Arama

Popüler aramalar

‘’Haydi tatile‘’

Milli patron Hiddink, 8 Galatasaraylı’yı davet etmiş, 4 yabancı futbolcun da Afrika yolcusu ama sen şimdi bu durumdasın. Suçlu bulundu; Adnan Polat ve saz arkadaşları! Sezon öncesi her türlü fedakarlığı esirgemeyen, takımın başına Rijkaard gibi kartviziti sağlam bir hocayı ve herkesin gıptayla baktığı kramponları transfer eden Adnan Polat suçlu ha... Benim bildiğim Galatasaray kültüründe hocanın işine karışılmaz. Bir başkan futbolcusunu takip ettirmek adına Colombo rolüne soyunmaz.

Bütün bunları yapmadığı için mi suçlu? Ya da böyle bir takım kurduğu için mi? Yok efendim, bendeniz futbolcuları acımasızca eleştiriyormuşum, Polat’ı kamufle ederek, hatalarını gizliyormuşum. Ne çıkarım varsa çok bilmiş bir kalem iddia etmiş, ismi lazım değil, adını zikredip günlük şöhret etmeyelim sanal alemin dolap beygircisini...

İki haftadır maç yazılarımıza tam konsantre olamıyoruz affınıza sığınarak. Kötü ve başı sonundan belli olan bir filmin siyah-beyaz karelerinin her açısını paylaşmak istemedim açıkcası, sizleri daha fazla üzmemek adına. Neyse inelim bakalım maçın skoruna göre futbolcu arkadaşların 15 gün daha fazla tatil yapabilme, ya da tam tersi...Hak ettiler helalinden! Bizce sonucun önemi yok, Cumhur’un heyecanı, Emre Çolak’ın umut vermesi (umarım bozulmaz, sağına soluna bakarsa üniversite bitirir) ve kalmak için kendini yırtan Dos Santos. Bitmeyen 90 dakikalardan biri, nihayet sezon da bitti. Seneye bakacağız artık. Hadi çoçuklar, önce Amerika’ya, sonrasında tatile. Gönül rahatlığıyla dinlenin, nasıl olsa suçlu bulundu, Adnan Abi’niz! (Futbol Plus Dergisi Yılın En İyi Galatasaray Yazarı Ödülü’ne beni layık görmüş. Can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Yola devam... )

17 Mayıs 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çin işkencesi!‘’

Galatasaray ülkemizin evren sınırları içinde en popüler Türk takımıdır. Üstelik en fazla taraftara sahiptir. Benim iddiam değil, 5 senedir yapılan her türlü araştırma, her türlü anket bize bunu göstermiştir. Evet 13 sezon şampiyon olamamıştır ama yurduma UEFA ve Süper Kupa getirmiştir, kimse bir teneke bile getiremezken... Haksızlık yapmayalım; Balkan Kupası’nı bize sağlayan Sarıyer, Samsunspor ve Fenerbahçe’ye de minnettarız!

Geçen sezon 5., bu yıl da 3. bitirebilir ama asla yerin dibine sokulamaz. Tabii ki en önemli rakibinin başarısızlığıyla mutlu olacak, ne yani ‘makber’ mi okusalardı üzülüp... Bursa’ya karşı oynarken niye hepiniz yağmur duasına çıktınız? İş bitti, yapı paydos saldırın. Ve o takım aslan gibi oynadı, belki de şampiyonluğa yol verdi. Aynı şartlar size gelseydi ne olurdu? Cevabı geçmişteki örneklerle sabit. 25 Nisan 1955 basketbol maçı, Galatasaray olacağına Modaspor şampiyon olsun diye salondan Fener forması altında çekilmeniz tarihe kazılı, taa oradan başlamış mide bulantısı, ben arşivci değilim bunu da yazın, yok öyle masal...

Maçı unuttuk yahu sahi ne yazalım, un elenmiş, elek asılmış Galatasaray ve Antalya adına. Öyle keyifsiz bir akşam ki dakikalar geçmiyor, adeta “Çin işkencesi”. Keita dışında kimsenin kılı kıpırdamıyor bitik kramponlar alayı. Devre arasında bakıyoruz taraftar evine gidiyor, şişirilen bir filmin tepetaklak olması misali, tüm sezon yaşadıklarımızın özeti.

09 Mayıs 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adnan Polat‘’

2 senelik suskunluk bitti ve Adnan Polat sonunda konuştu, isyan dolu sözcüklerle. Hakem arkadaşlardan kalecilere kadar herkes nasibini aldı. Şimdi bu sözler konuşulacak, tartılıp ölçülecek; doğru mu, yanlış mı diye. “Bir başkan böyle konuşur mu” sendromu yaratıp roman yazacaklar göreceksiniz. Bir taraftan ezeli rakibinin en üst koltuğundaki beyefendi, işler istediği gibi gitmeyince, her dakika, her an konuşşun, gündemi değiştirmek için elinden geleni yapsın, sıkışınca da istifa tehditleri savursun; çıt yok! Ama söz konusu Galatasaray olunca toplu halde şiir matinesi, herkes şair...

Ne diyor Polat; “Hakem hataları sürekli bir takım lehine, diğer takımların aleyhine oluyorsa kafalarda soru işaretleri oluşuyor!” Haksız mı? İlk operasyonda Galatasaray, sonrasında ise 2 hafta içinde Beşiktaş bitirilmedi mi? Devam ediyor Başkan, “Rakip takımlarla oynanan maçlarda oyuncu ve kaleci performansları rahatsız edici... Pırıl pırıl, tertemiz bir lig geçirdiğimizi ne yazık ki söyleyemem.” Neresi yanlış? Çok mu temiz bir sezon geçirdik? Ya da Murat Şahin ve İvesa’nın yediği golleri izlerken hangimizin beyni şeytanla buluşmadı!

Adnan Polat’ı bazı konularda çarpıp bölmüş, en ağır eleştirileri yazmıştık. Ama ne yalan söyleyeyim, bu kez yerden göğe kadar haklı ve geç bile kaldı masaya yumruğunu vurmakta. Bugün mail kutumun hatırımı soran mesajlarınızla dolacağından hiç şüphem yok, canınız sağolsun. Dilerseniz erkenden cevap göndereyim size; soruya soruyla karşılık vererek... Ya Galatasaray Başkanı, “Şampiyonluğun sahada değil, masada kazanılacağını öğrendim” deseydi, yine aynı mı düşünürdünüz? Sizi bilmem, ama Adnan Polat en ağır karşılığı alırdı bu satırlarda. Sevgi ve saygılarımla...

06 Mayıs 2010, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kan ve gül...‘’

Film bitmiş, arka jenerik akıyor karelerde, “Yenersek tatil uzun geçecek, erken toksin atmayacağız, aksi olursa Haziran 15’te işbaşı!” Galatasaraylılar adına. Anlayın hali, bu filmin türü dram değil, adeta melodram! Sezon başında ‘Galacticos’ şimdi ise ‘Los muchos amigos’. İnanılır gibi değil, akıllara zarar, sorumlular bir gün hesap verecek mutlaka. Hep Rijkaard dedik günah keçisi olarak, dilimizi bilmez, karşılık sıfır, üstelik ismi büyük, kartvizit sağlam, vur vur inlesin! Florya’da kapalı kapılar ardında neler döndüğünü, er geç anlayacağız elbet. Biraz da maç...
Alışılmışın dışında 3-5-2 Hollandalı’dan, Jo’ya jubile ya da son kıyak. Emre Güngör, Sabri ve Hakan tarafından takviyeli bile olsa göbekte yalnız kovboy, sonuçta Aykut’la burun buruna kalan Belediyeliler. Sonrası Sabri’nin enfes mektubunu okuyan malum şahıs Baros. Yokluğunun nelere mâl olduğu bir kez daha ispatlandı. Sonuçta keyifli bir maç izledik. Yalnız yedek kulübesindeki kakara kikiriye pek anlam veremedik, ağlanacak hale gülünecesine...

Son sözlerim bugün Taksim meydanında gerçekleştireceğimiz, gazeteniz Fanatik’in de destek verdiği 2. Kızılay’a destek Radyospor Kan Kampanyası hakkında. Evet bu anlamlı ka(n)panya için sizleri bekliyoruz. Başımıza gelmediğimiz zaman kulak arkası yapacağımız, hayatın sadece Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş olmadığı noktada buluşmak dileğiyle...

02 Mayıs 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İşte öyle birşey!‘’

İki ucu şeyli maç, tahmin ederseniz ki açamam, açılamam, başka bir deyişle yenersen bir türlü, yenemezsen kağıt helva. Beyoğlu’nun arka sokaklarından gelen haber bitirmişti bu mahalle sakinlerini gerçi. ‘Olsun biz Galatasaray’ız ayak oyunu, masa başı tanımayız’ diyen binlerce kişi Sami Yen’i doldurmuş, avazı çıkana kadar takımlarını destekliyordu. Hemen hepsi onur demiş, gurur demiş, hellalinden. Medyanın tüm hafta Galatasaray’ı doldurmasına da gerek yoktu. Neymiş Galatasaray’ın şampiyonluk maçıymış, hadi kardeşim hadi, iş bitmiş yapı paydos, herkes enayi siz akıllısınız ‘aziz’ olun, olmaya da devam edin. Biz maça geçelim fragman kısa, az, net anlayan anlar...

Maça geçersek seyir zevki mükemmel. Rijkaard elinde ki en iyi kadroyu sürmüş, yapacak şey yok treni kaçıran arkadaşlar için. Servet’in üzeri çizilmiş 18’de yok elveda, Hakan Balta, Lucas’ın kavalyesi. Merkezde Elano aklı haziranda, geçiniz. Keita’nın mücadelesi sanal olsa da keyifli, ama son vuruşlar işte öyle bir şey, Arda’ya ne diyeyim, diyen diyor... İkinci yarı rakibinin ceza alanına kamp kuran ev sahibiydi. Neler kaçtı neler... Bursa’da yokladı ara sıra gücünün yettiği kadar.

Anlayın Galatasaray neleri kaçırmış, neleri elinin tersiyle itmiş.

Sonrasında hakem kardeş de devreye girince bayağı eğlenceli oldu akşam, Lucas ve Zapo kızardı 10’ardan minyatüre döndük.

Son dakikalar, misafir ha gayret dedi olmadı, olamazdı.

Her iki takım da top oynamaya çıkmışlardı ama oyun bozan Bünyamin Gezer el birliği ile son haftalardaki hakem skandalında ‘ben de olayım’ dedi.

26 Nisan 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yine de devam...‘’

Belki de sezonun en önemli 90 dakikası Galatasaray adına. Ne de olsa son şans, az buçuk son umutlar. Bugüne kadar bonkör, hovarda Floryalı arkadaşların, taraftardan sarı kartı yedikten sonra geç de olsa aklı başına gelir diye düşünüyoruz. Adnan Polat’ın saçlarını beyazlatan bu kramponlar bir mucizeyi gerçekleştirmeleri için Manisa deplasmanından kayıpsız çıkmak zorundalar. Bakalım ne olacak çıkmayan candan ümit kesilmez misali...

Rijkaard maçın başında sanırım derin uykudaydı... ‘Eyvah! Havlu mu ?’ dediğimiz anda Arda’yı merkeze, çok şükür mü, yoksa Üsküdar’da sabah mı oldu desek. Sağ kulvarda Dos Santos, solda Keita. Elindeki kadro başka formüle izin vermiyor ama Hollandalı maçın başında değil, dakikalar ilerleyince görüyor. Bir sürü karambol, tabir-i caizse kör döğüşü. Gol de öyle geldi. Suskun krampon Elano’nun serseri vuruşunu, beyefendi hale getiren deplasmanların figüranı Keita’nın nihayetinde imzası. İkinci yarı tek kale biraz daha derli toplu pozisyon sürüsüne bereket, son vuruşlar Allah’ına kurban. Baros, Arda’nın servisine kayıtsız kalamayıca fark duble oldu ve konuk takım belki de deplasman kabusu diye nitelendirilen üzerindeki ölü toprağını kaldırdı mı diyiyorduk ki, Mehmet Topal maskesinin azizliğine uğrayarak akşama heyecan getirdi.

Arda’nın anlamsız kenara alınışı. Sonrası stres, sıkıntı, eziyet gizli ‘El clasico’ İstanbul dışında. Akşamın kayda değer isimleri Hakan Balta, Arda, Keita hırsıyla bir tutam da Dos Santos. Her şey bugünkü derbiye bağlı, olur mu olur, kimsenin kimseden farkı var mı gözünüzü seveyim...

18 Nisan 2010, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Zahmet oldu!‘’

Ali Sami Yen’e gelen taraftardan ‘Metin Oktay’ sesleri. Say beni sayayım seni ya da ne kadar ekmek o kadar köfte. Fenerbahçe maçında 700 bileti kendi menfaatleri dışında kullanan rantçılar hariç, tüm Galatasaray seyircisi sonuna kadar haklı. Böyle bir takım, karizma yüklü bir hoca ama her hafta sonu okunan kahır mektubu, haklılar protestoları gayet şık, zamanlaması mükemmel. Sanmıyorum ama umarım mesaj yerine ulaşmıştır. Devam edeceğiz, biraz da maç...

Eh, son haftalara göre ev sahibi takım zahmet olmasın, futbol oynayama çıkmışlar. Rijkaard’dan particiler ve çok konuşanlara kesik. Lucas’ın partneri Hakan Balta (nihayet bu futbolcuyu hatırladı). Merkez yine Elano’ya emanet, çıkmayan candan ümit kesilmez misali. İleride Baros farkı diyelim, üç imza, üçü de akıl dolu, arada Lucas’ın siftahını unutmadan ekleyelim.

Bu takımın yöneticileri sağla, solla uğraşmayıp ya da daha direkt bize laf yetiştireceğine, işini yaparsa, hocası müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan vazgeçerse ve futbolcusu futbolcu gibi oynayıp formasını giydiği takımın sorumluluğunu bilirse, inanın lig sonu bir mucize daha yaşanır bu topraklarda.

12 Nisan 2010, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Elveda...‘’

Ya hep, ya hiç. Havalı deyimiyle ‘Olmak ya da olmamak’ deplasman fakiri Galatasaray için. Nasıl böyle bir duruma düşüldü, takip edilmek varken takipçi olmak inanılır gibi değil. Üstelik böyle yıldız kramponlarla süslü bir takım. İşte bu yıldız ama fazla aklı havalarda olanlar Rijkaard’ın yanında, ‘işçiler sahaya’ denince mücadele gücü yüksek olan arkadaşlar gördük Sivas’ta. Özellikle Mehmet Topal kızmasın saksı düştü misali merkezin yükselen değeriydi. E be kardeşim bugüne kadar neredeydin demezler mi adama, gerçi yanında Ayhan gibi bir beyin, golün sahibi yerinde duramayan bir Barış, sen de haklısın Mehmet yanında süslü prensler yok bu akşam hiç değilse, fırsat bu fırsat.

Bir düzen vardı Galatasaray’da kah 4-4-2, kah 4-5-1 ama bir düzen. İlk yarı oynanan futbol geçen haftanın Kadıköy travmasını çabuk atlatılmış izlenimi verdi. Uzun zamandır görünmeyen yardımlaşma, birbirlerinin açıklarını kapatma olumlu enstantanelerdi. Rahat geçecek dedik, yanılmışız. İkinci 45, ilk dakikadan itibaren anlamsız bir panik. Sivas oynuyor konuk takım bakıyor. Aykut geceyi kurtaran, yenilgiyi önleyen eldiven, anlayın durumu. Neill’ın da hakkını yemeyelim kritik noktalarda hep Avustralyalı’nın ismi. Nereye kadar...

Beklenen, son dakika geldi, Mehmet Yıldız haklı sevincin mimarı oldu. Son hedef sonlandı. Rüya takım kâbus oldu. Peki şimdi kimden hesap sorulacak. Adnan Polat hâlâ Rijkaard’ın arkasında mı duracak. Fatura bu yüzden çıkmadı mı bugüne kadar. Herkes herkesin arkasında. Peki ya Galatasaray. Elveda...

06 Nisan 2010, Salı 04:30
YAZININ DEVAMI