‘’En iyisi 3 puan‘’
Kazım, ne zaman bencilliği bırakıp, takım oyununa dönecek merak ediyorum. Disiplin abidesi olarak lanse edilen Aragones’in de ona, bu kadar sabır göstermesini anlayamıyorum.
Büyükşehir Belediye, Fenerbahçe’nin geçen yılki belalısıydı. Bu mazi Fenerbahçeli oyuncuları üst düzeyde motive etmeliydi. Ne yazık ki, göremedik. Disiplinli oynayan Büyükşehir Belediye karşısında Fenerbahçe, Güiza, Uğur ve Alex ile önemli pozisyonları kullanamadı. Güiza, gole koşarken Metin’in kasıtlı faulüne takıldı. Süleyman Abay da haklı olarak Metin’i kırmızıya boyadı. 10 kişi kalan rakip karşısında, Fenerbahçe’nin rahatlaması gerekirken, tutuk oynaması, enteresandı. Hatta eksik kalmasına rağmen Büyükşehir Belediye, daha bilinçli bindirmeler yaptı.
Ancak Süleyman Abay’ın Serhat’a gösterdiği kırmızı kart, Belediye’nin hesaplarını alt-üst etti. Abay, Lugano’nun yerde kıvranmasını resmen yuttu ve hatalı bir kart çıkartarak, Fenerbahçe’ye avantaj sağladı. Kazım ve Semih’in golleri, rakibi bitirdi. La Liga’nın kralı Güiza, dün gece yine gol atamadı. İspanyol kaçırdıkça, moralman de çöküyor. Bu durum onda takıntı haline gelirse, ileride sorun yaşayabilir. ‘2-0 kazanan Fenerbahçe’de iyi gözüken bir taraf yok muydu?’ diyenler çıkabilir. 9 kişi ile mücadele eden rakibe sadece 2 gol atabilen Fenerbahçe... Maç bitmeden tribünleri boşaltan Sarı-Lacivertli taraftarlar. İşte cevap niteliğinde iki tespit.
‘’Alex-Semih yetti‘’
Önce Alex’ten başlamak istiyorum. Futbol alanında özgürlüğü bulduğunda, topla adeta cilve yapıyor. İstediği zaman tempoyu yükseltti, rakibin biraz öne çıktığını görünce, takımı rolentiye alarak Partizan’a fren koydu. Nefis bir de gol attı.
Keşke Alex, 90 dakikaların genelinde bizleri futbol keyfinden mahrum bırakmasa.
Semih’in sakatlanması, Samandıra’ya kabus bulutlarını indirdi. Doktorlar, ‘oynarsa sahadan 1 ay uzak kalabilir” dedi. Nöbetçi golcü, ‘Ağrım yok, oynayacağım’ diyince, Aragones’ten 23 numaralı formayı kaptı. İyiki de ısrar etmiş oynamak için. Orta alanda her bölgede savunma yaptı. Uzun ters toplar kullanıp, oyunu açtı. Nöbeti unutmayıp, golünü de attı.
Gökhan sakatlık sonrası, bir türlü patlama yapamamıştı. Partizan rövanşında sağ çizgiyi iyi kullandı. Kazım’dan pek fazla destek görmese de, savunma ve ofansta takım oyununa katkısı fazlaydı. Fenerbahçe için Partizan mücadelesi Şampiyonlar Ligi kapısını açmak yönünden önemliydi. Sakat ve eksikler nedeniyle maç öncesi kuşkular vardı, ama iki kaptan Semih ve Alex’in futbol resitali sırp ekibine yetti. Gruplarda Fenerbahçe, daha güçlü takımlarla eşleşecek. Oradan Semih, Alex, Gökhan gibi Guiza, Kazım, Uğur, Roberto Carlos ve diğerleri de yürekten oynamalı. Ayrıca Şampiyonlar Ligi’nde hedef yarı final ya da final ise, bu kadroya gereken takviyeler mutlaka yapılmalı. Yoksa, 2-1’den sonraki Fenerbahçe, çok saç baş yoldurur. Fenerbahçe’ye gruplarda, bugünden başarılar.
‘’Fenerbahçe Antep'te kayboldu‘’
Sanki Aragones, Fenerbahçe’yi değil de Gaziantepspor’u antrene etmiş gibiydi. Çabuk ayağa toplar, orta sahada hazırlık paslarından sonra, akıl dolu çizgi ve göbek organizasyonları. Aragones, taktik provalarda bunlara çok zaman ayırırdı. İspanyol hocanın beklediklerini, rakip takım yaptı. İlk yarı bittiğinde Gaziantepspor’un kullanamadığı bilinçli 5 mutlak pozisyonu vardı. Fenerbahçe ise, sadece bir kez gol girişiminde gözüktü.
Maçta ilginç eşleşmeler çeyiz serdi. Murat Ceylan, Emre’yi; Zurita, Alex’i; Deumi de Güiza’yı gölge markajı ile etkisiz bıraktı. Alex-Emre ikilisi prangayı yiyince, Fenerbahçe’nin pas yapma şansı da ortadan kalktı. Dolayısıyla oyunun kontrolü hep Gaziantepspor’da kaldı. Murat Ceylan, sadece markajla yetinmeyip, hücuma da destek verdi. Kenar ortaları ile araya pasları hiç alamayan Güiza ise, az sayıda buluştuğu toplarda Deumi duvarına çarptı. Alex çırpınırken, Emre silik kalmayı tercih etti.
Aragones, takım oyununu bozan Uğur-Kazım ikilisine haklı olarak fazla tahammül edemedi ve Semih ile Burak’ı sahaya sürdü. Bu değişiklikler de Gaziantepspor’un şiir gibi oyununu bozamadı. Fenerbahçe’nin cılız atakları göz boyamadan öteye gidemedi. Güiza, Emre, Alex, Carlos’lu yıldızlar topluluğu Fenerbahçe, ligin ilk 90 dakikasında acılı ezme gibiydi. Taraftarlarının içini yaktı.
Maldonado, adam geçmeye yemin etmiş. Gözden çıkarttığın oyuncudan hedef umarsan, alacağın bu olur. Carlos, Gökhan, Emre ve Güiza’nın adı vardı, kendileri yoktu. Gaziantepspor, futbol için her şeyi yaptı. Akıttıkları terin hakkı, galibiyetti.
‘’Orta saha sıkıntısı‘’
Kezman’ın Paris Saint Germain’e gitmesiyle Fenerbahçe Yönetimi ve teknik patron Aragones, şimdilik rahat bir nefes aldı. Yabancı kontenjanında boşalma gerçekleştiğinden sıra transfere geldi.
Aragones’in kafasındaki sistem, 4-1-4-1 olarak gözüküyor. İspanyol hocanın şu anki ideal kadrosu, bu saha dizilişiyle örtüşmüyor. Zico’nun Fenerbahçesi ise 4-4-1-1 düzeninde oynar, Alex Kezman ya da Semih’in arkasında özgürce futbol topuna hükmederdi. Yani taşların yeri belliydi.
Fenerbahçe taraftarı, camia, kamuoyu Aurelio’yu arıyor. Çünkü Marco, özellikleri olan bir oyuncuydu. Fenerbahçe’nin ağır işçisi, 4-4-1-1’in de değişmez ön liberosuydu. Aragones iktidarıyla sistem değişti. Şayet Aureilo takımda tutulsaydı, Semih-Alex ikilisinden birinin kulübede oturması kaçınılmaz olurdu. Emre Belözoğlu’nu da hesaba katarsak, işler arapsaçına dönerdi. Aragones, yine aynı handikapı yaşayacak. Ön libero adaylarından birinin transfer edildiğini varsayalım. Emre de iyi bir form yakalamış olsun. Kazım, Selçuk, Alex, Semih, Emre, Uğur ve yeni yabancı. 4 sandalye olduğuna göre 2 kişi ayakta kalmak zorunda. Aragones’in Avrupa Şampiyonu yaptığı orta sahası çok koşan, teknik kapasitesi yüksek, çizgide oynama özellikleri bulunan oyunculardan oluşuyordu. Aragones’in Fenerbahçe’de böyle bir şansı yok. Koşan, mücadele eden, takımı ayakta tutacak bir orta saha yaratması şart. Gerekirse Alex de, Semih de, Güiza da, Emre de kulübeye gitmeli.
Öncelikle yeni yabancı seçimi, aranan kan olmalı. Disiplinden taviz vermeyen Aragones, takımı kurarken öğrencilerine güven vermek zorunda. Yedek kalan herkes, onun kararına şapka çıkartmalı. Yani İspanyol hoca, adalet dağıtmalı. Eğer tecrübeli teknik adam bu havayı yaratırsa Fenerbahçe, Süper Lig ile Avrupa’da önemli işler yapar.
‘’Fener ikinci yarıda‘’
Edu’nun gelişi güzel vuruşundan sonra gelen sağ kanat atağı ve ardından arka direğe yapılan ortaya Paunovic cezayı kesti.
3 dakika sonra Edu ile Lugano’nun arasından sıyrılan Bogunovic, farkı ikiye çıkardı. Fenerbahçe’nin yediği gollerde kaleci Volkan, Carlos, Edu ve Lugano’dan kaynaklanan bir dizi hata vardı. Volkan gereksiz yere kalesini terketti. Carlos rakibe kolay orta yapma şansını verdi. Edu ile Lugano ikilisi de, Diarra ve Bogunovic’i her pozisyonda kaçırdılar.
Aragones’in oluşturduğu orta saha kurgusunda, Semih ve Alex zorlanıyor. İkisi de elinden geleni yapmalarına rağmen, Aurelio’yu aratıyorlar. Çünkü düne kadar, farklı pozisyonlarda görev yaptılar. Partizan, bir MTK değil. Ayağa paslarla ikili oynayıp, çok sayıda pozisyon ürettiler. Fenerbahçe’nin ise pres eksiği vardı. Oyuna açmakta zorlandılar. Pozisyon üretme sıkıntısı yaşadılar. Kötü oynayan ve 2-0 yenik duruma düşen Fenerbahçe’nin, imdadına Alex yetişti. Uzatma dakikalarında penaltı kazandırıp, takımının soyunma odasına moralli dönmesini sağladı.
İkinci bölümde roller değişti. Oyuna ağırlığını koyan Fenerbahçe olurken, Sarı-Lacivertliler ilk ataklarında Güiza ile beraberliği yakaladı. Aragones’in Kazım’ın yerine Burak Yılmaz’ı alması, Semih’i de Emre ile değiştirmesi Fenerbahçe’yi daha da hareketlendirdi. Alex forvet arkasına döndü, Gökhan ve Carlos’un hücuma destekleri arttı. Partizan karşısında ilk yarıda zor anlar yaşayan Fenerbahçe, deplasmandan 2-2’lik skorla dönerken, rövanş için avantaj yakaladı. Ancak, Sarı-Lacivertliler’in, Partizan’ın asla bir MTK olmadığını unutmaması gerekir.
‘’İşin suyu çıktı‘’
Fenerbahçe’nin resmi internet sitesi işin suyunu çıkardı. Metinleri hangi sivri akıllı yazıyor bilemiyorum... Şimdi de “Bu haberlere son verin” gibi emreder başlıklar üretiyorlar. Talimatla, bilgi sahibi olmadıkları konularda ahkam kesip çuvallıyorlar.
Kurumsal iletişim adı verilen birimlerde çalışanlara milyarlar ödeniyor. 35-40 yıl Fenerbahçe’nin yükünü çekenler ise komik ücretler alıyor. Kulübün parasına yazık. İşi bilen, Türkçe’yi iyi kullanan, haberden ve halkla ilişkilerden anlayan birini iletişim departmanının başına getirmek kimsenin aklına gelmiyor.
Fenerium çalışanlarına maaş ödenmediği haberi çıkıyor. Resmi site bunu yalanlıyor ama yazının içinde ödemelerin geciktiği ifadesini kullanıp haberi de doğruluyor. Geçtiğimiz sezon İstanbul’da CSKA Moskova ile oynanan Şampiyonlar Ligi maçının devre arasında Aziz Yıldırım soyunma odasına giriyor, Zico’nun kardeşi Edu buna tepki gösteriyor. Sonra da Edu’nun görevine son veriliyor. Zico bu olayı Bellek’te yapılan devre arası hazırlık kampındaki basın toplantısında doğruladı. Ancak resmi site hâlâ bunların yaşanmadığını iddia ederek kamuoyunu aldatıyor.
Başkan Aziz Yıldırım artık soyunma odasına inmeme kararını aldığını yakın çevresiyle paylaşmış. Doğru bir karar ve sonuna kadar desteklenmesi gerekir. Bu haber de yalanlanıp insanlar kandırılıyor.
FANATİK Gazetesi sporun lokomotifidir. Abartmaz, kışkırtmaz, doğru bilgi aktarmak için ince eleyip sık dokur. Kasıtlı olarak haber yapmaz. Spor kamuoyu bunları çok iyi biliyor. Ama ne yazık ki, Fenerbahçe’nin resmi sitesini hazırlayanlar ise hâlâ uyanamadı.
‘’Kasıt mı? Asla‘’
Önceki gün Fenerbahçe’nin resmi sitesinde gazetemiz FANATİK’in kasıtlı yalan haber yaptığı iddia edildi. Spor gazeteciliğinin lokomotifi olan, kurumlara ve kişilere kasıtlı olarak böyle bir şey yapmaz. Hele yalan haber hiç yazmaz. Resmi sitedeki metinler kimler tarafından kaleme alınıyor bilemiyorum. Yalanlama yazmamışlar ama maaşların geciktiğini belirterek FANATİK Gazetesi’nin haberini de doğrulamışlar. Her fırsatta FANATİK’i kasıtlı haber yapıyor gibi göstermek sadece kandırmaca olur.
Diğer konu da Fenerium’da personel indiriminin kaldırılması ile ilgili. İndirimin devam etmesi konusunda kulağıma gelen bir başka bilgi daha var. Yönetime uygulanan yüzde 25 indirim yüzde 10’a çekilmiş. Ayrıca Fenerium çalışanlarının maaşları gecikmeli de olsa, dün banka hesaplarına yatırılmış! Bunları da FANATİK okuyucuları ile paylaşmak istedim.
Aziz Yıldırım’la geçen 10 yılda Fenerbahçe Kulübü her anlamda çıtayı yükseltip rakiplerine fark attı. Bir gün Fenerbahçe’nin resmi sitesinin doğru haberleri yalanlamama olgunluğunu da göstereceğine inanıyorum. Kurumsallaşmada emin adımlarla ilerleyen Fenerbahçe’ye yakışır. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar var. 22 yıldır Doğan Grubu’nda çalışmaktayım. Doğan Grubu, ödemeler konusundaki kurumsallaşmasını yıllar önce tamamladığı için bırakın günü bir saat bile maaşımı geç aldığımı hatırlamıyorum. Hatta ayın 1’i hafta sonuna denk geldiğinde, maaşımızı bir-iki gün önce aldığımız çok oldu. Biline...
‘’İşte Semih...‘’
MTK-Fenerbahçe maçının 5. dakikasında Semih rakip fileleri havalandırdıktan sonra Fenerbahçe için tur garanti oldu. Bu dakikadan sonra Sarı-Lacivertli ekibin temposu bir antrenman maçı havasında geçerken, rakibin bir elin parmak sayısını geçmeyecek miktarda gol girişimlerinde bulunmasından öteye gitmedi. MTK zaten İstanbul’da Şampiyonlar Ligi’ne veda etmişti. Fenerbahçe, Şükrü Sarcoğlu Stadı’nda yapamadığı gol şovu deplasmanda Semih’in muhteşem oyunu ve golleriyle gerçekleştirdi.
Luis Aragones, İstanbul’da olduğu gibi yine Fenerbahçe’yi 4-1-4-1 dizilişiyle sahaya sürerken, Semih ve Alex’i orta sahada kullanma ısrarını sürdürdü. Bu taktik anlayışta Alex, daha çok Selçuk’un önünde oynayarak takımın pas organizasyonunu gerçekleştirme mücadelesi verdi. Dolayısıyla daha önceki yıllarda olduğu gibi gol bölgelerine inme fırsatını pek fazla bulamadı.
Alex gibi Semih de yıllarca oynadığı pozisyonun aksine daha çok rakibi kontrol eden bir taktik düşünceyle mücadele ederken, gol bölgelerine sızmayı da ihmal etmedi. Milli futbolcu sadece golcü değil, iyi bir futbolcu olduğunu da MTK karşısında gösterdi. Semih rakibe bastı, top çaldı, yeri geldiğinde adam eksiltti ve duvar paslarıyla arkadaşlarına pozisyon hazırlama düşüncesini de ihmal etmedi. Fenerbahçe’nin 5-0 kazandığı maçın kahramanı olmayı da hak etti.
14 milyon Euro bonservis bedeli ödenerek alınan Güiza, bir çok fırsatı kullanamazken, tutuk bir oyun sergiledi. Daha çok geriden atılan uzun paslarla pozisyon bulmaya çalışan İspanyol oyuncuyu, Aragones oyundan almakta haklıydı.
Kalite ve kadro zenginliği açısından baktığımızda Fenerbahçe, MTK karşısında çok fazla ağır basıyor. İstanbul’daki sonuç da, deplasmanda alınan farklı galibiyet de bana göre normal. Ancak, Sarı-Lacivertli ekibin 3. turdaki rakibi dünya futboluna damgasını vurmuş Yugoslav ekolünden Partizan oldu. MTK maçlarındaki gibi, Partizan karşısında çok rahat olamayacak Sarı-Lacivertliler, daha disiplinli ve dikkatli davranmak zorunda.