‘’Noel gecesi!‘’
Galatasaray’da her mevsim aynı senaryo. Bütün kramponlar eşittir, yabancılar daha eşittir. Kaba tarifiyle, affınıza da sığınarak Florya ‘Dingo’nun Ahırı’ olmuş. Sizin kendinize saygınız yoksa, taraftara olsun. O taraftar ki çarşamba gecesi saat 21.30, tribünde yerini almış, avazı çıktığı kadar bağırıyor gönül verdiği takımı için bu ayaz gecede...
Beni şoke eden Rijkaard’ın niye orada olduğu. Noel zamanı ver takımını tercümanına git bayramını kutlamaya. Ayıptır ayıp! Galatasaray bu kadar sahipsiz mi? Oynadığın rakip ataryemez spor değil Trabzon, özel maç mı, asla senin müzeni süsleyen en fazla sahibi olduğun Türkiye Kupası. Avrupa Ligi’nde rotasyon masallarıyla tüm karizmayı alabora ettin, sıra buraya mı geldi ?
Maç mı, tüm olumsuzlukların aksine, tatil matil dinlemeyen, biz sizin için de oynarız, bizim mesleğimiz futbol diye haykıran aslan yürekli futbolcuların onur mücadelesi. Başta Arda ve diğerleri. Oyuna büyük bir hırsla başlayan nefes aldırmayan baskının semeresi sonucunda, kaptanın nefis asistiyle Caner’in şık imzası. İkinci 45 yine Arda Turan. Resital mi, şiir suaresi mi, ellerimiz kızarana kadar alkış.
Hollandalı hocayı kurtaran, iddacıları batıran bir oyun. Sevgili Arda, yine yük fazla, ama yine altından kalktın. Değil hocanı, bu kulübü yönetenlere derin bir ‘oh’ çektirttin. Yahu bu yabancılar ülkelerinden dönmesinler mi denen bir performans. Vallahi şaka bir yana Leo Franco’ya Atletico Madrid’in basın sözcülüğü yakışıyor. Aykut’u düşünmeyene yazık! Diğerleri mi ? Her şeye rağmen yine de fazla özletmeyin...
‘’Güle güle...‘’
Avrupa hovardalarına yılbaşı piyangosu... Öyle amorti falan değil büyük ikramiye. Beşiktaş ve Kayserispor’un yenilgileri hem büyük bir fırsat hem de stres ev sahibi adına. Kewell yine santrfor, Servet’in kavalyesi bu kez Hakan Balta. Ve bence müsriflik diye değerlendireceğim duble ön libero, Mustafa Sarp ve Mehmet Topal. Gençlerbirliği önünde gereksiz bir telaş...
Arzulu, hırslı ve çok isteyen bir Galatasaray. Sezon başından beri en iyi top, en mükemmel oyun. Sadece ilk yarıda 5 net gol pozisyonu, kusursuz kombinasyonlar, kaçan goller. Keyif veren işte bu futbol dedirten enstantaneler. Kewell’ın kaçırdıkları akıllara zarar. Sadece Avustralyalı değil aile boyu. Eli boş dönülen pozisyonların sebebini açalım; ileride üreyememenin nedeni malum, çikolata renkli sanatçımızın korkaklığı demiyelim de sağlamcılığı desek daha doğru. Alıştı ülkemin suyuna toprağına.
İkinci yarı kimlik ters yüz. Konuk bastırıyor, direklerden imdat. Sonrası Elano’nun enfes asisti, Keita’nın servisi ve şansını kıran Kewell’ın imzası...
Evet... 3 puanla gelen liderlik, iyi oynadığı yarı pas geçip, yerlerde olduğu vakit amacına ulaşan bir Galatasaray. Keita’ya özel tebrik. Ara iyi mi gelecek bilinmez ama, mutlaka defansa asker lazım, öyle kazma kürekle işi olmayan. Hayırlısı...
Yazımı yazarken Türkiye’nin en önemli yönetmeni ağabeyim koyu Beşiktaş taraftarı Zeki Ökten’i kaybettiğimizin haberi geldi. Kelimeleri sıralamak çok zor... ‘Güle güle Zeki ağabeyim güle güle’.
‘’Turist Ömer!‘’
Amacına çoktan ulaşılmış bir akşam, koltuk sağlam. Sadece yol, su, elektrik olarak dönecek ülke puanı ve formayı kapmak için sırada bekleyen arkadaşlar, Florya’dan emekli Linderoth’tan, genç Serdar’a kadar... Rijkaard’ın verdiği şanslar arasında ne yalan söyleyeyim en fazla Aykut’a sevindim. Geldiği günden beri özellikle yan toplarda figüran rolüne soyunan Leo Franco bilmecesinin en kolay çözümüydü Aykut ya da Ufuk, fark etmez. Umutlanmıştık ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ demek için. Ama Servet buna imkan tanımadı ister istemez. Graz’lılara yaptığı asist, iyi giden oyunu aleyhimize çevirdi.
Biraz da Aydın’dan söz etmek geliyor içimden. Yıllardan beri gençsin (!) baştacısın tabii ki gol de kaçıracaksın, ama bu kadarı da fazla. Bir kez de yağmur ol da damla, verilen fırsatları harcamak bu kadar kolay mı? Yakışmadı. Aydın’dan başladık ya diğer fırsatçılar, koca bir hiç. Yine Keita, biraz Barış, biraz da Ayhan, gerisi erken emekli. Galatasaray’da oynuyorsun, talih kuşundan amortiyi bile yakalayamıyorsun. Yoksa siz de kelepçelendirdiklerimizden misiniz..
Evet temsilcimiz grubunda lider olarak takdirnameyi hak etti. Şovenist değilim ama ülkem söz konusu olunca hiç fark etmez. Rijkaard her eve lazım bir hoca tartışılmaz, ne yazık ülkemizi hala tanıyamamış bir ‘Turist Ömer.’ Dün Yılmaz Özdil’in gazetemizde Yılmaz Vural’ı anlatan yazısını okudum. Evime gidince bir kez daha okuyup, kesip saklayacağım. Anlatabiliyor muyum duyguları mı, anlatabiliyor muyum üzüntümü... Ya siz?
‘’Yandım çavuş!‘’
Galatasaraylı efendiler adına bir ayda 3. kez liderlik şansı, zorlu Antalyaspor karşısında. Gerçi biraz züğürt tesellisi olacak, maç fazlasını hesap edersek. Olsun taraftar buna da razı. Saha ağır, tribünler şemsiyelerle kaplı. Maç öncesi elimize gelen kadro ‘dank etti’ dedirdiyor Hollandalı hoca için.
Fenerbahçe karşısında yaptığı hatayı adeta kan davasına döndüren Rijkaard, nihayet bu kararından vazgeçmiş ve Keita’ya ilk onbirde yer vermiş. Servet’in yandaşı Hakan, önlerinde Topal, bonus Caner ve yeni santrafor Kewell...
Garip şekilde yenen duble gol, biri eski dost Orhan Ak’tan. Ofsayt mı? Onu Erman Hoca’ya sormak lazım sezon başından beri haklı olarak yardımcı hakemleri masaya yatıran kendileri, ben karar veremedim.
Ne olursa olsun sen Galatasaray’sın, senin defansın tabiri caizse bu kadar ‘tel maşa’ olamaz. Arkana atılan her top Leo Franco’yla başbaşa, akıllara zarar! Sonrasında Keweel’in yarattığı pozisyon Keita’nın dokunuşu. Uzun bir sessizlik, arada verilen açıklar ve Elano’nun oyunuyla eş değerinde şık imzası. Coştu deli gönül, durur mu hiç, arkadan Keweel... 60 dakika idare eden ve bu dakikadan sonra ‘kelepçeden’ kurtulan Floryalılar...
Gol bakımından oldukça doyurucu, futbol olarak pek iç açıcı bir akşam değildi. Galatasaray’dan Keita, Elano ve Keweel’in bireysel yeteneklerinin ön plana çıktığı maçta liderlik geldi. Yazımızı beylik bir lafla noktalandıralım. Anlık mutluluklar sadece teselli olur, acil arkaya çare, yoksa ‘yandım çavuş’ Anlaştık mı çikolata renkli adam...
‘’Hakem istedi...‘’
‘Batan geminin malları bunlar gel vatandaş 8 puanlık maça gel’. Evet rakipleri geçen 48 saat içinde yara almış bunu değerdirmek de Floryalılar’a kalmış. Sami Yen bu gazla full. Gerçi günah almayalım, bu sezon taraftar inanmış arkadaşlarla çevrili, her maç benzer manzara. Bugüne kadar her maç büyük bir uğultu, imrenilecek bir cümbüş. Rijkaard, Sabri dışında perşembenin takımını sürmüş, yanıltmayalım Servet’in partneri Topal. Keita yine Hollandalı’nın yanında ne hikmetse... İlk 45 bir baskı var ev sahibi tarafından ama yalan mı, gerçek mi anlayamadık doğrusu. Nonda’nın yakışmayacak vuruşu bir iki kez de Kewell’ın şutları, gerisi boş, liderlik stresi diyelim. İkinci yarı vites yükseltiyor Belediye. Akşamın başarılı ismi Kewell’dan şık bir imza tıngır mıngır ağlarla buluşan top. Arkadaşlarından gelen bütün topları elinin tersiyle iten Nonda nihayet çıkıyor ve Keita’dan antre. Sonrası misafirden bol karambol dolu enstanteneler. Son dakikada yenen gol, tüm havayı bozuyor. Kaçan golleriyle, verilen pozisyonlarıyla ve liderlik hesaplarıyla heyecan dolu bir maçı geride bıraktık. Geçen yıl Kadıköy fatihi hakem Göçek’in katkılarını da es geçmeyelim. Şimdi ne yapsın yönetim kurulu, düdüğe kızıp toplu istifa mı ?
‘’Tek adam!‘’
Vallahi helal olsun bu taraftara; soğuk, yağmur, İstanbul’un çıldırtan trafiğini de ekleyelim, buna rağmen hatırı sayılır ve susmayan bir kalabalık. Floryalılar için adeta bir telafi maçı, son haftaları hatırlarsak. Polat zor sıkıntılı, Rijkaard desen tırmalanıyor her köşe sahibinden, kısaca tarzan zor durumda. Kusura bakmayın bizim mahallede böyle derler. Eee... Ne olacak inelim bakalım Sami Yen’e...
Rijkaard sağ kulvara Arda’yı koymuş arkasında Sabri, Elano’ya vize vermek adına. Brezilyalı fena değil, alışıyor galiba ne dersiniz. Sol taraf ise doğrusunu söylemek gerekirse taraftarın sevgilisi Kewell bu gece misafirliğe gelmiş. Hakan Balta’nın günahını bir kez daha gözden geçirmek derim önündeki yalnızlığı sayarak. Halbuki Keita’yı yerine, Arda’yı sola monte etse Elano düşünülerek naçizane. Rijkaard bu dokunulmazlığı kadar, sınırsız lüksü var sanırım, tırmalanmakta haklı mı ne? İkinci 45’te gol Mustafa Sarp’tan geldi, maçın en elle tutulur kramponu Arda’nın yakan topuyla... Az önce söylediğimiz 61. dakika gerçekleşti. Az buz rötarla ve Keita sahnede. Derin bir ‘oh’ çekmece...
Panathinaikos önünde alınan bu sonuç sevindirici. Başta da demiştik telafi maçı diye. Dış hatlarda sınıf geçildi bir nebze de olsa, domestiği de halletseler tadından yenmez.. Yalnız bir tek Arda yetmez, ama şu var, dün geceki performansını ayakta alkışlıyorum. Oynadığın futbolla kimleri kurtardın sen bile bilemezsin, bir gün anlatırım sana...
‘’Enseye tokat‘’
Adnan Polat bunalmış, koltuk sallanıyor, basketteki yanlış, Divan Kurulu’ndaki yarım ağız destek, bu yolda mücadele. Kusura bakmayın her kongre üyesinin rüyası da olsa başkanlık kartviziti düşman başına. Acımasızca üzerine gitmek, bir açık bulunca giyotine götürmek, aportta bekleyen iç hatlarda olan divan üyelerinin saygı duyması birinci vazife olması gerekirken, koltuğa düşman sürüsüne bereket, kafatasçı. Neyse biz Bursa’ya gelmiştik değil mi? Zor maç oluğu jenerikten belli. Kendini bulmaya çalışan bir Rijkaard, kariyer bizim ülkemizde boş. Sabır mı?.. Hak getire. Masalı bırakıp sahaya inelim... İlk yarıda ev sahibi direkten top, duble özet bu. Floryalılar resmen figüran. Dostlar alışverişte bir oyun bayramın rehavetimi, affedilmez. Volkan’ın golü ikinci yarının startı. Leo Franco başından beri misafir, malum. İkiz kuleler çatma. Şöhretler karması oldu sana, acemiler mangası. Hollandalı’yı tartışmak fırsatçılığa girer ama. Kadıköy’den beri bir varlık göster be kardeşim. Neskeens’i öne sürüp locada oturup, oyuna seyirci kalmak ne kadar doğru. Boş konuşuyoruz... Geç babam geç...
Eriyen bir Galatasaray, Adnan Polat’a bir darbe de enseye tokat olduğu kramponlarından. Başta övdük her zamanda arkasında olduğumuzu hissederek. Evet... Taraftar seni seviyor, biz de. Alınan yenilgi yarın unutulur, yalnız seni infaza götürenlerin ekmeğine yağ sürdün. Futbolcu çocuktur, ne kadar şımartırsan acı sonucuna razı olursun. Hele enseye tokat olursan bayramı bitirirsin. Başta sabır demiştik değil mi?.. Kalmıyor Başkan...
‘’Hesap verin!‘’
15 gündür futbol yok, doğal olarak yazımız da ellere pranga. Özlemişiz Sami Yen’i. Derbiden gelen 3 fark, liderliğe giden motive. Hayatın sadece Galatasaray-Fenerbahçe kavgası olmadığını ispat edercesine... Yol uzun, işte o yüzden maç kapalı gişe, susan yok, yer karaborsa. Özledik dedik, arkadaşlar da özlemiş, ‘erken gelen bayram’ desek... Rijkaard Arda’yı yanına almış domuza isyan, Keita da bonus olsa gerek. Çenemiz düştü şapka düşünce, kusurlara vesile inelim maça...
Keyifsiz bir ilk 45. Dirençli bir Manisa prese karşılık pres. Kewell’ın akıl dolu imzası stresi bitiren. Ne olduğunu bizim de anlayamadığımız bir futbola rağmen. Sokak mı, mahalle mi? Dedik ya stres, zordur koltuğa uzanmak, o koltuğun adı liderlikse. Orta alan Mustafa Sarp, Ayhan ve Elano. Yarı light, yarı delikanlı diyelim. Elano bu kez gayretli ama olacak o kadar, biraz sabır. İkinci yarı oynayan misafir, karşı taraf ‘gel de at’ diyen edasında. Servet ve Gökhan Zan görev başında. Nonda’nın bonkörlüğü Manisa’nın iştahını kabartıyor. Haklı olarak Manisa’nın golü. Sonrası boşuna çaba sanal, çocuk kandıran. Fırsat kaçtı evinde puan verdin liderlik hayali de gitti çöpe...