‘’Hayat var onda...‘’
Yukardakiler-aşağıdakiler adlı bir dizi vardı, ben yaştakiler hatırlar... Sempatik gelen dibe vurmuş olanlar, tahmin edeceğiniz gibi sevimsiz gelen kodamanlar. Ama dün akşamki görüntü bu manzaraya ters. Kasımpaşa Yönetimi bilet fiyatlarına öyle bir abanmış ki, tek maçla sanki sezonu kurtaracaklar. Biz ayıpladık, Başkan Adnan Polat haklı olarak tavır koydu, taraftarının yanında. Neyse biz futbola dönelim. Avrupa’dan havalı dönüş, ‘yoldan geldim yorgunum’ bahane edemezsin rakibin daha puanla bile tanışıklığı yok...
İlker Meral’in skandalıyla başladı gece... Ali Güneş’in müthiş (!) kurtarışını görmezlikten geldi, tabii penaltı ve kırmızıyı da. Ev sahibinin emeklerine de gölge... Nasıl olmasın Yılmaz Vural’ın öğrencileri koşuyor, basıyor, pozisyona giriyor, devamında Moritz’le golü de buluyor. Floryalılar mı? Sabri’nin bölgesi koridor, Elano, Arda ve Kewell defansa yardım özürlü. Baros saç baş! Caner evlere şenlik... İlk 45’te görüntü böyle.
İkinci yarı Keita ve Nonda antresi... Baskı artıyor, direnç azalıyor arkaya yaslanan ev sahibinde. Oyuna sonradan giren ikililerden ortak bir imza, derin bir oh. Sonrası Galatasaray’dan tek kale. ‘Çanakkale geçilmez’ bir yere kadar. Arda’nın şık asisti, Nonda ikinci kez kürsüde yetinir mi! Açıldıça açılıyor ‘Arap atı’ misali üçlüyor siyahi krampon,
Keita’nın payı çok fazla...
Zor maçta 6’da 6 stresi ne kadar hakimdi bilinmez. Sonunda rekor da kırıldı kendi bünyede. Aslında her iki takım futbocularına da şapka çıkartılmalı, keyifli bir gece yaşattılar bize. Maçın adamı için düşünüyorum da ne yazayım diye. Galiba ‘Nonda hayat var onda’ desek hiç mi hiç yalan olmaz. İyi bayramlar...
‘’İşte sana usta!‘’
Sürekli bir yağmur öyle rahatsız edici değil, romantik cinsinden. Tribünler sahaya hükmetmeyecek kadar uzak, avantaj tabii. Usta mı, çırak mı göreceğiz. Gerçi çırak kah ortalığı gerecek, kah sözüm ona esprili yaklaşımlarda! Usta her vakit olduğu gibi sessiz ve mağrur. Her iki takımda sistem 4-3-3, oyun şekilleri karbon kağıdı adeta. Üstelik her ikisi de sınırlarında namağlup. Keyifli olacak en azından fragman öyle. Unutmadan 5 hakem iz peşinde günahları minumuma indirme adına. Yine çenemiz düştü dilerseniz geçelim er meydanına...
5. dakika doluyordu ki rakip defansı yoran hatta perişan etme rolüne soyunan Baros’un akıl dolu pası, Yunan defansını erken gelen bir havaleye sürükleyip Elano’ya asist oldu. Brezilyalı da tek vuruşla ‘siftah sizden bereket Tanrı’dan’ dedi bir anlamda. Emre Güngör’ün sakatlanışı, Ugur’un antresi Emre Aşık’ın göbekteki yeni partneri Hakan Balta. Panik yok malzeme çok, alternatif sürüsüne bereket. Böyle zenginlik düşman başına! İkinci 45 yine kontrol bizde. Baros ev sahibinin direncini kıracak noktayı koyuyor, Keita topun üzerinden atlayıp, Elano bir kez daha imzayı çakıyor, kontrpiyeyle karışık. Oldu mu sana 3, Atina’da kayısı olmayacağına göre ‘Sirtaki’ bu, başka nasıl anlatsak ki...
Galatasaray’da vasat altı futbolcu yoktu. Emre Aşık’tan Kewell’a kadar hepsi alkışı haketti. Sabri’ye duble. Rijkaard’ın yeni liberom dediği Leo Franco Beşiktaş maçıyla başlayan güç gösterisini dün akşamda tüm hızıyla devam ettirdi. 3 gol 3 puan, yenen gol nazarlık. Ulemalara göre hala Galatasaray’a ciddi rakip aranıyor. Arayın bakalım nereye kadar...
‘’O bir favori!‘’
Beklenen olmadı yağış yok. Sarıyer yerle bir, Mecidiyeköy pırıl pırıl. Biri yorgun ama favori, diğeri milli arayı pansuman yapmış kötü gidişe dur demek için bu geceyi beklemiş. Sezonun ilk horoz döğüşü futbol adına ve karşısında ilk defa ciddi bir rakip ev sahibi adına. Ali Sami Yen’de kulakları sağır eden bir kalabalık. Tribünlerin bu sezon özgüveni tam, nasıl olmasın ki? Yetti böyle süslü kelimelerden sonra inelim derbiye ne dersiniz...
Golle başladı akşam, yine duran topun başında Arda, bu kez adres Mustafa Sarp. İlk yarının en elle tutulacak kramponu Sabri ile birlikte yine golü atan isim. Mustafa öyle bir savaştı ki rakibine attığı kafayı bile hakem Bülent Yıldırım minumumla cezalandırdı. Rijkaard derbi falan dinlememiş bugüne kadar nasıl oynamışsa öyle sürmüş takımı. Yine defans dörtlü, yine ön liberolar duble. Arda serbest, Kewell fazla nazik olmasa maçı kopartacak. Keita 10 dakika var 10 dakika beklemede. Baros niyet iyi, heran patlayabilir. Geçelim ikinci 45’e. Doğal olarak saldıran ve bu kez sahanın patronu misafir takım. Dakikalar ilerledikçe yorulan ve pusuya yatmaktan başka çaresi kalmayan Galatasaray. İşte o pusuda bekleyen Floryalılardan bir fısatçılık daha. Bu kez golün adı Baros, arkadan bir daha. Caner’e hoşgeldin.
Galatasaray bu trafikte Beşiktaş’ı yenip kayıpsız geçiyor hem de hiçbir sarı ışığa takılmadan. Tabi bu galibiyette kritik dakikalarda kalesinde devleşen Leo Franco’yu unutmayalım. Arjantinli eldiveni hiç bu kadar konsantre görmemiştik. Beşiktaş’ı da tebrik ediyoruz gerçekten çok iyi mücadele ettiler ama arada kadro olarak beden farkı aleni, yapılacak birşey yok. 5x5 büyük başarı ne diyelim helal olsun sizlere...
‘’Hakkıyla...‘’
Yine bir maç, yine bir transfer. Caner geldi hoşgeldi. Başka bir deyimle ‘Rotasyonsaray’a! Bu tür takviye olumlu. Her zaman güneş açmayacak, bunun kışı var. Akşama gelirsek 3x3’ü başarmış Floryalılar, 4. vites peşinde. Başkent takımından ‘Çarpık ilişkiler’ görüntüsü. Anlamak mümkün değil, bu yazıya göz gezdirdiğinizde Ankaraspor’un 6 futbolcusu ‘güçlü’ olacak. Varsın olsun, güzel ülkemde alışırız bundan böyle... Yine çenemiz düştü futbol ötesi lafladık, gereksiz değil elbet.
İlk 45 bir şey anlamadık; ne Eleno’nun görevini, ne de maçtan evvel güzellik uykusuna yatmış Arda’nın niyetini! Hele Mustafa Sarp ve Mehmet Topal birlikteliğinin anlamsızlığını, ne yalan söyleyeyim Ayhan burnumda tüttü. Bir tek Keita, Baki kargaşası vardı keyif veren, o da kazasız sona erdi. Geri kalan Aygaz! İkinci yarı biraz kıpırdama, biraz da risk. Leo Franco da iş başında. Kewell ve Nonda antresi. Yorulup tükenen ev sahibi, sürekli tempo artıran bir Galatasaray. Sabri’nin çabası, sağ kulvardan bindirmeler. Ama isabet soldan. Nihayet uyanan Arda ve yine duran bir top, imza Avustralyalı’dan. Kewell’den şık bir kafa, beyni ön planda bize göre. Arkadan Aydın’dan şık bir asist ve Nonda... Evet şu tarihe kadar kiralanacak diye Galatasaraylılar’ın yüreği ağzına gelen krampon...
Uzaydan inmedi izlediğiniz ekip. Adnan Polat ve ekibinin her türlü zor şartlara, kulüp içinde kafatasçılara rağmen kuruldu bu takım ve getirildi Rijkaard. 4x4 bir takımımız daha var Süper Lig’de, ama bu biraz farklı. Belki bu gece pek fazla iyi de olmasa ve bu kez iki golle yetinse de, ne hakemle, ne şansıyla, hakkıyla sonuna kadar hakkıyla dostlar...
‘’Hoşgeldin Elano‘’
Geçen sezon adımlarımızı frenleyerek giderdik Sami Yen’e bugün ise ‘oh iyiki maç var’ diyoruz. Rijkaard ve arkadaşları keyif verdikçe biz ‘oh’ demeye devam edeceğiz, en azından şimdiye kadar bize sundukları paketin adı ‘mutluluk’ futbol adına. İftar saati biraz boşluk yaratsa da yine de hatırı sayılır ve kulakları sağır eden bir kalabalık. Rakipleri Kayserispor her ne kadar eksik de olsa başında Tolunay Kafkas gibi bir beyin. Dilerseniz inelim sahaya...
Hiçbir şeyden çekmedi Souleymanou, Galatasaray’dan çektiği kadar. Hangi takımın formasını giyse şansı bir türlü yaver gitmiyor Floryalılar karşısında. Dün akşamda değişmedi kader, ilk golde bariz hatasını, ikincisinde de arkadaşını uyarmamasının faturasını ağır ödedi. İlk yarıda pozisyon bulsalar da zorlandı Mor adamlar. 4-3-3 sistemine en uyum gösteren krampon Ayhan’ı gördük. Her tarafı arşınladı deneyimli futbolcu. Yardımlaşma konusunuda da ders verdi. Bir de Mustafa Sarp, çalışkanlığıyla göz kamaştırdı. İkinci 45’te gözler Keita’nın yerine oyuna giren Elano’daydı. Aman Allah’ım biri tokatlasın beni!.. En az 35 metreyle ‘hoşgeldin’ dedi Elano. Brezilyalı’nın muhteşem golünden sonra sıkıntı bitti, tribünlere ferahlık geldi. Baros perdeyi kapatan krampon oldu.
Galatasaray kayıpsız gidiyor. Ev sahibi Rijkaard ve Neeskens’in ağır idmanlarının sonucu biraz yorgun gözükse de üç puanı kapmasını bildi. Aslında futbolcuların Elano’nun golünden sonraki birbirlerine kenetlenerek yaşadıkları sevinç, işte o fotograf herşeyi anlatıyordu bize. Sevgi, huzur ve tek yürek. Başka söze gerek var mı?..
‘’Geçmiş olsun!‘’
Ali Sami Yen’de iğne atsan durumu, Elano aşkı mı, yoksa bu sene takıma inancın geçmiş sezonlara göre maksimum seviyeye yükselmesi mi?.. Bana göre doğru olan ikinci şık, tabii ki yapılan imrendirici transferler ve Rijkaard markası gözardı etmek körlükle eş değer. Hadi bakalım inelim yeşil sahaya sözü uzatmadan...
Zenginlik başa bela Hollanda’lı Hoca arka dörtlüyü alışmadığımız kartvizitlerden oluşturmuş. Emre’leri biliyorduk bunlara Volkan ve Uğur’da katılmış. Maç boyu pek uyum gösterdiler diyemem zaten Denizlispor’un şok golü sol bölgeden başlayıp, göbeğe kadar uzanan hatalar zinciri sonucu geldi. Leo Franco’nun da hakkını yemelim güzel izledi golü HD kalitesinde.
Aslında Galatasaray’ın ablukası altında başladı maç.
Ne ararsan vardı konuk takımın kalesi önünde. Adeta gökyüzünle öpüşen kafa, şut ve sürüsüne bereket bir sürü karamboller. Keita’nın bindirmeleri, Arda’nın şık hareketleri, yardımcı hakemin haklı olarak ikazı sonucu kazanılan penaltı işte size ilk yarının karnesi. İkinci 45 senaryo değişmedi sadece baskı bir kademe daha arttı paslarda isabette. Kaptan açtı kilidi koştu ailesine, diğer ailesi olan Galatasaray’ı da rahatlatarak.
Gecenin durdurulamayan bir başka ismi Keita’nın düşürümesiyle ikinci kez beyaz noktaya gidiyordu Kewell duble yapmaya, bu kez ayrı köşe. Şans çalışanın yanındaymış. Keita da bu şansı hak edenlerin başında, bir imza da siyahı krampondan. Galatasaray’da sistem oturdukça daha da keyif alacağımız belli. Rijkaard hedeflediği güzel futbolu daha bu mevsimden göstermeye başladı. Maça gelen taraftarda ödediği parayı sonuna kadar helal etmiştir sanırım. Geçen sezonu hatırlıyorum da neyse bitti artık, hepimize geçmiş olsun...
‘’Skandal ötesi!‘’
Stad değil sauna. İki takıma da yazık, biz de ekleyelim; TFF’den kazık. Öyle göz boyama adına maçlara geleceğine bu tür skandallara imza atmayacaksın. Ama siz de haklısınız eli mahkum yayıncılık hesabı. Neyse; alan razı, veren razı... Kulüplerden de çıt çıkmadığına göre biz de çenemizi yormayalım boşu boşuna ve geçelim maça...
Bu sene klasik olacak sanırım, oyuna hızlı başlayan takım Rijkaard’ın öğrencileri. Bir üçgen Ayhan, Baros ve Arda’dan oluşup ve imzaya giden. Arkadan duran bir top Arda’dan, yakan desek yalan olmaz ve Mustafa’nın dokunuşu. İki farkı yakaladıktan sonra sıcağın da etkisiyle rehavet ve düşüş Leo Franco’nun golle tanışması. Tabii ki Antep, Netanya değil hatta çokta iyi bir takım. Zaman zaman titretmedi değil misafirini. Bir gol ve duble asist yapan Arda’yı saymıyorum, o ayrı bir yazı konusu olur.
Akşamın diğer elle tutulur kramponu Ayhan, Mustafa’yla dönüşümlü önlibero görevi kesmedi, hücumcuların rolüne de soyundu. Keita’yı yine bir devre görebildik, başımız döndü adam çalım sevdalısı. Bir kendine çalım atmadığı kaldı. Kulak erken çekilmeli dengelerin geleceği adına. Bak Nonda’ya ekmek kavgasında yine zirvede. Bir de penaltı heyecana heyecan katan... Yorum hakemin.
Galatasaray, ligin start aldığı ve oldukça zor geçen maçta üç puanı cebine koydu. Böyle ateşli bir ortamda oynanan karşılaşmanın aktörlerini eleştirmek bize yakışmaz her iki takım içinde. Utanacak olanı başta yazdık, onlar kendilerini iyi biliyorlar. Frank Rijkaard ülkemizde bunlara da alışacaksın, sadece güzel futbol oynatmak yetmiyor.
‘’Mor formalılar!‘’
Angarya mı, formalite mi? Yok, yok en doğrusu takımda kalabilmek için son şans, aksi halde biletler(!) sarı-kırmızılı futbolcular adına. 2288 koleksiyonunun Sami Yen’in neon ışıklarıyla buluşması. İlk maçta tur gelmesine rağmen taraftarın ilgisi hoş. Adnan Polat’ın yanında Mahmut Özgener’in gelmesi şık. Bizim mahallede bunun adına “dank etti” derler. Fragmanda akan kareler bu kadar, geçelim maça...
Baş döndürücü bir tempo ve Aydın’ın duble asistiyle start aldı gece. Önce Barış sonrasında da Keita. Siyahi futbolcu hırsı ve hareketliliğiyle tam 45 dakika göz kırptı bize. Sonra yine Barış ve nihayet Nonda, aman Tanrım bir daha ve hat-trick. Aslında golleri koy bir tarafa, köşede dursun onsuz olmuyor çünkü, tadı tuzu hesaplarsak. Öyle bir hareket var ki Galatasaray da bereketi getiren. Ailecek koşuyorlar, ailecek presliyorlar. Sertler, zaman zaman kabadayılıkta yarar var, spor kuralları içinde pısırıklıktan kim fayda görmüş? Kafasını rakip kramponun altına sokmayan yok. İsrail ekibi zayıfmış faso fiso. Rijkaard tüm ciddiyeti, Neeskens tüm enerjiyi yüklemiş. Ve tabi Arda, Aydın’dan sonra gecenin parlayan yıldızı.
Floryalılar keyif verdiler dün gece. Bu keyifin en önemli nedeni gördük ki artık bu takım doyumsuz ve mesleklerini severek icra ediyorlar. Fatih Terim’den beri ilk kez böyle bir fotografa şahit oluyoruz. Bu yolculuğun rotası çıta dağıtır, abartmıyorum izleyin mor formalıları...