‘’Hakkı Yeten'den Beşiktaşlı'ya‘’
O gün aynı bugünkü gibi, Beşiktaşlı, Beşiktaş'ın yenilmesini istiyor, taraftar birbirine girmiş, cenaze evinde horon tepiliyor gibi... O günkü gazete sayfasında, Şükrü Gülesin'in, Coşkun Özarı Ağabey'in ve Hakkı Yeten'in makaleleri var. O dönemde kulüp yazarı yok, spor yazarı var. Harfine bile dokunmadan Beşiktaşlı'ya ithaf ediyorum:"Beşiktaş Futbol Takımı'nın bu futbol mevsiminde, ilk yarı sonunda düşmüş olduğu durum, 7'den 70'e tüm Siyah-Beyazlılar'ı üzmüştür. Bu durumun 2. devre düzelmesi candan temenni ederim. Ancak, bunun için alınması gerekli idari teknik ve psikolojik tedbirlerin, hemen tespit edilerek, tatbiki gereklidir. Ben şahsen, Türkiye Ligi'nin 2. yarısında Beşiktaşlılık ruhunun şahlanarak, futbolcusu, yöneticisi ve vefakar seyircisiyle birlikte, kenetlenerek, Kara Kartal'ın spor ailemizin, büyük sembolü olacağına inanıyorum. Şu an ise, sorunlarını şahsileştirip, sen-ben davası haline getirmek, Beşiktaş'ın yüksek menfaatine aykırı düşecektir. Zor da olsa, elele vererek müşterek gaye için azimli bir mücadele vermeliyiz. Ancak şuurlu, bilgili, azimli bir çalışma ve mücadele sonunda başarıya ulaşacağımıza inanıyorum. Tıpkı geçmişte, ilk devresinde tek bir kalp olarak çarptığımız maçları nasıl zafere götürdüysek, bugün de bu üzüntülü tablo içinden, Beşiktaşlı futbolcu kardeşlerimin ve taraftarının alınlarının akıyla çıkacaklarından şüphe etmiyorum. Beşiktaş öyle bir camiadır ki, en buhranlı devrelerde, başarı elde etmesini bilmiş ve Türk Sporu'na örnek olmuştur. Bütün Beşiktaşlılar'a sesleniyorum. Parolamız, Siyah-Beyaz renklerin zaferi için birleşip, yarının Beşiktaş'ının birliğini yaratalım."Ne güzel demiş Baba Hakkı. Bu günleri görse -ki gördüğüne, hissettiğine inanıyorum- onun Beşiktaş'ı, bu Beşiktaş ailesi değil. Kemiklerinin sızlamaması için tüm Beşiktaşlılar elele olmalı. 110 kişilik genel krullardan 14 bin kişilik genel kurullara kadar, çok genel kurullar oldu. Bizim göremeyeceğimiz, çok daha büyük katılımlı toplantılar da olacak. Günü kurtarma hesabında kimse olmasın. Geleceği kurtaralım. O da birlik beraberlikten geçer. Rahat uyu Hakkı Baba...
‘’Vedat Yüksel'emedi!‘’
Dün gece Appiah, Tümer, Tuncay, İbrahim Akın ve Nobre, Vedat Yüksel’in toleransı ile sahada durdular. Yüksel’in bir de takdir hakları var ki, çok ayıp. 44’te Appiah, 53’te Tümer kırmızı kart görmeliydi.Fenerbahçeli Tümer, karşılaşmadan önce “Beşiktaş kalesinde olacak gollerden sonra, topu santraya taşımak benim için büyük zevk olacak” diyordu. Ah Ricardinho, ah Nobre ve egoist İbrahim Akın... Sadece bu söz, dün gece sizi daha da kamçılamalıydı.Beşiktaş dün sahada 3 eksikle mücadele etti. İbrahim Akın, Burak ve Delgado’nun isimleri sahadaydı, kendileri yoktu. Ricardinho oyuna girdikten sonra hem Beşiktaşlılar’ın ayağında top daha çok kaldı, hem de pozisyon zenginliği vardı. Tigana, ikinci yarıda Serdar’dan sadece duran toplarda sahneye çıkan Alex’i markaj görevinden almakla çok iyi yaptı.Maça Beşiktaş cephesinden bakınca, Ali Tandoğan ve Ricardinho’nun ilk 11’de oynamasını isterdim. Kafaca hazır olmayan İbrahim Akın ve hala geldiği günlerdeki mirasını yiyen Burak, bence dün gecenin kasedini izleyip, iyi analiz yapmalılar. Böylece hatalarını görürler.Dün gecenin en başarılı isimleri Gökhan, Kleberson, İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez’di... Ama alkışı hak eden en önemli isim Koray’dı... Buna rağmen bir eksiği var. Savunma oyuncusu topa çift dalmaz, defans oyuncusunun ayakta kalanı makbuldür...
‘’Skor ne olursa olsun...‘’
Tigana, hafta içinde bir basın toplantısı yaptı. İnatçı ve hırslı biri olduğunu kabul ederek, görevi bırakmayacağını da, açıkça söyledi. Yıldırım Demirören ve Murat Aksu da aynı yönde açıklamalar yaptı. Yönetim, özellikle de Demirören, ne şartlarda olursa olsun, istikrardan yana olduğunu, neticelerin, ne hocanın, ne de menajerin kaderini belirleyeceğini açık ve net bir şekilde belirtti.Hâl böyleyken, insanlar makam ve para uğruna, kendilerine yakın olan kişileri, tetikçi gibi kullanıp, Beşiktaş’a zarar vermelerinin kendilerine yarar sağlayacağını, çok merak ediyorum. Özellikle Tigana ve Ali Gültiken cephesine baktığımızda, yersiz, zamansız ve de hoş olmayan söylemler ve yazıları görüyoruz. şu açıkça belirtilmelidir ki, bu gece skor ne olursa olsun, ne Beşiktaş’ın kurtuluşu, ne de batışı olacaktır. Zaten Beşiktaş, darbe yediği kadar yedi. Bundan daha fazla kötü olamaz. işte benim, Tigana ve Ali Gültiken’deki ısrarım bu nedenledir. Bu kadar kötü bir durumdaki Beşiktaş’ın, lider ile arasındaki puan farkı sadece 6... Kaldı ki, lider Fenerbahçe’nin çok kritik bir Trabzon deplasmanı ve Galatasaray maçı var. Yani şunu anlatmak istiyorum: Kusura bakmasınlar, biraz ağır olacak ama ‘leş kargalığı’na gerek yok... Sonra nasıl gelirsen öyle gidersin. Yönetime yakın olmak, başkana yakın olmak, sana yakın olmayanlara düşman olmak, ne teknik kadrodaki değişiklik, ne yönetim değişikliği, ne de menacerdeki değişiklik, kimseye fayda getirmez. Bakmışsın, yarın nasıl gelirsen, öyle gitmiş olursun. Beşiktaş, özellikle alt yapılarda Milli Takım’a çok oyuncu vermemekle eleştiriliyor. Hâlbu ki, 20’nin üstünde, alt yapıda Milli olan oyuncumuz var. Ancak, Milli Takımlar’da görev alacak Beşiktaşlı teknik adam yok. Ben hep, “Beşiktaş iyi temsil edilmeli” derken, bunu kastediyorum. Bakın, Milli Takım teknik adamlarına, ne kadar Galatasaraylı ve Trabzonlu varsa orada. Hele son bir icraat var ki, onu gördükten sonra, ‘yuh be’ diyorum. Genç Milli Takımlar’da görev alanlar... Oraya, yaşantısıyla örnek olan insanlar mı lazım, yoksa futbolculara idman ve maç dışında özel hayatlarında yapacaklarını anlatacak hocalar mı lazım. Şifo Mehmet’i yediler, Tanju Çolak geliyor. Daha ne diyeyim...
‘’Dikiş tutmaz‘’
Bırakın Tigana’yı, yönetimi... Eğer sen Beşiktaş formasını giyiyorsan, biraz da oyuna kendin katkıda bulunacaksın. Vallahi sayamadım, ama yüze yakın top kaybı... Tamam, Tigana’nın oyuncu seçiminde ve taktikte çok hataları olabilir. Ya sahadaki futbolcular...Taraftar, maçtan önce Üzülmez’e, “Deli İbrahim, Deli İbrahim” diye bağırıyor. Deliden ne kadar akıl alırsın? Ama şu bir gerçek ki, İbrahim Üzülmez dün Beşiktaş formasını taşımayı hak eden tek oyuncuydu.Aurelio’nun Türk olmasından sonra ortaya çıkan yeni bir mevkii var, önlibero diye... İşte o fonksiyonlara sahip gerçek manada iki oyuncu var Beşiktaş’ta... Biri Kleberson, diğeri Koray. Serdar Kurtuluş sağ bek ya da stoper. Kısacası takım çorba!.. Kim nerede belli değil.Tigana, Kleberson ve Koray’dan kenar oyuncusu yaratmak istiyor, pes doğrusu. Önliberoda oynayacak adamları, kanatta oynatmak abesle iştigal. Nobre gibi bir oyuncu sağlamsa, kulübede değil, sahada olmalı.Ben bu kadar isyan ettiğime göre, taraftarın isyanına da artık kızmamak gerekir. Ancak en önemli tehlike, taraftar 10 parçaya bölündü. Bu çok kötü. “Yazık oldu” demiyorum, “İş kazası” demiyorum, “İşgüzarlık” demiyorum, “Halt ettiniz” diyorum. Artık bu saatten sonra bu takım dikiş tutmaz. Geriye üç maç kaldı, hele taraftar da bölününce işleri Allah’a kaldı. Bitmedi...
‘’Neşeli saatler‘’
Ancak, basının duayenlerinden, Demirören’e yapılan tavsiyelerde 2-3 nokta vardı ki, bunlar Beşiktaş’ın geleceği açısından çok önemliydi. Neşeli bir toplantı oldu. Öncelikle Tigana konusu, her basın mensubu adına sıkıntı yaratıyordu. Ancak bu sıkıntı, takımdan daha çok, Tigana’nın basına karşı olan tavrından dolayıydı. Bu konuda Demirören, gerekli garantileri verdi ve hocayla önümüzdeki hafta içinde konuşacağını açıkladı. ikinci konu var ki, bu Beşiktaş için çok daha önemli... iki ay sonra genel kurul var. Demirören, bu genel kurul sürecinde, “Cenaze evinde düğün ve neşe olmaz” diyor. Yani şunu söylüyor: “Bu süreçte adaylar olabilir. Ama lütfen takım, seçim ortamından uzak tutulsun. Seçim malzemesi yapılmasın. Bu çok tehlikeli. Bu camiaya zarar verir.”Bu konuda hepimiz hemfikiriz. şu anda gözüken o ki, Demirören tek aday... Öyle de olmalı... Yapacağı yönetimde, bugünkü idareden 4 kişinin kalacağını, tamamını değiştireceğini söyledi. Ama bu söylemi yaparken de basın mensubu arkadaşların fikri, Beşiktaş’ın ‘teslim’ değil ‘temsil’ edilmesi yönünde... Hem ekonomik olarak güçlü, hem de futbol kariyeri, açısından sağlıklı bilgiye sahip kişilerden oluşması yönünde.En önemli madde olarak da Antalya’dan istanbul’a gelirken, havaalanında yaşananlar konuşuldu.. Demirören’e çevresindeki menfaatçi gruptan, hemen kurtulması gerektiği söylendi. işte, o çevresindeki gruptan biri, o gün benim de bulunduğum bir ortamda, Antalya’dan istanbul’a telefon ederek, havaalanında takım ve Tigana adına hiç de hoş olmayan görüntülerin yaşanmasına neden oldu. Ancak, o gün orada, futbolculara ‘sahtekâr’ yakıştırmasını yapanlara, tepkiliydim. O gün, orada, itidalli ve gerçekten büyük olayların çıkmasını önleyen bir grup arkadaş da vardı. Tribünde diğer gruplar yönetimi istifaya çağırırken, bu arkadaşlar tepki gösterip, takımı motive etme düşüncesindelerdi. Demirören ile yapılan sohbet toplantısında, üstüne basa basa durulan en önemli konulardan biri de taraftar, takım ve yönetim arasında iletişimi sağlıklı bir şekilde sağlayacak bir ağabeyin olmasıydı... Bir de; takım içinde, yönetimde, iyi bir ağabey ve futboldan gelen birinin olması... Yani şu anda Sinan Vardar... Yeni yönetimde olur mu, olmaz mı, bilmem ama, bu yönetimde alt yapıdaki başarıları dışında, üst yapıya hiç bulaştırılmaması, Beşiktaş’ın en büyük kaybıydı. Neşeli günlere...
‘’Tigana ne yapsın?‘’
Sen Beşiktaş’sın, defansında bu hataları yapma lüksün yok. Gökhan Zan’a son zamanlarda birşey oldu. Ayakta duramıyor. İbrahim Toraman’la iyi bir ikili oldu diye düşünüyordum, dün yenilen 4 golün hepsinde Gökhan’ın imzası vardı. Burak Yılmaz, oturup düşünecek; “Ben dün gece, hem de en rahat şekilde oynayabileceğim bir ortamda neden son yarım saat oyundayım?” diye... Farkında mı bilmiyorum, herkes üstüne koyarken, o aksine geriye sayıyor.Siz bakmayın 4 gole... Beşiktaş’ın ileri ucunda mutlaka ‘tabelacı’ bir ismin de olması lazım. Sakın ha “Benim santrforum Bobo” demeyin. O bildiğini oynuyor, takım oyununda yok. Zar gibi... Düşeş de gelebilir, hepyek de... Ama umumiyette hepyek. Nasıl olduysa dün düşeş geldi.Dün gece görüldü ki, Delgado’suz bu iş olmuyor. Rakip kaleye en çabuk o gidiyor, dengeleri de bozuyor.Oyun 3-1 olduğu zaman “İnşallah Bülent Demirlek, ortaya çıkmaz” diyordum. Bir faul verdi ki, Antalya’yı ateşledi. Basket maçında bile ona faul çalmazlar. Tamam, 90 dakika Demirlek’in tek hatasıydı. Ama skorun 4-4 olmasına da, güzel oyuna da katkısı vardı. Serdar Kurtuluş, bana göre takımın en istikrarlı oyuncusuydu. Namuslu oynuyordu. Mücadele ediyor, topa giriyor, boşa kaçıyor, topları alıyor, diğer arkadaşları gibi topun arkasına saklanmıyor. Bu yüzden pas hataları da çok gözüküyor. Peki ya, Kleberson? Gol pası dışında, birşeyler yapmaya çalışıyor, ama o da mirasını yiyor.Maçtan önce Runje mi, Cordoba mı tartışmaları vardı. Al birini, vur ötekine. Skorda en büyük katkı ikisinindi.4 gol atılmış, ancak 4 gol de yenilmiş. Tigana buna ne yapsın? Şimdi yine başlayacaklar, halt edecekler.
‘’Paralar kaçmasın‘’
Uçakta Beşiktaş Dergisi’nin kasım ayı sayısını okurken, çok duygulandım. Çok mutlu da oldum. Rahmetli Onursal Başkanımız Hakkı Yeten ile doya doya 4 sene yaşadım. Kadıköy-Beşiktaş arasında çok anılarımız oldu. Tabii ki, ara sıra da Fulya’ya uğruyorduk. Şeref Stadı’ndan Fulya’ya kadar olan dönemde emeği geçen herkese, teşekkürler... Çünkü geçen hafta itibariyle, resmi olarak Fulya’nın ruhsatı Beşiktaş Belediyesi’nden alındı. Herkes rahat. Bana göre bu süreçte, Yıldırım Demirören, teşekkür etti ama Bülent Tatar, Hasan Bozkurter ve ismini burada hatırlayamadığım 7-8 meclis üyesi dışında kimseye teşekkür etmiyorum. Görüntü o ki; Beşiktaş’ın ekonomik geleceği olarak düşünülen Fulya, ne yazık ki, hayal kırıklığı artık. Çünkü; 3 kez bu konuya değindim, daha da fazla kurcalamayacağım. Gelecek seneden sonra Fulya’da çocuk sesleri yerine korna ve egzoz sesleri dinleyeceğiz. O günlerdeki birlik-beraberlik, ne yazı ki bugünlerde yok. Herkes menfaatini düşünüyor. Topa hiç kimse girmiyor, sorumluluk da almıyor. Beşiktaş Belediye Başkanı eğer bu kadar Beşiktaş’ı seviyorsa, ondan şimdi bir ricam olacak... ‘Bana ne!’ demesin. Beşiktaş’ın yılda 3-4 milyon doları çalınıyor. Bu hırsızlığa bir önlem alması gerek. Sadece başkan değil, Murat Aksu’ya da burada çok iş düşüyor. En az 3-4 milyon dolar para hırsızların elinde. Hırsız diyorum, bana göre onlar hırsız. Kimler mi? Taksim’den Dolmabahçe’ye inan yol güzergahı, Beşiktaş’tan Kabataş’a inen yol ve Eminönü’nden stada giden yol üzerindekiler başta olmak üzere korsan ürünlerin satışının engellenmemesi, kulübü çok önemli maddi kayba uğratıyor. Özellikle maç günleri hatta bir aylık ciro olarak BJK Store’leri 400-500 milyarlık hasılat yapıyor. Bu ürün satışının 3’e katlanması işten bile değil. Sadece maç günleri İsmail Ünal zabıtasına, İçişleri Bakanı’nın oğlu olma sıfatıyla Murat Aksu da Beşiktaş Emniyeti’ne rica edip de, bu tezgahlar bu bölgelerde kurulmazsa, Beşiktaş’ın cirosu 3’e katlanır. Ben dayak yeme pahasına birkaç kez bu işportacılarla kapıştım. Yanımdaki zabıta ve polis memurları kılını bile kıpırdatmadılar. İçimden ‘Ortak mı bunlar’ diye de geçmedi değil. Çünkü rant büyük, para büyük.
‘’Ah Bobo!‘’
Tek devreli maçta, yani bu beşli turnuvada dengeli oynayacaksın. Yakaladın mı da atacaksın. Ricardinho, Delgado, Bobo, Bobo, Bobo, Bobo... Neler kaçırdılar neler. Ricardinho, Delgado yanyana oynar mı? Oynar. Hele bir de çıktığı ana kadar dün Kleberson da olunca Beşiktaş bu sezonun en iyi futbolunu oynadı. Onun için yazık oldu diyoruz. Rakibi yerlere göklere sığdıramıyorlar. İlk devre bir sefer, ikinci yarı ise ciddi manada iki sefer ceza alanına yaklaştılar. Sonuç 2-1. Neydi maçın hakkı? Bu değildi tabi. Topun da biraz sevmesi lazım. Beşiktaş’ın da rahat kazanması lazımdı. Uydurma bir penaltı, rakip dokuz kişi neye yarar. Beşiktaş’a yaramaz ki. Brugge ve Leverkusen’in işine yaradı. Bobo Beşiktaş takımının gol ümidi. Tigana’da onu düşünerek sahaya sürmüş. Ama bu kadar bencillik olmaz. Sade bu maçta değil, oynadığı lig maçlarının da hemen hemen tümünde aşırı bencil. Delgado-Ricardinho, Bobo’ya öyle ekmek attı ki Brezilyalı belki de dün galibiyeti önleyen isim oldu. Ancak görünen bir şey var ki dün geceki maçta Beşiktaş geçmiş haftalarda yapılan eleştirilerin tam aksine övgüler aldı. Tigana sahaya sürebileceği en iyi kadroyu sürdü. Oyunun genelinde, “Bobo” hariç hiçbir oyuncuyu eleştirmek istemem. Hatta kırmızı kart gören Gökhan Zan’ı bile. İki gol yiyen Runje’yi bile. Dün akşam hiç skor ile ilgili yargılayamam. Top sevmedi. Yalnız top değil, hakem de dün Beşiktaş’ı sevmedi.









































