur mu? O da geldi. Bundan sonra da insanın aptal olması lazım vizeyi alamaması için.

12 Ağustos 2005, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayırlara yormak lazım‘’

Beşiktaş TV’de 10 gün önce Everton maçından sonra, Beşiktaş’ın yorumlanması istenirken, daha vahim olan Olimpiyat Stadı’ndaki silahtan çıkan kurşunla yaralanan Yusuf Bahar’ın ardından tek kelime yoktu. Fenerbahçe de, Galatasaray da yoktu. Beşiktaş’ta bir iki kişiydik. Saracoğlu ya da Sami Yen’deki inşaatların demirleri, Olimpiyat Stadı’nda Yusuf Bahar’ın ayağına battı gbi gülünç savunmasıyla Fenerbahçe yöneticileri gündeme oturdu. Ancak yine de korkunç bir sessizlik vardı. Beşiktaş’ın sahasının kapatılması için yaygara koparanlardan çıt çıkmıyordu. Evet, Fenerbahçe - Everton maçı özeldi, ama Göztepe - Karşıyaka karşılaşması da özeldi. Üstelik orada bıçaklama ve yaralama vardı. Onların sahası üçer maç kapatıldı. O günlerde Türk Futbolu’nun geleceği açısından ‘Sporda şiddete hayır’ kampanyasına öncülük yapan Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, tüm itirazlarımıza rağmen verilen cezaya tepki koymazken, dün açıklanan ‘bir maç seyircisiz oynama’ cezasından sonra medyamız, Fenerbahçeliler’in isyanı ile doluydu. Bu mu sporda şiddeti önlemenin çaresi? Bu mu Türk sporunun geleceğinin kurtuluşu? Asıl ilginç olan, çok iddialı konuşmalar yaparak Tahkim Kurulu’ndan bu cezanın kaldırılacağını söylemeleri. Beşiktaş, Türk sporunun geleceği açısından itiraz dahi etmezken, Fenerbahçe kendi menfaatleri için (Haklı menfaatlerde varız) Tahkim’e gidiyor ve cezanın kaldırılabileceğini çok rahat söylüyor. Ve tabii ki, ligin yeni başladığı bir ortamda ‘biz ne dersek o’ diyerek Tahkim’i de zan altında bırakabiliyorlar. Geçmiş sezonlarda karışıklıklar vardı, ama ‘ne olur ligimiz aksak başlamasın’, ‘çomak bugünden sokulmasın’, ‘ortalık karıştırılmasın’ denirdi. Benim söyleyeceğim sadece şu: Hayırlara vesile olsun!Turgut Baba’ya teşekkürlerBeşiktaş geçen sene PAF takımını İnönü Stadı’nda oynatmakla bir öncülük yapmıştı. Bu sezon da Erciyes öncülük etti. Beşiktaş, Denizli maçıyla bunu devam ettirecekti. Fakat Sivas’a, Kayseri’ye, Ordu’ya 8 haftalık maç programına denk müsabaka oynatılırken, artı Siyah - Beyaz gece yapılırken (ki yapılması gerekiyordu, Bunu destekliyorum), Tarkan’ın konseri için 70 tane İnönü Stadı’nın dışında bekletilirken, 2 saatlik PAF maçı bir kaç kişinin işine çomak soktu diye göze battı ve buradan Denizli müsabakası alınmak istendi. Şu saydığım organizasyonlara para uğruna (o da çok cüzi bir para) stadın zeminini açan zihniyetin, bütün gücü PAF takımına mı yetiyor? Acı olan Sinan Vardar Başkan’ın da bu işe destek vermesi. Çok üzüldüm, bütün ısrarlarımızdan sonra İnönü Stadı Müdürü Turgut Baba ve arkadaşlarının stattan sorumlu Hüseyin Bey’in katkılarıyla PAF maçı, tüm engellemelere karşın İnönü’de oynanacak. Ancak şu bilinmeli ki, çocukların artık her hafta aynı stresi yaşamaya güçleri kalmadı. Hala yukarıya çıkacak oyuncu mu bekliyorsunuz? Hadi canım siz de!Bu da hayırlara vesile olsun. Bu hafta teşekkürlerin büyüğü Turgut Baba ve arkadaşlarına olsun...

11 Ağustos 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çelişkiler!‘’

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum; Temmuz ayında profesyonel futbolcu olarak menacerleri ile transfer komitesinin canına okuyan Ali Tandoğan ve ekibi saha içinde profesyonelliği çabuk unuttu. Bu çelişkilerin en başta gelenini Ali Tandoğan yaptı. Bırak kardeşim, hakemin cezasını gözlemci verecek. Zaten dün hata üstüne hata düdükleri vardı. Ama Ali Tandoğan galiba Beşiktaş formasının ağırlığını taşıyamadı. 2-3 numara büyük geldi. Sadece Ali Tandoğan değil, Beşiktaşlı futbolcular hakemlerin bilhassa üç büyük takım oyuncularına karşı cesaret örneği gösterip çok kolay kart çıkarma ukalalıklarını unutmuşlar. Ve asıl çelişki de, Ali Tandoğan’ı yardımcısı Alper Ulusoy’un ikazı ile oyundan atan İsmet Arzuman, Ahmet Dursun’a çaldığı faulün bir dakika sonrasında Bouazizi tarafından Youla’ya Erciyes ceza sahası içinde iki sefer faul yapıldığını, daha doğrusu penaltı pozisyonlarını çalması gerekirken çalmaması çelişki değil de ne?Ama bunların hiçbiri futbolcuların birinci vazifelerinin sahada kalmak olduğunu bilmelerini unutmalarını gerektirmez. Hele maç başına para alan bu futbolcular bırakın parayı, takımın ligdeki kaderini bile etkileyebiliyorlar. Bunun içindir ki, Rıza Çalımbay’a hiç kızmıyorum. İstediği kadar oyunculara dayalı sistemini kursun. Ancak oyuncular bu sisteme hal ve gidişatları ile isyan ettikten sonra neye yarar. İşte dün gece 3-5-2, 4-4-2, tek forvet, çift forvet hepsi denendi ama maçın kaderini Sergen belirledi. Demek ki, bir yerde sistem de, davranışlar ve sorumluluklar önünde bir işe yaramıyormuş.Çelişki dedik. Son bir çelişkiyi de Erciyes cephesine yazmak istiyorum. Geçen sezondan, daha doğrusu bu takımı Süper Lig’e çıkaran kadrodan Ömer Közen, Ömer Ateş, Murat, Aydın sahada ama kupayı yeni transfer Timuçin kaldırıp tribünlere şov yapıyor. Geçen sezon ter akıtan oyuncuların yüzde 90’ı sahada yok. Emeğin karşılığının üç ay sonra değil, maçların bittiği gün bir çözüm bulunarak verilmesi gerekir diye düşünüyorum.

07 Ağustos 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hayal kırıklığı‘’

Siyah - Beyaz gece; programın sunucusu dışında mükemmel geçti. Camiada bu kadar Beşiktaş apoleti taşıyan sunucu varken, programı ‘Çocuklar Duymasın’ın Marry’si Demet Hanım sundu. Gecenin en itici bölümleri oldu.Formalar çıktıktan sonra İbrahim Toraman, Çağdaş, Cordoba, Youla ve Kadıköy Panteri Pancu’nun forma lansmanı mükemmeldi. Tabii ki, başta da söylediğimiz gibi, herkes 03.08.2005 saat 10.00’da Store’un açılışını özlemle bekledi.Dün saat 12.00 itibariyle telefondaki mesajların sayısını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Bakırköy’den, Kartal’dan, Pendik’ten, Şile’den, hatta Karasu’dan gelen insanlar Beşiktaş Store’da büyük hayal kırıklığı yaşadılar. Yeni sezonda giyilecek formalardan bir tane bile yoktu. Mont vardı, sweetshirt vardı, polar vardı, sıcakta atkı, bere vardı, eldiven vardı, yağmurluk vardı, rüzgarlık vardı, taraftar eşofmanı vardı, ama asıl beklenen, özlenen forma yoktu. Yani kısacası hayal kırıklığı vardı. Biraz da ben kendimi suçlu hissettim, “Store’a gerekli ilgiyi göstermedikten sonra, taraftarlığınız nerede” diye sordum. Kulübün beklentisinin en çok olduğu ürün satışları, ilk gün hayal kırıklığıyla başladı. Eloğlu boşu boşuna hava atmıyor, şu kadar forma, şu kadar malzeme sattım diye.Benim asıl üzüntüm ve komik olan ne biliyor musunuz? Beşiktaş Çarşısı’nda ve sahil şeridindeki seyyar arabalarda forma satan korsan satıcılarda ColaTurka ve Avea armalı sahte formalar dolaşıyor. Demek ki, ‘şeytanlar’ bu işi çok daha iyi beceriyor. Belediyeler bu konuda ne iş yapıyor, onu da bilemiyorum.Sevgili Murat Ürünsak ve Beşiktaş Store’un genel müdürü Bülent Edinsel kardeşimizin kafaları, korsan ürün satan kişiler kadar ‘şeytanlığa’ çalışmadığından olacak, Store mağazalarında kuyruklar oluşmaya başladı.Ama önemli değil. Geç olsun, temiz olsun.Ben yine de söylüyorum, Siyah - Beyaz gecede gördüğümüz kadarıyla, ürünler, yeni forma dizaynları mükemmel.En çok hoşuma giden de hangisi oldu, biliyor musunuz? Kadıköy Panteri Pancu’nun giydiği 1 numaralı forma... Pancu’nun aklına gelmedi o formanın numarası, ama Pancu’ya 1 numarayı giydirmek şeytanlığı, birinin aklına gelmiş. Kimin aklıysa helal olsun.Unutmadan söyleyeyim. Bugün ayın 4’ü, 10’una kadar hiç kimse Store’a gitmesin. Çünkü o zamana kadar formalar gelmeyecekmiş. 10 Ağustos’tan sonra formalar huzurunuzda...

04 Ağustos 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onların da Allah yardımcısı olsun‘’

Ancak bugün gelinen noktada Beşiktaş’ın ilk ciddi hazırlık maçı, Kayseri Erciyesspor lig maçı olacak! Yani futboldaki beklentiler maalesef, futbolun dışındaki beklentilerin gerisinde kaldı.Yani Beşiktaş markasını pazarlamadaki beceri, Fulya Projesi’ndeki ihalenin olumlu sonuçlanması ve bunun Beşiktaş ailesine heyecan vermesi, futbol takımı üzerinde maalesef aynı heyecanı yansıtamadı.Hala Ailton’un takımla idmana çıkamaması, hala ön liberoda aranan ismin bulunamaması; UEFA, Türkiye Kupası ve Süper Lig maratonunun başlangıcında Siyah - Beyazlılar’ın başını çok ağrıtacak. Tabii ki öncelikle de Çalımbay’ın...Yapılan hazırlık maçları, rakiplerin ekonomik ve fiziki durumlarını da gözönüne alırsak, 2005-2006 sezonuna yansıması olumlu değil. Çalımbay’ın Allah yardımcısı olsun...Defanstaki sıkıntıAli Güneş, Kürşat, Mustafa Doğan, Çağdaş, İbrahim Toraman, İbrahim Üzülmez, Koray, Tayfur, Gökhan Zan’dan 3 ya da 4’ü Çalımbay’ın oyun anlayışına göre Beşiktaş’ın defansını oluşturacak. Bu oyuncuların hepsi de fizik güçleriyle oynayan, agresif, rakip tarafından çok rahat faul çalınabilecek oyuncular. Yani şunu söylemek istiyorum. Beşiktaş defansı, rakibe bu sezon ceza sahası üstünde her maç en az 7-8 frikik verebilir, hatta verecektir. Onun içindir ki, kalecilerin de Rıza Çalımbay gibi Allah yardımcısı olsun...PAF’lar neredeoynayacak?2004-2005 sezonu başlarken Sinan Vardar ve arkadaşları çok mücadele verdiler, PAF Takımı maçlarının İnönü Stadı’nda oynanması için... Son iki günde İnönü’de 4 maç oynandı. Lig takvimine vurursak, 2 ay içinde oynanacak maçlar, 2 günde dün İnönü’de oynandı. Bu hafta PAF Ligi de başlıyor. İçerideki ilk maç Denizli’yle... Geçen sene PAF maçını İnönü’de oynatmamak için A Takım Teknik ve İdari kadrosu seferberlik ilan etmişti.Çalımbay’ın altyapıya bakışını beğeniyorum. En azından ilgisiz değil. En azından son 10 yılın altyapıya en sıcak bakan teknik adamı.TFF maç programında Denizli PAF maçı, BJK İnönü Stadı’nda gözüküyor. Ancak benim kafamda problemler var. Çünkü geçen sene bu müsabakaları burada oynatmayan bazı kafalar, hala Ümraniye’deler.Geçen sezon kendi sahasında A Takım’ın önünde PAF Takımı 4 kez sahaya süren tek takım Beşiktaş. Ve bundan diğer takımlar da çok hoşnut. Bekliyorum, dün 4 takıma müsaade eden düşünce, inşallah PAF takımın bu beklentisine çomak sokmaz.Onların da Allah yardımcısı olsun...

01 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çamur at izi kalsın‘’

Ne mutlu ki Beşiktaş’a, günümüzde geçmişten gelen dedikodu ve yıpratma risklerine rağmen, Beşiktaş adına tesis yapmaya çalışan kurum ve kuruluşlara sahip.Fulya için de ihale aşamasından sonra sesler çıkmaya başladı. Bilhassa Fulya’nın metrekare hesabı yapılırken, otoparkının dahil edilmesi gündemde.Daha önce de hep yazdık. Baba mesleği inşaatçılık. 50. yılı doldurduk.İmar kanununa göre otopark, bağımsız bölümlerden sayılmaz. Ancak, ekonomik değer olarak da çok önem arz ettiğini belirtirler.Bizler, daha çok müteahhitler, insanların yaşayacağı alanları düşünürken ‘arabaların yaşayacağı alanları’ sokaklar olarak düşündük.Sokakların bile artık yetersiz kaldığı günümüzde ‘otopark alanları’ ekonomik değer olarak bazen bağımsız bölümler diye adledilen üst katlardan daha önemli hale gelmiştir. ‘Özellikle de Fulya’da’.Onun içindir, imar kanunu bağımsız bölümden hareketle Fulya’da çok olumlu adım atılmış. Bu adımı olumsuz bir düşünceye dönüştürerek ortamı germek son derece yanlış.Eğer birim maliyetleri yüzünden mukayese edilmek istenirse, evet ben de katılıyorum. İnşaat metrekare maliyetleri üst katlara göre daha düşüktür.Ancak ekonomik değer olarak ve de asıl önemlisi ‘kulüp açısından işletilebilirlik ve kontrolü çok daha kolay sorunsuzdur’.Otoparkın ekonomik olarak değer etmediği söylentilerine ise Türkiye gerçeğine bir bakmak lazım. Bu sadece yanlış bir gözlükten bakmanın sonucudur. Otoparkın değeri, hele Fulya’da kaçınılmaz. Biz bu hikayeleri daha çok önceleri dinledik.Öncelikle ihaleye iştirak eden firmanın düşüncelerini tek yönlü olarak doğru kabul edip sonuca varmak da yanlıştır. Ve ihaleye katılan bir firmanın ihale aşamasında yapması gereken, onun yapmadığı girişimlerin başkalarının ağzından kamuoyunun önüne sermesi de tartışılır.Zaten bütün büyük ihalelerden sonra, bu tür laflar söylenir. İhale ve özelliştirmeleri dedikodulara kulak asmadan yapma cesaretini gösteren şahıs ve ilkelerdir. O cesareti göstermeyenler ise aynı bataklıkta boğulup birbirlerine ‘gördün mü şu kulüp şu firma şu insanlar nasıl büyüdü, helal olsun’ deyip zaman zaman hikayeler anlatırlar. Anlatılan hikayeler devam etsin, ancak yaptıkları doğru.Benzer hikayeleri yıllarca duyduk. Beşiktaş’a belki de kurumsal anlamda sınıf atlatan Akaretler’deki kulüp binası olarak kullanılan plazanın projelendirilmesi yapımı sırasında ve sonra dağılımında hikayeler yazılmış, bu hikayeler hala devam ediyor. Ama o projenin yapılmasına karar veren yönetimler ve yapım işini üstlenen kurum ve kuruluşlar bizden alkış alır.‘En kötü karar, kararsızlıktan iyidir...’Ayrıca bugün Fulya ile ilgili alınan karar, yapılan sözleşme, verilen ihale komisyonunun oluşumundaki titizlik ve o komisyonun gösterdiği başarı hem doğru bir karar hem de Beşiktaş’ın geleceği için hayırlı bir iştir.Geçen gün Atıf ağabeyin yazdığı yazıda bu iş için emeği geçenlerin tümünün eline sağlık. Gerisi hikaye...

28 Temmuz 2005, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI