‘’Aragones'le hasret bitmezdi‘’
Fenerbahçe’nin Beşiktaş karşısındaki tempolu futbolu bir atımlıkmış, onu da İnönü’de bitirdiler. Bozuk düzende başladı Fenerbahçe maça... Yusuf’un tilki kurnazlığıyla attığı gol, Volkan Babacan’ın aşırı güven hatası, Bobo’nun boş kaleye kaçırması, sahanın iyilerinden Gökhan Gönül’ün zeka dolu pasında Siyah-Beyazlı savunmanın acemice dizilmesi, Deivid’in Güiza’ya ‘al da at’ asisti, İspanyol’un gol vuruşu yapması gerekirken, pası düşünmesi ilk yarının dikkat çeken anlarıydı. Final havası olmasa da, maç iki takım için de gitti geldi bu bölümde. Bünyamin hoca, soyadına uygun biçimde sahada iyi dolaştı. Öyle enteresan düdükler çaldı ki, şaşırmamak elde değildi.
Sağlam basan, ayakta duran, iyi oynayan taraf Beşiktaş’tı ikinci yarıda. Holosko kaçırsa da, Bobo affetmedi. Acaba Aragones, galip takımı bozmasa, böyle olur muydu? Son iki lig maçında mükemmele yakın oynayan Yasin’in, ahı tuttu belki de. Sakatlıktan yeni çıkan Alex, 2. forvet gibi oynayacaksa Semih niye kulübede kaldı? Felsefesiyle, sistem anlayışıyla, oyuncu tercihleri ve ilişkileriyle dibe vuran Aragones’le, 25 yıllık hasretin bitmesi imkansızdı. Avrupa hüsranı, Süper Lig’den erken kopuş bunun habercisiydi. Ama ne yazık ki yönetim bu mesajı alamadı.
Beşiktaş’ın zaferinde, Aragones ve öğrencilerinin elbette hatası vardı. Ancak Denizli ve askerleri özellikle ikinci yarıda ortaya koydukları mükemmel tempoyla, kupayı söke söke aldılar.
‘’Bu oyunla kupa zor‘’
Güiza ile Semih’in çapraz koşuları, Deivid’in serbest dolaşım vizesi ile iki kanadı kullanması, Ali Bilgin ve Roberto Carlos’un çizgi bindirmeleri, galibiyet isteğinin yansımalarıydı. İnönü’nün tekrarını beklerken, Fenerbahçe aniden durgun akmaya başladı. Fantazi eğilimli paslar, rakipte kaldı. Deivid, Emre ve Selçuk, yorgun savaşçılara dönüştü. Top kayıpları fazlalaştı, savunmadan uzun paslarla gol düşüncesi ise ya rakip oyuncularda kaldı ya da ofsayta takıldı.
Denizlispor, beraberliğe dünden razıydı. 4’lü defansı, orta sahayı hiç geçmedi. Bangura, Angelov ve Roberts’la zorladılarsa da, gol bölgesine inemediler. İlk bölüm biterken diğer Süper Lig maçlarının çoğunda gol vardı. Saracoğlu’nda ise iki takım adına tek pozisyon dahi yoktu.
Tribünler gol istiyordu. Aragones taraftarın, “Denizli kümeye” sloganını yanlış anladı herhalde... Öyle olmasa, Semih’i çıkartıp, Alex’i almazdı. Bu ikilinin her türlü şartlarda “sağır sultan” bile iyi anlaştığını duymuştu. Neyse ki, Güiza’nın Özden’in kucağına giden şutunda Burak’a çarpan top, ağlarla buluştu. Aragones de, taraftarın öfke gazından kurtuldu.
Sıkıcı atmosferde geçen 90 dakikada Fenerbahçe, Kupa Finali öncesi moral yüklendi, taraftarını mutlu etti. Alex için hafif antrenman oldu.
Konuk taraf ise tehlike hattına bir adım daha yaklaştı. Kimbilir belki de Aragones, bütün kozlarını İzmir’e sakladı.
‘’Sorunlar dağ gibi‘’
Fenerbahçe camiası bugünlerde tek gündemle yatıp kalkıyor; kim gidecek, kimler kalacak? Öncelikle gözler başkan Aziz Yıldırım’ın üzerinde. Yıldırım, yüksek divan kurulu kongresinde, adaylığını açıklamadı. Beşiktaş derbisine Mehmet Ali Aydınlar ile gitti. Sayın Aziz Yıldırım’ın bırakacağına kimse ihtimal vermiyor, ancak “acaba Mehmet Ali Aydınlar’a mı bırakacak?” diyenlerin sayısı da az değil. Bu arada adaylığı düşünenler ise Yıldırım’ın tavrını bekliyor. Başkandan ses çıkmayınca haklı olarak onlar da ortaya çıkamıyor.
Aragones gidecek mi? Bu soru da her kesimin gündeminde. Camia ve taraftar İspanyol hocaya hiç sıcak bakmıyor. Eğer Aziz Yıldırım, Aragones ile bağları koparırsa, sanırım günlerce bayram yaparlar. İstikrar mı, yoksa kamuoyunun isteği mi öne çıkacak? Bakalım Fenerbahçe yönetimi bu konuda ne karar verecek?
Öncelikle 17 milyon Euro’luk Güiza başta olmak üzere, Maldonado, Josico, Kazım, Yasin, Burak, İlhan, Gürhan, Can gibi oyuncular gönderilecek ve yönetim 5-6 yıldız alacak mı? Fenerbahçe camiası bu soruların nasıl yanıt bulacağını sabırsızca bekliyor. Herkes takıma faydası oylmayanların bir an önce gönderilmesini istiyor. Başkan Aziz Yıldırım da devam etse, yeni bir ekip de gelse Fenerbahçe’yi dağ gibi bir yük bekliyor. Göndereceğin oyuncu parasını isteyecek, alacağı, bonservis bedeli ve ödenecek parası var. Transfer, maddi sorunlar, futbol takımının başarısızlığı, Fenerbahçe’yi yönetenlerin sırtında, büyük bir kambur olarak duruyor. Allah korusun, bir de kupa giderse işte o zaman işin sonu nereye çıkar bunu kestirmek çok güç.
Fenerbahçe’yi yönetenlerin bu zor günlerde sağlıklı karar alması gerekir. Özellikle transferlerde, en ince ayrıntısına kadar araştırılıp sözleşme yapılmalı. Sağduyulu davranmak, duygusal haraket etmemek diğer sorunlar içinde geçerli olan bir adrestir. Sarı-Lacivertli camianın yeni bir Josico ya da Maldonado olayı yaşamaya kalbi dayanmaz. Hem teknik direktör, hem de futbolcu bağlamında Sarı-Lacivertli yöneticilerin bir an önce tedbir alıp, hem kendilerini, hem de camialarını rahatlatması öncelikli görevidir.
‘’Şaibeye dinamit koydular‘’
Gökhan Gönül’ü stoperde görünce basın tribününde herkes dudak büktü. Can vardı, Deniz orada oynayabilirdi, hatta Selçuk bile iş yapardı savunmanın göbeğinde. Aragones’in mayası tuttu. Gökhan sanki yıllardır stoper oynamış gibi müthiş bir performans ile maçı tamamladı. Ancak, Aragones bu tercihi ile Fenerbahçe’nin sağ kanadını kırdı.
İspanyol’un dizilişteki sürprizine, öğrencileri nazire yaptı. Fenerbahçe, belki de bu sezon en iyi mücadeleyi İnönü’de verdi. Emre, Selçuk, Deivid ayağa çabuk paslarla kontrolü hep ellerinde tuttular. Savunmada soğukkanlı, bilinçli çıkışlar vardı. Semih ile Güiza ikilisi defans ve hücum koridorunda iki yönlü organize oldular. Acıların takımı gözüyle bakılan Fenerbahçe, Beşiktaş’ın şampiyonluk hayallerine kabus gibi çökerken, şaibenin de köküne dinamit koydu.
Misafir takımın beklenmedik direnci; Tello, Delgado ve Sivok’un ağır kalması, Beşiktaş’ın öncelikle sırıtan yönleriydi. Hepsinden önemlisi; Fenerbahçe’nin çabuk oynama düşüncesine karşı, Siyah-Beyazlılar’ın çaresiz kalması ağır faturayı getirdi.
Beşiktaş derbiyi kazansaydı belki de şampiyonluk kapısını aralayacaktı. Tribünlerdeki aşırı istek ve enerji, ne Beşiktaşlı futbolcularda ne de teknik patron Mustafa Denizli’de vardı. Fenerbahçe bu galibiyetle prestijini parlattı. Beşiktaş ise yine Sivasspor’un kaybetmesini beklemek için son haftalara yelken açtı.
‘’Aragones ezberliyor‘’
Alex ile Deivid konuşmuyorsa, Aragones Deniz’e gıcık oluyorsa, Aziz Yıldırım ile İspanyol hoca arasına karakedi girdiyse, Carlos ve Alex kıskançlık yaşıyor, Emre’nin arkadaşlık kurduğu tek isim Burak oluyorsa, Güiza düzensiz yaşayıp, Gökhan Emreciksin gece hayatıyla içiçeyse, futbolcuların bir kısmı Bağdat Caddesi’ni mesken edindiyse, Fenerbahçe’nin 48. puanla 5. sırada olması çok doğal, hatta belki de mucize.
Bravo Aragones’e! Öyle bir otorite kurmuş ki, futbolcuları muma çevirmiş. Güya Aragones, disiplin abidesiydi. Başkan, yönetici tanımaz, kimseye taviz vermezdi. Takım içinde yaşananlardan haberinin olmaması imkansız. En azından Josico ve Güiza var haber alabileceği. Aragones’in kulağına mutlaka fısıldamışlardır. Anlaşılan İspanyol hocanın silahı sadece Deniz, Kazım ve Uğur’a patlıyor. Diğerlerinde ise tutukluk yapıyor.
Fenerbahçe Yönetimi, mevcut kadroyu oluşturmak için dünyayı harcadı. Kadronun yıllık maliyeti 20 milyon Euro’yu geçmekte. Yönetim servet döküyor, teknik kadroyla oyuncular kafalarına göre takılıyor. Fenerbahçe, 10 dönem bostan mı ki, isteyen yan gelip yatacak.
Hafta sonunda derbi mücadelesi var. Bana göre Beşiktaş ile yatıp kalkan Aragones, rakibini ezberliyordur. Ama pazar günü için değil. İzmir’deki Fortis Türkiye Kupası Finali için. Futbolcuların da farklı düşündüğünü sanmıyorum. İspanyol hocanın derbi için yapması gereken, 90 dakikayı en az hasarla atlatmanın planlarını üretmektir.
“Maça yönelik yorumlara yer vermek dururken, özel konulara girmenin ne gereği var” diyenler olabilir. Fenerbahçe, Avrupa’ya erken veda etti. Türkcell Süper Ligi’nden haftalar önce koptu. Tek tutunacak dalı kaldı, o da Fortis Türkiye Kupası. İyiye övgü, kötüye eleştiri prensibine her zaman özen göstermek bizim görevimiz. Aynı zamanda kamuoyunu da doğru bilgilerle aydınlatmak da işimizin gereği.
‘’Kimin umurunda!‘’
Fenerbahçe’nin renkdaş rakibi ilk yedi dakikada bir gol buldu, Volkan Babacan karşı karşıya kornerle önledi, Carlos bir topu çizgiden çıkartı. Sivas’ta savunma iyi oynadı diye, Saracoğlu’nda dökülmeyi hakettiler sanki.
Sonra protestocular çıktı ortaya... Bir grup ‘yönetim istifa’ dedi, diğerleri onları yuhaladı. Güiza yüzde yüzü kaçırdı, bu kez tüm stat İspanyol’u ıslıkladı. Diğerlerini bilmem ama Güiza konusunda tribünler sonuna kadar haklıydı.
Ankaragücü’nde herkes görevini yapmakta ustaydı. Fenerbahçe formasını taşıyanlar ise sahaya zorla çıkarılmış gibiydi. Şampiyonluk gitti gitmesine ama ilk dört arasına girsen, fena mı olur. Fortis Türkiye Kupası’nı kazanacağın garanti mi? Bu paralara, bu rahatlık nereden geliyor, anlamak ne mümkün. Tribünde kardeş kavgası çıkıyor, profesyonellerin umurunda değil.
Divan Kurulu’nda bazı konuşmacılar futbolcuları astılar, kestiler. Biri ‘ödeme yapmayın’ dedi, diğeri ‘ağır ceza kesilsin’ istedi, bir başkası ‘Cemil, Puşkaş Ergün ve Şükrüler çıksa, daha iyi oynar’ iddiasında bulundu. Ankaragücü yenilgisinden sonra, Fenerbahçe’nin senatosu idam sehpaları kurar herhalde. Ama unuttukları bir şey var, Fenerbahçe’nin bugünlere gelişindeki suçlular sadece futbolcular değil. Yönetimin yanlış transfer politikası ve Aragones’i de unutmamak gerekir.
‘’Volkan ve Petkovic‘’
Sivas’ta konuk takımın, ‘illa da gol atmalıyım’ diye bir derdi yoktu. Çünkü İstanbul’daki 3-1’lik sonuç kontrollü, savunma ağırlıklı oynamanın garantisiydi. Kırmızı-Beyazlı taraf ise ‘acil gol’ ihtiyacı olmasına rağmen, öyle ahım şahım hücum yapamadı. Golü, uzun toplarla düşündüler. Ama Mehmet Yıldız ve Kamanan ofsayt havuzuna atlamak için birbirleriyle yarışınca, çabalar boşa gitti. Fenerbahçe’de de Güiza sağını solunu kontrol etmeyince, sayısız ofsayt kararının mimarı oldu.
Fenerbahçe’nin Emre, Alex gibi beyinleri sahada yoktu. Bu da Sarı-Lacivertliler’in organizasyon açısından ezik kalmasının nedeni oldu. Beyin gö- revini yapması gereken Deivid, sadece orta sahayı beş kişiye tamamlamaya yaradı. İkinci yarı ile birlikte Sivasspor, mutlaka gol atması gerektiğini hatırladı. Yoğun baskıyla Fenerbahçe’yi çeyrek devre kadar bunalttılar. Sezer üst direği sarstı, Kamanan’ın sert şutunu Volkan yumuşatıp direğe teslim etti. Bir ara Fenerbahçe de dişini gösterir gibi oldu. Ancak Petkovic, Vederson ile Güiza’nın gol girişimlerini etkisiz kıldı. Sonrası maçı izleyenler için ızdırap güneşine dönüştü. Sivasspor şuursuz, düzensiz saldırdı. Kapanan Fenerbahçe de kontra çıkışlarda sayısız hatalar içinde yoğruldu.
Yarı final rövanşında Fenerbahçe, istediğini aldı. 90 dakikaya ağırlığını koyan isimler ise iki takımın kalecileri Volkan Babacan ile Petkovic oldu.
‘’Defter kapandı‘’
Fenerbahçe’de, ne yaptığını bilenlerin sayısı ikiden fazla değildi; Genç Volkan ve Emre Belözoğlu. Ankaraspor’da ise Senecky, Bilal, Hürriyet, Mehmet Çakır, Neca, Ömer ve Ediz, Aykut Kocaman’ın istediklerini harfiyen yaptılar. Defanstan sakin ve bilinçli bir şekilde çıkarak, orta alanda çabuk ve ayağa paslarla hücum geliştirdiler. Neca ile Mehmet Çakır, az sayıda buldukları pozisyonlardan sonuç alamadı. Bilal ev sahibinin vitesiydi, tempoyu canı istediği gibi ayarladı.
Sistem sıkıntısı çeken Fenerbahçe’de Emre, forvet ile savunma arasında çok çalıştı. Gol pası attı, yeri geldi savunmaya yanaşıp top alarak takımını rahatlattı. 2-3 futbolcu daha Emre’nin seviyesine çıkma gayreti gösterseydi, Fenerbahçe Ankara’dan eli boş dönmeyebilirdi. Genç Volkan hatalı bir gol yemesine rağmen, adeta libero görevi yaptı, defansın arkasına atılan topları zamanında çıkışlarla önlemeyi başardı.
Aragones’in Ali Bilgin tercihi ilginçti. Deniz’i stopere çekip, Önder’i defansta kullanabilirdi. Kazım ve Uğur’u çıkartıp, Vederson ile Gökhan Emreciksin’i alması doğru hamleydi. Bu değişikliklerle Fenerbahçe biraz hareketlendi, ancak Ankaraspor’un baskılı oyununu bozamadı. 2. yarıyı da pozisyonsuz tamamlayan Fenerbahçe, bu yenilgiyle bana göre lig defterini kapatıp rafa kaldırdı. Camianın tüm umutları Fortis Türkiye Kupası’na kaldı.