‘’Eyyam ön plandaydı‘’
Çarşambanın huzurundan sonra Kayseri maçının Beşiktaş açısından problemli geçeceği belliydi. Neden mi? Bir kere Kayserili oyuncular, Ertuğrul Sağlam’ın kafasındaki sistemi geçen seneden biliyordu. Sahanın her alanında eski hocalarının oyununu bozmak için futbol içi ve dışı tüm özelliklerini ortaya koydular. Tabii ki, Kuddusi Müftüoğlu da buna biraz yardımcı oldu. En azından FIFA kokartlı hakemin baraj konusunda bu derece sıkıntı yaratması tribünde de insanların kafasına, “Acaba eyyam mı?” diye soru işaretleri bıraktı.
Kaleci Hakan günündeydi. “Takım yorgun” dedik. Serdar Özkan, İbrahim Üzülmez’in dinlendirilmesi gerekiyordu. Buna rağmen Beşiktaş’ın her iki kenarının olmazsa olmaz iki ismi Tello kulübeye, Serdar Özkan da Ricardinho’nun yerine ortaya çakilince, futbolun dışında herşeyi yaşadık desek, abes olmaz. Çünkü 45. dakikadan itibaren sahada bir kördöğüşü vardı. Güzel olan birşey var. O da Beşiktaş defansının dimdik ayakta durması ve kalede de hiçbir sorun yaşamaması...
Dünkü müsabakadan galip çıkmadı. Ama alınacak çok ders var. Birincisi Delgado ve Ricardinho... İkisi yanyana ya da ayrı ayrı. Ne olursa olsun biri sahada olmalıydı. E, tabi ki İbrahim Akın... Beşiktaş’ı bildim bileli hiç kimseye bu kadar iyimser bakılmadı. Zar gibi... Bir maç bakıyorsun düşeş, bir maç bakıyorsun hepyek... Ne hikmetse hepyek hep çoğunlukta...
Sonuç şu; Servis olmadan, kanatlar kullanılmadan Beşiktaş çok sıkıntı yaşar. Dünkü gibi... Hele bir de art niyetli bir hakem ve takım karşısında olunca...
‘’Serdar Özkan Delgado A.ş.‘’
Dakika 56, Zürih ceza sahasından rakibini kovalayıp kapalı tribünün önünde orta çizgide topu yakalayarak Cisse ile buluşturan Serdar Özkan... Ve tekrar rakip alana yaptığı bindirme ile Cisse’nin pasına nefis bir orta ve Delgado’nun mükemmel kafası, çok çabuk geçen 56 dakikayı mutluluğa çevirdi. Serdar Özkan ile başladım çünkü dün gecenin milyon dolarlar ödenerek alınan oyuncularının içinde asgari ücretle oynayan, YTL alan evladımız, özümüz, çocuğumuzun görüntüsü Şampiyonlar Ligi kapısını açmak kadar beni mutlu etti. Bu gol 56. dakikada geldi ama ondan sonraki 34 dakika bitmek bilmedi. Neden biliyor musunuz? inönü’de ben 2-0’dan, 3-0’dan ne sıkıntılar yaşadım. Yani kalp hastası olmam, şeker hastası olmam boşa değil.
Delgado’nun Antep maçındaki hareketinden sonra çomak sokmak isteyenler dün geceki Delgado’ya ne diyecekler? ilk maçta Delgado’nun golüyle cepte, kâr hanesinde bir gol vardı. Hele bir de felaket tellalları vardı ki, Zürih’in son iki haftada rakip filelere 10 gol attığını söyleyip, ortalığı germelerine bir anlam veremiyordum. Sanki bizim nüfus kağıdımızda T.C. yazmıyor!
Ertuğrul Sağlam son üç haftada 9 puan almış rakiplere de 2,5 pozisyon vermişti. Yani kendi de, talebeleri de ezberine rakibini iyi almıştı. Biliyorlardı ki, zamana oynamak, sabırlı olmak dün gecenin en önemli faktörü. Bunu söylerken oyunu çirkinleştirmek, kendi alanında kabullenmek değil. Eğer Ricardinho, Delgado, Serdar Özkan, Bobo aynı anda sahadaysa o zaman vıdı vıdı yapmanın bir anlamı da yok. Çok özlemişti Beşiktaş şampiyonlar Ligi’ni, iyi oldu, çok güzel oldu.
Ben şunu söylüyordum hep; para kaybı hiçbir şey ama bu lige giremezse Beşiktaş çok irtifa kaybedecekti. Hele şu sıkıntılı günlerde para da geldi, itibar da elde edildi. Gerisi, konuşanlar tıraş efendim, tıraş.
‘’Başımız sağolsun!‘’
Bu satırlarda dün saat 21.00 itibariyle Beşiktaş’ın Zürih maçına yönelik bir yazı vardı. Ama saat 21.00’de alınan haberle Türk futbolunun kuruluş tarihinden bu tarafa en büyük skandalı yaşanmıştır. Bu kararı alan Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu maalesef yaşarken ölmüştür. Çünkü artık onların hükmü şahsiyeti kalmamıştır. 35 senedir Türk futbolunun içindeyim, 15 sene de futbol müsabaka talimatları, disiplin talimatlarının gereğini onurlu bir şekilde uygulayan bir kurumun içinde oldum. Ama bugün bu kurumun içinde bulunmadığımdan dolayı kendimi çok mutlu hissediyorum. Bakın, sakın Trabzon taraftarı dostlarımız ve arkadaşlarımız yanlış anlamasın. Bu üç puanı aldılar ama Türk futbol tarihine en büyük dinamiti soktular. (Üç puan aldılar tabi, kaybedilmiş bir üç puan) Futbol müsabaka talimatları ne der biliyor musunuz? Bu müsabakanın 3-0 Sivas lehine tescili 3’de puan tenzili der. Bunu ben demiyorum, Haluk Ulusoy federasyonunun oluşturmuş olduğu hukuk ve disiplin kurulu söylüyor. Ama burası Türkiye, burada her şey olur. Bu Beşiktaş’ın başına da gelseydi aynı olacaktı Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın başına da gelse aynı olacaktı. Benim üzüntüm, merak da ediyorum çok sevdiğim Affan Keçeci ağabeyimin bu kararda imzası olup olmadığı. Ama şu bir gerçek bugün itibariyle artık statlarda skorun kendi lehine olduğu bir ortamda sahaya hangi takımın taraftarı girerse girsin müsabaka tatil edilemeyecektir. Edilse bile futbol disiplin talimatları uygulanamayacaktır. Bunun en büyük acısını kim çekecektir biliyor musunuz? Futbolun alt yapıları, amatörler. Çünkü oralarda müsabaka talimatları yerinde uygulandığından, katliamlar yapılmakta. Sakın Haluk Ulusoy bir daha televizyon kameralarında ağlayıp, “Bizi rahat bırakın, biz Türk futboluna hizmet etmek istiyoruz” demesin. Zaten bugünkü durumlar beşinci sandıkta kullanılan oyların tamamına yakını, Türkiye Futbol Federasyonu’nda dolarla işbaşı yaparken verdiği mesajla bana oy verenler bin yaşayacaktır diyor. Ulusoy sakın siyaset futbola karışıyor diye UEFA kapılarına gitmesin, alınan bu kararla UEFA, federasyonun kapısına dayanacaktır. Tek kelime daha söylemek istiyorum. Yazıklar olsun! Birazcık utanmanız varsa istifa edin. Başımız sağolsun! TFF ölmüştür.
‘’Batuhan'ın dersi!‘’
İlk defa Ertuğrul Sağlam’ın konuşmalarında, “Arzu edilen Beşiktaş’ı göreceksiniz” düşüncesinde olan oyun anlayışını yarım saat izleyebildik. Bu zaman diliminde santrfor diye Nobre’yi, iki pozisyonda izledik ki, hani bir laf vardır. “Ben santrforum diyorsan, onları Ömer’e değil, tabelaya yazacaksın.”Kaleci Hakan iyi bir günündeydi. Ancak Gaziantepspor’un kalecisi Ömer’in, Gençlerbirliği de dahil olmak üzere Beşiktaş müsabakalarına çok özel hazırlanıyor düşüncesindeyim. Beşiktaş’ın defansı karın ağrısı olmayan tek yer. Tamam da, rakip ölü topların dışında üstüne gelmiyor. Nigris tek başına kenarları da hiç kullanmıyor. Diğerleri orta sahadan Hakan’ı yokluyor. Sanki kale de ben varım, Hakan’a ayıp. Beşiktaş’ın tek sıkıntısı ceza sahası içinde çoğalamaması. Sebebini de haftalardır söylüyoruz. Defans orta sahaya çıkmıyor. Orta sahada da Koray, bu oyun anlayışında tek başına kaldığı müddetce bu da mümkün değil. Ceza sahasında son dakikalarda bir çoğaldılar ve golü buldular. Bunda da 5 milyon Euroluk Delgado kulübeye çekilerken, Batuhan sahaya sürülmüştü. Golü de Batuhan attı. Şunu demek istiyorum; Yabancı hayranlığına, hele de bütçeyi sarsan yabancı hayranlığına son.Bobo’nun kafası karışık. Bobo ile ilgili olarak bizim kafamız da karışık. Şunu söylemek istiyorum; Yabancı transferi, transfer olsun diye yapılmaz. Kısacası benim için makbul olan sahada olan oyuncudur. Sezon başı eğer sağlıklı bir hazırlık dönemi geçirmessen, ilk 5-6 maç bu sıkıntıları çok sık yaşayacak Beşiktaş. Ancak Tello’ya bir iki kelime etmek istiyorum. İki haftadır takım oyununda çok iyi işler yapıyor. Kademe anlayışı ve futbol mantalitesi hep pozitif. Ertuğrul Sağlam, üzülmesin, sol da hep üzülüyor. Haftaya Üzülmez gelecek, dertler bitecek. Ne İbrahim Akın ne de Baki olmuyor, aşı tutmuyor bu bölgede.
‘’Çim mühendisleri‘’
Dün Van’daydım. TFF’nin Grassroots projesi kapsamındaki Futbol Köyü Projesi Van’da son buldu. Güneydoğu’nun, daha doğrusu Türkiye’nin her yerinden gelen 11-14 yaş arası yüzlerce çocuğu sportif ve sosyal amaçlar çerçevesinde bir araya getirdiler. Beş grupta, 10 gün arayla 60 gündür süren bir proje. Amaçları, Doğu-Batı kültürleri arasında köprü oluşturmak, silah ve şiddetin yerini futbol topunun almasını sağlamak, dayanışmacı ve birleştirici olmak, etnik kökeni ne olursa olsun herkese kucak açmak ve benim için en önemlisi, en iyi koşullarda spor yapılmasını sağlamak. Bu girişim sonunda da, milli forma bilincini aşılamak. Bu başlı başına bir konu. Bugün yazıma bu girişi yapmamım sebebi; Konya müsabakasında yaşadıklarım ve son dönemdeki Beşiktaş yönetiminde yaşananlar. Biliyorsunuz ki, Nevzat Demir Tesisleri’nde hazırlık kampı alt yapıdan yetişen 17 çocukla başlayıp, en son Sheriff maçı arefesi 7 tane PAF takımından gelen oyuncunun Beşiktaş kadrosunda yer alması. Emeğin karşılığının alınması yönünden çok mutluyum. Ancak, Konya maçından önce ne hikmetse, PAF müsabakasının İnönü Stadı’nda maçın önünde oynanması bazı yöneticileri rahatsız etmiş. Stat dolu, üç-dört tane yönetici sahanın ortasına gelerek sahanın çimlerini kontrol ediyorlar. Neden? “Saha bozuldu mu?” Sizin başka bir işiniz yok mu? Çim mühendisi mi, çim uzmanı mısınız, nesiniz?Bakın, son maçta Batuhan, Aydın, Serdar sahada, Mehmet Sedef, İbrahim Kaş, Korcan kadroda. Bunların hepsi şu demek. Kulübün en az 20-25 milyon Doları dışarı gitmemiş, içerideki borçtan düşmüş. Daha da arkası geliyor. Bu çim mühendisliğine soyunan yöneticilere tavsiyem; takım iyi gidiyor, alt yapıdaki yarışmacı kadrolar çok iyi gidiyor. Bırakın siz onları da, borcu nasıl düşüreceksiniz, bu borç nasıl eriyecek, bunları düşünün ve Başkan’a yardım edin.Yoksa, sadece yönetici olmak sıfatıyla oradaysanız, ayıp oluyor. Bari istifa edin de, Demirören olağanüstü kongreye gitsin. Beşiktaş’ın daha rahata çıkması yönünde destek olun. Bu size daha çok yakışır.
‘’Sorunlar bitmemiş‘’
Ertuğrul Sağlam diyordu ki, “Top forvette biraz dursa, orta saha ve defans da çıkacak, üstünlük bizde olacak”. Tamam da hocam, Burak ve Nobre ile bu mümkün mü? İkisi de topla kavga ediyor! Topun ayaklarında kalması mucize. Bu forvetteki sıkıntı. Ya defans... Gökhan, Toraman ve Cisse arasından, Askou kafa vuruyor! İyi sinyaller değil. Burak ve Nobre ilk yarıda rakip defansın birebir markajından kurtulamadı. Öyle ki, her ikisi de bu yapışık oynamadan rahatsız olunca, ortaya, kenarlara kaçarak topla buluşmak istediler. İyi de, ceza alanı içinde golü atacak ben değildim ki!Bobo’nun yokluğunda formayı kapan Burak’ı iyimser bir gözle izlemek istedim. Ama ne hikmetse ayaklarından çok elleri çalıştı. Eski hastalığı nüksetti; yerden kalkmadı. Bu yere düşme konusunda sabıkalı olduğundan Hüseyin Göçek yemedi. Ancak her ne kadar yeni jenerasyonunu gözde hakemlerinden ise de, hala hocalarının Nobre’yi ve Burak’ı potansiyel suçlu ilan etmesi nedeniyle bu oyuncuları yem ediyorlar. Göçek de bu konuda hocalarının sözünden çıkmadı. Bana göre tek yanlışı bu idi.Aydın Karabulut, Serdar Özkan, Butahan Karadeniz sahada; İbrahim Kaş, Mehmet Sedef tribünde. Bunların değeri en azından 10 milyon dolar eder mi, eder. Hem de Delgado, Diatta’nın kulübede olduğu bir maçta. Neyse ki, dünkü maç kayıpsız bitti de, sorunlar büyümedi. Öyle ki, bazı yöneticiler, “çim mühendisi” olmuş, asli görevlerini unutmuş, PAF takımının İnönü’de oynamaması için kulis yapıyor. Diyecek birşey yok. Cevap dünkü sahada olan kadroda mevcuttu. Onlar hala çimleri kontrol etmekle meşgul olsun.
‘’Üzülmemek elde değil‘’
Bu skoru bana ikinci maç için yeter mi diye sorsalar, kim eyvallah demez. Ancak rakibi gördükten ve 1-0’ı da yakaladıktan sonra uzatmalarda gelen gol için üzülmemek elde değil. Yine de ben yazıma eleştiri ile başlamak istiyorum. Hazırlık maçları dahil, sağ tarafta iki Serdar, bütün maçlarda iyi işler yaptılar. Oturmuşlardı da... O halde güzel giden, iyi işleyen bir bölgeyi sıkıntıya düşürmemek lazım. Tello’nun kart cezası nedeniyle Ertuğrul Sağlam, bu alana Serdar Özkan’ı çekti. İlk yarı bu bölgeden şok pozisyonlar yedi. İyi ki, Hakan sahadaydı... Bana göre gecenin kader adamıydı... İki ayaklı bir maç. Bir gol, hele dış sahada ise, atanı çok huzurlu ve rahat kılar. Nitekim henüz 3. dakikada, hani öngörüdür, Delgado diyordu ya, “Zürih’i bana bırakın...” diye. Attığı bu güzel gol, Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi’ne kalmasının ilk sinyaliydi.Beşiktaş savunması, ilk kez bu kadar dengeli ve kendi sahasını ölü top dışında hiç terk etmedi. Serdar Özkan, Toraman, sakatlıktan yeni çıkan Gökhan Zan ve İbrahim Üzülmez... Önlerinde Cisse, pozitif işler yaptılar. Cisse geldiğinden beri kafalarda ‘acaba’lar vardı. Fakat dün gece şahsen bu oyuncuyu çok beğendim. Mücadele etti, oyun kurdu, takım arkadaşlarına da, yerinde ve zamanında asistler yaptı.Zürih’te 20 bin Türk vardı. Bu kentin nüfusu 400 bin civarında... Bize gelen bilgiler böyle. Statta, Beşiktaş coşkusu, doğrusunu isterseniz İnönü’yü aratmadı. Zürih takımı, öyle yabana atılacak bir ekip değil. Doğrusunu isterseniz, Beşiktaş’ta Raffael ve Alphonse gibi futbolcular olmasını çok isterdim. Düşünce yapıları pozitif.46. dakikada Ertuğrul Sağlam; Serdar’ı sağa, Akın’ı da sola alarak, doğruyu yaptı. Ricardinho, Koray değişikliği de bana göre yerindeydi. Çünkü bu saaten sonra zamana ve skora oynamak gerekirdi. 90+7’de gelen talihsiz gol, bizi tur için umutsuzluğa itmez.Hakan ve Cisse’nin dışında sahanın bir yıldızı daha vardı; ben ondan çok korkuyordum, milli takımda yaşananlar Zürih kentinde Beşiktaş’a yönelik biraz gerginlik yaratmıştı. Ancak sahada bir İngiliz hakem vardı ki, Mike Riley gördüğünü çaldı. Eyyam yapmadı. Demek ki, korkumuz boşaymış. Biraz alıştık İstanbul’da eyyamcı hakemlere, sıkıntımız ondandı...
‘’Pankartların hesabı verilmeli‘’
Sezona ne güzel başlanmıştı. Ama nasip etmedi Allah sahanın içini sağlıklı bir şekilde yorumlamamızı. Zaten 100. yıldan bu yana Beşiktaş sahanın içine kolay kolay giremiyor. Tam, ‘Sağlıklı bir yapı oluşmuş, bu sene huzur içindeyiz’ diyoruz, yine çomak sokuyorlar.Cumartesi günü İnönü’de yaşananlar hiç hoş olmadı. O pankartları açmak, en azından sadece Sinan Engin’e değil Beşiktaş ailesine de saygısızlıktır.Biliyorsunuz TFF’nin tribünlerde açılan pankartlarla ilgili, daha doğrusu centilmenliğe, sportmenliğe aykırı pankartlarla ilgili ağır yaptırımları var. Geçen sene Beşiktaş bu kural nedeniyle o kadar çok ceza aldı ki, pankartlar stada girerken 50 tane denetimden geçiyor. Örneğin ‘İstifade etme, istifa et’ pankartı denetime takıldı. Ayrıca kapalının üst bölümünde de polis denetimi var. Ancak benim aklımı karıştıran, yöneticilerin, “Kuş bile uçmayacak” dediği bu ortamda nasıl oldu da o pankartlar içeri girdi?İşin ilginç kısmı, kapıların açılmasına bir saat kala tüm kapı önü görevlilerinin yerlerinin değiştirilmesi. Yani pankartlara yol mu verildi?Sadece tribünde değil yönetim kurulunda da Sinan Engin’in gelişine büyük tepki var. Başkan almış olduğu kararla Sinan Engin’i göreve getirdi ancak, bu davranış şekli hem kendini hem de camiayı sıkıntıya soktu. Eğer zamanında bu işi yapmış olsaydı, kurtlar sofrasında Beşiktaş düşmanlarına Sinan Engin papuç bırakmayacaktı. Herkes şunu bilsin Sinan Engin ile Ertuğrul Sağlam arasında en ufak bir problem yok. Bu pankart kavgasında taraftarlar arasında bir rant kavgasının yattığını açıkça söylüyorum. Asıl sıkıntı bu. Hiç kimse Beşiktaş’ın sırtından geçinemez. Ancak durum öyle bir hâl aldı ki, “Beşiktaş’tan ne götürürüm” hesapları yapanlar var. Çok üzülüyorum çok...Bu sezon 7 tane gencin A takım kadrosunda bulunmasından dolayı en mutlu kişilerden biri olan ben, rant kavgasından ve yaşanan olaylardan büyük sıkıntı duyuyorum. Birilerinin yaşananların diyetini ödemesi gerekir. Adres, İnönü’de çok iyi işler yapan ve bomba elinde bırakılan Stat Müdürü Turgut Bey değil. Onun çalışmalarını ayakta alkışlıyorum. Asıl suçlular, yönetim içinde bu işe yol verenler ve tribünde kulüpten geçinmek isteyen menfaatçilerdir. Aslında çözüm çok kolay... Ben geçmiş olsun Beşiktaşım diyorum, çünkü o yürekli insan, mevcut yönetim kadrosunda yok.









































