Arama

Popüler aramalar

‘’Güle güle Üzülmez‘’

Nereden çıktı bu başlık? Sanki jübile maçı. Üzülmez’le başladım, en azından onun hırsının 10’da biri bile sahada yoktu. Sıkı durun! Kayserispor’un 11 numaralı bir futbolcusu var Amrabat. Sahanın yıldızıydı. Bir de 23 numaralı oyuncu, 19’luk bir delikanlı Furkan Özçal. İkisinin toplam maliyeti 600 bin Euro. Artık gerisini siz düşünün... Perşembe günü A2 maçındaydım. Yüzde 50’si 3.1 milyon Euro olan bir Alves seyrettim. Alves’i alanlar da, bu takımı kuranlar da! Kuranlar da eserleriyle gurur duyabilir. Kayseri çok daha net pozisyonlar yakaladı. Bilhassa ilk yarı, ama Rüştü vardı. Edu’ya bir şey demeyeceğim. Yalnız, yapayalnız bir oyuncu. Quaresma, Simao kendine oynuyor. Hem de haftalardır. 8 kişiyle Beşiktaş’ın bu maçı kazanması mümkün değildi. Guti, Simao ve son 4-5 haftadır kendine oynayan Quaresma dahil olmak üzere bana göre bu skor bile başarı. Bir takım ancak bu kadar fazla yan pas yapar. Çabuk oynamıyor, daha çok kendi kalesine oynuyor. Benim bildiğim gol, karşı kaleye atılır. Beşiktaş tam tersini yapıyor. Kayseri tribünlerinden bir pankart açılmıştı. ‘Başın sağolsun Gökhan Değirmenci’ diye. Kafası bu kadar karışık bir oyuncu dün mükemmeldi. Beşiktaşlılar’ın da kafası karışık. Onlar ‘90 dakika sonrasını nasıl yaşarız’ hep onu düşünüyorlardı. Carvalhal, her röportajında ‘ben emanetçiyim’ diyor. Evet doğrusunu yanımdakiler söyledi... ‘Emanete bu kadar ihanet olur’. Nüfus kağıdında Portekiz yazıyor diye bu kadar sabretmemek lazım. Çare var. Nüfus kağıdında T.C. yazan kardeşlerimiz... İşin doğru yolu da bu. Bu emanetçilik Beşiktaş’ın başını da, yönetimin başını da yiyecek gibi. Dün cumartesi, bugün pazar. Kapalı tribün bile bomboş, anlayana...

16 Ekim 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bence de Rüştü‘’

Bugünkü gazetelerdeki yazıların başlıklarını dün geceden hissettim. Hatta biliyorum. Ana fikir, ‘Ellerine sağlık Rüştü’. İşte onun için bence de Rüştü...

Beşiktaş’ta performansı Rüştü’nün dışında kim iyi diye sorarsanız o da ‘ben’ derim. Evet benim. ‘Anjiyo’ olduktan iki gün sonra kalkıp buralara geldim. Evet, Karcemarskas yere yatmadı, kardeşim Rüştü de maalesef yerden kalkmadı. Sıfır puan, iki gol atmış sekiz yemiş Antep’e ne kadar eksik olursan ol, sen Beşiktaş’sın. Kötü oynayarak bir yere kadar. Müsabakadan önce elimize verilen kitapçıkta Antepliler başlık atmış, ‘Yine Özkahya’ diye! Ben de aynı şeyi söyleyeceğim, yine Özkahya. Necip’in pozisyonu kırmızıyla alakası yok. Çıplak gözle izlediğimiz kadarıyla da İsmail’in pozisyonu ofsayt. Holosko, Mustafa Pektemek topla kavga ediyor. Fernandes koşuyor, koşuyor, koşuyor, koşuyor... Evet koşuyor o kadar. Aurelio erken gelen sarı karttan dolayı ‘zıp zıp’ oynuyor, mücadeleden kaçıyor. Yemen de açmış ellerini ‘nasip eyle bir golcü Allah’ım’ diye dua ediyor. Haa Simao’mu? Onun da adı kaldı ‘yadigar’... Kusura bakmasın yönetim zaten toplantıları üç kişi yapıyorlar. Daha doğrusu toplantı yapıyorlar da kararları üç kişi alıyor. Ne yapıp edip dördüncü, beşinci bir yönetici bulup, Guti’nin sorunlarıyla mutlaka ilgilenmeli. Guti’yi twitter’dan, magazin sayfalarında değil sahada izlemek istiyoruz, o da bunu istiyor. Bu arada belli oldu, röportajlarda kendini ‘emanetçi’ gören hocadan Beşiktaş’a fayda gelmez. Bu bir daha gözüktü. ‘Hoca daha ne yapsın’ demeyin. Şekil A, B, C, D demeyin. Şekil hiçbiri.

Abdullah Ercan kardeşimin işi çok zor, Beşiktaş’tan zor. İnanıyorum ki futbol kariyeri ve tecrübesi Gaziantep’i ayaklandıracak. Ama sabır gerek. Çünkü çocukların özgüveni kalmamış. Bu açıkça görülüyor. Bilhassa son vuruşlarda, risk almıyor. Beyoğlu Yeni Çarşı’dan beri tanıdığım küçük sarı çocuk kariyerinin mükemmel görüntüsünü teknik adamlıkta da Antep’le götüreceğine inanıyorum. Bizim çocuklarımıza inanın yeter. Çocuklarımız derken, Antep’teki Serdar Kurtuluş, Orhan Gülle’nin, Beşiktaş’taki bonservislerine trilyonlar verilenlerden azı değil fazlası vardı...

04 Ekim 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yazık oldu‘’

Maçtan bir gün önce Q7, basındaki arkadaşlara şahsi oyunundan dolayı, ‘benim oyun anlayışım bu yani, takım oyunundan anlamam’ demeye getiriyordu. Biz de hep eleştiriyorduk. Ama görüldü ki, Quaresma galiba haklı. 90 dakika on kişi oynayan bir takımda, elinden gelen buydu. Evet, Edu yoktu. Olmayınca da golcün de yok. Gol de Carvalhal’ın rotasyon yaparak oynattığı Hilbert’ten geldi. Ekrem, Ernst, Holosko kulübede.

Edu’nun yanında gol atmasına rağmen Carvalhal’ın Hilbert’i sahada tutmasına anlam veremedim.
Stoke’un oyun anlayışı belli. İlerde bir tane kuleleri var; Crouch. Çok sulak yerde büyümüş! Yanağını uzatsa tribünden tokat atacak durumdayım. Sivok, Egemen, Hilbert ne yapsın. Tek silahları o. Yani ölü top. Ha birde on iki yardımcı ile birlikte taç atan Delap. Kardeşim ne kol yapmış. Her taçta top toplayıcılar havlu ile topu siliyor, kırk metreye 60 km hızla yallah ceza sahasına. Rüştü gol yemedi ama bana göre iyi bir dayak yedi. Yenilen iki golü gol olarak saymıyorum. Çünkü biri Fransız hakemin hediyesi, diğeri de kulelerinin.
Dedim ya Fransız hakem diye. Aslında hakeme kızmamak lazım. Bizim hakemlere kızmak lazım. Ceza sahası içindeki bu çekmeleri, itmeleri ‘es’ geçersen olacağı bu. Alışkanlık kötü şey.
Aklımın almadığı bir başka nokta da, rakip hoca gol atmak için 65’te üç oyuncu değiştiriyor; seninki, Necip ve

Aurelio’yu değiştiriyor. Orta sahan çöküyor. Simao ile Edu yürüyor. Neyse bu neticeden de ders alınacak çok şey var. Ama benim dün geceki oyun hoşuma gitti. Bu takım Liverpool’u yendi, Chelsea’yi de yendi, Manchester United’ı da yendi. Stoke; Beşiktaş’ın elinden Fransız’ın sayesinde kurtuldu. İnönü’de bunlar yaşanmayacaktır. Göreceksiniz...

30 Eylül 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’'On'u arıyorum‘’

Sadece koşmak marifet değil, mücadele etmek de marifet değil. Ancak oraya kadar. Futbol goldür. Bursa’da çıplak gözle yaşadık. Ceza sahasına girmeden iki ölü topla üç puan geldi. Maçtan önce Sivas-Bursa maçını izledim dün. En az 20 pozisyon Sivas’tan ve üç gol... Demek ki Beşiktaş’ın sıkıntısı tabelada, tabelacıda, golcüde. Golcünü ceza sahasına sokacaksın ki kazanasın. Senin golcülerin daha ceza sahasına gelmeden topla kavga ediyorlar. Kavgayı bırak beş dakika rakibi oyalasalar belki pozisyon da bulamayacak rakibin. Üçü de benim gibi seyrettiler. Kadroda istikrarı yakalamak zorunda, mecbursun buna.

Biri kırmızı diğeri beyaz iki takım. Beşiktaş’lı oyuncular beyaza verecek kurtulacak ama onlar sibobunu arıyor. Dua etsinler Fırat Aydınus’a. Verdiği karar çok doğru. Penaltı için diyorum. Türkiye’de çok hakem eyyamcı bunu vermez. Taraftar yok. Sakın ola ki, malum sebepten dolayı seyirci tribünden kaçıyor denmesin. Beşiktaş Takımı kötü oynuyor, çok kötü. 6222 yasa vardı. Devre arası Antalya taraftarı Beşiktaş tribünlerinden kendi tribünlerine gönderildi.. Ve devamlı da küfür. Beşiktaş tribünün önüne gelip, kronometre tutan temsilcileri merak ediyorum ne yaptılar, ne yazacaklar.

Ve sonuç: Perşembe günü Stoke City’yi düşünmek bile istemiyorum. Üç gün, üç puanın tadını çıkarmak istiyorum. Bir de ne istiyorum biliyor musunuz? Bu takımı derleyip, toparlayacak, topa basacak 10 numara istiyorum. Bu var... Ama onu da ben değil, yönetim hazırlayacak maçlara. Guti, o Guti. Kapalı tribünde bir numaralı locada oturmamalı. Bana göre sahada dursun yeter.

26 Eylül 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’3 puana rağmen sıkıntı‘’

Kusura bakmasın Carvalhal, bu kafayla kafasını daha çok kaşır! İnsan bindiği dalı keser mi hocam? Avrupa kupası maçı dahil, Ankaragücü maçında Necip, Aurelio, Fernandes’in uyumu gayet iyi, ne bozuyorsun takımı. Macera mı arıyorsun? Rakip kalmış 10 kişi. 60 dakika kenarda benim gibi maçı seyrettin. En akıllı işin; Egemen-Mustafa değişikliği... Çünkü küfürden nasibini alan Egemen, her an atılabilirdi. Yağmurun yanında, aynı şekilde de lügat da olmayan küfürler vardı. Kısacası, sağanak altında, yağmuru da yedik, hatırı sayılır küfürleri de. Hele Egemen’in yedi sülalesinin hatırı sayıldı. 5272 sayılı yasayı hafifletmeye uğraşıyorlar. Aksine ağırlaştıracaksın. Neyse yine maça dönelim. Helal olsun Ertuğrul’a taş gibi bir takım yapmış. Tribünün çirkinliği sahaya yansımamış. Adam gibi de top oynadılar. Beşiktaşlılar yerden kalkmadı.

Beşiktaş’ın yabancılarına herhalde Türkiye’de para çok, futbolun parası çok fakat halı saha maçı gibi olduğunu söylediler. Kime mi; Q7, Simao, Edu’ya... Aslında ben Beşiktaş’tan bu sene fazla bir şey beklemiyorum. Neden mi Atletico Madrid’e 2 milyon Euro’ya gelmiş aynı gün yüzde ellisi 3.1 milyon Euro’ya Beşiktaş’a gelen Alves sahada yok. Edu’nun bonservisi 3 milyon Euro, ama bu oyuncunun takımdan aldığı 300 bin dolar. Aslanım Mendes. Bu takım senin eserin. Tabii ki senin eserin olacak, benim değil! Kulübün sahibi Yıldırım Demirören ile birlikte ben değil, sensin. Necip, Ernst dışarıda. Vallahi Carvalhal da en kısa zamanda gidici galiba.

Bursa maçı mı? Bakın bu düşüncelerim Beşiktaş 2-1 galip olduğu halde geçerli. Sakın ola 3 puana göre konuştuğum düşünülmesin. Benim bütün duygu ve düşüncelerim, yorumlarım sahadaki futbola, sahaya yansıyan oyun anlayışına.

23 Eylül 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ah Cenk ah...‘’

Güven çok önemli ama aşırı güven baş ağrısı. İnsana mutlaka hata yaptırır. Hele sen kaleciysen bu konuda çok ama çok daha dikkat etmen lazım. Evet... Bu sözlerim sana Cenk! Müsabakaya çomak soktun. Ölüyü dirilttin. İşte Cenk, bu maçı daha gençsin hiç unutmayacaksın. Seninle beraber Tolga Özkalfa’nın yardımcıları da maalesef çok formsuzdular demek istiyorum. Çünkü kötü şeyler düşünmek istemiyorum ama 10 cm... Vallahi de billahi de 10 cm! Orta sahadaki bir pozisyonda topu 10 cm. ileri-geri almakla tribünleri germenin ne anlamı var? Aurelio iki maçtır pozitif. Hep ileriyi düşünüyor. Trabzon’daki dönemi, Fenerbahçe’deki dönemi gibi, galiba olmazsa olmaz bundan sonra. Quaresma’ya ‘zar gibi’ demiştim... Bazen Dü Şeş oluyor bazen Hep Yek ama dün son 15 dakika hariç Hep Yek’ti. Son 15 dakikada da 3 puanı getiren isim oldu Quaresma. Aynı Almeida için düşüncelerimi Edu’ya da söyleyeceğim. Ceza sahası dışında oldukları müddetçe Beşiktaş’ın başı çok ağrıyacak. Eğer Edu’dan da, sahada olduğu zamanlar Almeida’dan da Beşiktaş faydalanmak istiyorsa kenarları iyi kullanmalı. Kenarlar çalışmazsa olmaz. Sivok’un yokluğunda gözüm Sidnei’deydi. Ağır... Ama dengeli bir oyuncu. Topu oyuna iyi sokuyor. Tabi bunda da önlerinde oynayan üç futbolcunun pozitif oyunlarının katkısı var. Kafası çok dağınık olan kısacası son bir aydır Türk Futbolu gibi huzursuzluklar yaşayan Ankaragücü karşısında bile ikinci yarı oynadığı 20 dakika hiç yakışmadı Beşiktaş’ın. Sadece şunu söyleyeyim, Ankaragücü’nün 90 dakika boyunca iki pozisyonu vardı. Bir tanesine pozisyon demeyeceksin, o Cenk’in hatası. Rakip açılınca Beşiktaş da açılıyor. Carvalhal, Quaresma’ya ve Simao’ya mutlaka bir çözüm bulmalı. Yani kendilerine değil, takıma oynamaları...

20 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zar gibisin‘’

Ah Quaresma kardeşim... Zar gibisin be!.. Bak, takım oyunu oynadığın zaman ne güzel oluyor; hem kendin hem de takımın kazanıyor. Topun sibobunu aramayınca, sen de arkadaşların da zevkten dört köşe. Tabii ki biz de.
Evet... 90 dakikaya bakıyoruz. Maçın ortamı çok farklıydı ama, Beşiktaş tribünleri tahriklere kapılmayıp, belki de son zamanlarda ender bir motivasyonla sahaya yüzünü gösterdi. Cumartesi günü Eskişehir’deydik. Beşiktaş ceza sahasını mumla aradı. Sebebi ise; gerek Simao gerekse Quaresma Almeida’yı çok yalnız bıraktılar. Ama dün sadece Almeida değil ceza sahası içinde Aurelio, Egemen bile gol aradı, gol attı. Yeri geldiği zaman Necip’i Fernandes’i hep ceza sahası içinde gördük. Diyebilirsiniz: Eskişehirspor nere İsrail takımı nere... Yani onlar da zar gibi. Eskişehir düşeş, İsrail takımı hep yek. Benim için önemli olan rakibin zayıflığı değil, sahaya yansıtmak istenen futbolun güzellikleri, tribüne verilen coşku. Necip’i her zaman ayrı bir gözle izliyorum. Benim için çok özel bir oyuncu. Dün bilhassa ikinci yarıdaki pozitif oyunuyla beni çok memnun etti. Necip kadar üzüldüğüm bir oyuncu var. O da tribünde benim yanımdaydı; İbrahim Toraman. Dün gösterdi ki, oranın adamı şu anda mevcut kadrodaki Ekrem. Arayışa lüzum yok. Egemen, Sivok, Toraman üçlüsünden hafta içinde idmanda kim iyiyse sahada ikisi olacak. Önemli olan bu kısa ayaklı turnuvada iyi başlamak. Beşiktaş da bunu becerdi. Eğer bir aksilik olmazsa 6 puan cepte. Maccabi deplasmanda da Beşiktaş’a sıkıntı yaratmaz. Bir sıkıntı var tabii; o da futbol artık başladı. 90 dakikaya iniyoruz. Lütfen!.. Beşiktaş taraftarı neredesiniz? Silkelenin, siz bu değilsiniz. Tribünler bomboş.

16 Eylül 2011, Cuma 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bu Mendes'in eseri...‘’

3 Temmuz’dan bugüne kadar saha içine girmek için 67 gün bekledik... Emniyetimizin çaldığı düdükle başlayan operasyondan sonra yine bir emniyet mensubumuz Bünyamin Gezer’in düdüğüyle Süper Lig 2011-2012 sezonu başladı. İnşallah aynı sıkıntılar yaşanmaz. Yalnız saha içinde sorun olmayacaktır. Ancak saha dışında yine kavga küfür, ne olacak bu işin sonu?
Biz yine sahaya girelim. Haydi bismillah.... Girmesine gireceğiz de dua ile başladık Beşiktaş’a ama galiba bu dualar da Beşiktaş’ı kurtarmayacak. İşi çok ama çok zor. Erkan-Batuhan-Tello... Beşiktaş’ın üstüne para verip, yolladığı futbolcular, pardon Batuhan hariç. O altyapıdan geldi, en azından 2 milyon Euro kazandırdı. Ya peki, Mendes’in adamları Bebe, Alves, Sidnei, Simao, Quaresma, Fernandes nerede? Yine ne varsa Necip’te, Veli’de var.
Şaşırıyorum! Toraman’a yer aranıyorsa o başka... Ama bırak yerinde oynasın hem Beşiktaş hem de Toraman kaybediyor. Gol geliyorum diyor, geldi... Üstelik Bünyamin Gezer’in koruması altında olan bir Beşiktaş’a... Q7 gırgırını geçiyor. İki hata, iki gol. Tribünde Beşiktaş kafilesini deplasmanlarda korumak için güvenlik birimleri var, kendi uçağıyla gelip giden. Hakikaten Beşiktaş’ın sahadaki takımının da korunmaya ihtiyacı var. Skibbe çok iyi bir takım yaratmış, Beşiktaş’ta ne kadar çok fuzuli iş yapan varsa, Eskişehir’de hiç yok. Daha doğrusu topun sibobunu arayan yok. Bu sistemde yukarıda da belirttiğim gibi Toraman çaresiz, Fernandes, Necip, Veli (Mustafa) çıkmıyor. Ya da Eskişehir baskısından çıkamıyor. Hal böyle olunca tabelayı değiştirecek tek oyuncu Almeida yalnız hem de yapayalnız. Her kafa topunu aldı, indirdi. Sağında solunda destek yoktu. Almeida’a İsmail’in attırdığı gol dışında en iyi asistleri Cenk yaptı. Ligin ilk maçı telafisi çok mümkün. Ama bu kafada değil. Perşembe günü önemli bir maç var. O daha önemli prestij maçı. Artık geriye bakmamak lazım. Ancak galiba şu 67 gün bizi çok geriye baktırdı. Anlışılan o ki, taraftar da futboldan soğudu, seyretmek istemiyor. Şekil a, Eskişehir tribünlerindeki gibi...

11 Eylül 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI