Arama

Popüler aramalar

‘’Oradaydım!‘’

Mübarek Ramazan günü biz neler düşünüyoruz, çapulcular neler yapıyor. Böyle bir rezilliği, spor sahalarında 35 senesini geçiren ben Yemen Ekşioğlu, görmedim... Beşiktaş’tan muhabir arkadaşım Süleyman Hatısaru ve oğlum Hakkı ile birlikte PAF takım müsabakasında alınan 2-0’lık galibiyetin sevinciyle, İnönü Stadı’na, mutluluk içinde yürürken, birden ‘manyakları’ gördüm.5 tane, Ankaragücü taraftarını götüren otobüs, Beşiktaş futbol takımını götüren otobüsle Beşiktaş Meydanı’nda yanyana gelince, kıyamet koptu. Ankaragücü taraftarı diye geçinen ahlaksızların, terbiyesizlerin 10 tanesi, otobüsten inerek, döner bıçakları ve taşla, Beşiktaş otobüsünün camlarını kırdılar. En önde tercüman Sinan Serhatlıoğlu, ortada Tigana, yardımcıları Zeki Önatlı ve futbolcular...Bakın Allah’tan diyorum. Allah’tan ki bu olay Beşiktaş Meydanı’nda oldu. Bir anda Beşiktaş Meydanı, harp alanına döndü. Kazan Birahanesi’nden, Beşiktaş Çarşısı’ndan, vapurdan, boşalan bütün taraftarlar, Beşiktaş otobüsüne saldıranlara karşılık vermeye başlayınca, gerisini siz düşünün. Benim en çok üzüldüğüm, tepki koyduğum, Çevik Kuvvet, ellerinde döner bıçakları olan ve ağızlarından salya akan Ankaragücü taraftarı yerine, kendi futbol takımı oyuncularını korumak zorunda kalan, Beşiktaş taraftarlarını biber gazı sıkıp, joplamaları. Ve asıl üzüntüm de bu terbiyesizleri koruma altına alıp, İnönü Stadı’na getirip, tribüne sokmak istemeleri.Hani karar alınmıştı, organize toplu müsabakalara gelinmeyecekti. Hani karar alınmıştı döner bıçakları, taşlar sopalarla bıçaklarla statlara gelinmeyecekti. Şimdi merak ediyorum, Beşiktaş futbol takımı otobüsüne saldıran o ‘şerefsizler’den kaç tanesini emniyet tutuklayıp, nezarete attı. Bunları o halde koruma altına alıp, stada sokmak ne kadar doğru. Çok özür dilerim. Dedim ya 2-0 PAF Takımı’nın, Can’ın mükemmel golleriyle kazanmasından sonra, İnönü’deki Beşiktaş’ın, Sofya maçı öncesi güzelleklerini size aktarmak isteyecektim ama 5 otobüs çapulcu, buna mani oldu. Allah cezanızı versin!

25 Eylül 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Potansiyel suçlu Burak Yılmaz‘’

Bu acıyı Beşiktaş bilhassa 100. yılından sonraki dönemde çok çekti. Şu anda aynı senaryolar yeniden oynanmakta. Bakın, 6 lig maçında Galatasaray takımı 6 penaltı kullandı, bunun 4 tanesi tartışılır. Fenerbahçe’de Lugano’nun eli, Beşiktaş’ta da Burak Yılmaz’ın Konya maçındaki eli. Ama ne hikmetse sadece Burak Yılmaz masaya yatırılmış durumda. Merkez Hakem Kurulu Başkanı Mustafa Çulcu Delta Mobilya’nın ‘ayın hakemi’ seçiminde yaptığı konuşmayla, bilhassa Beşiktaş medyası dışındaki Galatasaray ve Fenerbahçe medyası, Burak Yılmaz’ı İnönü Stadı’nda astılar. Ve bundan sonra da göreceksiniz ki, Burak Yılmaz aynı Zago, aynı Pancu, aynı İlhan Mansız, aynı İbrahim Üzülmez ve Koray Avcı gibi müsabakalarda hakemlere potansiyel suçlu olarak gösterilecek. Beşiktaş’ın belki de son senelerdeki en sağlıklı yapılanması sırasında önüne set koyup camianın huzursuz olması için dışardan saldırılar başladı. Dikkat edilmesi lazım.Bugün bu yazıyı yazmamdaki ana sebep, dün almış olduğum bir mektuptan kaynaklandı. Mektubun hiçbir kelimesine dokunmadan size aktarmak istiyorum:Beşiktaş’ın “Şaibeli şampiyonlukları yok ama ‘şerefli’ ikincilikleri vardır” Ligin son 3 haftasında kaybettiği, namalup ligi tamamladığı halde şampiyon olamadığı, ligin ilk yarısı açık ara önde bitirdiği ‘Papila vakası’ndan 5 kırmızı kart ile çıktıktan sonra 2. bile olamadığı bir lig dramı yaşadık. Hakan’a dokundu diye Alpay’a verilen penaltı. Baki Mercimek’in tecrübesizliği, nerden bilsin Hakan’a 18 içinde en ufak bir temasın penaltı olacağını. Zalat’ın yediği goller, hakeme çarpıp Beşiktaş’ın yediği goller. Bu hikâye uzun, ama hep, hep kaybeden Beşiktaş. Biz Beşiktaşlılar bunlara alışkınız, bu sene de iyi giden bir sezona erken çomak sokulmaya başlandı”Ben bu mektubun bir örneğini de 2004-2005 sezonunun 2. yarısı başlarken almıştım, aynı mektup ,aynı kişi. Bir kamu kuruluşunda üst düzey bir yönetici bu mektubu yazdı bana. Son üç haftadan çok rahatsız, ama Tigana’dan değil. Tigana’dan Beşiktaşlılar da rahatsız değil. Medya onu göndermek için seferberlik ilan etmiş, yönetim de bu saldırılara çok sessiz kalıyor. Sadece Tigana konusunda değil, Burak Yılmaz konusunda da. Kimden ve neden korkuluyor, beni asıl rahatsız eden bu...

22 Eylül 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tercihler...‘’

Ümit Karan ve Hakan Şükür kafa toplarında çok iyi. Toraman ve Gökhan Zan’ın eksikliği dün çok açık hissedildi. Ama senin kulübende onlara karşı koyacak bir adamın var. O da Mustafa Doğan... Defansındaki bu kadar yokluklar içinde, taşıma suyla değirmen dönmez. Ligde iki haftadır vurgun yedin, sıfır çektin. “Defans, defans, defans...” diye yalvarmıştık. Cuma günleri Eyüp Sultan’a, Aziz Mahmut Efendi’ye duaya çıktık, “Gökhan Zan’a bir şey olmasın” diye. Dualarımız kabul olmadı. Zaten bu iş dualarla olsaydı, takımların başına teknik direktör yerine, cami hocalarını alırdık.Delgado ve Ricardinho yan yana oynar mı? Bal gibi oynar. Birine 5 milyon Euro vermişsin, kulübede oturtuyorsun. Galatasaray maçında oynatmadıktan sonra, nerede oynatırsan oynat.Tigana, son iki haftadan iyi bir ders almalı. Defansın arkasına atılan her top tehlike... Öyle ki, bunu Koray bildiği için ne kendi çıkıyor, ne de Baki’yi çıkartıyor. Bu da Beşiktaş’ın oyunu kendi sahasında kabullenmesi oluyor. Defans çıkmayınca, orta saha da istediği hazırlık paslarını alamıyor, forvet de hiçbir şey yapamıyor. Hele bir de top sevmezse skorun istediğin gibi olması da mümkün değil.Oyuncuların bu kadar iyi niyetten uzak olduğu bir ortamda hakem Cüneyt Çakır’ın sabrına bravo. Hasan Şaş ve Sabri daha ilk yarıda kızarmalıydı. Maçın kader anı, 11. dakikada İnamoto’nun Burak’a yaptığı hareketti. Eğer Hakan Şükür’ün pozisyonu penaltıysa, o pozisyon da penaltının babasıydı.Canım, ne olacak! Bu kadar insanın hata yaptığı yerde, Cüneyt de bunu yapsın.

18 Eylül 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Aklın yolu bir‘’

Skorlar kötü olduğu zaman takımı ve yönetimi değiştiremezsin, ama ‘vurun abalıya’ misali teknik direktörü gönderebilirsin. İşte Lazaroni, Güvenç Kurtar ve Bozinowski’nin başına gelenler... Sırada belki de Gerets var. Bu işler bu kadar kolay mı?Tamam, patron belki şöyle diyebilir; “Şirket iyi durumda değil. Müdahale etmem lazım. Önce genel müdürü değiştirmek gerek.” Ama bu sistem futbolda olmuyor. Hele Beşiktaş’ta bu anlayış, kimsenin aklından bile geçmemeli.Daha önce de belirtmiştim; Beşiktaş ciddi anlamda hazırlık maçlarını şimdi oynuyor. Tigana şu anda bile arayış içinde. Geçen hafta Trabzon maçında Fulya’ya gönderdiği Mehmet Sedef’i, CSKA Sofya’ya karşı ilk 11’de oynatıyor.“Delgado ile Ricardinho birlikte oynar mı?” tartışmaları başladı. İkisi de oynar. Görüldü ki, Ricardinho soldan daha çok, sağ taraftan yaptığı ortalarla Nobre, Bobo ve Gökhan Güleç’i daha etkili kılıyor. Yani oyun karakteri icabı serbest oynamayı seven bir oyuncu. Bana göre de öyle oynaması lazım. Delgado ise Kleberson’la birlikte ön liberoda görev yapmalı.Yani şunu anlatmak istiyorum; Tigana çift santrfordan vazgeçip, orta alanı güçlendirmeli. Forvete tek oyuncu, sağ kanada Burak Yılmaz, sol kanada İbrahim Üzülmez... İşte bu düzenle Tigana hiç üzülmez!Peki Baki Mercimek’e ne olacak? O, Sofya maçında karnesini aldı; Geçer!.. Bence Tigana, Gökhan Zan, İbrahim Toraman, Koray ve Mustafa Doğan gibi alternatiflere rağmen Baki’yi stoperde kullanmalı. Mercimek hazır taraftarla barışmışken, kafaları karıştırmamalı.Taraftar demişken, söz etmeden geçemeyeceğim... Beşiktaş tribünleri dün bir kez daha farkını gösterdi, CSKA Sofya galibiyetinde önemli rol üstlendi. Küfür yok, destek var. Hem de tam destek. Hele bir de cinleri kovmaları, perşembenin en güzel görüntüsüydü.

16 Eylül 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yallah cinler gitsin cinler!‘’

Önce Kleberson, ardından Gökhan Güleç... Beşiktaş’ın belki de bu sezon en önemli ve en sıkıntılı maçında huzuru getiriyoruz. Yazıya biraz mizahlı başladım.Ama sahaya inince Trabzon maçının kadrosunu düşünüp, Tigana’ya isyan etmiyor değilim. Demek ki, adama yer aramayıp, yerin adamını oynatınca çok daha güzel oluyormuş.Şimdi akıllarda bir soru var: Delgado mu? Ricardinho mu? Daha doğrusu, Ricardinho solda mı oynar, yoksa ileri ikilinin arkasında mı? İşte ikincisi Ricardinho için olmazsa olmaz. Burada şimdi Delgado tartışılır duruma gelecek. Nitekim dün de öyle oldu.Maçtan sonra Tigana’nın kellesini isteyenlerin ne yazacağını merak ettim. Demek ki, günlük yaşamamak lazım. Beşiktaş’ın bildiğiniz gibi en önemli maçıydı, 2-0 yeter mi? Yetmezse, işte o zaman bu takımı kızılcık sopasıyla dövmek lazım.Geçen sezon en çok sıkıntı yaşanan sorun kulübe zenginliğinin olmamasıydı. Ancak dün bu artı olarak Beşiktaş’ın hanesine yazılmıştı. Gökhan Güleç, İbrahim Akın, Ali Tandoğan, kulübede görev bekliyordu. Artık Beşiktaş’ta forma o kadar kolay değil. Tigana da bu mesajı veriyor; “Benim dediğimi sahada yapacak, takım oyunu oynayacak futbolcu bana lazım. İsme bakmam. İşte Mehmet Sedef sahada. Kaldığı müddetçe de mükemmel işler yaptı.”Bir de Baki Mercimek konusu var. Hani dedim ya; “Adama yer arama” diye. Adam stoper, dün de mükemmel işler yaptı.İbrahim Üzülmez de solda mesajı verdi, “Bu forma benim, formayı bana verirseniz, kimse üzülmez!”

15 Eylül 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sabır, sabır, sabır‘’

Neler gördüm, neler yaşadım. Kamyoncuların kaldığı otellerde, Beşiktaş takımıyla kaldım. Babamın almış olduğu yeni BMW arabayla Şeref Stadı’nda, arabamı traktör yaptım. Tek bir forma ve tek bir konç için Çamlıca Spor Mağazası önünde, günlerce nöbet bekledim. Ama son şu bir hafta içinde yaşadıklarımı inanın yaşamadım. Ne oldu, alt tarafı Trabzon’a mağlup oldu. Ortalık birbirine girdi. Daum geliyor, Samet geliyor, Lucescu geliyor. Hani istikrar vardı. Hani devamlılık vardı.Beşiktaş yeni bir takım kurmuş, yeni bir oluşum içinde. Sezon başı da söylemiştim, bu takımın öncelikle huzura ihtiyacı var. Desteğe ihtiyacı var. Genç bir takım. Bu sene büyük beklentiler içinde olmasın kimse. Benim en büyük hayalim, haziran ayında Beşiktaş’ın transferi bitirmesiydi. En kilit iki tane oyuncu Delgado, Ricardinho sezon başlarken, daha doğrusu maçlar başlarken kadrodaydı. Bu hatayı Fenerbahçe de yaptı, Galatasaray da yaptı, Trabzon da yaptı. Şu anda hala hazırlık maçları oynuyorlar. Kelle avcılığı yapmak istiyorsak, en azından 10. haftayı beklemek lazım. Çünkü takımlarımızın hepsi, hala bana göre, hazırlık dönemindeler. Hele Beşiktaş’ta 15-16 tane yeni oyuncunun katıldığı şu ortamda, bu seneyi değil, gelecek seneyi yargılamak gerekir. Sezon başında methiyeler döşediğimiz transfer politikasına, Tigana’nın transferlerine ne oldu da bugün kellesini istiyoruz. Bilhassa beşiktaşlı yazarlara söylemek istiyorum. Şu anda bu takıma en çok sahip olmamız gereken bir dönem. Geçen hafta Burak Yılmaz golü, elle attı diye Beşiktaş medyası neredeyse Burak’ı, İnönü Stadı’nda asıyordu. Bakın; Beşiktaş medyası asıyordu diyorum. Oyun 1-1 devam ediyor, Antalya mükemmel top oynuyor, Lugano’nun elini bir tane Fenerbahçeli yazar sayfasına taşıyor mu. Onun içindir ki, Beşiktaşlılar’ın eskisinden çok birlik-beraberliğe ihtiyaçları var. Ama bu birlik-beraberlikleri sağlayalım derken, Aziz Yıldırım’ın düştüğü hataya Yıldırım Demirören’in düşmemesi lazım, toparlayıcı birleştirici olması lazım. Yani Fenerbahçe’nin 100. yılında şampiyonluğunu engellemek düşüncesi yerine, Beşiktaş’ı 100. yılında borçsuz, üretken, Şampiyonlar Ligi, Türkiye Kupası ve ligde hedefe nasıl taşırım, onun hesaplarını yapması lazım. İlk kez ve üzülerek görüyorum ki; bir Galatasaray-Beşiktaş derbisinden önce yüzlerce Fenerbahçeli, Beşiktaş’tan daha çok, Galatasaray’ın kazanmasını istiyor. Çok tehlikeli bir gidişat.Bugün Beşiktaş’ın çok önemli bir maçı var. Bu maç ya huzur, ya sıkıntı maçı. Onun için sahadaki futbolcu, kulübedeki teknik adam, yönetici ve en çok da tribündeki taraftar sabır, içinde olmalı.

14 Eylül 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neden macera arıyorsun?‘’

Neden yoruma bu şekilde girdim? Beşiktaş kötü futbol da oynamadı, çok da gol kaçırdı. Ama ilk günden beri söylediğimiz bir şey var. Bu takımın defansında büyük sıkıntılar var. Önce burayı çözeceksin. Dünyada hiç ‘Saldırma Bakanlığı’ diye bir bakanlık duydunuz mu? Önce savunmanı sağlam tutacaksın. Bu birinci etkendi, ama ikinci bir konu vardı ki, o daha da acı. Tigana’ya başından beri güvenenlerden biriyim. Yine de güvenmek istiyorum. Fakat, macera aramasına hiç lüzum yoktu. 3 haftadır galip gelen bir takım var. Bu takımı neden bozuyorsun? Ali Tandoğan, İbrahim Üzülmez ve Nobre girdi... Beşiktaş, 60. dakikadan sonra Beşiktaş oldu. Ama rakibin Trabzonspor ve Beşiktaş’ın ruhunu bilen, ezberine alan ve bunu da oyuncularına aktaran Ziya Doğan göreve yeni getirilmiş.Tigana dün bir maceraya atıldı ve Beşiktaş’a pahalıya patladı. Bundan ders çıkarması lazım. Şimdi sakalı kesilmiş olarak kabul ediyorum. Kesilen sakal, daha gür çıkar! Buradan ders alınması gerek.Beşiktaş’ı perşembe günü bu defansla düşünmek bile istemiyorum. Çünkü perşembe günü yaşanacak bir sıkıntı, kolun kesilmesi olur ki, o kol bir daha kolay kolay yerine oturmaz.Bir de kafamı çok karıştıran bir konu var. Ersen Martin, tek santrfor oynuyor. Trabzonspor doldur-boşaltlarla yükleniyor. Peki, Ersen Martin’i kimin tutması lazım? Tabii ki, Gökhan Zan... Bakın pozisyonları iyi inceleyin, Ersen ile Gökhan’ın arası uzak mı, uzak...Benim korkum, son 3-4 senedir özlemini çektiğimiz taraftar dün akşam İnönü Stadı’ndaydı. Küserse, işte asıl sıkıntı o zaman yaşanacak.

11 Eylül 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neredesiniz?‘’

İki ay öncesine kadar herkesten çok heyecanlıydım. Beşiktaş’ta minik takımdan başlamak üzere A Takım’da, Paris kampında, 11 tane çocuğumuz vardı. Bugün yukarıda altı tane çocuğumuz var. Bunlarla gurur duyuyoruz. Bunların hepsinin yetiştiği bir yer vardı; o da Fulya. Geçen hafta “Fulya elden gidiyor” diye bir yazı yazdım. Birçok telefon aldım. Kullanmayı pek bilmiyorum, Allah razı olsun, sekreterim Gönül maillerime her gün bakıyor, okuyor, cevap veriyor. Herkes destek oldu. Hele telefonların haddi hesabı yok. Ama bir de işin gerçeği var. Biz ne kadar bağırırsak bağıralım, sitem edersek edelim, İstanbul’da yapımı düşünülen Yeditepe Tünel Projesi’ni durdurmak mümkün değil. Sarıyer’den geçecek üçüncü boğaz köprüsünü cazip hale getirmekten dolayı Baltalimanı, Beşiktaş, Levent, Nişantaşı bağlantılı tünel projesi can damarı olarak İstanbul’da bütün yerler bitmiş gibi merkez üssü olarak Fulya’da yeni yapılan çim halısaha seçilmiş.Daha bir sene önce bir trilyonun üstünde harcama yapılarak, Beşiktaş’ın hizmetine sunulan bu tesislerde bütün Beşiktaş gençliğinin faydalandığı, Beşiktaş’ın simgesi haline gelmiş altyapı tesisleri Beşiktaş’tan artık atılıyor, kovuluyor. Hakkı Yeten Stadı yıkıldı, plaza yapıldı. Şan Öktem binası yıkılacak, burası da elden gidiyor. Kimsenin umurunda değil. Daha önceki yazımda en çok sitemde bulunduğum Hasan Bozkurter, meğer benden fazla dertli. O da bu konuda çok uğraş vermiş. Ama başarılı olamadı. Bu iş Anakent’te bitiyor. Oradaki şehir planlamacılar masa başında oturup, gelip yerinde inceleme bile yapmadan, burayı istasyon olmaya müsait görerek, karar vermişler. O kadar plazalara müsade edilirken, onların altlarından, üstlerinden, yanlarından geçecek değiller Fulya’da. Anladım ki; oralardan öyle büyük rant sağlanmış ki, “Dokunanın canı yanacak.” Hiç sesi soluğu çıkmayan Beşiktaş’ın alt yapısını, çok rahat yok ettiler. Daha önce de belirttim; üniversitenin bahçesi, evlendirme dairesi, onun karşısındaki pazar alanı, Fulya Parkı, Polat Towers’ın önündeki boş alan, buraların hiçbiri müsait değil. Tek çocukların oynadığı müsabakaların oynandığı bu saha mı müsait. Burada plazalara salınan bir rant var. Benim en çok sevindiğim; şu üç aylara girdiğim günler, belediyenin bu projeyi yürürlüğe geçirmesi için 300 milyon doların üzerinde bir paraya ihtiyaç varmış. Her cuma dua ediyorum. Bugün de cuma, mübarek gün. Namazdan sonra dua edeceğim. “Allahım; Anakent’e bu parayı bulmayı nasip eyleme...”Göreceksiniz dualarım kabul olacak. Ama üzüntüm şu: Beşiktaşlı diye geçinen medyadaki bu sahada top oynayan kardeşlerim, bu kulüpte yöneticilik yapan arkadaşlarım, ağabeylerim, bu sahadan yetişip Türk futbolundan ekmek yiyen futbolcular, Beşiktaş’ı çok seviyoruz diye bedavadan kongre üyeliği kapan bürokratlar, Beşiktaş’a en çok faydası olunacağını düşünerek sehayatlerde bedava gidip gelen milletvekilleri, ve Beşiktaş’ın sırtından düşmeyen avantacılar. Neredesiniz? Kılınızı kıpırdatmıyorsunuz. Bu projede, uzaktan yakından ilgisi olup da menfaati için ses çıkarmayan kişileri, bu sütunlarda gerçek Beşiktaşlılar’a yani taraftara şikayet etmek, ilerleyen haftalarda boynumun borcu. Neredesiniz? Fulya’da herkes diken üstünde. Bu işkence bitsin.

08 Eylül 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI