Arama

Popüler aramalar

‘’Karneler alındı‘’

Rijkaard’tan sonra Hagi, gece ile gündüz kadar farklı bir anlayış. Son derece rahat ve burnundan kıl aldırmayan Hollandalı, öte yandan eli sopalı militarist görünümlü Rumen. Ve ikisinin arasını bulamamış bir yönetim. İşte bugüne kadar gelinen tablo, averaj eksilerde, dibe yakın bir takım.

Konya deplasmanı oldukça önemli, devre arasında daha fazla dillere düşmemek adına. İlk onbire bakıyorsunuz, vah vah koskoca Galatasaray’ın kaldığı isimlere bak, neyse ki bu maç sonrası bazı kramponlar için jübile vakti büyük bir ihtimalle... Hayırlısı, ama artık hayırlı olmayacak bir takım Florya’nın efeleri (!) için...

Biraz da iyi taraflarına bakalım, arayalım daha doğrusu. Servet’le Gökhan’ın birlikte oynayıp Neill’ın sağ tarafa çekilmesi doğru. Merkezde bir Ayhan var, topu ayağına yakıştıran. Serdar da kapasiteyi zorladı, es geçmeyelim. Çağlar da öyle. Kewell’ın can havliyle oynamasına da tebessüm.

Golü atan Anıl’a verilen şans yerinde, geç bile kalındı. Keşke Anıl’ın A2’den arkadaşı, Hagi’nin lanetine uğrayan Misimoviç’e de şans verilseydi belki o da kanıtlardı kendini ne dersiniz! Başka da bir olay yok, kayda değer. Bu kadar kıtıpiyoz kadroyla galibiyetle dönmek marifet. Nihayet ara tatil, ailecek karne notlarınızı kendiniz verin, cesaretiniz varsa...

20 Aralık 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Özürlerimizle‘’

Bu sezonki acılar olmasa daha güzel hatırlayacaktık Galatasaraylılar’ın bu kutsal mabedini. Yolculuk vakti dün akşama kısmetmiş statla birlikte o yüce ismi de tarih sayfalarına gömerek. Haketmiş miydi, bu efsaneyi, bu büyük camiayı yaratan Kurucu Başkan? Sanmıyorum ama onu yaşatacaklar da sponsorların gücüne yenik düştü ve o büyülü isim son akşamına Gençlerbirliği maçıyla veda etmeye hazırlanıyor nankörlüğün fink attığı ortamda. Kemikleri sızlatan bir soğuk bile kıfayetsiz kalıyor şu vefasızlığın karşısında. TT’nin önüne Ali Sami Yen koymayanlar düşünsün ya da iki yakası bir araya gelemeyenlerin marifeti diyelim kısacası... Ufuk’a sonsuz destek vermiştik, fidan demiştik yediği gole bakın, koskoca bir hayal kırıklığı. Gerçi imamı konuşalım cemaati bir kenara bırakarak. Olacağı buydu kimsenin iş vermediği, teknik direktörlük kariyerinde bir gram başarısı olmayan, daha bu hafta ülkesinin milli takımında harikalar yaratan Misimoviç’i bitirip İnsua’ya takan, Barış’la Aydın’la kurtuluşu arayan Hagi’den söz ediyoruz. Bir de ikinci yarıya çıkarken o ana kadar tek heyecan yaratan Kewell’ı çıkartıyor, güler misin, ağlar mısın...
Ne güzel yaptı taraftar helal olsun, muhteşem günlerin besteleriyle avundular, protestoların en şıkıydı. Sahada olan ruh özürlüler anlar mı, umudum yok. Sırtlarındaki formanın değerini dibe vurduranlardan bunu beklemek züğürt tesellisi olur. Bir lafımız da maçı yöneten kara cübbeliye, Kewell’a yapılan hareketi görmezden gelmek sanırım kulağa değil, göze kar suyu kaçmasıyla eş değer. Elveda Sami Yen, özürlerimizle...

12 Aralık 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bir tutam moral‘’

Tribünlerde yerimizi alıyoruz ki “Cim Bom Bom kümeye“ sesleri, garip kişinin aynayla dargın olması buymuş demek. Sen bu fırsatı verirsen zirvedeki de, dipteki de dalgasını geçer. Hiçbir şeye ihtiyacı olmamıştı Galatasaray’ın devre arasına olduğu kadar. Kalan son 3 maç hepsini kazanmak zorunda yoksa tufan. Bazı taraftarlar maçın arifesinde Florya’ya hıyar bırakıyor ağzına geleni söylüyor, başta Servet olmak üzere tümü nasiplerini alıyor, bu da kötü gün dostluğunun ironik hali herhalde... Maç başladı işin rengi belli oldu, balık baştan kokar misali. Konuk takım futbol oynamaya diğeri oynatmamaya çıkmış. Kewell, Pino ve Hakan Balta’dan şık imzalar buna rağmen düşündürücü bir sürü sorun. Öncelikle merkezde Ayhan’dan başka ayağa top oynayan yok zaten akşamı kurtaran yine aynı krampon. Barış, Cana ve ilk golün asistini yapmasına rağmen Aydın, pas özürlüler iki pas yapsınlar üçüncü isabetli olsun dişimi kırayım, kısaca kazma kürek hikayesi. Hagi’nin, Servet’i yanına çekip Gökhan Zan’ı kullanması doğru hareket. Zira yıpratılmış isimlerden artık fayda beklemek abesle iştigal olur.

Galatasaray istediğini aldı, bir anlamda yara sardı, bir nebze moral kazanıldı. Futbol adına Neill, Ayhan ve Kewell, Kasımpaşa’dan Yekta iyi işler yaptılar. Evet başta da söyledik devre arası çok önemli. Bazı arkadaşlarla yollar ayrılacak, bazıları kendine gelecek. Tabii bununla da bitmiyor Hagi oturup bir yıl sonranın planını yapmak zorunda ama bir kamyon dolusu balkan formalı futbolcuyla değil, takım oyunu oynayacak, biraz da gözümüzü okşayacak, unutmadan asla ve asla ‘kazma’ olmayacak!

05 Aralık 2010, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çomak sokmayın!‘’

Sokağa çıkıyorsunuz insanlardan “Ne olacak bu Galatasaray’ın hali” başlıklı soru bombardımanı, Radyospor’daki programımda dinleyicilerden “Yeter artık Adnan Polat” sloganları, keza gazeteye gelen isyan dolu yüzlerce mail... Peki neydi 105 senelik kulübu bu hale düşüren? Baştan anlaşalım karşı çıkacağınızı, ailemin hatırını soracağınızı bile bile salt suçlu Adnan Sezgin değil. Sportif başarısızlıkta Başkan’ından malzemecisine kadar Florya hata dolu. Başkan’dan başlayalım. Niyetini biliyoruz, futbolda yaşanan dibe vuruştan en fazla rahatsız o olmuştur. Öncellikle bugüne kadar yapılanları kısaca özetleyelim sonra infaza gideriz, sonuçta eleştirirsek varız alkışlamak haram çünkü...

Adnan Polat’tan evveli, çok olmadı 3.5 senecik, hatırlayın. Kimsenin göreve gelmeye niyeti yoktu. Sadece masalarda ahkam kesiliyor, Galatasaray kurtuluyor ya da tersi batırılıyordu kadehler eşliğinde. Polat ve ekibi korkmadı, ben varım dedi. Liseli değildi, başına gelecekleri bile bile adaylığını koydu. Çare yoktu okumuş çocuklar da destek verdiler istemeyerek de olsa. Ne yaptı Polat, dünyaca ünlü Rijkaard’ı getirdi. Hadi itiraf edin kim heyecanlanmadı Hollandalı’nın gelişine... Olmadı, tutmadı, ne yapsaydı kendi deyimiyle Rijkaard’a futbol mu öğretseydi Başkan. Ekonomi dibe vurmuştu, bankalar değil Galatasaray ismi duymak Sarı-Kırmızılı renk görse kaçıyordu. Şimdi nasıl bir bakın Allah aşkına. Stat inşaatı yerli yerinde duruyor, yaprak bile kıpırdamıyordu. Beyler farkında mısınız bilmem ama Aslantepe 1.5 ay sonra açılıyor. Sırada her geçen gün değeri artan bir Riva var. Ve sizlere göre reytingi olmayan ama kulübün yararına olabildiğince icraat...

Gelelim futbola. Bu seneyi çöpe at, Hagi’ye inanmak çok istiyorum ama içimden gelmiyor. Misimovic’e yaptığı militarizmden öte değil. Misimovic’den önce, o kadar çok krampon var ki suni çime gönderilmesi gereken... Nerden çıktı şimdi Hagi, araya gireceği varmış biz dönelim Polat’a. Futboldaki depremin bitmesi için Başkan’ın yönetim kurulunda anlaşamadığı, özellikle Mata Hari ya da İngiliz Kemalvari bazı silah arkadaşlarına veda etmesi gerekir. Ekonomik anlamda ve futbol dışında kulübe itibar kazandırsalar da artık yıpranan ve içinde anlaşamayan bir yönetim oluşmuştur. Tek çare Adnan Polat etrafında birlik ve beraberlik içinde aralarında her konuda anlaşabileceği yeni isimlerin biraraya gelmesi ve sportif sonuçlar bakımından Galatasaray’ın düzlüğe çıkarılmasıdır. Tabi tüm camianın desteği ve de bazı okumuş çocukların çomak sokmasını engelleyerek...

01 Aralık 2010, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Rahatladınız mı...‘’

Kaybeden sezona veda, iyi tatiller, beraberlik bile kesmiyor eyvah eyvah! İlk onbirler; merkez ağırlıklı mücadeleci bir anlayış. İstikrar adına aynı kadroyla sahne alan Hagi, öte yandan rotasyon yapan bir Schuster göreceğiz... Önce ilk 45; yenik duruma düştüğü zaman bile sahanın her yerinde. Konuk takımın on sekizinde kamp ama son vuruşlar bahçeye. Beşiktaş’ın tek atağı ve penaltı, Cüneyt Bey haklı, peki Hilbert’e neden 2. sarı çıkmıyor, çıkmaz! Kayseri’de başlayan yıkıma devam. İkinci 45; Sabri olması gereken yerde, Batdal’ın antresi sonra da Baros sonucunda özlenen 4-4-2. Son şanslar, alınan riskler. Dakikalar ilerliyor, baskı artıyor nafile, üstüne bir de Nobre ve son nokta... İyi oynayıp takla olmak buymuş. Önce Kayseri, sonrası dün akşam, baskı eyvallah, mücadeleye şapka ama gol atamıyorsun ne olacak? Olacağı şu, madem şimdiden kepenkleri kapattın, bugünden itibaren radikal kararlar alıp bazı futbolcu arkadaşlarla yolunu ayıracaksın ve tercihlerin doğru olacak. Ne zaman ki Nonda’yı satıp Kewell’i tercih ettin, işte o gün belliydi böyle olacağı. O andan itibaren Baros yoksa gol de yok. Keita’dan hiç söz etmeyelim, satılması tam facia. Yazık, Sami Yen’deki son derbide, ailece bu şekilde tarihe geçtiniz bravo! Son olarak, tüm hafta etkilemek adına ‘Cüneyt Çakır’la Beşiktaş kazanamaz’ diyenlere gelsin, rahatladınız mı...

29 Kasım 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Salyangoz tüccarları...‘’

Perde açılıyor ve Kayseri Kadir Has Stadı’ndan ‘Cim Bom kümeye’ sesleri. Acı olduğu kadar dramatik. Şampiyonluğun görülmediği 13 sene 14 sezon bile böyle hakaret işitmemiştim, kısmette varmış yapacak bir şey yok, bu duruma düşürenlere selam. Hafta içi Misimoviç gönderildi suni çime, gönderilecek o kadar krampon varken. Şaşırmadık Hagi’nin ilk döneminde Ümit Karan ayıklanmıştı ibret olsun diye, şimdi de avuç dolusu Euro’ya mal olan Misimoviç. Kazanmak varken, kolay, son derece basit bir yöntem. Ara transferde Florya’ya Popescu futbolcu yığarsa, işte o zaman tam felaket, esen rüzgar onu gösteriyor dikkat. Daha fazla sinir bozmayıp geçelim maça...

Her şeye rağmen iyi başladı misafir, Elano kaçırdı, Elano biçildi, hakem Barış Şimşek düdüğü ağzına götüremedi bir darbe de ben vurayım, çorbada benim de tuzum olsun diye düşündü sanırım, verilmeyen duble penaltı ayıptır. Niye Brezilyalı krampondan her daim söz ediyoruz, çünkü gerçek yerinde oynadı ilk kez şükürlerle. Mücadele iyi en azından ailece istek var.

Ayhan hem ön libero, hem merkezde çare yok, evinde oturan arkadaşlarının açığını kapatacak,
kader utansın. Arka taraf yine tel maşa, verilen açıklar komik ötesi. Ali Turan ısrarla yine alışamadığı yerde, buna rağmen iyi, Hakan Balta mı, konuşmayayım neyse...

Can havliyle alınan 1 puan neye yarar, boş. Sadece Hagi’nin ilkokul çocuklarına ceza veren edasındaki oyuncu değişikliklerini konuşalım. Pino ve maçın en iyi adamı Elano dışarıya anlam vermek imkansız. Kardeş neyi ispatlamaya çalışıyorsun derler adama. Yüz değil bin defa dedik “Müslüman mahallesinde salyangoz satmayın “ diye. Gelen gideni aratacak mı ne...

22 Kasım 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Love you...‘’

Haftalar önce demişti Reis, tek rakibimiz Fenerbahçe diye. O zaman, bugün Galatasaray tarihi bir maça çıkıyor Manisa önüne. Öyle ya, kazanırsan 1 puana indireceksin aradaki farkı Karşı-yakalı’larla. Körler mi, sağırlar mı diyelim ya da her ikisi de, en dokunaklısı züğürt tesellisi olur kankalara, yıldızlara baktığın zaman. Biz aynı hataya düşmeyelim ve inelim yavaş yavaş, veda etmeye hazırlanan Sami Yen çimlerine...

Yer-gök Hagi sevgisi “Love you” bence de “Love you” ama ne bu hal! Ali Turan, bu ülkenin en iyi stoperlerinden biri neden hâlâ sağ kulvarda, Makukula’nın golünde ailece çarşaflayan Neill ve de formsuz günler yaşayan, dün gece tırsak bir görüntü veren Servet’in yerine olamaz mı? Onu da geçtik, üçlü ustası amigo kardeşim Sabri’nin bu torpili kimden, her top dağlar-taşlar kabak tadı, bir de yeni 10 numara iyi mi, güler misin ağlar mısın? Bir de Kewell var, konuşmaya değmez, anlayın. Misimoviç de kızakta, zoraki son anlarda kurtar bizi nağmeleri...

Bu kadar yanlış bir arada olursa maçı almanız, artı yarışta var olmanız imkansızdır. Geçen hafta havlu atılmıştı, dün akşam künde. Bir tek Cana ve Elano, gerisi yalan dünya. Düşünün maçın en iyi adamı Lorik Cana’ya taraftar sevgi gösterisinde bulunduğu an, bu futbolcu penaltıya neden oluyor. O zaman ben de diyorum ki I love you Hagi ve de ağır abiler...

15 Kasım 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Havlu...‘’

Hagi ile yakalanan trend ve fiyakalı yolda bu kez rakip Trabzonspor. Avni Aker’de erken gelen bayram havası. Karadeniz sahilinde muhteşem bir atmosfer üstelik küfürü olmayan, helal. Puan kaybetmeye hakkı ya da haddi kalmayan konuk takımın nasıl oynayacağının senaryosu hafta içi Florya’da yazılmıştı zaten. Korkmaya hacet yok Misimoviç, Elano ve Pino üçü bir arada. Ne olursa olsun Hagi’nin cesaretine şapka, hele nostalji yapıp Hollandalı’yı anımsarsak geceyle gündüz kadar fark. Ne diyelim fazla sinir bozmadan tek cümleyle; Allah kurtarmış...

Maça girersek futbol karaborsa, ara ki bulasın, her iki takım da aynı düşünceleri paylaşıp merkezi kalabalık tutunca daha doğrusu sigortaya gidince ortaya çıkan filmin adı kör dövüşü. Pozisyon söz konusu değil bazen Pino öte tarafta Burak o da yaprak kıpırdatmayacak cinsten ara sıra bazı bazı... Gol mucizeyle gelecekti o mucizenin imzası da Servet’ten geldi. Tecrübeli krampon kolayı zora sokunca Umut affetmedi, uzatmalarda bir tane daha yine aynı isimden.

5. yenilgiyle tanışış ve yıkım. Yazık oldu İnsua’nın emeklerine ya da hâlâ yüreğiyle oynayan birkaç Galatasaraylı’ya. Hagi’ye şapka demiştik ama oyuncu değişikliklerini bir kez daha gözden geçirmeli Rumen hoca. Misimoviç ve Cana‘nın kenara gelmeleri mantıklı gelmedi. Bundan sonra ne olur? Zor olur be dostlar, zor olur. Arda ve Baros gelir takım düzelir demek sizi kandırmak olur, bize yakışmaz. Son söz ağır abilere, sezon başında bu kadar hataya imza atarsan sonun havludur.

08 Kasım 2010, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI