‘’Yazık oldu‘’
Deplasmanda sana 1 puan lazım bir üst tur için. Tigana da bunu düşünerek, tek forvetle, arkasına Ricardinho’yu yerleştirerek, tamamen savunma ağırlıklı bir takımla sahaya çıktı. İşler iyi de gidiyordu. İtalyan hakem Gianluca Paaresta’nın vermediği bir pozisyonda kıdemli yardımcı hakem Marcello Ambrosino’nun uydurma faul atışı, Beşiktaş’ın hayallerini yıktı. Kazanılan bir penaltı... Runje ne yapsın? Kurtardı ama o ana kadar hata yapmayan savunma, rüya alemindeydi heralde. Ve bir 2. gol yendi ki evlere şenlik. Filmi koparmışsın yardımcı hakeminle; penaltıyı versen ne olur, vermesen ne olur.Benim asıl üzüntüm 3 gündür Köln’de ve Leverkusen’de çok güzel günler geçirdik. Ama final kötü oldu. Futbol adına insana yatırım yapmışlar... Biz o günleri gördüğümüz zaman, belki bu tur hayallerimiz gerçek olur. Ama dün üzüntüm neydi biliyor musunuz; başta Runje olmak üzere İbrahim Toraman, Koray Avcı, İbrahim Üzülmez ve Ricardinho’nun güzel oyunlarının karşılığı bu olmamalıydı.Beşiktaş’ın önünde şimdi Türkiye Ligi ve Kupa kaldı. Tabii ki bir de Genel Kurul ve yeni yapılaşma. Dünkü maçtan hepimiz Türk Futbolu ve Beşiktaş adına turu istiyorduk. Hem de çok... Hocasından başkanına, malzemecisine, medyasına kadar... Tur gelseydi belki sağlıklı düşünemezdik. Çünkü düne kadar iyi veya kötü hatalar örtbas olabilirdi. Huzur için tur da isteniyordu. Ama şimdi en azından dünden ders alınarak, sağlıklı düşünerek, ligin 2. yarısına hem yönetim bazında, hem de takım düzeninde sağlıklı bir çalışma olur. Ya da olması gerektiğini düşünüyorum.
‘’Film aynı; Ricardinho‘’
Hayret bir şeydir, bu sene Beşiktaş’ın gördüğü sarı ve kırmızı kartların hiçbirisinin pozisyonlarla ilgisi yok. Bunu niye söyledim? Dün Kayserispor, bizim yıllarca söylemiş olduğumuz Gençlerbirliği’nin oyun anlayışıyla, “Top geçtiği zaman, adam geçmesin. Gördüğün yerde indir” anlayışıyla sahadaydı.Ertuğrul Sağlam, kariyeri boyunca hep ‘sağlam’ olmuş ve de sağlam kalmış. Samsun’da çok iyi işler yaptı, Kayseri’de de sağlam gidiyor. Dün Beşiktaş maçında da istediğini alması, işten bile değildi. Ama geldiği gün kulübede oturtulan, son haftalarda Beşiktaş’ı, Tigana’yı ipten alan Ricardinho, yine ustalığını göstererek, 3 puanın mimarı oldu. Dedik ya, Beşiktaş, Beşiktaş değil!.. Nobre’nin dışında hava toplarının hiçbirinde Beşiktaşlı oyuncular yoktu. Ancak bu pozisyonlarda da Kayseri, hep faullerle sahadaydı. Ne hikmetse müsabakanın hakemi Barış Şimşek, tek bir faul bile lütfedip, çalmadı ya da çalamadı. Ne de olsa, üç büyüklere düdük çalmamak son haftalarda moda.Burak’ı dün akşam biraz toparlanmış gördüm. Golü mükemmeldi. Burak’a bir sözüm var... Alıştık çünkü ona bir şeyler söylemeye. Utanmasa, Runje’nin elinden topu alıp, aut atışlarını bile kullanmak isteyecek. Bırak orada usta var. Sen kalfa değil, daha çıraklıktasın.Ertuğrul Sağlam, hep efendiliğiyle ön plana çıkmıştı ama 72. dakikada ayıpların en büyüğü yaşandı. İbrahim Toraman, yerde yatan arkadaşından dolayı topu taca attı. Kayserili futbolcular hemen başlayıp, gol aradılar. Ayıp ki, çok ayıp...
‘’Beşiktaş Stadı‘’
Tabii bu isimler geçerken, çok kişinin de kafası karışık. Nevzat Demir Tesisleri’nde sevgili Nevzat Demir’in ekonomik krizin en kötü olduğu dönemde yapımını üstlenip, hizmete sunduğu tesislerde bile ismi tartışıldı. Ama, hiç kimsenin cesaret edemeyip, elini cebine atmadığı bir ortamda Demir’in yaptığı bu hizmeti alkışlamak yerine, köstek olmak düşüncesine hep karşı çıktım. Ama süresi önemliydi. İsmin ne kadar kalması gerektiği gerçekten çok önemli. Geliyoruz, Beşiktaş Stadı’nın isim değişikliğine. Zaten insanların kafaları karışık. Mithat Paşa Stadı dendi, Dolmabahçe Stadı dendi, İnönü Stadı dendi, şimdi bir isim daha eklenecek, isteyen istediğini söyleyecek.“Peki Yemen Ekşioğlu sen ne diyorsun bu konuda?” derseniz, ben de derim ki “Para, para, para.” Marka çok önemli. Beşiktaş’ın önüne armasına, ismine hiçbir şey gelmez, gelmemeli de. Ülker ailesine teşekkür etmek gerek. Beşiktaş da, Fenerbahçe de, Galatasaray da hatta birçok Anadolu kulübümüz de katkıda bulundular... Hepsi kulüplerinin isminin önüne Cola Turka’yı ya da Ülker’i getirip, para kazandılar. Beşiktaş da bunu basketbol ve futbol formasının önüne koydu. Bir de para kazandı. Şimdi herkes gelen paradan memnun, o zamanlar karşı çıkanlar bile. Beşiktaş Stadı’nın ismi değiştirilmiyor. Beşiktaş’ın önüne veya arkasına bir isim konup mesela, “Ekşioğlu Arena Beşiktaş Stadı” ya da “Beşiktaş Ekşioğlu Arena” olarak isim yenilemesine gidilecekti. (Kimsenin reklamını yapmamak için kendi soyadımı örnek verdim) 10 milyon doların üzerinde para alınacaktı. Şeref Bey’e, Hakkı Yeten’e Allah rahmet eylesin. Onlar da kendi isimlerinden daha çok, sağlıklı bir yerde kullanılma şartıyla stadın isminin açılacak ihaleyle belli sürelerde ihale edilip, kulübün kasasına ciddi bir gelir sağlandığı takdirde mezarlarında rahat uyuyacaklardır. Bu nedenle isim değişikliğini destekliyorum. Ama Hakkı Yeten ve Şeref Bey’in isminin koyulmamasını, vefasızlık olarak düşünmek istemem. Sevgili Beşiktaşlılar; eğer sağlıklı bir yapılaşma istiyorsak, kulübün markasını, Beşiktaş kimliğinden ödün vermeden, çok iyi pazarlamalıyız. Yeter ki kulüp hiç kimsenin ipoteği altında kalmasın.
‘’Korkaklar!‘’
Neden istediğini de biliyor. Ankaraspor alışmış beraberliğe, oyunu kilitlemiş. Peki sen ne istediğini biliyor musun? Sana lazım olan şeyin ne olduğunu biliyor musun? O da gol!..Nobre’yi tek başına bırakmışsın. Daha doğrusu bir tarafta Nobre, diğer tarafta Jaba, kaleciler dışında herkes birbirine yapışmış. Yani gol ümitlerini ölü toplara ya da kalecilerin hatalarına bağlamışsın. Runje’ye top gelmedi. 70. dakikadan sonra Gökhan Güleç, Bobo ve Nobre’yle 3 forvete dönünce atak yapmaya başladın, ama Hakan Arıkan biraz gününde olunca maçın kilit ismi oldu. Beşiktaş adına ise bir kilit isim vardı. Club Brugge maçının yıldızı Ricardinho’nun ortaya çıkması lazımdı. Orada da şarabı pahalı, futbolcusu ucuz Petrus, Ricardinho’ya yapışık oynayınca ne oyun, ne gol, ne kalite, daha doğrusu sıkıntılı bir müsabaka oldu.Öyle bir maç düşünün ki, kaleciler yere yatmadı. Hakan son iki pozisyon dışında ortada yoklardı. (Sebebini de başlıkta bulacaksınız, ‘Korkaklar’). Her iki hoca da “Aman gol yemeyeyim de, ne olursa olsun” düşüncesindeydi. Tamam da, söylenen sözler vardı. Şampiyonluk... Geçen büyük bir zaman vardı, kayıp puanlar... Kaçırılan goller vardı, ama hiçbiri şu anda geri gelmez. Dedik ya, ne istediğini, ne için istediğini bileceksin.Ankara’nın en güzel yönü hep söylerler, İstanbul’a dönüşü diye... Hava soğuk, futbolcular soğuk, sahadaki oyun da soğuk. Güzel olan birşey var, Kenan, Aydın ve Koray’ın golleriyle PAF takımın net bir galibiyetle yola devam etmesi... Tigana, orada ışık var. Burak, Gökhan Güleç ve Bobo’da biz aldandık, ama aşağıdaki çocuklarda aldanmazsın, takip et.
‘’Mükemmel oynadığında‘’
Hatta bu konuyu Tigana ile bile konuştum. Ancak o, Nevzat Demir Tesisleri'nde bir personelin daha fazla olmasının, fayda getirmeyeceğini, aksine zararlı olacağını söyledi. Halbu ki ne kadar Avrupalı olursan ol, öğrenmeye devam et, gelişmek asla bitmez.Ama görüldü ki, Beşiktaş'ta böyle bir açığı kapatmak için, mutlaka bir kişiye daha gerek var. Bakın Turgay Biçer Hoca ne diyor: "Maç kazandığında, bil ki; son derece rahatsındır. Kafan huzurlu ve sakindir. Enerji dolusundur. İyimser ve gerçekçisindir. Yaptığın işten bir haz alırsın. Doğalsın. Arkadaşlarınla uyumun da yüksek olur. Her şey kendiliğinden oluşur. Konsantrasyonun da yüksektir. Artık geçmiş yoktur, içinde bulunduğun anı yaşarsın. Her şey yolundadır. Özgüvenin zirveye çıkar, kendini bir başka ve 'büyük' hissedersin. Her şey senin kontrolün altındadır ve mutlusundur." Evet, galibiyetten sonra işte yukarıdakilerin hepsini yaşarsın. Ancak, her şey senin kontrolün altındadır derken, bu galibiyetler, ayaklarınızı yere bastırsın. Geçmişte yapılan hatalar bir anda unutulmasın. İşte, artık Beşiktaş'ın bu saatten sonra, bana göre iyi bir motivasyona ihtiyacı var. Ancak bu motivasyonda takım ruhu da çok önemli. Bu takım ruhundan bahsederken, Tigana'nın Beşiktaş'ın belki de bu sezon en sıkıntılı maçı olan Brugge maçı öncesi, o tür basın toplantısına iten sebep de takım ruhunun olmaması gibi geldi bana. Derler ya "Başarısızlık yoktur. Yalnızca deneyimler vardır..."Kanımca Tigana da bir sürü ders çıkartmıştır ki, son haftalarda bazı oyuncuları yerinde ve zamanında kullanmaya başladı, dolayısıyla başarılar da geldi. Bu yolda Tigana'nın yani takım olma yolunda ne futbolcularından, ne yanında çalışan yardımcılarından, ne de Ali Gültiken'den rahatsızlığı var. Tigana'nın rahatsızlığı, yönetimden belli ki. Yönetim, internet sitesinde hocasının bir istediğini yayınlamıyorsa, daha doğrusu hocasını o takımdan ve aileden kabul etmiyorsa, burada problem var demektir. Daha doğrusu yönetimin bir an önce hocaya sahip olması gerekir. Şimdi kazanıyorsun. Yukarıda saydığım maddeler doğrultusunda her şeyin kontrolün altında olduğunu sanıyorsun. Hepsinden önemlisi de mutlusun. Ama kötü bir neticede birbirlerine sevgi-saygı-güven pamuk ipliğiyle bağlıysa, işte olası kötü neticelerde o zaman vay Beşiktaş'ın haline. Çünkü şu anda anlıyorum ki fotoğraf, bana biraz karışık gibi geliyor.
‘’Çok hoş oldu‘’
Ama olsun, Ricardinho vardı. Rico, attığı gol ve verdiği paslar ile “Bu takımın lideri benim” dedi. Nobre, İbrahim Akın, Bobo, Ali Tandoğan ve son dakikada Burak öyle goller kaçırdılar ki, saç-baş yoldurdular. Beşiktaş, ikinci yarı maça ağırlığını koydu. Ancak, maça ağırlığını koyan bir isim daha vardı. Macar hakem. Siz bakmayın aleyhimize bir penaltı verip, bir de kırmızı kart gösterdiğine. Hakemin tadı, tam ağzımıza göreydi. Runje’yi atılmaktan kurtardı. Burak ve İbrahim Akın’a söyleyeceklerim var. Siz Beşiktaş’a kariyerlerinizle geldiniz. Ama dünkü Beşiktaş’ta, kalıcı olmak istiyorsanız, karakterlerinizi öne çıkarmalısınız. Bu, belkide, benim size son nasihatımdır. Takım Avrupa yolunda iyi bir skorla yoluna devam ederken, yani işler iyiyken, size bunu söylüyorum. Sizi seviyorum. Kötüyken herkes konuşuyor. Buradan tüm Beşiktaş camiasına bir çağrıda bulunuyorum: Bütün olumsuzluklara, içeriden-dışarıdan bütün eleştirilere rağmen, bu takım yoluna devam ediyorsa, lütfen Tigana ve takıma sahip çıkın. Ve son sözüm “Çarşı”ya... Sivas maçını 15. dakikadan sonra veren Çarşı’ydı. Dün gecede ise maçı kurtaran, takıma 1-0 mağlupken yeniden hayat veren de onlardı. Ben takımını bu şekilde destekleyen Çarşı’nın her zaman arkasındayım, ama Sivas maçındakinin de tamamen karşısındayım.
‘’Gölgesiyle yere düşmeyenler‘’
Bursa maçında esame listeleri elimize geçince, Bursa kadrosunda, 16 yaşında, tanıdık bir isim vardı. İki senedir takip ediyordum... Beşiktaş B Genç ve Süper Genç’in, son iki sezondur üst üste yakaladığı Türkiye Şampiyonluk’larında bu genç kardeşimiz Bursaspor kadrosunda da, Beşiktaş’a karşı oynamıştı. Bu, Serdar Kurtuluş’un kardeşi Serkan Kurtuluş...Sezon başı Levent Kızıl’dan çok istedim, Murat Aksu’dan da rica ettim. “Serdar’ın İstanbul’da başarılı olmasını istiyorsanız 15 yaşındaki bu genci almalısınız” dedim. Serkan çok yetenekli, hatta ağabeyinden iyi olacağını da biliyordum. Önceki gün sahada olacağını hiç tahmin etmemiştim. PAF Takımı’nda oynayacak diye, cuma günü saat 13.00’te onu izlemek için Fulya’ya gittim. A Takım’da Beşiktaş’a karşı oynayacağını duyunca hem sevindim, hem üzüldüm. PAF maçı, Kenan 3, Can 1, Mustafa 1, Gökhan 1’er golleri sonrası Beşiktaş’ın 6-0’lık üstünlüğüyle bitti. Serdar Özkan’ın liderliğinde, mükemmel bir takım vardı Fulya’da. Hatta çok kızdığım Aydın bile yola gelmiş, sahada (saha dışı beni ilgilendirmez) iyi işler yapmaya başlamıştı. Milli Takım Hocaları’nın başına ya taş düşmüş ya da biraz ayıplarından, 5 tane hoca birden, Fulya’daydı. Bütün bu güzelliklere rağmen, orada eksik biri vardı...Son haftalarda hep S.O.S veren Tigana ve ekibi, artık bundan sonra istikbâl gençlerdedir diye ısrar etmemeli. Henry hikâyelerinden de vazgeçmeli. İbrahim Akın, Burak değil... Mustafa, Serdar Özkan, Kenan, Koray ve Korcan Beşiktaş’ın geleceği. Bunu bilmeli. Gençler şunu söylüyor: (PAF Takımı’ndakiler) “Kleberson, Delgado, İbrahim Akın ve Burak... Onların isimleri var ama bizde de Beşiktaş duruşu ve yürek var. Bizi izle Tigana” diyorlar. Evet, Engin İpekoğlu’nun 16 yaşındaki Serkan’a güvenerek, forma vermesi, büyük bir örnek. Tigana niçin Beşiktaş gençlerinde ısrarcı olmuyor. Yoksa Henry’nin boyu uzun da Serdar’ın, Mustafa’nın, Can’ın, Serkan’ın, Korcan’ın, ondan biraz daha kısa diye mi. Bırak hocam! Bu gençlerde en azından yürek var. Ayakta durmasını biliyorlar, gölgesiyle yerlere düşmüyorlar. Bu satırları sana sonuna kadar destek veren Yemen Ekşioğlu yazıyor ve senden de Engin İpekoğlu kadar yürekli, cesur olmanı istiyor. Yoksa bizi Henry hikayeleriyle kandırma...NOT: Bursa maçından önceki kapalı tribünün 5 dakikalık sessizlik protestosu, bazı kesimlere çok iyi bir mesaj oldu. Hele en güzel pankartlardan birisi de “Evet sattık ama gençliğimizi.” Biz de 18 yaşından beri Beşiktaş ailesinin içindeyiz. Yönetici olarak. Bu dönemki kadar çarpık, kirlenmiş bir ortamı yaşamadım. Seyredip, kahrolmak istemiyorum. Beşiktaşlılar’dan iki gün önce yazdığım “Hakkı Yeten’den Beşiktaşlılar’a” yazısını tekrar okumasını istiyorum.
‘’Germeyin dedik!..‘’
Herkesin formasını çıkartarak giysilerin altından Bursa forması arandı (İnsanın zaten deli olması lazım, Bursalı olup da dün o stada Yeşil-Beyaz formayla gelmesi için). Sahaya bir hakem gönderdiler, üflediği düdükler tribünü gerdi. Tigana, Ricardinho-Delgado bir arada oynamaz diye takımı gerdi... Ne yapıyoruz? Ve en kötüsü de daha maçın bitmesine 80 dakika varken kaleci Ömer kale atışlarında tribünü gerdi. İşte bu ortamda oynanan bir maç. Bir 45 dakika var ki, Beşiktaş rakip ceza alanına iki kişi olarak hiç girmedi. Hele bir gol yedi ki, defanstan çıkarken topu kaptırıyor, üstelik 4’e bir yakalanıyor. Düşünün, maç boyunca Beşiktaş rakip ceza alanında hiç 3 kişi olamadı. Dakika 46, ne oldu Tigana’nın başına, taş düştü galiba? Delgado-Ricardinho sahada, hayalet gibi gezen Burak tribünde. İşte bu değişiklik Tigana’ya gösterdi ki, Delgado da Ricardinho da ‘biz oynarız’ dedikleri müddetçe sahada olmalı. Nitekim bir asist Delgado, bir asist Ricardinho ve Beşiktaş belki de en buhranlı dönemine giderken Tigana’yı da yönetimi de bir ölçüde kurtardı. Kurtardı mı desek yoksa halının altına bazı şeyler süpürüldü mü desek! Ama dünkü maçtan bir mesaj vardı: Delgado-Ricardinho’yu bir kenara bırakıyorum, İbrahim Akın, Burak Yılmaz onların isimleri var ama bizim de yüreğimiz var. Tigana bak Engin İpekoğlu 17 yaşında Serkan Kurtuluş’u sahaya sürdü, sen bizimle ne zaman ilgileneceksin dediler...









































