Arama

Popüler aramalar

‘’Dereli üzüyorsun‘’

Dakika 52... Bobo, Ricardinho’nun pasıyla Özden ile karşı karşıya Emre Eyisoy’un bayrağı havada, Selçuk Dereli: ‘düüüt düüüt’... Aslında Selçuk Dereli 90 dakika boyunca tribünleri çıldırtacak bu düdükleri çok çaldı. Avrupa’da düdük çalacak önümüzdeki hafta. Bu gidişle Allah yardımcısı olsun. Zor ama çok zor... Hep söylüyoruz. Orta hakemleri bir kenara bırak. Siz yardımcılara bakın. Göreceksiniz Beşiktaş’ın bu sezon en çok yardımcılardan canı yanacaktır. İstemek çok güzel bir şey. Geçmiş sezonlara bakıyoruz sıkıntı vardı. Ama bu sezon en azından koşan, mücadele eden, pozisyon zenginliği olan bir takım var. İbrahim Akın’ı dün 60. dakikada sahadan çıkarken bundan sonra da aynı şekilde görmek istiyorum. Neden biliyor musunuz? Kolayı yaptı, topun sibobunu aramadı, ‘Ben buranın adamıyım’ sinyallerini verdi. İyi oyunundaki etkenlerden biri de; arkasındaki Tello’nun çok dengeli olması. Dün sabah Nevzat Demir Tesisleri’ndeydim. Ayak üstü Ertuğrul hoca ile konuşma fırsatı buldum. Isıran, mücadeleci, tribüne hoş gelen ama skoru da lehine çevirebilen bir takım istiyorum düşüncesini dün gece gördüm ki Selçuk Dereli’nin müsaade ettiği sürece sahada uygulamaya çalıştı. Ancak bir sıkıntı var onu da belirtmek istiyorum. Dün akşamdan örnek vereyim. Bobo, El Saka’nın, Nobre, Burak Özsaraç’ın kucağında, bu markajdan kurtulabilmek için Serdar Özkan, İbrahim Akın’ın daha yakın ve 2’ye 1 yapması lazım. Koray, bloklar arasında o kadar uzaklık vardı ki gide-gele yoruldu. Onun bu açığını kapatmak için Ertuğrul hocanın mutlaka bir alternatif araması lazım ama kadro o kadar geniş ki daha öncelerine bakıyorsun ‘kim girer oyunu değiştirir’ diyorduk ama dün gece kulübüye bırak tribün bile zengin... Ertuğrul hocanın bu yönde işi çok zor.

12 Ağustos 2007, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bravo Koray!‘’

Bizim oralarda yani Rize’de güzel bir söz vardır; “Kurban olasun bağa.” Dün saat 16.00 ile 22.00 arasında yaşadıklarımızı, daha doğru yaşatılanları birebir anlatsak televizyonlarda dizi olur. Hani alıştık ya hep acılara ondan.Böyle bir giriş yapma ihtiyacını hissettim. ‘Sheriff’ Kasabası’nda, kovboyculuk oynadık. Her köşeden asker ve polis çıkıyor. Kimsenin, kimseye itimadı yok. Abartmıyorum, 20 metrede bir çevirme, arama... Dün sadece bizim değil, Beşiktaş kafilesinin de uğradığı taciz, psikolojik baskı daha maç başlamadan işin zor geçeceğini gösteriyordu. Her ne kadar cepte ilk maçta alınan 1-0’lık galibiyetin avantajı olsa da kafası karışık olanların sayısı az değildi. Hatta bu maçın İskoç hakeminin, 26. dakikadaki kıyağına rağmen!..Önemli olan, her şartta turu geçmek. Onun içindir ki, top oyunda kaldığı sürece sende olmalı. Madem avantajın var, zamana da oynaman gerekir. Bunu sadece Hakan Arıkan yapmamalı. Tercih Sağlam hocada ama ben Ricardinho’nun bu işin en iyi ilacı olacağını düşünüyorum.Beşiktaş defansı artık sakatlık ve cezalı olmazsa belli... Üzülerek yazıyorum, İbrahim Kaş kulübeye Gökhan Zan ve Senegalli Diatta’dan biri sahaya... Şu da bir gerçek ki, bir takımda başarıyı yakalamak istiyorsan öncelikle defansın üstüyle başıyla fazla oynamayacaksın. Hele burada arayış içinde olmayacaksın. Sağlam da bunun bilincinde... Dün tüm olumsuzluklara ve baskıya rağmen güzel bir sahne vardı.Burası Sheriff’in memleketi ama 90 dakikada “Sahanın ‘Şerif’i” benim dedi İskoç hakem. Mamah’a gösterdiği kartı, Türkiye’de herhangi bir takıma göstermek cesaret işi. Demek ki eyyamcılıktan kurtulmamız lazım.Bir sıkıntı da top Beşiktaş forvetine geldiğinde yaşanıyor. Delgado ve Bobo’ya gelen her top duvara çarpmış gibi geri dönüyor. Burada da orta saha baskı kuramıyor. Forvete destek yok. Serdar bir çizgide, Tello diğerinde... Koray ise Cisse’nin açıklarını kapatmakla meşguldü... Tabii başlık da bu nedenle; Bravo Koray.Maçın özeti olarak şunu belirtmek istiyorum. Bir ikinci gol vardı ki, kaleci Hakan’dan başlayıp, Bobo’da biten pozisyonda, paslardaki istikrar, huzursuz başlayan günün gecesine mutluluk kattı. Ve şimdi hep beraber Zürih’i tartışabiliriz.

09 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ciddi bir hazırlık maçı‘’

Öncelikle belirtmeliyim... Beşiktaş da Fenerbahçe de ismine yakışır bir final sundular, ancak çelişkiler yok değil... Kar, yağmur, kavga, gürültü dolu lig ve kupa mücadelelerindeki T.C. hudutları içinde eziyeti İstanbul ve Anadoluda’ki insan çekiyor, keyfi Köln’de gurbetçi, bu birincisi...İkincisi; Runje, Kleberson, Ali Güneş, Serkan, Ümit Özat, Rüştü, Mehmet Yozgatlı, Tuncay, Recep, Oğulcan yani bu maçı oynamayı hak edenler sahada yok. O halde bu sadece sezon başı ciddi bir hazırlık maçı. Bu müsabaka lig bitimi haftasında oynansa daha sağlıklı olmaz mıydı? Beşiktaş açısından daha da sıkıntı. Çarşamba Sheriff maçı, cumartesi ligde Konya, Sheriff maçı geçildiğinde ayın 15’inde İsviçre’de Şampiyonlar Ligi Ön Eleme... Nerden bakarsan bak dün gece tarihsel açıdan Beşiktaş içi sıkıntıydı. Ertuğrul Sağlam da bunun bilincinde ki, 316. Fenerbahçe-Beşiktaş maçının diğerlerinden farkı yok, sahaya hafta sonu ve ayın 15’indeki maçı düşünerek sıkıntı yaşamamak adına kadroyu sürdü. Aslında dün bu kadroda Delgado, İbrahim Toraman, İbrahim Kaş, Koray, Bobo iyi, ancak şu açıkça ortaya çıktı. İ.Üzülmez, Tello ile daha uyumlu olacak, İ.Akın eline gelen şansları itiyor. Allah tüm futbol adına her şeyi vücuduna vermiş. Basiti yapsa, beyazı görünce topu arkadaşlarına aktarsa, hem kendisi için hem de takım için daha hayırlı olur kanımca. Serdar Özkan’ı evladım kadar severim, 12 yaşından beri Beşiktaş ailesinin içinde çok sıkıntılar çekti. Oyun içinde ayağına gelen topu arkadaşına verdiği anda işi bitmiyor. Asıl iş ondan sonra başlıyor. Boşa kaçacak, risk alacak, mücadele edecek belki de son 6 senenin kendi açısından analizi burada... Sezona iyi başladı, günlük maçlarla değil, önünde bir Burak Yılmaz, İ.Akın örneği var. Onlar da birer maçla ön plana çıktı, çabuk unutuldu. Tavsiyemdir...

06 Ağustos 2007, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Eleştirilerin adresi yanlış‘’

Öncelikle Beşiktaş’ın Sheriff’i eledikten sonra muhtemel rakibi Zürih’i çantada keklik görmek yanlış bir düşünce. Takım önce önünü temizlemeli, Sheriff’i geçmeli. Hele bir Sheriff geçilsin, sonrasında Zürih yorumlansın. Gelelim konumuza...Teknik direktörler ‘topun ağzındaki’ ilk isimlerdir. Günlerce çalıştırdığı takımının ilk 11’ini açıkladığında, o anda kadroda kendisinin olmasını isteyen ancak hayal kırıklığına uğrayan oyuncu başta olmak üzere yönetici, taraftar ve en önemlisi spor yazarlarının ‘hoşgörüleri’ ortadan kalkıyor.Galibiyette teknik patron, işinin ehli, büyük hoca hatta bu mesleğin sihirbazı oluyorlar. Ya bir de skor istendiği gibi olmazsa... İşte o zaman kıyamet kopuyor. Teknik direktöre; korkak, akıl fukarası cahil hatta ‘ebleh’ yorumlarıyla yüzyüze kalıyor...Dedik ya kadroda olan olmayan oyuncularla her dakika beraber olan teknik direktör... İsteklere skor olarak cevap vermezse, tabii ki teknik olarak da taktik olarak da üzerine vazife olmayan herkes tarafından her yerde eleştirilir. Tribünde, minibüste, otobüste, kahvede...Ne hikmetse bu eleştirilerin çoğu da yabancı hayranlığından yaşanıyor ve yerliler daha çok nasibini alıyor. Sheriff müsabakasından sonra Ertuğrul Sağlam’ın cesaretini kimse konuşmadı. Hazırlık dönemine 3 maç sıkışmıştı. Üstelik kadronun yüzde 50’si değişmiş, bu değişimde sahada 3, kulübede 1, tribünde de kadrodan 4 daha genç vardı. Yaşları 16 ile 19... Yürek işiydi bu cesaret. Bizler çok hoca gördük. ‘Sırtından öz kaynak apoletini’ hala çıkarmamış Rıza Çalımbay bile bu derece gençlere cesaretle yaklaşmadı. Altyapıda oyuncu yetiştirme gibi pek de albenisi olmayan, kendini düşünen teknik adam çok gördük. Genç, hırslı, meslek aşkı ‘Sağlam’ başarının tam çalışmaktan tam disiplinden, tam prensipten, tam inanmışlıktan ve tam mücadeleden geçtiğine inanan biri Ertuğrul Sağlam... Demişti ki, “Forma satan değil, bana formasını ıslatan oyuncu lazım”... 5 milyon Euro’luk Delgado çıkıyor, bin 500 dolarlık Batuhan sahada... Başa dönüyorum. Sheriff maçından sonra eleştiriler olumsuz yazılar ve bir de buna sayfalara sığmayacak saçma sapan icraatlarıyla yönetim kavgası eklenirse, Ertuğrul Sağlam’ın giydiği gömleğin adını siz koyun... Aslında Ertuğrul Hoca içinde bulunduğu durumu, herkesten iyi biliyor.Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri’ne sezon başında huzur geldi. En önemlisi sevgi geldi ve hedefler belirlendi. Artık bu takıma ‘çomak sokmamak’ lazım. Bu yüzden yöneticilerin oradan uzak durması lazım. Sinan Engin’li dönem hayırlı olur inşallah. Ama farkında mısınız son 3 sezondur saha içine doğru düzgün hiç giremiyoruz. Ama bunun sebebi de, Beşiktaş’ta teknik kadro değil, yani adresin eleştirilerin hedefi yanlış.NOT: Serdar Özkan için herkes birşeyler söylüyor. Söylemesi gerekenler susuyor. Bence hak eden biri var, bu konuda en çok konuşması gereken de Cem Çıkın’dır.

04 Ağustos 2007, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tura yeter‘’

Hayırlısıyla yeni sezona başlansın istedik. Bu arzumuzun gerçekleşmesi için yönetim çomak sokmasın, saha içine sağlıklı bir giriş yapalım istedik. Dün gece çok mutluydum... Yuvama geri dönmüş, bunun huzurunu yaşarken, bir de esame listesi elime gelip, Serdar Özkan, İbrahim Kaş sahada, Aydın Karabulut, Batuhan Karadeniz kulübede... Bundan daha güzel bir mutluluk var mıydı? Saat 16.00 itibariyle gelen haber bütün huzurumuzu bozdu. Belki bu, Beşiktaş için hayırlı olacaktı. Ancak kritik Sheriff maçı öncesi yersiz ve zamansız operasyon “Daha önce aklınız neredeydi? Dün bu işi yapmadınız?” diye sormazlar mı? Neyse maça dönelim...Bir gece önce Sheriff takımının idmanını izledim. Genç, dinamik, koşan, aç bir takım görüntüsü bende vardı. İdmanda kaleye attıkları her şutta kalecileri topu içeriden çıkarıyordu. Ama ne hikmetse dün kaleye tek şut bile atılmadı, Koray’ın bir iki yoklaması dışında. Rakip üstüne gelmiyor, kendi ceza sahasına kapanmış, ilk 45 dakikada yapman gerekeni ikinci 45 dakika yapıyorsun, yani rakip ceza sahasına uzun bir adam ve oyunu kenarlara taşıyıp gol arıyorsun. İşte bunu Ertuğurul ilk yarıda yapmış olsaydı, belki de gol, gelecek olan huzur bu kadar sıkıntılı olmazdı. Aslında iki takım arasındaki fark, koşan, mücadele eden rakibe karşı Beşiktaş’ın tempoyu tutturamamasıydı. Hani herkes söylüyor ama ben de diyorum, “Delgado Ricardinho yan yana oynar mı oynamaz mı?” diye. Çünkü aradaki farkı dün gece pek anlayamadık. Ancak, “Bu 1-0 yeter mi?” derseniz, çıplak gözle dün rakibi gördükten sonra ve Beşiktaş’ın da sakatlarının iyileşip kadroya katıldıktan sonra kanımca kimse endişe duymaz.

02 Ağustos 2007, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Şalteri kim kapattı?‘’

Kleberson’un yokluğundan Koray ve Serdar’ı yan yana oynattı. Öyle ki, Koray da, Serdar da; İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Baki Mercimek ve İbrahim Üzülmez’in önünde sabit kalıp, orta sahayı pek geçmedi. Delgado da sağ çizgide çakılı kalınca, Beşiktaş ister istemez pozisyonlarda pek etkili olamadı. Buna rağmen ilk 45 dakika Bobo, Nobre ve Delgado uzun toplarda bilhassa İbrahim’in bindirmelerinde öyle pozisyonlar kaçırdılar ki, sanki önümüzdeki hafta olacak genel kurul öncesi yönetimi sabote ediyorlardı.Tribünler boş... Sessiz bir maç ama ne hikmetse futbolcuların kazanma arsuzundan öyle sesler çıkıyordu ki, 70 dakika skora yansımadı. Dakikalar 59’u gösteriyor... Beşiktaş öyle pozisyonlara girmiş, atamamış. Ceyhun imzalı golden sonra tribündeki bir avuç insan sessiz, bende ise endişe vardı. Endişemde de yanılmadım. Cemal Aydın, Şeref Tribünü’nde, Bülent Demirlek önündeki Koray’a yapılan penaltıyı görmüyor. Serkan Karaca, 30 metreden penaltıyı veriyor. Aklım karışık... Kulüpler Birliği Toplantısı’na gitmezsen ekmek yok.Bir sihirli el lazımdı. O el de, elektrik panolarına değdi. 8 dakikalık elektrik kesintisi Beşiktaşlı futbolculara şok etkisi yaratmış olacak. Hele Rize’den gelen haberler iç açıcı olmayınca, kaderlerine terk edilmemek için biraz kıpırdımaları lazımdı. Ligin ilk yarısında kaçak olan Delgado bir anda ortaya çıkarak, Beşiktişa’ın ikinci golünü atıyor ve genel kurul öncesi huzuru da turu da getiriyor.

22 Ocak 2007, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Menacerler değil kurtuluş BEFAM'da!‘’

Artık o kadar çok konuşuldu ki fazla da anlatmaya gerek yok. Bu saatten sonra çözümler konuşulmalı. Beşiktaş’ın borcu korkulacak bir borç değil. Önemli olan geçmişten ders alıp, aynı hataları tekrarlamamak. Özellikle yeni seçilecek yönetim kurulu üyesi arkadaşlar, kulüpte ‘Emanetçi’ olduğunun farkına varmalı, kulübün ‘Sahibi’ olmadıklarını bilerek ona göre hareket etmeleri... Bu kulübün gerçek sahibi kongre üyeleri ve taraftarlar olduğunu bilmeliler. Bakın çareyi yönetim kurulu üyeleri kendi içlerinde çözemediklerinden kongre üyelerine yönelik yatırım yapılmakta.Hafta içinde Antalya’da Asya Avrupa Futbol Semineri’ndeydik. Daha çok ekonomik çalışmalar üzerinde duruldu. Bilhassa İngiliz futbol adamlarının yaptığı konuşmalarda kulüplerin kurtuluşunun altyapılarda olduğu ancak kulüplerin yönetiminin de profesyonellerden oluşması gerektiğinde fikir birliğine varıldı. Artık futbolda geçmiş bir kenara bırakılıp, kulübün eskileri ve ağır ağabeyleri değil, kurumlaşma yönünde adım atılması gerektiği bir gerçek. Bu konuyla ilgili olarak yönetim kurulu üyelerinin kulübün içerisine girdiklerinde ‘beyinlerini kapının arkasına bırakıp içeri girmemeleri gerektiği’, bu beyinlerini futbol takımı ve sahaya yönelik kullanmamaları, kulübe gelir getirecek iletişim finans, kurumsal yönetim kısacası futbol takımı dışında yatırımları düşünmeleri gerekiyor. İşte yeni yönetimde de bu düşünce ve anlayışta Yıldırım Demirören ekibini kurmalı ve kulübün de bilhassa okullardan başlayarak BEFAM’a destek vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Borcun bu kadar artmasının en büyük nedeni menacerlerin kulübe olan yakınlığıdır. Çünkü menacerlik öyle bir hal aldı ki, utanmasalar hastanelerin önünde yeni doğan erkek bebekleri bile isteyecekler! 8-10 yaşındaki çocuklar bile insanın karşısına menacerlerle geliyor, çıldırmamak elde değil.Beşiktaş’ın geleceği olan çocuklar açmış ağzını, yukarıdaki kişilerin kendilerine bakmasını istiyor. U-16 takımda Cebrail, Ali, Batuhan, U-17’de Oğulcan Engin, Engin Köse, U-18’de Koray, Serkan, Gökhan, U-19’da Aydın Karabulut, Ümit Milli Takım’da İbrahim Kaş, Can Erdem... Şu anda milli takımlarımızın yarışmacı grupları içerisindeki Siyah-Beyazlı oyuncular bunlar. Rusya’da Koray ile Serkan harikalar yarattı, Ümit Milli Takım’da İbrahim Kaş sahanın en iyilerindendi. Bu çocuklarımızın hepsi BEFAM’ın eseridir. Bunlar Burak’la, Serdar’la aynı milli takımda olan futbolcular. Antalya’dan, Bursa’dan gelmedi diye bu çocuklara bakılmıyorsa, işte o zaman borç 100 milyon Dolar’ı bulur. Bütün bu yatırımları ne kadar yaparsan yap, başındaki hocan Jean Tigana, Henryler geliyor diye bizi kandırmak yerine Koraylar’a, Oğulcanlar’a bakarsa Beşiktaş’tan ne Henryler çıkar göreceksiniz. O zaman hem borç biter, hem de bu menacerlerden kulüp kurtulmuş olur. Bu yüzden diyorum ki Beşiktaş’ın geleceği menacerlerde değil BEFAM’da.Beşiktaş’ın dününde bu vardı, bugün de var, yarınlar da bu çocuklarla olacak.

19 Ocak 2007, Cuma 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Beşiktaş 2007!‘’

Yani biraz olsun seviye yükseltmek, ikinci yarı yarışında bir nebze daha iddialı konuma gelmek zerre kadar umurlarında değil. Orhan Yıldırım üç gündür yazıyor, ‘Antalya’daki kamp tatil havasında geçiyor’ diye, üstüne 2 gün İstanbul izni ve Burak ile İbrahim Akın’ın da reklam çalışmaları nedeniyle Antalya tatillerini uzattıkları haberi...Beşiktaş’taki durum bu... İşte, izinde hatta maçta tatil modunda yaşamak.Dönüyoruz Tigana’nın demeçlerine. Kadrosunun kısıtlılığından dem vuruyor Fransız çalıştırıcı ve bu yüzden en büyük kabusunun sakatlıklar olduğunu belirtiyor. Fenerbahçe ile sürdüreceği yarışta bir oyuncusunun sakatlanmasının bile takımına sekte vuracağından söz ediyor.Biz de anlıyoruz ki bu tatil havasında geçen kampın tek amacı sakat vermemekmiş. O yüzden yaklaşık 10 günlük çalışmalar jogging havasında geçmiş!Bunları bırakalım, gerçeğe dönelim. Tigana’nın bahsettiği maçlardaki darbe sakatlığı değil. Kendisi de çok iyi biliyor ki, Beşiktaş’a lig yarışının ciddi bir aktörü olarak güçlü bir yükleme yapsa, bırakın tek-tük sakatlığı takımın yarısı adale ve kasık yırtığından telef olacak, sahaya çıkacak 11 bulunmayacak.Sezon başında bunu yaşadı ve gördü. Beşiktaş kadrosunun bir kısmı anatomik, bir kısmı alışkanlık, bir kısmı da yaşama biçiminden ötürü düştüğü bünye zayıflığından üstdüzey idmanlara cevap veremez. Abartısızca belirtmek gerekirse Kleberson, Delgado, Ricardinho, Burak, İbrahim Akın ve Bobo yarışmak istenen Süper Lig’in fiziki kalite konumu en üst düzeydeki ekibi Fenerbahçe ile onların standardında 4 gün ciddi antrenmana çıksalar 4 ay hastanede yatarlar! Tigana bu gerçeği bildiğinden üstü kapalı bu kadar diplomasi yapabiliyor. Yönetim ise eksiğini bildiğinden gerek Tigana, gerekse oyuncular başıboş dolaşıyor.Özetle, vahim olanı ise şu... Beşiktaş 2007’ye yönetimi ile kongreye rakipsiz, Tigana ile görevine çaresiz, oyuncuları ile lige heyecansız giriyor.Ne diyelim, o zaman tatile devam...

13 Ocak 2007, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI