Arama

Popüler aramalar

‘’Çelişkiler‘’

Yıllardır hep söyleriz; yönetim kurulları oluşumunda, yöneticiler birbirlerini ilk toplantıda tanımamalı. Maalesef son on sene bu çelişki Beşiktaş yönetim kurullarında hep var, sonuçları da hüsran oluyor.
Yöneticilerin seçilmeden önceki davranışlarla, koltuğa oturduktan sonraki tutum ve davranışlarında devamlı çelişkiler yaşanmakta. Öncelikle takım ruhu sadece futbol takımında değil, yönetimde de olmalı.
Daha doğrusu “Biz bir aileyiz” demeliler. Ama ne hikmetse koltuğa oturdukları günün ertesi günü, bilhassa yönetim kanadında medya ile pek samimi olma ihtiyacını hissediyorlar. Kendilerinin ilgi alanında olmayan her topa da girdiler. Bilhassa futbol takımı konusunda... Bakın, son zamanlarda gündemde olan Macaristan maçında verilmeyen penaltıları, ardından gösterilen kırmızı kartın UEFA tarafından iptaline...
Döndük bize; Ankaraspor maçında iptal edilen golün ardından Nobre’ye gösterilen sarı kart ileride göreceği sarı kart toplamında belki de en kritik maçta sahasında olmayı engelleyecek. Belki de centilmenlik ödülü gidecek.
Ama Beşiktaş’ta bu konuyla ilgili olan hukukun başındaki yöneticiler, Del Bosque’deki duvara toslamayı içeride de tekrarlayarak Ankara maçının tekrarını istediler. Hiçbir kurula danışmadan, kural bilmeden Beşiktaş’ın manevi değerlerini ayaklar altına aldılar ve alay konusu oldular. İşte çelişki de burada. Onun için diyoruz ki, bütün yöneticiler verilen görevler doğrultusunda ilgi alanlarında Beşiktaş’ı temsil etsin, teslim etmesin. Son bir çelişki de merakımdandır; ‘çim saha mühendisi yöneticiler’ beni ve Beşiktaş taraftarını aydınlatırsa sevinirim. Çok kısa sürede Fulya Projesi 28. katta durdu. Kafam karışık. Beşiktaş Belediyesi’nde mi, Anakent Belediyesi’nde mi, yoksa Beşiktaş Kulübü’nde mi sıkıntı var? Bıçak gibi 28. katta inşaat durdu. Çünkü Beşiktaş’ın geleceği burası, diyoruz. Ne oluyor, neler oluyor bilmek hakkınız.

26 Eylül 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bereketli bir gün‘’

Dün, hem Beşiktaş açısından hem de benim için bereketli bir gün oldu. 3 müsabaka izledim art arda. Hem futbola hem de gole doydum.
Fulya’da saat 14.00’te B Genç Takımı, Maltepe’yi 9-0 mağlup ederken, Orhan, Necip, Furkan, Ömer ve İlkcan’ın mükemmel oyunlarını ve gollerini izlemenizi isterdim. Beşiktaş’ın geleceği olan bu gençler mükemmeldi.
Ardından saat 16.00’da Fikret Demirer’in PAF Takımı, Denizli’yi Batuhan, Mehmet Sedef ve Onur’un harika golleriyle 3-0 mağlup etmesinden sonra, soluğu İnönü Stadı’nda aldım. Aynı bereketin burada da yaşanmasını çok arzu ediyordum. Esame listesi elime geçtiğinde biraz kafam karışıktı. Ertuğrul hoca, Beşiktaş’ın düne kadar en istikrarlı bölgesindeki oyuncularla oynamıştı. Ama bazı olmazsa olmazlar var. O da, çok mecbur kaldıkça, eğer Serdar Kurtuluş kulübedeyse, İbrahim Kaş sağ bek olmaz. Beşiktaş’ın haftalardır en büyük problemi; rakip alana çabuk geçememesi, hücumda çoğalamaması, golcüleri mümkün olduğu kadar yalnızları oynaması ve kaleden de uzak kalmaları. Bunun için son 5 haftada rakip kaleye 4 gol attılar. Ama dün çift santrafor oynaması, Nobre’nin çok istekli olması, Mehmet Yozgatlı, Tello, Cisse, hatta Serdar Özkan’ın golcülere yakın olunca oyun 2-0’a kilitlendiği anda bile bizlerde ve tribünde rahatsızlık yoktu.
Ölü top ustası Fikret Demirer’in hediyesi Tello, bana göre Nobre ile beraber dünün yıldızıydı. Başlangıç sıkıntılı oldu, sonuç huzurlu bitti, benim için de başta dediğim gibi bereketli bir gün oldu...
Not: Yunus Yıldırım mı? O zaten dağılmıştı, bu satırlara sığmaz. Cisse’de profesyonel olduğunu unutmamalı.

23 Eylül 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başkan kongre hazırlığı mı?‘’

Marsilya seyahati kafamızı çok karıştırdı. Bir ay önce Yıldırım Demirören’in Beşiktaş’ı temsil etme yönünde biraz zayıf kaldığını ve ekonomik olarak da destek açısından olağanüstü genel kurula gitmesi gerektiğini söylemiştik.
Marsilya seyahatinde gördüm ki, Demirören belli ki kongre hazırlıklarında. Nasıl mı? Hatırlayacaksınız, sezon başında Beşiktaş Yönetimi bir karar almıştı. Kesinlikle bundan sonra seyahatlerde takımın ve yönetimin dışında, hatta yöneticilerin eşleri dahi kafilede bulunmayacaktı. Gelin görün ki, her zaman olduğu gibi daha mürekkepler kurumadan yasak delindi. Ama nasıl... Bütün günah geçisi basınmış gibi sadece gazetecilere bu uygulama yapıldı. Binbir güçlükle Marsilya’ya gelen gazeteci arkadaşlarımız, bin 500 Euro masraf yaparak sadece işlerini yapmak istedi. Derneklerin, bu seyahatte üstelik bedava takım kafilesinde ne işleri var! Yani tek suçlu Beşiktaş medyası mı? Yıllardır altyapıyla haşır neşirim. Peki dernekler ne işe yarıyor? Bu dernekler kulübe bir katkı sağlayamaz mı? Kafilede dernekten Batur ve arkadaşları, ayrıca Mesut Urgancılar ile yakınları dışında kulübe hiç destekleri olmayan kişiler vardı. Bedavacıların maliyetleri 60-70 bin Euro civarında. Bunların paralarını kim ödedi? Bunları bilmek benim hakkım! Kafam karıştı. Ben de bir genel kurul üyesiyim. Yıllardır kafileyle de gittik, ama hep cebimizden ödedik. Tüm bunlar bir kenara, yöneticilere bir sözüm var. Kendilerine açık mekanda hakaret eden, küfür eden, fiili saldırıda bulunanlar en iyi şekilde ağırlandılar... Medya ne küfür etti, ne de fiili saldırıda bulundu...
Medya doğruları yazdı. Bir de konunun ilginç olan tarafı var ki, hakaretlere maruz kalan yöneticiler aynı uçakta birbirlerine nasıl selam verdiler! Lütfen... Yönetimden hemen bir açıklama bekliyoruz. Çünkü ben yıllardır bu tür şeylerden faydalananların bir yararını görmedim. Üstelik iktidar da değiller. Yeter artık. Şu günlerde Beşiktaş’ın bin liraya ihtiyacı var. Düşün kulübün yakasından. Yoksa Başkan’ın aklında bir şey mi var?
Olağanüstü bi şey!!!

21 Eylül 2007, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Korkunun sonucu...‘’

Dünkü maçtan alınacak her puan, para ve itibardı. Kısaca, beklentiler çok ama çok fazlaydı. Ama dün gece futbol unutuldu... Ertuğrul Sağlam, futbolcuyken ilk Şampiyonlar Ligi’nde Fransızlar’a (Paris Saint Germain) gol atmıştı, teknik direktörlük koltuğunda ilk Şampiyonlar Ligi maçından da zaferle ayrılmak istiyordu. Marsilya maçından önce basın toplantısında, “Kazanmak zorunda değiliz. Ama bu demek değli ki, galibiyete oynamayacağız. Rakibi düşünmek, kendi futbol anlayışından uzaklaşmak demektir. Biz kendi oyunumuzu oynayacağız” demişti. Ama ortaya konan oyun farklıydı.Belli ki, Beşiktaş rakipten çok çekiniyordu.
Düşünün bir kere, rakip kaleci dün gece hiç topla haşır neşir oldu mu? Kartal’ın sezon başından beri en verimli bölgesi olan kanatlar, dün gece S.O.S verdi. Şans da Beşiktaş’ın yanında değildi. İlk 30 dakikada Serdar Kurtuluş ve Ricardinho’nun sakatlanması, Ertuğrul Sağlam’ın maç içinde yapacağı hamleleri kısıtladı. Yani, henüz ilk yarıda işler arap saçına dönmüştü.Maç boyunca forvete giden her top, duvara çarpmışçasına geri dönüyordu. 77’ye kadar dayanabilen Toraman-Diatta ikilisi caresiz kalışı, arka direkte de adam olmayışı Kartal’a pahalıya patladı.Marsilya’nın Cisse’si de son dakikada işin bittiğini söyledi.
Şunu açıkça belirtmek isterim... Serdar Özkan’a bu kadar yüklenilmemeli. Kalitesine diyeceğim yok, ama lig ve Avrupa maçları onu yordu. Dün Yozgatlı düşünülseydi, daha verimli olurdu.
Sonuçta bu derece kendi sahana kilitlenirsen, sonuca da katlanmak zorundasın. Oysa ki, maçtan önce Marsilya’nın saha içi ve saha dışı görüntüsü Beşiktaş için çok olumluydu. Ama Beşikaş, o kadar korkak ve çekingen oynadı ki, olacağı buydu.

19 Eylül 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vedat Yüksel'dimi‘’

Dakika 90 artı, Beşiktaş iyi oynamış ya da kötü oynamış, salı gecesini düşünüyormuş. Onlar ayrı bir konu. Ancak eğer sen üst düzey bir hakemsen, rakip oyuncuların o pozisyondaki hareketleriyle zaten golü verirsin. Çünkü bir taraf seviniyor, biri de başı ellerinin arasında kalecisine bakıyor. Tribünden yardımcı hakem Adil Sinem’e bakıyorum. Hiçbir tepki yok. Kısacası Vedat Yüksel eyyam yaptı ve buz gibi golü yedi. Defans sağlamdı tamam da, puanı gole veriyorlar. Tabi hakem gölünü yemiş. Puanı da alamıyorsun.
Nobre, Bobo ve Higuain... Golcülerin iyi olabilir. Ama onları da pozisyona sokacak ustaların kulübüde. Oyuna 80. dakikada girdi. Sahadaki takım kimliğini buldu. Ama iş işten de geçmişti. Lig, kupa, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağı müsabakalarda kesinlikle bir sonraki karşılaşmayı düşünmeyeceksin. Önce önündeki maçı kazanacaksın. Ankaraspor ligin dibine demir atmış. Necati, Orhan Ak ve milli takım moralli Emre ile güçlenmiş. Kısacası yoluna taş koyacak bir görüntü içinde. Higuain ve Bobo daha sonra Nobre, ne kadar çapraz koşular yapsın, defansın arkasına kaçarsa kaçsın, topu alamadıktan sonra neye yarar. Ama iyi bir kumaş.
Diatta hakkında sağlıklı bir karar vermek için, onu sıkıştıran forvet karşısında görmek lazım. Topu oyuna sokuşu iyi, hava hakimiyeti fena değil, dengeli bir oyuncu. Ankara’nın en çok sevdiğim yönü İstanbul’a dönüşü. Huzurlu döneceğimi düşünüyordum. Ama Vedat Yüksel’i hiç düşünmemiştim. Onu da Başkan düşünmeli. Kurulların oluşumunda söz de etkili olmak değil, özde etkili olmak lazım. Yani yumruğu vurmak lazım Cemal Aydın gibi.

16 Eylül 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yeter artık‘’

Bugün Beşiktaş gündemi çok farklı olmalıydı... Şampiyonlar Ligi’nde varsın, ligde varsın, kupada varsın... Önün açık. Transferlerin 10 numara. Teknik kadrodan herkes memnun. Bazı kişilerin isyan etmesine karşın Sinan Engin’in gelmesiyle Akaretler-Ümraniye arasındaki kopukluk giderilmiş, işlerin çoğu toparlanmış.
Kısaca herşey yolunda.
Üstelik IFFHS değerlendirmesinde 74. sıradayken toplamış olduğu 180.5 puanla Fenerbahçe’nin ve Galatasaray’ın önüne geçerek 32. sıraya yerleşmiş, ‘marka’ değerini katlamışsın.
Gel gör ki, bundan rahatsız olan rakiplerin ve asıl önemlisi Beşiktaşlı deyip, Beşiktaş’la özdeşleştiğini söyleyenler hem ‘marka’ değerini hem de güzel giderken camiaya çomak sokup karıştırmakta.
Sakız olmuş ağızlarında. Rize maçında da aynı senaryolar yazıldı, 10 gündür de aynı hikayeler. Trabzon Başkanı çıkıp kendi çöplüğünü temizlemeden “Beşiktaş İnönü Stadı’nda adam öldürülüyor, utanmadan bize bu ceza nasıl verilebilir” diyor. Öncelikle belirtmeliyim ki, o gün yaşananların da bugün yaşatılanların da Beşiktaş Kulübü’yle ve futbol ailesiyle uzaktan yakından ilgisi yok. Her iki olay da münferit... Hele olayı bilete bağlamak hem camiaya, hem de Beşiktaş değerlerine, markaya hakarettir. Satılan kombineler ortada. Kapalı tribündeki koltuk sayısı ortada. Yüzlerce kere yazdık, hep söyledik. Yine söylüyorum. Bu işlerde kulübün hiçbir etkisi yok, ortalıkta dolaşan biletler sponsorlara dağıtılan biletlerdir. Bu biletleri her yerde bulabilirsin. Galatasaray da Fenerbahçe de aynı durumla yüzyüze.
Beşiktaş şu dönemde marka olarak Fenerbahçe ve Galatasaray’ın da önünde. Birlik ve beraberlik içinde olmak Fenerbahçe ve Galatasaray’ı korkutuyor. Hani bizler de zamanında dedik ya: Bu Fenerbahçe, Galatasaray’ın durdurulması gerekiyor diye. Şimdi aynı senaryolar Beşiktaş üzerine oynanıyor. Benim için acı olan, Beşiktaşlıyım diyen, ekmeğini Beşiktaş’tan kazanan, Beşiktaş’tan geçinen ‘sazan’ gibi bu olayların üzerine atlayıp kalemlerini ve sözlerini sermaye yapmaları. Yeter artık. Bir gün gelecek çok pişman olacaklar ancak o zaman da iş işten geçmiş olacak. Her zaman söylediğim gibi, bugün Beşiktaş ailesinin birlik beraberlik zamanı. Son sözüm: Markamıza sahip olalım, hırsızların başını belaya sokmayalım!!!

09 Eylül 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Türker Aslan göreve‘’

Kartal Ahmet şimşek Lisesi’nde dün basın ödülleri verildi. Futbol altyapısına, amatörlere yapılan hizmetlerden dolayı bir ödüle de beni layık gördüler. Bir eğitim kurumunda ve bir çok duayen büyüklerimizin önünde Fanatik Gazetesi’ni temsilen aldığım bu ödül beni çok mutlu etti. Etti de, ya sonrası...
şu anda Türk Futbolu’nun altyapısının kafası karma karışık. Neden? Trabzonspor-Sivasspor maçının TFF yönetimi tarafından açıklanan kararından ötürü... Çünkü binlerce Trabzon-Sivas olayı yaşadık. Futbol müsabaka ve disiplin talimatını uygulayarak 500’e yakın spor kulübümüze hükmen mağlubiyet, 3 puan silme gibi cezalar verdik. Ancak bundan sonra, yılda yaklaşık 65 bin müsabaka oynatan ülkemizin amatör takımlarının maçlarını göreceksiniz. Skandal skorlarla sonuçlanacaktır. Çözüm yok mu, var. O da dürüstlüğüne adım gibi inandığım Türker Aslan’ın, yarın önüne gelecek olan Sivas’ın itiraz dosyasını iyi düşünüp, sağlıklı bir kararla, yapılan yanlışı düzeltmesi. Keşke TFF yönetimi skoru tescil etseydi. Yani 1-0 Trabzon galip deseydi.
Bakın çelişki nerede; ‘5 maç seyircisiz’ diyorsun, o zaman Trabzon suçsuz ise maçın tekrarını niye veriyorsun? Türker Aslan’a tarihi bir görev düşüyor. Nasıl yanlışlığın farkına varıp Sivas’ın cezasını 250 bin YTL’den 50 bin YTL’ye indirdiyse... Ya bu müsabakanın skorunu tescil ya da Trabzon’u hükmen mağlup edecek. Yarın önlerine gelecek o dosya için alacakları karar hem altyapılarda, hem de üstyapılarda Türk Futbolu’nun geleceğini kurtaracaktır. Yoksa başımız sağolsun.
Bir not düşmek istiyorum; Beşiktaş Yıldız Takımı Türkiye şampiyonu oldu. 2 ay önce Avrupa ve Dünya şampiyonluğu müsabakaları için Hollanda’ya gitti. Oyun 80 dakika oynanıyor, Beşiktaş 1-0 galip, dakika 75’te Belçika penaltı kazanıyor. Beşiktaş Yıldız Takımı stoperi ise kırmızı kart görüyor. Yıldız Takım, 1. de olsa, 2. de olsa müsabakadan çıkacak her türlü neticede Dünya şampiyonası’na gidecek. O ne, bir anda penaltıya isyan eden 5 tane gurbetçi sahaya iniyor. Bahattin Baydar, Haluk Duranoğlu, sahaya girenleri önlüyorlar. Ne yazık ki maçın hakemi fiili saldırı olmadığı halde maçı tatil ediyor, Beşiktaş ihraç ediliyor. Oradaki kural da aynı, Trabzon-Sivas maçındaki kural da, fark etmiyor. Ama Haluk Ulusoy başkan ise, çok şey fark eder!

05 Eylül 2007, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Türker Aslan göreve‘’

Kartal Ahmet şimşek Lisesi’nde dün basın ödülleri verildi. Futbol altyapısına, amatörlere yapılan hizmetlerden dolayı bir ödüle de beni layık gördüler. Bir e¤itim kurumunda ve bir çok duayen büyüklerimizin önünde Fanatik Gazetesi’ni temsilen aldı¤ım bu ödül beni çok mutlu etti. Etti de, ya sonrası...
şu anda Türk Futbolu’nun altyapısının kafası karma karışık. Neden? Trabzonspor-Sivasspor maçının TFF yönetimi tarafından açıklanan kararından ötürü... Çünkü binlerce Trabzon-Sivas olayı yaşadık. Futbol müsabaka ve disiplin talimatını uygulayarak 500’e yakın spor kulübümüze hükmen ma¤lubiyet, 3 puan silme gibi cezalar verdik. Ancak bundan sonra, yılda yaklaşık 65 bin müsabaka oynatan ülkemizin amatör takımlarının maçlarını göreceksiniz. Skandal skorlarla sonuçlanacaktır. Çözüm yok mu, var. O da dürüstlü¤üne adım gibi inandı¤ım Türker Aslan’ın, yarın önüne gelecek olan Sivas’ın itiraz dosyasını iyi düşünüp, sa¤lıklı bir kararla, yapılan yanlışı düzeltmesi. Keşke TFF yönetimi skoru tescil etseydi. Yani 1-0 Trabzon galip deseydi.
Bakın çelişki nerede; ‘5 maç seyircisiz’ diyorsun, o zaman Trabzon suçsuz ise maçın tekrarını niye veriyorsun? Türker Aslan’a tarihi bir görev düşüyor. Nasıl yanlışlı¤ın farkına varıp Sivas’ın cezasını 250 bin YTL’den 50 bin YTL’ye indirdiyse... Ya bu müsabakanın skorunu tescil ya da Trabzon’u hükmen ma¤lup edecek. Yarın önlerine gelecek o dosya için alacakları karar hem altyapılarda, hem de üstyapılarda Türk Futbolu’nun gelece¤ini kurtaracaktır. Yoksa başımız sa¤olsun.
Bir not düşmek istiyorum; Beşiktaş Yıldız Takımı Türkiye şampiyonu oldu. 2 ay önce Avrupa ve Dünya şampiyonlu¤u müsabakaları için Hollanda’ya gitti. Oyun 80 dakika oynanıyor, Beşiktaş 1-0 galip, dakika 75’te Belçika penaltı kazanıyor. Beşiktaş Yıldız Takımı stoperi ise kırmızı kart görüyor. Yıldız Takım, 1. de olsa, 2. de olsa müsabakadan çıkacak her türlü neticede Dünya şampiyonası’na gidecek. O ne, bir anda penaltıya isyan eden 5 tane gurbetçi sahaya iniyor. Bahattin Baydar, Haluk Durano¤lu, sahaya girenleri önlüyorlar. Ne yazık ki maçın hakemi fiili saldırı olmadı¤ı halde maçı tatil ediyor, Beşiktaş ihraç ediliyor. Oradaki kural da aynı, Trabzon-Sivas maçındaki kural da, fark etmiyor. Ama Haluk Ulusoy başkan ise, çok şey fark eder!

04 Eylül 2007, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI