‘’Değişen bir şey yok‘’
Siz bakmayın skora, Beşiktaş’ta değişen hiçbir şey yok. Bu netice yeter de artar bile. Dedik ya; değişen bir şey yok; taraftar kendine oynuyor, sahaya birşey yansımıyor, takım kopuk kopuk. İbrahim Toraman sağda, İbrahim Üzülmez solda, Egemen, Sivok’un yanında ortada. Huzur yok. Bu rakip karşısında bile pozisyonlarda saç-baş yoldurtuyorsa bu takım; kim bilir, üstüne gelen takımlarda... Eyvah eyvah. Almeida çok yalnız. Bir kez ceza sahasında topla buluştu, o da gol oldu. Devamlı orta sahaya geliyor ve olması gereken ceza sahası içinden çok uzakta kalıyor. Zaten Simao çıktıktan sonra, Almeida’yı daha 89. dakikada gördük. Bence Beşiktaş’ın ilk ciddi hazırlık maçıydı. Ortada bir sıkıntı yok ama, hani futbol tabiriyle; ‘2 bek ve 2 açıkta’ sıkıntı çok... Hele Holosko’yla vakit harcamaya değmez. Başkan bu sıralar hep yurtdışında. Bir tek dün tribünde gördük. Bu takım gruplara kaldığında mutlaka tabelacı bir oyuncu alması şart. Bir konuya değinmeden geçemeyeceğim Sezonun başı, içimden şunu demek geliyor; ‘Zıkkımın başı’... Sezon başı bu sahanın hali ne?.. Üstelik bu yaz konser de olmadı. Saha rezil mi rezil. Maç öncesinde ve devre arasında 15 kişi ellerinde kürek sapları neyi deliyorlar?.. Anlamadım. Bu gidişle balçıkta oynayacak bu takım. Ama öğrendim ki, bu çim ekibi golf kulübünden geliyormuş. Herhalde gol deliği açıyorlar!
‘’Metris'teydim‘’
Serdal Adalı, Tayfur Havutçu, Ahmet Ateş’in bence suçları olmadığı halde tutukluluk halleri devam ediyor. Düşmeye gör... Düşenin biliyorsunuz dostu olmaz. Ne derler ‘Makamın varsa dünya alem kulun, makamın yoksa ahirettir yolun. Neyleyim parayı...’
Çok istediğim Metris ziyaretine rahatsızlığım engel olmuştu. Şeker var, tansiyon var, kalp var. Sonunda güç topladık yola düştük. Atıf Keçeçi ağabeyimle beraber geçen hafta Metris’teydik. Daha içeri girerken yaşadıklarımız psikolojimizi alt-üst etmişti. Ama şunu açıkça belirteyim ki, ziyaretimiz son derece hoş görülü ve saygılı bir ortamda gerçekleşti. Ziyaretimizi hiç sıkıntı yaşamadan gerçekleştirdik, görevli herkes bize çok yardımcı oldu. İlhan Ekşioğlu, Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’i gördüm. Keşke görmez olsaydım. Ne diyeceksin? Ne konuşacaksın? Bir saat vaktimiz vardı, 5 dakika konuşamadık. Serdal Adalı’yı çok zayıflamış gördüm. Havutçu ve Ateş de şişmanlamıştı. Üzüntüleri vardı, hem de çok. O da biz de kalsın! Ama bazı şeyler var ki, onlara çok üzülmüşlerdi. Örneğin taraftarların yaptığı açıklama. Ne demek aklanın da gelin! Hiç bir camiada böyle bir söz telafuz edilmedi. Hele Beşiktaş Adliyesi’nden çıkarken arabanın yumruklanması ve yuhalanmaları acıların en büyüğüydü. Olay Çarşı’ya yüklenmişti. Ben de hatırı sayılır bir yazı yazıp eleştirmiştim. Sonra Çarşı Grubu’nun ileri gelenleri yanıma gelmişti. Aklanın da gelin başlıklı, internet sitesindeki yazı için tepkilerini koyup 15 dakika sonra siteden çıkardıklarını söylediler. İnanmak istedim...
Neyse, Metris’e dönelim. Dörder kişilik koğuşlardalar. Tutuklu olduklarından dolayı şu an hiç bir sıkıntıları yok. Hüküm giyeceklerini düşünmüyorum. Ama bu tutukluluk halleri bile yüzlerindeki acıdan ne demek istedikleri aşikar belli. O garip bakışlarından ben neler kastettiklerini çok iyi anladım. Yalnız, yalnızlar... Beşiktaş ailesinden beklentileri çok daha fazla. Ziyaret etmek bana göre gerçek Beşiktaşlılar’ın vazifesi olması lazım. Çünkü buna ihtiyaçları olduğunu biliyorum. Bilhassa Serdal Adalı’nın... Beşiktaş kulübüne neler verdiğini de çok iyi biliyorum. Yöneticilerinin çoğunun elleriyle cepleri arası Paris kadar uzaktı. Ama Serdal Adalı Beşiktaş için elini cebinden çıkarmadı. Böyle bir arkadaşın maddiyat kaybını hiç düşünmediğini gördüm. Ama galiba bu üç arkadaşımızı da sahipsiz bırakarak yalnız bırakarak ‘yaşarken’ öldürdüler. Gönül isterdi öldükten sonra yaşasaydılar...
Futbola dönmek istiyorum
Maalesef Beşiktaş’ın kaderi midir, 2004 yılından bu yana bir türlü saha içine giremedik Beşiktaş’ta. Borçlar, yanlış transferler, hakem hatarları, yönetim hataları hep konuşuldu. Perşembe günü guruplara kalınabilmek için bir müsabaka var. Herkes çantada keklik görüyor. Oynamadan hiç bir maç kazanılmaz. 2. lig takımıymış... Geçen sezon da Gaziantep Büyükşehir Belediye 2. lig takımıydı. Aman dikkat ikinci bir yıkım yaşanmasın. Maç sahada kazanılıyor...
‘’Neredesiniz...‘’
Ancak tribünlerin görüntüsü, Fiyapı İnönü Stadı’nın tam aksi. Kıpkırmızı stat... Sağımda, solumda, önümde, arkamda binlerce insan, toplamda 76 bin kapasiteli statta tek beyaz biz giyinmiştik. Çıkışta çok merak ettim, Manchester United’ın mağazasıyla ilgili bilgi almak istedim. Sadece o gün, 14 bin 600 forma satılmıştı. Bilgisayarlarının söylediği buydu, sadece forma! Diğerlerini geçiyorum...
Dün İstanbul’daydım. Siparişler vardı, Kartal Yuvası’na uğradım, beyaz formamı aldım. Oğlum Hakkı’ya da kombinesini aldım. 4 bin 500 lira vererek... Her ikisini de merakımdan sordum, Türkiye genelindeki mağazalarda Beşiktaş’ın satılan forması 500’ü geçmiyor! Kombine satışları ise komik. Yazmıyorum bile... Neredesiniz ey Beşiktaşlılar? Beşiktaş’ın küme düşmeyle ilgisi yok, gönlünüz rahat olsun...
Kombinelerinizi lütfen alın, formanızı alın, sırtınıza giyin. Yönetimin bütün hatalarına, transfer hovardalığına rağmen, düşünceniz önce Beşiktaş olmalı. Biraz da pamuk eller cebe gitsin. Şu anda birlik zamanı. Yönetimden hesabı mali kurulda ve genel kurulda aklı selim genel kurul üyeleri sormalı. Soracak da...
Geliyorum genel kurul üyelerine, derneklere. Maalesef ne kadar acıdır ki bilhassa Anadolu’daki derneklerde 3-5 tane kongre üyesi dışında Beşiktaşlı olmayan üyelerin doldurduğunu üzülerek söylüyorum kumarhaneler olarak Beşiktaş adının kullanıldığı derneklere... Araştırdım, sordum, soruşturdum.
Anadolu’dan şu ana kadar ne bir tane forma siparişi, ne bir tane kongre üyesi kombine almış (Eğer almışssa bana bildirsin) durumda... Bu ayıp yeter onlara. Yönetim de Beşiktaş’ın ismini zaten kullandırıyorsunuz, bunlara ödün vermeyin. Beşiktaş adını kullandırtmayın. Yıllardır Beşiktaş altyapısı ilgimi çekmiştir. İlgileniyorum da, ama bir tane Anadolu’dan bir dernekten (Bandırma hariç) bir tek oyuncu bile tavsiye edilmemiş, gönderilmemiştir. Peki bu dernekler ne işe yarar? Dernekler masalarına ve cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunuyorum. Bu derneklerdeki üye yapılarını bir kontrol etsinler. Evet... Kısacası 15 gün sonra lig başlıyor, Beşiktaş taraftarı maalesef kulübüne sahip çıkmıyor.
Bir üzüntüm de, Avukat Ali Rıza Dizdar; Serdal Adalı, Tayfur Havutçu, Ahmet Ateş için imza topladı. Ben de verdim, 5 bini zar zor geçti. Bu mu destek? Tekrar ediyorum Beşiktaş bu sene Süper Lig’de ve bu sene harika işler yapacak. Lütfen takımınıza sahip çıkın...
‘’Son söz Tahkim'de olacak‘’
Futbol müsabaka talimatının 24. maddesi der ki, bir müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkileyen veya buna teşebbüs eden takımlar BİR ALT LİGE İNDİRİLİR.
Disiplin Talimatı 55 ise şöyle diyor: Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Bir futbolcuya veya kulübe teşvik primi verilmesi de bu kapsamdadır. Bu hükmü ihlal eden kişiler 1 yıldan 3 yıla kadar müsabakalardan men veya hak mahrumiyeti cezasıyla, kulüpler ise küme düşürme cezasıyla cezalandırılır. İhlalin ağırlığına göre (küme düşme cezasına ek olarak) puan indirme cezası da verilebilir.
Bu talimalatlar doğrultusunda yorumum şudur. Kendisine verilmiş her türlü evrakları inceleyen TFF Yönetim Kurulu bu evraklarla ‘şike’ iddiası resmen kabul edilmişse, hiçbir yorum yapmadan yukarıda belirttiğim FMT 24 ile disiplin talimatının 55. hükmü uygulanmakla mükelleftir. Başka bir yorum yapma lüksü de yoktur. Sadece (verilebilir) ile ifade edilen para cezalarında egemendir. Yani esnek davranabilir.
Talimatlara göre; TFF Yönetim Kurulu kararı verdikten sonra Tahkim Kurulu nezdinde itiraz edilebilir.
İşte bu kurul (cezayı indirmekte ya da yükseltmekte) özgürdür. Bu şu demektir: Günlerdir yazılan çizilenler televizyonlarda yetkili yetkisiz ahkam kesen kişiler havanda su dövmektedir. Kafaları karıştırmaktadır.
İşte Sayın Başbakanımızın dediği gibi kurumlarla kişileri ayırmak gerekir sözüyle hareketten bu hikaye daha da uzun sürecek, küme düşme işleri bir başka bahara kalabilecektir. Ancak görünen o ki yeni yasayla kişiler yanacak gibi.
Bu vesileyle sakın Beşiktaşlılığım sıfıtıyla konuşmuyorum olması gereken şekilde diyorum ki bu maddelerin bir çoğu Beşiktaş’ın uzaktan yakından ilgisi dışında... Onun içindir ki ben rahatım. Beşiktaşlılar da rahat olsun.
Not: Bir evvel ki yazımda sayın Süleyman Seba’nın Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Ahmet Ateş’i ziyaret etmişken Aziz Yıldırım’ı ziyaret etmemesi Beşiktaşlılar’ı üzmüştür diye çıkmıştı. Ancak yazımın doğrusu Süleyman Seba’nın, Tayfur Havutçu’dan sonra Aziz Yıldırım’ı ziyaret etmesi Serdal Adalı ve Ahmet Ateş’i ziyaret etmemesi Onursal Başkan’a yakışmamıştır. Beşiktaşlı’yı çok üzmüştür şeklindeydi... Bu durumdan dolayı özür diler, düzeltirim...
‘’Tarihe bak yeter‘’
Çok sıkıntılı dönemden geçiyor Türk futbolu. Dosya genişledikçe genişliyor. Üzüntülü olan taraflardan biri de Beşiktaş...Şu anda tutuklanıp içerde olan arkadaşlarımızın masumiyetlerine adımın Yemen olduğu kadar inanıyorum. Bazıları ‘onlar bizim arkadaşlarımız değil’ dese de, ben üzerine basa basa söylüyorum: Arkadaşlarımız!
Ancak üzüldüğüm çok önemli bir konu var. Bu durumlardan menfaatlenmek isteyen bazı kişi ve kişiler, ortalığı boş görmüş, boyuna sallıyor. Televizyonlardan ilgili-ilgilisiz, konuyla alakası olmayan ‘bengay kokusunu’ hissetmeyen kişilerin bilir kişi gibi yorum yapmaları. Hele en çok üzüldüğüm de Beşiktaşlıyım diye geçinen insanların kaçak güreşmeleri. Fenerbahçe’yi görüyorsunuz 7’den 70’e tek fire dahi vermediler! Camialarına nasıl sahip çıkıyorlar. Medyası, eski başkanları, yöneticileri ve taraftarları... Helal olsun.
Beşiktaş öyle mi? Şimdi tam kenetlenme zamanı. Birlik zamanı. Ne demek aklanın da gelin! O arkadaşlarımız anasının ak sütü gibi ak! Serdal Adalı da, Tayfur Havutçu da, Ahmet Ateş de... Beşiktaş’ın bilhassa Beşiktaşlı bazı grupların Beşiktaş adliyesinden çıkarken tutuklandılar diye Serdal Adalı’yı, Tayfur’u Havutçu’yu ve Ahmet Ateş’i yuhalamaları ertesi gün aklanın da gelin diyerek kahramanlık yapmaları neyin aklanması kardeşim! Aziz Yıldırım ve arkadaşlarını ve diğer tutukluları, daha geniş bir yelpazede tutmak amacıyla ne kadar kalabalık olursa iş o kadar çıkmaza giriyor düşüncesiyle maalesef bu üç arkadaşımız da yanmıştır. Göreceksiniz yakında açıklanacak. Bugün Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde 3 kişinin bir araya gelip çok rahat birbirleriyle dalga geçercesine konuştuklarını şike kapsamında almak ne derece doğru onu da bilmem. Yalnız herkesin bilmesi gereken bir şey var. Beşiktaş’ın kupayla ilgili olarak soruşturulmasında eğer bir eylem yapılacaksa futbol müsabakaları talimatı gereği bu kupada olmalı. Kim ne derse desin. Talimatlar da bunu ön görüyor. Beşiktaş’ı kupaya almazsın.
Başta her zaman taktir ettiğim ‘Çarşı’nın bir grup kesimi aklanın da gelin diyerek populist düşünceye kahraman olma sevdası çok ayıp. Ben de ne derim biliyor musunuz? Serdal Adalı’ya, Tayfur Havutçu’ya, Ahmet Ateş’e bu yakıştırmayı yaparak aklanın gelin demek yerine, yıllardır sizin için yapılan suçlamalar, bilet, kombine, seyahatlarde otobüs, tribünlerde yer, Beşiktaş’tan daha çok kendinizi düşünmek, Beşiktaş ürünlerinin satılması yerine Çarşı ürünlerini önde tutup oradan komisyon almak yerine o ürünü Beşiktaş Kartal Yuvası’na bir türlü vermemek Beşiktaşlıyım diyerek Beşiktaş’tan rant hesaplarına girenler önce bir aklansın gelsin! İşte ondan sonra bu üç arkadaşıma en acı gününde aklanın da gelin sözünü kabul ediyorum, üzerime alıyorum... Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya da önce geçmiş olsun diyorum. Havutçu, Adalı ve Ateş’ten sonra Yıldırım’ı görmeliydi bence... Beşiktaşlılar üzülmüştür bu duruma.
Beşiktaşlılar’ın üzülmesine, aklanmasına gerek yok. Tarihine bir baksın yeter!
‘’Takım olmak...‘’
6222 no'lu şiddet yasası futbolumuza bomba gibi girdi ve acıların en büyüğünü, ayıbını da şu anda Beşiktaş yaşıyor. Çünkü Beşiktaş, şerefli 2.likleriyle Türk futbol ailesinde Beşiktaş duruşu altında ayrı bir yer almıştır. TFF yönetim kurulunun almış olduğu liglere devam kararı doğru bir karar. 6222 nolu sporda şiddet yasasının 19. maddesi der ki, “TFF yönetim kurulu ancak mahkeme sonuçlandığı taktirde suçlar sabit görülürse, karar verebilir. Doğru ve yerinde bir karar. Mahkemeler sonuçlanmadığına göre sonuçları beklemekten başka çare yok. Beşiktaş açısından baktığımızda suç sabit görülürse lig değil ama kupa şampiyonluğu elinden alınır, bir sonraki yıl kupa mücadelesine alınmaz.
Ben olsam Beşiktaş Yönetim Kurulu’nun yerinde kupayı dernek dernek dolaştırmaktansa fedarasyona iade ederim. Beşiktaş duruşuna yakışanda budur.
Ve geliyorum başlığa, takım olmak... Bir insan ancak bu kadar parasıyla rezil olur, bu ayıp inşallah kazasız belasız atlatılır. Ancak 10 gündür yazılı ve görsel medyadaki fotografları Beşiktaş ailesinde pek göremedik. Bunu söylemeyi hiç istemezdim ama yanlarında bir tane Beşiktaş Yöneticisi yok. Fenarbahçe’de Ali koç, Murat Özaydınlı, Nihat Özdemir her saniye kameraların görüntülerinde ve resimlerde mevcut. Beşiktaş ailesinden kimse yok. Nasıl takımsınız siz? Bu fotoğraf beni çok üzdü.
Gerek Serdal Adalı, gerek Tayfur Havutçu gerekse Ahmet Ateş... İnşallah en kısa zamanda aramızda olursunuz. Benim acım Beşiktaş’tasınız ama bilhassa yönetim kurulu arkadaşlarınızdan çok uzaktasınız. Gidip gelirken itilip kakılmaktan yaralanmış olabilirsiniz. Ancak her soruşturmadan çıkan arkadaşımız Emniyet Teşkilatımız’ın saygın davranışından olayı teşekkür ediyorum. Bu yaralar sarılabilir ama takım arkadaşlarınızın ilgisizliğinin açmış olduğu gönül yaralarının iyileşmesi galiba çok zor olacak.
NOT: Ben bu yazıyı yazdıktan 2 saat sonra Beşiktaş Yönetimi kupayı iade etme kararı aldı. Tebrik ederim.
‘’Transfer vezir altyapı rezil..!‘’
Bu sezonun da transfer kahramanı Beşiktaş. Hayırlı olur inşallah. Yabancı sayısı 14, bir sürü de yerli oyuncu alındı. Transferleri gelirken Yeşilköy’den omuzlarda, davul zurnayla karşılıyoruz, gönderirken teneke çalarak yolluyoruz. Benim için önemli olan ne? Eldeki yabancılardan Bobo serbest gitti. Nobre üstüne para verilerek, Tabata, Fink, Holosko, Zapo, Ferrari’nin durumları ortada, para etmiyor. Para edenler yok mu? Var tabii. Bakın, burayı iyi okuyun! Batuhan Karadeniz’den gelen 2 milyon Euro, Orhan Gülle’den gelen 400 bin Dolar, Manisa’ya Burak Yılmaz’ın karşılığında verilen Adem Büyük, Bank Asya’nın en değerli oyuncusu. Parayla alamazsın! Okan Koç’a karşılık verilen Ali ile Bülent Kocabey Karabük’te harikalar yaratıyor. Beşiktaş’ı Türkiye Kupası’nda tek yenen takım Gaziantep Belediye’de Erkan ve Ahmet Bank Asya’nın transfer yıldızlarından. Antalyaspor’da Erkan ve Kenan. Konya’dan Gençlerbirliği’ne geçen Mehmet Sedef, Rize’de harika bir sezon geçiren Sezer ve Erkan Kaş. Ve Getafe’de İbrahim Kaş. En son Mustafa Pektemek’e karşılık verilen Ali Kuçik gitmezse Beşiktaş 1 milyon 500 bin Dolar daha verecek. Sivasspor’da kaleci Korcan, Orduspor’da Sezer ve Emre Özkan, Boluspor’da Yaser. Şu anda mevcut kadroda Muhammed, Kadir, Hasan, Erkut, Ufuk... Para versen alamazsın! Daha doğrusu benim para değerim onlar için ayrı. Ve evet... Bütün yöneticilere söylüyorum, Beşiktaş taraftarlarına da... Bu yazıdaki fotoğrafa iyi bakın! Beşiktaş’a gelen yabancıların verdikleri ortada. Hepsi vezir. Benim altyapımı görüyorsunuz değil mi? Vezirin rezili. Hep rezil! Rezil de nerede biliyor musunuz? Tesislerde! Türkiye’nin sporcu potansiyeli olarak tartışmasız tek ve en büyük altyapı oyuncularına sahip Beşiktaş. Ama tesis olarak da en rezil imkâna sahip. Bu ayıbı çok yakında göreceksiniz. Türkiye Futbol Federasyonu Gençlik Geliştirme Merkezi Beşiktaş Altyapısı’nı Akademi Ligi’ne almayacak. Neden biliyor musunuz? Tesisi yok diye! Bu ayıp kimin? Milyon dolarları, Euro’ları Ferrari’lere, Tabata’lara veren düşüncenin mi? Yoksa Ulvi Güveneroğlu ile arkadaşlarının mı? Rezilsiniz rezil!
‘’Gün kurtuldu mu?‘’
12 Mayıs itibariyle Beşiktaş’ın 2010-2011 sezonu bitmişti. Daha doğrusu istediğini aldı. Herkeste huzur var. Dün akşamki kadroyu görünce Tayfur Havutçu’yla yola devam edilmesinin ne derece doğru olduğunu anlamış olduk. Ancak şartlar bu kadroyu çıkarmaya neden oldu diye düşünürsek işte orada yanılırız. Önemli olan dün akşamki kadroda en az iki ya da üç tanesinin önümüzdeki sezon Nevzat Demir Tesisleri 1 nolu sahada olması. Yoksa aşağı-yukarı, gide-gele hiç birinden fayda yok. İki konuya değinmek istiyorum...
1- Transfer sezonunun başlamasını iple çekiyorum. Adı geçen oyuncuları duyunca çıldırmamak elde değil. Hele defansta Bursa’dan İbrahim, Samsun’dan Kemal, Trabzondan Egemen... Egemen’in tecrübesi var bir kenara koyuyorum. Yahu Ümit Milli Takım hocasının Raşit Çetiner’in değişmez oyuncusu var. Rize’de Sezer... Günahtır, bu çocukların ahını almayalım. Sezer de Atınç da Toraman ağabeylerinin yanında hiç kimse ‘hadi ya sen de’ demesin bu yükü taşırlar.
2- Dostluğundan, kardeşliğinden gurur duyduğum Ertuğrul Sağlam. Antep maçına genç takım ağırlıklı gidilince sitem etmiş. Dün de FANATİK gazetesinde bu geniş yer tuttu. Keşke Ertuğrul Sağlam geçen sene şampiyonluk maçında Beşiktaş Bursa’ya 14 kişiyle gittiği zaman da aynı şeyleri söyleseydi. Demek ki Beşiktaş Bursa’yı şampiyon yaptı... İbrahim Toraman ile Rüştü’yü ipe çektiler. Ne dersin Ertuğrul hocam? Diyet geçen sene ödendi mi? Ama kişiliğine hiç bir zaman laf ettirmediğim Ertuğrul Sağlam da herkesten iyi biliyor ki Bursa’yı Beşiktaş küme düşürmedi. Ne dersin ey Bursa’nın Teksaslılar’ı? Silahlanıp yollara düştünüz... Utanmışsınızdır herhalde...